• Sonuç bulunamadı

2.2. Dini ve Etnik Yapısı

3.1.5. Muhammed Davud Han’ın Karşılaştığı Zorluklar

Muhammed Davud Han geldiği noktayı kendisi bile tahmin edememişti. İki grubun baskısı altında kalan Muhammed Davud Han’a bir taraftan dini hareketler baskı yaparken öbür taraftan ise, son dönemde dini hareketlere yumuşak davranmasından dolayı hükümet içinde komünist çizgisinde yakın olanlar tarafından baskı yapılmaktaydı. Solcu komünist yanlıların desteğiyle darbeyi başaran Muhammed Davud Han, ilk dönemlerde solcu subayların baskısı nedeniyle dini hareketler üzerinde baskıcı bir politika izlemiştir. Ancak dini hareketlerin güçlenmesiyle onlara karşı az da olsa yumuşak davranmaya başlamıştır. Ama bu sefer kendi hükümeti içinde baskılar artmıştır.

Dolayısıyla Muhammed Davud Han’ın son döneminde, eski dostları, yeni düşmanı olarak karşısına çıkmıştır. Din ve siyaset gerilimi içinde kalan Muhammed Davud Han rejimini ayakta tutmaya zorluk çekmeye başlamıştı. Yön değiştirmesi solcuların birleşmesine yardımcı olduğu gibi kendisine yönelik darbe planlarını da hazırlanmaktaydı. Bu dönemde “Solcu ADHP eskiden beri kendi aralarındaki anlaşmazlıktan dolayı iki fraksiyonda ayrılmıştı. Ancak 1977’nın Mart ayında iki fraksiyon resmi olarak birleştiklerini ilan etmişti. Aynı yılın Ocak ayında bir parti toplantısında, geleceğe dair programlar ve Muhammed Davud Han’ın bertaraf edilmesi konusunun da konuşulduğu öne sürülmüştü” (Bradsher, 1991, s. 54).

İlk dönemden beri, dinin gücünü arkasında alan dini hareketler ile gerginlik yaşayan Muhammed Davud Han, bu grupların güçlenmesiyle birlikte hükümeti de zayıflamaktaydı ve son dönemlerde hükümetini ayakta tutmaya zorluk çekmekteydi.

Dini hareketler her zaman tek başlarına iktidara gelmek isteyerek din değerleri doğrultusunda bir rejim kurmaya çalışmıştır. Fakat Muhammed Davud Han kendi ekonomik programların gerçekleştirmek için bütün engelleri kaldırmaya çalışmıştır. Bu engeller zaman zaman dini hareketler olmuştur. Dolayısıyla din ve siyaset gerginliğinin altında kalan Muhammed Davud Han kendi rejimini ayakta tutmaya zorluk çekmiştir.

“Sonuç itibariyle 27 Nisan 1978 yılında SSCB yanlısı solcular tarafından bir kanla darbe sonucu devrilmiş ve bütün ailesiyle Cumhurbaşkanlık sarayında darbeciler

tarafından öldürülmüştür. Yerini SSCB çizgisine yakın olan Afganistan Demokratik Halk Partisi bir sosyalist rejimle yönetime gelmiştir” (İlmi, 2011, s. 51).

3.2. Muhammed Davud Han’dan Sonraki Dönem; Sosyalist Rejimlerin Din ile Çatışması

Muhammed Zahir Şah’ın demokratikleşme döneminde (1963-1973) çıkan yasaya göre, siyasi partilere faaliyet hakkı tanınmıştı ve bu yasaya dayanarak 1965 yılında ADHP kurulmuştu. O günden beri faaliyet gösteren bu parti, bir darbe sonucu ülkenin yönetimini ele almıştı. Halk ve Parçam olarak iki fraksiyondan oluşan bu parti, komünizm çizgisine yakın olmuş ve iktidar döneminde bu ideolojiyi yaymak için kültürel ve sosyal politikalar izlemiştir. Muhammed Davud Han’a karşı birleşen bu iki fraksiyon, ADHP olarak yönetime geldiğinde, sosyalist bir rejim kurarak adını Afganistan Demokratik Halk Cumhuriyeti olarak değiştirmiş ve Partinin genel sekreteri Nur Muhammed Tereki20 başa geçmiştir. Çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda, böyle bir rejimi din ile gerginlik yaşayacağı ön görülmüştür.

