V. ARAġTIRMANIN TEMEL KAYNAKLARI
1.3.1. Ġcmâ Terimine Yüklenen Anlamlar
Sözlükte, “birleştirmek, azmetmek, karar vermek, dağınıklığı önlemek, bir
şeyde fikir birliği etmek”446 vb. anlamalara gelmektedir. Usûlcüler, bu sözlük
anlamlar arasında icmâı ifade etmek için “azmetmek” ve “ittifak” kelimelerinin müĢterek anlamdaki kullanımlarına dikkatleri çekmektedir.447 Ancak icmâın usûl
literatüründeki kullanımında daha çok “ittifak” yönüne vurgu yapıldığı görülmektedir. Nitekim Ġmâm ġâfiî‟nin, “İlimde iki husus önemli bir yer işgal eder.
Bunlar da icmâ/ittifak ve ihtilaftır.”448 Ģeklindeki sözleri de bu yöndedir. Bununla
birlikte icmâın usûl literatüründe terim olarak pek çok tanımı yer almaktadır. Bunlardan yaygın Ģekilde kabul gören tanım ise Ģöyledir: “İcmâ, Hz. Muhammed
(s.a.v.) ümmetinden müçtehitlerin, onun vefatından sonraki herhangi bir zamanda bir meselenin şer„î hükmü hakkında ittifak etmeleridir.”449
ZerkeĢî, Ġmâm ġâfiî‟nin el-
Umm‟da bu tanımın aslına iĢaret ettiğini ifade etmektedir.450
Ebû Zehra, ġâfiî‟nin er-
Risâle‟de icmâ konusunda söylediklerini dikkate alarak onun adına icmâı Ģöyle
tanımlamaktadır: “Bir asırda yaşayan âlimlerin bir meselede görüş birliği
etmeleridir.”451 Sem„ânî de buna benzer bir tanım zikretmekte fakat “daha güzel olan
446
Ġbn Mânzûr, Lisânu‟l-Arâb, VIII, 681; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu‟l-Muhît, s. 710.
447 ġîrâzî, el-Luma„, s. 179; Sem„ânî, Kavâti„u‟l-Edille, I, 443; Gazâlî, el-Mustasfâ, I, 244; Râzî, el-
Mahsûl, II, 835; Âmidî, el-Ġhkâm, I, 157.
448 ġâfiî, er-Risâle, md., 126. 449
ZerkeĢî, el-Bahru‟l-Muhît, III, 487. 450 ZerkeĢî, a.g.e., III, 487.
120
tanım şöyledir”452 diyerek hocası ġîrâzî‟nin tercih ettiği Ģu tanımı arz etmektedir:
“İcmâ, bir asrın âlimlerinin, vukû bulan bir hadisinin/meselenin hükmü hakkında
ittifak etmeleridir.”453 Bu tanım, ilk dönemlerde ġâfiî usûlcüler tarafından benimsenip
kullana gelen tanımlara örnek olarak gösterilebilir. Buna karĢın daha sonraki dönemlerde ġâfiî usûlcülerin icmâ hususundaki görüĢ ve yaklaĢımlarına paralel olarak daha farklı tanımlar kullandıkları görülmektedir. Bunlardan biri olan Gazâlî‟nin tercih ettiği tanım Ģu Ģekildedir: “Özellikle Muhammed (s.a.v.) ümmetinin,
dinî bir meselenin hükmü üzerinde fikir birliği etmeleridir.”454 Âmidî, Gazâlî‟nin bu
tanımına bazı eleĢtiriler getirerek icmâya iliĢkin en sahih tanımın Ģu Ģekilde olması gerektiğini savunmaktadır: “İcmâ, Ümmet-i Muhammed‟den ehlu‟l-hal ve‟l-akd olan
kimselerin tamamının, herhangi bir asırda meydana gelmiş herhangi bir olayın/hadisenin hükmünde ittifak etmeleridir.”455
Söz konusu bu tanımların geneli dikkate alındığında icmâ etrafında cereyan eden tartıĢmaların temelinde, icmâ terimine birden fazla anlam yüklenmesi ve içeriği netleĢtirilmeden mutlak olarak kullanılması yatmaktadır.456 Nitekim bu durum,
yukarıda verilen tanımlarda kendini net bir Ģekilde göstermektedir. Sözgelimi, Ġmâm ġâfiî‟nin bu konuda sarf ettiği sözlerden onun, ancak ulemanın icmâını muteber saydığı anlaĢılmaktadır. Ġcmâın nasıl olması gerektiği noktasına da dikkatleri çeken ġâfiî, bu hususta Ģu sözlere yer vermektedir:
“Ben veya herhangi bir ilim erbabı 'bu konuda icmâ edilmiştir' dersek,
karşılaştığın her bilgin, mutlaka sana aynı şeyi söyler ve onu öncekilerden öylece nakleder. Meselâ, öğle namazının farzının dört rekât olması, içkinin haram kılınması ve benzeri meseleler bunlardandır.”457
Görüldüğü gibi ġâfiî, ancak ilim erbabı olanların icmâını kabul etmektedir. Çünkü ona göre: “Ancak o bilginler, Allah‟ın Kitâb‟ında ve Peygamber‟in
