• Sonuç bulunamadı

3. ÖRGÜTSEL GÜVEN KAVRAMI

3.1 Örgütsel Güven Tanımı ve Önemi

Bireyin sosyal hayata adapte olabilmesi için bireyler arası ilişkiler önemli bir yer tutarken, bireyler arasında güvene dayalı ilişkilerin oluşturulması onların yaşamını daha da anlamlı kılmaktadır. Tıpkı toplumsal yaşamda olduğu gibi örgütsel hayatta da önceden belirlenmiş olan bir amacı gerçekleştirmek üzere ortak bir paydada buluşan örgüt çalışanlarının başarıya ulaşabilmesinde, örgütün paydaşları arasında güvene dayalı sağlıklı ve uzun ilişkilerin kurulabilmesi önemlidir.

Örgütler önceden belirlenen amaçları gerçekleştirmek ve hedeflenen sonuçlara ulaşmak adına ortak bir paydada bir araya gelen insanlardan oluşan yapılardır. Örgütlerin söz konusu amaçlarına ulaşabilmek, sürekli değişen ve gelişen dünyada sürekliliklerini sağlayabilmek için en önemli kaynaklarından birisi olan insan unsurunu son derece etkin ve işlevsel olarak değerlendirmeleri gerekmektedir.

Örgütsel güven; çalışanların örgütte yer alan diğer bireylerin rolleri, ilişkileri, davranışları, olaylara yaklaşımları, tecrübeleri ve birbirlerine olan aidiyetlerine bağlı olarak göstermiş oldukları tutum ve davranışlara yönelik olumlu beklentilerini tanımlamaktadır (Akdoğan ve Köksal, 2014:27).

Günümüz örgütlerinde başarılı olmanın yolu eğitimli, verimli, örgütsel amaçlarla uyumlu ve örgüte güven duygusu yüksek bireylere sahip olmaktan geçmektedir. Bu düşünce, örgütleri insan odaklı politikalar üretmeye yönlendirirken, örgütsel güven konusuna bakış açısını olumlu derecede değiştirmekte ve bu konuya gösterilen önemi arttırmaktadır (Çetinel, 2008:11).

Çalışanların örgütsel faaliyetlere katkı sağlayabilmeleri; yaptıkları işte sürekli desteklenmeleri ve örgüte karşı güvenlerinin sağlanması ile mümkündür. Bununla birlikte hem çalışma arkadaşlarıyla ilişkilerinin geliştirilmesi hem de örgütsel faaliyetlerini yerine getirirken verimliliklerinin ve örgüte olan bağlılıklarının geliştirilmesi yoluyla çalışanlardan daha fazla verim alınabilmesi mümkün olabilmektedir.

Örgütsel düzeni oluşturmada ve pozitif yönlü geliştirmede son yıllarda etkisi artan örgütsel güven; örgütsel başarının, istikrarın ve çalışanların refahının sağlanmasında önemli bir unsur olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla etkili ilişkilerin inşa edilmesinde karşılıklı güven duyulması yaşamsal bir öneme sahiptir. Çevresel ve ekonomik değişkenlerin etkisinin artması, esnekliğe ve işbirliğine duyulan gereksinimin yükselmesi, takım çalışmalarına duyulan ihtiyacın yükselmesi, çalışanların birbirleriyle olan ilişkilerinin ve kariyer kalıplarının değişkenlik göstermesi gibi birçok faktör sebebiyle örgütsel güvenin önemi gün geçtikçe artış göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında; güven duygusunun olmadığı kurum ya da kuruluşların belirlemiş oldukları hedeflere ulaşmalarının mümkün olmayacağı ileri sürülebilir (İşcan ve Sayın, 2010:196).

Son dönemde yaşanan ekonomik değişimler, süratle gelişen ve değişen teknolojiler, sürekli farklılık gösteren yatırımcı tipleri, çalışanların talepleri ve artmakta olan rekabet ortamında rakiplerle mücadele etmek, kamu ve özel sektörde bulunan kurumları bir yandan kalite ve verimliliği arttırmaya zorlarken, diğer yandan da yeniden yapılandırmaya zorlamıştır.

20. yy’in ikinci yarısından itibaren kurumlarda demokratik yapılanmaya geçiş, kişilerarası yardımlaşmayı ortaya çıkararak çalışanları hem kurum içerisindeki hem de özel yaşamlarındaki sosyal paydaşları ile koordine olmak zorunda bırakmıştır. Kurum içinde ekipler halinde yürütülen projelerde çalışanlar, hem kendi amaçlarına hem de kurum hedeflerine ulaşabilmek için birbirlerine bağımlı olmak durumunda kalmışlardır.

