• Sonuç bulunamadı

Anayasa ve Yüksek İdare Mahkemesi’ne İlişkin

3. KKTC YARGI SİSTEMİNE İLİŞKİN DOKTRİNDEKİ BAZI GÖRÜŞLER VE

3.4. Anayasa ve Yüksek İdare Mahkemesi’ne İlişkin

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti iki halkın uzlaşması sonucunda ortaya çıkan kendine özgü bir devletti. İki halk arasında karşılıklı bir anlaşma olduğundan dolayı bu devlete bir Anayasa gerekliydi ve Anayasa olunca bir de Anayasa Mahkemesi kurulması zorunlu hale gelmişti. Ancak KKTC yargı sisteminin etkilendiği İngiltere’de ayrı bir Anayasa veya Anayasa Mahkemesi yoktur484.

Anayasa Mahkemeleri’nin yasaları denetleme ve iptal etme olarak iki farklı yaklaşımı vardır. Birinci yaklaşıma göre, devlet otoriter olmalıdır ve Yasama Meclislerine çok güvenilmemelidir. Çünkü sürekli hata yapıp ülkedeki demokrasiyi bozabilirler. Bu sebeple Yasama Meclislerini denetleyecek ve hata yapmalarını önleyecek bir üst makamın (Anayasa Mahkemesi) bulunması gerekir. Bu görüşü benimseyenler, doğal olarak Anayasa Mahkemesi’nin yasaları iptal etmede çekingen değil, müdahaleci rol üstlenmesini tercih ederler. Buna vesayetçi Anayasa Mahkemesi anlayışı diyenler de vardır. Bu anlayışa karşı olanlar ise yasama meclisinin demokrasiyi temsil ettiğini, yasama meclislerine güvenmek gerektiğini, meclisi kontrol ve denetleyecek üst kuruluşun müdahaleci yaklaşımlarının demokrasiye uygun olmadığını öne sürerler. Bu ikinci yaklaşıma göre, anayasa mahkemelerinin görevi sınırlı olmalı anayasa ile yasalar arasındaki çelişkileri saptayıp ortadan kaldırmanın dışına çıkmamalıdır. Anayasa mahkemesinin kötü ve hatalı yasaları düzeltme konusunda yasama meclisine tavsiyede bulunması doğru olabilir. Fakat yasama meclisinin yetkilerine müdahale edecek, beğenmediği yasaları iptal edecek bir rol üstlenmesi yanlıştır485.

Yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ilkesi ile bağlantılıdır. Yargı; yasama ve yürütmenin görev alanına müdahalede bulunduğunda, yasama ve yürütme de yargıya müdahalede bulunmak için yöntemler arar. Karşılıklı bu müdahale (girişimleri) ile kuvvetler ayrılığı ile yargı bağımsızlığı tehlikeye girer. KKTC Anayasa Mahkemesi bir kararında486 “…Üzerinde özenle durduğumuz hususlardan biri Anayasa Mahkemesi’nin

484 ERGİNEL, Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları, s.117.

485 ERGİNEL, a.g.e., s.108-109.; Kıta Avrupası hukuk sisteminin zamanla KKTC Anayasa Mahkemesi’ni etkilemeye başladığına dair bkz. a.g.e., s.110.

486 KKTC Anayasa Mahkemesi’nin 37/2001, D. 6/2003 sayılı kararı.; Ayrıca bkz. 23/2002, D.2/2002 sayılı karar.

157

Anayasa Koyucu veya Yasa Koyucu’nun görev alanına müdahale etmemesidir. Geçmiş kararlarımızda sıkça belirttiğimiz gibi Anayasa Mahkemesi yasalarla ilgili yerindelik denetimi yapmaz. Yasaların gerekli mi, gereksiz mi, yararlı mı, yararsız mı, iyi mi, kötü mü olduğu konuları ile ilgilenmez. Bunlar Anayasa’yı veya yasayı hazırlayan meclislerin yetkisine giren ve onların değerlendirmesi gereken hususlardır. Anayasa Mahkemesi Anayasa’yı yorumlar ve Anayasa Koyucu’nun iradesini doğru bir şekilde ortaya çıkarmaya çalışır. Daha sonra yasayı yorumlar ve Anayasal yorum ile yasal yorum arasında bir çelişki olup olmadığını ortaya çıkarır. Çelişki varsa yasayı yürürlükten kaldırır.” ifadelerine yer vermiştir. Görüldüğü üzere KKTC Anayasa Mahkemesi

tarafından müdahaleci olmayan görüş tercih edilmektedir.

