• Sonuç bulunamadı

2.1. Örgüt kuramında çevrenin kavramsallaştırılması

2.1.1. Çevrenin tanımı ve çevresel boyutlar

Organizasyon – çevre ilişkisi 1950’li yıllarda sistem teorisinin geliştirilmesi ile birlikte büyük bir önem kazanmıştır. Koşul bağımlılık kuramı çerçevesinde de Burns ve Stalker (1961), Lawrence ve Lorsch (1967), Thompson (1967) gibi yazarların yoğun ilgisini çekmiş ve gerek örgüt kuramında gerekse stratejik yönetim disiplininde çevre kavramı temel konulardan biri haline gelmiştir.

Çevre kavramının üzerinde uzlaşılmış kesin bir tanımının yapılamamış olması bu kavramı oluşturan boyutların neler olduğu, bu boyutların nasıl ölçüleceği ve örgütsel strateji, yapı, süreç ve çıktıları nasıl etkilediği gibi konularda belirsizliğe yol açmıştır (Dess ve Rasheed, 1991, s. 701). Bu açıklamalara karşın, çevre kavramına ilişkin bir tanım verme gerekliliği de göz ardı edilemez. Bu konuda Daft (2001, s. 130) tarafından verilen ve Hatch (1997, s. 63), Jurkovich (1974, s. 381) gibi yazarlar tarafından da benzer şekilde betimlenen bir çevre tanımı önerilebilir. Buna göre çevre, organizasyonun sınırları dışında kalan ve organizasyonun tamamını ya da bir parçasını etkileme potansiyeline sahip olan tüm unsurlardır. Organizasyonların çevresi çoğunlukla iki ana kategoride incelenmektedir. Bunlardan ilki politik, ekonomik, sosyal, teknolojik, yasal ve ekolojik çevresel koşulları kapsayan “genel çevre”, diğeri de tedarikçiler, rakipler, müşteriler ve diğer çıkar gruplarından oluşan “görev çevresi”dir.

Duncan’ın (1972a) vurguladığı gibi, organizasyon-çevre ilişkisini irdeleyen bir kuramın geliştirilebilmesi için çevreyi oluşturan bileşenlerin ve boyutların açıkça tanımlanması gerekmektedir. Bu görüşü destekler şekilde konu ile ilgili yazında yer alan bir çok çalışmada

da çevresel boyutların tanımlandığı ve ölçülmeye çalışıldığı göze çarpmaktadır. Leblebici ve Salancik (1981, s. 578) çevre-organizasyon ilişkisini incelemede yararlanılan tipik iki çevresel boyutun, çevrenin çeşitliliği (diversity) ve değişkenliği (volatility) olduğunu ifade etmektedir. Sharfman ve Dean (1991; s. 683) ise gerçekleştirdikleri yazın taramasına dayanarak çevresel boyutları tanımlamada karmaşıklık (complexity), dinamizm (dynamizm) ve kaynak bulunabilirliği (resource avalibility) şeklinde üç ana kavramın kullanıldığını belirtmektedir. Konu ile ilgili yazında zaman zaman farklı kavramların aynı anlamda kullanıldığı, zaman zaman da benzer kavramların farklı biçimlerde tanımlandığı gözlemlenmektedir.