ADHP’nin önderliğinde kurulan yeni rejim Marksist eğilimli ve SSCB çizgisine oldukça yakın olduğu biliniyordu. “Nur Muhammed Tereki da Afgan toplumda dinin ne kadar etkili olduğunu anlamıştı, bu yüzden ilk konuşmalarında din değerlerine saygı duyduğunu, ancak dini kullanarak ülkenin gelişmesinde engel olanların karşısında olduğuna da vurgu yapmıştır. İktidara gelir gelmez yeni reformlar getirmiş ve bu reformlar yüzünden toplum tarafından dine aykırı olduğu gerekçe gösterilerek tepki gelmiştir” (Bradsher, 1991, s. 77).

20 Tereki 1913’te Gazne şehrinde çiftçilikle uğraşan bir Peştun ailesinde dünyaya geldi. ADHP’nin kurucularından ve komünizm ideolojisiyle ilk tanışanlardandır. Komünizm ile alakalı makaleler yazmıştır.

1963’lerden sonra siyasi faaliyetlerine başlamıştır. Uyanık Gençler (ƻǛNJƺƵײַ Ɔ ljǃ) partisinin yayın organlarında Marksist ideolojisiyle ilgili makaleler yazmış ve o dönemin hükümetini eleştirmeye başlamasıyla siyasi alanda tanınmıştır. 1960’lerde, Marksist ideolojiyi bölgede yaymak amacıyla, SSCB tarafından kültürel politikalar izlenmiştir. Bu dönemde Afganistan gençleri içinde en parlağı olan Nur Muhammed Tereki bir grup gençle SSCB’yi ziyaret etmiş ve komünist Parti’nin üyeleriyle görüşmüştür.

Bu görüşmeden sonra ülkesine dönen Nur Muhammed Tereki, evinde bir toplantı yapmış ve ADHP’nin genel sekreteri olarak seçilmiştir. O günden sonra siyasi alanda faaliyetleri artmış ve çevresinde lider olarak tanınmıştır (Azimi, 1998, s. 203).

3.2.1. Yeni Reformların Din ile Çatışması

Muhafazakar Afgan toplumunda her zaman reformlar tepki görmüştür. Eğer bu reformlar din değerlerine aykırı olacak olursa direniş hatta savaşlar yol açabilecek bir duruma zemin hazırlanabilmiştir. Bu dönemde Nur Muhammed Tereki yönetime gelir gelmez yayınladığı ilk kararnamede kendisinin devlet başkanı sıfatıyla göreve başladığını ve ülkenin siyasi sisteminin değiştirildiğini belirtmiştir. “Kısa süre içinde ikinci bir kararname yayınlayarak eski rejimin bütün yasalarının iptal edildiğini belirtmiştir. Daha sonra yayınlanan altıncı ve yedinci kararnamelerle kadın-erkek haklarının eşit olduğunu, o zamanlarda evlilik masrafları çok ağır olmasından dolayı evlilik masraflarının az olması, zorla evliliğin yasaklanması, toprak alım satımına hükümetin çıkacak yasalarına göre gerçekleşeceğini, toprak sahiplerinin çiftçilerden kazanacakları karın kısıtlayacağını gibi reformlar yapmıştır” (Mısbah-Zade, 2009, s.

202).

Afganistan’ın politik hayatında bu yeni dönemde ordunun ve bürokrasinin desteğine sahip olan Nur Muhammed Tereki, gücüne güvenerek yeni reformları uygulamaya çalışmasıyla birlikte bu reformların din adamları tarafından din değerlerine ters olarak algılanmıştır. “Ayrıca uygulamaya çalışılan reformlar Afganistan toplumunun geleneksel ögelerini etkilemekteydi” (Mısbah-Zade, 2009, s. 203).