3.4.2. Yüksek İdare Mahkemesi

1960 Anayasası ile birlikte Yüksek İdare Mahkemesi, KKTC yargı sistemine girmiştir. Bu mahkeme, daha sonra 1975 ve 1985 Anayasaları ile konumunu korumuştur. KKTC Yüksek İdare Mahkemesi tek dereceli bir mahkemedir487. KKTC’de yönetsel

davaların büyük çoğunluğunda Yüksek İdare Mahkemesi kararlarına karşı itiraz edilemez. Yani üst yargı yolu kapalıdır. KKTC’deki bu düzenleme, bir davayı iki kez dinlemenin zaman kaybı olacağı görüşünün sonucudur. Doktrin ve uygulamaya bakıldığında iyi bir yargı iki dereceli olmalıdır. Bunun nedeni ise Alt Mahkeme ile Üst Mahkeme’nin farklı fonksiyonlara sahip olmasıdır. Şöyle ki; Alt Mahkeme olguları saptar ve hukuku uygular; Üst Mahkeme ise yapılan işte hata olup olmadığını gözden geçirerek ilkeler benimser ve benzer davaların sonuçlanmasına yardımcı olacak şekilde içtihatlar oluşturur. KKTC Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülen davaların büyük bölümünde istinaf imkanının olmaması yargının bu doğal çalışma şeklini bozmuştur. Yukarıda belirtildiği gibi Kıbrıs Cumhuriyet Anayasası ile Anayasa Mahkemesi’nin yanında Yüksek İdare Mahkemesi de Kıbrıs’a gelmiştir. Bu iki mahkeme Kıta Avrupası yargı sisteminin temelinde yer almalarına rağmen ilk başlarda büyük ölçüde Anglo-Sakson usul kurallarını uyguladılar. Ancak zamanla Kıta Avrupası usul kuralları diğer mahkemeleri etkilediği gibi KKTC Yüksek İdare Mahkemesi’ni de etkiledi. Bu etki giderek artmış ve Kıta Avrupası hukuk anlayışının KKTC Anayasa Mahkemesi’ni otoriter yorum şekliyle

158

etkilemiştir. Kıta Avrupası usul hukuku ilkeleri uygulandıkça Yüksek İdare Mahkemesi’ne yönelik şikayetler de artmıştır488.

3.4.2.1. Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson İdare (Yönetim) Hukukunun Farkları

Yüksek İdare Mahkemesi’ne dair sorunları anlayabilmek için İdare Hukuku’nun temel felsefesini belirtmek gerekir. İdare hukukunda, devletin tüzel kişi olma özelliğinden hareket edilir. Devlet, diğer tüzel kişiler gibi organlarının verdiği kararlarla hareket eden bir kuruluş olup, tüzel kişilerin yasalara aykırı karar vermesi engellenirse doğru karar verip, düzgün faaliyet göstermeleri sağlanmış olur. Bu şekilde devlet organlarının da yasalara aykırı karar vermesi önlenir ve verdikleri hatalı kararlara karşı vatandaşlara iptal davası açma imkanı tanınırsa sorun ortadan kalkar. Yasalara aykırı kararlar iptal edildiğinde devlet, yasalara uygun karar vermek ve buna uygun hareket etmek zorunda kalacak ve böylece düzgün çalışacaktır. Bu nedenle iptal davaları, Kıta Avrupası yargı sisteminde yönetim hukukunun esasıdır. Anglo-Sakson yönetim hukuku anlayışı ise bu görüşten oldukça farklıdır. Anglo-Sakson sistemde yanlış kararların iptali gibi soyut bir işle uğraşılmaz ve dolayısıyla iptal davası açılması söz konusu olmaz. Vatandaş, kendisine haksızlık yapan herhangi bir kişiye açtığı davaya benzer bir davayı devlet ya da devletin ilgili organı aleyhine de açabilmektedir. Mahkeme somut olayda, o davacıya haksızlık yapılıp yapılmadığı ile ilgilenmekte olup, devlet organlarının hatalı kararlarını iptal etme ile ilgilenmez. Eğer mahkeme bir devlet organının davacıya haksızlık yaptığını tespit ederse, davacı lehine ve davalı aleyhine yasaya uygun işlerin yapılması için emir verir. Davalı organa tebliğ edilen bu emir, emre uyulmadığı takdirde davalının hapse gönderileceği şerhi içermektedir. Böylece devlet memurları diğer özel davalarda olduğu gibi emre uymak zorunda olduklarını bilirler489.

