• Sonuç bulunamadı

1.3. Çalışmanın Yöntemi

2.1.2 Afganistan’ın Bağımsızlığı

Afganistan bir devlet olarak sınırları 19. yüzyılda tespit edilmişti, ancak 1919’a kadar bağımsız bir ülke olarak hiçbir devlet tarafında tanınmamıştı. Dolayısıyla bu döneme kadar büyük Britanya tarafından yönlendirilmekteydi. Son dönemlerdeki iç huzursuzluk ve büyük Britanya’nın zayıflaması Afganistan’ı bağımsızlığını kazanması zemin hazırlamıştır. Bunun üzerine Habibullah Han’ın oğlu Emanullah Han liderliğinde bir grup Afgan ülkenin bağımsızlığını kazanmak amacıyla yola çıkmıştır. Ayrıca bu döneme Habibullah Han’ın öldürülmesi başka bir iç huzursuzluğa neden olmuştur.

7 Osmanlı döneminde Türkiye’de bulunmuş olup açık fikirli ve yazardır. Aynı zamanda Emanullah Han’ın kayınpederidir. Birinci dünya savaşının başlamasıyla Afganistan’a dönüp Habibullah Han’ı Osmanlı tarafında savaşa girmesine teşvik etmiştir (Farhang, 2012, s. 464).

“Habibullah Han’ın suikastla öldürülmesinin ardından, politik olarak birbirine rakip olan iki grup arasında kısa bir mücadele dönemi yaşanmıştır. Bunların başında muhafazakar görüşün önderi kardeşi Nesrullah ile milliyetçi reformcuların önderinin oğlu Emanullah Han çıkıyordu” (Köçer, 2009, s. 81). İki grup da Habibullah Han’ın İngiliz yanlısı politikasına karşı ve Afganistan’ın bağımsızlığını kazanması için aynı fikri paylaşıyordu. Fakat Emanullah Han, okumuş, dünyadaki gelişmelerden haberdar, reformcu ve demokrat düşünceli bir şahıs olduğu için bağımsızlık zamanını iyi yorumlamış ve bu konuda ısrar etmiştir. Nesrullah Han ile arasındaki kısa süreli mücadeleden sonra “24 Şubat 1919’da Kabil’de Afganistan’ın tümüyle bağımsız bir ülke olduğunu ve bundan sonra iç ve dış meselelerinde özgür davranacağını ilan etmiş ve ülkeye yeni reformlar getireceğine dair söz vermiştir. böylece Afganistan’ın bağımsızlığı ilan edilmiştir” (Tenin, 2005, s. 35). “İngilizler duruma müdahale etmelerine rağmen I. Dünya Savaşından yıpranmış olan İngiliz ordusu ile Afgan ordusu arasında ufak çaplı bir savaş yaşanmasının ardından, 8 Agustus 1919’da şimdiki Pakistan toprakları içinde yer alan Ravalpindi’de bir anlaşma imzalayarak Afganistan’ı bağımsızlığı tanımıştır” (Andışmand, 2009, s. 50).

Afganistan bağımsızlığı kazanması ile birlikte ülkeyi hızla modernleştirmeye çalışan Emanullah Han, modernleşme çabalarında örnek olarak özellikle Türkiye’ye yönelmiştir. Afgan ordusunun eğitmek için Atatürk, Afganistan’a subaylar göndermiştir. Türk ve başka yabancı uzmanların yardımı ile yeni yasalar ve reformlar çıkarmaya başlanmıştır. Reformlar bir süre sonra bazı kabile reisleri ve ruhani liderlerin çıkarları ya da düşünceleri ile çatışmıştır. Reformları dine aykırı gösterilerek ayaklanmalar başlamıştır.

Emanullah Han’ın gerçekleştirdiği reformlar din değerleriyle çatışması, din adamlarıyla iktidar arasında bir süre gerginlik yaşanmasına neden olmuştur. Bu reformlara değinmek gerekirse en önemlisi Afganistan’da ilk kez ǀ NJƶƝ ҖƵǃə ẮƃǛƃǚ ǀ ƹǛƾƹǛƚƽ ƻǛҚƄƽǛƤƧǚ (Afganistan Devletinin Esasi Nizamnamesi) adında anayasa çıkartılmasına ön ayak olmasıdır. Ekonomik alanda ise Afganistan ve Avrupa ülkeleri arasında özellikle Almanya ile ticari ilişkiler başlamıştır. Bu alışveriş o gün için küçük hacimde olsa da, ülke ticaretinin Hindistan ve Rusya tekelinden kurtardığı için büyük bir önem taşımaktaydı. Sosyal alanla ilgili reformlarında ise kılık kıyafete geniş yer verilmiştir.

