• Sonuç bulunamadı

Ülkemiz giyim endüstrisinin günümüzdeki mevcut durumu göz önüne alındığında gelecekte nasıl bir durumda olacağını, hangi gelişmelerle karşı karşıya kalacağını alanla ilgili yazarların görüşlerini özetlemek suretiyle aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:

- “Avrupa Birliği ile tesis edilen Gümrük Birliği’ne rağmen, Çin’in halen Avrupa pazarında söz sahibi olabilmesi, Türkiye ve Türk hazır giyim sektörü için üzerinde ciddiyetle durulması gerekli ciddi bir risk faktörüdür” (Arı ve Ark., 2004:237). Söz konusu bu risk faktörü gelecekte de ülkemiz giyim endüstrisini tehdit etmeye devam edecektir.

- Türkiye tekstil ve konfeksiyon sektörünün, kurulu kapasite hususunda görece önemli bir büyüklüğü olsa da bu kapasitenin kullanım oranı, Tük tekstil ve konfeksiyon sektörünün etkinliğini tayin edecektir (Yaşar, 1993:29).

- Türkiye’de ileride, ne büyük komple konfeksiyon işletmeleri, ne de tek başına faaliyet gösterecek küçük ve orta boy konfeksiyon işletmeleri büyük bir başarı şansına sahip olacaktır. İdeal çözüm: Küçük ve orta boy fason dikim atölyeleri ve konfeksiyon işletmelerinin, çeşitli şekillerde işbölümüne ve işbirliğine gitmeleridir (Tarakçıoğlu, 1993:80).

- Hazır giyim sektörü, endüstrileşme, teknoloji geliştirme, markalaşma, yurtdışında aktif pazarlama, yabancılarla ortaklık gibi girişimler ve 2010 senesine dek farklı bir rekabet alanına geçiş yapacaktır. Sektör aynı dönemde ihracat artışını devam ettirerek İtalya vb. piyasa yapıcı ülkeler arasına girmeyi hedeflemektedir (Bektaş, 2006:94).

- Dünya tekstil ve hazır giyim pazarında entegre üretim altyapısı olan ülkeler belli olup bunlar; Çin, Hindistan, Türkiye, Meksika, Kore, Pakistan, Mısır’dır. Dikkat edilirse, AB içerisinde Türkiye tek konumundadır. Mısır ise, daha yeni çıkmaktadır. AB pazarı bizim doğal pazarımız olup, Türkiye, 2010’da 500 milyar dolarlık pazarın da %10’una sahip olabilecek durumdadır (Başer, 2006:152).

- Eskiden gazetelerde tekstile ilişkin ilanlar, fasoncunun arandığı, şu kadar kapasiteli dikim atölyesinin arandığıyla sınırlı idi. Günümüzde ise tekstil işletmelerindeki modernizasyon ve kurumsallaşma çalışmalarını ilanlardan dahi görebiliyoruz. Her gün en az bir tekstil işletmesi tarafından, yönetici asistanı-sekreter ya da santral memuru değil- veya bilgisayar operatörü arınıyor. Tekstil yöneticilerinin hemen hepsi reorganizasyon konusunda kitaplar, makaleler okumakta, seminerlere iştirak etmekte ve en kısa yoldan kurumsallaşmaya gayret etmektedir. Reklamlara gelince; yüksek tirajlı gazetelerde görmeye alıştığımız tam sayfa banka ya da beyaz eşya reklamları yerini artık tekstil işletmelerinin ilanlarına bırakmaya başlamıştır. Maç aralarında tekstilcilere ait enstantene reklamlar dikkat çekmektedir. Söz konu bu değişim üretime de yansıdığı için dış dünya Türkiye’den her geçen gün daha çok çekinmektedir. Türkiye ise, kota duvarlarına aldırış etmeksizin tekstil sektöründe dev adımlar atmakta, bununla birlikte Orta Asya Cumhuriyetleri’nin de dünyaya açılan kapısı olmaktadır (Arat, 1993:134). İleriki yıllarda da bu misyonu artarak devam edecektir.

- Doğu Avrupa tekstil endüstrisinde meydana gelen gelişmeler, Avrupa Topluluğu’nun en büyük ihracatçıları arasında bulunan Türkiye’yi kısa vadede etkisi altına alacağı gibi orta ve uzun vadelerde de etkileyecektir (Aksu, 1993:150).

- Bir taraftan moda tarzlarının hızlı değişimine diğer taraftan “yuvarlanan” satın alma ritmine doğru görülmekte olan eğilime bağlı olarak tekstil ve konfeksiyonun Uzak Doğu’dan ithalatında muhtemelen azalma olacak ve Türkiye’yi de içerisine alan yakın ülkelerden ise artış olacaktır (Schwarz, 1996:640).

