• Sonuç bulunamadı

Akademik Girişimcilik Çalışmanın Gerekçesi

Akademik girişimcilik çalışmanın gerekçesine bakarken, iki yönlü bir değerlendirme yapılmak istenmiştir. Öncelikli olarak, konunun teknoloji, inovasyon yolu ile yaratmış olduğu sosyal ve ekonomik faydadan yola çıkılarak, uygulamaya yönelik gerekçeleri sunulmuştur. İkinci olarak ise, teoride akademik girişimciliğin araştırılmasının mevcut durumu Türkiye açısından değerlendirilerek, gerekçelendirilmiştir.

Öncelikli olarak, teknolojik alandaki gelişmelere kısaca değinecek olursak, bir önceki bölümde de üzerinde durulduğu gibi Türkiye’nin 2016 yılı toplam yerli patent başvuru sayısı 6153 olmuştur (TPE, 2016a). Bilindiği üzere patentler, buluş sahibine üretmiş olduğu buluş konusu ürünü üretme, kullanma, satma gibi haklar verdiği bir belgedir ve lisanslama ile bu hakların bir veya birkaç bölümü satılabilir,

devredilebilir. WIPO’nun raporuna göre 2015’te dünyada toplam 2.9 milyon patent başvurusu yapılmıştır ve bunun %38’i Çin tarafından, %20’si ise ABD tarafından yapılmıştır (WIPO, 2016a). Bu rakamlara bakıldığında, Türkiye’nin patent konusunda hayli geride olduğu görülmektedir.

Yine benzer şekilde, Ar-Ge harcamalarının milli gelir içerisindeki payı, son dönemlerde %1’e ancak yaklaşmıştır. Bu değer, gelişmiş ülkelerin birçoğunda %2 ile %4 arasında değişmektedir (WorldBank, 2016b). Türkiye’de de bu değerin, 2023 hedefinde %3’e çıkarılması planlanmaktadır. Hatta bu değerin %2’lik kısmının ise özel sektör tarafından finanse edilmesi öngörülmektedir (BTYK, 2015: 3).

Bu verileri kısaca özetlerken asıl değinilmek istenilen konu, bilim ve teknoloji alanında buluş/icat sahipliği bakımından durumumuzun vasat görünümüne rağmen, aslında Türkiye’de bu konuların yasal olarak işlerliğini kazanmasının 16 yıllık bir geçmişe sahip olmasıdır. Türkiye aynı zamanda dinamik ve genç bir potansiyele sahip olduğundan, mevcut teşvik politikalarının uygulanması ve gerekli görülürse iyileştirilmesi ile daha ümit verici bir büyüme ivmesi yakalayabilecek durumdadır. Buluş ve icatlar, ülkelerin dünyaya kapılarını açmasının farklı yollarından birisidir. Ülkelerin sahip oldukları ticari sırların artması veya ürettikleri teknolojinin benzersizliği, onları diğer ülkelere göre bir adım öne taşımaya yardımcı olur.

Ayrıca, yüksek teknolojili ürünlerin, ithal edilir konumdan ihraç edilir konuma geçmesi, ülkelerin ekonomik göstergeleri açısından son derece önemlidir çünkü katma değeri yüksek ürünleri ihraç etmenin, yüksek getirisi söz konusudur (Sandu ve Ciocanel, 2014: 89). Türkiye de, bu açıdan, yüksek teknolojiyi ihraç eden konuma geçmek isteyen bir ülkedir. Dolayısıyla, bilimin üretildiği merkezler olarak üniversiteler ve araştırma merkezleri, Türkiye açısından ayrıcalıklı bir öneme sahiptir. İcatların, buluşların, benzersiz teknolojilerin, eşsiz markaların geliştirilebileceği yerler; üniversiteler, araştırma merkezleri ve Ar-Ge merkezleridir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, geleceğe yönelik teknolojik alanda üretilecek ekonomik faydaların yolu, bu saydığımız yerlerden geçmektedir.