3.4.2.2. Kıta Avrupası Yargı Sistemi İdare (Yönetim) Hukuku

Verilen yanlış kararların iptali ile devleti doğru karar vermeye yönlendirmek ve böylece düzgün çalışmasını sağlamak ilk bakışta mantıklı görünür. Ancak Yüksek İdare Mahkemesi bir yönetsel kararı iptal ettiğinde verilen bu karar verilmemiş duruma gelir. Böylece, yönetim yeni bir karar verip vermemekte serbest kalır. Başka bir ifadeyle, hiç

488 ERGİNEL, Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları, s.117-118. 489 ERGİNEL, a.g.e., s.118-119.

159

karar vermeme ya da farklı gerekçelerle (aynı doğrultuda) yeni bir karar verme imkanına sahip olur. Bu sebeple yönetsel davadan sonra anlaşmazlık çözülememekte ve yeni tartışmalar ortaya çıkabilmektedir. Şöyle ki; yukarıda anlatılan durumla karşılaşan davacı “Davayı kazanmama rağmen hükümet mahkemenin kararına uymadı” diye şikayette bulunacaktır. Eğer devlet pasif kalıp hiç karar vermezse, devlet aleyhine bu kez ihmal davası açmak gerekecektir. Devlet farklı gerekçelerle (aynı doğrultuda) karar verirse; davacı ikinci, hatta bazen üçüncü kez aynı konuda mahkemeye başvurmak zorunda kalacaktır. Böylece anlaşmazlıklar uzayarak hükümetin mahkeme kararlarına uymadığı imajı ortaya çıkacaktır. Bu imaj hem hükümete hem de mahkemelere zarar verecektir. Kıta Avrupası yargı sistemine tabi olan Türkiye’de idari davalara ilişkin olumsuz eleştirilerin yapıldığına sık sık tanık olunmaktadır. KKTC’de de benzer eleştiriler yapılmaya başlanmıştır. Bu eleştirilerin temel nedeni KKTC’de Kıta Avrupası iptal davası prosedürünün uygulanmasıdır. Herkes her konuda iptal davası açarak devlet organlarını yasalara uygun davranmaya davet ettiğinde çok fazla dava açılması gerekeceğinden, (sadece Yüksek İdare Mahkemesi’ne özgü) dava açılmasını engelleyen ön itirazlar sürülebileceği kabul edilmiştir. Şöyle ki: “Mahkemenin yetkisinin bulunmadığı”, “Davacının meşru menfaatinin olmadığı”, “Hak düşürücü sürenin geçtiği” gibi nedenlerle ön itirazlar yapılmaktadır. Bu itirazlar usul tartışmalarını tetikleyerek esas anlaşmazlık konusunun dinlenmesini engellemektedir. Yüksek İdare Mahkemesi kararları incelendiğinde ön itirazların bitmeyen usul tartışmalarına neden olduğu görülür. Yüksek İdare Mahkemesi’nde bazen usul kurallarının adaleti sağlamak için getirildiği unutulmakta ve usul kuralları, bir kişinin hakkını elde etmesini engellemek için kabul edilmiş gibi davranılmaktadır. Bu nedenle birçok davada taraflar arasındaki esas anlaşmazlık tartışılamadan, davalar bir usul engeline takılarak sonuçlanmaktadır. Kısaca, Kıta Avrupası usul hukuku uygulanan Yüksek İdare Mahkemesi’nde, karar verilinceye kadar edilen mücadelede esas anlaşmazlık konusundan uzaklaşılmakta ve davaların kaderi usul tartışmalarına bağlanmaktadır490.

3.4.2.3. Kaza Mahkemelerinin Yetkisi

KKTC’de Yüksek İdare Mahkemesi’nin varlığına rağmen, diğer yasalarda mevcut idari (yönetsel) dava açma hakkı ortadan kaldırılmamıştır. Başka bir ifadeyle, bir konuda

160

Yüksek İdare Mahkemesi’nde iptal davası açılırken aynı dava Kaza Mahkemesi’nde de açılabilmektedir. İlk başlarda çift yetki sebebiyle mahkemelerin yetkisi konusunda tartışmalar yaşanmaktaydı. Her iki mahkemenin hangisinde dava açılırsa açılsın yetki itirazı yapılmakta ve diğer mahkemenin yetkili olduğu belirtilmekteydi. Bu sebeple usul tartışmaları gündeme gelmişti. Bu durumdan kurtulmak ve yargının zarar görmesini önlemek için KKTC’de bir içtihat oluşturulmuştur. İçtihata göre; yasaların her iki mahkemeye de yetki verdiği durumlarda (bu yetkilerden biri yasayla iptal edilinceye kadar) her iki mahkeme de yetkilidir ve davacı hangi mahkemeyi isterse orada dava açabilecektir. Böylece gereksiz usul tartışmaları ile zaman kaybedilmeksizin davalar çok daha hızlı bir şekilde sonuçlanacaktır491.

