• Sonuç bulunamadı

X. MEVCUTLARDA VE ALACAKLARDA AMORTİSMAN

2. Alacaklarda Amortisman

VUK’un 322. maddesinde değersiz alacaklar “Kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline imkan kalmayan alacaklar değersiz alacaklardır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilirler.

İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacakları, gider kaydedilmek suretiyle yok edilirler.

Kazai hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsil edilebilme imkanının tamamen ortadan kalktığını hükme bağlayan bir mahkeme kararının olmasıdır. Kanaat verici vesikadan kasıt ise mahkeme tarafından borçlu hakkında gaiplik kararı, borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının işlemden kaldırıldığını gösteren icra memurluğu yazısı, borçlunun ölümü ve mirasçılarının bulunamadığını veya mirasçıların mirası reddettiğini kanıtlayan resmi soruşturma belgesi gibi belgelerdir.

53 KDV Kanunu’nun geçici 39. Maddesinin 31.12.2019 olan geçerlilik süresi, 24.12.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7201 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemeye isti-naden 31.12.2022 tarihine kadar uzatılmıştır. Bu istisnaya dair KDVGUT’nin II/E.9 no.lu kısmında açıklamalar yapılmıştır.

Alacağın tahsil edilmemiş olması veya borçlunun

bulunamaması söz konusu alacağın değersiz sayılabilmesi için yeterli değildir.

Mali idare aciz vesikasını değersiz alacak için kanaat verici bir vesika olarak görmemektedir. Danıştay’ın da bu yönde kararları mevcuttur.

Konkordato anlaşması yapıldığı durumlarda konkordato dışında kalan alacak kısmı tamamen değersiz alacak kabul edilir.

Görüldüğü gibi değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacaktır.

Kanuni düzenlemeye göre alacağın tahsil imkânının kalmadığının, kazai bir hükümle veya kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir. Kazai bir

hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim tarafından hükmedilmiş olması;

kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkansız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde alacakların tahsilinin mümkün olmadığının takdiri mükellefe bırakılmış olur. Böyle bir boşluk bırakmamak amacıyla kanun koyucu değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsikini öngörmüştür.

Kanaat verici bir vesikadan ne anlaşılması gerektiği hususunda ise kanunda yeterli açıklık bulunmamaktadır.

Ancak, vergi hukuku uygulaması bakımından kanaat verici vesikalara örnek olarak aşağıdaki belgeler sayılabilir.

(Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 01.03.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.99.16.01.0-VUK-323-68 sayılı

özelgesinden alınmıştır.)

-Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya Medeni Kanun’un 31 ve izleyen maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red kararı, -Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı,

-Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,

-Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması, -Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak,

X. Mevcutlarda ve Alacaklarda Amortisman

-Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,

-Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.)

-Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.

Gelir getirici bir ticari faaliyetten kaynaklanmadığından avans niteliğindeki bir alacağın değersiz hale gelmesi nedeniyle karşılık yoluyla gider yazılması işlemi pek kabul gören bir görüş değildir. (Ancak, ticari faaliyeti sadece gelir getirici faaliyet olarak görmeyen, işletmenin verdiği avansları da ticari faaliyetinin bir parçası olarak gören ve bu sebeple avanslardan doğan alacakların da değersiz alacak ve şüpheli alacak mevzularına gireceğini savunan görüşler de vardır.)

Bilanço esasına göre defter tutan işletmeler değersiz hale gelen alacaklarını değersiz hale geldikleri yıl kayıtlı değerleri ile zarara geçirerek, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise defterlerine gider kaydederek yok ederler.

Değersiz alacakların, değersiz hale geldikleri yılda gider kaydedilmesi gerekmektedir, sonraki yıllarda bu tutarların gider kaydedilmesi mümkün değildir.

