• Sonuç bulunamadı

a. Genel Olarak

Çevre ile ilgili sorunların Çevre Hukuku’nun ilişki içinde bulunduğu hukuk dallarından yalnızca birinin ilkeleriyle çözümlenmesinin mümkün olmaması, Çevre Hukukunu hem kamu hukuku hem de özel hukukun uygulama alanı bulduğu özgül ve karma bir hukuku dalı olarak karşımıza çıkarmaktadır. Çevre sorunlarının kamusal bir problem olması ve devletin aktif bir müdahalesini gerektirmesi özel hukuk yanında kamu hukuku ilkelerinin de Çevre Hukukuna uygulanmasını gerektirmiştir.

Çevreyi kirletmenin sonuçta çok sayıda insanın hayatını olumsuz etkilemesi, bir defa kirlenme gerçekleştikten sonra ağır sonuçlar meydana gelmesi ve meydana gelen zararların gideriminin zor olması bilinen bir gerçektir. Çevreyi kirletenin tespit edilemediği birçok halde, birden çok kişinin faaliyetinin birleşmesi sonucunda kirlilik gerçekleşir; ancak bu kişilerden hiçbirinde birlikte hareket etme iradesi

15 Hamamcı Can: “Çevre Hakkı Üzerine Düşünceler” İnsan Hakları Yıllığı, TODAİE, Ankara 1983-1984, C.5 -6, s.173.

16 Hamamcı, s.177.

bulunmayabilir. Bu durumda faillerin tek tek sorumluluğuna gidilmesi gerekecektir;

fakat her bir hareket tek başına zararlı sonucu doğurmaya yeterli olmadığında suç oluşmayacaktır. Bu nedenle ceza hukuku ilkelerine dayanılarak faillerin cezalandırılması çoğu kez mümkün olmamaktadır.17 Kamu hukuku alanında çevrenin korunması, kirliliğin önlenmesi ve kirletenin cezalandırılmasında idare hukuku ön plandadır.18 Pozitif hukukumuzda çevreye zarar verici ya da tehlikeli ve ekolojik dengeyi bozucu eylemlerin neredeyse tümü idari ihlaller olarak kabul edilmekte ve bunlar idari yaptırımlar yoluyla giderilmektedir.19 İdari ve iktisadi önlemler, konulduktan sonra bunlara aykırı davranıldığında yani idari müeyyideler etkisiz kaldığı durumlarda uygulanacak ikincil nitelikte yaptırımlardır. 20 Bu nedenle Çevre Hukukunda ortaya çıkan sorunların çözümünde (Anayasa hukuku, ceza hukuku ve idare hukuku) gibi hem kamu hukuku, (medeni hukuk ve borçlar hukuku gibi) hem de özel hukuk ilkeleri birlikte uygulama alanı bulmalıdır.

b. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu

Ülkemizde çevreye ilişkin yasal düzenlemeler yapılmadan önce çevreyi kirletenin sorumluluğunda Medeni Kanunun komşuluk ilişkisine ilişkin hükümleri, sorumluluk ve zararın giderimi hususlarında Borçlar Kanununun sorumluluk hukukuna ilişkin hükümleri uygulanmaktaydı. Ancak bu genel hükümlerin çevreye yönelik zararları önleme ve giderme konusunda zamanla etkili bir çözüm olmaktan

17 Ulusoy Ali: “Çevre Kirlenmesinin Oluşmasından Sonraki Aşamada Medeni Hukuk, Ceza Hukuku ve İdare Hukuku Çözümlerine Genel Bakış”, AÜHFD, C:43, S:1-4, 1993, s.125-142, s.133.

18 Havenga Peter: Liability for Environmental Damage, S.Afr. Mercantile L.J 1995, s.187-203, s.187 http: // heinonline.org E.T: 24/12/2016; Reuter Alexander: Environmental Liability, Non Fault Liability in Germany, 1991 s.167-168.

19 Toroslu Nevzat: Ceza Hukuku ve Çevre Ceza Kanunu Uygulaması, T.C.S.V Yayını 2001, s. 105.

20 Ulusoy, s.140; Bayraktar Köksal: “Çevrenin Korunması ve Türk Hukuku”, Reha L. Meray’a Armağan, C.I, Ankara 1981, s.77.

çıkması nedeniyle bu alanda kusursuz sorumluluk ilkesi ve Çevre Hukukuna ilişkin özel düzenlemeler getiren 2872 sayılı Çevre Kanunu kabul edilmiştir21. Hukukumuzda çevreyi kirletenin sorumluluğu tehlike sorumluluğu olarak özel bir kanunla düzenlenmemiştir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 71. maddesinde düzenlenen tehlike sorumluluğu hukukumuzda tehlike sorumluluğuna ilişkin getirilen genel bir hükümdür. Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihe kadar yapılmış olan özel tehlike sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler yanında uygulanabilecek genel bir hüküm bulunması tehlike sorumluluğunun vasıflandırılmasında ve buna ilişkin hükümlerin uygulanmasında önemli bir adımdır. Doktrinde bazı yazarlarca 2872 sayılı Çevre Kanunu ile düzenlenmiş kusursuz sorumluluk hali tehlike sorumluluğunun bir türü olarak değerlendirilmektedir.22 Biz de bu görüşe katılmakla beraber kanundaki düzenlemenin yetersiz kaldığı hallerde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 71. maddesi kapsamında bir değerlendirmeye gitmenin gerekeceği kanısındayız. Söz konusu madde tezimizin ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak ele alınacağından burada kısaca değinilmekle yetinilmiştir.