3.4.2.4. Yüksek İdare Mahkemesi’nin Verdiği Ara Emirler

Mahkemenin görevi yürütmenin yasalara aykırı yaptığı işlere karşı mağdur olanların hakkını korumaktır. Ancak bu görevi yaparken, yürütmenin yerine geçecek bir yaklaşım sergilemekten de kaçınması gerekir. Yargının görevi; yürütmenin faaliyet alanına müdahale etmek değil, yürütmenin yasalara uygun hareket edip etmediğini denetlemektir. Bazı olaylarda şikayetçi, yargının kendini yürütmenin yerine koyarak karar vermesini talep eder. Bu talebi kabul etmek büyük sakıncalara sebebiyet verebilir. Örneğin; yürütme de yargıya müdahale etmenin yollarını arayabilir. Yüksek İdare Mahkemesi’nin yürütmenin yerine geçerek karar vermesi özellikle ara emirlerinde önemlidir. KKTC yargı sisteminde ara emir, mevcut durumu korumak ve mahkemenin daha sonra vereceği nihai kararın anlamlı olmasını sağlamak için verilir492. Buradaki

amaç, mahkeme tarafından karar verilinceye kadar geçecek sürede mevcut durumun devam etmesi ve bir yan etkiyle olayın oldu-bittiye getirilmemesidir. İlk bakışta bir davada ara emir vermek adil ve uygun gözükebilir. Ancak zaman içinde değişen koşullarla birlikte daha farklı faktörler de devreye girebilir ve başkaca önlemler de almak gerekebilir. Bu durumlarda yol gösterici; katı usul kuralları değil, adil ve uygun karar vermektir. Bir kıyaslama sonucunda daha büyük zarardan kaçınarak adil karar bulunur493.

491 ERGİNEL, Kusursuz Yargı Oluşturma Çabaları, s.121.

492 ERHÜRMAN, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti İdari Yargılama Hukuku, s.225 vd.

493 Bir örnek ile bu durumu şöyle açıklayabiliriz: “Bir yol projesinde davacının taşınmaz malına tecavüz

edilmişse ve kamulaştırma yapılmamışsa, ara emri verme şartları gerçekleşmiştir. İlk anda davacıya bir haksızlık olduğu görülmektedir ve dava sonuna kadar statükoyu korumak amacıyla ara emri verilebilir. Ancak bu emrin ayrıca adil olması ve bekleme sürecinde bir adaletsizliğe neden olmaması gerekir. Bir yol

161

Özetlemek gerekirse; Yüksek İdare Mahkemesi’ne yönelik şikayetler devam etmektedir. Anayasa değiştirme imkanı doğar doğmaz, Yüksek İdare Mahkemesi sorunlarını çözmek için, Yüksek İdare Mahkemesi’ni iki dereceli hale getirmek uygun olacaktır. O zaman Alt Mahkeme tarafından bu davaların dinlenip karara bağlanması, Yüksek Mahkeme’nin ise bu kararları denetleyerek içtihat oluşturması mümkün olacaktır. Usul kuralları adalete ulaşmak için yönlendirici kurallardır. Tarafların taleplerini öne sürmelerini engelleyen kurallar olarak algılanmamalıdır. Şu da bir gerçektir ki; yetkisizlik, meşru menfaat, hak düşürücü süre gibi ön itirazlar yargının daha adil bir karar verebilmesi için kabul edilmiştir. Bu ilkelerin adaletsiz sonuçlara sebebiyet verecek şekilde yorumlanarak uygulanması doğru değildir. Usul tartışmaları ile boğulmadan, esasa ilişkin konular çözülmeye çalışılmalıdır. KKTC yargı sisteminin en önemli özelliği hukukun içtihatlarla gelişmesidir. İçtihat oluştururken geçmiş içtihatlar göz önüne alınır ve onlardan daha adaletli sonuç doğuracak bir görüş üretmeye çalışılır. Bu doğrultuda yargılamayı engellemek için yeni usul kuralları oluşturmak doğru değildir494.

3.5. İngiliz Döneminden Kalan Mevzuatlar