• Sonuç bulunamadı

İslam hukukun da aile kaydı hayat şartıyla kurulan bir müessesedir. Yani karı ve koca

ölünceye kadar evli kalmak niyet ve azmiyle evlenirler. Bununla beraber karşılıklı sevgi ve

bağlılık üzerine kurulmuş bir ailenin sevgi ve bağlılığı kaybolduğunda parçalanması

muhtemeldir. Saglıklı ve huzurlu bir şekilde işlevini yerine getirmeyecek bir evliligin devam

ettirilmesinde, gerek eşler gerekse toplum açısından fayda görülmemektedir. Evliliğin

sürdürülmesi imkânsız olduğu durumlarda evliligin muhtelif yollarla sona erdirilmesine cevaz

verilmiştir.

Osmanlı aile hukukuna göre evlilik üç şekilde sona erebilmektedir. Bunlardan ilki

muhâla‘a, ikincisi talâk, sonuncusu ise evliliğin başlangıcında mevcut değilken ileriki

zamanlarda evliliği hukuken mahzurlu duruma düşüren şartların oluşması sonucunda kâdı

kararıyla sona erdiren kazaî boşanma

299

olan tefrikdir.

1-Muhâla‘a İle Boşanma

Evliligi sürdürmek istemeyen kadının, bazı haklarından feragat ederek ve karşılıklı

anlaşarak ayrılmasına muhâla’a denir.

300

Başka bir tabirle kadının, kocasına verecegi bir bedel

karsılıgında evlilik bağından kurtulması veya kadının bir bedel karşılıgında talâkı kocasından

satın

301

alması şeklinde tarif edilebilir.

296 Mehmet İpçioğlu, Konya Şeriyye Sicillerine Göre Osmanlı Ailesi, Nobel Yay., Ankara 2001, s. 22. 297 Cin-Akgündüz, Hukuk Tarihi C.II, s. 80.

298 Güven, Konya Sicili, s. 34. 299 Aköz, Nikâh Defteri, s.6-7. 300 Devellioğlu, Lûgat, s. 666.

301 İzzet Sak-Alaattin Aköz, “Osmanlı Toplumunda Evliliğin Karşılıklı Boşanma İle Sona Erdirilmesi: Muhâla‘a (18. Yüzyıl Konya Şer‘iye Sicillerine Göre)”, S.Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.15, Konya 2004, s.92.

53

Belgeler arsında kadının, kocasına verecegi bedeller arasında daha çok mehr-i

mü’eccel ve nafaka-i iddetin feragat etmek olduğunu müşahede etmekteyiz. Sicildeki bir

belgede, Karakayış Mahallesi sâkinlerinden Muharrem’in, eşi Havvâ, mütekarrer ve ma‘kûd-ı

‘aleyh olan binikiyüz akça mehr-i mü’eccelinden ve nafaka-i ‘iddetinden ve beynlerinde

münâzi‘ fîhi olan beş guruşdan feragat ederek boşanmıştır.

302

Benzer bir örnekte daha verecek

olursak, İhtiyâreddîn Mahallesi sâkinelerinden Emînede, bir al dârâyî kaftan ve bir peştemâl

ve bir don ve bir gömleğimi alıp zimmetinde mütekarrer ve ma‘kûd-ı ‘aleyh olan mehr-i

mü’eccelimden ve nafaka-i ‘iddetin ve bi’l-cümle hukûk-ı zevciyeden vazgeçmesi üzerine

zevci olan ‘İvaz’ın kendisini boşamıştır.

303

Sicilde yer alan belgelere göre muhâla’a da‘vâlarının çoğu eşler arasındaki

geçimsizlikten kaynaklanmaktadır. Bu durum belgelerde “beynimizde hüsn-i zindegânî ve

musâfât olmamağla” şeklinde ifade edilmiştir. Örneğin: Sa‘îd-ili Nâhiyesi’nde Lâdik nâm

karye sâkinlerinden Bahâdır’ın, zevcesi olan Döne Hatun ile beynlerinde hüsn-i zindegânî ve

musâfât olmadığından mahkemeye başvurarak

304

boşanmak istemişlerdir.

Muhâla’a da‘vâlarında kadınların, bedel olarak mehrinden ve iddet nafakasından

vazgeçmelerine rağmen bazı istedikleri eşyaları eşlerinden alıdığına da şahit olmaktayız.

Meselâ Kuzgunkavak Mahallesi sâkinelerinden Râzıye, zevci Seyyid Sa‘dî Çelebi ile

beynlerinde hüsn-i zindegânî ve musâfât olmadığını bildirip mütekarrer ve ma‘kûd-ı ‘aleyh

olan mehr-i mü’eccelinden ve nafaka-i ‘iddetinden ve bi’l-cümle hukûk-ı zevciyesinden fâriga

olmasına rağmen merkûm yedinden bir kilim ve tencere ve bir el leğeni ve bir peştemâl ve bir

tor

305

almıştır.

