• Sonuç bulunamadı

ANAYASAL TARTIŞMALAR

Belgede 1. Körfez Krizi ve Türkiye (sayfa 138-143)

3. İŞGAL SONRASI GELİŞMELER

3.3. ASKERİ MÜDAHALE VE İÇ POLİTİKADA KRİZ

3.3.4. ANAYASAL TARTIŞMALAR

Cumhurbaşkanlığı, Hükümet ve Meclis arasındaki tartışmanın temelinde bir yetki bölüşümü sorunu yatmaktaydı. Cumhurbaşkanı, Meclis tatilde iken veya bir saldırı ile karşılaştığında, başkomutan sıfatı askeri bir harekâta girilmesine karar verme yetkisini kendisinde görmüş, Hükümet ise, uluslarası antlaşmalarla doğan yükümlülükler çerçevesinde Silahlı Kuvvetlerin kulllanılma kararının gerekmesi durumunda bu karara kendisini yetkili olduğu görüşündedir ki BM’nin kuvvet kullanımına izin veren kararı böyle bir karar olarak değerlendirilmiştir. Özellikle muhalefet partileri ise savaş ilanı ve Silahlı Kuvvetlerin kullanılması izninin yalnızca Meclis’e ait bir yetki olduğunu savunmuşlardır.625

678 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını desteklemek amacı ile alındığı belirtilen TBMM kararı, Anayasayı değiştirici bir nitelik taşımaktadır. Burada “izin” sözcüğü kullanılmış olsa dahi Meclise ait “savaş ilanı” yetkisi hükümete devredilmiştir. Bu durum Anayasanın 6, 7 ve 92. maddeleriyle bağdaşmamaktadır.626Bu yetkinin kullanılması Anayasaya aykırı bir durum arz etmiştir. Ayrıca kuvvetlerin kullanılmaları konusu başlı başına bir egemenlik konusudur. Yabancı silahlı kuvveletlerin bir başka ülkeye karşı bizim topraklarımızı kullanmaları ve buna dair izin verilmiş olunması, açıkca egemenliğin devri ve Anayasının ihlali sayılmaktadır. Savaşın, NATO görev alanı dışında (out of area ) olduğu düşünülürse, bu sav kuvvetlenir, yani başkalarının başkalarıyla yaptığı bir savaş için topraklarımızın kullandırılmaması gerekirdi.627

1982 Türkiye Anayasasında dış politika karar alma süreci ile ilgili olarak tek ve açık bir düzenleme mevcut değildir. Bunun tek istisnası, savaş durumlarında karar alma sürecidir. Anayasanın 92. Maddesi, “savaş hali ilanı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisinin”, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kullanılabileceğini belirtir. Aynı madde, eğer Meclis tatilde veya ara vermiş ise ve bu sırada ülkeye silahlı bir saldın olması durumunda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına Cumhurbaşkanı’nın karar verebileceğini belirtir. Anayasanın 90. Maddesi ise, uluslararası aktörlerle yapılan anlaşmaların Türkiye bakımından bağlayıcı olabilmesi için, gerekli durumlarda Meclis tarafından uygunluk kararının alınması gerektiğini belirterek, Meclis’e Yürütme kanadının dış politika taahhütlerini denetleme imkanı vermektedir.628

Fakat bunlar dahil Anayasanın hiç bir maddesi, Türk dış politikasında kararların spesifik olarak hangi kişiler veya kurumlarca gerçekleştirileceğini açık şekilde belirtmez. Bununla birlikte, dış politika kararlarının alınması da devletin genel işleyişi bakımından aynen iç politika kararlarının alınmasına benzediği için, bu

625 Atak, a.g.e., s.20

626

1982 T.C. Anayasası 6 ve 7. maddeler, Türk Milleti’nin egemenliğini kullanma yetkisinin TBMM’de olduğunu ve bu egemenliğin hiçbir suretle hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağını belirtmektedir. 92. madde ise savaş ilanının TBMM yetkisinde olduğunu, sadece TBMM tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani bir saldırıya uğraması halinde bu yetkinin Cumhurbaşkanı tarafından kullanılmasına izin vermektedir.

