• Sonuç bulunamadı

ÂĢık Dâimî‟nin Alevi BektaĢi Geleneğinde Hz Hüseyin ve Kerbela

3. ÂġIK DÂĠMÎ‟NĠN SANATI

3.1. ÂĢık Dâimî‟nin Sanatına Etki Eden KiĢilik Özellikleri

3.1.2. ÂĢık Dâimî‟nin Alevi-BektaĢi Geleneği Çizgisi

3.1.2.3. ÂĢık Dâimî‟nin Alevi BektaĢi Geleneğinde Hz Hüseyin ve Kerbela

ÂĢık Dâimî ömrü boyunca yüreğinde ehl-i beyt sevgisi ile yaĢamıĢ bir kiĢidir. Her alevi ozan gibi “Kerbelâ Olayı”nı içten bir üzüntü ile ele almıĢ, Hz. Hüseyin‟e ağıtlar yazmıĢtır. Hz. Hüseyin‟in zulme karĢı duruĢunu, yiğitliğini, inancına ve davasına olan saygısını ele almıĢ ve onu gönlünde yüceltmiĢtir. ÂĢık Dâimî‟nin Hz. Hüseyin‟e duyduğu derin sevgiyi özetleyen Ģiirlerine geçmeden önce hayatı hakkında kısaca bilgi verilecektir.

5 ġaban 4 yılında (10 Ocak 626) Medine‟de doğdu. “ġehid” lakabıyla meĢhurdur. Göğsünden aĢağısının dedesine çok benzediği rivayet edilir. Doğduğu zaman Hz. Peygâmber, ağabeyi Hasan‟a yaptığı gibi o güne kadar Araplarca pek bilinmeyen adını kulağına bizzat ezan okuyarak koydu ve doğumunun yedinci gününde akika kurbânı kestirip Hz. Fatıma‟dan saçının ağırlığınca fakirlere gümüĢ dağıtılmasını istedi (Türk Diyanet Vakfı Ġslam Ansiklopedisi, 1989: C. 18, 518).

Asıl adı Hüseyin Bin Ali‟dir. Hz. Hüseyin diye anılır. Hz. Hüseyin Hz. Muhammet‟in torunudur. Hz. Ali‟nin ve Hz. Fatma‟nın oğludur. Fatma, Hz.

Muhammet‟in kızıdır. Hz. Hüseyin 626 yılında Medine‟de dünyaya geldi. Hz. Hüseyin, mert, cesur ve halktan yana bir insandı. Dedesinin kurmuĢ olduğu dine içten inanan, babası Ali‟nin yolundan korkusuzca yürüyen birisiydi (Zaman, 2008: 101).

Hz. Ali‟nin halife seçilmesinin önlenmesi, Hz. Muhammet‟in ailesine karĢı Muaviye ve oğlu Yezid tarafından yapılan hakaretler ve zâlimce tavırlar Hz. Hüseyin‟i çileden çıkarmıĢtır. Hz. Ali‟nin bir harici tarafından (661 yılı) Ģehit edilmesinden sonra Hz. Hüseyin, ġam‟da Halifeliğini ilan eden zâlim ve acımasız Yezit‟i halife olarak tanımayacağını söyledi. Hz. Ali‟nin öldürülmesinden sonra büyük oğlu Hz. Hasan‟da zehir içirilerek Muaviye tarafından (669 yılında) Ģehit edildi. Bunun üzerine Hz. Hüseyin; Babasına, abisine ve ailesine yönelik bu düĢmanca davranıĢlarından dolayı ġam‟daki Yezit‟e karĢı savaĢ ilan etti. Ama yanında çok fazla kimseyi toplayamadı. Fakat cesareti ve inancıyla Yezit‟le savaĢmayı göze aldı. Sonuçta Yezit‟le girdiği savaĢta yani Kerbelâ‟da 10 Muharrem 680 günü acımasız bir Ģekilde Ģehit edildi. Bu olay tarihe “Kerbelâ Olayı” olarak geçmiĢtir. Aslında bu olay zâlimle-mazlumun savaĢımıdır. Hz. Hüseyin‟in az bir taraftarla, kendisinden kat be kat fazla olan Yezit ordusuna baĢ eğmemesi, günlerce susuz kaldığı halde Yezit‟e biat etmemesi, kendisinin, ailesinin ve inandıklarının onurunu koruması saygıyla anılacak bir olgudur. Hz. Hüseyin‟in insanların gönlünde ve bilincinde her zaman yaĢamaya ve yaĢatılmaya devam etmiĢtir ve edecektir. Yüzyıllardır Aleviler bu yiğit insanı anar ve onun bıraktığı güzel değerlerin yaĢatılmasını sağlarlar. Alevi-BektaĢi ozanlarının hemen hepsi, Kerbelâ olayını konu alan, Hz. Hüseyin‟e Mersiyeler. Ağıtlar dizen Ģiirler yazmıĢlardır. Bu ozanların birisi de ÂĢık Dâimî‟dir (Zaman, 2008: 102).