2.1.1.1. Çevresel karmaşıklık

Sık kullanıldığı biçimi ile karmaşıklık ya da zaman zaman ifade edilen şekli ile çevresel çeşitlilik boyutu daha çok organizasyon faaliyetlerini etkileyen faktörlerin birbirlerine ne oranda benzediğini ve söz konusu faktörlerin sayısını ifade etmektedir (Daft, 2001, s. 136; Hatch, 1997, s. 89; Duncan 1972a, s. 315; Child, 1972, s. 3; Jurkovich, 1974, s. 382; Tung, 1979, s. 675, Keats ve Hitt, 1998, s. 573). Osborn ve Hunt (1974, s. 233) ise çevresel karmaşıklığı çevresel risk, bağımlılık ve organizasyonlar arası ilişkiler şeklinde üç değişkenin etkileşimi olarak görmektedir. Nesnel çevre ölçümlerine odaklanan çalışmalarında Dess ve Beard (1984, s. 55) çevresel karmaşıklığın homojenlik-heterojenlik ve toplanma-yayılma (concentration-dispersion) boyutlarından oluştuğunu belirtmektedir. Sharfman ve Dean (1991, s. 684), Dess ve Beard (1984) tarafından karmaşıklık boyutuna ilişkin gerçekleştirilen kavramsallaştırmayı yeterli bulmamakta ve bu yazarların ölçtükleri karmaşıklık kavramının sadece coğrafi toplanma boyutunu yansıttığını ileri sürmektedir. Sharfman ve Dean (1991, s. 686) kendi karmaşıklık tanımlarına coğrafi toplanma ile birlikte ürün karmaşıklığını (farklı ürün kategorilerinin sayısı) ve teknik karmaşıklığı (çalışanlar arasında bilim adamları ve mühendislerin yüzdesi) da eklemektedir. Buna göre yazarlar bir endüstride ne kadar çok bilim adamı, mühendis ve ürün kategorisi bulunur, buna karşın coğrafi toplanma ne kadar az olursa o endüstri o kadar karmaşıktır diyebilmektedir. Hrebiniak ve Snow (1980, s. 754) ise karmaşıklığın bir ölçütünün organizasyonun karşı karşıya olduğu farklı belirsizlik kaynaklarının sayısı olduğunu ileri sürmekte ve karar verici için yüksek düzeyde belirsiz olan dışsal faktörlerin sayısı arttıkça karmaşıklığın da arttığını ifade etmektedir. Karmaşıklık bir organizasyonda kilit noktadaki karar vericiler olarak üst kademe yöneticilerin kararlarını da etkileme potansiyeline sahip olmaktadır. Tung’ın (1979, s. 675) vurguladığı gibi, çevredeki faktörlerin sayısı ve çeşitliliği arttıkça üst kademe yöneticilerin çevresel faktörler arasındaki ilişkileri kavrayabilecekleri bilişsel yetenekleri de sınırlanmaktadır. Çevresel karmaşıklık

başarılı organizasyonlarda esneklik, ademi merkeziyetçilik ve kararlara katılım gibi değişkenlerle de olumlu yönde ilişkili bulunmaktadır (Osnorn ve Hunt, 1974, 243). Jurkovich (1974, s. 382) de karmaşık olmayan çevrelerle ilgilenen organizasyonları, karar verme için daha az sayıda hayati öneme sahip enformasyon kategorileri ile baş etmelerinden dolayı biraz daha avantajlı bir durumda görmektedir.

2.1.1.2. Çevresel değişim hızı

Dinamizm boyutu ya da zaman zaman ifade edilen biçimleri ile istikrar veya çevrenin değişim hızı boyutu, çevresel faktörlerin kısa sürede değişim gösterip göstermediği ile ilgili olmaktadır (Daft, 2001, s. 137; Hatch, 1997, s. 89; Kochan, 1975, s. 439). Duncan (1972a, s. 316-317) ise dinamizm boyutunun iki alt boyuttan oluştuğunu ve bunlardan birinin çevredeki değişim hızı olduğunu kabul etmekle birlikte, yukarıdaki dinamizm tanımına ek olarak ikinci bir alt boyut önermektedir. Yazar tarafından önerilen bu ikinci alt boyut ise karar vericilerin yeni ve farklı bir çevresel faktörü karar sürecine ne sıklıkla dahil ettikleri ile ilgili olmaktadır. Dess ve Beard (1984, s. 56) ise çevresel değişim hızı ve değişimin tahmin edilebilirliği arasında bir ayrım yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.

Jurkovich (1974, s. 387-388) de benzer bir ayrımı göz önüne alan bir tipoloji önermektedir. Yazara göre değişim hızı düşük ya da yüksek şeklinde iki ana grupta düşünülebilir. Düşük ve yüksek değişim hızı biçimindeki bu iki ana grubun her biri de istikrarlı ve istikrarsız diye sınıflandırılabilir. Yazarın öne çıkardığı önemli bir nokta da istikrarsız çevresel koşullarda tahmin edilebilirliğin azalmasıdır. Nesnel çevre ölçümüne odaklanan Sharfman ve Dean’e (1991, s. 687) göre ise dinamizm/istikrarsızlık boyutu pazar ve teknolojik istikrarsızlık şeklinde iki alt boyuttan oluşmaktadır. Yazarlara göre satışlar ve istihdamdaki dalgalanmalarla birlikte hızla değişen teknoloji çevreyi kolaylıkla istikrarsız hale getirebilmektedir.

