Divânın kararı ve padişahın emriyle olağanüstü hallerde toplanan vergilere avârız-ı
divâniye adı verilir. Örfi vergilerden olan avârız, başlangıçta yalnız harp zamanlarındaki
ihtiyaçları karşılamak için alınmışken daha sonra ulûfe dağıtılması ve hazinenin düştüğü
sıkıntıları hafifletmek üzere de toplanmıştır.
252Doğrudan doğruya hükümetçe görevlendirilen mübaşirler tarafından toplanarak ilgili
haneye veya kişiye teslim edilen bu verginin belirlenmesinde “avarız hanesi” birim olarak
kabul edilmiştir.
253Avarız vergilerinde esas hane olmakla beraber, avarız hanesi hakiki
haneden farklı bir mânâ ifade ediyordu. Ö. Lütfi Barkan’a göre avarız hane 3 ile 15 evden
oluşan küçük bir vergi bölgesidir. Zamanla, yere ve ihtiyaca göre 3, 5, 7, 10 hatta 15 hakiki
hane bir avarız hanesi itibar edilir olmuştur.
254Avarız vergisi toplanırken mahallelerin hane sayıları ve toplanan miktarın ne kadar
olduğu, guruş ve akçe cinsinden ne kadar vergi topladığı belirtilmiştir.
255Meselâ Konya’nın
1088 senesi bedel-i avârızına baktığımızda; Nefs-i şehrin 173 hâneden, Nâhiye-i Sahrâ’nın 10
hâneden, Nâhiye-i Hatunsarâyı’nın 54,5 hâneden, Nâhiye-i Sudirhemi’nin 52,5 hâneden,
Nâhiye-i Sa‘îd-ili’nin 26 hâneden oluştuğunu yekûn hâne olarak 317 hâne belirtilerek, guruş
6, sülüs 1, akça 10 olmak üzere yekûn 2.021 guruş toplandığı görülmüştür.
256Avârız vergileri toplanma şekillerinden biri aynı olarak toplamaktır. Aynı olarak
toplanan vergilerin başında ise nüzul vergisi gelmektedir. Nüzul vergisi; asker için gerekli un
ve hayvanlar için alınan arpadan ibaret olup karşılıksız alınan gerçek bir vergidir.
257Daha
sonraları nüzul vergisinin de nakdi şeklinde alınmaya başlandığını görmekteyiz. Konya’nın
1088 senesi bedel-i nuzülü baktığımız zaman; Kazâ-i Konya’nın 383 hâneden, nefs-i sehrin
173 hâneden, Nâhiye-i Sahrâ’nın 10 hâneden, Nâhiye-i Hatunsarâyı’nın 54,5 hâneden,
Nâhiye-i Sudirhemi’nin 52,5 hâneden, Nâhiye-i Sa‘îd-ili’nin 26 hâneden oluşup bedel-i nuzül
olarak 2.455 yekûn guruş
258toplanmıştır.
Avârız vergileri toplanma şekillerinden bir diğeri ise hizmet olarak alınanlardır. Bu
hizmetlerin başında kürekçilik gelmektedir. Osmanlı donanmasındaki kürekçilik, genelde
esirlerle kürek cezasına çarptırılmış olanlara yaptırılıyor idiyse de deniz seferlerinde ihtiyacın
252 Ömer Lütfi Barkan, “Avârız, İ.A, C.II, MEB Yay., İstanbul 1961, s. 13.
253 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, TTK Yay., Ankara 1997, s. 145. 254 Hüseyin Muşmal, XVII. Yüzyılın İlk Yarısında Konya’da Sosyal ve Ekonomik Hayat (1640-1650), SOSBE
(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2000. S.105.
255 Mübahat S.Kütükoğlu, “Osmanlı İktisadî Yapısı”, Osmanlı Devleti Tarihi, (Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu), C. II, Feza Gazetecilik Yay., İstanbul 1999, s.539.
256 KŞS 13 / 4-2.
257 Kütükoğlu, “İktisadî Yapı”, s.539. 258 KŞS 13 / 2-2.
44
karşılanamaması durumunda da ahali arasından kürekçi toplanırdı.
259İncelediğimiz sicilde bu
tür bir kayıta rastlanmamıştır.