627

Cumhuriyet, 10 Ocak 1991

yetkinin yürütme kanadına verildiği açıktır. Yürütme kanadının çeşitli kişilerden ve kurumlardan oluşmasından dolayı, bunlar arasında nasıl bir rol dağılımının yapıldığını görebilmek için Anayasanın ilgili maddelerine bakmak gerekir. Bununla beraber Şekil 2’ de Türk dış politikasının, normal şartlarda nasıl işlediği görülmektedir.

Çok genel açıdan bakıldığında; 1982 Anayasasına ve geleneksel dış politika karar alma kurallarına göre, dış politika kararlarının yürütmenin en etkili kanadı olması nedeniyle Hükümet (yani Bakanlar Kurulu) tarafından alınması beklenir. Başbakanın başkanlığındaki Hükümet, dış politika kararlarını yaparken Dışişleri Bakanlığı ile işbirliği içinde çalışır. Bu işbirliği doğrudan olabileceği gibi, aynı zamanda Bakanlar Kurulunun bir üyesi olan Dışişleri Bakanı aracılığı ile de olabilir. Böylece Başbakan, hem doğrudan hem de dolaylı olarak Dışişleri Bakanlığı bürokrasisinin üzerinde bir yetkiye sahiptir.629

Hükümetin Körfez politikasına yönelik eleştiriler ile birlikte Cumhurbaşkanı’nın Anayasa çerçevesinde yetki ve sorumluluklarının neler olduğu konusunda tartışmaların da yoğunlaştığı görülmektedir. Bunlardan biri, Hükümete savaş izni verilmesini içeren yetki tezkeresinin TBBM’de görüşmeye açılmasıyla kendini göstermiştir. Konuya ilişkin Milliyet Gazetesinin, Anayasanın bazı şartlarda Cumhurbaşkanı’na savaş izni verdiği yönünde kamuoyuna duyurduğu haberi şöyledir: “Anayasa bu konuda Cumhurbaşkanı’na ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu sebeple Silahlı Kuvvetler kullanmasına derhal karar verilmesini kaçınılmaz olması halinde Silahlı Kuvvetlerin kullanılmasına karar verme yetkisi tanıyor. Ama bu durum meclis tatildeyken geçerli”630

Konunun tartışıldığı akademik çevreler ise, savaş ilanına karar verme yetkisinin TBMM’de olduğu belirterek kararı anayasaya aykırı bulmuşlardır. Şekil 3’de kriz zamanlarında Türk dış politikasının nasıl işlemesi gerektiği gösterilmiştir. Akademik çevrelerin tepkisi de bu noktada olup, Cumhurbaşkanının dış politika karar verme sürecindeki yetkisini fazlasıyla aştığı değerlendirilmektedir. Örneğin, Ankara Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof.Dr. Hikmet Sami Türk: “Anayasanın 87. maddesine göre savaş ilanına karar vermek TBMM’nin görev ve yetkilerindendir. Yine Anayasanın 92. maddesine göre savaş hali ilanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkiside TBMM’nindir”631derken, Anayasa Hukuku Profesörü Erdoğan Teziç ile İzmir Barosu Başkanı Sabri Kurt da Hükümete verilecek savaş ilanı yetkisini Anayasaya aykırı bulduklarını belirtmişlerdir.

Bir başka tartışmada Cumhurbaşkanı Özal’ın 13 Ekim 1990 tarihinde bazı Körfez ülkelerini, Mısır ve Suriye’yi kapsayan ziyareti esnasında gündeme gelmiştir. Hukukçular bu geziyi aykırı bulmuşlar ve Özal’ın Körfez ülkelerine yaptığı gezide siyasal sorumluluğu olan hiçbir görevli götürmemesinin eleştirilere yol açtığına değinilmiş ve Profesör Orhan Aldıkaçtı’nın şu sözlerine yer verilmiştir: “Cumhurbaşkanı istediğini söyleyemez. Anayasaya ters düşen bir rejime girmiş

