• Sonuç bulunamadı

1.5. AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ (AİHM) KARARLARINDA

2.1.3. Cumhuriyet Döneminde İletişimin Denetlenmesi

2.1.3.3. Önleme Amaçlı İletişimin Denetlenmesine İlişkin Kanun Hükümleri

2.1.3.3.1. 5397 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

1982 Anayasası’nda 2001 yılında 4709 sayılı yasa ile yapılan değişiklikler ve 4422 sayılı yasanın 5320 sayılı yasanın 18’inci maddesi ile yürürlükten kaldırılması sonrasında, önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi konusunda var olan yasal boşluğun doldurulması amacıyla 03.07.2005 tarihli ve 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile, PVSK’nın Ek 7’nci maddesine önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirine ilişkin düzenleme eklenmiştir53. 5397 sayılı Kanun ile; 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun ek 7’nci maddesi, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun ek 5’inci maddesi ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 6’ncı maddesinde değişiklikler yapılmıştır. Bu getirilen düzenlemeler, yeri geldikçe ilgili bölümlerde detaylı bir şekilde açıklanmıştır.

53

5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yayımlandığı Resmi Gazete için bkz: 23.07.2005 gün ve 25884 sayısı.

5397 Sayılı Kanun’dan önce Türk Hukuku'nda önleme amaçlı dinlemeye ilişkin genel bir düzenleme yer almamakta idi. Uygulamada 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu kapsamında istihbarat amaçlı iletişimin denetlenmesi yapılmaya çalışılmaktaydı. Ancak 4422 sayılı ÇASÖMK adli maksatlı dinleme ve kayda almayı düzenlemekte olup, bu kanunda önleme amaçlı dinleme ve kayda alma yönünde herhangi bir düzenleme bulunmamaktaydı.

03.07.2005 tarihli ve 5397 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde; PVSK’nın Ek 7’nci maddesinde yer alan istihbarat toplama yetkisinin belirlilik, açıklık ve keyfiliği önleyici mekanizmalar içerme ilkeleri bakımından AİHS ve AİHM içtihatları karşısında uygun bir düzenleme olmadığı ifade edilmekteydi(Yenisey, 1996: 122; Ersoy, 2004: 331; Erdem, 2001: 190). Bu dönemde mevzuatta özel düzenleme bulunmadığı için önleyici kolluk faaliyeti çerçevesinde iletişimin denetlemesi hukuka aykırı görülmüş, şartları gerçekleştiğinde kullanılması gereken bir yetki olarak değerlendirilmiş, ayrıca hangi hallerde bu şartların gerçekleşeceğinin de yasalarda açıkça gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Diğer yandan CMUK’un 91’inci maddesinde suç işlendikten sonra yapılan araştırmalarda postada elkoymanın düzenlenmiş olmasına karşılık, bilgi edinme faaliyeti sırasında bu tür bir yetkinin tanınmamış olmasından hareketle, “düzenlenmeyen alanda yetki de olmaz” gerekçesiyle kolluğun bilgi edinme yetkisi kapsamında haberleşmenin denetlenmesinin de kabul edilemeyeceği ileri sürülmüştü.

5397 sayılı Kanun ile düzenlenen önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbiri, bazı şartları ve esasları yönünden 5271 sayılı CMK’nın 135’inci ve devamındaki düzenlemeden farklılıklar içermektedir. CMK’da, bir suçun işlendiğine dair kuvvetli belirtiler ve başka surette delil elde etme imkânı olmaması şartları aranırken, 5397 sayılı kanunla bu şartlar aranmamaktadır. 5397 sayılı kanunda iletişimin denetlenmesi için, kural olarak hâkim kararı aranmakla birlikte, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Dairesi Başkanının (PVSK ek md.7), Jandarma Genel Komutanı veya İstihbarat Başkanının (JTGYK ek md.5), MİT Müsteşarı veya yardımcısının (MİTK md.6) yazılı emriyle bu tedbire başvurulabileceği belirtilmiştir.