Sicilde muhâla’anın sebepleri arasında genellikle eşler arasındaki geçimsizlik öne

çıkmakla beraber, kocanın bir başka yere gitmeye karar vermesi, gittiği yerden gelmemesi

veya sefer-i hümâyuna gitmesi de muhâla’a ile boşanma sebepleri arasındadır. Elimizdeki bir

örnekte: Türbe-i Celâliye Mahallesi sâkinelerinden Rahîme, zevci mezbûr Hasan âhar diyâra

gitmek murâd eylediğinde nafaka ve kisvesine kefîl taleb ettiğinde, mezbûr Hasan’nın yüz

seksen gün içinde gelirsem febihâ eğer müddet-i merkûme temâmında gelmzsem nafaka ve

kisvene ve muhâla‘aya Derviş Mustafâ’yı vekîl eyledim dediğini, Vekîl Derviş

Mustafâ’nında, yüz seksen gün temâmında Hasan’ın gelmemesi üzerine Rahîme’yi

muhâla‘a

306

yolu ile boşadığını görmekteyiz.

302 KŞS 13 / 43-2. 303 KŞS 13 / 70-3. 304 KŞS 13 / 78-3. 305 KŞS 13 / 40-2. 306 KŞS 13 / 66-1.

54

Muhâla’a da‘vâlarında ilginç örneklerden birini, Mahmiye-i Konya sâkinlerinden

İbrahîm Beg’in, âhar diyârda iken vefât ettiği haberi şâyi‘ olması üzerine taht-ı nikâhımdaki

Hümâ’nın nefsini Muslî Beşe’ye tezvîc ettiğini, İbrahîm Beg’in, âhar diyardan gelip durumu

öğrnemsi üzerine mahkemede Hümâ’yı mehr-i mü’eccelinden ve nafaka-i ‘iddetin ferâgat

etmesi üzerine muhâla‘a idüp kat‘-ı ‘alâka-i zevciyet eylediği

307

da‘vâ oluşturmaktadır.

Belgeler arasında darb ve ikrâh ile kadınların muhâla‘aya zorlandığına da şahit

olmaktayız. Şeyh‘âlimân Mahallesi sâkinelerinden Safiye, zevci olan es-Seyyid ‘Ömer’i da‘vâ

edip muhâla‘a vechi ile zimmetinde mütekarrer ve ma‘kûd-ı ‘aleyh olan altıbin akçasını mehr-

i mü’eccelimden fâriğ olmak için es-Seyyid ‘Ömer’in kendisini darb ve ikrâh ettiğini mehr-i

mü’eccelimden ikrâhen fâriga olduğunu söylemiştir. Mahkemde Safiye’nin darb ve ikrâhla

ferâgat şer‘an mu‘teber olmadığını söyleyip altıbin akça mehr-i mü’eccelini

308

talep etmiştir.

Muhâla‘a da‘vâlarının sonunda ‘iddeti münkazıyye oldukda nefsini dilediği kimesneye

tezvîc eylesün denmesine rağmen kadınların, bazen nefsini ahara tezvîcde engellendiği

belgelerede karşımıza çıkmaktadır. Örneğin: Hâcıcemâl Mahallesi sâkinelerinden Eşmâ zevci

olan İsma‘îl’den târîh-i kitâbdan dört ay mukaddem beynlerinde hüsn-i zindegânî ve musâfât

olmadığından boşanmanlarına rağmen İsma‘îl’in nefsini âhara tezvîce mâni‘

309

olduğunu

bildirip da‘vâ etmiştir.

310

2-Talâk ile Boşanma

Talâk kelimesinin sözlükde ki karşılığı zevce zevcinden boşanma, boş olma, boşama,

menkûhayı bırakma, nikâhın feshi, herhangi bir şeyin bağını çözmek, bir kaydı (bağlantıyı)

kaldırıp salıvermektir. Terim olarak karşılığı ise; kocanın tek taraflı iradesiyle, hiçbir sebep

göstermeksizin ve hiçbir makama müracaat etmeksizin eşini boşayıp, evliliğe son verme

yetkisidir.

311

Talâkın oluşması için bir mahkeme kararına gerek yoktur. Kocanın boşama ifadesini

içeren sözü yeterlidir. Boşanmada kullanılan sözler ikiye ayrılır: Birincisi Sarih (açık) sözler;

“seni boşadım, tatlik ettim, benden boş ol ve boşsun” gibi sözler. İkincisi ise kinayeli sözler;

“babanın evine git, sen benim karım değilsin, ben senden ayrıldım” gibi sözlerdir. Sarih

sözlerle ifade edilen boşanmada kocanın gerçekten boşanma niyetine sahip olup olmadığına

307 KŞS 13 / 54-3.

308 KŞS 13 / 71-2. 309 KŞS 13 / 26-1.

310 Başka Örnekler İçin Bkz. KŞS 13 / 70-3, 78-3,102-2, 109-3, 120-3, 153-3, 160-3. 311 Aköz, Nikâh Defteri, s. 3.

55

bakılmaz

312

ve boşanma gerçekleşir. Bu nedenle boşanmada söylenen sözler önemlidir.

