• Sonuç bulunamadı

Ceza Dava Zamanaşımına İlişkin Daha Uzun Sürenin Uygulanması

B- Zararın Beş Yıllık Zamanaşımı Süresinden Sonra Ortaya Çıkması Sorunu

IV- Ceza Dava Zamanaşımına İlişkin Daha Uzun Sürenin Uygulanması

TTK m. 560 hükmü gereği, sorumluluğa yol açan fiil aynı zamanda suç teşkil ediyor ve bu suç için öngörülen dava zamanaşımı süresi681 yukarıda incelenen beş yıllık süreden daha uzunsa davacı ceza davası için öngörülen süre içinde dava açabilecektir. Bu durumda davalılar zamanaşımı def’ ini ileri süremeyecektir682.

681 Ceza dava zamanaşımı düzenleyen Türk Ceza Kanunu (TCK), m. 66 (RG. 12.10.2004, S. 25611) hükmünde zamanaşımı süreleri fiilin gerektirdiği ceza dikkate alınarak belirlenmiştir. Örneğin, yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl, beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıllık süreler öngörülmüştür. Bu nedenle ceza davası için öngörülen dava zamanaşımının sorumluluk davası için öngörülenden daha uzun olup olmadığının, mahkemenin hükmedeceği ceza miktarına göre mi yoksa kanunda suç için öngörülen ceza miktarına göre mi tespit edileceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Örneğin kanunda suç için 20 yıllık süre öngörülmesine rağmen hâkim 15 yıllık zamanaşımını gerektiren miktarda cezaya hükmetmişse 20 yıllık süre mi yoksa 15 yıllık süre mi dikkate alınmalıdır. Öğretide haklı olarak, 20 yıllık sürenin dikkate alınacağı, farklı bir ifadeyle fiil için hâkimin hükmettiği cezanın değil, o fiil için kanunda öngörülen cezanın belirleyici olacağı kabul edilmektedir. Bkz.

Kılıçoğlu, Ahmet Mithat: Haksız Fiillerden Sorumlulukta Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi (Anılış:

Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi), AÜHFD, C. XXIX, S. 3, 1973, s. 212. Nitekim TCK m. 66/4 hükmünde de bu durum açıkça ifade edilmiştir. Kuşkusuz TCK m. 66’da en düşük ceza davası zamanaşımı süresi sekiz yıl olarak öngörüldüğünden ve sorumluluk davalarında beş yıllık daha kısa süre bulunduğundan bu tespit TCK’da suç olarak nitelendirilen fiiller bakımından bir önem arz etmeyecektir. Zira hâkim hangi cezaya hükmederse etsin en düşük ceza dava zamanaşımı sekiz yıl olduğundan her halükarda beş yıllık süreden daha uzun olan süre uygulama alanı bulacaktır. Nitekim TCK m. 66 hükmünde öngörülen sekiz yıllık en düşük ceza dava zamanaşımı süresi sorumluluk davası için öngörülen beş yıllık süreden daha uzun olduğundan öğretide TTK m. 560’de bahsi geçen “daha uzun zamanaşımı süresi öngörülmüşse” ifadesinin gereksiz olduğu belirtilmektedir (bkz. Yıldırım, s. 182). Ancak bir an için bu eleştirinin TCK bakımından yerinde olduğu kabul edilse dahi, cezayı gerektiren diğer kanun hükümleri sebebiyle de daha uzun sürenin uygulanması gündeme gelebileceğinden maddedeki bu ifadeyi işlevsiz görmemek gerektiği kanaatindeyiz. Nitekim Basın Kanunu (RG. 26/6/2004 S. 25504) m. 26/1 hükmünde dört ve altı aylık süreler öngörülmüştür. Yine Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun (RG. 02/05/1961 S. 10796) m. 180/1 hükmünde de altı aylık süre öngörülmüştür.

153 Belirtmek gerekir ki, öğretide genellikle her iki sürenin de (2 ve 5 yıl) uzayacağı kabul edilmektedir683. Kanaatimizce ceza zamanaşımı sebebiyle sadece beş yıllık süre uzamalı, iki yıllık süre aynen uygulanmaya devam etmelidir684. Çünkü daha uzun süreyi uygulayabilmek için kanunda fiilin sadece suç olarak nitelendirilmesinin yeterli kabul edildiği ve failin beraat etme ihtimalinin olduğu dikkate alındığında zararı ve zarar vereni öğrenmesine rağmen dava açmayan kişiyi korumamak gerekir.

Hukuk hâkiminin ceza davası sebebiyle zamanaşımı süresinin uzadığını re’sen dikkate alması mümkün değildir. Sürenin uzaması için davacının talebi gereklidir685. Ayrıca, sadece Ceza Kanunu’nda değil, diğer kanunlarda öngörülen cezai hükümler sebebiyle de zamanaşımı süresinin uzayacağı haklı olarak kabul edilmektedir686.

