BÖLÜM 11: HAYVAN ADLARI
11.1. Binek ve Yük Hayvanları
Eserde geçen “kölük” kelimesi Üşenmez (2006: 285) tarafından “yük yükletilen herhangi bir hayvan” olarak tanımlanmıştır. Beyitlerde at, eşek, katır, deve ve fil gibi binek ve yük hayvanları tespit edilmiştir.
“Yegü kedgü miŋü at adgır sülük, bulardın çıkar hem yüdürgü kölük
Yiyeceği, giyeceği ve ordunun binek atı, aygırı ile yük hayvanlarını bunlar yetiştirirler.” 4441
Aşağıdaki beyitte geçen “kölük” kelimesi Arat tarafından “başına kakma suretiyle bir kişinin üzerine yük yükleme” şeklinde mecazî bir anlamda kullanılmıştır.
“Tüzü halkka barça kılur edgülük, yana minnet urmaz kişike kölük
O bütün halka hep iyilik eder, fakat yaptığını insanın başına kakmaz.” 857
Dönemin ulaşım aracı olarak tercih edilen at, aynı zamanda bir kişiye itibar gösterilmesi bağlamında hediye olarak verilen bir hayvandır. At genel olarak “at” olarak ifade edilmiş bazı diğer cins atlar ise özel olarak adlandırılmıştır. Eserde küheylan (kevel), tazı, aygır (adgır), haşarı at (bulak), göç atı (köçüt), tay, yaban aygırı ile kısraktan olan bir cins at (arkun), kısrak (yond) (Abik, 2009: 2-7) gibi çeşitli at türlerinden bahsedilmiştir. “At” kelimesi genel anlamıyla, beyin bir yere varmak için atına binmesi, vardığında atından inmesi gibi izahlar içerisinde pek çok beyit içerisinde görülmektedir.
“Sevügrek atın er kişenlig tutar, kereklig atın kör küdezlig tutar
İnsan çok sevdiği atını köstekli tutar; lüzumlu atını muhafaza altına alır.” 315 “Eri ögse elgin kür arslan tutar, atıg ögse yügrür uçarıg yeter
Askeri öğersen, eli ile arslan tutar; atı okşarsan, koşar ve uçan kuşa yetişir.” 2401 “Bu ay toldı itti kör at ton tolum, ayur köndüreyin tapugka yolum
Bu Ay-Toldı böylece atını, esvabını ve silâhını hazırladı : — Onun hizmetine doğru yola çıkayım— dedi.” 474
170
Benzer beyitler :
1766/2277/2280/2285/2317/2385/2386/2561/2563/3381/3439/4064/4441/5781
“Atın mindi keldi kapugka tüşüp, yorıp utru hâcib okıdı tuşup
Atına bindi; gelip, kapıya indi; hâcip karşı çıkıp, onu içeri aldı.” 576 Benzer beyitler :
3282/3289/3835/3955/3956/4882/4970/5014/5661/5681/5830/5939/6197/6224/6284/ 6420/3068/3956/6197
Ata binmek bazı beyitlerde “atlanmak” şeklinde de ifade edilmiştir.
“Keçe yattı erte yana atlanıp, turup karşıka kirdi attın enip
Gece yattı, sabah tekrar atma binip, saraya geldi ve inip, içeri girdi.” 5940 Benzer beyitler: 5822/4958/5453
Ata binmekte olan, at üzerindeki kişiler yani “atlı” kavramı “atçı” olarak görülmektedir.
“Başında bir atçı maŋa suv berür, alır-men tüketü içip öz kanur
Son basamakta bir atlı bana su uzattı; ben de alıp, sonuna kadar içtim ve suya kandım.”6035
Benzer beyitler: 6054/6055/6056
At aşağıdaki beyitte mecaz olarak hayat yolculuğunu sağlayan zaman anlamında kullanılmıştır.
“Anasında togsa atansa atı, müsafir bolup mindi ödlek atı
Anasından doğup, adı verilince yolcu olarak, zamane atına biner.”1388
Eserde küheylan “kevel” şeklinde geçmektedir. “kewel” kelimesi Üşenmez (2006: 264) tarafından “yürüyüslü, küheylan at” olarak belirtilmiştir. Arat küheylan “kevel”
kelimesini bazı beyitlerde “Arap atı” , “Arap küheylanı” şeklinde çevirmiştir.Eserde yer
alan “tazı” kelimesini Üşenmez (2006: 395) bir çeşit “arap atı” olarak tanımlamıştır. Arat bu kelimeyi “Arap küheylanı” ve “Arap atı” olarak çevirmiştir.
