• Sonuç bulunamadı

3. ÖRGÜTSEL GÜVEN KAVRAMI

3.5 Örgütsel Güven Modelleri

3.5.1 Nyhan ve Marlowe’un örgütsel güven modeli

3.5.1.2 Örgüte güven

Küresel rekabetin artması sebebiyle işletmelerin rekabet yarışında başarılı olabilmeleri güçleşmekte, bu sebeple günümüzde işletmelerin ayakta durabilmek için çeşitli arayışlara girdikleri bilinmektedir. Bu bağlamda insan kaynağının önemsenmesi ile başlayan süreçte, işletmeleri başarıya götüren en önemli etkenin takım halinde çalışma olduğu öne sürülmektedir. Çalışanların, örgüt çıktılarının sağlanması konusunda kendilerini vazgeçilmez bir etken olarak görmeleri, onların dış dünyadaki tüm değişiklikleri takip ederek örgütlerine faydalı birer bireyler olmaları sonucunu doğurmuştur. Takım halinde edindikleri bilgileri birbirlerine aktararak tüm örgütün bu bilgilerden faydalanmasını sağlayan bireyler, bu sayede örgütsel faaliyetleri verimli bir sonuca doğru götürmektedirler.

Bilindiği üzere örgütler aynı amacı gerçekleştirmek üzere gönüllü olarak bir araya gelen ve işbirliği yapan gruplardan oluşmaktadır. Dolayısıyla örgütsel faaliyetlerin başarısı bireyin tek başına sergilemiş olduğu performans sayesinde değil sistemli bir çalışma sonucu oluşan bir takım çalışması sayesinde gerçekleşmektedir. Birey bir sosyal varlık olmasının etkisiyle tek başına hareket etmekten ziyade çoğu zaman topluluk halinde hareket etmeyi tercih etmektedir. Bu sebeple kendi fikirlerinin yanında çoğunluğun da fikirlerini önemseyerek davranış sergilemektedir.

Topluluk halinde aynı amacı gerçekleştirmek üzere bir araya gelen örgüt çalışanlarının doğru ilişkiler geliştirebilmeleri ve örgütsel hedefleri etkin bir şekilde yerine getirebilmeleri, karşılıklı güvenin sağlanmasıyla mümkün olabilmektedir. Bunun bilincinde olan çalışanların faaliyetlerini yerine getirirken güven ortamının zedelenmesini engelleyecek tüm tutumları ortadan kaldırmaları gerekmektedir. Aksi takdirde güven ile ilgili olumsuz algılamaların oluşmasına kayıtsız kalan birey ya kendi kendine örgütten uzaklaşmayı tercih edecek ya da çalışma arkadaşları tarafından bir şekilde örgütten uzaklaştırılacaktır (Topaloğlu, 2010:45-46). Buradan yola çıkarak

bireyin hem yöneticisine hem de örgüte karşı güven duygusunun oluşması, verimliliğin sürekliliğinin sağlanması açısından büyük önem arz etmektedir denilebilir.

Örgüte güven kavramı, çalışanlar tarafından örgüte yönelik olarak geliştirilen güven algısını ifade etmekte ve aynı örgüt içerisinde faaliyetlerini yürüten çalışanların, örgütün güvenilirliğine ilişkin geliştirdikleri duyguların karşılığı olarak kullanılmaktadır. Örgüt yönetimi tarafından çalışanların haklarının korunacağı, ihlal edilmeyeceği ve onların lehine olan uygulamaların destekleneceği yönündeki inançları geliştikçe, örgütlerine güven duyma konusunda tam katılım gösterecekleri ileri sürülmektedir (Gümüş, 2010:37).

Örgüt yönetimi tarafından çalışanlara sunulan olanaklar adil bir şekilde uygulanıyorsa; yani çalışan, örgütsel faaliyetleri esnasında hem kendine hem de çalışma arkadaşlarına dürüst ve şeffaf olunduğuna dair olumlu fikirler geliştiriyorsa, örgütüne güven duygusu geliştirmeye yönelik tavırlar sergileyecektir. Örgüt kültürünün olumlu atmosferi sayesinde birey, kendini sürekli başkalarının yerine koyarak düşünmeye başlayacak ve bu durum birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlayarak hem birbirlerine karşı şeffaf olmalarına hem de örgüt ortamında güven duygusunun kökleşmesine sebep olacaktır (Altunkaya, 2011:34).

Bireyler ile örgütlerin güven duyguları, karşılıklı etkileşimleri sonucu gelişmektedir. Yani bireyin örgütüne karşı hissetmiş olduğu güven duygusu aynı zamanda örgütün de bireyin güvenilir olduğuna dair algısından kaynaklanmaktadır (Altunkaya, 2011:34). Genellikle yöneticinin örgütü temsil etmesi gerçeğinden hareketle sadece yöneticinin güvenilir olmasının bile tüm örgüt için olumlu duyguların oluşmasına yeterli olabildiği ileri sürülmektedir. Bu durum bize yöneticiye güven ile örgüte güven duygusunun özdeşleştirildiği sonucunu vermektedir. Bu bağlamda yöneticiye karşı hissedilen güven duygusunun; yöneticinin saygınlığı, çalışanları destekleyici tutumu ve yetenekleri gibi birçok faktörden etkilendiği ileri sürülmektedir. Ancak kimi zaman sadece yöneticinin güvenilir olmasının örgütü adil ve güvenilir yapmaya yetmediği; aynı zamanda örgütsel prosedürlerin de güveni sağlayıcı uygulamaları destekleyen bir yönelime sahip olması gerektiği ileri sürülmektedir (Arslan, 2009:15).