21 Akıncı Müslim: Oluşum ve Yapılanma Sürecinde Türk Çevre Hukuku, 1996, s.137-138; Sirmen Lale: “Çevre Kanununa Göre Çevrenin Kirletilmesinden Doğan Sorumluluk”, ABD 1990, S.1, s.22-30, s.22-23.

22 Erişgin Nuri: “ Çevreyi Kirletenin Hukuksal Sorumluluğu”, MÜHFD 2008, C.XIV, S.4, S.205-273, s.223; Özdamar Mehmet: “Nükleer Tesislerin İşletrilmesinden Doğan Hukuki Sorumluluk”, Enerji Hukuku Dergisi, 2012/I, S.119-135, s.124; Yücel Özge: Türk Borçlar Kanununa Göre Genel Tehlike Sorumluluğu, Ankara 2014, s.134; Yüce Melek Bilgin: “Çevrenin Kirletilmesinden Doğan Hukuki Sorumluluk”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. VII, S.: II, 2010, s.137-166, s.1.

c. 2872 Sayılı Çevre Kanunu

Çevre Kanununun 28. maddesi bu kanun kapsamında çevreyi kirletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin temel bir düzenlemedir. Bu maddenin öngördüğü sorumluluk, 03/03/1988’de 3416 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önce kirletene kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulma imkanı tanımış olduğundan objektif özen sorumlululuğu niteliğinde olmasına karşılık bu tarihten itibaren, Ç.K m.28

“Çevreyi kirletenler ve çevreye zarar verenler sebep oldukları kirlenme ve bozulmadan doğan zararlardan dolayı kusur şartı aranmaksızın sorumludurlar”

hükmü ile kirletene böyle bir imkan verilmeyerek ağırlaştırılmış objektif sorumluluk derecesine getirilmiştir. Bu maddedeki sorumluluğun hukuki niteliğinin tehlike ilkesine dayanan sorumluluk türü, ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu olduğuna ilişkin çeşitli görüşler ileri sürülmekle birlikte doktrinde ağırlıklı görüş, sorumluluğun hukuki niteliğinin ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu olduğu yönündedir.23 Çevre Kanununda 2006 yılında yapılan değişiklik ile yasanın değişik hükümlerinde zarar veya kirlenme yanında tehlike yaratma olgusuna da dayanılması söz konusu maddenin dayandığı sorumluluk ilkesi konusundaki tartışmayı sona erdirerek, bu sorumluluğun temelinin tehlike yaratma ilkesine dayandırıldığı fikrinin ileri sürülmesine neden olmuştur.24

23 Sirmen Lale: “Taşınmaz Mülkiyetinin Kullanılmasında Çevre Etkileri Yarartan Müdahalelerden Dolayı Malikin Sorumluluğu”, AÜHFD 1988, CXL, S.1-4, s.281-306; aynı yazar 1990, s.23;

Erişgin Nuri: Çevreyi Kirletenin Hukuksal Sorumluluğunda İlliyet Bağı, Ankara 2005, s.34;

Tandoğan Haluk: “2872 Sayılı Çevre Kanununa Göre Çevrenin Kirletilmesinden Sorumluluk”, Yargıtay Dergisi 1986, C.12, S.1-2, s.31-56, s.36.

24 Erişgin, Çevreyi Kirletenin Hukuksal Sorumluluğu, s.223.

3. ÇEVRE ZARARI VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ

I. Çevre Zararı Kavramı

Çevre Kanununda “çevresel zarar” kavramı kullanılmasına karşın bu kavramın tanımına kanunda yer verilmemiştir. Çevresel zarar kavramını dar anlamda ve geniş anlamda olmak üzere iki başlık altında incelemek mümkündür. Geniş anlamda çevre zararı kavramı, doğrudan çevrede meydana gelen zararları ifade etmekte olup bu zararları tanımlamak üzere “birincil çevre zararı”, “gerçek çevre zararı”, “doğrudan çevre mallarında meydana gelen zarar” ya da “çevre mallarının ekolojik boyutunun olumsuz etkilenmesi” “genel çevre zararı”, “doğrudan çevre zararı”, “çevrenin olumsuz etkilenmesi”, “doğal kaynak zararları” genel olarak da

“ekolojik zarar”, “saf çevre zararı”25 kavramları kullanılmaktadır26. Çevre zararı kavramının çevre kirliliği neticesinde ortaya çıkan kişi ya da malvarlığı zararları ile sınırlı kullanımı, “dar anlamda çevre zararı”, “sorumluluk hukuku anlamında çevre zararı” ya da “ikincil zarar” olarak adlandırılmaktadır27. Hem geniş hem de dar anlamda çevre zararını içine alacak bir tanımlama yapılacak olursa çevre zararı olarak ifade edilen zararlar, çevre kirliliği sebebiyle doğrudan çevrede ortaya çıkan zararlar ve üçüncü kişilerin uğrayacakları kişi veya malvarlığı zararları olarak

25 Çevreye yönelik müdahaleden sonra ortaya çıkan ilk etki olarak ifade edilen saf çevre zararının mağdurunun bütün canlılar olması nedeniyle bireysel talep hakkı çevre yasalarının dışında tutulmuştur. Erişgin, İlliyet Bağı, s.55.

26 Alıca Süheyla: “Çevre Denetiminde İdarenin Sorumluluğu”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. XV, 2011, S.4, s.104.

27 Sirmen, 1990, s. 28.

tanımlanabilecektir.28 ÇK m. 28 anlamında sorumluluk hukuku kapsamındaki çevre zararı, dar anlamda çevre zararıdır.29