• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Eğitim, Öğretim ve Öğrenme

2.1.3.4. Öğrenme Yaklaşımları

Bu bölümde, Buluş Yoluyla, Sunuş Yoluyla ve Araştırma-İnceleme Yoluyla Öğretme/Öğrenme yaklaşımlarından kısaca bahsedilmektedir.

Jerome Bruner tarafından 1960’lı yıllarda geliştirilen buluş yoluyla öğrenme yaklaşımı (Erden ve Akman, 1997), öğrenci merkezli öğretme-öğrenme sürecini savunarak, öğrencilerin sınıf içinde daha bağımsız ve girişimci olarak hareket etmelerinin gerekliliği üzerinde durmaktadır (Senemoğlu, 1997). Bruner’e (1991) göre, bu yaklaşım; çocukların öğrenme sürecine seyirci olmaktan çok, oyuncu olarak, aktif biçimde katılmalarını sağlamak için üst düzey bir araçtır. Öğretmenin rolü, hazır bilgiyi öğrenciye sunmak değil, öğrenciye kendi kendine öğrenebileceği ortamı oluşturarak, bilgiyi keşfetmesinde rehberlik etmektir (Aydın, 2001).

Bütün bireylerin içinde öğrenme isteği vardır, ancak bu isteğin ortaya çıkması, öğretim ortamının, bireylerde merak ve başarma isteği uyandıracak, onları birlikte çalışmaya teşvik edecek ve bilginin “keşfini” sağlayacak şekilde oluşturulmasına bağlıdır (Temizöz ve Özkün-Koca, 2008).

Buluş yoluyla öğrenme yaklaşımında öğrenilecek bilgilerin ve yapılacak etkinliklerin öğrenciler için mutlaka yeni olması ve yeni olan bu bilgi ve etkinliklerin yine öğrenciler tarafından keşfedilmesine olanak sağlanması gerekmektedir (Gerver ve Sgroi, 2003).

35

Bruner’e (1991) göre öğrenmede içsel pekiştireçler, dıştan (öğretmen, aile vb. tarafından) verilen pekiştireçlerden daha önemlidir. İçsel pekiştireçleri de öğrencinin bir soruyu yardım almaksızın kendi başına çözmesi, kendi kendine yeni bir bilginin farkına varması ve bilgiyi keşfetme sonucunda başarma hazzına varmasının motivasyonunu arttırıcı niteliği olarak ifade etmektedir.

Buluş yoluyla öğrenme, öğretmenin yönlendirmeleri ve verdiği ipuçlarının derecesine göre “yapılandırılmamış” ve “yapılandırılmış” buluş olarak ikiye ayrılmaktadır. Yapılandırılmış buluşta öğretmenin rehberliği söz konusu iken, yapılandırılmamış buluşta öğretmenin rehberliği söz konusu değildir (Senemoğlu, 1997).

Sunuş yoluyla öğretme bir diğer adıyla alış yoluyla öğrenme (Reception Learning) yaklaşımı, Bruner’in buluş yoluyla öğrenme yaklaşımına zıt ve alternatif olarak, Ausubel tarafından önerilen bir yaklaşımdır (Senemoğlu, 1997).

Ausubel ve Robinson’ a (1969) göre, öğrenciler her zaman hangi bilginin önemli, hangi ipuçlarının problemin çözümü veya öğrenmenin gerçekleşebilmesi için önemli olduğunu bilemeyebilirler. Bundan dolayı öğrenilmesi gereken, kavramlar, ilkeler, fikirler vs. buluş yoluyla değil ancak sunuş yoluyla öğrenilebilir (Senemoğlu, 1997).

Öğretici tarafından özenle düzenlenerek ve ön bilgiler ile ilişkilendirilerek sunulan bilginin, öğrenci tarafından yorumlanarak öğrenilmesini esas alan, öğrenci öğretmen etkileşiminin önemli olduğu bu yaklaşımda (Temizöz ve Özgün-Koca, 2009), öğrenmenin anlamlı olarak gerçekleştirilebilmesi için, öğrenilecek bilgiler, kendi içine bir bütünlük ve anlamlılık taşımalı, öğrenci, öğrenilecek konuyla ilgili doğru önbilgilere sahip, öğrenmeye karşı istekli ve kararlı olmalıdır (Erden ve Akman, 1997; Fidan ve Erden, 1987).

