• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.1 Deniz Coğrafyası Hakkında

1.1.1 Akdeniz

Akdeniz; Romalılar için “bizim deniz”, Türkler için Akdeniz, Yahudiler için

“büyük deniz”, Almanlar için “orta deniz” ve muhtemel antik Mısırlılar için “büyük yeşildi”.113

İlk bakışta Akdeniz’in kuzeyini dört büyük yarımada ve bunlar etrafındaki yavru denizler oluşturur. Bunlar İber yarımadası, İtalya yarımadası, Balkanlar ve Anadolu’dur.

Güneyde ise Kuzey Afrika, batı Akdeniz’i sıkıştırıp kuzey ile olan mesafeyi kısaltır.

Akdeniz, 2,5 milyon km2 yüzey alanına ve 4 milyon km3 su hacmine sahiptir.

Cebelitarık boğazıyla Atlantik Okyanusu’na bağlanan Akdeniz’in suları her yüz yılda bir yenilenir. 114

Akdeniz, çizmenin batısında Tiran Denizi, doğusunda Adriyatik ve bitmek bilmez hâkimiyet mücadelelerine sahne olan Ege Denizi’ni içinde barındırır.

Karadeniz’e açılan kapı Çanakkale boğazından, Kızıldeniz’e açılan kapı ise Süveyş kanalından geçer. Doğu Akdeniz’in kalesi Kıbrıs, Ege’nin güney sınırı Girit, Messina boğazının ayırdığı Sicilya, Korsika ve Sardinya adaları, son olarak da Balear adaları Akdeniz’in ulaşımına katkı sağlayan deniz üzerindeki basamaklardır.

İber yarımadasını boydan boya geçerek Akdeniz’e dökülen Ebro nehri, Fransa’dan geçen Rhone ve Adriyatik’e dökülen Po nehri kuzeyde; Nil nehri ise güneyde Akdeniz’i besler. Tuna ve birkaç Rus nehri de Karadeniz’e dökülerek dolaylı olarak “büyük denize” katkı sağlar. Akdeniz’in maruz kaldığı doğa şartları buradaki buharlaşmayı arttırmakta ve suyunu azaltmaktadır. Küçük besleyici kollar olan nehirler ve Ege Denizi vasıtasıyla burayı besleyen Karadeniz bu buharlaşmayı tolere etmek için yeterli değildir. Bu konuda Akdeniz’in en büyük destekçisi Atlantik Okyanusu’dur.

113 David Abulafia, The Great Sea A Human History of the Mediterranean, s.xxiii.

114 Rui Rosa, Anto´nio Marques and Maria L. Nunes, “Impact of Climate Change in Mediterranean Aquaculture”, Reviews in Aquaculture, 4, 2012:163-177, s.163.

Atlantik Okyanusu’nun bu katkısı Akdeniz’de oluşan akıntılar için ana unsur olarak ön plana çıkar. Cebelitarık boğazından itibaren Afrika kıyılarından doğuya doğru oluşan akıntılar İsrail ve Lübnan’da dönüş yaparak Kıbrıs etrafında, daha sonra Ege, Adriyatik ve Tiran Denizi etrafında döndükten sonra Fransa ve İspanya kıyılarını takip ederek Herkül sütunlarına geri döner. Akıntı hızının mevsimlere göre değişiklik gösterdiği Akdeniz’in bu hava şartlarında, Cebelitarık’tan Akdeniz’e duhul eden bir yelkenli, Afrika kıyılarını takip ederek az bir gayret sarf ederek uygun koşullarda Levant’a kadar gidebilir ve buradan yine aynı şekilde geri dönüş yapabilir.

Kış aylarında batı Akdeniz’de kuzey Atlantik iklimi, yaz aylarında ise Atlantik yüksek subtropikal115 etkindir. Anadolu’nun güneybatı kıyılarında yazların kurak geçmesine neden olan bu olgu azor yüksek basıncıdır. Akdeniz iklimi ılıman olarak bilinse de kış aylarında burada seyir yapmak kolay değildir. Kış aylarındaki nemli ve rüzgârlı havayı Provans vadilerine getiren karayeli, İtalya ve Hırvatistan’da bora takip eder. Fransa ve İtalya anakarasından Akdeniz’e doğru kış ve ilkbahar aylarında mistral eser. Sahra çölünden İtalya kıyılarına esen sıcak rüzgâr ise sirokko olarak adlandırılır.

Bu rüzgâr Akdeniz kıyılarına Sahra çölünün kızıl kumlarını taşır. Aynı doğrultuda Mısır’dan Akdeniz’e doğru hamsin rüzgârları eser. Mevsim geçişlerinde Akdeniz’de seyir yapmak özen gerektirir. Uygun rüzgârları yakalamak ve akıntı hesabı yapmak tecrübeli denizciler için seyir yapmayı kolaylaştıran etkenlerdi. Örneğin kış aylarında güneybatı Akdeniz’de kıyı seyri yapmak nispeten zordur. İtalya kıyılarından güneye doğru esen mistral kıyı seyri yapan gemiler için tehlikelidir. Oşinografik etüdü bilinmeyen veya az bilinen kıyılarda bu rüzgârın kıyıya savurduğu gemiler için sürpriz neticeler oluşabilmektedir.

