• Sonuç bulunamadı

H- SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKĐLLERĐ

3- Đçtima

a- Genel Olarak

Bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda aynı kişiye karşı birden fazla organ veya doku alınması fiilinin gerçekleştirilmesi halinde zincirleme suçun varlığından bahsetmek mümkün olacaktır. Burada faile tek bir ceza verilir ancak faile verilecek ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılır (TCK m.43/1). Organ ve doku ticareti suçu TCK m.43/3 kapsamında yer almadığı için zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasında kanuni bir engel bulunmamaktadır.

Organ ve doku ticareti suçu bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işleniyorsa bu durumda bileşik suçun varlığından bahsedilebilecektir. Burada örgüt faaliyeti çerçevesinde suçun işlenmiş olması suçun ağırlaştırıcı nedenidir. TCK m. 42’de bileşik suç düzenlenmiştir. Buna göre, “Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini

oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir”.

Organ ve doku ticareti suçu açısından fikri içtima hükümlerinin uygulanması mümkündür. Fikri içtimada failin tek bir fiil ile birden fazla kanun hükmünü ihlal etmesi gerekmektedir (TCK m.44). Mesela, ölülerden organ ve doku alınması hususunda yukarıda da belirttiğimiz gibi TCK m.130/2’de belirtilen suçun oluşması da mümkündür. Bu durumda fikri içtima kuralları uygulanacak ve bunlardan ağır cezayı gerektiren hüküm olan TCK m.130/2’den fail ceza alacaktır646. Organ ve doku ticareti suçunda organ alınması işlemi neticesinde kişinin yaralanması da söz konusu olacağı için burada da fikri içtima hükümleri uygulanacaktır. Fikri içtimaya ilişkin olarak TCK m.44’ün gerekçesinde suçun temel ve nitelikli şekilleri açısından fikri içtimanın mümkün olmadığı belirtilmiştir. Ancak TCK m.91 çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında maddede birbirinden bağımsız suçların düzenlendiği görülmektedir. Bu nedenle de tek bir hareketle bu suçlardan birden fazlasının ihlal edilmesi halinde fikri içtimadan bahsedilebilecektir647. Ancak bu maddede belirtilen suçların tek bir hareketle ihlal edilmesi mümkün değildir. Çünkü bu suçların her birisinin maddi unsurları

646 Hakeri, s.439.

farklılık arz etmektedir. Bu nedenle de aynı madde içinde yer alan suçlar açısından fikri içtima hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.

Burada fikri içtima ile ilgili olarak değinilmesi gereken bir konu da birden fazla nitelikli halin mevcut olması halinde nasıl davranılacağıdır. Böyle bir durumun varlığı halinde fikri içtimadan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Çünkü, suçun nitelikli hallerinin farklı suç niteliği yoktur. Bu nedenle de kanunun farklı hükümlerinin ihlal edildiğinden bahsedilemez. Burada failin nitelikli hallerin ağır olanından sorumlu olması mantıki bir sonuç olarak kabul edilmektedir648.

Organ ve doku ticareti suçunda karşımıza çıkan bir diğer problem de bu suçun TCK m.80/1 ile bir araya gelmesi halinde nasıl bir uygulama yapılacağıdır. TCK m.80/1’de “… vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla tehdit, baskı, cebir

veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri tedarik eden, kaçıran, bir yerden başka bir yere götüren veya sevk eden, barındıran kimse”nin cezalandırılacağı belirtilmiştir. Burada failin amacını

oluşturan organ ve doku alma fiili ayrıca suç teşkil ettiği için fail hem m.80’den hem de m. 91’den sorumlu tutulacak ve her ikisinden de ayrı ayrı ceza alacaktır649.

Burada, TCK m. 91/1 çerçevesinde kişinin rızası olmadan organ veya dokusunu alan kişinin bu organı satması durumunda ayrıca TCK m.91/3 kapsamında cezalandırılabilip cezalandırılamayacağı konusu tartışılabilir. Yani fail bu durumda TCK m.91/1’deki cezaya iki defa mahkum edilebilecek midir? Burada sonuca ulaşmak için üç yol akla gelmektedir. Bunlar; cezalandırılmayan sonraki hareket, fiillerin ayrı ayrı cezalandırılması ve seçimlik suç.