2.1.1. Bankalar Tarafından Ayrılacak Karşılıklara İlişkin Usul ve Esaslar ile Bu Karşılıkların VUK Kapsamında Değersiz Alacak Kabul Edilmesi

7186 sayılı Kanunun 16. maddesi ile Bankacılık Kanunu’nun 53. maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Karşılıklar, teminatlar ve kayıttan düşme

MADDE 53 – Bankalar, krediler ile ilgili olarak doğmuş veya doğması muhtemel zararların karşılanması için yeterli düzeyde karşılık ayrılmasına, kredilerin kalitesine ve sınıflandırılmasına, garantilerin ve teminatların alınmasına, bunların değerinin ve güvenilirliğinin ölçülmesine, takibe alınan kredilerin izlenmesi ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yayımlanan Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına göre kayıttan düşülmesine, kredilerin yeniden yapılandırılması dâhil geri ödenmelerine ilişkin politikaları oluşturmak ve uygulamak, bunları düzenli olarak gözden geçirmek, tüm bu hususları icra edebilecek

gerekli yapıları tesis etmek ve işletmek zorundadır. Bu fıkra hükmünün uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir.

Bu madde uyarınca krediler ile ilgili olarak ayrılan özel karşılıkların tamamı ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir.

Bu madde uyarınca özel karşılık ayrıldıktan sonra tahsil imkânı kalmaması nedeniyle kayıttan düşülen krediler, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 322 nci maddesi hükümleri kapsamında değersiz alacak addolunur.”

2.1.2. Finansal Kiralama, Faktoring ve

Finansman Şirketlerinin 6361 Sayılı Kanunun 16. Maddesi Kapsamında Ayırdıkları

Karşılıkların Vergisel Yönden Gider Kabul

Edilmesi ve Karşılık Ayrılan Bu Alacakların Tahsil İmkanı Kalmaz ise VUK Yönünden Değersiz Alacak Olarak Kabul Edilmesi

7186 sayılı Kanunun 26. maddesi ile yapılan düzenleme sonrasında 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 16. Maddesi aşağıdaki şekli almıştır:

“Karşılıklar

MADDE 16 – (1) Şirket, işlemlerinden kaynaklanan alacaklarından doğmuş veya doğması beklenen ancak, miktarı kesin olarak belli olmayan zararlarını karşılamak amacıyla Kurulca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde karşılık ayırmak zorundadır.

(2) Şirket tarafından bu madde uyarınca ayrılan özel karşılıkların tamamı, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir.

(3) Bu madde uyarınca özel karşılık ayrıldıktan sonra tahsil imkânı kalmaması nedeniyle kayıttan düşülen alacaklar, 213 sayılı Kanunun 322 nci maddesi hükümleri kapsamında değersiz alacak addolunur.”

6361 sayılı Kanunun 3. maddesinde Şirket; “Türkiye’de kurulu finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketleri” şeklinde tanımlanmıştır.

2.2. Şüpheli Alacaklar

VUK’nun 323. maddesinde şüpheli alacaklar; “Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;

1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;

2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla

X. Mevcutlarda ve Alacaklarda Amortisman

istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;

şüpheli alacak sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır.

Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için bilanço esasına göre defter tutan mükellefler değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayırabilirler.

Bir alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesinin ilk şartı, bu alacağın ticari faaliyetten doğmuş olması gerekliliğidir. (Bir önceki bölümde de açıklandığı gibi, ticari faaliyetten doğan alacak kavramını, işletmenin daha önce gelir yazdığı bir faaliyetten doğan alacak şeklinde yorumlayanlar olduğu gibi, işletmenin ticari işlemleri ve ilişkisi içinde doğan her türlü alacağının (Örneğin;

avanslar), ticari faaliyetten doğan alacak şeklinde yorumlayanlar da bulunmaktadır. Genel uygulama, ticari alacağın gelir yazılan bir işlemden doğan alacak şeklinde değerlendirilmesi yönünde ağırlık kazanmıştır. Ancak, işletmenin ticari faaliyet alanı gereği bu durum ayrıca değerlendirilmelidir. Danıştay’ın da bu konu hakkında farklı kararları bulunmaktadır.)

