• Sonuç bulunamadı

Bağdat’ın Düşüşü

I. BÖLÜM

5. Hülegü’nün Batıya İlerlemesi

5.3. Ortadoğu Seferi

5.3.2. Irak Seferi

5.3.2.2. Bağdat’ın Düşüşü

Hülegü Han, Kirmanşah’da oyalanmadan 18 Aralık 1257’de Hulvan Nehri kıyısında karargâh kurmuş, bir hafta on gün kadar beklemiştir. Hulvan’a gelene kadar Ketbuka Noyan, Hülegü’nün emriyle Luristan Bölgesi’nde540 birçok yeri ele geçirmişti. 16 Ocak 1258’de Baycu Noyan, Buka Timur ve Suncak da Duceyl’den önceden belirlenmiş İsa Nehri sınırına gelmişti. Suncak, Baycu Noyan’ın Bağdat şehrindeki batı kuvvetlerinin öncü kuvveti olmak istemiş, izin alınca yola çıkarak Harbiye’ye kadar ilerlemiştir. Ondan önce Küçük Davetdâr ve İbn-i Kurd, Bakuba ile Bacisri bölgeleri arasında karargâh kurmuştu. Suncak Noyan ve Buka Timur’un geldiğini duyan Küçük Davetdâr, hızla Dicle’yi geçerek Anbar sınırında, Bağdat’a dokuz fersah uzaklıkta bulunan Mansur Köşkü Kapısı’nda Moğolların karşısına dikilmişlerdir. İlk bakışta yapılan savaşı Abbâsîler kazandıklarını sanmış, ancak bunun bir taktik olduğu bir müddet sonra anlaşılmıştır. Geriden gelmekte olan Baycu Noyan, sahte ricat eden orduyla birleşerek kendilerine karşı gelen orduya ani taarruza geçmişlerdir. Bir grup Duceyl’den Beşiriyye’ye hızla gelerek bir nehrin bendini yıkmış Bağdat ordusunun arkasını kapatmışlardır. Birkaç gün sonra Küçük Davetdâr ve ordusu, takip ettikleri Moğollarla aniden karşılaşmış ve çarpışmada büyük bir hezimete uğramışlardır. Küçük Davetdâr, adı üstünde evrak ve sekretarya işleriyle uğraşan bu işten anlayan biriydi. Çekirdekten bir asker ve komutan değildi. Moğolların geri çekilip aniden saldırma taktiklerinin541 uzunca bir süredir

539 Reşîdüddin/Türkçe, İlhanlı Kısmı, ss. 39-41: Cüveynî, Cihan Güşa, ss. 597-598; Özdemir, Moğol

İstîlâsı ve Abbâsî Devleti, s. 266.

540 Luristan Bölgesi, İran’ın güneybatı taraflarında, batıdan Irak, güneyden Hûzistan, kuzeyden Hersin ve Nihâvend, doğudan Rûdsezâr’ın çevirdiği, etnik yapısının ekseriyetle Lurluların oluşturduğu bir İran eyaletidir. Rıza Kurtuluş, “Luristan”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 27, İstanbul 2003, s. 227.

541 Turan Taktiği ya da Kurt Oyunu adlarıyla da bilinen bu Türk savaş metodu, çoğunluğu okçu süvarilerden oluşan savaş birliklerinin, atın sağladığı sürat sayesinde ani baskın verdikleri düşman ordusundan hızla ricat etmeleri, bu sayede manipüle edilerek karşı saldırıya geçen düşmanın geride bekleyen esas ordu tarafından çembere alınarak imha edilmelerini esas almaktaydı. Kafesoğlu, Türk

uyguladığını bilmemekteydi. Cûzcânî onların yirmi bin, Reşîdüddin on beş bin civarında askeri olduğunu ifade etmiştir.542