Muhafazakar toplumdan oluşan Afgan halkı için herhangi bir reformun kolaylıkla kabul edilmesi, özellikle SSCB çizgisine yakın olanlar tarafından uygulanmaya çalışılan bir reformun kabul edilmesi çok zor görülüyordu. “Çünkü toplumun çoğunluğu çiftçi olarak kırsalda yaşıyor ve geçmişten beri feodal bir şekilde yönetiliyorlardı” (Farhang, 2012, s. 868). Özellikle kırsal bölgelerde din adamları ve kabile reisleri halk tarafından çok saygı duyulmaktaydı. Herhangi bir reform bunların çıkarlarına ters düşerse, halkı merkeze karşı ayaklandırabilme gücüne sahiplerdi.

Bunun göstergesi olarak “reformların uygulamaya başlamasıyla birlikte sert tepkilerle karşılaşılmıştır. Çünkü reformların muhatabı genel olarak kırsal bölgelerde yaşayan çiftçiler ve kabile reislerinden oluşmaktaydı. ” (Azimi, 1998, s. 153). Söz konusu reformlar genel olarak çoğu insanın günlük hayatını etkilemekteydi. Evlilik meselesinden başlayarak toprak bölünmelerine kadar yeni yasalar çıkmaktaydı.

Kararname yayınlandıktan sonra toprak bölünmesiyle ilgili bazı değişimler getirmiştir. Afganistan’ın tüketici bir ülke olmasıyla birlikte ekonomisi yeraltı kaynaklarına ve ziraata bağlıdır. “Ülkenin kırsal bölgelerinde büyük toprak ağaları söz

sahibidir. Bu ağalar kendi kurallarına göre çiftçi çalıştırarak, onlara pay vermekteydi.

Ancak hükümetin yeni reformları onların kurallarına ters düşmüştür. Bu reformlara göre bütün çiftçilere eşit şekilde toprak dağıtılması gerekiyordu” (Farhang, 2012, s. 869).

Böyle bir dağıtım da din adamları ve toprak sahipleri tarafından dine aykırı olarak dolayısıyla Allah’ın kurullarına aykırı olarak yorumlanmaktaydı.

“Zenginlerin büyük toprak ağalarının topraklarının ellerinden alınarak fakir çiftçilere ve köylülere verilmesi, Tereki’nin bu konudaki kararı 1978 Kasım ayında yürürlüğe girmesinden sonra toprak reformları resmi şekilde başlamıştır” (Oğuz, 1999, s. 96). Ancak bu reformlar toprak ağaları tarafından din değerlerine aykırı olduğunu söylemişti. Kimin zengin kimin fakir olacağına Allah karar verecektir kulların karar vermesi Allah’ın kurallarına müdahale etmektir diyerek kendilerini savunmuşlardır.

Toplumun damarına dokunan ikinci reform ise evlilik konusu ve kadınlar için eğitimin zorunlu olması olmuştur. “Nur Muhammed Tereki toplumun geleneksel değerlerini göz önüne tutmayarak, kısa süre içinde reformlar getirmiştir. Halbuki böyle bir toplumda her şey dine göre değerlendirilmekteydi özellikle kadınlarla ilgili olan reformlar sert tepkiyle karşı karşıya kalmıştır” (Puyan, 2011).

“Sosyal alandaki reformlarından en önemleri kadın ve erkeğin bütün alanlarda eşit olması, kızların 16 yaşından küçük evlenmesinin ve evlendirilmesinin yasaklanması, Mehir parasının kısıtlanması ve bütün kadınlara yaşı ne olursa olsun köyde ve şehirde eğitimin zorunlu hale getirilmesidir” (Farhang, 2012, s. 866). Bu reformlar muhafazakar tabakanın tepkisine neden olmuştur.

Sosyal alandaki reformlarda evlilik hakkında din adamları tarafından ciddi tepkiler gelmiştir. Bunlara göre yaş sınırlanması dine aykırı olarak yorumlanmıştır.