Ausubel ve Robinson’a (1969) göre, yeni bilgiler ile mevcut bilgilerin ilişkilendirilmesi her zaman için önem arz etmektedir ve yeni gelen bilgiler ile mevcut bilgiler arasındaki bu ilişkiyi “örgütleyiciler“ kurmaktadır. Örgütleyiciler “açıklayıcı” ve “karşılaştırıcı” olarak ikiye ayrılmaktadır. Açıklayıcı örgütleyiciler, daha önce hiç karşılaşılmamış, bilinmedik bir konu hakkında önbilgi edinilmesini; karşılaştırıcı örgütleyiciler ise, yeni gelen bilgiler ile daha önceki bilgiler arasındaki benzerliklerin ve zıtlıkların belirlenerek, karşılaştırma yapılabilmesini sağlamaktadır (Temizöz ve Özgün-Koca, 2009).

Sunuş yoluyla öğretme yaklaşımında öğrenciye kısa zamanda çok miktarda bilginin kazandırılıp öğrencilerin bilgileri anlamlandırarak öğrenmenin sağlanması sunuş yolunun

36

bir üstünlüğü olarak görülse de, öğretimin etkili bir şekilde gerçekleşebilmesi için gerekli olan örgütleyicileri belirlemek ve hangisinin en etkili olduğuna karar vermek her zaman kolay olmamaktadır (Erden ve Akman, 1997). Diğer yandan, öğrenci ve öğretmen arasındaki etkileşimin yeterince sağlanamaması da öğretimin tamamen öğretmen merkezli hale dönüşmesine neden olabilir (Aydın, 2001).

Temelleri J. Heinrich Pestalozzi’nin ve John Dewey’e dayanan ve araştırmayı öğrenmenin veya öğrenmeyi öğrenmenin bir aracı ve yöntemi olarak kullanan Araştırma-inceleme yoluyla öğrenme yaklaşımı (DeBoer, 1991; Llewelyn, 2002); öğretmenin karmaşık bir durum sunması ve öğrencilerin de bilgi toplama ve sonuçlarını test etme yoluyla bir problemi çözmeye çalışması şeklinde tanımlanmaktadır (Woolfolk, 2001).

Bu yaklaşımda problem öğrenciler tarafından tanımlanır ve sınırlandırılır, sonra problemle ilgili hipotezler ve geçici çözümler üretilir, ardından bu hipotezlerle ilgili veriler toplanarak araştırma sürecini gerçekleştirilir. En son aşamada ise toplanan veriler değerlendirilir ve sonuca ulaşılır (Açıkgöz, 2000). Bu işlem basamakları 5-8 kişilik işbirliği grupları halinde çalışarak gerçekleştirilebilir (Çalışkan ve Turan, 2008).

Lim (2001) geleneksel öğrenme yaklaşımları kullanılarak gerçekleştirilen öğrenme faaliyetlerinde, öğrencilerin bireysel öğrenme farklılıklarının göz önünde bulundurulmadığını ve tüm öğrencilerin aynı beceri ve yeteneğe sahip olduğu varsayılarak derslerin işlendiğini savunmakta, bundan dolayı da öğrencilerin birçok üst düzey beceri ve araştırma becerisini kazanamadıklarını savunmaktadır (Çalışkan ve Turan, 2008).

Araştırma-inceleme yoluyla öğrenme yaklaşımında öğrenciler araştırma sürecinin tüm aşamalarında aktiftirler. Öğrenmenin oluşması için gerekli tüm sorumluluğu üstlerine alır ve kavramları kendileri keşfeder, hedeflere nasıl ulaştıkları ile ilgili izledikleri yolu açıklar ve öğrendiklerini anlatabilirler ve bu da onların, ilgili alanda uzmanlaşmasını sağlar (Alvarado ve Herr, 2003). Öğrenciler, araştırma sırasında birer bilim adamı gibi birlikte çalışıp fikirlerini paylaşır ve başarılı olmak için gerekli bilgiyi kazanmada birbirlerine yardım ederek araştırma, gözlem, değişkenleri kullanma, soru sorma ve tahmin yapma becerilerini öğrenmektedirler. Öğrencilerin birbirleri ile olan etkileşimleri üst düzeyde olduğu için motive olmakta ve öğrenme hakkında daha çok olumlu tutuma sahip olmaktadırlar (Sardilli, 1998).

Bu yaklaşımda, öğretmenin rolü diğer yaklaşımlara göre oldukça farklıdır. Öğretmenin en önemli görevi, öğrencilerin yaptıkları araştırmayı sürekli desteklemek, öğrencileri

37

hipotezleri üzerinde çalıştırmaya, kazanılan bilgiyi açıklamaya ve yeni bilgiler yapılandırmaya doğru yönlendirmektir (Lim, 2001). Bu bağlamda öğretmen öğrencilere bilgiyi ve gerçeği vermekten ziyade onlara rehberlik etmelidir (Sardilli, 1998).