Müsta’sım Billâh’ın ordusundan on iki bin kişinin öldürüldüğü savaştan Küçük Davetdâr ve sayılı kişiler canlarını zor kurtarmış, Bağdat’a geri kaçmışlardır. Bu adamlar bir süreliğine Hille ve Kûfe’ye kaçmışlardır. Savaştan kısa bir süre sonra Baycu Noyan ve ordusu Bağdat şehrinin Dicle kıyısı tarafındaki bir mahallede görülmüştür. Ketbuka ve diğer noyanlar ise Nuhasiyye ve Sarsar tarafından gelerek şehri çevrelemiştir. Hülegü ise kadınları ve kıymetli mallarını Hanekin’de bırakarak yola çıkmış Muharrem’in 15’inde (22 Ocak) şehrin doğu tarafını sarmıştır. Savaş 29 Ocak günü Moğol askerlerinin surların çevresine kendi istihkâmlarını kurmaları ve hücumları ile başlamıştır. Hülegü, Acemî burcu denilen noktaya bakan Horasan yolundaki merkez ordusunun başındadır. İlkan Noyan, Kalvazi Kapısı’nda, Kuli, Balagay, Tutar, Şiremün ve Uruktu Suk-i Sultan Kapısı’nda, Buka Timur Dolab Bakl, Suk-i Sultan’ın batısındaki Azodî Daruşşifası noktasında da Baycu Noyan ve Suncak Noyan savaşmışlardır. Reşîdüddin’e göre 22 Ocak 1258 Bağdat Kuşatması başlamıştır.543

Bağdat çepeçevre kuşatıldıktan sonra Moğollar, her zaman yaptıkları gibi hızla istihkâmlar yapıp hendek kazmışlardır. Bu sırada Baycu Noyan komutasındaki sağ kanat bir gün içinde Hülegü Han’a hendekten çıkan toprak ile bir otağ kurmuştur. Bahsedilen işleri mancınıklar, neft atmaya yarayan özel araçlar, hareket ederken çeşitli oklar atan arabaların kurulması izlemiştir. Ardından bu aletleri kullanan işçilerle Çinli mühendisler aletlerin başına geçmişlerdir. İşte gerek yerli gerek sığınmacı Bağdat’ta bulunanlar bu silahların hedefi olmuşlardır. Moğollar, Gürgenç örneğinde544 olduğu gibi imha edici özelliğe sahip her şeyi birer gülle gibi

542 Reşîdüddin/Türkçe, İlhanlı Kısmı, s. 41; Kiragos, Moğol İstilası 1220-1265, s. 131; Cüveynî,

Cihan Güşa, s. 598; Müellif Cûzcânî, bu savaşta Moğol ordusunun ricat hareketini yenilgi

zannetmiştir. Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî, s. 158; Özdemir, Moğol İstîlâsı ve Abbâsî Devleti, ss. 266-269; Spuler, İran Moğolları, s. 63; Yuvalı, İlhanlılar, ss. 72-74.

543 Reşîdüddin/Türkçe, İlhanlı Kısmı, s. 42; Kiragos, Moğol İstilası 1220-1265, ss. 131-132; Özdemir,

Moğol İstîlâsı ve Abbâsî Devleti, ss. 270-271.

544 Moğollar, Gürgenç’i ele geçirebilmek için bölgedeki barajları yıkıp şehri sular altında bırakmışlardır. Seda Yılmaz Vurgun, “Kongratlar Hanedanlığı Döneminde Yeni Ürgenç Şehri”,

kullanmakta becerikliydiler. Hımrin Dağı’ndan kopardıkları kaya parçaları ve Celula Dağı’ndaki taşları bir müddet gece gündüz Bağdat’a fırlatmışlardır. Fakat kaya, çok çaba ve zaman harcattığından hurma ağaçları kesilmiş, kütükler suda bekletildikten sonra atılmıştır. Merkez, koçbaşlarıyla, yüksekliği en az olan Acemî burcuna saldırdığı bir gün mancınıklar aniden buraya dönmüş ve adı geçen burca gülle fırlatmaya başlamıştır. Moğollar sonunda surda gedik açmayı başarmışlardır.545