5271 sayılı CMK’nın 135’inci maddesinde, tedbirin uygulanabilmesi için suç işlendiğine dair kuvvetli sebeplerin bulunması, başka surette delil elde etme imkânının olmaması gibi şartlar aranırken 5397 sayılı kanunda hangi hallerde ve şartlarda tedbire başvurulabileceğine dair hiçbir kaydın bulunmadığı, kural olarak hâkim kararı ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde sonradan hâkim onayı aramakta ise de, hâkimin hangi ölçütlere göre karar vereceği veya denetim yapacağına dair herhangi bir açıklığın bulunmadığı, ortada işlenmiş bir suç varken ve adlî denetleme için birçok koşul aranırken, henüz işlenmiş bir suç yok iken kolayca önleme dinlemesine karar verilebilecek olmasının çelişki olduğu yönleriyle eleştirilmiştir (C. Şahin, 2006: 379).

03.07.2005 tarih ve 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Polis Teşkilatı, Jandarma Teşkilatı ve Milli İstihbarat Teşkilatına iletişimin önleme amacıyla denetlenmesi konusunda yetkiler verilmiştir54. Bu Kanun ile; 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanun’una, 2803 sayılı Jandarma Teşkilatı, Görev ve Yetkileri Kanun’una ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanun’una önleme maksatlı dinleme, tespit ve kayda almaya ilişkin düzenlemeler eklenmiştir. 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Anayasa, AİHS ve AİHM içtihatlarında sözü edilen esas ve standartlara uyulması amacıyla, istihbarat ihtiyaçlarını karşılamak için meydana getirilmiş sistemi, sistemin işlemesini, bu hususta hukuka uygun işlemlerin ne suretle gerçekleştirileceğini, kararların ne gibi koşullara uyulması suretiyle alınacağını, bu husustaki denetim kurallarını ve usullerini, istihbarat ihtiyacının uluslararası düzenlemeler ve Anayasanın güvencelerine uygun olarak nasıl giderileceğini göstermek amacıyla çıkarıldığı ileri sürülmekte ise de; bu Kanunun adli amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirinde aranması gereken soruşturmanın başlaması, suçun işlendiğine dair kuvvetli şüphenin bulunması, başka suretle delil elde edilememesi gibi kriterleri içermemesi ve hakimin hangi ölçütlere göre önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirine karar vereceğinin belirsizliği, ortada işlenmiş ağır bir suç söz konusu olduğunda başvurulan adli amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbiri bakımından

54

Önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi yetkisini düzenlemek amacıyla 2559, 2803 ve 2937 sayılı kanunlara ek hükümler getiren 5397 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 03.07.2005 tarihinde T.B.M.M. tarafından kabul edilip, 23.07.2005 tarih ve 25884 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

sıkı şartlar öngörülmüş iken henüz işlenmiş bir suç bulunmadığı aşamada kolaylıkla önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirine başvurulmasına imkan tanınması nedenleriyle de eleştirilmiştir (C. Şahin, 2006: 381).

4422 sayılı Kanun’un, 5320 sayılı Ceza Muhakemesinin Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun ile 1 Haziran 2005 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılması, önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi alanında boşluk doğmasına yol açmıştır. Bu boşluk, 5397 sayılı Kanunla, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’na (Ek 7’nci madde), 2803 sayılı Jandarma Teşkilatı, Görev ve Yetkileri Kanunu’na (Ek 5’inci maddesi) ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’na (6’ncı maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik ve sonra gelmek üzere eklenen fıkralar) önleme amaçlı dinleme, tespit ve kayda almaya ilişkin düzenlemeler eklenmesiyle doldurulmuştur55.