“Çünkü İslam dinine göre çiftlerin evlenme çağına gelmesi evlenmek için yeterli değildir. Reşit olmaları şarttır. Reşit işlerini düzgün yürüten, malını iyi koruyan, gereksiz harcama ve israftan sakınan kişidir” (Bayındır, 2013). Ancak reşitlik çağı bölge ve toplumlara göre değişmektedir. Bu değişmekte olan durum, Afgan toplumu için de geçerlidir. Hükümet toplumun düzeni için bir yasa çıkarırken, bu yasa din değerlerine ters düşmüştür. Kimin ne zaman evlenmesine Allah karar verecektir, kulların bu kuralların değiştirmesine hakkı yoktur, gibi yorumlar din adamları tarafından ortay atılmıştır.

Küçük yaşlarda evlilik ve kız tarafının büyük miktarda para istenmesi gibi konular Afganistan toplumunda yaygın konulardır. Dahası halk bunu bir ailevi mesele olarak görmektedir. “Fakat hükümetin böyle konularda yasa çıkarması ve uyumayanları

hapse atması gibi girişimler, toplum tarafından sert tepki görmüştür. Bununla birlikte birden fazla kadınla evlenme özellikle kırsal bölgelerde yaygındır. Zengin olanlar birden fazla kadınla evlenebilirken hükümet tarafından bu durumun yasaklanması bu kişiler tarafından dine aykırı olarak gösterilmiştir” (Puyan, 2011).

Tepki gösterilen başka bir konu ise kadınlara zorunlu eğitim meselesi olmuştur.

Hükümet bir program çerçevesinde hemen hemen her yerde okuma yazma kursları açması büyük tepkilere neden olmuştur. Muhafazakar toplumda eşlerin ve genç kızların evden çıkmaya izinleri yokken hükümetin bir yasa çıkararak onları evden çıkartmakla kalmayıp erkeklerle aynı alanda çalışma ve okuma yazma öğrenmesinin önünü açması büyük bir olaydır. Bu tür reformlar daha önceden Orta Asya ülkelerinde Ruslar tarafından uygulanmıştır. Yeni kurulan rejim de SSCB çizgisine yakın olduğu için bu reformların Müslüman olmayanların planı olduğu gibi yorumlar öne sürülmüş ve tepki gösterilmiştir (Farhang, 2012, s. 870).

Nur Muhammed Tereki’nin bu reformları yüzünden muhafazakar kesimle birlikte siyasal alanda aktifleşen dini hareketlerle karşı karşıya gelmiş durumdaydı. Bu reformlardan dolayı ortaya çıkan isyanları bastırmak için şiddet kullanan Nur Muhammed Tereki otoriter bir yönetim kurmaya başlamıştı. Bu yüzden Afganistan’daki dini hareketler Nur Muhammed Tereki rejimini devirmek için silahlı mücadeleye karar vermiştir. Değişik bölgelerden hükümeti tedirgin edecek derecede isyanlar ve ayaklanmalara başlamaktaydı.

3.2.2. Din Çatısı Altında Hükümete Karşı Direniş

Uygulanmaya çalışılan reformlar din adamları, toprak sahipleri ve siyasal alanda aktif olan dini hareketler tarafından dine aykırı olduğu gerekçesiyle hükümete karşı eylemler ülkenin batısında başlamıştı. “İran ile sınırdaş olan Herat ilinden başlayan protesto eylemleri kısa sürede direnişe dönmüştür” (Lebib, 2015). Aynı dönemde İran devrimi de gerçekleştiği için Afganistan’daki dini hareketler de, çok yakından etkilenmiş durumdaydı. İran’da bir teokratik rejiminin kurulması Herat halkının direnmesine neden olmuştur. “Din adamları da hemen hemen her gün hükümet programlarının din karşıtı olduğunu tebliğ etmekteydi. İran’dan bir grup Müslüman sınırdan geçerek halkın hükümete karşı direnişinde etkili olmuştur. Bu dönemde hükümet yetkilileri programlarını uygulamaya çalışırken, halkın büyük tepkisiyle karşı

karşıya kalmış ve halk devlet kurumlarına hücum ederek hükümet görevlilerini öldürmüştür” (Gerardet, 1985, s. 24).

Bu dönemden sonra her gün din adamları gözaltına alınmış ya da kaybolmuştur.