Bu noktada zamanaşımının uzaması için tek başına fiilin kanunda suç olarak nitelendirilmesinin yeterli olup olmayacağı sorusu gündeme gelmektedir. Nitekim kanunda sürenin uzayabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektirmesi şartı aranmıştır. İlgili hüküm, zamanaşımı süresinin uzaması için ceza davasının açılmasının şart olup olmadığı, dava açılıp bu davanın mahkûmiyetle sonuçlanmasının gerekip gerekmediği konusunda açık değildir. Öğretide Çamoğlu687, daha uzun zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için ceza davasının mahkûmiyetle sonuçlanması gerektiğini, sırf fiilin suç olarak öngörülmesi veya dava açılması yeterli sayıldığı takdirde uygulamada kötüye kullanmaların artacağını, bu nedenle zamanaşımı def’ine ilişkin bir iddia varsa hukuk hâkiminin ceza mahkemesinde görülen davayı bekletici mesele yapması gerektiğini belirtmektedir. Yazarın bu tespiti kuşkusuz yerindedir. Gerçekten de zamanaşımının uzaması için fiilin kanunda suç olarak nitelendirilmesi veya ceza davası açılması tek başına yeterli sayılırsa ceza davasının beraat ile sonuçlandığı durumlarda zamanaşımı süresi haksız yere uzatılmış olacaktır. Ayrıca kanunda daha uzun sürenin

683 Tandoğan, Mes’uliyet Hukuku, s. 361; Arık, Kemal Fikret: Ceza Zamanaşımın Haksız Fiil Zamanaşımına Tesiri (Anılış: Ceza Zamanaşımı), AÜHFD, C. X, S. 1, 1950, s. 299, 300; Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi s. 212.

684 Aynı yönde bkz. İmregün, A.Ş, s. 249; İmregün, Erdoğan Moroğlu’na Armağan, s. 276. 685 Domaniç, Kuruluştan Doğan Sorumluluk, s. 110; Atan, s. 76.

686 Tandoğan, Mes’uliyet Hukuku, s. 362; Ayhan, Sorumluluk, s. 127.

687 Çamoğlu, Sorumluluk, s. 265; Çamoğlu, Zamanaşımı Yaklaşım, s. 230; Çamoğlu (Poroy/Tekinalp), C. I, s. 406. Hükmün uygulanabilmesi için, mahkûmiyet şartını aramamakla birlikte ceza davası açılması gerektiğine ilişkin benzer yönde bkz. Giray/Aktepe, s. 149, 150.

154 uygulanabilmesi için fiilin cezayı gerektirmesi şartı aranmıştır. Kuşkusuz bir fiilin cezayı gerektirip gerektirmediği yapılan yargılama sonucunda belli olacaktır688.

Ancak bu kabul de başka sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Nitekim ceza davasının bekletici mesele yapılması durumunda da ceza davasının oldukça uzun sürmesi sebebiyle sorumluluk davası hakkaniyete uymayan şekilde sürüncemede kalacaktır. Kanaatimizce bu gibi hallerde ticaret hâkiminin mevcut delilleri dikkate alarak öncelikte sorumluluk davası için daha uzun zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağına karar vermesi uygun olacaktır689.

Öğretide zamanaşımı süresinin uzaması imkânından kime karşı yararlanılabileceğine ilişkin görüş birliği sağlanamamıştır. Bir görüşe göre, bu imkândan sadece hakkında ceza davası açılan kişiye karşı yararlanılabilecek, faille birlikte müteselsilen sorumlu olan ancak hakkında ceza davası açılmayan müdürler için beş yıllık süre uygulanacaktır690. Bizim de katıldığımız diğer bir görüşe göre ise, daha uzun zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için kanunda takip şartı aranmamış, sadece fiilin suç teşkil etmesi yeterli sayılmıştır. Bu nedenle fiil suç teşkil ettiği takdirde takip başlatılıp başlatılmadığına bakılmaksızın sorumlulardan her birine karşı bu imkândan yararlanılabilmelidir691.

Öğretide, TBK m. 74 hükmüne rağmen ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk hâkimini de bağlayacağı692 ancak savcılığın takipsizlik kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı, bu nedenle beraat kararı verildiği takdirde daha uzun zamanaşımı süresinin uygulanmayacağı ancak savcılık tarafından verilen takipsizlik kararına rağmen daha uzun zamanaşımı süresinin uygulanabileceği kabul edilmektedir693.