“Yayılmaz yorıga keveldin tüşüp, edersiz yıgaç miŋü muŋlug bolup
171
“İsizke katılma selâmet yorı, kılınçıŋ köni tut kevel teg küri
Kötüye katılma, selâmetle yürü, dâima doğru ve dürüst ol; küheylân gibi, meydanda cevelân et.” 4549
“Kevel tazı büktel tagı arkunı, akur toldı tolmaz bu sukluk kanı
Arap küheylanı, binek ve diğer cins atlar ile ahırların dolmuştur; fakat bu aç gözlülük doymak bilmez.” 5369
Eserde tay günümüz Türkçesindeki ifade ediliş şekliyle görülmektedir.
“Ajun mâlı terdiŋ özüŋ boldı bay, kevel mindiŋ arkun yeme tazı tay
Sen dünya malını topladın ve zenginleştin; her türlü arap atlarına, cins atlara ve taylara mâlik oldun.” 5803
Aygır “adgır” olarak karşımıza çıkmaktadır (Üşenmez, 2006: 119). Kullanıldığı beyitlere bakarak genellikle aygırın binek atı ile farklı olduğu sonucunu çıkarabilmek mümkündür.
“Yegü kedgü miŋü at adgır sülük, bulardın çıkar hem yüdürgü kölük
Yiyeceği, giyeceği ve ordunun binek atı, aygırı ile yük hayvanlarını bunlar yetiştirirler.” 4441
Benzer beyitler: 4064/5781
Arat’ın çevirisinde “cins at” olarak verilen “arkun” Şerif Ali Bozkaplan (2007: 1112) ve Deniz Abik’in (2009: 4) makalelerinde yaban aygırı ile evcil kısraktan olan cins at olarak tanımlanmıştır.
“Neçe kuşka avka avındım sevindim, uçar kuş teg arkun agımda kürettim
Nice kuş ve geyik avı ile avundum, sevindim; uçan kuş gibi, cins atları ağımdan kaçırdım.” 6536
Benzer beyitler: 5369/5803
Eserde yer alan “bulak” kelimesi Üşenmez (2006: 168) tarafından “haşarı at” olarak belirtilmiş ayrıca “bulak at” ifadesinin DLT’de boyu kısa sırtı geniş at olarak tanımlandığından bahsedilmiştir. Beyitlerde çok semirmesi durumunda kudurup azacağı, sahibini dinlemeyeceği ve kaçabileceğinden bahsedilmiştir. Atın bu davranışlarına istinaden bu ata haşarı (bulak) isminin takıldığı düşünülebilir.
172
“Bulak semrise kör munar hem azar, idisin çalar yerke andın tezer
Haşarı at semirirse, kudurur ve azar; sahibini yere vurur ve ondan kaçar.” 3600
Eserde “köçüt” olarak geçen kelimenin Arat’ın çevirisinde göç atı olarak tercüme edildiği görülür. Abik (2009: 5), Clauson ve DLT deki kullanım ve çevirilere dikkat çekerek “karavan atı” gibi nitelendirilebileceğinden bahsetmiştir. Kutadgu Bilig’de kelimenin ek alarak “köçütçi” olarak kullanımı ile de karşılaşılmıştır. Bu kelime Üşenmez (2006: 283) tarafından “göçüren, göçürecek olan” şeklinde tanımlanmıştır. Abik (2009: 6), bu kelimenin beyitteki anlamına istinaden bu dünyadan göç ettiren Azrail manasına gelebileceğini belirtmiştir.
“Köçüt teg bolur kut tüpi hem tözi, köŋül kodkısı ol anıŋ yıldızı
Saadet aslında göç atı gibidir, göçer-gider; onu bulunduğu yerde tutan kök, alçak gönüllülüktür.” 1704
“Keçer kün içinde kerekiŋ alın, köçütçi kelirke itigin kılın
Geçer gün içinden gerek olan şeylerini al; senin hayattan göçürecek olanın her ân gelebileceğini düşün ve ona göre hazırlıklı bulun” 3788
TDK Türkçe sözlükte “danalıktan yeni çıkmış genç boğa” olarak tanımlanan “tosun” kelimesi eserde Arat tarafından haşarı tay olarak tercüme edilmiştir.