“Bu olaylara büyük tepki gösteren halk gün gittikçe hükümete karşı direnmekteydi.

Hükümete programları uygulamak için okuma-yazma kurslarına kızların gelmesi yönünde baskı yapmaya devam ederken, aynı bölgede toprakların bölünmesinden dolayı mutsuz olan halk, hükümetin programlarına muhalefet göstererek, hükümet tarafından gelen toprak belgelerini yırtıp atmışlardır” (Lebib, 2015). Belgeleri yok edenler ülkeye ihanet suçuyla idam edilmiş bölgede bir anarşinin artmasına neden olmuştur. Böylelikle din çatısı altına toplananlar ya da dini hareketler liderliğindeki halk ile hükümet arasında sıcak çatışma başlamıştır.

Muhammed Davud Han döneminde Pakistan’sa sığınan dini hareket önderleri anarşik durumdan faydalanarak ülkeye dönmüş ve bütün halkı birlik olmaya davet etmişlerdir. Aynı zamanda din adımları da camilerde hükümetin yasalarının din karşıtı olduğu anlatmaktaydı. Afgan tarihçisi Muhammed Sıddık Farhang’ın da belirttiği gibi

“köylerden gelen gruplarla birleşen Herat’daki kitleler ellerinde ne varsa sokaklara çıkarak devlet kurumlarına doğru yürümeye başlamıştı. Büyük bir toplum dinlerini savunmak amacıyla hükümet ile karşı karşıya gelmiş ve çatışma sonucu çok sayıda sivil halkın hayatını kaybetmiştir” (Farhang, 2012, s. 892).

Reformlar yüzünden dini savunanlar ile hükümet arasındaki son çatışmadan sonra, hükümet programlarını uygulayamaz hale gelmiştir. Reformlar din adamları tarafından din karşıtı olarak yorumlandığı için halk hükümete karşı direnmekteydi.

Dolayısıyla din ile siyasetin sıcak çatışmasının başlamasıyla, 1979 yılının başlarında çatışmalar şiddet kazanmaktaydı. “Durum gittikçe korkunç hale gelmiş yeni kurulan rejim dini hareketlere karşı ayakta durmakta zorluk çekmekteydi. Aynı yılın Mart ayında bazı bölgelerin hükümetin kontrolünden çıkmasıyla Nur Muhammed Tereki, Kabil’deki rejimi ayakta tutabilmek için SSCB’den yardım istemiştir” (Tenin, 2005, s.

263).

Nur Muhammed Tereki’nin yardım isteği üzerine Rus orduları Afganistan’a gelmiş ve güçlerin desteğiyle Kabil rejimine karşı direnişler susturulmuştur. Ancak çatışma sonucu çok sayıda sivil halk canından olmuş ve rejim karşıtlarının sayısı buna rağmen giderek artmıştır. Beş günlük çatışmadan sonra, hükümet tekrar kurumlarını kontrol altına almış, ama programlarını tekrar gözden geçirmek zorunda kalmıştır. Bu

dönemden sonra direnişçiler gelecekte büyük direnişlere yol açmaması için birer birer gözaltına alınıp kaybolmuşlardır (Lebib, 2015).

Reformlar yüzünden başlayan ikinci büyük direniş ülkenin güneydoğu bölgelerinde patlak vermiştir. Pakistan’a yakın olması ve buradaki İslami hareket liderlerinin desteğiyle büyük bir direnişe için hazırlık yapılmıştır. Her gün ülkenin bir köşesinde bir direniş ve savaş haberi merkeze ulaşmaktaydı. Olayların önünü alamayan Nur Muhammed Tereki rejimi sarsılmaya başlamıştı. Olaylar yavaş yavaş uzak bölgelerden, merkeze taşınıyordu. Kabil’de olası bir ayaklanmanın önünü almak için, camiler üzerindeki kontrol iki kat artmış ve merkezde de din adamları gözaltına alınmaya devam etmiştir (Andışmand, 2004, s. 75).