629 Gözen, a.g.e., s.157 630 Milliyet, 12 Ağustos 1990 631 Cumhuriyet, 13 Ağustos 1990

bulunuyoruz.” Profesor Bahri Savcı ise, bu geziyi parlementer sistemin özüne ve Anayasaya aykırı bulmuştur.632

Şekil-2: Normal Zamanında, Türk Dış Politikası Karar Verme Modeli633

OLAY KONU İLE İLGİLİ

BAKANLIK DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI -Türkiye’nin dış politikasını yürütmekte sorumlu GENELKURMAY BAŞKANLIĞI -Eğer askeri bir durum

ortaya çıkarsa görüş beyan eder.

BAŞBAKAN VE BAKANLAR KURULU (Gerekli kararları alırlar)

BAŞBAKANLIK MÜSTEŞARI -Bakanlıklar arası Koordinasyonu sağlar BAŞBAKANLIK DIŞ İLİŞKİLER BAKANLIĞI Koordinasyonu sağlar BAŞBAKANLIK GÜVENLİK İŞLERİ BAŞKANLIĞI (-İç ve Dış Tehdit Konularında koordinasyon Sağlar)

DEVLET DURUM MERKEZİ BAŞKANLIĞI -Güvenilir bilgi sağlar

632

Milliyet, 17 Ekim 1990

Diğer yandan muhalefet liderleri de Cumhurbaşkanı’nın Anayasada olmayan birçok yetkiyi kullandığı yolundaki eleştirilerini, bu durumda parlamenter sistemin geleceği açısından duydukları endişeyi dile getirmişlerdir. DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel: “Özal’ın yaptım diye söylediği şeyleri hiç birisinin kendi yetki ve sorumluluğu içinde olmadığını” söylerken, TBMM’de temsilcisi olmayan diğer bir muhalefet partisi DSP lideri Bülent Ecevit ise: “Kriz ortamında ivedi kararlar alabilecek makamın Türkiye’nin geleneklerine göre Cumhurbaşkanlık değil Başbakanlık olduğunu söylemiştir.”634

Anavatan Partisi’nin kurucusu, Genel Başkanın ve partinin iktidara gelmesiyle Başbakan olan Özal’ın, Cumhurbaşkanı olduktan sonra da, partide etkili olması doğaldı ve politik kişiliği de buna müsaitti. Cumhurbaşkanı, partideki etkinliğini hükümete taşıyor, dolayısıyla da Türkiye’nin siyasi nabzını tutabiliyordu. Cumhurbaşkanının yetkisi Anayasa ile belirlenmiş olmasına rağmen Özal bu yetkiyi aşıyordu.635

Eleştirilerde Kuveyt krizinde takınılan “tek adam” tavrının Irak’a ilişkin sonuçları yanında, Türkiye’nin parlamenter sistemin getirdiği sonuçlar açısından da önemli yeri vardır. Gazeteci Yazar Ali Sirmen’e göre bu tirajikomikti: “Yanlış hesap Bağdat’tan döner der atasözü, bakalım Bağdat’ın kendi yanlış hesabı nereden dönecek, ya da bölgeye ve Irak halkına nelere mal olacak, önümüzdeki çok kritik günlerde bunu yaşayarak göreceğiz. Ama önümüzdeki günlere kadar beklemeden de görebileceğimiz bir gerçek var. Türkiye’de parlementer sistem fiilen ölmüş bulunuyor. Turgut Özal sistemi öldürdü. Fiilen ölen sistemin defin ruhsatı henüz alınmış değil, hepsi o. Hükümetin başı son derecede hayati olayların olduğu günlerde başkent dışında şeker fabrikaları açıyor. Umarım Yıldırım Bey’in Çankaya’nın aldığı kararlardan haberi vardır. Olsa ne olur, olmasa ne olur, diyebilirsiniz. Hatta daha da ileri gidip telefon diplomasisinde Yıldırım Akbulut’un rölü, “karşı taraftan Turgut Özal’ı aradıklarında, burada efendim veriyorum bir dakika lütfen” demekten ileri gitmiyor, diye gülümseyebilirsinizde”636

