• Sonuç bulunamadı

Oyun; sonucu düşünülmeden, eğlenmek amacıyla yapılan hareketlerdir. Oyun çocuk için büyük bir ihtiyaçtır (Çalışkan, 2003: 111). Çocuklar oyunu oyun olsun diye oynamazlar. Oyun onlar için ciddi bir iştir. İlk iki yılda amaçsız gibi görünen çocuk

64

hareketliliği giderek bir amaca dönük olduğunu hissettirir. Oyun ile hem beden hem ruh kendini ifade etme imkânı bulur (Bilgin, 2003: 146-147).

Çocuk deyince en ziyade hatıra gelen hususlarda biri oyundur. Kuran’da çocuklarla alakalı olarak oyuna yer veren bir ayet mevcuttur: Hz. Yusuf’la ilgili kıssada, Hz. Yusuf’un kardeşleri, Yusuf’u bir kuyuya atma üzere karar aldıktan sonra babalarına gelerek: Mealen: “Dediler ki: Ey babamız! Yusuf hakkında bize niçin

güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini istiyoruz. Yarın onu da bizimle birlikte gönder, gezsin, oynasın; biz onu elbette koruruz.” (Kuran, Yusuf Suresi-12/11-12)

(Canan, 1984: 134-135).

Oyun yoluyla çocuklar kuvvetlerini denerler ve kendilerini çeşitli işlere hazırlarlar. Oyunların bazısı birlikte oynanır. Çocuklar boğuşurlar, yarışırlar, ortak kurallara uyarak yenerler, yenilirler. Böylece oyun, eşit haklarla güçlerini deneyen çocukların sosyal ve ahlaki duygularını da geliştirmiş olur. Yenilse de sonuca katlanan çocuk, yenmek için nasıl hareket etmesi gerektiğini kavrar. Aynı zamanda nereye kadar gücünü yetirebileceğini, nerede durması gerektiğini, ne zaman yardım isteyeceğini, başkalarına ne zaman ve nasıl yardım etmesi gerektiğini öğrenir (Bilgin, 2003: 147).

Oyunun yaralarından bazılarını maddeler halinde şöyle özetlemek mümkündür: 1) Oyun beden terbiyesini sağlayan araçlardan biridir. Çünkü organlar bu

sayede bol egzersiz yapar. Beden bir takım becerileri kazanır.

2) Oyun, aynı zamanda zihni yönden de faydalı bir eğitim aracıdır. Çünkü oynayan çocuk birçok kelime ve kavram öğrenir.

3) Psikolojik yönden de eğitim aracıdır. Zira çocuk oynarken oyuncaklar arasında problemler oluşturur, problemler çözer.

4) Oyun aynı zamanda ahlak eğitimi için bir araç olabilir. Zira çocuk oyun yoluyla düzen, itaat, mazluma yardım, bir takım merasimlerde davranma biçimlerini öğrenir.

5) Eğer çocuğun psikolojik yapısında sapmalar varsa oyun aracılığıyla bunlar sezilir. Gereken çözümlere daha kolay ulaşılır.

65

6) Oyun, başarılı bir geleceğin provası görevini de görebilir. Böylece eğlenceli bir şekilde gerçek hayatın ilk alıştırmalarını yapar ve hayata hazırlanır (Çalışkan, 2003: 114-116).

Çocuk oyunu öğrenmek ihtiyacında değildir. Tıpkı yürümek, koşmak, duymak, düşünmek gibi oyun da bir insan kabiliyetidir. En erken zamandan itibaren kendini bir ihtiyaç olarak gösterir. Oyuncakların kalitesi çocuklar için önemli değildir. Bir karton kutu, bir sirke şişesi, çocuk için en pahalı oyuncaklardan daha az değerli değildir (Bilgin, 2003: 147-148).