Cezalandırılmayan sonraki hareketlerde kanun koyucu bir normun ihlal edilip neticenin meydana gelmesinden sonra o suç için öngördüğü cezanın faildeki kusuru karşıladığını kabul ederek cezalandırmayı tercih eder. Yani failin ilk yaptığı hareketi cezalandırır ve daha sonra buna bağlı olarak işlemiş olduğu fiilleri cezalandırmaz650. Cezalandırılmayan sonraki harekette önceki fiilin işlenmesiyle meydana gelen hukuka

648

Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Đçel, s.76.

649 Koca, s.163. 650

aykırılığın daha sonraki fiilleri de kapsadığı düşünülerek fail sadece bir defa cezalandırılacaktır. Yani ilk fiilin cezalandırılmasıyla ikinci işlenen fiilin de cezalandırıldığı kabul edilmektedir651. Bu kapsamda fail TCK m.91/1 de belirtilen

şekilde hukuka aykırı olarak organ veya doku alır daha sonra da bunları satarsa bu durumda cezalandırılmayan sonraki hareket gereğince sadece 1. fıkradan sorumlu olacak ayrıca 3. fıkradan cezalandırılmayacaktır.

Đkinci olarak fiillerin ayrı ayrı cezalandırılması düşünülebilir. Aslında bu durum probleme kolay yoldan çözüm getirmektedir. Ancak burada aynı madde içinde fiillerin belirtilmesi dolayısıyla ayrı ayrı cezalandırma da mümkün olmayacaktır.

Üçüncü ihtimalde, seçimlik hareketli suç uygulanarak probleme çözüm bulunabilecektir. Seçimlik hareketli suçlar, “kanuni tanımında suçun gerçekleşebilmesi için birden fazla hareketin öngörüldüğü suçlardır; bu hareketlerin hepsinin yapılmasına gerek yoktur, birisinin yapılması halinde suç işlenmiş sayılır. Aynı şekilde hareketlerin birden fazlasının veya hepsinin yapılmasında da bir suç işlenmiş sayılır. Kanun koyucu bu hareketlerin hepsini yapanı dahi tek bir suç işlemiş kabul etmek istediğini bu şekilde belirtmek istemiştir”652. Burada seçimlik hareketli suçtan bahsetmemiz mümkün olmayacaktır. 1. ve 3. fıkra birlikte değerlendirildiğinde seçimlik hareketin şartlarından olan belirli bir neticeyi meydana getirmeye yönelik hareketlerin alternatifi653 söz konusu değildir. Bu durum sadece 3. fıkrada belirtilen hareketler açısından söz konusu olabilecektir.

TCK m.91/3’te belirtilen hareketlerden birden fazlasının yapılması durumunda fail bu hareketlerin yalnızca bir tanesini yapmaktan dolayı sorumlu tutulacaktır. Mesela fail bir organı satın alır daha sonra bu organı bir başkasına satarsa bu durumda hakkında seçimlik hareketli suç hükümleri gereğince sadece bir defa ceza verilecektir. Burada seçimlik hareketli suçtan bahsedilmesi mümkün olacaktır.

Burada ölüden organ alan kişinin de bu organı satması durumunda yukarıda belirttiğimiz hususa paralel olarak fail cezalandırılmayan sonraki hareket nedeniyle

651

Đçel, Kayıhan, Suçların Đçtimaı, Đstanbul 1972, s.195-196.

652 Demirbaş, s.205.

ayrıca bir daha cezalandırılmayacak sadece TCK m.91/2 kapsamında sorumlu tutulacaktır.

b- Birden Fazla Organ ve/veya Doku Alınması

Burada Organ ve Doku Ticareti başlıklı 91. maddenin 1. fıkrası üzerinde özellikle durulması gereken bir düzenleme içermektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu fıkrada hem organ alınması hem de doku alınması düzenlenmiş ancak farklı cezalara hükmedilmiştir. Bu fıkra kapsamında mesela bir kişi hukuken geçerli rızası olmayan birisinden hem organ hem doku alırsa nasıl cezalandırılması gerekecektir. Bu husus kanunda net olarak belirlenmemiştir.