Hülegü Han, olduğu yerden göndermiş olduğu mancınıkların 25 Muharrem’de (1 Şubat) Acemî burcunu delmesiyle, halife acele ile veziri ve Casalık’ı546 Hülegü Han’a göndermiş, durmasını istemiştir. Fakat Hülegü Han, Küçük Davetdâr ve Süleymanşah’ın gönderilmesini istemiş, isteği şehirdeki muhaliflerce kabul edilmeyince savaşlar sürmüştür. Hülegü Han, Bağdat şehrinin düşmesine yakın bir zamanda kadıların, bilginlerin, Şeyhlerin, Alevîlerin, İrkavun547ların ve Moğollar ile savaşmayan her kim varsa bunların canına aman verdiğini bildirmiştir. Bu fermanın yazılı olduğu kâğıtlar askerler tarafından okların ucuna bağlanıp şehrin dört bir yanından içeriye atılmışlardır. 4 Şubat’ta merkez kuvvetleri delinen burcun suru üzerine genel bir taarruzla buradaki Bağdat askerlerini temizlemiştir. Hülegü Han, surlar birer birer düştüğü esnada Suk-ı Sultan tarafındaki Balagay ve Tutar’ın daha kuvvetli saldırmasını emretmiştir. Savaş’ın iyice kızıştığı bir anda Küçük Davetdâr, Şîb taraflarına kaçmak için gemiye binmiş Kariyetü’l-Ukab’a kadar ilerlemişlerdir. Ancak Küçük Davetdâr, tam burada Medain ve Basra yolu üzerinde gemi ile kaçanları tutmakla görevlendirilmiş, Buka Timur’un askerleri tarafından saldırıya uğramıştır. Yaşanan çatışmadan sonra Küçük Davetdâr gerisin geriye Bağdat şehrine kaçarken gemiler ele geçirilmiş ve mürettebat öldürülmüştür.548 Sanılan o ki Buka Timur’un Basra ve Medain yolunu tutma görevi yalnızca önemli kişilerin kaçmaması için değil, şehirden tek bir canlının bile çıkmaması içindir. Nitekim Hülegü’nün Buka Timur’a verdiği emir, birazdan barış

545 Cüveynî, Cihan Güşa, ss. 598-599; Moğol İstîlâsı ve Abbâsî Devleti, ss. 273-277; Spuler, İran

Moğolları, s. 63; Yuvalı, İlhanlılar, s. 74.

546 Katholikos/Dini lider. Bilgi için bkz. Reşîdüddin/Türkçe, İlhanlı Kısmı, s. 42, 26 nolu dipnot.

547 Tüccar ya da Bezirgân. Ayrıca bkz. Reşîdüddin/Türkçe, İlhanlı Kısmı, s. 42, 27 nolu dipnot.

548 Reşîdüddin/Türkçe, İlhanlı Kısmı, ss. 42-43; Kiragos, Moğol İstilası 1220-1265, s. 131; Cüveynî,

talebi içi gelen elçilerin de geri gönderilmesi çerçevesinde düşünüldüğünde sanki gelecekte gerçekleştirilecek katliamın habercisi niteliğindedir.

Bağdat şehri kuşatıldığında Müsta’sım Billâh’a, Süleyman Şah ve Küçük Davetdâr gelmiş, ailesini ve hazinesini alarak Basra’ya kaçmasını teklif etmişlerdir. Müsta’sım Billâh, Cûzcânî’nin dediği gibi İbnü’l-Alkamî’nin engellemesiyle değil şahsi vurdumduymazlığından, Moğolların ona dokunmayacağı gibi boş inancı nedeniyle kaçmamıştır. Birazdan kendisini ve şehri adım adım felakete sürükleyen Küçük Davetdâr’ın kaçmaya çalıştığını öğrenmiştir. Halife son yaşananla savaşmaktan ümidini kesmiştir. Hülegü Han’a biat etmek için Fahreddin-i Damganî ve İbn Dernuş’u az bir hediyeyle gönderen halife bunu korkmuş gibi görünmek istemediği için yapmıştır. Ancak bu durum işleri iyice kötüleştirmekten başka bir işe yaramamıştır. Hülegü Han, elçilik heyetini kabul etmeyip geri gönderince Müsta’sım Billâh, 29 Muharrem (5 Şubat) ortanca oğlu Abû’l-Fazl Abdurrahman’ı birçok hediye ve Veziri İbnü’l-Alkamî eşliğinde Hülegü’ye göndermiştir. Fakat bu heyette kabul edilmemiş, büyük oğlu, vezir ve yakınlarından birkaç kişiyi de arabuluculuk görevleriyle tekrar göndermiştir. Hülegü Han’ın isteği en baştan beri belli olduğundan bu kişilerde huzura kabul edilmemişlerdir. Nitekim Hülegü Han, en baştan beri hep Süleymanşah ile Aybek’in gönderilmesini istemiştir. Dolayısıyla Hülegü, şehre Nâsırüddîn Tûsî ve Ay Timur adlı birini gelenlerle geri yollamıştır. Halifeye gelen heyet Süleyman Şah ve Küçük Davetdâr’ı göndermesini istemiş bunun Müsta’sım Billâh’ın son şansı olduğunu bildirmişlerdir.549