Erkeklerde Avrupa tarzı kıyafet giyinme, kadınlarda ise peçelerini açma zorunluğu getirilmiştir. Reformların bir kısmı da eğitim alanında gerçekleşmiştir. Ülkede farklı illerde okullar açılmıştır, ayrıca bu dönemde ilk kez kızlar için ortaöğretim okulları

açılmıştır. Dünya görüşü geniş olan Emanullah Han, gelişmiş ülkeler ile kültürel bağlar kurmuş ve Afganların eğitimi için yurtdışından eğitimciler davet etmiştir (Yılmaz, 2010, ss. 159-161).

Emanullah Han Avrupa ile ilişkileri iyi tutmaya çalışırken Rusya’ya da yakınlaşma politikası izlemiştir. “1921 yıllında SSCB ile dostluk anlaşma imzalayan Emanullah Han, Rus danışmanlarının Afganistan’a gelmelerine izin vermiştir. Böylece İngilizlerden nefret eden Afgan halkı arasında komünizm ideolojisi yayılmaya başlamıştır” (Mısbah-Zade, 2009, s. 96). Emanullah Han dünyaya açılmak için dış ülkeleri ziyaret etmeye başlamıştır. “1927 yıllında, Avrupa gezisinde hanımı Melike Süreyya’nın örtüsüz olması tepkilere neden olmuştur. Avrupa kültüründen fazlaca etkilenip kadınların Kabil’de örtülü olarak sokaklara çıkmalarını yasaklaması, Cuma yerine Perşembeyi tatil ilan etmesi gibi yeni reformlar, halkın ayaklanmasına zemine hazırlamıştır” (Mısbah-Zade, 2009, s. 97). Bu reformlardan sonra Emanullah Han dinsizlikle suçlayan bir grup Kabil’e doğru yürüyüp savaş ilan etmiştir.

Bu dönem Afgan siyasetinde çok önemli bir dönem sayılmaktadır. Çünkü ilk kez Ruslar yasal bir şekilde Afganistan toprakları içinde bulunurken aynı zamanda modern reformlara karşı dini tepkiler az da olsa görülmeye başlamıştır. Dolayısıyla bu dönemde Ruslar komünist ideolojiyi yaymak amacıyla bazı politikalar izlerken, dini hareketlerin temelinde İslami ideolojiyi yaymak ve modern reformlara karşı durmak vardı.

Reformlara karşı direnişler sürerken Emanullah Han dini hareketlerin baskısı üzerine istifa etmiştir. Afganistan bağımsızlığını kazanmasından sonra az da olsa ilk kez din faktörü Afgan siyasetinde etkin olmaya başlamıştır.

Bu dönemden sonra Habibullah Kalakanı ve Muhammed Nadir Şah yönetimleri Afgan siyasetini şekillendirmiştir. Burada öne çıkan din faktörüdür. Adı geçen yöneticiler hep din için savaştıklarını, dine saygılı, İslam esaslarına uygun bir rejim kuracaklarına dair sözler vermişlerdir. Dolayısıyla Afgan siyasetinde dinin etkisi kendisini göstermeye başlamıştır. “Bu döneme damga vuran olaylarından biri de göreve gelen Muhammed Nadir Şah’ın yönetiminin dördüncü yılında Şii bir Hazara8 olan Abdul Halik adlı öğrenci tarafından mermiyle vurularak öldürülmesidir. Abdul Halik Gulam Nabi Çarhi’nin9 ailesi tarafında bu iş için görevlendirildiği söylenmesi olayın

8 Hazarlar ile ilgili detaylı bilgi etnik yapısı kısmında verilecektir.

9 Gulam Nabi Çarhi, Muhammed Nadir Sah tarafından idam edilmiştir. Çarhi Emanullah Han’ın müttefiklerinden biri sayılmaktaydı. Muhammed Nadir Şah yönetime geldiğinde Emanullah Han ile birlikte Muhammed Nadir Şah eleştirmekteydi (Tenin, 2005, s. 72).

siyasi boyutunu da ortaya koymaktadır” ( Mısbah-Zade, 2009, s. 101). Bu durum aynı zamanda etnik gruplar arası anlaşmazlıklar için de örnek teşkil etmektedir.

Muhammed Nadir Şah’ın ölümünden sonra Muhammed Zahir Şah 19 yaşında göreve başlamıştır. Genç ve tecrübesiz Şah’ın ülkeyi yönetmesi Muhammed Nadir Şah’ın ailesi tarafından imkansız gibi görünüyordu. Bunun üzerine amcası Haşim Han’ın başbakan olarak göreve başlamasıyla çok yavaş adımlarla ilerlemeye devam etmiştir. “Merkeze uzak ve sınır boylarında yaşayan aşiretler, otorite tanımaz hale gelmiştir. Bu durumu önlemek için bir yandan modernleşme ve merkezileştirme devam ettirirken öte yandan sınırlarda bir takım düzenlemelerde getirilmiştir” (Yazıcı, 2010, s.