Böyle bir durumun varlığı halinde ikili bir çözüm yoluna gitmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Đlk olarak önce kişiden doku alınmış daha sonra da organ alınmışsa bu durumda geçitli suç yardımıyla probleme çözüm bulabiliriz. Her neticenin bağımsız bir suç olmasının istisnalarından birisini teşkil eden geçitli suçta biri diğerini kapsayan iki suç vardır ve fail daha ağır bir suçu işlemek için daha hafif olan bir suçtan geçmektedir654. Geçitli suçun şartlarını şu şekilde ifade edebiliriz655.

• Failin ve mağdurun aynı olması,

• Failin hareketinin hafiften ağıra doğru giden bir süreç izlemesi,

• Bu hareketin, aynı hukuki yararı zedelemesi, başka ifadeyle, bu hareketle işlenen suçların hukuki konularının aynı olması,

• Meydana getirilen ve hafiften ağıra doğru sıralanan neticelerin aynı harekete tek bir nedensellik bağı ile bağlanması,

• Sonraki fiilin öncekini kapsaması,

• Failin kastının daha ilk harekete başladığı andan itibaren hafiften ağıra doğru giden neticeleri derece derece gerçekleştirmeye yönelik bulunması.

Mevcut hukuki düzenleme çerçevesinde fail hem organ hem de doku almışsa bu durumda sadece organ almasından dolayı sorumlu tutulmalıdır. Aksi takdirde, failin her

654 Hakeri, Ceza, s.438. 655

ikisinden de ayrı ayrı cezalandırılması durumunda, adaletsiz bir sonuç ortaya çıkacaktır. Mesela failin iki organ alması halinde sadece organ almadan sorumluluğu olacak, ama hem doku hem de organ alması halinde hem organ almadan hem de doku almadan sorumluluğunun olacak olması adaletsiz olacaktır.

Burada ikinci olarak karşımıza failin önce organ alıp daha sonra da doku alması durumunda nasıl davranılması gerektiği sorunu karşımıza çıkmaktadır. Böyle bir durumun varlığı halinde ise faile verilecek ceza belirlenirken cezalandırılmayan sonraki hareketin dikkate alınması gerekecektir Cezalandırılmayan sonraki fiillerde, önceki fiilin işlenmesiyle ortaya çıkan hukuka aykırı durum daha sonra gerçekleşen fiilleri de kapsamaktadır. Bu şekilde, ilk fiili düzenleyen norm daha sonra gerçekleşen fiili düzenleyen normu tüketmektedir. Burada işlenen suçların özellikleri nedeniyle ilk suça ilişkin norm uygulanmakta ve ayrıca sonraki fiilden dolayı faile ceza verilmemektedir. Cezalandırılmayan sonraki fiillerden söz edilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerektiği ifade edilmektedir. Öncelikle zarar verilen değerin ilk suçun mağdurunun aynı hukuki değeri olması gerekmektedir. Đkinci şart mevcut zararın büyütülmemesidir656. Burada fail artık sadece ağır olan ve ilk fiili teşkil eden hareketi olan organ alınmasından sorumlu tutulacak ayrıca doku alınmasından dolayı ceza almayacaktır.

Bize göre 91. madde bu düzenlemesi ile hatalı uygulamalara neden olabilecek bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle en uygun çözüm yolu yorum yoluyla değil maddenin değiştirilmesi yoluyla mümkün olacaktır. Burada hem organ hem doku alınması halinin failin cezasını arttıracak bir nitelikli hal olarak belirlenmesi yerinde olacaktır.

c- Yaralama ve Kasten Öldürme Suçları Đle Đlişki

Burada tartışılması gereken bir konu, kurallara uygun olmayarak yapılan nakil eyleminin yaralama suçunu oluşturup oluşturmayacağı ve bu soru olumlu cevaplanırsa, içtima ilişkisinin nasıl kurulması gerektiğidir.

