• Sonuç bulunamadı

Türkiye’nin geni nüfusu göz önünde tutuldu unda iç turizmin, sürdürülebilir bölgesel geli me için önem arz edebilece i ileri sürülebilir. TURSAB’ın verilerine göre 1997 yılında yerli turistler 5 milyar ABD doları harcamı lardır. Ne var ki bu iç talep de tıpkı dı turizm gibi neredeyse tamamen kıyı bölgelerine yönelik olmu tur (http://www.tursab.org.tr).

Bununla birlikte di er bölgelerde gerçekle en turistik gecelemelerde yabancı de il yerli turistlerin ço unlu u olu turdu u görülmü tür: Orta Anadolu’da % 69, Do u Anadolu’da % 90, Güneydo u Anadolu’da % 94.45. Bu verilere göre bu bölgelerde turizm geli tirme stratejileri bakımından iç turizm talebine önem verilmelidir.

Daha az geli mi bölgelerde iç turizm dı turizme göre daha fazla vaadde bulunuyor görünse de yerli turizm mevcut ekonomik artlarda kendi ba ına henüz önemli bir harcama kapasitesi olu turmamaktadır. Türk ailelerinin tatil alı kanlıkları gelir artı ı ve kültür de i imi ile birlikte önemli artı kaydetmekle birlikte, tatil bütçesi ayırabilen kesim büyük ço unlukla kıyı kesimlerini, hatta imkânlara göre yurt dı ını hedeflemektedir (Tosun ve ark. 2003: 153). Geni kitleler için ise geceleme ücretlerinin görece yüksekli i gezi arzularını çe itli günü birlik turlarla kısıtlamaktadır.

Anadolu Turizm letmecileri Derne i (AT D) tarafından “Anadolu Turizmi” adı altında ve turizm dı ında kalan bölgelerde yapılan ve halkın turizm tutumunu ara tıran bir ara tırmada (Ya cı, 2006: 73) iç turizmin kısıtlı durumu gözler önüne serilmektedir. Buna göre “insanların yarısından daha azının, her yıl veya daha sık olarak, gezmek veya tatil yapmak amacıyla bulundukları ehirden çıktı ı görülmektedir. Tatil veya gezme amaçlı olarak hayatında hiç bulundu u ehirden çıkmayan veya sadece bir defa çıkmı olanların % 40 gibi bir orana ula ması, bu tabloyu ortaya çıkaran temel etkenlerin ayrıntılı bir ekilde irdelenmesini gerektirmektedir.”

Bununla birlikte yazarlar (Timothy, 1998; Tosun, 2001; Tosun ve Jenkins, 1996) iç turizmin, az geli mi turizm sistemlerinin kendilerini küçük adımlarla daha yo un ve büyük turizm geli imine hazırlayabilmelerine ve böylece ba tan itibaren sürdürülebilir turizm geli iminin ba latılabilmesine imkân sa layaca ına inanmaktadır. Ancak bu sürecin ba latılıp yönlendirilmesinde u ek önlemlere ihtiyaç vardır:

1. Yerli halkın küçük ve orta ölçekli turistik i letmelerin i letilmesi konusunda e itilmesi gerekmektedir

2. Turizm operatörleri için sürekli danı ma hizmetleri sunulmalıdır 3. Ani ve hızlı turizm geli iminden kaçınılmalıdır .

turizmin kullanılması kolay de ildir. Bunun birinci nedeni Türkiye ve benzeri ülkelerdeki turizm geli iminin batı ülkelerinden gelen turistlerin ihtiyaçlarıyla yönlendirilmesidir. Bu turistlerin ihtiyaçlarının kar ılanmasına yönelik altyapı ve turistik üst yapı yatırım miktarı, geli memi bölgelerde daha fazladır veya en azında politika olarak fizibl de ildir. kinci olarak ise Türkiye’de turizm geli imi uluslararası tur operatörleri gibi çok uluslu irketlerce biçimlendirilip yönlendirilmektedir, bunların pazarlama stratejilerinde ise Türkiye deniz, güne ,kum arayan (bunlar zaten kıyı bölgelerinde hazır paketlenmi tir) kitle turizmi için ucuz bir destinasyon olarak pazarlanmı tır. Bu yerle ik sistem kar ısında Türkiye’de resmi veya özel turizm makamlarının az geli mi bölgelere yabancı turist çekmeleri kolay olmayacaktır (Tosun ve ark. 2003: 158).

