• Sonuç bulunamadı

“Aktif Vatandaşlık” ile “Katılımcı Demokrasi” Kavramları ve Avrupa Vatandaş

B. AB Vatandaşlığı

I. “Aktif Vatandaşlık” ile “Katılımcı Demokrasi” Kavramları ve Avrupa Vatandaş

Günümüzde pek çok akademik disiplinin ilgi alanını oluşturan “yönetişim”, dünya genelinde yaşanan toplumsal, ekonomik ve siyasal dönüşümün yönetim anlayışında yarattığı önemli bir yeniliktir. Yönetişim, politik düzeni sürdürmenin yeni bir yoludur ve bu yol, belli bir politik topluluğa hangi seviyede olursa olsun ortak fayda sağlar.

(Risse, 2004: 289) Katılımcıların, yalnızca kendi çıkarlarını gözetmeksizin, aynı zamanda politik bir topluluğun üyesi olarak ortak amaca yönelik, bilinçli bir şekilde işbirliği yaptığı etkileşim biçimlerini kurumsallaştırır. (Offe, 2009: 556) Bu işbirliği faaliyet çeşitliliğini de içerir. Kavramın temel dayanağı, ortak problemleri belirlemek ve bu problemlere çözüm üretmek için uzlaşı halinde mekanizmalar üreten bir toplumdur.

Özetle, yönetişim, daha etkili bir kamu politikası için daha geniş bir çerçevede daha çok katılımlı ve daha meşru bir platform sunar.

Avrupa bütünleşmesi kendine özgü karmaşık yapısı, geniş bir bölgeyi yönetebilme kapasitesi, politika yapma, uygulama ve karar alma süreçleriyle yönetişim için çok seviyeli ve çok aktörlü bir alan sağlar. Genişleme aşamaları, farklı politika alanlarının zamanla artan oranda Birlik seviyesine aktarılması ile karar almada yaşanan zorluklar ve buna bağlı meşruiyet meselesi Birlik düzeyinde yönetişimin önemini daha da arttırmıştır.

“Aktif vatandaşlık” da son yıllarda sıklıkla duyduğumuz bir kavram olup,

“yönetişim” ile sıkı bir bağlantıya sahiptir.47 Bugün yaşanan finansal kriz ve buna bağlı

47 Son yıllarda, demokratik meşruiyetin sağlanması kapsamında vatandaşları yönetime dâhil etmeye yönelik giderek artan bir eğilim söz konusudur. Bu yöndeki çabalar neticesinde aktif vatandaşlık söylemi de akademik literatürde sıklıkla kullanılmaya başlamıştır. Aktif vatandaşlık, bireylerin, bilinçli, duyarlı ve sorumluluk sahibi vatandaşlar olarak siyasi karar alma süreçlerinde var olmaları anlamına gelir. Birey seviyesinden topluluk seviyesine kadar vatandaşların kendi hak ve sorumluluklarını şekillendirmede aktif rol oynayacakları fikrini içerir. (Murray, Tshabangu, Erlank, 2010: 45) Bireyler ve hükümetler arasındaki kurumsallaşmış ilişkiden kaynaklanan haklar, vatandaşlara eşit yasal statü sağlamanın çok uzağındadır.

Vatandaşlık, politik olarak tanımlanmış bir topluluğun parçası olmaktan doğan haklar ve görevler toplamının ötesine geçen bir aidiyet öngörür. Aktif vatandaşlık, insan hakları ve demokrasi ile karakterize edilen ve vatandaşın sivil toplum ve siyasi hayatın bir parçası olmasını amaçlayan bir vatandaşlık türüdür.

98

refah hizmetlerindeki azalış aktif vatandaşlık söylemlerini giderek arttırmakta ve aktif vatandaşlığa yönelik faaliyetler artan oranda teşvik edilmektedir. Bu çerçevede, daha az devlet katılımını savunan projeler gerçekleştirilmekte, ülkelerde aktif yurttaşlığa yönelik uzmanlık merkezleri kurulmaktadır. (Van Dam vd., 2015: 163)

Son zamanlarda, aktif vatandaşlıkla bağlantılı olan vatandaş inisiyatiflerinin, refah devletinin hızlı düşüşünü önlemek için yalnızca geçici bir heyecan yaratabileceği ihtimali üzerinde durulsa da, genel kanı, aktif vatandaşlığın gelecekte daha önemli olacağı yönündedir. Judith Butler, vatandaşlar tarafından yönlendirilen bir toplum eğer başarılı olmak istiyorsa, o toplumun vatandaş inisiyatiflerine, idealler ve hedefler konusundaki örgütlenmesine daha fazla saygı gösterilmesi gerektiğinden bahseder.48 Bu çerçevede, vatandaş girişimlerine yönelik kısıtlamaların azaltılması ve onlara daha fazla fırsat sunulması gerekmektedir.

Avrupa vatandaşlığı, aktif dayanışmaya dayanan, Avrupa’nın özgünlüğünü ve zenginliğini oluşturan kültürel çeşitlilik temelinde geniş bir vatandaşlık anlayışı sunmaktadır. (Milana, 2008: 208) AB vatandaşları ile Avrupa kurumları arasındaki uzaklığı azaltmak için vatandaşların aktif katılımlarının sağlanması fikri, yeni bir düşünce değildir. Avrupa entegrasyon süreci, AB kurumlarında demokratik açık meselesinin tartışılmaya başlanmasından bu yana sayısız demokratik reform ve yeniliğe tanık olmuştur. Bu kapsamda, aktif vatandaşlık kavramı, son yıllarda Avrupa entegrasyonu sürecini fazlaca meşgul etmektedir.