656

Belirtmek gerekir ki, organ veya doku nakli yaralama suçunu oluşturur657. Bu suça ilişkin yukarıda açıkladığımız hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması halinde, fail hem Türk Ceza Kanunu’ndaki yaralama suçu hem de organ ve doku ticareti suçu dolayısıyla cezalandırılabilecektir. Bu durumda kanımızca tek eylemle iki ayrı suç işlendiğinden fikri içtima kuralları uygulanmak gerekir.

Alman Hukuku’nda organ ve doku nakli suçunun özel norm olması nedeniyle, görünüşte içtima kuralları gereğince genel norm olan yaralama değil, özel norm olan organ ve doku nakli suçuna ilişkin normların uygulanması gerektiği savunulmaktadır658.

Organ veya doku alınması neticesinde mağdurun ölümü durumunda fail hakkında kasten öldürme suçu oluştuğu kanunda açıkça belirtilmiştir. Böyle bir durumda fail kanunun açık hükmü gereğince sadece kasten öldürmeden sorumlu tutulacak ayrıca TCK m.91/1 kapsamında sorumlu olmayacaktır. Ancak fail burada kişi öldüğü halde organ veya doku alırsa bu durumda gerçek içtima hükümleri uygulanacak ve fail ayrıca TCK m.91/2’de belirtilen ölüden organ ve doku almadan sorumlu tutulacaktır.

Đ- YAPTIRIM

TCK m.91/1 kapsamında hukuken geçerli rızası olmadan yaşayan birisinden organ alınması halinde failin beş yıldan dokuz yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacağı ifade edilmektedir. Yine bu fıkrada geçerli rızası bulunmayan birisinden doku alınması halinde failin iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmektedir. Fıkradan da anlaşılacağı üzere organ alınmasıyla doku alınması arasında ceza bakımından bir farklılık öngörülmektedir. Buradaki farklılık nitelikli hal olmasından kaynaklanmamaktadır. Organ ve doku açısından hayati olarak da ayrım yapılamaması nedeniyle bu şekilde bir ayrıma gidilmesinin hatalı olduğu ifade edilmektedir659. Kanaatimizce de organ ve dokunun hayatiyeti hususunda bir ayrım yapılamayacağı için kanundaki düzenleme de yapılan ayrım hatalı olmuştur.

657 Ulsenheimer, 306.

658 Schreiber, Markus, 254-256. 659

Özen, Mustafa, “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Özel Hükümlerine Đlişkin Düşünceler”, TBBD, Sayı:63, Nisan 2006, s.98.

91. maddenin 3. fıkrasında da organ veya doku alım, satımında, satılmasına aracılık edilmesinde failin 1. fıkra kapsamından cezalandırılacağı belirtilmektedir.

TCK m.91/2’de hukuka aykırı olarak ölüden organ veya doku alınması düzenlenmektedir. Bu çerçevede faile bir yıla kadar hapis cezası verilecektir.

Canlılardan organ veya doku alınması suçları ile organ veya doku alınması, satılması, satılmasına aracılık edilmesi yönündeki eylemlerin bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunda faile sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ve bunun yanı sıra onbin güne kadar adli para cezası verilecektir (TCK m.91/4).

Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokuyu saklayan, nakleden veya aşılayan kişiye iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilecektir (TCK m.91/5).

Organ veya doku teminine yönelik olarak bir çıkar karşılığında ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişi bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır (TCK m.91/6).

Canlılardan organ veya doku alınması neticesinde mağdurun ölümü söz konusu olursa bu durumda fail hakkında kasten öldürmeye ilişkin hükümler uygulanacaktır (TCK m.91/8). Bu kapsamda fail kasten öldürmenin basit halinden müebbet, nitelikli hallerin varlığı durumunda ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacaktır (TCK m.81, 82).

