• Sonuç bulunamadı

Basın, Yayın ve İletişim Alanındaki Gelişmelerin Etkileri ve

6.10. Basın, Yayın ve İletişim

6.10.2. Basın, Yayın ve İletişim Alanındaki Gelişmelerin Etkileri ve

Bir ülkenin kalkınmasındaki ölçütlerden biri de basın, yayın ve iletişim alanındaki gelişmişlik düzeyidir. Basın, yayın ve iletişim araçları bizleri bilgilendirir, eğitir, tarihi mirasımızı öğretir ve boş vakitlerimizi değerlendirme fırsatı verir. Çevremizi ve kendimizi daha iyi tanıma ve anlamlandırma yetisi kazandırır. Her alanda kalkınmamız için önayak olur. Sosyal iletişimlerimizin daha sağlıklı gerçekleşmesinde etkili olur. Dünya ülkeleri ile iletişimimizi kolaylaştırır, dünya ülkelerini birbirine yakınlaştırır ve aynı zamanda olumsuz dış etkilerden bizleri korur.

Basın, yayın ve iletişim alanındaki gelişmelerin en önemli faydalarından biri de, milli kültürümüzün, ülkenin en ücra köşesine kadar yayılmasını ve benimsenmesini sağlaması, koruması ve gelecek nesillere aktarması ve zararlı dış etkilerden korumasıdır. Bu işlevi ile basın, yayın ve iletişim araçları bir ülkeye; halkı birleştirme, ortak değerleri pekiştirme, demokrasi kültürünü geliştirme ve dayanışma içinde olma katkısında bulunur.

Atatürk döneminde en etkili araçlardan olan basın, yayın ve radyo iletişim araçları üzerinde duracağız. Cumhuriyet devrinin başlarında Atatürk’ün basını koruduğunu ve gelişmesine bizzat “Hakimiyet-i Milliye” yi çıkararak katkıda bulunduğunu belirten Çeçen (1984, 169), devamında, Atatürk’ün “Bu gazete benim

namusumdur” dediğini, ifade etmiştir. Atatürk’ün bu davranışı basına verdiği değerin açık belirtisidir. Atatürk devrimlerini bir bir gerçekleştirirken bu devrimleri Türk halkına tanıtmak ve benimsetmek amacıyla basından yararlanmıştır. Ancak Çeçen (1984, 169)’in ifade ettiği gibi; o dönemde okur-yazar sayısının azlığı, gazeteleri o zamanki meclis ve büyükşehir çevresiyle sınırlamıştır. O dönemde, Cumhuriyet devrimlerine karşı, insanlar arasına ayrımcılık tohumları ekmeyi, halkı yeni yönetime karşı isyana teşvik etmeyi ve bu şekilde ülkeyi parçalamayı amaç edinmiş, birçoğu yabancı ülkelerin desteğini almış basın ve yayın organları ile de uğraşılmak zorunda kalınmıştır. Atatürk, Türk halkını bu zararlı basın ve yayın organlarının etkisinden korumak amacıyla yasal tedbirler almış, yararlı basın ve yayın organlarına büyük destek vermiş, halkı doğru bilgilendirmek amacıyla yararlı basın ve yayın organlarını kullanmıştır.

Kitap en önemli aydınlanma aracımızdır. Büyüklerimiz “Söz uçar, yazı kalır” derken yazılı eserlerin kalıcılığını, bilginin saklanabileceğini ve sonraki nesillere rahatlıkla aktarılabileceğini vurgulamak istemişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk beş yıllık yazın hayatında Arap alfabesi kullanılmıştır. Türkçe konuşma dili ile, duygu ve düşüncelerin Arap alfabesiyle eksiksiz doğru bir şekilde yazıya dökülememesi, yazılanın doğru okunamaması gibi sakıncaları vardı. Bu gibi sakıncaları ortadan kaldırmak ve çok sesli Türkçe dilini eksiksiz ifade edebilmek amacıyla Atatürk 1928 yılında Harf Devrimini gerçekleştirmiştir. Bu tarihten itibaren Arap yazısı yasaklanmış, bütün yazma ve basma eserlerde, basında Latin harflerin kullanılması kararı alınmıştır. Bu durum yayıncılıkta bir dönem bunalıma neden olduysa da kısa sürede atlatılmıştır. Zaten gazeteler, harf devriminden önce halkı be konuda bilgilendirmek amacıyla Latin harflerini kullanmış; esnaf, tabelalarındaki yazıları Latin harfleriyle yeniden düzenliyordu.

Osmanlı Devletinde matbaanın kullanımına çok geç izin verildiği ve kullanım alanı içerik açısından belirli konularla sınırlandırıldığı için o dönemde çok fazla kitap basılamamıştır. Harf Devrimi ile Arap alfabesi kullanılarak yazılan eserlerin Latin harfleriyle yeniden yazılması için Atatürk vakit kaybetmeden “Kitap Yazma ve Çevirme Kurulu”nu oluşturdu. Bu kurul bir taraftan eski kitapları yeni alfabeye uygun olarak çevirirken, diğer taraftan Türk Milletini aydınlatmak amaçlı farklı konuları içeren kitaplar yayımlıyordu. Atatürk döneminde devlet yayınlarının dışında özel yayınlarda halka sunulmaya başlandı. Bu dönemdeki yayınlarda işlenen konu

çeşitliliği yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk halkını çok yönlü olarak geliştirmeyi amaçladığını gösteriyor. Yayımlanan yayınlar; bilim, teknik, eğitim ve kültür gibi geniş bir yelpaze ile karşımıza çıkıyor. Önceki dönemden farklı olarak felsefe, tarih, coğrafya, folklor gibi alanlara yönelik eserlere daha çok yer verildi. Bunlar, milli kültürümüzün oluşması ve pekişmesi için çok önemli gelişmelerdi.

1933 yılında yapılan Üniversite Reformu ile Üniversitelerimizi çağdaş bilim yuvaları haline getirmek için ilk adımlar atıldı. Bilimsel ilkeler ışığında eğitim vermeye başlayan Üniversitelerin bilimsel yayınları, bu dönemde artmaya başladı. Bu durum, Genç Cumhuriyetin Türk halkını aydınlatmak ve çağdaşlaştırmak adına bir başka katkısını ifade ediyor ve Üçüncü Denencemizi destekliyor.

Radyo toplumdaki en hızlı ve en etkili iletişim araçlarından biridir. Gazete, dergi, kitap gibi yazılı araçlar sadece okur-yazar kesime hitap ederken, radyo toplumun tamamına hitap etmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında okur- yazar sayısının ülke nüfusunun yaklaşık onda biri kadar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, radyonun etki alanının çok daha geniş olduğu kolaylıkla anlaşılır. Cumhuriyetin ilk yıllarında her evde olmasa bile hemen hemen her kahvehanede bir radyo vardı. Atatürk radyonun gelişmesine önem verdi. Çünkü okur-yazarın az olduğu bir toplumda radyo aracılığı ile halka ulaşmak, Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni, yeni rejimi, ilkeleri ve devrimleri tanıtmak çok daha kolay olacaktı. Atatürk, Cumhuriyet rejimini tanıtmak, demokrasi anlayışını yerleştirmek, bilim ve kültürü yaygınlaştırmak, halkı birlik ve beraberlik içinde yaşatmak, halka millet olma bilinci kazandırmak için radyoyu kullanmış ve gelişimini desteklemiştir.