• Sonuç bulunamadı

GÜVENLİĞİ” YAKLAŞIMLARI

BÖLÜM 2: ÜÇÜNCÜ DÜNYA GÜVENLİĞİ YAKLAŞIMLARI KAPSAMINDA AFRİKA’NIN BÜYÜK GÖLLER

2.1. Afrika’nın Büyük Göller Bölgesi’ndeki Çatışmaların Genel Yapısı

2.3.2. Burundi’deki Çatışmaların Sonuçları ve Olası Çözüm Önerileri

Burundi’de yaşanan çatışmalar ve güvenlik sorunları, diğer BGB ülkelerinde olduğu gibi çözümü kısa vadede mümkün olmayan sorunlardır. Çalışmada, Burundi’de yaşanan çatışmalar tarihsel tarihsel perspektif içerisinde incelenerek, üçüncü dünya güvenliği yaklaşımları çerçevesinde analiz edilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte bu bölümde ülkede yaşanan çatışmaların sonuçları ve çözüm önerileri üçüncü dünya yaklaşımları bakış açısından değerlendirecektir.

Bu bağlamda Burundi’de yaşanan güvenlik sorunları ve sonuçları değerlendirildiğinde, genelde BGB’ndeki sorunların, özelde ise Burundi’de yaşanan sorunun, Jackson ve Rosberg’in “üçüncü dünya ülkelerindeki güvenlik sorunlarının çözümü iki ülke arasındaki güvenlik sorununu çözmekten çok daha zordur” analizi ile örtüştüğü görülmektedir (Buzan ve Waewer, 2003: 222). Çünkü ülke içindeki mikro milliyetçilik, ülkenin siyasi politikalarıyla değil, halkın sosyal yaşantısıyla ilgilidir ve halk içindeki kutuplaşmalar, toplulukları ve bölgedeki aynı etnik grupları barındıran farklı devletleri etnik ve sınıfsal ayrıma götürmektedir. Dolayısıyla öncelikle bu etnik ve sınıfsal ayrımın engellenebilmesi için propagandalar ve aşırılıklar engellenebilmelidir. Bunu sağlarken de demokratik kurumların entegrasyonu ve halkın bu kurumları benimsemesi sağlanmalıdır. Ayrıca ekonomik, siyasi ve sosyal liderler de bu süreçte oldukça önemlidir. Özellikle etnik ve dini çatışmaların yaşandığı BGB’de etnik veya dini liderlerin birlik ve beraberlik mesajları vermeleri, ülkedeki etnik gruplar arasındaki düşmanlıkları törpüleyebilecek önemli bir unsurdur. Bununla birlikte siyasi, sosyal ve

153

kültürel yozlaşmanın önüne geçilmesi ve ulus devlet olarak eşitlikçi bir yapılanmaya gidilmesi Burundi’deki çatışmaların kısa vadede olmasa da uzun vadede sona ermesini sağlayabilecektir (ROAPE, 1998: 535).

Jackson ve Rosberg’in analizinde olduğu gibi Burundi’de yaşanan çatışmaların çözümü ülkenin diğer devletlerle yaşadığı güvenlik sorunlarının çözümünden çok daha zordur. Bölgesel güvenliğin de çözümün bir parçası olması gerektiği Burundi çatışmalarında, iç dinamiklerin demokratik bir devlet olma sürecinde rol almaları ve bu rollerini benimsemeleri oldukça önemlidir. Ayrıca bu süreçte ülkedeki sivil toplum kuruluşlarının ve devlet kurumlarının işleyişlerinin düzenlenmesi ve demokratikleşme sürecinde ve ulus inşa sürecinin tamamlanabilmesinde etkin olmalarının sağlanması gerekmektedir.