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan kısma aittir. Örneğin; mal ya da hizmet teslimi yapılan alıcıdan daha önce nakdi ya da ayni teminatlar, ipotek..v.b. alındıysa, bu teminatlara isabet eden tutar için karşılık ayrılamaz. Ayrılsa dahi karşılık gideri kanunen kabul edilmeyen gider olacaktır.

Bir alacağa karşılık ayrılabilmesi için o alacağın değerleme günü şüpheli halde bulunması gerekir. Şüpheli alacak karşılığı dönemsellik ilkesi gereği değerlemenin yapıldığı (davanın açıldığı) yıl sonunda ayrılır.(Aksi yönde Danıştay kararları da olabilmektedir.) Şüpheli alacaklarda karşılık ayrılması ihtiyaridir. Dolayısıyla şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmayan alacaklara daha sonraki yıllarda karşılık ayrılması mümkün değildir. Karşılık ayrılan şüpheli alacağın tahsili durumunda, tahsil edildiği dönemde kar/

zarar hesabına gelir olarak geçirilmelidir.

Diğer taraftan, karşılık ayrılan alacak, adli makamlarda sıkı bir şekilde takip edilmelidir ve hukuki bütün işlemler yapılmalıdır. Karşılık ayrılması ve sonra bu alacağın yıllarca (takip edilmeden) karşılık hesabında bırakılması VUK’un 323. maddesine aykırıdır.

2.2.1 Alacak Tutarı İçinde Yer Alan KDV Şüpheli Alacak Karşılığına Konu Edilebilir Mi?

Şüpheli hale gelmiş alacağın KDV’si için de karşılık ayrılması mümkündür. Bu husus 334 No.lu VUK Genel Tebliği ile kesin çözüme bağlanmıştır. Ancak bunun için

alacağın KDV’den kaynaklanan kısmının ilgili dönemin kayıtlarında gösterilmesi ve KDV beyannamelerinde beyan edilmesi gerekmektedir.

2.2.2. Ticari Davalardan Konusu Bir Miktar Paranın Ödenmesi Olan Alacak ve Tazminat Davalarında Dava Açılmadan Önce Arabulucuya Başvurma Şartı

19.12.2018 tarih ve 30630 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7155 sayılı Kanunun 20 ve 21. maddeleri ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na aşağıdaki 5/A ve Geçici 12. madde eklenmiştir.

“3. Dava şartı olarak arabuluculuk

MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.

(2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.”

“GEÇİCİ MADDE 12- (1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.”

Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi aşağıdaki gibidir.

IV - Ticari davalar ve delilleri 1. Genel olarak

MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;

a) Bu Kanunda,

b) Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,

c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki

X. Mevcutlarda ve Alacaklarda Amortisman

555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,

d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,

e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,

f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,

öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.

(2) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü

Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir.

Düzenleme ile konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat olan ticari davalarda, dava açılabilmesi için öncelikle arabulucuya başvurulması gerekmektedir.

Dolayısıyla belirtilen ticari davalarda arabulucuya başvurulup, arabuluculuk süreci tamamlanmadan dava açılmayacaktır.

Arabulucuların görevlendirildikleri tarihten itibaren 6 hafta içinde arabuluculuk faaliyetini sonuçlandırmaları gerekmektedir. Söz konusu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilecektir.

2.2.3. Konkordato Halinde Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılabilmesi

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 14.02.2019 tarihinde yayınlanan 112 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirkülerinde konkordato sürecinde şüpheli alacak karşılığı

uygulamasına yönelik olarak aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir.