Demokratik meşruiyet sorunu, "yönetişim" ve aktif vatandaşlık kavramlarını AB tartışmalarının merkezine taşımıştır. “Avrupa vatandaş inisiyatifi” (AVİ) bu tartışmaların bir sonucu olarak üretilmiştir. AVİ, halkın Avrupa Komisyonu’nu yasal bir öneride bulunmaya ya da Avrupa yasal düzenlemelerinde değişiklik yapmaya doğrudan çağırma aracıdır. Avrupa Komisyonu, bu yöntemle, AB vatandaşlarını ve sivil toplumunu politika üretme sürecine dâhil ederek, meşruiyeti iyileştirmeyi amaçlamıştır.

(Hoskins, Crick, 2010: 125) Katılımcı yönetişimi teşvik etmeyi, ortak değerlerin paylaşılması ve ortak bir sosyal ve kültürel alana ait olma duygusunun geliştirilmesi yoluyla çeşitli düzeylerde aidiyet duygusunu güçlendirmeyi ve böylelikle demokrasiyi derinleştirmeyi amaçlar.

48 Aktaran, Van Dam, Duineveld, During, 2015: 176

99

AVİ, öte yandan, temsili demokrasinin yetersiz yönlerini telafi etmek amacıyla tasarlanmış olan katılımcı bir demokrasi aracıdır. Artık, modern ulus devlet yapılarının hızlı bir değişim geçirdiği, bu süreçte temsili demokrasinin birçok sorunla karşı karşıya olduğu ve bu nedenle her geçen gün etkinliğini biraz daha kaybettiği düşüncesi yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Demokrasi, vatandaşların katılımı çerçevesinde bir anlam ifade etmektedir. Yönetim sisteminin meşruiyeti ve etkinliği, vatandaşların katılımı ölçüsünde sağlanmaktadır. Katılımcı demokrasi, bu anlayış temelinde, bugün meşruiyetin sağlanmasında önemli bir araç olarak değerlendirilmektedir. Bu demokrasi türünün en önemli özelliği, vatandaşların, karar alma sürecine aktif şekilde dâhil edilerek, kendilerini ilgilendiren kararları etkileyebilmelerinin sağlanmasıdır. Katılımcı demokrasi, aynı zamanda, yönetimde açıklık ve şeffaflığın elde edilmesine hizmet edecektir. Bu şekilde demokrasinin tam anlamıyla uygulanması amaçlanmaktadır.

Vatandaşların karar alma süreçlerine katılımını olanaklı kılan mekanizmalar oluşturulmadıkça katılımcı demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.

Yakın zamanda Lizbon Antlaşması ile hayata geçirilen AVİ, antlaşmanın en yenilikçi yönlerinden biri olup, uluslararası katılımcı demokrasinin dünyadaki ilk aracı olarak nitelendirilmektedir. Dünyanın ilk uluslarüstü vatandaş girişimi olmanın ötesinde, katılımcı demokrasinin en tartışmasız, en güçlü aracı olma iddiasıyla yola çıkmıştır. Lizbon Antlaşması yürürlüğe girdiğinde kamuya açıklanan AVİ, büyük bir ilgi ile karşılanmış, demokratik meşruiyetin sağlanmasında önemli bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Avrupa demokrasisine yeni bir boyut katacağı, temsili demokrasinin eksik yönleri ile Birlik vatandaşlığıyla ilgili haklara yönelik düzenlemeleri tamamlayacağı ve vatandaşların ve sivil toplumun AB politikalarının şekillendirilmesine katılımını güçlendirerek gerçek bir Avrupa kamusal alanının kazanılmasına hizmet edeceği öngörülmüştür. Birlik’in işleyişinde farklı politikaların oluşturulmasında önceki katılımcı prosedürlere nazaran daha saydam ve daha doğrudan bir yöntem sunan AVİ, bu anlamda Avrupa demokrasisine yeni bir boyut kazandırmıştır. Avrupalılara, politika yapım sürecinde daha aktif rol alma imkânı veren, politikayı halka getirmeye çalışan ulus aşırı bir mekanizma ve politika işleti aracı olarak hayata geçirilmiştir.

Demokratik meşruiyetin sağlanması yönünde önemli fırsatlar sunmakla birlikte, AVİ’nin ciddi yapısal ve işlevsel sorunları da bulunmaktadır. Doğrudan demokrasiyi kolaylaştırmak için oluşturulan bu araçla ilgili çekinceler, aslında, söz konusu oluşum

100

hayata geçirildiği ilk andan itibaren var olmuştur. Bu kapsamda, AVİ, vatandaşların seslerini duyurmaları için bir fırsat ve demokrasinin uluslarötesi boyutta büyük bir zaferi midir yoksa hayal kırıklığı yaratacak olan bir pazarlama hüneri mi? (Trzaskowski, 2010: 263)

Bu bölümde, öncelikle AVİ’nin kapsamı ve hukuki çerçevesine değinilecek, ardından, AVİ’nin demokratik meşruiyet açısından bir fırsat ve iyi bir yönetişim aracı olup olmadığı, kendisine yönelik yüksek beklentileri ne oranda karşıladığı hususu tartışılacaktır.

II. Ulusötesi Demokrasi Aracı Olarak Avrupa Vatandaş İnisiyatifi ve