Demokratikleşme sürecinde ulus ve devlet inşasını tamamlayabilmek için Burundi’nin yapılanmasında rol model olarak Batılı ülkeler yerine yapı olarak kendisine daha yakın ülkeler alınmalıdır. Üçüncü dünya güvenliği yaklaşımlarının da önemle üzerinde durduğu Batılı Westphalian tarzı devlet sistemi uygulamalarının Burundi’ye de uygulanması oldukça yanlış olacaktır. Çünkü daha önce bu model uygulaması denenmiş ve başarısız olduğu gözlemlenmiştir. Clapham da üçüncü dünya güvenliği yaklaşımlarının analizinde vurguladığı gibi genel olarak Afrika’daki devlet başarısızlıklarında anahtar rolü Westphalian tarzı devlet sistemlerinin benimsetilmeye çalışılmasının olduğunu savunarak üçüncü dünya güvenliği yaklaşımlarını desteklemektedir (Clapham, 1998: 147).

Bu doğrultuda etnik grupların eşit temsili sorunu da Burundi’nin güvenlik sorunlarının nedenleri arasında yer almaktadır. Eşit temsil konusunda Burundi, sosyal yapının diğer unsurları olan bürokrasi ve orduyu göz ardı ederek sadece siyasi olarak eşit temsil denemelerinde bulunmuş fakat çabalar başarısız olmuştur. Çünkü Burundi’deki Hutu-Tutsi eşit temsiliyetinin ancak ekonomik, bürokratik ve ordudaki hâkim güçlerin eşit olması durumunda gerçekleşebileceği düşünülmemiştir. Azınlık olan Tutsilerin ordu, bürokrasi ve ekonomiye hâkim olmaları siyasi güce de hükmetmelerini sağlamaktadır. Bu nedenle Burundi’de siyasi eşitlik, ancak sosyal ve ekonomik eşitlikle birlikte varolabilecektir (Ndikumana, 2000: 432-456).

154

Westpalian sisteminin benimsetilmeye çalışıldığı Burundi’de sivil toplumun etkili olması da çatışmaların çözümünde önemli bir paya sahip olabilecektir. Fakat Burundi’nin devlet yapılanmasına bakıldığında tekelci yapıdaki devletin diğer örgüt formlarını tölare etmediği görülmektedir. Sivil toplum niteliği taşıyan herhangi bir köylü birliğinin olmadığı, tarım ülkesi olan Burundi’de kırsal kooperatifler ise daima devlet kontrolünde olmuştur ve yerel dinamiklerin oluşumuna izin verilmemiştir. Bu nedenle devletin etkin hâkim karakteri gereği, devlet ve toplum arasında siyasi kültür oluşturulamamıştır. Tarihsel arkaplanın etkisiyle birlikte günümüzde Burundi’de halen yöneticiler ve toplum eski monarşik modelin etkisindedirler. Zaman içerisinde birlikler ve NGO’lar vatandaşla devlet kurumlarının rollerini ve siyasi kültürün oluşturulması için yapılan uygulamaları değiştirmiş olmasına rağmen Burundi’de tam anlamıyla bir sivil toplum oluşumu sağlanabilmiş değildir (Laely, 1997: 695-716).

Kısaca üçüncü dünya güvenliği yaklaşımları kapsamında değerlendirildiğinde, eğitimli kesimin katledilmesi de mevcut güvenliksizlik ortamının ortadan kalkmasını engellemektedir. Ruanda’nın bağımsızlığının ardından 1965 yılında bağımsız olan Burundi’de Hutular etkili olmaya başlamış ve özellikle eğitimli kesimin öldürüldüğü katliamlarla sonuçlanan isyanlar ortaya çıkmıştır. Benzer şekilde, 1972 yılında özellikle Tutsiler tarafından eğitimli Hutuların katledildiği çatışmalarda toplam 200.000 Hutu öldürülmüştür. Eğitimli Hutuların katledilmesi, yönetici olma potansiyeline sahip Hutuların ortadan kaldırılması anlamı taşımakla birlikte iktidarın Tutsilerin hâkimiyetinde olmaya devam etmesi de demekti (Lemarchand, 2009: 171-177). Böylece Tutsiler, monarşi merkezi güç olarak hâkim oldukları iktidarı milliyetçi hareketlerle ortaya çıkan ulus devlet modelinde de hâkimiyet sağlayabilmişlerdir (Laely, 1997: 695-716).

