• Sonuç bulunamadı

1.7. AİLE İŞLETMELERİNDE MEVCUT STATÜLER

1.7.1. Aile Üyesi Olanların Üstlendikleri Statüler

Aile üyelerinin üstlendikleri roller, bireylerin ailenin bir parçası olmalarından dolayı elde ettikleri statülerinin gerektirdiği davranışları içermektedir. Bu açıdan bakıldığında aile üyelerinin üstlendiği statüleri girişimci, varis ve akrabalık statüsü şeklinde sınıflandırmak mümkündür.

1.7.1.1. Girişimci Statüsü

Kurucu ortak (girişimci) kavramının tanımlanması ile ilgili üç farklı yaklaşım söz konusudur. Bu yaklaşımlardan ilki girişimciyi davranışsal özellikler boyutundan ele alır. Davranışsal özellikler boyutundan girişimci “Dinamik, risk alan, yaratıcı, yenilikçi, vizyon sahibi, problemleri kolaylıkla çözümleyebilen ve önemsiz durumları önemli fırsatlara çevirebilen kişidir” (Schermerhorn, 1989: 10; akt. Gerber, 1996: 24). Girişimci (kurucu); belirli bir projeyi, girişimcilik anlayışına uygun olarak geliştirmek üzere gözler önüne seren ve tanıtan kişidir. Girişimciler

sadece üstlendikleri faaliyetlerle değil, bunun yanı sıra yüklendikleri riskler ve refah yaratmada hedefledikleri özel faaliyet ve yaklaşımlar ile de nitelendirilebilirler (Wickham, 2001: 7). Girişimci ile ilgili bir başka tanımlama da ekonomik değerlerin yaratılmasındaki rolüyle ilgilidir. Ekonomik değerleri yaratma boyutundan girişimci “Kendi bilgi ve yetenekleriyle birlikte mal ya da hizmet üretmek ve/veya pazarlamak amacı ile doğal kaynaklar, işgücü ve sermaye gibi üretim faktörlerini bir araya getiren, kar amacı güden ve zarar olasılığını göze alan kişidir” (Aytek, 1991: 10; akt. Karpuzoğlu, 2000: 23). Nitekim girişimci (kurucu); riskle karşılaşabileceği halde, fırsatları değerlendirerek belirsizlik altında büyüme ve kâra ulaşma amacıyla sermaye yaratabilmek için gerekli olan kaynakları toplayarak yeni bir iş ya da şirket kuran kişidir (Zimmerer ve Scarborough, 1998: 3). Özetle bu tanımlama girişimcinin üretim faktörlerini bir araya getirerek ekonomik değerler ürettiğini ve kar eden ya da zarara katlanan kişi olduğunu vurgulamaktadır (Johannisson, 1993: 120). Kuriloff ve Hemphill’e göre (1988: 521), girişimci “Bizzat işi yapan, geliştiren ve bağımsız hareket eden kişidir”. Görüleceği gibi son tanımlamanın temel noktası işi yapan kişi ile ilgilidir. Yani bir kişinin girişimci olarak kabul edilmesindeki temel noktalardan biri işi bizzat kendisinin yapması yani, bir başkasına karşı bağımlı olmamasıdır. İşletmenin faaliyet alanını, büyüklüğünü, kullanılacak teknolojinin türünü, mal ve/veya hizmetin kalitesini ve hedef kitleyi belirleyen girişimci, işletmenin bugününü ve geleceğini kendi düşünceleri ve değerleri doğrultusunda yönlendirir (Dikmen, 1990: 77).

1.7.1.2. Varis (Vekil) Statüsü

Varis, gelecekte girişimcinin yerini alarak işletmenin yönetim kurulu başkanı veya genel müdürü ünvanını alacak ve firmanın yönetiminde etkin rol oynayacak kişidir. Dolayısıyla aile işletmesinin devamlılığı açısından varisin doğru belirlenmesi ve seçilen varisin veya varis adaylarının, işletmenin geleceği göz önünde bulundurularak yöneticilik için hazırlanması ve eğitilmesi son derece önemlidir. Aile işletmelerinde varis seçimi, işletmenin geleceğini, sürekliliğini büyük ölçüde belirlediği için özen gösterilmesi gereken bir konudur (Karpuzoğlu, 2000: 34).