2.2.3.1. Geçici Mühlet Kararı Verilmesinin Sonuçları

2.2.3.1.1. Geçici Mühlet Kararından Önce Dava veya İcra Safhasına İntikal Etmiş Alacaklar

Geçici mühlet kararından önce dava veya icra safhasına intikal etmiş alacaklar için Vergi Usul Kanunu’nun 323.

maddesi kapsamında karşılık ayrılmış ise mahkeme tarafından geçici mühlet kararı verilmesi, alacağa ilişkin şüphelilik durumunda herhangi bir değişiklik meydana getirmediğinden, daha önce ayrılan karşılığa ilişkin

herhangi bir düzeltme yapılmasına gerek bulunmayacaktır.

2.2.3.1.2. Geçici Mühlet Kararından Önce Dava veya İcra Safhasına İntikal Etmemiş Alacaklar

2004 sayılı Kanunun 288. maddesi uyarınca, geçici mühlet kararı kesin mühletin hukuki sonuçlarını doğurmakta olduğundan ve geçici mühlet kararı ile birlikte takip yapılması mümkün bulunmadığından, geçici mühlet kararından önce dava veya icra safhasına intikal ettirilmemiş alacaklar için geçici mühlet kararının ilan edildiği hesap dönemi itibariyle şüpheli alacak karşılığı ayrılabilecektir.

2.2.3.1.3. Geçici Mühletin Kaldırılarak Konkordato Talebinin Reddedilmesi

2004 sayılı Kanunun 287 ve 288. maddeleri uyarınca, geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin karar verilmiş olması durumunda;

• Geçici mühlet kararından önce dava veya icra safhasına intikal etmiş olması nedeniyle karşılık ayrılan alacaklar için herhangi bir düzeltme yapılması gerekmeyecektir.

• Geçici mühlet kararının ilan edilmesi ile karşılık ayrılan alacaklar için ise, ayrılmış olan karşılıkların geçici

mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararın ilan edildiği hesap dönemi itibariyle düzeltilmesi (karşılığın iptal edilmesiyle gelir hesabına alınması) gerekecektir. Diğer taraftan, bu alacakların dava veya icra safhasına intikal etmesi durumunda genel hükümler çerçevesinde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olacaktır.

2.2.3.2. Kesin Mühlet Kararı Verilmesi ve Kesin Mühlet Sürecinde Şüpheli Alacak Uygulaması 2.2.3.2.1. Kesin Mühlet Kararı Verilmesi

2004 sayılı Kanunun 289. maddesi uyarınca,

konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması durumunda geçici mühlet verilmiş olan borçluya kesin mühlet verilmektedir. Bu aşamada, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğu kabul edilmekle birlikte, bu süreçte de alacaklılar tarafından dava veya icra süreçleri yürütülemediğinden daha önce ayrılmış olan karşılıklara ilişkin herhangi bir düzeltme yapılmasına gerek bulunmayacaktır.

Vergi Usul Kanunu uygulamasında, şüpheli hale gelen alacak için bu dönemde karşılık ayrılması gerekmekte olup, ilgili olduğu hesap döneminde ayrılmayan

karşılığın sonraki hesap dönemlerinde dikkate alınması mümkün bulunmadığından, geçici mühlet kararının ilan edildiği hesap dönemi itibariyle şüpheli alacak karşılığı

X. Mevcutlarda ve Alacaklarda Amortisman

ayrılmamışsa sonraki hesap döneminde kesin mühlet kararının ilan edilmesi durumunda şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacaktır.

2.2.3.2.2. Borçlunun Mali Durumunun Düzelmesi Halinde Kesin Mühlet Kararının Kaldırılması

2004 sayılı Kanunun 291. maddesi uyarınca, konkordato talebi ile amaçlanan iyileşmenin kesin mühletin sona ermesinden önce gerçekleşmesi nedeniyle konkordato talebinin reddine karar verilmesi halinde;

• Geçici mühlet kararından önce dava veya icra safhasına intikal etmiş olması nedeniyle karşılık ayrılan alacaklar için herhangi bir düzeltme yapılmasına gerek olmayacaktır.