Diğer yandan Burundi’de siyasi olarak bir uzlaşma kültürü ve sivil toplum bilincinin olmayışı da ülkedeki güvenliksizlik algısının devam etmesinde etki olmaktadır ve siyasi uzlaşma kültürü yerine “kazanan her şeyi alır” politikası, ülke siyasetinde ve sosyal hayatında hâkimdir (Search for Common Ground, 2011: 1-4; Zeeuw, 2009: 1-5). Bu nedenle öncelikle yapılması gereken, Batılı Westphalian tarzı bir yönetim ve demokrasi anlayışı yerine yönetici kesimin uzlaşma kültürü edinmesine öncelik verilmesidir.

155

Sömürgecilik döneminde sınırları Batılı devletlerin belirlediği şekilde çizilen Afrika’nın bir parçası olan Burundi’nin sınırları, devlet başarısızlığını tetikleyen bir diğer unsurdur (Clapham, 1998: 147). Fakat günümüzde bu durumun yeniden düzenlenmesi oldukça güçtür. Dolayısıyla Burundi’de çatışma çözümleri olarak ülke sınırlarını yeniden çizmek dışında başka yöntemlere de başvurmak gerekmektedir.

Diğer yandan ekonomik yapılanma da, üçüncü dünya ülkesi olan Burundi için oldukça önemlidir. Bu bağlamda, bölgesel olan güvenlik sorunlarını çözebilmek için Burundi, Büyük Göller Ülkeleri Ekonomik Topluluğu’na da üye olmuştur. Böylece Burundi, diğer BGB ülkeleri ile ekonomik bir birlik oluşturup ortak alınan kararlarla birlikte bölgedeki kaynakların kullanımı ve ortak ticaret ile ülke içindeki güvenlik sorunlarının çözümünde de etkili konumuna gelebilmeyi hedeflemektedir. Bu hedef doğrultusunda Doğu Afrika Birliği (East African Community-EAC)’ne de 2007’de katılmış olan Burundi (Dimaranan ve Mevel, 2008: 12), bölgesel entegrasyonlar ile bölgesel barış için toplu adımlar atılması sağlayabilecektir.

Burundi, karmaşık siyasi ilişkilerine rağmen makroekonomik politika ve siyasi reformlarıyla toparlanmaya başlamıştır. Ülkedeki düşmanlıklar kısa vadede durdurulmasına rağmen bazen eğitim ve sağlık hizmetlerini engellemek amacıyla çatışmalar devam etmektedir. Ülkedeki olumlu bir diğer gelişme de 2005 yılında yeni bir anayasanın referandumla kabul edilmiş olması ve etnik nitelikte dengeleyici olarak ulusal polis ve askeri yapıların etnik gruplardan eşit sayıda personel almasıdır. Diğer yandan ülkedeki güvenlik ortamının hâkim olduğunun bir diğer kanıtı da 80 bin kişilik ordunun 25 bine indirilmesidir (Burundi Profile (2006/April), 2006: 38).

Diğer yandan Burundi’nin güvenlik sorunlarının çözümü için uluslararası güçlerin ülke üzerindeki etkinliklerinden vazgeçebilmeleri gerekmektedir. Bu bağlamda, bölgeye gerçekleştirilen silah satışlarının artışını isteyen Belçika ve Çin gibi ülkeler, bölge barışı için bu taleplerinden vazgeçmelidir. Bölgedeki barışın ve istikrarın sağlanabilmesi için BM bölgeye büyük bir barış gücü görevlendirmeli ve denetimini de düzenli olarak takip etmelidir. Gerekirse günlük raporların uluslararası basına aktarılması yoluyla barış adına yapılan atılımların şeffaf bir şekilde uluslararası toplumla paylaşımı sağlanmalıdır. Uluslararası toplumun ve ulusal dinamiklerin desteğiyle gerçekleşebilecek olan Burundi’deki güvenlik sorunlarının çözümü, genel anlamda diğer BGB ülkeleri için de

156

geçerli olabilecekir. Bölge ülkelerine yönelik olan genel çözümlerin yanı sıra üçüncü dünya güvenliği yaklaşımları analizlerinde yer verildiği gibi Burundi’ye özgü yöntemlerin uygulanması da gerekmektedir.

Benzer Belgeler