Bütün bu gelişmeler, son zamanlarda sosyal bilimcileri ortak bir noktada buluşturmuştur. Bu konuda Shaw (1997) “kurumun başarısı, kurumun temel kaynağı olan insana ve insanların birbirleriyle etkileşimine bağlıdır” demiştir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde güven, kurum içinde yapıcı insan ilişkilerini oluşturmak ve kurum başarısını sağlamak için belki de en önemli değerdir denilebilir (İslamoğlu v.d., 2007:21).

Shaw (1997) güvenin kurumsal başarı için önemli bir etken olmaya başladığını, çünkü yaşanan değişim sürecinde çalışanların ancak kurumlarına, çalışma arkadaşlarına ve yöneticilerine güvendikleri zaman bu değişimleri destekleyebileceklerini öne sürmüştür. Çalışanların, yaşadıkları stres ve pozisyon değişimlerini örgütsel güven sayesinde kabullenip yeni bir kurum yapısı için uğraşabileceklerini savunmuştur. Yapılan araştırmalar, güvenin kurum içinde tartışmaları azaltıp rahat ve uyumlu bir ortam meydana getirerek işletme faaliyetlerinin verimli olarak yürütülmesinde önemli bir rol oynadığını ortaya çıkarmıştır (İslamoğlu v.d., 2007:22).

Güven duygusunun etkin olduğu örgütlerin en belirgin özelliklerine bakıldığında; şeffaf ve katılımcı bir ortam oluşturduğu, sorumlulukların çalışanlar tarafından gönüllü olarak üstlenildiği, verimliliğin ve örgütsel bağlılığın yükseldiği, uzlaşma kültürünün hâkim olduğu ve çalışanların ekip çalışmasına yatkın olduğu dikkat çekmektedir. Aynı zamanda yüksek iş tatminine sahip çalışanların alınacak stratejik kararlara katılım sağlamaya gönüllü oldukları görülmektedir (Teyfur v.d., 2013:89).

Bilindiği üzere örgütün üst yönetimi tarafından alınan kararlar stratejik kararlar, orta ve alt kademeler tarafından alınan kararlar ise uygulama kararları olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla üst yönetim örgütün geleceğini belirleyen stratejik öneme sahip kararları çok yönlü analiz ederek belirlemekteyken, alt kademe yönetimde bulunan çalışanlar ise söz konusu stratejik kararların işlevselliğini sağlayacak uygulama kararlarını almaktadırlar. Ancak burada önemli olan nokta; kimi örgütlerde gelecekle ilgili hedeflerin belirlenmesini içeren stratejik kararların tüm çalışanların katılımı ile ortak fikir birlikteliğinde alınabilmesi; kimi örgütlerde ise sadece belirli bir yönetim kademesi tarafından diğer çalışanların görüş ve önerileri alınmadan stratejik kararlar verilebilmesi durumudur. Böyle bir durumda, kararlar alınırken düşünceleri önemsenmeyen çalışanlar örgütü şeffaf ve katılımcı olarak yorumlamadığından örgüte olan güven duyguları azalmakta ve verimlilikleri düşmektedir.

Örgütlerde oluşturulacak güven ortamı, çalışanlar arasındaki ilişkilerin daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesine, yöneticilerin ve çalışanların örgüte bağlılık seviyelerinin yükselmesine, işbirliği yapmalarına ve koordineli çalışmalarına yol açarak bireysel ve örgütsel başarının artmasını sağlayacaktır (Memduhoğlu ve Yılmaz, 2017:351). Örgütsel güvenin yüksek olmasının; stratejik ortaklıkların geliştirilmesi, uyumlu ve duyarlı takımların oluşması ve krizlerin etkili bir şekilde yönetilmesi gibi örgütsel verimlilik açısından öneme sahip konularda örgütü başarıya götüreceğinden söz edilebilir (Tokgöz ve Seymen, 2013:62).

Sonuç olarak, hızla artış gösteren küresel rekabet sebebiyle karmaşık hale gelen ekonomik sistemde; güven, kurumlar ve yöneticiler için etkisi azımsanmayacak bir konu haline gelmiştir. Çünkü güvenin sağlandığı kurumlarda çalışanlar bilgi paylaşımında bulunmakta, birbirlerini önemsemekte, özellikle performans değerleme konusunda eleştirileri kabullenmekte, kurum içinde daha az politik davranış sergilemekte ve yeni fikirler üretip kurumun ilerlemesi için daha çok çaba harcamaktadırlar (İslamoğlu v.d., 2007:23). Bu bağlamda, çalışanların kurumları tarafından değerli görüldüklerini ve umursandıklarını algılamaları sonucu kurumlarına karşı güven duygularının artacağı ifade edilebilir.