“Adaş koldaşımka sevüg cân teg erdim, yagım boldı erse tosun teg suçıttım
Kardeş ve arkadaşlar için sevgili can gibi idim; düşmanımı ise, haşarı tay gibi sıçrattım.” 6537
Eserde “yond” olarak geçen kelimenin Arat tarafından “at sürüsü” olarak çevrildiği görülmüştür. Kelimenin çeşitli kaynaklardan faydalanarak yaptığı karşılaştırmalar
neticesinde Abik (2009: 7) tarafından “kısrak” olarak yorumlandığı görülmüştür.
Eserde yer alan “katır” günümüz Türkçesinde ifade edilen haliyle karşımıza çıkmaktadır.
“Tirildi tümen miŋ talu köp titir, yazıda kalın yond akurda katır
Binlerce seçme dişi deve, ovada kalabalık at sürüleri ve ahırda katırlar toplanmıştır.” 5370
173
Eserde yaban eşeği “kulan” ya da “tagı” olarak görülmektedir. Deniz Abik’in çalışmasında (2009: 8) “kulan” erkek yaban eşeği “tagı” ise dişi yaban eşeği olarak yorumlanmıştır. “Tagı” bazı beyitlerde yabanî olarak tercüme edilmiştir. Kelime Üşenmez (2006: 384) tarafından “yabani” olarak tanımlanmıştır.
“Miŋ erdem kerek bu cihân tutguka, kür arslan kerek bu kulan basguka
Bu cihana hâkim olmak için, bin türlü fazîlet gerek; yaban eşeğini alt etmek için, arslan olmak gerek.”284
Aşağıdaki beyitte “kulan” ve “tagı” kelimeleri aynı beyitte geçmiştir. Arat “kulan” kelimesini “yaban eşeği” olarak çevirmiştir. Yabani anlamına gelen kelime “tagı” ise çeviride aynen kullanılmıştır.
“Kulan ya tagı tut takı kök teke, tutup keldürürler saŋa ay böke
İster yaban eşeği veya tagı, ister boz geyik olsun, ey pehlivan, bunları, yakalayıp, hep sana getirirler.” 5375
Eserde deve hayvanı “bugra”, “teve”, “titir”, “botu” olarak karşımıza çıkmaktadır. Abik (2009: 11), dişi ya da erkek ayrımı olmaksızın devenin karşılığının “teve” olduğunu belirtmiştir. Dilaçar (1988: 146) “titir” kelimesini dişi deve olarak belirtmiştir. Arat’ın çevirisinde de “titir” kelimesinin dişi deve, erkek deve ise “bugra”olarak yorumlanmış “bugra”nın aynı zamanda deve aygırı olarak geçtiği görülmüştür. Üşenmez (2006: 163) “bugra” kelimesini deve aygırı olarak tanımlamıştır. Beyitlerde devenin kinci ve öç alan bir hayvan olduğu, öç almak için cesaretle kötülüğe koşabildiği gibi bazı özelliklerden bahsedilmiştir.
“Burunduklug ol söz teve burnı teg, barur kança yetse titir boynı teg
Söz, deve burnu gibi, yularlıdır; o, dişi deve boynu gibi, nereye çekilirse, oraya gider.” 206
“Yana alçı bolsa kızıl tilkü teg, titir bugrası teg kör öç sürse kek
Aynı zamanda, kırmızı tilki gibi, hîlekâr olmalı; deve aygırı gibi, kin ve öç gütmelidir.” 2312
174
“İsizke yüreklig ayâ bugragu, isiz kılma isiz yemi ol agu
Ey deve aygırı gibi, cesaretle kötülüğe koşan insan, kötülük etme, kötülüğü zehir besler.” 6166
Benzer beyitler: 6367/6369
Eserde deve yavrusu “botu” kelimesiyle ifade edilmiştir. Arat bu kelimeyi TDK sözlüğünde “deve yavrusu” anlamına da gelen “köşek” kelimesi olarak tercüme etmiştir.
“Bularda narukı kalın bu kotu, bu üçke udu bardaçı ol botu
Bunların dışında kalan bir sürü insan, bu üçüne uyarak yürüyen köşeklerdir.” 2710 Benzer beyitler: 4400/4443/4663/5342
Eserde fil “yaŋan” olarak geçmekte ve beyitlerde genellikle benzetme amacıyla kullanılmıştır. Büyük bir hayvan olması, kaldırılamayacak yükleri yüklenebilmesi, sineğin filin düşmanı olması gibi bazı özelliklerinden bahsedilmektedir.
“Kerekinde bulsa kişi öz muŋı, yam erse yaŋança bolur ol teŋi
İnsan muhtaç olduğu şeyi zamanında bulursa, bu çöp olsa dahi, ona fil kadar gözükür.” 2817
Benzer beyitler: 2820/3391/3399