115 Atmosferik yüksek basınç bandıdır.

Şekil 1: Akdeniz’de akıntı ve rüzgârlar116

116 David Abulafia, The Great Sea A Human History of The Mediterranean, s.xxiv-xxv.

Şekil 1’de Akdeniz’deki akıntı ve rüzgârlara yer verilmiştir. Koyu renk ile gösterilen rüzgârlar yazın, açık renk ile gösterilen rüzgârlar ise kışın etkin olmaktadır.

Denizciler için seyir tehlikeleri arasında yer alan med-cezir117 olgusunu Akdeniz özelinde görmek çok mümkün değildir. İklim doğudan batıya ılıman olarak görülür.

Güney kıyılarında bir miktar daha Sahra Çölü’nün getirisi olarak sıcaklık artışı mevcuttur. İklim ile beraber ekolojik sistem de Akdeniz tarihi boyunca tek tip bir sistem olarak ortaya çıkar. Yağışların baskın olduğu kış mevsimlerini, kurak yaz mevsimleri izler. Akdeniz’in genel görünümünde ılıman iklim hâkimdir.118 Akdeniz’in ortalama derinliği 1500 metredir.

Akdeniz kendisini tanıyan gemilere ve gemicilere tarih boyunca iyi davranmıştır. Gemiciler de bu denizin tehlikelerine maruz kalmamak için uygun rotalar ve mevsimleri keşfetmişlerdir. Bu sayede doğu ile batı, kuzey ile güney kavimleri ortak kültürde birleştiler. Akdeniz’in kendisi gibi kıyıları da gemicilere olabildiğince uygun koşullar sunardı. Gemi inşası için temel hammadde olan kereste kuzey ve doğu kıyılarda zengin, güney kıyılarda ise çoğunlukla yetersiz seviyededir.

Nil, Dicle ve Fırat nehirlerinde başlayan ilk deniz taşımacılığı Akdeniz’deki gemiciliğin arka planını oluşturdu. Müteakiben Ege Denizi’nde görülen gelişmeler nehirlerin bu alanda gösterdiği çabayı bir ileri seviyeye taşıdı. Buradaki gemilerde yelken ve kürek kullanılarak Akdeniz’in sularına kesin giriş yapıldı. Lübnan, Suriye ve Ege kıyılarının gemiciliğe olan yatkınlığı Akdeniz sularına giriş yapılan kapıların bu coğrafyalar olmasında etkili oldu.

Akdeniz’deki gemicilik alanında üstünlük mücadelesi cemiyetlerin konumlandıkları coğrafya ile yakından ilgilidir. Büyük Deniz’de yelken açan ilk

117Ay ile güneşin çekim etkisi ve dünyanın dönüşü sebebiyle kıyılarda su seviyesinde görülen değişikliklerdir.

118 Rui Rosa, Anto´nio Marques and Maria L. Nunes, “Impact of climate change in Mediterranean aquaculture”, s.163.

milletlerden itibaren üstünlük sürekli olarak el değiştirdi. Kıyıları gemi inşası için elverişli olan Fenikeliler bu avantajlı durumu ziyadesiyle iyi kullandılar. Roma ve Bizans Akdeniz’de hâkimiyet kurarken coğrafyanın getirdiği imkânlardan faydalandılar.

İtalya yarımadasının Akdeniz’deki rolü tarih boyunca farklılığını hissettirmiştir. Doğu ile batının kalbi buradadır. Roma buradan Akdeniz dünyasına hükmetti, sonrasında da İtalyan denizci devletleri para ve hâkimiyet için denizaşırı seferlerine bu sulardan çıktılar.

Gemi inşası için temel hammadde olan kereste Ege Denizi ve İtalya kıyılarında fazlasıyla mevcuttu. Akdeniz’e çağdaşlarından daha geç vakitte dâhil olacak İngiltere ve Hollanda’nın bu denizde gösterdiği başarının temel unsuru yine coğrafyalarının muazzam ağaç rezervine sahip olmasıdır.

Yüzyıllar boyunca her şey Akdeniz etrafında birleşti. Halkları birbirinden ayıran Akdeniz, ticaret rotaları oluşturulduğunda kavşak görevi yapmaya başladı. Müslüman Araplar İspanya’da, İtalyanlar doğu Akdeniz’de görülürken kültürlerin etkileşimi nebat, narenciye ve diğer emtianın uygun iklimde Akdeniz’in her köşesine yayılmasına vesile oldu. Braudel’in teşbihiyle “Akdeniz demek birbirine bağlı deniz ve kara yolları demektir, el ele vermiş, küçük, orta, büyük kentler ve yollar, bitip tükenmeyen yollar kısacası bir geliş gidiş, bütün bir ulaşım sistemi demektir.” 119

119 Fernand Braudel, Akdeniz Tarih, Mekân, İnsanlar ve Miras, s.52.