Organ veya dokularını satan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce durumu ilgili mercie haber verir, bu sayede suçluların yakalanmalarını kolaylaştırırsa hakkında cezaya hükmolunmaz (TCK m.93/1). Eğer, suç haber alındıktan sonra organ veya dokularını satan kişi, gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım ederse; hakkında verilecek cezanın, yardımın niteliğine göre, dörtte birden yarısına kadar indirilmesi söz konusu olacaktır.

Organ ve doku ticareti suçu açısından müsadere hükümlerinin uygulanması mümkün olacaktır. Bu kapsamda organ veya doku ticareti suçunu işlemek amacıyla kullanılan veya bu suçun işlenmesine tahsis edilen eşyalar müsadere edilebilecektir. Bunun yanı sıra organ ve doku ticareti neticesinde elde edilen maddi menfaatler de

müsadereye tabi tutulabilecektir. Burada kendi organ veya dokusunu satan kişinin kazancının müsadereye tabi tutulabilip tutulamayacağı sorusu akla gelmektedir. Böyle bir durumun varlığı halinde de müsadere mümkün olacaktır. Burada kişi cezalandırılmıyor olsa bile müsaderenin güvenlik tedbiri niteliği taşıması dolayısıyla müsadere mümkün olacaktır. Burada akla gelen bir soru da hukuka aykırı olarak alınmış olan bir organ bir başkasına aşılanırsa bu durumda o kişiden organ tekrar çıkartılarak müsadere edilebilecek midir? Böyle bir durumun halinde kanaatimizce müsadere mümkün olmayacaktır. Çünkü artık burada bir maldan bahsetmek mümkün değildir. Bu durumda o organ kişinin parçası haline gelmiştir. Böyle bir durumda organı alınan kişinin medeni hukuktan doğan hakları saklı kalacaktır. Mesela kişi organı alındığı için çalışamıyorsa bu dönem için maddi tazminat talebilecek, ayrıca manevi olarak da zararı söz konusu olacağ için manevi tazminat talep edebilecektir.

J- MUHAKEME

TCK m.91/1 kapsamında bir suçun işlenmesi durumunda yargılama asliye ceza mahkemelerinde yapılacaktır. Burada organ alınması durumunda dava zamanaşımı süresi onbeş yıl, doku alınması durumunda ise sekiz yıldır. Canlılardan organ alınması söz konusu ise suçun cezasının alt sınırı beş yıl olduğu için suçun soruşturulmasında ve kovuşturmasında müdafi bulunmazsa bir müdafi görevlendirilir. Doku alınması söz konusu ise 19.12.2006 tarihine kadar işlenen suçların soruşturmasında ve kovuşturmasında müdafi bulunmazsa bir müdafi görevlendirilir.

Organ ve doku ticareti suçunda ikinci ve altıncı fıkralarda altı sınır belirtilmemiş olduğu için TCK m.49 gereğince alt sınır bir ay olarak uygulanacaktır. Bu suçlarda CMK m.100 gereğince hapis cezasının üst sınırı bir yıldan fazla olmadığı için tutuklama kararı verilemez. Bu suçların yargılaması sulh ceza mahkemesinde yapılacaktır. Bu suçlar için dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır.

Suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunu düzenleyen TCK m.91/4 kapsamına giren durumlarda yargılama ağır ceza mahkemelerinde yapılacaktır. Burada dava zamanaşımı süresi on beş yıldır. Burada da zorunlu müdafilik söz konusu olacaktır.

TCK m.91/5 kapsamına giren hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokunun saklanması, nakledilmesi veya aşılanması durumunda yargılama asliye ceza mahkemelerinde yapılacaktır. 19.12.2006 tarihine kadar işlenen suçların soruşturma ve kovuşturmasında müdafi bulundurulmak zorunluluğu vardır.

Canlılardan organ veya doku alınması fiilinin neticesinde mağdur ölürse bu durumda yargılama ağır ceza mahkemesinde yapılacaktır. Burada zorunlu müdafilik söz konusu olacaktır.