228). Böylece Muhammed Zahir Şah, Şah ve amcası başbakan olarak göreve başlamıştır. Fakat Muhammed Zahir Şah, ilk dönemlerde tecrübesiz olduğundan dolayı ülke, amcası tarafından yönetilmiştir.

Dış siyasette, Doğu Bloku ile Batı Bloku arasında denge politikası izlenmiş ve II. Dünya Savaşı başlar başlamaz Afganistan tarafsızlığını ilan etmiştir. “Fakat Durand Hattı’nın güney ve güneydoğusunda bırakılan ve o günden bugüne Afganistan’ın en büyük ve en ıstıraplı problemi olan Afgan kabileleri, II. Dünya Savaşı başlarında yeniden İngilizler aleyhine başlattıkları isyanlar, Afganistan’ın İngiltere ile olan ilişkisini tehlikeli bir sayfaya sokmuştur” (Saray, 1997, s. 218). Ancak başbakanı Haşim Han bölgeye maddi ve manevi baskı yaparak, daha kötü sıkıntılara yol açmadan olayı kapatmıştır.

Bu dönemde Muhammed Zahir Şah genç olmasından dolayı ülke siyasetinde karar verici başbakanı Haşim Han idi. Ancak Haşin Han’ın sağlığının bozulması üzerine görevinden ayrılmasıyla yerin kardeşi Şah Mahmut geçmiştir. “Şah Mahmut abisinden farklı olarak II. Dünya Savaşından sonra yeni dünyanın lideri olarak ortaya çıkan ABD ile ilişkilerini geliştirmiştir. Bunun üzerine ABD, Afganistan’a yardım etmiştir.Afganistan-ABD ilişkisinden tedirgin olan SSCB de, Afganistan’a olan ilgisinden vaz geçmeyerek yardım etmeye devam etmiştir” (Farhang, 2012, ss. 661-663).

Dolayısıyla bu dönemde Rus-İngiliz rekabeti azalırken ABD’nin bir süper güç olarak ortaya çıkmasıyla yeni rekabet SSCB-ABD arasında başlamaktaydı. Aynı dönemde Afganistan’ı yakından etkileyen olaylardan biri de “İngilizlerin Hindistan’dan çekilme kararı ve 1947 yıllında Pakistan, Hindistanlı Müslümanlardan uluşan yeni bir devlet olarak ortaya çıkması Afganistan’ı çok yakından etkilenmiştir” (Tenin, 2005, s.

92). Afganistan’ın iç ve dış siyaseti için yeni bir dönem açılmıştır ve iki ülke arasındaki

anlaşmazlıklar ve sınır sorumu bu güne kadar devam etmektedir. “İki ülke arasındaki problemler sürerken Şah Mahmut başbakanlık koltuğundan istifa etmesiyle, Muhammed Zahir Şah’ın kuzeni Muhammed Davud Han başbakanlık koltuğuna gelmiştir. Peştun Milliyetçiliğini savunana Muhammed Davud Han Peştunistan meselesine odaklanmıştır” (Mısbah-Zade, 2009, s. 109).

“Afganistan–Pakistan ilişkisinde, ABD’nin Pakistan’a yakın bir politika izlemesi, Afgan Şahının yeni bir dost ve müttefik aramasına yol açmıştır. Ayrıca ABD, Bağdat paketi ile ortaya çıkan CENTO’nun10 üyesi olan Pakistan’a ekonomik ve askeri yardımlara bulunarak Afganistan’ı iyice tedirgin etmiştir. Bunun altında yatan en büyük sebeplerden biri Afganistan’ın SSCB’ye yakın olmasıdır” (Saray, 1997, ss. 233-234).

Pakistan askeri bakımdan güçlenirken Afganistan da güçlenmesi gerektiğini düşünerek ekonomik destekten dolay SSCB’ye iyice yakınlaşmıştır.

“Afganistan-Pakistan arasındaki Peştunistan sorununa odaklanan başbakanı Muhammed Davud Han’a SSCB Peştunistan konusunda destek vermiştir. Başbakanı Muhammed Davud Han, SSCB’nin desteğini memnuniyetle kabul ederek, Afganistan-SSCB arasında ekonomik alanda 3.500.000 dolarlık ilk kredi anlaşması imzalanmıştır”

(Saray, 1997, s. 235). Bu dönemden soran Başbakanı Muhammed Davud Han’ın Rus yanlısı politikası izlemesi eleştirilere neden olmuştur. “Eleştiriler üzerine Muhammed Davud Han, merkezi devletin sağlam kalması için, 1963 yılında istifa etmek zorunda kalmıştır”11 (Mısbah-Zade, 2009, s. 112 ).