Sünnet‟inde haklarında nas bulunmayan şeylerin helâl ve haram olanlarını anlayıp
452 Sem„ânî, Kavâti„u‟l-Edille, I, 442.
453 ġîrâzî, el-Luma„, s. 179; Sem„ânî, a.g.e., I, 442. 454 Gazâlî, el-Mustasfâ, I, 244.
455
Âmidî, el-Ġhkâm, I, 157.
456 Aybakan, Fıkıh Ġlminin OluĢum Sürecinde Ġcmâ, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul 2003, 136. 457 ġâfiî, er-Risâle, md., 1559.
121
bilirler. Mademki icmâın esası, bir şeyin helâl veya haram olup olmadığını anlayıp ayırt etmektir, öyleyse müctehid âlimlerden başkasının bunu gerçekleştirmesi tasavvur edilemez.”458 ġâfiî‟nin bu görüĢüne ġîrâzî de katılmaktadır. Ona göre, Ģer„î
hükümlerde ictihâd ehli olmayan kimseler; avam, mütekellîm ve usûlcülerin icmâ hususunda görüĢlerinin bir itibarı yoktur. Çünkü avam, ictihâd metotlarını bilmez. Bu hususta çocuklar gibidirler. Mütekellim ve usûlcülere gelince onlar hüküm yollarının tamamını bilmedikleri için sözleri itibara alınmamaktadır.459
Ġmâm ġâfiî ve ġîrâzî‟nin bu yaklaĢımına karĢılık Gazâlî kendi tanımında “müçtehit/âlim” kelimesine yer vermemektedir. Çünkü ona göre icmâ terimi, Muhammed (s.a.v.) ümmetinden “havas ve avam” herkesi kapsamaktadır. Öyle ki, “havas ve avam” olanların tamamı “ümmet” kelimesinin içerisinde yer almaktadırlar. Gazâlî buna delil olarak Resûlullah‟ın (s.a.v): “Ümmetim dalâlet/hata üzerine
birleşmez”460 hadisini öne sürmektedir.461 Nitekim bazı usûlcülerin bu düĢünceden
hareketle, icmâın bağlayıcı kaynak gücünü kazanabilmesi için avamın da dikkate alınması gerektiğini ileri sürmüĢlerdir.462 Ancak icmâya dair tanımların çoğu bu
yaklaĢımı desteklememektedir. Bu yüzden Gazâlî'nin bu konudaki mevcut tanımı bazı eleĢtirilere maruz kalmıĢtır.463
Ayrıca birçok müellifin icmâ tarifinde “Hz. Peygamber‟in vefatından sonra” kaydını koyması, Hz. Peygamber‟in sağlığında icmâın varlığı ve kaynak değeri hakkındaki ihtilafın ürünü olup ağırlıklı görüĢ, bu devirde icmâya ihtiyaç bulunmadığı ve bağlayıcı kaynağın Sünnet‟ten ibaret olduğu yönündedir.464
Oysa o müelliflerin aksine Gazâlî‟nin sunduğu tanımda icmâın oluĢması için “Hz.
Peygamber‟in vefatından sonra” kaydına yer vermediği görülmektedir. ĠĢte bu
458
Ebû Zehra, eĢ-ġâfiî, s. 234. 459 ġîrâzî, el-Luma„, s. 189.
460 Benzer veya yakın ifadeler için bk., Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd b. Mâce el-Kazvînî (v. 273/887), Sunenu Ġbn Mâce, Ġzzeddîn Zallî, Ġmâd et-Tayyâr, Yâsir Hasan (Thk.), Muessetu‟r- Risâle NâĢirûn, Beyrût 2013, “Fiten”, 38/8, 3950; Muhammed b. Îsâ b. Sevr et-Tirmizî (v. 279/892), Sunenu‟t-Tirmizî, Ġzzeddîn Zallî, Ġmâd et-Tayyâr, Yâsir Hasan (Thk.), Muessetu‟r- Risâle NâĢirûn, Beyrût 2013, “Fiten”, 33/7, 2305.
