• Sonuç bulunamadı

1-Borç Talebi ve Ödeme

Sicilde sıkça işlenen konulardan biri de borç meselleridir. Sicilde borç kelimesi yerine

daha çok deyn kelimesinin kullanılmıştır. Deyn; zimmette sabit olan ve alacaklıya ait bulunan

malı ifade eder. Bu tanıma göre deyn semen, ücret haraç, cizye, zekât, nafaka ve diyet gibi her

türlü mali borcu kapsamına almaktadır.

233

Borç verene mukriz, borç alana müstakriz, borç vermeğe ikraz, borç almaya ve

istemeye de istikraz denir. Borç akdi “şu malı ikraz ettim, karz aldım, borç verdim, borç

aldım” şeklinde yapılır.

234

Bir belgede karz-ı tarîkle verilen on altı ‘aded altın için Sekiz

Çeşme Mahallesi sâkinlerinden el-Hâc Mehmed’in, altını verdiği el-Hâc İbrahîm’in Vefât

etmesi üzerine muhallefâtından altınlarının bedelini almak için el-Hâc İbrahîm’in oğlu Halil’i

da‘vâ ettiğini görmekteyiz.

235

.

Sicillerde borcun ikrârı ya da tescîli, alınan borcun ödenmesi, vadeyle borç alınması,

borç karşılığı rehin verme ya da borç karşılığı mülk satışı hakkında fazlaca örnek bulmak

mümkündür. Sinân Mahallesi’nin ‘avârız ve mescid-i şerîf evkâfının mütevellisi olan el-Hâc

‘Abdi, mezbûr Şa‘bân’nın zimmetinde on altı esedî guruş ve bir senelik rayic olduğunu

bildirip, borca karşılık rehin aldığı bir altın sac bağını teslim edip parasını almak için Şa‘bân’ı

da‘vâ etmiştir. Şa‘bân, borcuna karşılık bir altın sac bağını rehin vermiştir.

236

Borç karşılığı

rehin vermeyle ilgili başka bir örnekte de Zimmi Köstendil’in, Akıncı Mahallesi sâkinlerinden

Beber Hüseyin Çelebi’den aldığı borca karşılık mülk bağını rehin verdiğini borcunu ödedikten

sonra bağını geri aldığını görüyoruz.

237

Borç da’vâlarda, borçun inkâr edilmesi üzerine alacaklılar borç iddialarını şahitlerle

ispatlamak zorunda kalmışlardır. Mesela Şeyh Şemseddîntebrîzî Mahallesi sâkinlerinden iken

vefât iden Hasan’nın varisleri, İbrahîm Beg’in karz tarîkiyle Hasan yedinden hayatta iken

yirmiüç guruşluk ru‘b aldığını beyan ederek borcu geri istemişlerdir. Ancak İbrahim Beg bu

durumu inkâr etmiştir. Alacaklılarda, udûl-i müslîminden Karaaslan Mahallesi’nde sâkin

İsma‘îl Çelebi ve el-Hâc Eymîr Mahallesi’nde sâkin Mustafâ Beşe nâm kimesneleri şahit

233 Aydın, “Deyn”, s.266.

234 Ömer Nasuhi Bilmen, Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, C.6, Bilmen Yay., İstanbul 1967, s.94. 235 KŞS 13 / 215-2.

236 KŞS 13 / 131-1. 237 KŞS 13 / 126-1.

40

gösterip İbrahîm Beg’in karz tarîkiyle Hasan yedinden yirmi üç esedî guruşluk ru‘b aldığını

ispat etmişlerdir.

238

Borç ilişkilerinde kefillerin de önemli bir yerinin olduğunu bilinmektedir. Borç

alınırken rehin olarak bir şeyler verilmenin yanı sıra kefil istendiğide belgerlerde karşımıza

çıkmaktadır. Yine

belgelerde kişilerin aldığı borcu ödemeyecek halde olmaları durumda

borçun kefillerden karşılama yoluna gidildiğine şahit olmaktayız. Mahmiye-i Konya

sâkinelerinden ‘Abdullah Efendi, Debbâğ Mehmed’e, el-Hâc Mü‘min ve Hoca Ebûbekir kefil

olması ile üç yüz esedî guruş vermiştir. Mehmed’in borcu ödeyecek durumda olmaması

üzerine ikiyüz guruşunu kefillerin yedlerinden alıp kalan yüz guruşu taleb için ‘Abdullah

Efendi, Mehmed’i da‘vâ etmiştir. Mahkemede kefil olan el-Hâc Mü‘min ve Ebûbekir’in,

mezkûr Mehmed’in ‘Abdullah Efendi’ye üç yüz guruş deyn olduğunu fakîrü’l-hâl olduğundan

ikiyüz guruşunu kendilerinin ödediğini söyleyip ‘Abdullah Efendi’den yüz guruşu

239

zekâtı

içün mezkûr Mehmed’in yedine devr-i şer‘i etmesini istemişlerdir.