Topraklık Mahallesi sâkinelerinden Marzıye, zevci olan Mevlûd’ü, “icâzetin yedeğinde

olsun” demesi üzerine da‘vâ edip boşanma talebinde bulunmuştur. Mahkemede Mevlûd’e bu

durumun sorulduğda Mevlûd, bu durumu inkâr etmiş bunun üzerine mahkeme, bu sözle talâk

niyet itmediğine dair Mevlûd’e yemîn ettirmiştir.

313

. Görüleceği üzere bu tür sözler direk

boşanma sebebi olarak kabul edilebilmektedir.

Talâk ile boşanmda mehr, nafaka gibi bir takım hakların korunabilmesi için

boşanmaların mahkemelere tescili gereklidir. Nitekim talâk ile boşanmalarda koca kadının

hakkı olan mehr-i mü’ecceli ödemek zorundadır. Cüllâhistân Mahallesi sâkinelerinden Emîne,

zevci olan ‘Alî’den vâhide-i bâyine ile tatlîk olduğunda, sekizyüz akça mehr-i mü’eccelinin

tamamını almıştır.

314

Bir diğer belgede de mehr-i mü’eccelini alamayan Çavuş Mahallesi

sâkinelerinden Ümmü hatun, zevci olan es-Seyyid Mustafâ Çelebi’yi da‘vâ ederek onbin akça

mehr-i mü’eccelinden dokuzbinaltıyüz akçasını bir re’s inek ‘ivaz şartıyla mezbûra hibe

ettiğini lâkîn ‘ivaz nâmıyla inek virmediğini bildirip hakkı olan mehr-i mü’eccelini

315

taleb

etmiştir.

Talâk ile boşanmalarda koca, kadının hakkı olan mehr-i müeccli ödemek zorunda

olmasına rağmen bazen kadının bu haktan vazgeçerek talâk istediğine belgelerde

rastlamaktayız. Bu duruma örnek olarak: Eğin nâm karye sâkinlerinden İlyâs’ın, menkûhası

olan Satı’nın kendüyü tatlîk itmek üzere mezbûr İlyâs zimmetinde mütekarrer ve ma‘kûd-ı

‘aleyh olan mehr-i mü’eccelinden ve nafaka-i ‘iddet-i ma‘lûme ve me’ûnet-i süknâsından

fâriga

316

olduğu belgeyi verebiliriz.

Kocanın bir evlilik içinde sahip olduğu boşama hakkı üçtür. Üç boşama hakkını da

kullanan koca, istese bile ne yeni bir nikâhla ne de nikâhsız, eski eşine geri dönebilir. Bu tür

ayrılığa büyük ayrılık denir.

317

Eğin nâm karye sâkinlerinden İlyâs, menkûhası olan mezkûre

Satı’yı talâkât-ı selâse

318

ile boşarak büyük ayrılık dönemine girmiştir.

Kayıtlarda talâk iddası ile mahkemeye başvuruların yapıldığıyla da karşılaşmaktayız.

Örneğin Bınârî Mahallesi sâkinlerinden Mehmed Halîfe, Mahmûd ve ‘Alî nâm kimesneler,

İbrahîm’i da‘vâ edip mahalle-i mezbûre ahâlisinden tekâlîf vârid olduğunu mahalle-i mezbûre

ahâlisi mezkûr İbrahîm içün baş ayak tekâlîfi vermek iktidâr ve mütehammili olduğunu

312 Halil Cin, Eski Hukukumuzda Boşanma, S.Ü. Yay., II. Baskı, Konya 1998.s.49. 313 KŞS 13 / 236-2.

314 KŞS 13 / 58-1. 315 KŞS 13 / 65-2. 316 KŞS 13 / 97-3.

317 Aköz, Nikâh Defteri, s.9. 318 KŞS 13 / 97-3.

56

bildirmesi ile mezbûr İbrahîm’in eğer benim iki bin akçalık mâlım var ise talâk-ı selâse

üzerime şart olsun diye şart koştuğunu

319

söyleyerek eşini talâk etti iddiası ile mahkemeye

başvurmuşlardır.

Evliliğin başlangıcında mevcut değilken ileriki zamanlarda evliliği hukuken mahzurlu

duruma düşüren şartların oluşması sonucunda kâdı kararıyla sona erdiren kazaî boşanma olan

tefrik hakkında incelediğimiz sicilde herhangi bir belge bulunmamaktadır.