55

5397 sayılı Yasa’nın genel gerekçesinde iletişimin önleme amaçlı denetlenmesi tedbirinin kabul edilmesinin gerekçeleri (TBMM) şu şekilde belirtilmiştir: “Avrupa Birliği müktesebatı; siyasi kriterler, adalet hizmetleri, iç ve dış güvenlik olmak üzere üç temel sütundan oluşmaktadır. Üçüncü sütunda yer alan “iç ve dış güvenliğin korunması”, devletin istihbarat hizmetlerinin düzenlenmesini gerekli kılmaktadır. Günümüzde, toplum ve devlete gelecek tehlikelerin önceden sezilmesi ve bunların önlenmesi için tedbir alınması, demokratik hukuk devletinin korunması açısından, kaçınılmaz bir zorunluluk olmuştur. Anayasanın koruma altına aldığı özel hayat ve haberleşme özgürlüğüne, devlet tarafından, suç öncesi yapılacak olan müdahalelerin, AB standartlarına uygun olarak kanunla yapılması ve sınırlama sebeplerinin bu kanunda gösterilmesi gerekmektedir.3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ile Anayasanın özel hayat, konut dokunulmazlığı ve haberleşme hürriyetine ilişkin 20, 21 ve 22’inc maddeleri yeniden düzenlenmiştir. Bu alanlara Devletin müdahale edebilmesi için; milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmalı, yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de, kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmalıdır. Bunlar bulunmadıkça, kişinin özel hayatına dokunulamaz, konutuna girilemez, haberleşmesi engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Anayasanın 22’nci maddesi, haberleşme hürriyeti açısından istisnalar olabileceğini kabul etmiş ve bunun kanunla belirlenmesini öngörmüştür. Suç ve suçluluk ile mücadelede istihbarat vazgeçilmez bir araçtır. İstihbarat çalışmaları ise, bilgi toplamak ve depolamak şeklinde olduğundan, özel hayat ve aile hayatı ile yakından ilgilidir. Elektronik yoldan yapılan iletişimin suç öncesi alanda dinlenmesi ise, haberleşme hürriyeti ile ilgilidir. Anayasanın bu düzenlemesi karşısında, Türkiye’de istihbarat hizmetlerinin yapılabilmesi için, kanunla düzenleme yapılması ihtiyacı bir zorunluluk oluşturmaktadır. Ülkemizde önleyici amaçlı istihbarat dinlemesi düzenlenmediğinden, hazırlanan Teklif ile bu önemli eksiklik giderilecektir. İletişimin her ne sebeple olursa olsun dinlenmesi, Anayasanın 20’nci ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8’inci maddeleri ile garanti altına alınmış bulunan “özel hayatın gizliliği ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına” uygun olarak yapılacaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kararlarında, gizli soruşturma tedbirleri açısından geçerlilik taşıyan ilkeler koymuştur. Mahkeme, kararlarında, örgütlü suçlara karşı mücadelede gizli soruşturmacı ve güvenilir kişiden yaralanmaya engel bulunmadığına ve anonim tanıklara başvurmanın mümkün olduğuna işaret etmiştir. Önleme amaçlı istihbarat çalışmalarında devletin bu haklara riayet edebilmesi için, yasal düzenleme yapılması ve bu düzenlemenin müdahale sebeplerini göstermesi gerekmektedir. İletişimin denetlenmesi ve telefonun dinlenmesi, 1 Haziran 2005 tarihine kadar 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu, bu tarihten itibaren ise 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kapsamda 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı

Ceza Muhakemesi Kanununun 135 ve devamı maddelerinde, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin hükümler yer almaktadır. Anılan düzenlemeler suçların soruşturulması sırasında ve sanık takibi amacıyla kolluk kuvvetlerince iletişime yapılan müdahaleye ilişkin olup, Kanunun gerekçesinde telefon konuşmalarına veya maddede sayılan diğer iletişim araçlarına müdahale edilmesi için belirlenen ön koşul “soruşturulan suçun beş yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir cürüm olması gerektiği” şeklinde ifade edilmiştir. Bu Kanun sadece “suç işlendikten sonra” yapılan, adlî amaçlı dinlemeleri düzenlemektedir. Ayrıca, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan düzenlemeye göre, dinleme adlî kolluk tarafından gerçekleştirilecektir. Oysa istihbarat teşkilatları tarafından yürütülen faaliyetler; suç ile ilişkili olmayıp kuruluş yasalarında yer alan görevleri kapsamında ulusal güvenliğin sağlanması amacıyla, demokratik hukuk devletine yönelik tehdit unsurlarına ilişkin olarak düzenli ve sistemli bilgi toplama ve değerlendirme ihtiyacına yöneliktir. Söz konusu istihbarat ihtiyacının sağlanması açısından iletişime yapılan müdahalenin yasal dayanakları ile yeterli şüphe sonucunda suça ilişkin delillerin yasalara uygun olarak toplanmasını teminen adlî kolluk tarafından yapılan müdahalenin; çalışma yöntemleri, yasal dayanağı ve hedeflerindeki farklılık gözetildiğinde, iletişime müdahaleye ilişkin hususların ayrı bir mevzuatla düzenlenmesi ihtiyacı doğmaktadır. Nitekim bu esastan hareketle, AB ülkelerinin güvenlik servisleri, istihbarat servis kanunlarında yer alan düzenlemeler çerçevesinde iletişime müdahale hususunda yetkilendirilmişlerdir. Ayrıca, Avrupa Parlamentosunun 2001/2098 sayılı raporunda; “Bir devlet kural olarak, ülke içindeki yasal düzen ortamının devamlılığının ve ulusal güvenliğin sağlanması amacı ile dinleme faaliyetleri yürütebilir. Organize suçların ve terörizme yönelik faaliyetlerin eyleme dönüşmeden belirlenebilmesi amacıyla ulusal kanunlar, devlet birimlerini, kişi ve gruplar hakkında bilgi toplayabilmesi hususunda yetkili kılar. Konuya ilişkin veriler ise ülkenin istihbarat servisi tarafından toplanır ve analiz edilir.” Denilmek suretiyle temel hak ve hürriyetlere saygı prensibi çerçevesinde hazırlanan ulusal kanunlar ile telekomünikasyonun önleme amaçlı olarak denetlenmesine cevaz verilmiştir. Günümüzde bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de teknoloji ve bilişim alanında önemli gelişmeler yaşanmış; bu gelişmeler sonucunda suçların nitelikleri ve işleniş biçiminde önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Suçların daha organize bir şekilde işlenmesi ve yoğunluk kazanması, suçluların ve özellikle örgütlerin teknolojik imkânlardan azami ölçüde yararlanması ve işlenen suç çeşitlerinin artması; kolluk kuvvetlerinin bu suçların faillerini yakalayacak, hukukun gerektirdiği şekilde soruşturma yapacak uzman personele ve teknik donanıma sahip olmaları zorunluluğunu da beraberinde getirmiştir. Demokratik hukuk devletlerinin varlığını tehdit eden terör odaklarının zamanında teşhisi, eylemlerine daha ortaya çıkmadan engel olunabilmesi, taktik ve stratejilerini devamlı olarak değiştiren yıkıcı, bölücü ve irticai örgütler karşısında genel kolluk kuvvetlerinin yasal yetkilerinin yeniden düzenlenmesi gerekmiştir. Yeni yasal düzenleme hem kişi hak ve özgürlüklerini Devletin aşırı müdahalesine karşı koruyacak nitelikte olmalı, hem de Devlete karşı verilen tehdit ve tehlikeleri etkin bir şekilde bertaraf edebilecek özellikler taşımalıdır. Özellikle 11 Eylül 2001 terör olayından sonra Avrupa Birliğinin ve ABD’nin istihbarata olan yaklaşımı değişmiş ve bu alanda yeni düzenlemelere gidilmiştir. Nitekim ABD’de yürürlüğe konulan kanun (Us Code Collection Title 50>Chapter 36>Subchapter 1>Sec1802) elektronik dinleme yapma yetkisini vermektedir. İngiltere’de 2000 yılında yürürlüğe giren kanun (Regulation Of Investigatory Powers Act 2000, Interception of Communications Act.) istihbarat dinlemeleri konusunu düzenlemiştir. Bu konudaki önemli düzenlemelerden biri de Avusturya’da yürürlüğe konulan Önleme Kolluğu Kanunu (SicherheitspolizeiG)’dur. Almanya’da 26 Haziran 2001 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren kanun ile, Alman Anayasasının 10’uncu maddesinde yer alan “haberleşme özgürlüğünün” nasıl kısıtlanacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Fransa ise “Telekomünikasyon Yolu ile Yapılan Haberleşmenin Mahremiyetine İlişkin” 10 Temmuz 1991 tarihli ve 91-646 sayılı Kanunu yürürlüğe koymuştur. Bu Kanun; millî güvenliği, Fransa’nın bilimsel ve ekonomik varlığını, terörizmi, örgütlü suçluluğu ve benzeri çabaları ortaya çıkarmak amacı ile telekomünikasyon vasıtası ile yapılan haberleşmeye, istisnai olarak müdahale yetkisi vermektedir. Devlete yönelik tehlikelerin yakın bir tehdit haline gelmeden, yani doğmadan bertaraf edilmesi için, bilgi toplama, değerlendirme ve iletişime müdahale yanında takibe alma, gözleme ve tarassut gibi başka yetkilere de ihtiyaç vardır.” Hazırlanan bu Teklif, yukarıda sözü edilen esas ve standartlara uyulması suretiyle, istihbarat ihtiyaçlarını karşılamak için meydana getirilmiş sistemi, sistemin işlemesini, bu hususta hukuka uygun işlemlerin ne suretle gerçekleştirileceğini, kararların hangi makamlar tarafından ve ne gibi koşullara uyulması suretiyle alınacağını, bu husustaki denetim kurallarını ve usullerini, istihbarat ihtiyacının milletlerarası hak bildirileri ve Anayasanın güvencelerine uygun olarak nasıl giderileceğini göstermektedir.”