Uygulamada işletme sahibinin büyük oğlunun varis (vekil) olarak işletmeyi ele alacağı hükmü hâkimdir. Bazen aile meclisinde varislikle ilgili sorunlar çıkabilmektedir. Ailede erkek çocuk olmaması, birden fazla olması ya da kız çocuğun erkek çocuktan yaşça büyük olması veya yeterli bilgi, deneyim ve motivasyona sahip birden fazla aile bireyinin mevcut olduğu gibi durumlar sorunların meydana gelmesinde önemli etkenlerdendir. Bu gibi durumlarda işletmenin varis seçim stratejisi geliştirmesi ve seçilen varisin gerekli bilgi, beceri ve deyime sahip olabilmesi için kariyer planlamasının yapılması gereklidir (Karpuzoğlu, 2000: 35).

Aile işletmelerinde varis (vekil) seçim kriterleri gittikçe daha nesnel hale gelmektedir. Gizil vekilin sahip olduğu yeteneklerin aile işletmesinin stratejik planları için yeterli olup olmadığını değerlendirmek için şu ölçütler sıklıkla kullanılmaktadır: eğitim, teknolojik yetenekler, yönetim yetenekleri ve finansal yönetim yetenekleri. Bu ölçütler kadar önemli olmasa da yaş, cinsiyet ve doğum sırası ölçütleri de önemli olabilmektedir (Brockhaus, 2004: 167). Drozdow (1989), aile işletmelerinde en büyük erkek çocuğu vekil tayin etmeme yönünde giderek artan bir eğilim olduğunu belirtmektedir. Aile işletmesinde en uygun kişi olarak gittikçe daha yoğun bir şekilde bir kız çocuğu veya en küçük erkek çocuğu seçilmektedir. Chrisman, vd. (1998: 22-23), iş ile bütünleşme ve işe bağlılığın cinsiyet ve doğum sırasından daha önemli olduğunu savunmuşlardır. Sıklıkla en büyük çocuğun her zaman en iyisi olamayabileceği ve erkek çocukların kız çocuklardan daha iyi olması gerekmediği belirtilmektedir (Kaye, 1992: 240).

Longenecker ve Schoen (1978: 3), yönetimin devrinin, varisin çocukluğunda başlayan uzun bir süreç olduğunu ortaya koymuşlardır. Davis (1986), bir aile işletmesinin farklı kademeleri geçebilmesi için kişisel yeteneklerin ve organizasyonel gelişimin gerekli olduğuna inanmaktadır. Benzer olarak Handler (1992: 286), vekâletin birkaç adımdan oluşan bir süreç olduğunu öne sürmüştür. Lambrecht (2005: 275) çalışmasında, uygun varis belirlemede; hırs, motivasyon, ilgi alanı ve işletmede çalışıp çalışmama isteğinin çok önemli olduğu sonucuna varmıştır.

Aile işletmeleri ve yönetim vekâleti konularındaki yazın, varis ile devreden arasındaki ilişkinin süreç, zamanlama ve vekâletin başarısı açısından önemini vurgulamaktadır. Yumuşak bir vekâlet sürecinin yaşanması, devreden ile varis arasıdaki dayanışmaya bağlıdır (Handler, 1992; Hollander ve Elman, 1988: 150). Varis ile devreden arasındaki iyi kişisel ilişkiler, varisin iyi bir şekilde yetiştirilmesi ve geliştirilmesini kolaylaştıracaktır (Lansberg, 1988; Chrisman vd., 1998: 24). Eğer kurucu işletmenin aile içinde devam etmesi konusunda kararsız ise ya da varis, yönetimi devir alma konusunda isteksiz ise devir gerçekleşse dahi başarılı olamayacaktır (Birley, vd., 1999: 599).

Pek çok araştırmacı (Levinson, 1971; Grenier, 1972; Churcill ve Lewis, 1983; Schein, 1983; Kets De Vries, 1985; Dyer, 1986; Kaplan, 1987; akt. Brockhaus, 2004: 168) veya icra amiri (CEO) (Sonnenfeld, 1987), kurucuların (girişimcilerin) kurdukları veya çalıştırdıkları bir işi bırakmalarındaki güçlüğün, onların doğasında yer aldığını belirtmektedir.