Kitle turizmi kurulamayan az geli mi bölgelerde planlı hükümet politikaları ile desteklenecek alternatif turizm türleri hem dengeli bölgesel geli me elde etmede, hem de turistik bölgelere yo unla mı kitle turizminin bazı olumsuz etkilerini de azaltmaya yardımcı olabilir.

II. TUR ZM DEST NASYON PAZARLAMASI

Dünya Turizm Örgütünün turizm pazarlaması tanımı turistik ürünün di er ürünlerden farkını olu turan bir çok özelli i içermektedir: “Turizm pazarlaması, bir turistik destinasyonun ya da turizm i letmesinin en yüksek kazanç elde etme hedefine uygun olarak, turizm ürününün pazarda iyi bir yer almasını sa lamak amacı ile turizm talebinin özelliklerini de dikkate alarak turistik ürün ile ilgili ara tırma, tahmin ve seçim yapmayı hedefleyen ve bu konularda alınacak kararlarla ilgili bir yönetim felsefesidir.” Bu tanıma göre geleneksel ürün pazarlaması ile turizm pazarlaması arasında önemli farkların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Turistik ürünün çekicilik unsurları ve soyutlu u, depolanamaz olu u vb özgüllükleri yanında konaklama, yeme-içme, ula tırma, e lence gibi farklı gurupları içeren turizm pazarlaması, turizm faaliyetleri gösterenlerin kar ılıklı ba ımlılı ını daha önemli hale getirmektedir (Çakıcı ve Kızılırmak, 2004: 3).

Turizm pazarlamasına etki eden faktörler ise: turizm hizmetinin soyut, depolanamama, üretim ve tüketimin e zamanlılı ı ve de i kenlik gibi faktörlerdir. Ayrıca

turizm pazarlama faaliyetlerinin en önemli aktörlerinden birisinin “devlet” olması, pazarlama faaliyetlerinde özel turizm i letleri ile kamu kurum ve kurulu larının ili kisini gerektirmesidir. Fakat turizm pazarlaması faaliyetinde kamu kurum ve kurulu ları daha çok tanıtma amacını güderken, özel i letmeler satı amacı gütmektedirler (Hacıo lu, 1997: 13). Sıralanan bütün faktörlerden dolayı turizm pazarlama faaliyetinde birimler arasında sıkı bir i birli i gerekmektedir.

Yeni turizm destinasyon pazarlama anlayı ı, destinasyonu “gezilen yer hakkında bir toplam deneyim-ya antı fırsatlarını bir araya getiren ayrı ayrı ürün ve ya antı fırsatlarının bir bile imi” olarak görmektedir. Destinasyonu bütünle ik bir birim olarak alan bu anlayı turizm rekabetinin temelini olu turmaktadır (Blumberg, 2005: 46). Bu nedenle destinasyonlar turizm ürünleri ve pazarlama birimleri olarak kabul edilebilirler.

“Yerler artık ticari etkinli in sadece sahnelendi i mekan de ildir. Bunun yerine her topluluk kendini ürün ve hizmetler satıcısına dönü türmek, kendi ürünlerinin ve mekansal de erinin proaktif bir pazarlayıcısı haline gelmek zorundadır. Aslında mekanlar, kimlik ve de erleri bir tasarımı ve pazarlamayı gerektiren ürünlerdir. Kendini ba arılı bir biçimde pazarlayamayan yerler ekonomik durgunluk ve gerileme tehlikesiyle kar ı kar ıyadırlar

(Kotler ark.dan akt. Blumberg, 2005: 46).”