Çalışanların ortak değerlere sahip olmasını ifade eden örgüt kültürü; takım halinde çalışma, işbirliğine yatkın olma, kararlara tam katılımı sağlayabilme, iş tatminini ve performansı arttırıcı uygulamaları destekleme vb. konularda olumlu bir algı yaratıyorsa

örgütsel anlamda güven duygusunun inşa edilmesine olanak sağlayacaktır (Kahya, 2013:125).

Örgüt içerisinde güvenin oluşturulabilmesi ve sürekliliğinin sağlanabilmesi için; çalışanlar arasındaki ilişkilerin karşılıklı anlayış çerçevesinde gelişmesi ve prosedürel uygulamaların adil bir şekilde yerine getirilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda örgütsel uygulamalardan tüm çalışanların haberdar edilmesi, çalışanların iş yapma usulleri ve yükselme olanakları ile ilgili uygulamalarda adilliğin sağlanması, örgütsel hedeflerin ve stratejilerin tüm çalışanlarla paylaşılması diğer önemli unsurlar olarak ifade edilmektedir. Sonuç olarak, çalışanların örgütün hedeflerini gerçekleştirebileceklerine dair inançlarının sağlanması yoluyla örgütsel güven duyguları gelişerek performansları olumlu yönde artış gösterecektir (Kâhya, 2013:133).

Örgütlerin takım çalışmasına uygun bir ortam yaratmalarının sonucu hem kendi içlerinde hem de dış çevrelerinde yaşanan tüm değişiklikleri anında yakalayabilme imkânı doğmakta ve kârlılıklarında ciddi artışlar görülebilmektedir. Takım halinde çalışabilmenin en önemli anahtarı olarak görülen nokta ise bireylerin güven duygularının karşılıklı olarak gelişmesinin gerekliliğidir. Çünkü örgüt içerisinde yapılan tüm faaliyetler birbirlerinin devamı ve destekleyicisi olarak yürütülmekte, bu sebeple çalışanlar birbirlerine karşı bir bağımlılık hissetmektedirler. Ancak güvenin oluşturulmadığı bir ortamda takım çalışmasının yapılabilmesi ve başarıya gidilebilmesi mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla güven ortamının yaratılabilmesi; öncelikle üst yönetime düşen asli bir görev olarak kendini gösterirken, üst yönetimin başlattığı bu sürecin çalışanlara yansıması ile birlikte karşılıklı güvenin gelişeceği takım çalışması sayesinde gerçekleşecektir (Kâhya, 2013:130).

Örgütsel çalışma ortamındaki güven duygusunun mimarı olan örgüt çalışanlarının, birbirlerine güven duymaları sayesinde takım çalışmasının gerçekleşebileceği bilindiğine göre, örgütün tüm kademelerinde çalışan bireylerin birbirleriyle şeffaf ilişkiler kurabilen, yardımlaşmaya yatkın ve örgüt kültürüne uygun fikirler besleyen bireyler olmaları verimliliğin anahtarı olarak gösterilebilmektedir.

Aynı amacı gerçekleştirmek üzere bir araya gelen örgüt çalışanları, geliştirmiş oldukları empati sayesinde karşılıklı işbirliği anlayışı çerçevesinde çalışabilmekte ve örgüt içerisinde güven ortamının yaratılmasına olanak sunabilmektedirler (Semercioğlu, 2012:49). Örgütte güven ortamın yaratılması ile birlikte bireyin, çalışma arkadaşlarının

tutum ve tavırları ile ilgili herhangi bir sorgulama yapmadığı görülmekte, çalışma arkadaşlarının birbirlerine karşı olumlu tutumlar sergilediklerine olan inancı artmakta ve örgüte olan güveni giderek sağlamlaşmaktadır (Durdağ, 2010:54).

Örgütsel güven duygusu sayesinde çalışanlar, çalışma arkadaşlarının çıkarlarını gözetmek suretiyle dürüst bir ilişki ortamının kurulması ve birbirleriyle işbirliği yapmaya uygun bir örgütsel ortamın sağlanması konusunda özveri göstermektedirler (Semercioğlu, 2012: 49). Dolayısıyla örgütün güvenilir bir tutum sergilemesinin; çalışanların verimliliğini ve örgütün kârlılığını arttırdığı, örgütün kendini doğru tanımlayabileceği standartlar oluşturduğu ve gelecek çalışmalarını da bu yönde geliştirmesi konusunda yol gösterici olduğu ileri sürülebilir.