Akademik bilim insanlarının mevcut görevleri –ki bunlar düzenli ders verme, bireysel araştırma ve varsa idari görevler şeklinde olabilir- onları daha üretken olmaktan veya bilimsel anlamda ilerlemekten alıkoyabilecek bazı engeller doğurabilirler. Ancak bugün, devletin bu konudaki mevcut politikaları, bu ve benzeri tüm engelleri ortadan kaldırmaya yönelik olarak atılmaktadır. Dolayısıyla bu çalışma, Türkiye’deki akademik bilim insanlarının -akademik girişimciliğin önünün açıldığı 15 yıllık süreç içerisinde- bilimsel üretkenlik ve girişimcilik konusunda geldiği noktayı değerlendirerek literatüre katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Bunu yapmaya çalışırken de, mevcut ekosistemin aktörler/uygulayıcılar tarafından değerlendirmeleri alınarak Türkiye açısından yolunda giden veya tıkanmış alanlar belirlenmeye çalışılacaktır. Akademik girişimcilik faaliyetleri sonucunda kurulan firmalar, Türkiye’nin dünya çapında sahip olabileceği patentleri, markaları, know- how’ları üretebilecekleri için akademik girişimcilik olgusunu irdelemek, uygulama bakımından son derece önemli olmaktadır.

İkinci olarak, akademik girişimciliğin teorik altyapısına değinilmek istenmektedir. Bu bakımından yapılacak bir değerlendirmede, öncelikli olarak girişimcilik olgusunun mevcut durumuna bakılacaktır. Yoksa girişimciliği anlamadan akademik girişimciliğe değinmek, Hamlet’i okumadan Shakespeare çalışmak anlamına gelebilir.

Bugün literatürde, çok çeşitli girişimcilik çalışmaları mevcuttur. Bunlar, cinsiyet farklılıklarından (Karabüber Kunday, 2008; Berglann vd., 2011; Humbert ve Drew, 2010) bölgesel veya ekonomik bazlı çalışmalara (Galindo vd., 2009: 66-68; Hellersttedt vd., 2014; Naude, 2013), hatta motivasyonel faktörlere yönelik çalışmalardan (Humbert ve Drew, 2010; De Silva, 2010; Chedli, 2016; Verheul vd., 2010; Kirkwood, 2009; Haseeb vd., 2016) kültürün girişimcilikle ilişkisine (Garcia- Ruiz ve Toninelli, 2010) ve örgüt ikliminin (Haseeb vd., 2016) ve çevresel faktörlerin (De Silva, 2012; Erdös ve Varga, 2010) etkilerine kadar uzanmaktadır. Literatürde özellikle son yıllarda kullanılan bir kavram olan “hibrit girişimci” yani karma girişimci de, girişimcilik alanının çeşitlerinden birini oluşturmaktadır. Tanım

olarak hibrit girişimci, maaşlı bir işe sahip olan kişinin ek olarak bir girişimcilik faaliyetinde bulunması anlamına gelmektedir (Folta vd., 2010: 254).

Akademisyenlik kariyerine devam eden bilim insanlarının araştırma sonuçlarını ticarileştirme yolunun açılması, akademisyenlerin de birer hibrit girişimci olduklarının göstergesidir (Indudewi, 2015). Hatta küresel arenada hibrit girişimcilik öylesine yaygındır ki, yeni bir girişimi başlatan bireylerin çoğunluğu, bu girişimi başlatırken aynı zamanda maaşlı bir işe de sahiptirler (Reynolds vd., 2004). Özellikle Avrupa ülkelerinde yaygın olan bu uygulama ile kişiler, sabit bir maaşın verdiği güven ile yan bir iş kurmakta daha özgür ve yaratıcı davranabilmektedirler (Viljamaa ve Varamaki, 2015: 930). Ancak, bu durumun önü Türkiye’de 2011 yılında çıkartılan 6111 sayılı Kanun ile açılmış, kamu görevi harici işlerde çalışanların, bir şirketin kurucusu, ortağı veya hissedarı olma durumu yasallaşmıştır (6111 Sayılı Kanun, 2011).