SONUÇ

Đlaçla tedavisi mümkün olmayan bazı hastalıkların günümüz gelişmiş tıp bilimi çerçevesinde organ ve doku nakli sayesinde iyileştirildiği artık göz ardı edilemeyecek bir gerçekliktir. Günümüzde bu konunun önemi bütün dünya ülkeleri tarafından kabul edilmekte ve bu konuda düzenlemeler yapılmaktadır. Đşin içinde korunmak istenen en önemli değer olan insan hayatının olduğunu da düşünürsek bu konu önemini bir derece daha arttırmaktadır. Ancak bu konuda başarı sağlayabilmek için yeterli oranda organ ve doku olmalıdır. Bu konuda tek kaynağın insan olması nedeniyle insanlar, organ ve doku nakli hakkında bilgilendirilmeli ve özellikle öldükten sonra organ ve dokularını vermeleri hususunda teşvik edilmelidirler. Bu konuda insanlar gelecekte kendilerinin veya yakınlarının ihtiyaçları olabileceği gerçeği ile yüzleştirilmelidirler.

Organ nakli bu öneminin yanı sıra kişilik haklarını doğrudan doğruya ilgilendirdiği için de önem taşımaktadır. Burada vücut bütünlüğüne yönelik olarak bir müdahale söz konusudur. Bu nedenle de gerek ölüden yapılacak olan organ ve doku naklinde gerekse yaşayan kişilerden yapılacak olan organ ve doku naklinde hukuka uygun hareket edilmelidir. Bu açıdan kişilerin rızasının alınması ve bu rızanın alınmasında da kişilerin yeteri kadar aydınlatılmış olması gerekmektedir. Ölülerden yapılacak olan organ ve doku naklinde Organ ve Doku Nakli kanunu’nun 14. maddesinde belirtilen zorunluluk hallerinden herhangi birisi söz konusuysa ya da kornea gibi kişinin vücudu üzerinde değişiklik yapmayan organ ve doku alınmasında açık rıza şartı aranmamıştır. Ayrıca organ ve doku naklini uzman kişilerce ve yeterli miktarda araç ve gerece sahip sağlık kuruluşlarında yapılmalı ve naklin başarılı olabilmesi için gerekli tetkikler yeteri kadar yapılmalıdır. Ayrıca gerçekleştirilecek olan organ ve doku nakli alıcıyı iyileştirmeye yönelik olarak yapılmalıdır. Hukuka aykırı olarak organ ve doku nakli söz konusu olacak olursa bu halde fail TCK m.91 kapsamında cezalandırılacaktır.

Organ ve doku ticaretinin önüne geçebilmek ve bunun yanında da organ ve dokuya ihtiyaç duyan kişilerin bu ihtiyaçlarının karşılanması açısından TCK m.91 hükmünün uygulanmasında oldukça dikkatli davranılması gerekmektedir. Çünkü burada bir yanda bir kişinin vücut bütünlüğü söz konusuyken diğer tarafta da bir başkasının

sağlığı söz konusudur. Bu açıdan madde hükümleri çerçevesinde değerlendirmeler bu hassas denge çerçevesinde yapılmalıdır. Bunun yanında maddede yer alan ve yukarıda ifade ettiğimiz eksiklikler giderilmelidir.

Bu kapsamda birinci fıkra da yapılan organ ve doku alınmasındaki ayrım ortadan kaldırılmalıdır. Daha öncede ifade ettiğimiz gibi organ veya dokunun hayatiyeti bakımından bir ayrım yapmamız mümkün değildir. Bu fıkra kapsamında hukuken geçerli rızası olmayan birisinden hem organ hem de doku alınması durumunda failin nasıl cezalandırılması gerektiği konusunda da kanunda düzenleme yapılmasının yerinde olacağı kanaatindeyiz.

Organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve nakli için gerekli uzman personel, araç ve gerece sahip sağlık kuruluşlarında yapılmaması durumunda nasıl davranılması gerektiği konusu Organ ve Doku Nakli Kanunu’nda düzenlenmiş olmasına rağmen TCK’da düzenlenmemiştir. Bu durum uygulamada karışıklığı neden