Avârız vergilerinin XVII. yüzyıldan itibaren bütçe açıklarını kapatmak üzere devamlı
vergiler haline getirilmesi, fakir halkın bu vergiler altında ezilmesine sebep olmuştur. Bu
durumu önlemek için zamanla bölgenin zenginleri tarafından vergileri karşılamak
260için
avarız vakıfları kurulmuştur. İncelediğimiz sicilde en çok Kemâlgarîb Mahallesi Avârız
Evkâfı’nın
261ismi geçmekle beraber Hasan Dede Avârız Evkâfı, Ezelî-zâde Avârız Evkâfı
262gibi birçok avârız evkafının ismide geçmektedir.
B-Sâlyane
Osmanlı Devleti’nin ekonomisindeki olumsuz gidişten ve masrafların artmasından
dolayı merkez ve taşra yönetimlerinin askeri, idari, mali durumlarında önemli değişiklikler
olmuştur. Taşrada vilayetlerin mali yapısındaki en önemli değişiklik tüm Osmanlı taşrasında
iyice kurumlaşarak ortaya çıkan “vilayet masrafları”nın örfi vergiler olarak “tevzi defterleri”
veya diğer adıyla “salyane defterleri” vasıtasıyla toplanmaya başlanmasıdır.
Ekonomik olumsuzluktan doğan masrafları, valiler, beyler, paşalar, padişah izni ile
halktan yeni vergiler özellikle salyâne alarak karşılama yoluna gitmişlerdir. Salyâne
defterlerinde yer alan masraf kalemlerini şu şekilde sıralayabiliriz: Hükümet merkezinden
herhangi bir görevle kente gelip kalan ya da geçen, mübâsir, ulak gibi görevlilerin masrafları,
ayaklanmaları bastırmak, eskıyâyı kovmak ve güvenligini saglamak amacıyla yapılan
masraflar, kamu binalarının tamiriyle ilgili masraflar, Askeri harcamalar, merkez
görevlilerinin masrafları, nühas ve çesitli malların nakliye giderleri, harçlar ve tahsildariye
ücretleri, menzilci ücretleri, borç ve faiz giderleri, eyâlet ve kaza görevlileri ücretleri, hazine
nakli yapanların masrafları, Emr-i âlî getirenlerin masrafı, iâneler, elçi ve konsolos masrafları,
âdet-i ağnam bedeli, altyapı masrafları ulastırma masrafları.
263İncelediğimiz sicildeki bir belgede hükümet merkezinden herhangi bir görevle kente
gelip kalan ya da geçen kişilerden olan Haydar Beg’e, Etmek akçası olarak 70 akça, odun yük
‘aded 3, İstanbulî keyl arpa 6, Nohud ve büber ve soğan ve tuz akça 30, Mum ‘aded 217
264verilmiştir.
259 Kütükoğlu, “İktisadî Yapı”, s. 537. 260 Muşmal, Konya, s. 108.
261 KŞS 13 / 9-3. 262 KŞS 13 / 116-3.
263 Çadırcı, Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, s. 149. 264 KŞS 13 / 1-1.
45
Eşkıya kovmak ve güvenliği sağlamak için gelen Ağa’ya, Etmek akçası 12, Kahve
akçası 10, Mum akçası 20 verilmiştir.
265Müfettiş Pâşâ tarafından göevlendiren Ömer Ağa’ya,
Etmek 40, Lahm vakıyye 15, Pirinç vakıyye 10, Yağ vakıyye 3, Bal vakıyye 3, Üzüm vakıyye
4, Büber dirhem 50, Soğan vakıyye 3, Nohud vakıyye 2, Tuz vakıyye 1, Mum vakıyye 2,
Odun yük 5, Şa‘îr keyl 4, Saman ‘araba 2, Za‘afrân dirhem 15
266verilmiştir. Habs götüren
Velî Beg’e ise Yem 10, Lahm vakıyye 5, Pirinç vakıyye 5, Yağ vakıyye 1,5, Etmek ‘aded 50,
Saman yük 3
267verilmiştir. Görüleceği üzere her görevli için ayrı bir sâlyane masraf listesi
oluşturulmuştur.
