• Sonuç bulunamadı

ġeyhin Kendisinden Rivâyet Edilen Bir Hadisi Ġnkâr Etmesi

V. ARAġTIRMANIN TEMEL KAYNAKLARI

1.2. SÜNNET

1.2.2. Sünnet Konusunda Ġmâm ġâfiî ve ġâfiî Usûlcüler Arasındaki Ġhtilaflı Konular

1.2.2.6. ġeyhin Kendisinden Rivâyet Edilen Bir Hadisi Ġnkâr Etmesi

Usûlcüler, Ģeyhin haberi inkâr etmesi konusunu, Ģüphe, unutma, bunama veya kesin bir dille yalanlama gibi yönleriyle ele almıĢlardır. Hanefîler ayırım gözetmeksizin mutlak manada böyle bir haberle amel etmeyi kabul etmezken, ġâfiî'ye redd ve kabul Ģeklinde iki görüĢ nispet edilmiĢtir.436

ġâfiî usûlcülere gelince onlar, Ģüphe, unutma, bunama veya kesin dille yalanma Ģeklinde bir ayırım yaptıktan sonra hüküm vermektedirler. Buna göre onlar, mezkûr sebeplere dayanan haberi kabul etmektedirler. Ancak ġeyhin kesin bir ifade ile râvîyi yalanladığı haber hakkında ise farklı görüĢler ileri sürmektedirler. Biz bu konuda sadece konumuz ile alakalı olanların görüĢleriyle yetineceğiz.

Bâkillânî‟nin ġâfiî'ye nispet ettiği görüĢe göre, Ģayet adalet sahibi râvî, Ģeyhinden bir haber nakleder ve Ģeyh rücû‟ edip onu inkâr ederse bu haberin reddedilmesi ve onunla amel edilmemesi gerekir. Öte yandan Ģayet Ģeyh, bir haberi nakleder ve naklettiğini hatırlamazsa, bu haberin kabul edilmesi ve onunla amel edilmesi gerekmektedir.437

Görüldüğü gibi ġâfiî, Ģeyhin durumuna göre iki ayrı hüküm vermektedir. ġeyhin haberi hatırlamama meselesinde, Ģahitliğe kıyas yaparak inkâr edenlerin öne sürdükleri delilleri yeterli bulmamaktadır. Çünkü ona göre, Ģahitliği rivâyet ile kıyaslamak veya değerlendirmek caiz değildir. Zira Ģahitlikte var olan taabbudi

435 Âmidî, el-Ġhkâm, I, 291-292.

436 Cüveynî, Bâkillânî'nin ġâfiî‟ye nispet ettiği iddiaya göre, ġâfiî‟nin böyle bir haberi kabul etmediğini nakletmektedir. bk., Cüveynî, el-Burhân, md., 599. Öte yandan ġâĢî'ye dayandırılan bir görüĢe göre de ġâfiî‟nin böyle bir haberi reddetmediği anlaĢılmaktadır. bk., Cüveynî, et-Telhîs, II, 393, (Tahkik edenin notu.)

117

hususiyetler rivâyetlerde bulunmamaktadır. ġahitliğin rivâyet ile kıyaslanmayacağını ise Ģu kural teyit etmektedir: “Şahitlikte asıllara müracaat etme imkânı olduğu halde

fur„un şahitliğine itimat etmek caiz değildir. Fakat rivâyette şeyhe müracaat etmeksizin rivâyetin güvenilir olduğuna itimat etmek caizdir.” Ayrıca sahabenin,

imkânları olduğu halde iĢittikleri bir haberi Hz. Peygambere gidip doğruluğunu teyit etmemeleri ve birbirlerinden naklettikleri rivâyetler için de ekstra bir incelemede bulunmamaları böyle bir haberle amel edileceğini göstermektedir.438

ġîrâzî ve Âmidî bu meselede ġâfiî gibi düĢündükleri için ġâfiî‟nin bu konudaki görüĢünün daha anlaĢılır olması adına kısaca onların Ģu sözlerine de yer vermek gerekir: “Şayet kendisinden hadis rivâyet edilen kişi, 'râviye yalan

söylüyorsun, ben böyle bir şey söylemedim,' derse böyle bir hadisle amel edilmez. Çünkü o, hadisin rivâyetini kesinlikle inkâr etmiştir. Böyle bir durumda şeyhin ve râvînin inkârı tearuz ettiğinden ikisi de düşer. Ancak bu yalanlama râvînin adaletine zarar vermez. Çünkü şeyhin onu yalanlandığı gibi o da şeyhi yalanlamaktadır. Şayet şeyhin yalanlaması ona zarar verseydi onun şeyhi yalanlaması da şeyhin adaletine zarar verecekti.”439