Muhammed Davud Han’ın istifası üzerine, Muhammed Yusuf başbakanlık koltuğuna getirilmiştir. Muhammed Davud Han’ın başbakanlı döneminde Pakistan’a karşı takip ettiği sert siyaset neticesinde Afganistan, SSCB’ye bağlı bir ülke haline gelmiştir. Ülkede Muhammed Davud Han’ın SSCB yanlısı politikasından dolayı muhalefetin dozu artmıştır. Muhammed Davud Han’dan soran başbakan olarak koltuğa gelen Muhammed Yusuf demokratikleşme süreci adına Muhammed Zahir Şah’ın onayıyla yeni yasalar çıkarmıştır. 1964’de yürürlüğe giren yeni anayasaya göre demokratikleşme süreci başlamıştır. “Yeni anayasada, İslam hukuku, devletin temel hukuk kaynaklarından biri olarak kabul edilmiş ve Hanefi mezhebinin öngördüğü hukuki prensiplerin anayasada ve diğer konularda açıkça belirtilen kurullarla

10 İngilizcesi (Central Treaty Organization) kısacası CENTO olan Merkezi Antlaşma Teşkilatı önceki adıyla Bağdat Paktı, Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve Birleşik Krallık arasında SSCB’nin Ortadoğu’da nüfuz kurmasını önlemeye yönelik olarak kurulan eski karşılıklı güvenlik ve savunma örgütüdür (Hasgüler & Uludağ, 2012, s. 338).

11 Davud Han’ın istifa nedeni, ayrıntıları için bkz. Farhang, 2012, ss. 688-690. Mısbah-Zade, 2009, ss.

116-119.

çatışmadığı müddetçe uygulanacağı ifade edilmişti” (Göksoy, 2003, s. 128). Siyasi alanda da, siyasi partilerin kurulması ve yeni gazetelerin yayına açılması gibi demokratik hareketlere izin verilmiştir.12

Ayrıca Muhammed Yusuf döneminde Afgan dış politikasında da önemli değişiklikler meydana gelmiştir. “ABD, SSCB yanlısı olan Muhammed Davud Han’ın başbakanlıktan ayrılması üzerine, Afganistan ile ilişkilerini düzeltmek için yeni Afgan hükümeti ile temasa geçmiş ve Pakistan hükümetine de baskı yaparak iki komşu ülke arasında 1961’de kesilmiş olan diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasını sağlamıştır”

(Saray, 1997, s. 246). ABD’nin, Afganistan meselesine diplomatik girişimi, SSCB nüfuzuna karşı bir denge yaratmakla beraber, bu her ne kadar SSCB’nin hoşuna gitmemiş olsa da Afganistan hükümeti için yararlı bir adım olmuştur. Afganistan hükümeti, SSCB nüfuzunu azaltmak amacıyla, ABD ile SSCB arasında dengeli bir politika izlemeye çalışmıştır. Ancak 1970’lerin başında ülke içinde SSCB yanlısı kurumların artması, bu dengenin bozulmasına yardımcı olmuştur.

Muhammed Zahir Şah’ın 40 yıllık döneminde dört başbakan görev yapmıştır.

Ancak bunların içinde en etkilisi Muhammed Davud Han olmuştur. Başbakanlığı döneminde SSCB yanlısı izlediği politikası dini hareketlerin öne çıkmasına da sebep olmuştur. Muhammed Davud Han istifa ettikten sonra Afganistan’da olan bazı solcu subaylarla irtibata geçerek, Muhammed Zahir Şah’a karşı, darbe hazırlığına başlamıştır.

“Aynı dönemde ülke çapında, İslamı savunanlar ile komünist ideolojiyi destekleyenler arasında çatışmalar büyümeye başlamış ve ülkede ciddi bir huzursuzluk baş göstermiştir. Bunu fırsat bilen Muhammed Davud Han, 1973 yılında harekete geçerek kansız bir darbe ile kuzeni Muhammed Zahir Şah’ın 40 senelik yönetimine son vermiş ve ilk Afgan Cumhuriyetini kurmuştur” (Tenin, 2005, s. 169).

Bu dönemde Afganistan’da ilk kez yönetim şekli Şahlıktan Cumhuriyete değişmiş ve Muhammed Davud Han bu sefer ülkenin birinci karar vericisi olarak cumhurbaşkanlık koltuğuna gelmiştir. Bu dönemde Afgan toplumunda dini hareketler de siyasi aktörler olarak ortaya çıkmıştır. Bu dönemden sonra Afgan siyasetinde dinin etkisi artmaya devam etmiştir. Ayrıca Muhammed Davud Han başbakanlığı döneminde SSCB yanlısı izlediği politika da dini hareketlerin ortaya çıkmasına az da olsa yardımcı olmuştur.

12 Anayasa değişik ayrıntıları için bkz. Tenin, 2005, ss. 155-166.