- Doğu Avrupa ülkelerinin tekstil endüstrisine verdikleri önem, Topluluğun bu ülkelere sıcak yaklaşımı, batılı ülkelerin burada gerçekleştirmekte oldukları yatırımlar ve pazar yakınlık Türkiye’nin Topluluğa tekstil ihracatına en azından suni elyaf, iplik ve konfeksiyon alanlarında negatif yönde etkide bulunacaktır. Bilhassa düşük ücretlerin ve pazara yakınlığın sağladığı avantaj yanında kota sorununun olmayışı fason ağırlıklı ağır konfeksiyonu bu ülkelere çekecektir ve şimdiden bu durum kendisini hissettirir duruma gelmiştir. Ağır konfeksiyonda bir potansiyel oluşturan Yugoslavya’nın tümüyle devre dışı kalmış olması Türkiye’ye umduğu gibi bir avantaj sağlamamış ve üretim ismi geçen ülkelere kaymıştır. Kısa ve orta vadeli beklenmekte olan etkilerden birisi de bu ülkelerce pazara yakınlık ve hız avantajının şimdiden kullanılmaya başlanarak kısa vadeli teslim edilecek siparişlerin üstlenilmesidir. Bilhassa Federal Almanya’daki pek çok işletme çok kısa süreli üretimler için Çek Cumhuriyeti’nin Almanya sınırına yakın üreticilerle işbirliği yapmakta ve 15-20 günlük süreler içerisinde siparişlerini gerçekleştirmektedirler. Sınıra yakın bölgede olan Kuzey Bavyera Sanayi ve Ticaret Odasına bağlı 150 işletmenin Çek Cumhuriyeti’nde tekstil üretimiyle ilgili işbirliği içerisine girdikleri ve üretimlerinin %40’lık bir kısmını bu ülkeye kaydırdıkları anlaşılmıştır. Kısa vadede fason üretim biçiminde etkilerini göstermeye başlayan bu eğilim, orta vadeli yatırımların yapılmasıyla Türkiye’nin ana ihracat kalemlerini meydana getiren alanlara yayılabilir. Bilhassa göreceli olarak kolay öğrenilip uygulanabilen pamuklu dokuma ve örgüden mamul gömlek, T-Shirt, Sweatshirt, Mont’un yanı sıra takım elbise ve ağır konfeksiyonda ciddi bir rekabet ortamının ortaya çıkacağı kesindir (Aksu, 1993:150-151).

- Türk hazır giyim sektörünün de kota kısıtlamalarının kaldırılması ile beraber daha da artacak olan rekabet ortamında varlığını devam ettirebilmesi, kendi markasını oluşturabilmesine bağlıdır (Gönen ve Özgen, 1993:260). Bu nedenle de markalaşma eğilimi hız kazanacaktır.

- Son yıllarda pazarda meydana gelen talep değişimleri üreticileri beklide bütün çabaları tekrar gözden geçirmek mecburiyetinde bırakacaktır. Bu değişmeler (Erdoğan, 1993:190);

1. Modanın artan etkileri, kitlesel üretimleri azaltmaktadır.

2. Koleksiyon sunumundan sonraki sipariş alma ve üretim siparişine dönüştürme arasındaki sürede kısalma meydana gelmiştir. Bunun neticesinde de; tekrarlanma olasılığı bulunan ufak siparişler ortaya çıkmıştır.

3. Siparişte bulunan, büyük marketler, mağazalar ya da butikler, yüklemeleri fasılalı istediklerinden üretim siparişlerinin bölünmesi mecburiyeti ortaya çıkmıştır.

4. İklimsel etkiler, kısa süreli politik değişimler ya da kararsızlık gibi etkenlerden etkilenen satın alma taleplerindeki tutarsızlıklar, modaya bağımlı giysilerin büyük miktarla depolanması riskinden kaçmayı artırmaktadır.

5. Satıcılar, komple bütün asortiyi sunmak yerine, onu pazarın gidişi doğrultusunda ayarlamayı düşünmektedirler.

6. Sipariş sayısının azlığı sebebiyle ithalatçı ülkeler, özellikle yinelenen siparişleri yurt içinde üretmeye yönelmektedirler.

7. Bilinmekte ve uygulanmakta olan organizasyon ve idare araç ve sistemleri küçük üretim miktarları için geçerli olmayacaktır.

8. Günümüzdeki büyük üretim miktarları için kullanılan -değerlendirmeli ücret sistemleri- manasını ve geçerliliğini yitirmek üzeredir. Maliyet muhasebesi ve verimlilik yönünden yeni ücretlendirme ve sistemleri geliştirilecektir.

9. Modellerin çokluğu sebebiyle; iş hazırlık aşamasında çok itinalı çalışma gerekecektir. Söz konusu bu durum da yeni maliyetler ortaya çıkaracaktır.

10. Fazla sayıda ve aynı anda çalışan küçük miktarlardaki çok bedenli ve renkli siparişlerin bilinen yöntemlerle kontrol altında tutulabilmesi güçleşecektir biçiminde özetlenebilir.