• Sonuç bulunamadı

B. Kirlilik

II. Önleme İlkesi

Yeni teknolojilerin bulunması ve uygulanması risk kaynağı olan olguları artırmış, teknolojik faaliyetlerin ortaya çıkaracağı risklerin yarar-zarar oranının dikkatle analiz edilmesi gerekliliği risk analizi yapma zorunluluğunu getirmiştir.60 Önleme ilkesi 1992 Rio Bilgdirgesinde kabul edilen 11 prensipten birisidir.61 Riski sıfıra indirgemek ya da tamamen ortadan kaldırmak mümkün olamayacağından çoğu kez riskin üstlenilmesi gerekmektedir.62 Doğa bilimlerindeki belirsizlik anlayışı ve risk analizi yaklaşımının hukuka aktarılması zorunluluk arz etmiştir.63 Çevresel sorunların karmaşık nitelikte olması nedeniyle birtakım sorunlara bilimin tam olarak yanıt verememesini ifade eden bilimsel belirsizlik64, aslında çevrenin öğeleri üzerinde ilk nedenin yarattığı etkilerin güvenilir bir şekilde teşhis edilememesi sorunudur.65

Çevreyi korumada en etkili ilke, zarar gerçekleşmeden kirlenmenin önlenmesidir. Bu ilkeye dayalı sürdürülebilir kalkınma, ruhsat verme, standartları saptama, ÇED yaptırma zorunluluğu öngörme, fonlar kurma ve çevre sorumluluk

60 Turgut, 2001, s.347; Koçhisarlıoğlu Cengiz: Haksız Eylem Kusuru, Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, Ankara 1990, s.23.

61 Faure Michael/ Skogh Göran: The Economic Analysis of Envıronmental Policy and Law, UK 2003, p.21; Marica Alexandria: Civil Liability in Environmental Law,, Acta Universitatıs Danubıus, 2008, p.98-103, p.103.

62 Turgut, 2001, s.364-365.

63 Atamer Yeşim: Haksız Fiilden Doğan Sorumluluğun Sınırlandırılması, Özellikle Uygun Nedensellik Bağı ve Normun Koruma Amacı Kuramları, İstanbul 1996, s.35.

64 Bilimsel belirsizlik, çevre öğeleri üzerinde ilk sebebin yarattığı etkilerin yeterli derecede güvenilir olarak teşhis edilememesi sorununu ifade eder. Bilimsel bilgi,çevreye ne kadar kirletici bırakıldığı, kirleticilerin nasıl etkilerinin bulunduğu ve bunlar arasında nasıl etkileşimlerin meydana geldiği gibi konularda yeterli güvenirlikte ortaya konulamaz. Erişgin, (Çevreyi Kirletenin Hukuksal Sorumluluğu, s.232).

65 Erişgin, Çevreyi Kirletenin Hukuksal Sorumluluğu, s.232.

sigortası oluşturma gibi bu ilkeden türeyen birtakım alt ilkeler bu ilkenin uygulanmasına hizmet etmektedir.66

Önleme ilkesi ile hedeflenen, çevrenin karşı karşıya olduğu tehditlerin kaynağında önlenmesi, söz konusu tehditlerin yaratıldığı yerde ve bizzat yaratan tarafından ortadan kaldırılmasıdır. Hukukumuzda 2872 sayılı Çevre Kanun’unun üçüncü maddesi ile bu ilkenin benimsendiği görülmektedir. 67 Bu ilkenin uygulanması ile zarar doğmadan önleneceğinden kirlenme sonrası oluşan zararın giderimi problemi de ortaya çıkmayacak, çevrenin korunmasına öncelik verilmiş olacaktır.68 Önleme ilkesi, çevreyi en iyi korumanın kirlenmenin gerçekleşmesi ya da zararın meydana gelmesinden önceki koruma olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim önceden önlemenin masrafı her zaman kirlenmenin ortaya çıkmasından sonra eski hale getirme masraflarından daha az olduğu gibi bazı durumlarda eski hale getirme mümkün olmayabilecektir. Önleme ilkesinin alt ilkelerinden olan ruhsat alma ilkesi, belki de bu ilkenin uygulamasına yönelik ilkelerin en başta gelenidir. Zira, yoğun ve ağır çevre kirliliğine neden olabilecek nitelikteki faaliyetlerin idari ruhsata tabi tutulması önleme ilkesinde kullanılabilecek en önemli hukuki vasıtadır.69

Önleme ilkesi, (precautionary principle) Amerikan Çevre Hukukunda da uygulanmaktadır. Bu ilke Amerikan hukukunda ilk defa Dudridge davasında gündeme gelmiş, bu davada elektro magnetik alanların çocuklarda löseminin oluşumuna etkisi araştırılmıştır.70 British Elektrik Anlaşmasının 130. maddesi bu ilke

66 Turgut, 2001, s.205; Keleş/Ertan, s.108,157 vd.

67 Güneş, İhtiyat İlkesi, s.17; Turgut, 2001, s.204.

68 Keleş/Ertan, s.22-24; Turgut, 2001, s.204.

69 Ertaş, 2012, s.118-119.

70 Based onHigh Court, 3 October 1994. Regina v. Secretary of Stat efor Trade and İndustry, ENDS report, 237, October 1994,p.21-41, Faure/ Skogh, p.23.