Mahkemelere intikal eden pek çok salyane talebi da‘vâsının da kayıtlara yansıdığını
görmekteyiz. Örneğin Bozkır Kazâsı’na tâbi‘ Avdan nâm karye sâkinlerinden Velî ve Ahmed
ve Habîb nâm kimesnelerin meclis-i şer‘-i hatîr-ı lâzımü’t-tevkîrde Mehmed Halîfe’yi da‘vâ
edip, mezbûr Mehmed Halîfe’nin karye-i merkûmede emlâk ve arâzisi olduğunu bidirip,
‘avârızı tekâlîf içün sâlyâne
268taleb ettiklerini
görüyoruz. Benzer bir örnekte de, Mahmiye-i
Konya Kazâsı’na tâbi‘ Hatunsarâyı nâm karye ahâlisinden Hüseyin Beşe ve Bedel ve Hüseyin
nâm kimesnelerin meclis-i şer‘-i hatîr-ı lâzımü’t-tevkîrde Ebûbekir’i da‘vâ edip karyelerinde
mezbûrun bağı olduğunu bildirp ‘avârız-ı tekâlîf içün sâlyâne
269taleb ettiklerini müşahede
etmekteyiz.
C-Sürsât ve Menzil-i İmdâdı
Ordu için gerekli erzakın bir yere sürülmesi manasına gelen sürsat; hakiki manada bir
vergi değil, sadece un, ekmek, arpa, koyun, yağ, bağ, v.b. maddelerin kadılar tarafından
toplanıp belli menzillerde bulundurulması gereken mükellefiyettir.
270İnceledimiz sicilde
Konya’nın 1088 senesi bedel-i sürsât listesi şu şekilde verilmiştir;
“Bedel-i zâhire sürsât kaza-ı mezkurîn der-livâ-ı Konya el-vâki‘ fî sene 1088 ber-
mûcub-i defter-i hazîne-i ‘âmire
Kaza-ı Konya
Şa‘ir keyl 5000, fî 40, 20000 / Dakîk kile 1000, fî 90, 9000 / Ağnam re’s 200, fî 200,
4000 / Revgan-ı sade vakıyye 200, fî 30, 6000 / Asa vakıyye 100, fî 20, 2000 / Saman kantar
400, fî 30, 12000 / Hatab araba 100, fî 70, 7000 /
265 KŞS 13 / 1-2. 266 KŞS 13 / 1-3. 267 KŞS 13 / 1-4. 268 KŞS 13 / 178-1. 269 KŞS 13 / 143-3.46
Yekûn 357000 / Tenzil 119000 / Tahsil olunan 237.000”
271Kent, köy ayrımı yapılmadan, valilerin savaş olmayan yıllarda giderlerinin bir kısmını
karşılamak için ayrılan, ilk uygulamaların da genellikle “imdad-ı seferiye” adıyla anılan ve
ârızî bir özellik tasıyan bu vergi türü (imdâdiyye), XVIII. yüzyıldan itibâren “imdad-ı
seferiye”ve“imdad-ı hazeriyye” diye ikiye ayrılmıştır. Baslangıçta ihtiyaç duyuldukça
alınmışken, imdâdiyye de zamanla sürekli ve düzenli olarak alınmaya başlanmıştır.
272Örneğin 1088 Senesi Konya’nın menzil-i imdâdîsine baktığımızda Nefs-i şehrin 223,5
hânesinden, Nâhiye-i Sahrâ’nın 15 hânesinden, Nâhiye-i Hatunsarâyı’nın 35 hânesinden,
Nâhiye-i Sudirhemi’nin 52,5 hânesinden, Nâhiye-i Sa‘îd-ili’nin 14 hânesinden yekûn olarak
1.203,5 guruş toplanmış, toplanan bu guruşlar el-mesârif başlığı altında şu şekilde taksim
edilmiştir; Menzilci Eyyûb Beşe’ye imdâd guruş 1.000, Fermân-ı hümâyûn ile ‘Azez ve Kilis
taraflarından gelen tazılara masraf guruş 120, Vâli-i Mısır vezîr-i rûşen-i zamîr hazretlerinin
buyuruldusu ile Âsitâne-i Sa‘âdet’e dört nefer kuttâ‘-i tarîk götüren ağaya bazarbaşının defteri
mûcibince masraf guruş 10, Müfettiş ağası Şahin Ağa’ya bazarbaşının defteri mûcibince
masraf guruş 7, ‘İzzetlü fazîletlü molla efendi hazretlerine guruş 40, Nâ’ibiye ve kethüdâ’iye
ve sâ’ir hüddâmiye guruş 23, Akça cem‘ iden kâtibe ve mübâşire ücret guruş 3,5.