İlk dönemlerde Nur Muhammed Tereki’nin getirdiği reformlarda ilk tepkiler uzak bölgelerden, özellikle topraklarıyla ilgi yasalarından dolayı çiftçilerden gelmişti.

Kadınlarla ilgili yasaları ise bütün muhafazakar halkın tepkisini neden olmuştu ve büyük direniş ile karşı karşıya kalmıştı. Ancak İran’da Şii bir rejim iktidara gelmesi Afganistan’ın merkez bölgelerinde yaşayan Afgan Şiileri de etkisi altına almış ve hükümete karşı ayaklanmasına yardımcı olmuştur. “Uzak bölgelerde hükümet ile hükümet karşıtı arasında savaş devam ederken, Kabil’de Şii din adamları, kendi aralarında toplanarak, hükümete karşı direnişe geçme kararı almışlardır” (Mısbah-Zade, 2009, s. 226). Bu dönemde de Nur Muhammed Tereki, Herat’daki gibi, din adamı gözaltına alarak hapse atmıştır.

Afganistan toplumunda din adamları halk tarafında saygı duyulan insanlardır.

Böyle durumlarda din adamları gözaltına alınınca halkın büyük tepkiyle karşılanmıştır.

Bu tutuklamalardan hoşnutsuz olan Sünni ve Şii halkı hükümete karşı direnişe hazırlık yapmaktaydılar. Böylece rejim ülkedeki bütün din adamlarını karşısına almıştır.

Afganistan gibi muhafazakar bir toplumda dini karşısına alan rejimin ayakta durması oldukça güçtür.

Din ve siyaset arasındaki gerginlik sonucu ortaya çıkan direnişler, hükümeti zayıflatmıştı. Bunlarla birlikte hükümet içindeki bazı anlaşmazlıklar da rejimin ayakta kalmasını engellemekteydi. Direnişlerin önünü alamayan Nur Muhammed Tereki her taraftan baskı altındaydı ve rejimi sarsılmış durumdaydı.

“Bu dönemde hükümet içindeki en etkililerden biri olan Hafizullah Emin21, durumdan faydalanarak devreye girmiştir. 14 Eylül 1979 yılında Emin ile Tereki arasında ufak bir çatışma çıkmıştır. Bu çatışma sonucu Tereki devrilmiş ve Emin iktidara ele geçirmiştir” (Tenin, 2005, s. 271). Böylelikle ADHP önderliğindeki sosyalist rejimin ilk hükümeti getirdiği reformlar yüzünden devrilmiştir. Aynı partinin ikinci önderi Hafizullah Emin iktidar gelmiştir.

Hafizullah Emin ülkenin anarşik durumundan faydalanarak, bir darbe sonucu iktidara gelmiştir. Ancak İktidara geldiğinde, din ile siyaset gerginliğinin en sıcak dönemleri yaşanmaktaydı. “Ayrıca Hafizullah Emin’e iki grup muhalefet oluşmuştu, biri önceden var olan dini hareketler ikincisi ise parti içinde Nur Muhammed Tereki yanlılarıydı. Yeni kurulan rejim de eski rejimin politikasından farklı bir yöne sapmamıştır. Dolayısıyla dini hareketler ve reformlardan hoşnut olmayan halk açısından değişen bir şey yoktu. Ancak Hafizullah Emin eski reformların uygulanmasını durdurdu ve Nur Muhammed Tereki’den farklı olarak SSCB’ye çok fazla yakınlaşmamaya çalıştı” (Farhagn, 2012, s. 919). Bu yüzden SSCB’den Nur Muhammed Tereki gibi destek görmemiştir.

Dini hareketler uzak bölgelerden merkeze doğru her gün ilerlemekteydi. Parti içinde de bir anlaşmazlık ortaya çıkmıştı. Bu durumdan faydalanan dini hareketler her gün bir adım ileri gelmekteydi. Hafizullah Emin bir yardım arayışına çıkmıştı. Dini hareketlerin ülke dışındaki merkezi Pakistan olduğu için Hafizullah Emin Pakistan ile ilişkiler kurmaya çalışmış ve dini hareketleri yatıştırmak için bir koalisyon hükümet kurmayı önermiştir” (Azimi, 1998, s. 212).