2011 yılında kanun ile desteklenerek önü açılan hibrit girişimcilik olgusuna göre, akademik girişimciliğin Türkiye’de yasal olarak faaliyeti daha önce de belirtildiği gibi 2001 yılındaki düzenlemelere dayanmaktadır. Bu bakımdan akademisyenler, hem akademik kariyerlerine devam edebilecekleri gibi hem de buluşlarını ticarileştirerek kendi firmalarının sahibi de olabilmektedirler. Girişimciliğin teşviki bakımından önemli olan bu durumun aşılmış olması, daha da olumlu katkıların önümüzdeki dönemlerde alınabileceğinin de bir göstergesidir.

Literatürde, akademik girişimcilik olgusuna kuramsal teori çerçevesinden bakan bazı çalışmaların temelinde, kurumsal özelliklerin değerlendirilmesi ele alınmıştır. Akademik girişimcilikte kurumsal özelliklerin (ekonomik, örgütsel, yasal, teşvik mekanizmaları gibi) nasıl bir etkiye sahip oldukları değerlendirilmektedir (Provasi ve Squazzoni, 2006; North, 1991; Yadolahi vd., 2014). Ayrıca, akademik girişimciliğin kavramsallaşmasına katkıda bulunan, mikro ve makro düzeylerin sentezini irdeleyen çalışmalar da mevcuttur (Wright, 2014; Organ ve Cunningham, 2011; Axler, 2015). Öte yandan, girişimcilik faaliyetlerinde üniversitelerin artık daha stratejik bir boyut kazanması ve doğal olarak geleneksel yapılarına, gelişmekte olan başka yapıların da eklenmesi söz konusudur (Siegel ve Wright, 2015). Yine, süreç

bakımından değerlendirilen akademik girişimciliğe ilişkin belli başlı aşamalar tayin edilmiştir (Wood, 2011).

Yabancı literatürde mikro düzeyde, özellikle bireylerin girişimci özelliklerinin belirlenmesine, fırsatları yakalama kapasitelerine yönelik normları, akademik özellikleri ve sosyal sermayelerine yönelik alanlardaki çalışmalar (Clarysse vd., 2011; Erdös ve Varga, 2010; Wright vd., 2004; Demirtaş, 2014), yerli yazında da bu ve benzeri çalışmaların sayısının artmasına yardımcı olmuştur. Ancak, özellikle makro düzeydeki kurumsal özelliklerin etkilerinin incelenmesi kapsamında yerli yazında yapılmış araştırma sayısı oldukça azdır. Bu çalışmada ayrıca, mevcut bu boşluğu doldurabilmek amacıyla, kapsamlı bir literatür taraması amaçlanmış, akademik girişimcilik olgusunu merkeze alarak ona etki eden unsurlarına ve onların etkinliğinin değerlendirilmesine yönelik bir çalışma ile yazına katkı yapılması amaçlanmıştır.

Son olarak, akademik girişimcilik, hem sosyal hem de ekonomik fayda yaratan bir olgudur. İstihdam yaratır, alanla ilgili eğitimlerin verilmesi ise farkındalığın arttırılmasına yardımcı olur. Mevcut kültürün inovasyona dayalı bir kültüre evrilmesi, üniversite iklimlerinin yenilikçiliği ve girişimciliği destekleyici yapısı ile teşvik mekanizmaları bilimsel bilginin ticarileştirilmesini hızlandırabilir. Ülkelerin, eşsiz teknolojik gelişmelere ulaşmasına katkı sağlar. Yoğun Ar-Ge çalışmaları ile ileri teknoloji üretiminin ve hatta ihracatının yolları açılarak, katma değeri yüksek ürünlerden elde edilen gelirlerin payı artar. En önemlisi, bu ve buna benzer direkt veya dolaylı olumlu etkilerinin kanıtlandığı akademik girişimcilik olgusunu araştırarak yerli alan yazınına sunmanın Türkiye adına faydalı olacağı inancı bu tezin hareket noktası olmuştur.