5397 sayılı Kanun ile; 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun ek 7 nci maddesi, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun ek 5 inci maddesi ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 6 ncı maddesinde değişiklik yapılmıştır. Buna göre; Polis, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasa düzenine ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak” şeklindeki görevlerini yerine getirmek maksadıyla; kanunda yazılı suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Dairesi Başkanının yazılı emriyle, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim tespit edilebilir, dinlenebilir, sinyal bilgileri değerlendirilebilir, kayda alınabilir. İstihbarat faaliyetlerinde, bu maddede belirtilen suçların önlenmesi amacıyla ve hâkim kararı alınmak koşuluyla, teknik araçlarla izleme yapılabilir.

Jandarma, Kanunun 7-a maddesinde sayılan mülki görevlerini (emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlamak, kaçakçılığı men, takip ve tahkik etmek, suç işlenmesini önlemek için gerekli önlemleri almak ve uygulamak, ceza ve tutukevlerinin dış korumasını yapmak) yapmak maksadıyla; sadece kendi sorumluluk alanında kanunda yazılı suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Jandarma Genel Komutanı veya istihbarat başkanının yazılı emriyle, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi tespit edebilir, dinleyebilir, sinyal bilgilerini değerlendirebilir, kayda alabilir. Bu maddede belirtilen suçların önlenmesi amacıyla ve hâkim kararı alınmak koşuluyla, teknik araçlarla izleme yapılabilir.

Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunun 4’üncü maddesinde sayılan görevlerin (Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, varlığına, bağımsızlığına, güvenliğine, Anayasal düzenine ve milli gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkında milli güvenlik istihbaratını ülke çapında oluşturmak, sayılan ...kurumların istihbarat istek ve ihtiyaçlarını karşılamak..) yerine getirilmesi amacıyla Anayasanın 2’nci maddesinde belirtilen temel niteliklere ve demokratik hukuk devletine yönelik ciddi bir tehlikenin varlığı halinde Devlet güvenliğinin sağlanması, casusluk

faaliyetlerinin ortaya çıkarılması, Devlet sırrının ifşasının tespiti ve terörist faaliyetlerin önlenmesine ilişkin olarak, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde MİT Müsteşarı veya yardımcısının yazılı emriyle telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişim tespit edilebilir, dinlenebilir, sinyal bilgileri değerlendirilebilir, kayda alınabilir. İstihbarat faaliyetlerinde, bu maddede belirtilen suçların önlenmesi amacıyla ve hâkim kararı alınmak koşuluyla, teknik araçlarla izleme yapılabilir.

Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişime ilişkin işlemler ile 5271 sayılı Kanunun 135’inci maddesi kapsamında yapılacak dinlemeler, Telekomünikasyon Kurumu bünyesinde, Kurum başkanına doğrudan bağlı "Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı" adıyla kurulan tek bir merkezden yürütülür. Bu hükümlere göre yürütülen faaliyetler çerçevesinde elde edilen kayıtlar, kanunda belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Elde edilen bilgi ve kayıtların saklanmasında ve korunmasında gizlilik ilkesi geçerlidir. Bu kanun hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında, görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır.

2.1.3.3.2. 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu

04.07.1934 tarih ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu (PVSK)’na, 16.06.1985 tarih ve 3233 sayılı yasanın 7’nci maddesi ile eklenen Ek 7’nci maddede; “Polis, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasa düzenine ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere ülke seviyesinde istihbarat faaliyetinde bulunur, bu amaçla bilgi toplar, değerlendirir, yetkili mercilere veya kullanma alanına ulaştırır. Devletin diğer istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği yapar.” hükmüne yer verilmişti. Bu maddede 5397 sayılı Kanunun 1’inci maddesiyle yapılan değişiklik sonucu polise casusluk suçları hariç, CMK’nın 250’nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı suçların56 işlenmesinin önlenmesi amacıyla iletişimin denetlenmesi yetkisi

56

5271 sayılı CMK’nın 250’inci maddesi, 2.7.2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış, bu maddede sayılan tüm suçlar 373 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 10’uncu maddesi kapsamına alınmış ve mevzuatta CMK’nın 250’nci maddesine yapılan tüm atıfların 3713 sayılı Kanun’a yapılmış sayılacağı kabul edilmişti (Bkz: Resmi Gazete için bkz: 5.7.2012 gün ve 28344 sayısı). Ancak, 21.02.2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun(Yayımlandığı Resmi Gazete: 6 Mart 2014 gün ve Sayı: 28933-Mükerrer sayısı) ile; mevzuatta CMK’nın 250’nci maddesinin birinci fıkrası

verilmiştir. Polisin ileride işlenecek suçların önlenmesi amacıyla bilgi toplama görevine “istihbarat toplama” adı verilir. Bu düzenleme ile kolluğun istihbarat yetkisi kapsamında önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirinin kullanılabilmesinin yasal dayanağı ortaya konulmuştur.

2559 sayılı PVSK’nın Ek 7’nci maddesinde yer alan düzenleme sadece önleyici kolluk faaliyetleri için dayanak teşkil edebilmekteydi57. Verilen yetki sadece istihbarat faaliyetinde bulunma yetkisiydi. Bu hükmün iletişimin denetlenmesine olanak tanıyan bir yetki normu olarak ele alınması da mümkün değildi. Uygulamada 4422 sayılı ÇASÖMK kapsamında istihbarat amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirine başvurulmaya çalışılmakta, ancak 4422 sayılı yasanın 2’nci maddesinde sadece çıkar amaçlı örgüt suçları bakımından adli amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirine başvurulması imkanı tanınmaktaydı. Bu nedenle, 4422 sayılı yasanın yürürlükte olduğu dönemde yasal dayanağı bulunmayan önleme amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbirine başvurulması hukuka aykırılık teşkil etmekteydi (Şen, 2008: 32).

2.1.3.3.3. 2803 Sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu 10.03.1983 tarih ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanununun (JTGYK)58 7’nci maddesinde jandarmanın görevleri sayılmıştır. Bu görevler arasında jandarmanın suç işlenmesini önlemek için gerekli tedbirleri almak