Dini hareketler Hafizullah Emin’in önerisini ret etmiştir. Bu yüzden Hafizullah Emin’in hükümeti iktidara gelir gelmez ayakta kalmakta zorluk çekmiştir. Bu dönem Soğuk Savaş’ın sıcak dönemlerine geldiğinden SSCB dini hareketlerin iktidara gelmesini, dolayısıyla ABD destekli bir rejimin kurulmasından tedirgin olduğu için Afganistan’ı işgal etmeye karar vermiştir. “27 Aralık 1979 tarihinde Rus askeri uçakları

21 1929 yılında Kabilin yakınlarında Pagman şehrinde Peştun bir ailede dünyaya geldi. Kabil üniversitesinde eğitim bölümün bitirdikten sonra, Kabilde öğretmen olarak göreve başlamış ve bu sırada öğrencileri arasından bir grup seçerek onarla kendi siyası düşünceleri anlatmaya başlamıştır. 1957 yıllında ABD burslu olarak yüksek lisans yapmaya gitmiş ve yüksek lisans araştırmasını bitirdikten sonra tekrar Kabile dönüp öğretmenlik görevine başlamıştır. Bu dönemde Nur Muhammed Tereki ile tanışmış ve ADHP’ne üye olmuştur. 1964 yıllında Pagman şehrinin millet vekil adayı olarak seçime girmiş ama seçimi kazanamamıştır. Bu dönemden sonra siyası alanda faaliyetlerini ADHP çerçevesinde hızlandırmış ve kısa sürede Nur Muhammed Tereki’ni yakın arkadaşı olarak Partini yüksek mevkilerinde görev yapmıştır. İkinci kez millet vekil adaylığı koymuş ve bu sefer seçimi kazanarak Parlamentoya girmiş ve Parlamento’da eleştirisel konuşmalarıyla ülke çapında tanınmış biri olmuştur (Azimi, 1998, s. 223).

Kabil ve Bagram hava üslerine inmiş ve Afganistan resmen SSCB tarafında işgal edilmiştir. Rus ordularının Kabil’e gelmeleriyle, ADHP’nin bir diğer önderi olan Bebrek Karmal22 SSCB’nin desteğiyle bir darbe sonucu Hafizullah Emin bütün ailesiyle öldürülmüş ve iktidara gelmiştir” (İlmi, 2011, s. 57). Böylece dini hareketlerin baskısıyla 100 gün içerisinde Hafizullah Emin’in hükümeti zayıflamıştı. Bu durumdan faydalanarak Karmal SSCB’nin desteğiyle iktidara geçmiştir

3.2.3. Cihat Çağrısı ve Dinin Birleştirici Gücü

Bebrek Karmal, ADHP’nin önderliğini yapan, Sosyalist rejimin üçüncü önderi olarak yönetime gelmesiyle birlikte SSCB Afganistan’ı işgal etmiştir. Önceden var olan dini muhalefet Rusların işgaliyle sıcak çatışmaya dönmüştür. Bütün bölgelerden dini hareketler tarafından cihat çağrısı yapılmıştır. Bunun üzerine yabancı ülkelerden Allah yolunda savaşmak amacıyla Afganistan’a gelenlerin sayısı gün geçtikçe artmıştır. Din adamları ve dini hareketlerin önderleri yeni kurulan sosyalist rejim dini pasifleştirmekle

Bebrek Karmal, ADHP’nin önderliğini yapan, Sosyalist rejimin üçüncü önderi olarak yönetime gelmesiyle birlikte SSCB Afganistan’ı işgal etmiştir. Önceden var olan dini muhalefet Rusların işgaliyle sıcak çatışmaya dönmüştür. Bütün bölgelerden dini hareketler tarafından cihat çağrısı yapılmıştır. Bunun üzerine yabancı ülkelerden Allah yolunda savaşmak amacıyla Afganistan’a gelenlerin sayısı gün geçtikçe artmıştır. Din adamları ve dini hareketlerin önderleri yeni kurulan sosyalist rejim dini pasifleştirmekle