Aynı gün “ İki Gerçek Ortaya Çıktı” diyordu Cüneyt Arcayürek: “Birincisi: Çankaya Bush’la telefonla konuşunca, Anayasada bulunmayan yetkiler birden var oluyor. Başta hükümet, devletin bütün kanunlarını bir yana atıyor. İkincisi: telefon diplomasisinde tek başına dilediği gibi karar veren dış politikayı istediği yöne çeken Turgut Özal, sonunda hükümet üyelerinin imzasına gereksinince Bakanlar Kurulunu topluyor”637 634 Milliyet, 12 Ağustos 1990 635 Mendi, a.g.e., s.75 636

Ali Sirmen, “Nerede”, Cumhuriyet, 8 Ağustos 1990

Şekil-3: Kriz Zamanında, Türk Dış Politikası Karar Verme Modeli638

OLAY

MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI -Genel siyasi gidişat

GENELKURMAY BAŞKANLIĞI -Asker ve güvenlik BAŞBAKAN BAŞBAKANLIK MÜSTEŞARI -Bakanlıklar arası Koordinasyonu sağlar

MİLLİ GÜVENLİK KURULU BAŞBAKANLIK

GÜVENLİK İŞLERİ BAŞKANLIĞI DEVLET DURUM MERKEZİ

BAŞKANLIĞI -Güvenilir bilgi sağlar DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ BAKANLAR KURULU GÜVENLİK İŞLERİ BAŞKANLIĞI TBMM (MUHALEFET PARTİLERİ) ANAYASA MAHKEMESİ

RAPORTOR KANUNLAR GEN. MÜD.KARARLAR VE

CUMHURBAŞKANI

638 Efegil, a.g.e., s.163

Sonuçta konu Türkiye’de hangi hükümet sistemi olduğu sorusuna dayanmıştı. Örneğin Araştırmacı Yazar Uğur Mumcu: “ Türkiye’de Başkanlık sistemi mi var yoksa parlementer sistem mi? Başkanlık sistemi varsa, o zaman Cumhurbaşkanı Özal’ın Irak’ın Kuveyt’e saldırmasından sonra telefon diplomasisini doğrudan doğruya üzerine alması doğrudur. Yoksa değildir” demekteydi. Ayrıca Mumcu’ya göre “Anayasamız “parlementer sistemi” benimsemiştir. Sistem, siyasi partilere, bu partilerden en güçlüsünün hükümeti oluşturmasına, dolayısıyla “güçlü başbakanlara” dayanır. Devlet başkanları, bu sistemlerde siyasal gelişme ve çatışmaların odak noktasını oluşturmazlar. Parlamenter sistemde devlet başkanlarının yetkileri şu ya da bu gerekçe ile genişletilirse bu anayasanın bozularak değiştirilmesi demektir.”639

Muhalefetin Cumhurbaşkanı’na karşı tepkileri de basın gibi daha çok Özal’ın yetkisi olmadığı halde Türkiye adına görüşmeler yapması ve bazı önemli kararları alması konusunda yoğunlaşmıştır. Bu tepkilerin defalarca tekrar ettiğini görüyoruz. Bu tepkilerden basına yansıyanlardan biri de, Cumhurbaşkanının 23 Eylülde çıktığı ABD gezisi sonrası muhalefet liderlerinin şu sözlerinde kendini göstermektedir. Ana muhalefet Partisi (SHP) lideri Erdal İnönü: “Bizim adımıza yetkisi olmadığı halde Özal’ın hangi taahhütlere girdiği belli değil” derken,640DYP lideri Süleyman Demirel ise: “Görüşmelerde kabul edildiği söylenen isteklerin herhangi bir yenilik getirmediğini, bunların Türkiye’nin bugünkü meselerine cevap verecek şeyler olmadığı eleştirisini getirerek, hükümet başkanının yetki ve sorumluluklarını Özal’ın kullanmaya kalkışmasının fevkalede yanlış olduğunu” dile getirmiştir.641

Belgede 1. Körfez Krizi ve Türkiye (sayfa 138-143)