461 Vehbe Zuhaylî, Usûlu‟l-Fıkhi‟l-Ġslâmî, Dâru‟l-Fikr, ġâm 1986, s. 490-491. 462
Dönmez, “Ġcmâ”, DĠA, TDV, Ġstanbul 2000, XXI, 422. 463 Âmidî, el-Ġhkâm, I, 157.
122
yüzden daha önce iĢaret ettiğimiz gibi Gazâlî‟nin tanımı genel olarak bir takım eleĢtirilere maruz kalmıĢtır. Sözgelimi Âmidî ona üç noktadan itirazda bulunmuĢtur:
“Birincisi: Gazâlî‟nin zikrettiği şey, kıyamet gününe kadar icmâ
oluşmayacağını ihsas etmektedir. Çünkü 'ümmet-i Muhammed' sözü genel bir ifade olup kıyamete kadar Hz. Muhammed‟e (s.a.v.) tâbii olanları ve bazı dönemlerdeki ümmetten var olan müçtehitleri kapsamaktadır. Bu da ümmetin tamamını değil bazılarını kapsamı içine almaktadır. Dolayısıyla bu durum, Gazâlî ve icmâın varlığını kabul edenler için benimsenen bir yol değildir.
İkincisi: Gazâlî‟nin bu sözü, bazı dönemlerde müçtehitlerin ümmet-i Muhammed‟den olduğunu doğrulasa bile ancak herhangi bir dönemde ehlu‟l-hal ve‟l-akd‟en birilerinin olmayışı, o dönemde bulunanların tamamının avam olmasını ve onların dini biri mesele üzerindeki ittifaklarının şer„î bir icmâın olmasını gerekli kılar ki bu böyle değildir.
Üçüncüsü: Gazâlî‟nin “dinî bir meselenin hükmü üzerinde fikir ittifakı”nı icmâ için şart koşması, aklî veya örfî bir sorun hakkında ümmetin icmâın şerî bir delil olmamasını da gerekli kılar ki, yine durumu böyle değildir. Diğer bir ifade ile onun icmâ için öne sürdüğü ittifak şartı, aklî ve örfi bir sorun hakkında ümmetin yapacağı icmâın şer„i bir delil olamayacağın gösterir ki işin aslı böyle değildir.”465
Muasır bazı âlimler de bu hususta Gazâlî‟ye katılmadıklarını tasrih etmekte ve Âmidî‟nin eleĢtirilerinin bir benzerini savunmaktadırlar.466
Ancak mezkûr itirazlarından bir kısmının, aynı Ģekilde Âmidî‟ye de yöneltilmesi mümkündür. Çünkü Âmidî‟nin yukarıda yaptığı tanım ayrıntılı olmakla birlikte birçok usûlcünün zikrettiği “Hz. Peygamber‟in vefatı” kaydı burada yer almamaktadır. Bu da “Hz.
Peygamber‟in hayatında icmâ gerçekleşebilir” Ģeklinde bir intibaa yol açabilir.467
Sonuç olarak icmâ hususunda arz edilen tanımların farklı olması, anlamsal ve köklü görüĢ ayrılıklarından ziyade lâfzî tartıĢmalar olduğunu söylemek daha isabetlidir. Özellikle bu tartıĢmalarda; icmâ terimine birden fazla anlam yüklenmesi,
465
Âmidî, el-Ġhkâm, I, 156.
466 GeniĢ bilgi için bk., Zuhaylî, Usûlu‟l-Fıkhi‟l-Ġslâmî, I, 491.
123
bu terimin içeriği netleĢtirilmeden mutlak olarak kullanılması ve özetle tanım özelliklerinden olan efradını câmi„ ağyarına mâni„ hususlara dikkat edilmemesi gibi sebeplere dayandırabiliriz. Bunun birlikte icmâın tanımı hususunda ġâfiî ile ġâfiî usûlcüler arasındaki farklı yaklaĢımların asıl sebebinin icmâya dair görüĢ ve yaklaĢımlarından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Nitekim aĢağıda ele alacağımız ihtilaflı meselelerde de bu durumu daha net görmüĢ olacağız.