273D-Yava Cizye
Halkın devlete karşı sorumlu olduğu vergilerden bir diğeri ise yava cizyesidir. Yalnız
bu vergiyi sadece gayrimüslimler ödemektdir. Gayrimüslimlerden alınan bir baş vergisi olan
yava cizyesi, Müslümanlığı kabul etmeyenlerin, devlet tarafından korunmaları ve savaşlara
katılmamaları
274karşılığında alınmaktaydı. Yava cizye mükellefi olmak için erkek olmak,
baliğ olmak, sıhhatli ve çalışabilecek güçte olmak gibi şartlar gereklidir.
275İncelediğimiz sicilde yava cizyesi ile ilgili birçok belge mevcuttur. Bu belglerden
fermân ve berât olanlarına önce ki bölümlerde değinmiştik. Bu kısımda Karaman, Akşehir,
Kırşehir, Niğde, Bor, Nevşehir Kayseri, Konya ve Aydın sancaklarında oturan ve kar ve kesb
için gezip dolaşan Rum ve Ermeni taifesinin üzerlerine borç olan yava cizyelerinin talebi ile
ilgili belgler ve da‘vâlara yer verilmiştir. Örneğin bir yava cizyesi da‘vâsında Berât-ı
hümâyûn ile bin seksen sekiz senesi Muharremü’l-harâmı gurresinden bir sene temâmına dek
memâlik-i Anadolu’dan yava cizyesi cem‘ine me’mûr olan Hasan Ağa tarafından Eyâlet-i
271 KŞS 13 / 257-1.
272 Çadırcı, Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, s. 146. 273 KŞS 13 / 4-1.
274 Muşmal, Konya, s. 109.
47
Karaman’da âhar diyârdan gelüp kâr ve kesb iden kefereden yâva cizyesi cem‘ ve tahsîline
vekîl-i şer‘îsi olan Bektaş Ağa’nın, mahrûse-i Kayseriye’den olup hâlâ mahmiye-i Konya’da
müsâfiren hanlarda kâr ve kesb iden Malkon, Karakoç, Simâven, diğer Simâven ve Hatar nâm
zimmîler muvâcehelerinde da‘vâ idüp sinîn-i sâbıkadan bu âna gelince virilegeldiği üzere
yedinde olan sûret-i berât-ı ‘âlîşân ve fermân-ı hümâyûn mûcibince yava cizyesini taleb
ettiğini görüyoruz. Belgenin devamında; mezbûrûn zimmîlerin Kayseriye’de Kütük
re‘âyâsından olduklarını be-her sene üzerlerimize edâsı lâzım gelen cizyelerimizi Kütük
re‘âyâsından cizye tahsîline me’mûr olanlara Kayseriye’de virüp edâ ettiklerini, medîne-i
Kayseriye’nin Eyâlet-i Karaman’dan olup âhar diyâr olmadığını, Konya’da yava cizyesi
virmek lâzım gelmediğine dair hüccetleri olduğunu bildirip yava cizyelerini vermek
276istemedikleri görülmüştür.
Başka bir yava cizyesi da‘vâsında da medîne-i Kayseriye’den olup hâlâ mahmiye-i
Konya’da sâkin olan Kazı, Simâven ve Melkon zimmîlerin, Konya’da sâkin yerlü kefereden
olup cizyeleri dergâh-ı ‘âlî yeniçerilerinin dakîk-i fodla bahâsına ta‘yîn olunanlardan İsrayîl
ve Gavâk’a cizyelerine mahsûb olmak üçer guruş ve üçer rub‘ guruş virüp teslîm idüp
cizyelerini ödediğini beyan etiklerini, yalnız yava cizyedârı olan Bektaş Ağa’nın Kazı,
Simâven ve Melkon zimmîlerinden tekrâr yava cizyesi istediğinde, zimmîlerin İsrayîl ve
Gavâk zimmilere cizyelerine mahsûb olmak üçer guruş ve üçer rub‘ guruş verdiklerini
söyleyip hakikatı-ı hali İsrayîl ve Gavâk zimmîlerinden sorduklarında İsrayîl ve Gavâk’ın
cevaplarında Bektaş Ağa’ya virdikleri cizyenin bin seksen sekiz senesine mahsûb olduğunu
fakat mahalline îsâl içün bizim makbûzumuz olan üçer guruş ve üçer rub‘ bin seksen yedi
senesine mahsûb olduğunu söyleyip da‘vâdan zimmileri men
277ettirdiğine şahit
olmaktayız.