İncelediğimiz kayıtlarda borç ödemek ve tahsil etmek için vekillerin tayin edildiğinide

görmekteyiz. Hocahabib Mahallesi sâkinlerinden Debbâğ el-Hâc ‘Abdullah’ın kardeşi,

İstanbul’da sâkin olup hâlâ Mahmiye-i Konya’da nâib-i şer‘-i şerîf olan Hüseyin Efendi’nin,

kethüdâsı olan Hüseyin Ağa’ya elli guruş deynini ödemiş, ödedeği paranın tahsili için de el-

Hâc ‘Abdullah’ı vekil kılmıştır.

240

Benzer şekilde Dinkeş Mahallesi sâkinlerinden

Marderos’da, ba‘zı kimesnelere deyni olduğunu ama âhar diyâra gitmeğe ‘azimet ittiğini

bildirerek, bi’l-cümle emvâl ve erzâkımı bey‘ ve semeninden borcunu edâya ve ziyâdesini

fukaraya it‘am ve infâk için Evâdik zimmîyi vekil nasb ve ta‘yîn

241

etmiştir.

Borçlu bir kimse vefât etse dahi, borç alacaklılar tarafından terekeden tahsil edilmekte

idi. Mesela Sadırlar Mahallesi sâkinlerinden iken vefât eden el-Hâc İbrahîm’in terekesinden

olmak üzere karz cihetinden onaltı şerîfî altun, hesab guruş otuz altı esedî guruş hakkı olan el-

Hâc Mehmed Beşe’nin, on üç buçuk guruşu olan ‘Abdullah’ın, dört keyl buğdâyı olan el-Hâc

‘Ihrân ve on iki guruş ve bir semeni olan İbrahîm Efendi’nin haklarını vasî-i merkûm

Sefer’den taleb ettiğini, Sefer’inde, müteveffâ-yı mezbûrun mülk olup âharı bey‘ olunan bir

re’s ‘abd-ı memlûkunun semeni olan doksan guruşdan gayrı terekesi yokdur

242

dediğini ve

borca karşılık her birine doksan guruşu paylaştırdığını görüyoruz. Farklı örneklerden bir

tanesinde de ‘Alîgâv Mahallesi sâkinlerinden el-Hâc Kemâl, mahrûse-i Sakarya’da sâkin olan

238 KŞS 13 / 212-2. 239 KŞS 13 / 240-1. 240 KŞS 13 / 139-2. 241 KŞS 13 / 122-2. 242 KŞS 13 / 222-3.

41

el-Hâc ‘Alî nâm kimesneye yüz on sekiz esedî guruş deyni olduğunu belirterek, borcunu el-

Hâc ‘Alî tarafından vekil atanan Mehmed Beşe’ye teslim ettiğini, el-Hâc ‘Alî’nin mektûb

gönderip merkûm Mehmed Beşe yediyle meblağ-ı mezbûrun seksen sekiz guruşunu aldığını

otuz guruşu hâlâ zimmetinde bâkî kaldığını bildirdiğini, bunun üzerine el-Hâc Kemâl’inde

parayı verdiği Mehmed Beşe’nin vefât etmesi üzerine Mehmed Beşe’nin muhallefâtına

vâzı‘ü’l-yed olan Ümmühân’ı da‘vâ edüp otuz guruşunu

243

terekeden aldığını görmekteyiz.

2-Borçu Başka Yollarla Ödeme

İncelediğimiz sicilde kişilerin borcunu ödeyemediği durumlarda ev, tarla, bağ gibi mülk

satışları yaparak veya borcuna karşılık mülk vererek borclarını ödediğini müşahede

etmekteyiz. Hoca Habib Mahallesi sâkinlerinden ‘Abdi Çelebi, Mustafâ’ya borcunu ödemek

için Debbâğhâne’de kurbunda vâki‘ olan altı tahta mülk bağını iki yüz elli iki guruşa satıp,

meblağ-ı mezbûrun yüz altmışaltı guruşu ile mezkûr Mustafâ’ya borcunu ödeyip bâkî seksen

altı guruşu mezkûr Mustafâ yedinden

244

almıştır.

Yine Sadırlar Mahallesi sâkinlerinden Mehmed, Şeyh ‘Alî Efendi’den beş keyl

buğdayını bin sekiz yüz akçaya satın almış borcunu ödeyemeyince de, Belvîrân Kazâsı’na

tâbi‘ Mescidli nâm karyede vâki‘ bir oda, bir kebîr ahur, iki havluya müştemil mülk menzili

ve menzil-i merkûma muttasıl bir harman yerini ve yine karye-i merkûmede vâki‘ bir kıt‘a

mülk bağını mûmâ-ileyh Şeyh ‘Alî Efendi’ye safaka-i vâhidede râyic-i fî’l-vakt bin dört yüz

akçaya verip geri kalan borcu içinde babası Mîrzân’ın hâl-i hayâtında taht-ı tasarrufunda iken

ba‘de vefât kendisine ve karındaşlarına intikâl iden tahmîni ikiyüz dönüm araziden kendi

hisseme isâbet eden dört sehmden bir sehminide Şeyh ‘Alî Efendi’ye dört yüz akçaya vererek

borcunu

245

ödemiştir.