688 Nitekim Yargıtay’da incelenen bir davada, üyelerden biri, karşı oy yazısında aynı yönde görüş beyan etmiştir. Bkz. Y. 11. HD, T. 27.10.2015, E. 2015/3450, K. 2015/11139 (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası). Farklı yönde karar için bkz. Y. HGK, T. 10.4.2013, E. 2012/4-1161, K. 2013/498: “…Davanın hukuksal dayanağı haksız fiildir. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60. maddenin 2. fıkrası gereğince, eylemin aynı zamanda Ceza Kanunu'nda suç sayılması halinde, daha uzun olur ise olayda ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağı, dolayısı ile bu durumda BK’daki kısa zamanaşımı sürelerinin uygulanamayacağı hususu açıkça anlaşılmaktadır. Söz konusu hüküm, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; fail hakkında mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır…” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası).

689 Aynı yönde bkz. Tekinalp, Sermaye Ortaklıkları, s. 471; Ayhan, Sorumluluk, s. 47, 127.

690 Arık, Ceza Zamanaşımı, s. 308; Çamoğlu, Sorumluluk, s. 264. Benzer yönde bkz. Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi, s. 214; Eker, s. 168; Giray/Aktepe, s. 149.

691 Ayhan, Sorumluluk, s. 47, 126.

692 Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi, s. 218. Bu hususta detaylı bilgi için bkz. Arık, Ceza Zamanaşımı, s. 301 vd.

693 Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi, s. 219. Aynı yönde bkz. Y. 11. HD, T. 20.11.2009, E. 9874, K. 12146. “…Takipsizlik kararı verilmiş olsa bile, işbu eylem için daha uzun zamanaşımı süresi uygulanır…” (Eriş, C. III, s. 2862).

155 Şüphesiz, daha uzun zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için gerekli olan tek şart, fiilin aynı zamanda suç teşkil ediyor olmasıdır. Bu nedenle fail ceza ehliyeti bulunmadığı için beraat etse dahi fiil suç teşkil ediyorsa daha uzun zamanaşımı süresi uygulanacaktır694. Yine takibi şikâyete bağlı olan bir suç bakımından şikâyet süresi geçtiği için dava açılamamışsa da daha uzun zamanaşımı süresi uygulanabilecektir695. Ancak fiil af kanunu ile suç olmaktan çıkarılırsa TTK m. 560 hükmündeki genel zamanaşımı süresi uygulanacaktır696. Ceza davası görülmekte iken af kanunu çıkarsa ceza mahkemesinin af sebebiyle davanın düşmesine karar verdiği tarihten itibaren iki yıl içinde dava açılması gerekecektir697. Ceza davası açılmadan önce af kanunu çıkmış ise iki yıllık süre, af kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır698.

Önemle ifade etmek gerekir ki, sorumluluğa sebep olan fiilin aynı zamanda suç teşkil etmesi, sorumluluk davası bakımından sadece süreyi uzatıcı bir etkiye sahiptir. Bunun dışındaki konularda TTK, boşluk bulunan durumlarda TBK hükümleri, uygulanacaktır699. Bu nedenle sorumluluğa ilişkin davalarda ceza davası zamanaşımını kesen halleri düzenleyen TCK m. 67/2 hükmü değil, TBK m. 155 hükmü uygulanacaktır.

Son olarak belirtelim ki, borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmışsa artık ceza davası için öngörülen daha uzun süre değil 10 yıllık süre uygulanacaktır (TBK m. 156/2 )700.

694 Tandoğan, Mes’uliyet Hukuku, s. 363; Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi, s. 211.

695 Tandoğan, Mes’uliyet Hukuku, s. 364; Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi, s. 217; Ayhan, Sorumluluk, s. 47.

696 YİBK, T. 7.2.1955, E. 17, K. 26 (Gökçan, s. 916); Tandoğan, Mes’uliyet Hukuku, s. 364, dn. 85. Fiilin suç olmaktan çıkarılmasının daha uzun ceza zamanaşımının uygulanmasına etkisi konusunda detaylı bilgi için bkz. Arık, Kemal Fikret: Haksız Fiil Zamanaşımı Af Halinde Ceza Zamanaşımı Tatbik Edilir mi? Edilmezse

Tazminat Davasının Zamanaşımı Ne Zaman Başlar?, AÜHFD, C. IX, S. 3, 1954, s. 251-255. Kılıçoğlu, haklı olarak genel af-özel af ayrımı yapmakta, özel af söz konusu ise yine daha uzun zamanaşımı süresinin uygulanacağını belirtmektedir. Nitekim genel afla fiil tamamen suç olmaktan çıkarılırken; özel af durumunda fiil suç olma özelliğini devam ettirmekte, sadece kişi cezalandırılmamaktadır. Farklı bir deyişle, özel afta suçun tüm unsurları mevcut olmakla birlikte sadece cezalandırmadan kaçınılmaktadır (Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi, s. 220).

697 Tandoğan, Mes’uliyet Hukuku, s. 364; Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi, s. 220. 698 Tandoğan, Mes’uliyet Hukuku, s. 365; Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi, s. 220. 699 Kılıçoğlu, Ceza Hukuku İle Medenî Hukuk İlişkisi, s. 216.

156