ÂĢık Dâimî birçok Ģiirinde Hz. Hüseyin‟e duyduğu sevgiyi anlatmaktadır. AĢağıdaki Ģiir bu derin sevgiyi özetlemektedir:

“Kerbelâ çölünde kanlar döküldü Mezarına kara bayrak dikildi Müminler içinde yası çekildi

Alevi-BektaĢi toplumu için Kerbelâ olayı, her zaman hüzünle hâtırlanacak acılı bir destandır. Alevi-BektaĢi inançlarına göre, “Muaviye oğlu Yezid, dünyanın en zâlim ve hilekâr hükümdarlarındandır. Bu inançlara göre baba-oğul Ġslam tarihinin bütün kan dökücü ve haĢin imparatorlarına taĢ çıkartacak kadar ihtiraslı ve kötülüğe düĢkün bir baba-oğul idiler. El ele vermiĢ ve tam bütünleĢme içinde milyonlarca Müslümanın arasına bölücülük ve düĢmanlık sokmak suretiyle yalnız kendi kiĢisel çıkarlarını elde etmeye çalıĢan ve bu uğurda binlerce masum insanın daima lânetle anacakları ve Ģimdiye kadar ana geldikleri zorbalardır. “Emevi soyunun Ehl-i Beyt evladına yaptıkları bu büyük fenâlık, dünya durdukça hiç unutulmayacaktır (Yaman, 2009: 368).

“Bize tarikatı erkân eyledi Sırr-ı hakikati beyân eyledi Cümle âĢıkanlar figân eyledi

Hasan ile Hüseyin‟in âĢkına” (Orhan, 1999: 21)

Kerbelâ olayı öyle bir faciadır ki Hz. Muhammed‟in öpüp kokladığı bir baĢın acımasızca kesilip Ģehir Ģehir dolaĢtırılması, susuzluktan bunalmıĢ meme emmekte olan bir masumun oklanıp Ģehit edilmesi, Hz. Muhammed‟in torunlarından oluĢan kadınların ve Ģehit cesetlerinin üzerine vahĢetle saldırıp çiğnenmesi, mallarının talan ve yağma edilmesi, gerçek bir insanlık utancıdır (Yaman, 2009: 368).

“Senden gönüllere erer hidâyet Menendin bulunmaz birsin Hüseyin Mümin kullar senden umar inâyet

Cümle erenlere Pîr‟sin Hüseyin” (Orhan, 1999: 190)

Öte yandan insanların, çıkar uğruna ne feci durumlara düĢebileceklerini, ne ölçüde insâfsız ve vicdânsız olabileceklerini de Yezid ve yandaĢları Kerbelâ‟da göstermiĢlerdir. Biri, Hz. Hüseyin, insanlığı alabildiğine yüceltiyor. Uyarıcı, yol gösterici, sözüne sâdık, dürüst ve cesur. Öteki, hilekâr, yalancı, bencil ve tiksindirici. Kerbelâ meydanı o gün, insanların yüzyıllardan beri okuduğu ve sonsuza kadar okumaya devam edeceği Ġlahi bir destana tanık oluyor (Yaman, 2009: 396).

Azmi cânân ġah Hüseyin erenler Oldum yollarının kulu kemteri

Azmi cânân ġah Hüseyin erenler” (Orhan, 1999: 208)

Hz. Hüseyin, Ġslam‟a inandık diyen Yezid yandaĢlarının inanmadıklarını, Ġslam‟a uyduk diyen münafıkların ikiyüzlülüklerini, insanız diyenlerin gerçekte insanlıktan ne kadar uzak bulunduklarını kanıtladı. O otuz iki bin kiĢilik bir orduya yüz kiĢiyle karĢı durulmayacağını, dolayısıyla yaĢamanın ölümden daha tatlı olduğunu çok iyi biliyordu. Fakat o aynı zamanda biliyordu ki, azlık, bir an içindir ve mağluplar vardır ki zaman geçtikçe galip gelenleri alt ederler. Kuvvet, kuvveti yense bile gerçeği yenemz, ölüm acıdır ama onursuz yaĢamak ölümden beterdir. Zulüme karĢı durmazsa biliyordu ki gerçek bildiği dedesinin yolu yok olacak, kutlu saydığından eser kalmayacak, yüceltmek istediği alçalıp ezilecek adı bile anılmayacak. Böylece Hz. Hüseyin, yalnız inanç sahibi olmadı, Ģeref, izzeti nefs ve insanlık Ģehidi de oldu (Yaman, 2009: 369).

“Ne kara yazılmıĢ alnım yazısı Asla yüreğimden çıkmaz sızısı Fadime Ana‟nın körpe kuzusu

ġah Ġmam Hüseyin bendegahiyem” (Orhan, 1999: 120)

Alevi BektaĢi inancının dinsel ritüeli olan Cem törenleri Hz. Hüseyin mateminin tutulduğu merkezlerdir. Uzun kıĢ gecelerinde daha sıklıkla yapılan bu törenlerin en duygusal anları, Hz. Hüseyin için okunan deyiĢlerin yarattığı matem havasıdır. Baba ya da Dede‟lerin önderliğinde yapılan bu törenler Alevi BektaĢi inancının gelenekten geleceğe ulaĢmasında en önemli unsurdur. ÂĢık Dâimî de bu törenlere önderlik etmiĢ, Hz. Hüseyin‟e yazmıĢ olduğu nefeslerle daima onu anmıĢtır. Muharrem ayında Kerbela Ģehitlerinin yasının tutulduğu zamanlarda da ÂĢık Dâimî, unvanı gereği Cem törenlerine önderlik etmiĢ, her lâhza Hz. Hüseyin‟i anmıĢtır. Dâimî‟nin Hz. Hüseyin algısında, Kerbela‟da yaĢanan vahim olayın ardından Ehl-i Beyt‟e gönül verme, Hz. Hüseyin‟e saygı, sevgi ve samimiyetle bağlanma, onun adına deyiĢler yazıp Cem törenlerinde icra etme gibi değerler yatmaktadır.