• Sonuç bulunamadı

2.2. DÖNEMLERE GÖRE CİNSEL TUTUM VE DAVRANIŞLAR

2.2.4. SON ÇOCUKLUK ÇAĞI (6-12) YAŞ ARASI

(6-12) yaş arası dönem çocukların, delikanlılığa ya da genç kızlığa geçişlerinden önceki son dönem olduğu için, genellikle “son çocukluk dönemi” olarak adlandırılır. Bu dönemdeki çocuklar, fiziksel olarak olgunlaşmakla birlikte duygusal açıdan çocuksu özelliklerinin bir kısmını korumaya devam ederler. Sizin içine düştüğünüz, “Ona çocukmuş gibi mi davranayım, genç gibi mi?” karmaşasını, onlar da yaşar. Karşınızdakinin olgunlaşmakta olan bir çocuk olduğunu bilir ve ona göre sabırlı, sakin ve temkinli davranırsanız, yaşanabilecek sorunların önüne kolayca geçebilirsiniz (Sevim, 2002: 43).

Okul çağındaki erkek çocukların ergenlik öncesi dönemde cinsel oyunlara olan eğilimleri, kız çocuklara göre daha fazladır. Ergenlik öncesi dönemde yapılan cinsel oyunlar karşıt cinsin ne olduğunu anlamak, insanın içinde bulunduğu toplumda nelerin yapılıp nelerin yapılmadığını veya bir cinsel ilişkinin nasıl yapılacağını öğrenmek, cinsel duyguları yaşamak, cinsel doyum deneyiminden geçmek, kendi kendine doyum gibi denemelerin tümünü öğrenmeye yöneliktir. Bunların hepsi bireyin büyüme, gelişme ve olgunlaşma sürecinin doğal bir parçasıdır (Özgüven, 1997: 163).

Çocukta cinsel ilgi okul öncesi çağda en yoğundur. Okula başlamasıyla birlikte ilgi ve merakta bir azalma gözlenir. Çocuk cinsel konulardan kaçar gibidir. Televizyonda bir öpüşme görse gözlerini kapar, utanmış gibi davranır. Okulda kız çocuklarına sokulmak yerine kaçar. Çevresi genişleyen çocuk, bedeninden başka ilgi alanlarına yönelmiştir. Üst benlik gelişimi ile birlikte cinsel konuların ayıp ve yasak olduklarını öğrenmiş, bilinçaltına itmiştir. Cinsel ilgileri uykuya yatmış gibidir. Ancak bu ilgi ve merakın arada bir depreştiği olur (Yörükoğlu, 2004: 236).

Okul çağı çocuğunun cinsellikle ilgili soruları, yasaklama ve cezalandırma gibi yöntemlere başvurmaksızın yanıtlanmalıdır. Genel olarak bu dönemdeki çocuklar

54

döllenme, bebeğin doğumu ve gelişimi, ergenlik belirtileri, kadın ve erkek üreme organlarının adları, evlilik ve aşkta cinselliğin anlamı gibi konularda bilgilendirilmek istemektedirler (Bilgin vd., 2005: 139).

Ergenliğe girmeden önce az çok her çocuk cinsel konularda bazı tecrübelere soruşturmalara girmiştir. Çoğu kez çocuk bu araştırmalara ve soruşturmalara başlıca da merakını gidermek için girişmiştir. Bu tecessüs anatomik farklılaşmalara ilgi ve ya aile baskılarına karşı gelerek yasaklanmış faaliyetlere girişip bazı nedenleri öğrenmek ve büyükleri taklit etmek çabalarından ileri gelir. Bu faaliyetler bazen karşı cinsten birine veya aynı cinsten bir arkadaşa yönelebilir, bazen de mastürbasyon yolu ile bir nevi kendine dönüştürülmüş cinsel tatmin yoluna gidilir (H. Yavuzer, 1986: 44).

Buluğ çağında yer alan fiziksel değişmeler cinsel güdüyü şiddetlendirir. İlk çocukluk devresinde kullanılan “bastırma” mekanizmaları kuvvetlenen güdülere karşı artık kifayetsiz olduğu gibi cinsel güdüler de evvelce konulan mâniaları aşma eğilimi gösterir (H. Yavuzer, 1986: 48).

Boyca büyümenin doruğuna çıkması ile buluğa erme, hemen hemen aynı zamanda olduğundan buluğ öncesindeki ergende iştah artışı görülür. Ergen adeta hızlı büyüme için gerekli olan protein ve enerjiyi depolamaktadır. Buluğdaki cinsel uyanışı ve diğer değişmeleri başlatan uyaranın ne olduğu tam olarak bilinmemektedir. İnsan vücudunda adeta bir iç saat vardır ve gerekli olgunluk mertebesine geldiğinde bazı değişiklikleri başlatmak için alarm vermektedir. Ergenlikteki cinsel gelişmeler kız ve erkek çocuklarda aynı zamanda ve aynı hızda olmaz (Kulaksızoğlu, 1999: 45-46).