dikkate alınarak düzenlenmiştir.71. Önleme ilkesi, çevre için tehlike teşkil eden faaliyetler açısından uygulanmaktadır.72 Tarımsal faaliyetler, katı atıklarla ilgili faaliyetler gibi bazı faaliyetler çevre için tehlike teşkil eden tehlikeli faaliyet olarak kabul edilmiştir.73 zararları önleme yükümlülüğü altındadır. Bir kişi gerçekleştirdiği faaliyet nedeniyle çevreye zarar vermişse, faaliyet ve zarar arasında bağ kurulması halinde sorumluluğu doğacaktır.75 Söz konusu bağın açık bir şekilde bulunmaması halinde önleyici davranışın kapsamı genişletilir.76 Önleme ilkesinin uygulanması açısından belirli ve belirsiz riskler önem arz eder. Belirsiz riskler77 ya da bilimsel belirsizlikler78 söz konusu olduğunda bu ilke uygulanacaktır. Önleme ilkesi önemli riskler söz konusu olduğunda girişimde bulunulması halinde önem arz eder.79 Belirsizlik, tehlike ve zararın bilindiği; ancak, olasılıkların gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin bilinemediği

71 Faure/ Skogh, p.23.

72 England’s new environmental liability regime will see polluters pay, http://www.out-law.com/page-9828 s.1, E.T, 05/10/2015; Faure / Skogh, s.26.

73 England’s new environmental liability regime will see polluters pay, http://www.out- law.com/page-9828 s.1, E.T, 05/10/2015.

74 Faure/ Skogh, p.25.

75 Zander Joakim: The Application Of The Precautionary Principle in Practice, 2010 Cambridge Üniversity Press, p.15; Widmer Pierre: “Switzerland- Causation Under Swiss Law”, Unification Of Tort Law: Causation, ECTİL, J.Spier, The Hague 2000, p.109; Atamer, Normun Koruma Amacı, s.41; Erişgin, İlliyet Bağı, s.81.

76 Zander, p.15.

77 Christoforou T.: The Role Of Precautıons in Chemical Policy, Vienna 2002, p..23.

78 Shavell, p.357.

79 Macrory Richard /Hovercraft Ian/ Purdy Ray: Principles of European Environmental Law, 2004, p.11.

haldir. Sonucun bilinemediği bazı durumlarda olasılıkların gerçekleşmeyeceği düşünülür. Belirli risklerle ilgilenilirken belirsizliğin ortaya çıkabilmesi mümkündür.

Zira, tehlike bilinse de, zararı tahmin mümkün olsa da belirsizlik söz konusudur.80 Belirsizliğin ilk türü bilgilendirmenin bulunmaması halidir. Birçok araştırma ve değerlendirme ile bazı belirsizliklerin azaltılması ve bilimsel olarak belirli hale getirilmesi mümkündür. Belirsizliğin ikinci türü çelişkili kanıtların varlığıdır. Bu durumda aynı sorunun farklı cevapları mevcuttur. Belirsizliğin üçüncü türü ise öngörülemeyen belirsizliktir.81 Türk Hukuku ile karşılaştırıldığında Amerikan Hukukunda önleme ilkesinin belirsizlik üzerine inşa edildiği ve bu belirsizliğin farklı kategorilerde incelendiği görülmekle birlikte; Türk hukukunda da olduğu gibi, çevreye zarar verici faaliyetlerde bulunan bireylere zararın meydana gelmesini önleme yükümlülüğü getirildiği görülmektedir. Amerikan hukuk sisteminde, yargılama faaliyetinin hukuk prensibi geliştirme ve uygulama hususunda oldukça özgür olması ve modern çevre düzenlemelerinin çoğunun karmaşık hükümler içermesi nedeniyle “polluter pay principle” ya da “precautionary principle” gibi ilkelerin uygulanma oranı oldukça düşüktür.82

İngiltere ise, 1863'de endüstriyel emisyonlara ilişkin “Alkali Anlaşması”nı imzalamıştır. Bu anlaşma ile, zararlı gazların sınırlanmasına ilişkin emisyon limitleri belirlenerek hava kirliliğine ilişkin yasal kısıtlamalar getirilmiştir.83

1990 White Paper on the Environment, önleme ilkesinin uygulama alanına yönelik ilk geniş düzenlemedir. Bu düzenlemede çevre için önemli riskler belirtilmiş;

potansiyel tehlikeli materyeller ve hava kirliliğinin yayılmasının sınırlandırılmasına

80 Zander, p.14.

81 Zander, p.16.

82 Shavell, p.195.

83 Shavell, p.195.

işaret edilmiştir.84 White Paper’da genel bir kusursuz sorumluluk (strict liability) kuralı koyulmamıştır. Çevre zararları açısından tehlikeli ve tehlikeli olmayan faaliyetler birbirinden ayrı düzenlenmiştir.