• Geçici mühlet kararının ilan edilmesi ile karşılık ayrılan alacaklar için ise ayrılmış olan karşılıkların konkordatonun reddine ilişkin kararın ilan edildiği hesap dönemi itibariyle düzeltilmesi (karşılığın iptal edilmesiyle gelir hesabına alınması) gerekecektir. Diğer taraftan, bu alacakların dava veya icra safhasına intikal etmesi durumunda genel hükümler çerçevesinde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olacaktır.

2.2.3.2.3. Kesin Mühlet İçinde Konkordatonun Reddi ve İflasın Açılması

2004 sayılı Kanunun 292. maddesinde, iflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra ilgili maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde mahkeme tarafından kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resen karar verilmesi öngörülmüş olup, bu durumda ilgili mevzuatına uygun olarak iflas masasına kaydedilen alacaklarda şüphelilik hali devam edeceğinden daha önce ayrılan karşılıklara ilişkin düzeltme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

2.2.3.3. Konkordato Projesinin Tasdik Edilmesi veya Reddedilmesi Durumu

2.2.3.3.1. Konkordato Projesinin Tasdik Edilmesi

2004 sayılı Kanunun 306. maddesi uyarınca, konkordatonun tasdiki kararında alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun borçlarını hangi takvim çerçevesinde ödeyeceğinin belirtilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda, alacakların borçlu lehine vazgeçilen kısmı, değersiz alacak niteliğini kazanacak ve değersiz alacak ile bu alacağa isabet eden karşılık, konkordatonun tasdiki kararının ilan edildiği (bağlayıcı hale geldiği) hesap dönemi itibariyle Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesi hükmüne uygun olarak yok edilecektir.

Projenin tasdik edilmesiyle beraber alacağın

vazgeçilmeyen kısmının vadesi ise proje çerçevesinde uzatılmış olacaktır. Buna göre mahkemece tasdik edilen konkordato projesiyle alacaklı ile borçlu arasında yeni bir borç ilişkisi kurularak eski borç vade/miktar itibariyle yenilendiğinden bu alacaklar, şüpheli alacak olma vasfını kaybedecektir. Dolayısıyla söz konusu alacaklar için ayrılmış olan karşılıkların, konkordatonun tasdiki kararının ilan edildiği (bağlayıcı hale geldiği) hesap dönemi

itibariyle düzeltilmesi (karşılığın iptal edilmesiyle gelir hesabına alınması) gerekecektir.

2.2.3.3.2. Konkordato Projesinin Reddedilmesi

2004 sayılı Kanunun 308. maddesi uyarınca, konkordatonun tasdik edilmemesi durumunda,

mahkemenin konkordato talebinin reddine karar vermesi, bu kararın 288. madde uyarınca ilan edilerek ilgili yerlere bildirilmesi ile borçlunun iflasa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflas sebeplerinden birinin mevcut olması halinde, borçlunun iflasına resen karar verilmesi öngörülmüş olup, bu durumda da yukarıda (2.3) numaralı bölümde yapılan açıklamalar çerçevesinde işlem yapılması gerekecektir.

2.2.3.4. Diğer Hususlar

Muaccel hale gelmediği için dava veya icra safhasına intikal ettirilmemiş olan alacaklardan, vadesi geçici ve kesin mühlet sürelerine rastlayanlar, vadenin dolduğu hesap döneminde şüpheli alacak uygulamasına konu edilebilecektir.

2.3. Vazgeçilen Alacaklar

VUK’nun 324. maddesinde vazgeçilen alacaklar için;

“Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesabın muhteviyatı alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kar hesabına naklolunur.” şeklinde bir açıklama yapılmıştır.

Bu açıklama borcundan kurtulan borçluya yönelik bir düzenlemedir. Buna göre, konkordato veya sulh yolu ile alınmasından vazgeçilen alacakların alacaklı yönünden değersiz alacak hükümleri kapsamında incelenmesi gerekir.

X. Mevcutlarda ve Alacaklarda Amortisman

3- Amortismana Tabi İktisadi Kıymetlerin