Lansberg (1988: 123)’e göre kurucu, işletme üzerindeki kontrolünü kaybetmekten korkar ve şirketten ayrılmanın ailedeki rolünü de pasifleştireceğini düşünür. Ayrıca işletmedeki güç ve kimlik kaybı, toplumda da statü kaybı anlamına gelebilir. Ayrıca girişimcinin eşi de, kendi kimliğinde işletmenin rolünün büyük olması nedeni ile vekâlet planlaması sürecini geciktirmek ve mümkünse iptal etmek isteyebilir. Goldberg ve Woolridge (1992)’in araştırması, vekilin vekâlet sürecinin kontrolünü eline alması gerektiğini önermektedir. Aynı zamanda Shepherd ve Zacharakis (2000) de vekilin karar verme sürecinin önemi üzerinde durmuşlardır.

Kurumsal şirketlerin tercih ettiği ve Peter Drucker’in da önerdiği “aile dışı ve şirket dışından da uzmanların yardımını alarak bu seçimi yapmak” en iyi sonuç veren yöntemdir. Ancak bugüne kadar genelde uygulanan yöntem bizzat girişimcinin kendi görüşleri doğrultusunda veliahdını seçmesi olmuştur (Atılgan, 2003: 103).

1.7.1.3. Akrabalık Statüsü

Aile işletmelerinde, işletmenin aileyi etkilediği kadar aile de işletmeye etki etmektedir. Nitekim aile faktörü; ailenin sahip olduğu değerler, inançlar, ihtiyaçlar ve istekler şeklinde dinamik olarak kendini göstermektedir. Dolayısıyla aile içi ilişkiler, işletmenin geleceğini belirlemekte ve şekillendirmektedir. Bu açıdan bakıldığında akrabalık ilişkilerinin de işletmeye etki etmesi kaçınılmazdır. Akrabalık statüsü kurucunun yakınları olan kişileri ifade etmektedir. Bu kişiler kurucunun eşi, çocukları, annesi, babası, teyzesi, kuzenleri, yeğenleri ya da evlilik yoluyla aileye katılan herkestir. İşletmenin kurulduğu ilk yıllarda akrabalar arasındaki iş birliği işletmenin verimi üzerinde önemli etkilere sahipken, ilerleyen dönemlerde çatışma ortamı hazırlayabilir (Longenecker ve Moore, 1991: 125-126). Akrabalık statüsünde bulunan bu kişilerin işletmeye doğrudan etki etme süreci varis belirleme aşamasında gündeme gelmektedir. Potansiyel varis olarak ifade edilen bu kişiler yönetime aday olduklarından bu dönemde aile içi çatışmalara, kayırmalara (nepotizm) sebep olmaktadırlar. Bu durumu önlemek için daha önceden devir planı yapılarak, işlerin kime devredileceğinin belirlenmesi, bu kişinin eğitilmesi, geliştirilmesi ve tecrübe kazandırılması önerilmektedir (Birley vd., 1999: 600). Ayrıca zaman içerisinde (kurumun gelişip büyümesi ile) işletmede çalışmak ve yönetimde etkin olmak da önem kazanmaktadır. Yine işletme içerisinde yer alan akrabaların bulundukları pozisyonlar genellikle yetenek ve bilgiden ziyade kurucu-girişimciye olan yakınlık ya da verilen güvenle ilişkilidir (Longenecker ve Moore, 1991: 126).

Akrabalarla ilgili bir başka konu da akrabalardan bir kısmının etkin çalışmasına karşılık diğerlerinin "nasıl olsa işten atılmam" düşüncesinden yola çıkarak ara sıra işletmeye gelme ya da düşük kapasite ile çalışma yolunu seçmeleri gerçeğidir. Bu durumun sonucunda ücretleme ve terfi sistemlerinde bir adaletsizliğin yaşanması kaçınılmazdır. İşe uygunluktan ziyade girişimciye yakınlıkları nedeniyle belli pozisyonlara gelen akrabaların işin gerektirdiği nitelik ve bilgiye sahip olmaları için kurum içinde ve/veya kurum dışında kendilerini geliştirmeleri gereklidir. Çünkü ancak bu sayede işletme için yararlı olabilirler. Kurum içerisinde çeşitli nedenlerden dolayı istenilen başarıyı sağlayamayan veya aile ilişkilerini ön plana çıkaran bireylerin ise, kurum dışında çalışmaya yönlendirilmeleri önemlidir. Bu noktada

işletmenin kurumsallaşma düzeyinin yükseltilmesi açısından gerekli önlemlerin alınması ve kişilerin değil kurumların önemli olduklarının vurgulanması gereklidir (Karpuzoğlu, 2000: 46).