278E-Rüsûm-ı Ra‘iyyet
Rüsûm-ı ra‘iyyet, “Reayadan alınan vergiler” anlamına gelir. Rusûm-ı ra’iyyet
da’vâları, genellikle vergi vermek istememe ve vergiyi geciktirme gibi sebeplerden
kaynaklanmaktadır. Mahkemede, tarafların iddiaları ve talepleri dinlendikten sonra rusûm-ı
ra’iyyetin tespiti için defter-i hakaniye başvurulup vergi senetleri incelendikten sonra
kararların verilirdiğini müşahede etmekteyiz. Mesela Zile Mukâta‘ası’nın hâlâ voyvodası olan
Hüseyin Ağa tarafından mukâta‘a-i merkûmeden perâkende olup Eyâlet-i Karaman’da sâkin
276 KŞS 13 / 99-3.
277 KŞS 13 / 109-1.
48
olan re‘âyânın bin seksen altı senesine mahsûb olmak üzere hukûk ve rüsûmu cem‘ine ber-
mûcib-i temessük vekîli olan Süleymân Ağa, Hâcıcemâl Mahallesi sâkinlerinden Hüseyin,
‘Îsâ, Ramazân, Osmân ve el-Hâc Kâdirkulu nâm kimesneleri, mukâta‘a-i mezbûre
re‘âyâsından olmalarıyla bin seksen altı senesinde üzerlerine edâsı lâzım gelen hukûk ve
rüsûmu talebi için da‘vâ etmiştir. Hüseyin, Îsâ, Ramazân, Osmân, el-Hâc Kâdirkulu nâm
kimesnelerin, Konya’da mahalle-i mezbûrede tevellüd ve ilâ hâze’l-ân te‘ayyüş ideriz deyip
mukâta‘a-i mezbûre re‘âyâsı olduklarını inkâr ettiklerinde, Süleymân Ağa’dan mukâta‘a-i
mezbûre re‘âyâları olduklarını ve âbâ ve ecdâdı ismleri olduğunu sûret-i defter-i hâkânî ile
ispat etmesi istendiğini, mezbûr Süleymân Ağa’nın yanında sûret-i defter-i hâkânî
olmamsından dolayı, sûret-i defter-i hâkânî ile mukâta‘a-i mezbûre re‘âyâsı oldukalrını
ispatlamadıkca resm-i ra‘iyyet talebiyle mu‘ârazadan mezbûr Süleymân Ağa’nın men‘
279edildiğine şahit olmaktayız.
Benzer bir belgede de: Esb-keşân mukâta‘ası’nın hâlâ voyvodası olan ‘Osmân Ağa
tarafından husûs-ı âtiyyü’z-zikre mübâşir ta‘yîn olunan Mustafâ Beg ve tai’fe-i mezbûr da
taraf-ı saltanat-ı ‘aliyyeden Şa‘bân ve Mahmûd nâm kimesneler eşliğinde Yahyâ ve Emrullah
nâm kimesneleri da‘vâ ederek, Yahyâ’nın babası Hasan ve dedesi Durduhân ve mezkûr
Emrullah’ın babası Burak ve dedesi mezbûr Durduhân cemâ‘at-i mezkûreden olup sene-i
sâbıkda her biri esb-keşân rüsûmu verigelmişler iken Yahyâ ve Emrullah’ın rüsûmu vermekte
muhâlefet ettiklerini söyleyerek su’âl olunup alıvirilmesini
280istediğini Yahyâ ve Emrullah’ın
bu durumu inkâr ettiğini ve sûret-i defter-i hâkânî ile bu durmun ispatlanmaya çalışıldığını
görmekteyiz.
281279 KŞS 13 / 47-1.
280 KŞS 13 / 96-1.
49 Üçüncü Bölüm
Sosyal Hayata Dair Belgeler
I-Ailenin Teşekkülü ve Dağılmasına Dair Belgeler