3-Vâkıfa Borçlanma ve Ödeme

Arapça bir kelime olan “vakf” sözlük anlamıyla alıkoyma, bağlama, ayakta durdurma

gibi değişik anlamlara gelmektedir. Terim anlamda ise mülkü ammenin menfa‘atine ebedî

olarak tahsis etmektir.

246

Bununla birlikte vakıf tabiri Türk-İslâm memleketlerinin sosyal,

kültürel ve ekonomik hayatında VIII. yüzyılın ortalarından XIX. yüzyılın sonlarına kadar

243 KŞS 13 / 124-1.

244 KŞS 13 / 145-1. 245 KŞS 13 / 69-3.

246 İzzet Sak, Kadı Sicilleri Işığında Konya’da Yapılan Vakıflar (1650-1910), Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yay., Konya 2012, s.1.

42

önemini koruyan dini, hukukî, sosyal ve iktisadi müesseseleri tanımlamak için de

kullanılmıştır.

Osmanlı Devleti’nde sosyal amaçlı kurulmuş kurumların başında vakıflar gelmektedir.

Vakıfların insanların hemen hemen her ihtiyacını karşılamaya yönelik nitelikte olduğu

bilinmektedir. İncelediğimiz kayıtlarda konu başlığımızla ilgili olarak insanların maddi

ihtiyaçları gidermek için vakıflardan borç para aldıklarını ve borcu geri ödeyemedikleri

durumlarda da‘vâ edildiklerine rastlamaktayız. Kemâlgarîb Mahallesi’nin ‘avârız evkâfı

mütevellisi olan Hâcı, vakf-ı mezbûr mâlından elli esedî guruş borç para alan Sefer’i borcunu

ödememesi üzerine da‘vâ etmiştir.

247

Bir diğer belgede de; Furkândede Mahallesin’de Vakfı

Kemâleddin Mescid-i şerîfinin evkâfının mütevellisi olan ‘Abdulgaffâr Halîfe’nin, Ahmed

Halîfe’yi da‘vâ idüp zimmetinde mescid-i mezbûrun imâmına şûrut-ı vakf mâlından yirmi

esedî guruş olduğunu bildirip borcunu geri ödemesini istemiş, Ahmed Halîfe’nin borcu inkâr

etmesi üzerine ‘Abdulgaffâr Halîfe’nin ‘udûl-i müslîminden mahalle-i mezkûrede sâkin

Mustafâ ve İbrahîm nâm kimesneleri şahit göstererek borcu ispatlayıp borcun ödenmesi için

karar aldırdığını görüyoruz.

248

Kuruluşu gerçekleştirilen vakfın asl-ı malı (sermayesi) mütevelli tarafından işletilmekte

ve elde edilen gelir vakfın kuruluş amacına yönelik olarak vakfiyede öngörülen yerlere

harcanmaktaydı.

249

Bu uygulamayı çoğunlukla para vakıflarının yaptığını görmekteyiz. Para

vakıfaları o dönemde âdeta bir banka gibi ihtiyacı olanlara kredi sağlamış ve sağladığı bu

kredi karşılığında nema oranı % 10 ila 20 arasında değişen bir kar sağlamıştır.

250

Meselâ

Poladlar Mahallesi sâkinlerinden ‘Abdullah Halîfe’nin, avârız tekâlîfine yedi guruş deyn olan

es-Seyyid Ebûbekir’i da‘vâ ederek târîh-i kitâbdan bir buçuk sene mukaddem borç verilen

yedi buçuk guruşu ve müddet-i mezkûrede lâzım gelen nemasını talep etmiştir.

251

III-Re‘âyânın Devlete Karşı Yükümlükleri

Halkın malî bakımdan devlete karşı yükümlü olduğu birçok vergi çeşidinin olduğu

bilmektedir. Bunlar arasında salyane, resm-i bostan, avarız vergisi, bac vergisi, raiyyet resmi,

öşr, resm-i kısmet, ‘ulûfe, cizye, haymâne resmi, boyahâne geliri gibi vergiler gösterilebilir.

İncelediğimiz sicilde bu vergiler ile ilgili pek çok kayıt geçmektedir.

247 KŞS 13 / 165-2

248 KŞS 13 / 174-1

249 Tahsin Özcan, Osmanlı Para Vakıfları Kanuni Dönemi Üsküdar Örneği, TTK Yay., Ankara 2003, s.53. 250 Özcan, Para Vakıfları, s.54.

43