İki yaşında kız ve erkek çocuklar aynı şeylerle oynayıp, aynı şeylere ilgi duyarken, üç yaşına girdiklerinde kız ve erkekler sıklıkla farklı şekilde oynarlar ve bu farklılık okul öncesi dönem boyunca daha da büyür. Anaokulunda çoğu kızlar boyamayı, resim çizmeyi öğrenme, yardım etmeyi, bebeklerle oynamayı ve hikâye dinlemeyi severler. Erkeklerin çoğu ise yumruklaşmayı, bisiklete binmeyi, araba ve kamyonlarla oynamayı severler. Kızlar doldurulmuş hayvanlara, bebekler ve mutfakla ilgili oyuncaklara ilgi duyarken, erkekler bulmaca (puzzle), bloklar ve aletlerle oynamaktan hoşlanırlar. Hayali oyunları oynarken ise kızlar evcilik, erkekler ise süper kahramanları canlandırdıkları oyunları tercih ederler. Okul öncesi dönemdeki kız çocukları oyunlarında maskülen rolleri, erkeklerin feminen rolleri oynadığından daha fazla oynarlar. Fakat kızların çoğu, erkek çocukları büyüleyen güçle ilgili fantezilerin çok azına ilgi duyarlar. Kızlar genellikle evle ilgili rutinleri, evlenmeyi canlandırırken, katil, polis ya da yok edicileri oynamayı sevmezler. Erkek çocuklar ise kızların evle ilgili oyunlarında uzun süre rol almaktan hoşlanmazlar (Baran, 1995: 25-26).

Sürekli hareketli ve canlı olan bu dönem çocuğun oyunu ve ilgisi evden sokağa kaymıştır. Çocuğun oyunlarındaki başarısı; çocuğun gereken bedensel olgunluğa erişmesi kadar, kendine fırsat tanınmasına, deneyim fazlalığına ve kendine güvenine bağlıdır (Aktaran: Sivri, 1993: 46).

Anaokulu çağına geldiklerinde, sıradan ailelerden gelen çocukların büyük bir kısmı cinsel konularda ön bilgileri kazanmışlardır. Bu bilgiler yardımıyla kendilerini tanımlayabilirler ve o dönem için ana ve babaları ile olan ilişkileri açısından içinde bulundukları duygusal karmaşa büyük ölçüde çözümlenmiştir; hangi cinsiyete bağlı olduklarını bilirler ve bunun ne anlama geldiğinin bilincindedirler. Büyük bir ilgi ile

66

kendi evlerinin dışındaki yetişkinleri incelerler ve onların da çocukları olup olmadığını merak ederler. Okula başladıktan sonra, bir ya da iki yıl süre ile daha karmaşık bir şekilde erkek ve kadın rollerini oynamayı sürdürürler. Ancak, bu oyunla giderek başka çeşit yeteneklerin kazanılmasına aracı olur. Genellikle altı yaşına geldiklerinde, çocuklar aynı cinsten gruplar oluşturmaya başlarlar ve başka erkeklerle (ya da kızlarla) ile oynayarak “nasıl erkek (ya da kız) olunacağını” öğrenmeyi sürdürürler (Webb, 1984: 116).

Oyunlar toplumsal rollerin öğrenilmesini sağlar ve her tür görgüyü tamamlar. Cinsel rollerin çıraklık devresi yönünden oyunlar, kız ya da erkek çocuklarda kendile- rini kabul ettirirler. Öğretmen-öğrenci, satıcı gibi oyunlar çeşitli kişilerin tanıtılmasını sağlar. 3-4 yaşında, cinsellik yönünden rollerin sınırı tam olarak ayrılmamıştır. İstasyon memuru erkek ya da kız olabilir. Ancak roller çabucak belirlenir —çocuğun gelişmesinde en önemli unsur budur— ve satıcı kadın erkek müşteriye «günaydın ha- nımefendi» derse gülüşme ve kahkahalar duyulur. «Büyüyünce ne olacaksın?» sorusu toplum değerlerine göre cevaplandırılır. 6 yaşındaki erkek çocuk «hava hostesi» olmayı kesinlikle reddeder (Pernoud, 1977: 95).