Child (1972, s. 3) çevrenin dinamizmini ya da değişim hızını değişkenlik (variability) kavramı ile açıklamakta ve bu kavramın, faaliyetlerdeki değişimlerin sıklığı, her bir değişimdeki farklılık derecesi ve değişim örüntülerindeki düzensizliklerin derecesi şeklinde üç bileşenden oluştuğunu ileri sürmektedir. İstikrarsız, dinamik ya da başka bir ifade ile çevreyi oluşturan faktörlerin veya bileşenlerin sürekli bir değişim halinde olduğu bir çevrede organizasyon değişime ve değişimin getirdiklerine ayak uydurmada güçlük çekebilmektedir (Tung, 179, s. 675). Keats ve Hitt (1988, s. 570-598) tarafından gerçekleştirilen bir çalışmanın bulgularına göre de yüksek düzeyde istikrarsız çevreler düşük düzeyde bölümleşme ve çeşitlenme ile ilişkili olmaktadır.

2.1.1.3. Kaynak bulunabilirliği

Çevre hakkında organizasyonun duyduğu enformasyon ihtiyacı ve çevreden kaynak elde etme ihtiyacı gibi iki önemli noktada çevrenin organizasyonları etkilediği ifade edilebilir (Daft, 2001, s. 136). Buraya kadar tartışılan karmaşıklık ve dinamizm boyutları enformasyon ihtiyacı ile yakından ilişkili görünmektedir. Konu ile ilgili yazında, çevrenin, ihtiyaç duyduğu kaynağı sağlayarak ya da sağlamayarak organizasyonları etkilediği görüşünden (Aldrich, 1979, s. 61) hareketle üçüncü bir boyut daha tartışılmaktadır. Dess ve Beard (1984, s. 55) cömertlik (munificence) olarak adlandırdıkları bu boyutu, çevrenin organizasyonun sürdürülebilir gelişimini destekleme derecesi şeklinde açıklamaktadır. Sharfman ve Dean (1991, s. 685) bu açıklamayı yeterli bulmamakta ve rekabet unsurunun da bu boyut içerisinde yer alması gerektiğini vurgulayarak rekabet tehdidi kavramını önermektedir. Mintzberg (1979) tarafından ileri sürülen çevresel düşmanlık (hostility) kavramı da bu görüş ile örtüşür şekilde hem kaynak elde edilebilirliği hem de kaynaklar için rekabet unsurunu kapsamaktadır. Kaynak elde edilebilirliği boyutunu March ve Simon (1958), Child (1972), Aldrich (1979) gibi yazarlar da sırası ile cömertlik, cimrilik ve kapasite gibi kavramlarla açıklamaya çalışmaktadır.

Yukarıda sözü edilen çevresel boyutlardan özellikle ikisi yani karmaşıklık ve dinamizm kavramları konu ile ilgili yazında çevre-organizasyon ilişkisini açıklamada yaygın olarak kullanılan iki kavram olarak göze çarpmaktadır. (Tablo 2.1). Ancak bu kavramlar dışında da, örneğin Daft ve Weick (1984) tarafından çevrenin analiz edilebilirliği; Waddock ve Isabella (1989) tarafından çevrenin analiz edilebilirliği, tahmin edilebilirliği ve anlaşılabilirliği; Mukherji ve Hurtado (2001) tarafından da analiz edilebilirlik ve kontrol edilebilirlik gibi farklı kavramlardan yararlanıldığı gözlemlenebilmektedir. Organizasyon-çevre ilişkisi konusunda Thompson (1967), Lawrence ve Lorsch (1967), Emery ve Trist (1965) gibi yazarlar tarafından gerçekleştirilen nispeten erken çalışmalarda ise karmaşıklık ve dinamizm kavramlarına ilişkin yukarıda yapılan açıklamalarla benzerlikler gösterecek şekilde heterojenlik, çeşitlilik, karmaşıklık, dinamizm, istikrarsızlık gibi kavramların çevresel boyutları adlandırmada kullanıldığı dikkat çekmektedir.

Tablo 2.1. Organizasyon yazınında kullanılan çevresel boyutlar

Kaynak: Sharfmann ve Dean (1991) tarafından verilen tablo esas alınarak yazın taraması sonucu araştırmacı tarafından oluşturuluştur.