Bazı çocuklar o kadar hızlı büyürler ki, zihinsel yetenekleri beden yapılarını yönetemez. Bu çocuklarda genel bir vücut yorgunluğu, kekemelik ve tiklere rastlanır. Bu bedensel belirtilere ek olarak ya da onlara bağlı olmadan psikolojik belirtileri de vardır: Bu çocuklarda aşağılık duygusu, aşırı etkinlik ya da tembellik görülür veya zihinsel güçlerde ağırlaşma olur, o zamana kadar parlak zekalı bulunan bir çocuk donuk zekalı görülür (Uğurel Şemin, 1992: 38).

Bu dönemde kızlar daha feminen (kadınsı), erkekler daha maskülen (erkeğimsi) özellikler kazanmaya başlamıştır. Her cins de ötekine benzetilmekten, karıştırılarak yanlışlıklar yapılmasından hoşlanmazlar. Bu dönemde cinsel kimlikleri henüz pek kuvvetli olmadığı için kızlar kızlıklarına, erkekler de erkekliklerine sıkı sıkıya sarılırlar.

55

Bu dönemde çocuklarımıza cinsel kimlikleri ile ilgili şaka yapmamaya özen gösterilmelidir. İlkokul çağında kızlar kızlarla, erkekler de erkeklerle oynamaya eğilimlidirler. Hatta okulda aynı sıraya bile oturmak istemezler (Uçar, 1994: 52).

Bu dönemlerde, hatta anaokulu döneminde de çocuklar, özellikle erkek çocuklar küfürlü kaba sözlere ilgi duyarlar. Büyükleri taklit etmek hevesi ve ilgi, dikkat çekebilmek için küfürlü söz oyunları çarpım cetvelinden daha hızlı yayılır. Tabii ki bu eğilimin devam etmesi veya kaybolması önemli oranda çevrenin etkisine bağlıdır. Bizim toplumumuzda özellikle erkeklerde küfür etme oranı çok yüksektir (Uçar, 1994: 53).

Çocuklar, genellikle sekiz yaşına kadar, bütün dünyayı kendileriyle olan münasebetlerine göre bir düzen içinde idrak ederler, kendilerini ve başka insanları bağımsız fertler halinde düşünemezler (Güngör, 2000: 59).

Cinselliğe olan eğilim, ergenlik öncesinde başlasa bile, temel olarak tüm belirtileriyle hormonal değişime bağlı olarak üreme işlevinin başladığı ergenlik döneminde ortaya çıkar. Aslında boy uzunluğunun ve testislerin gelişiminin başlangıç yaşı erkeklerde 9,5-13,5, kızlarda 8,5-13 yaşları arasındadır. Dolayısıyla, cinsel kimliğin ve cinsel duyguların başlangıcı 7-8 yaşlarına değin inebilir. Yapılan araştırmalar, erkek ya da kızların büyük çoğunluğunun ilk cinsel deneylerini 12 yaşından önce yaşadıklarını ortaya çıkarmıştır (Şentürk, 2006: 14).

Bu nedenle ilkokullardaki din eğitimi ve öğretimi, daha sonraki gelişmeler açısından önemlidir. Bu durum göz önünde tutularak, ilkokullar için öğretim amaçlarında şunların göz önünde tutulması gerekecektir:

1) Çocuklarda hayata bakış geliştirme, onlara insan olmanın temel tecrübelerini yaşatma, bu tecrübeleri anlatma ve ifade etme yeteneğini kazandırma.

2) Dinle ilgili yaşantıları fark etme, sorma ve ifade etme yeteneğini teşvik etme ve geliştirme.

3) Günlük olaylar üzerinde düşünmeyi, onlarla dini tecrübeler arasında ilişki kurarak sonuçlar çıkarabilmeyi, sorular sorup cevaplar alarak konuşabilmeyi teşvik etme.

56

4) Toplum yaşayışına, dini-milli-ahlaki bütün değerleri kavramaya ve yaşamaya, taklit ve temsil ederek, konuşarak ve soru sorarak hazırlama (Bilgin, 1990: 95).

57                       İKİNCİ  BÖLÜM – DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN ÇOCUKLARDA CİNSEL TUTUM VE  DAVRANIŞ EĞİTİMİ           

58

 

3. DİN EĞİTİMİ AÇISINDAN ÇOCUKLARDA CİNSEL TUTUM VE DAVRANIŞ  EĞİTİMİ 

Bu başlık altında cinsel gelişim çerçevesinde kazandırılması gereken cinsel tutum ve davranışlar ele alınmış ve kazandırılan bu tutum ve davranışlar din eğitimi açısından incelenerek ilke ve yöntemlerinin belirlenmesine çalışılmıştır.