Çocukların oyuncak ve oyunlarında da cinsiyet gözetilmelidir. Alınan oyuncak ve kıyafetlerin cinsiyete uygun olması gereklidir. Çocukların, sürekli karşı cins oyunlarını oynaması veya oyuncaklarını tercih etmesi halinde uygun tarzda, oyun veya oyuncakların değişimini sağlamak gerekir. “Bebekler kızların oyuncaklarıdır, erkekler başka oyuncaklarla oynar, çünkü büyüyünce sen baba olacaksın, erkeklerin bebekleri olmaz.” gibi ifadeler ikna edici ve bilgilendirici olabilir (Koşum, 2004: 67).

Hem ana babaların hem de çocukların cinsel oyunlardan alabileceği dersler vardır. Ergenlik öncesi gözlenen cinsel oyunların tamamen veya kısmen tüm çocuklar tarafından denendiğini ve büyümenin doğal bir parçası olduğunu, gerek ana-baba ve gerek çocukların anlaması gerekir. Bu deneyimler, çocukların cinsel gelişimleri ile ilgili doğal bir olgu olarak kabul edilir, tümden denetimsiz olamamakla birlikte, hoşgörü ile karşılanırsa, birçok yetişkin kimsenin cinsel yaşamlarını karmaşık hale getiren korku ve suçluluk duygularından çocukların arınmalarına yardım edebilir, temiz, sağlıklı ve değerli yaşantılara dönüştürülebilir (Özgüven, 1997: 165-166).

67

Çocuğun kısaca hayatı oynadığı, tanıdığı, yetişkin rollerini taklit ettiği, günlük hayat içinde yer alan rolleri üstlenip öğrenmeye çalıştığı ve insanlarla ilişkileri öğrenmeye çalıştığı bir oyundur. Anne babalar kendilerinin nasıl bir anne baba olduğu- nu, hatta çocuklarının gözünde nasıl algılandıklarını merak ediyorlarsa, onları evcilik oynarken izleyebilirler. Özellikle cinsler arasındaki farklılığın merak edildiği 3-6 yaş döneminde doktorculuk oyunu sıklıkla oynanan bir oyundur. Çocuklar meraklarını gidermek için uygun bir zemini bu oyun sayesinde yakalarlar. Muayene sırasında arkadaşını soyma, vücudunu izleme, dokunma ve kontrol etme davranışları görülür. Böylece kız ve erkek çocuklar, karşı cinsle olan farklılıklarını daha yakından gözleme olanağı bulurlar (Tuzcuoğlu, 2004: 32-33).

Oyuncaklar ender olarak cinsel bir anlam taşırlar. Elbet, yalnızca erkek çocuklara özgü oyunlar da vardır —harp oyunu, spor— kızlar ise bebek, beşik, yemek takımı gibi oyunlarla ilgilenir. Bu ayırım çocuklara günlük yaşamdan doğal olarak geçer. Fakat oyunların biçim ve simgeleri zamanla cinsel bir nitelik kazanır. Gerçekçi olsun ya da olmasın, çocuğun oyuncağı, onun hayallerinin bir desteğidir (Pernoud, 1977: 94).

Ana babaların cinsel oyunları yasaklamalarında haklı oldukları bir nokta, cinsel oyunları bazı hallerde amacından saptırabilme olasılığı olmasıdır. Genel olarak cinsel oyunlar sağlıklı olmasına karşın ileri yaşlardaki büyücek çocukların, bu saf ve temiz oyunları kendi amaçları için kullanmaları, istismar etmeleri çocukların iyi niyetlerini kötüye kullanmaları olasıdır. Ayrıca, çocuklar duygusal olarak hazır olmadıkları bazı cinsel deneyimlere de sürüklenebilirler. En önemli sorun, cinsel oyunların ne zaman temiz ve sağlıklı olmaktan çıkıp zararlı olmaya başladığına karar verebilmektir (Özgüven, 1997: 166).