Cüveynî'ye göre Ģeyhin adalet sahibi olduğu bilinen râvîyi kat„î bir ifade ile yalanlaması, tenakuz eden iki haberin durumu gibidir. Bu durumda iki rivâyete dayanan delilin düĢmesi gerekebilir. Bazen de iki rivâyetten birinin daha güvenilir olması veya baĢka yönlerle biri ötekine tercih edilebilir. ĠĢte bu mesele ile râvînin rivâyetini inkâr eden Ģeyh meselesi arasında bir fark bulunmamaktadır.440

Bu durumda olan hadisle amel edilmeyip tevakkuf etmek gerekir. Çünkü nakledilen rivâyet (menkûl) nefyiyle, nâkil ise nakliyle kesin olmuĢtur. Dolayısıyla birincisi ikincisinden evla değildir.441

Cüveynî'nin bu yaklaĢımından iki durum ortaya çıkmaktadır. Birincisi adaletin baki kalma hususudur. Çünkü ikisi de birbirini yalanlamaktadırlar. Bu da

438 Cüveynî, el-Burhân, md., 597. 439

ġîrâzî, ġerhu'l-Luma„, II, 651; Âmidî, el-Ġhkâm, I, 306. 440 Cüveynî, el-Burhân, md., 599.

118

adalete zarar vermediği gibi râvîyi de cerh etmez.442

Bu durum tearuz eden iki beyyineye benzemektedir. Ġkincisi ise rivâyetle amel etme hususudur ki bu durumda haber ile amel edilmeyip tevakkuf etmek gerekmektedir.443

Sem„ânî ise diğer ġâfiî usûlcülerden farklı düĢünmektedir. Ona göre Ģeyhin adalet sahibi olduğu bilenen râvîyi kat„î bir ifade ile yalanlaması durumunda, râvînin rivâyetinin kabul edilmesi caizdir. Çünkü ġeyh, “kesinlikle ben bunu söylemedim” derse, râvînin ondan iĢitmesi onun söyledikleriyle çeliĢki arz eder. Zira her ikisi de güvenilir kimselerdir. Böyle bir durumda Ģeyh önce rivâyette bulunmuĢ sonra da rivâyet ettiğini unutmuĢ olabilir. Râvî de güvenilir olduğuna göre rivâyet ettiği haber düĢmemektedir.444

Gazâlî'ye göre ise Ģeyh, râvînin yalancılığına kesin gözüyle bakacak biçimde hadisi inkâr eder ve bu hadisle amel etmezse, râvî cerhedilmiĢ olmaz. Eğer adil birisi ondan bu hadisi rivâyet etmiĢse, Ģeyh bu hadisle amel edebilir. Ancak adilin rivâyet etmesine rağmen içinde bir kuĢku varsa bu hadisle amel edemez. Fakat râvî, duyduğuna kesin kanaat getirirse bu hadisle amel etmesi gerekir. Râvî ve Ģeyh dıĢındakilerin ise her ikisini de tasdik etmiĢ olmaları için, bu hadisle amel etmeleri lazımdır.445

Görüldüğü gibi ġâfiî usûlcüler bu meselede Ģeyhin unutması gibi sebeplerden dolayı haberi inkâr etmesi durumunda böyle bir hadis, makbul ve onunla amel edilmelidir, görüĢünde olan ġâfiî ile aynı fikirdedirler. Ancak Ģeyhin kesin olarak haberi inkâr etmesi durumunda kabul, redd ve tevakkuf gibi farklı görüĢler ileri sürmektedirler. Öte yandan Ģunu da ifade etmek gerekir ki ġâfiî usûlcülerin ibarelerinden ġâfiî‟nin bu konudaki görüĢü, kanaatimizce netlik arz etmemektedir. Sadece Cüveynî, Bâkillânî'ye dayandırdığına göre ġâfiî böyle bir haberi kabul etmemektedir. Oysa Cüveynî bile bunun bir iddia olduğunu ima etmektedir.

442 Ali Ġsmail, el-Ebyârî (v. 618/1221), et-Tahkîk ve‟l-Beyân fi‟Ģ-ġerhi‟l-Burhân, Ali b. Abdurrahman Bessâm el-Cezâirî (Thk.), Dâru‟d-Diyâ, Beyrût 2011, II, 749; Cüveynî, et-Telhîs, II, 393; Gazâlî, el-Mustasfa, I, 236.

443

Ebyârî, et-Tahkîk ve‟l-Beyân fi‟Ģ-ġerhi‟l-Burhân, II, 749. 444 Sem„ânî, Kavâti„u‟l-Edille, I, 333-334.

119

Dolasıyla böyle bir tartıĢmanın sürdürülebilmesi için öncelikle bu konuda Ġmâm ġâfiî‟nin görüĢünün netlik kazanması gerektiği kanaatindeyiz.