• Sonuç bulunamadı

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI"

Copied!
320
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

KONUKSEVERLİĞİN SOSYOLOJİSİ: SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLERE YAKLAŞIMLARI

Yüksek Lisans Tezi

İbrahim Karataş

İstanbul, 2021

(2)

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

KONUKSEVERLİĞİN SOSYOLOJİSİ: SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLERE YAKLAŞIMLARI

Yüksek Lisans Tezi

İbrahim Karataş

Danışmanı Prof. Dr. Talip Küçükcan

İstanbul, 2021

(3)

i

KONUKSEVERLİĞİN SOSYOLOJİSİ: SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLERE YAKLAŞIMLARI

Adı ve Soyadı : İbrahim Karataş Anabilim Dalı : Sosyoloji

Tez Danışmanı : Prof. Dr. Talip Küçükcan Tez Türü ve Tarihi : Yüksek Lisans, Haziran 2021

Özet: Suriye’de yaşanan insani kriz sonucu 29 Nisan 2011 tarihi itibariyle pek çok Suriyeli, komşu ülke olan Türkiye’ye kitlesel ve zorunlu olarak göç etmeye başlamıştır. Her geçen gün bu demografik geçişlerin ivme kazanması, ev sahibi ülke olarak Türkiye’de birlikte yaşama pratikleri açısından Suriyeliler ve yerel halklar arasında toplumsal birtakım anlaşmazlıkların deneyimlenmesine yol açmıştır. Dahası, sosyo-kültürel ve ekonomik nedenlerden kaynaklı bu gerilimin politikleşmesi, ülkede Suriyelilerin dışlanma seviyelerini derinleştirmiştir. Diğer yandan, göç alanında çalışan özellikle inanç ve hak temelli sivil toplum kuruluşlarının insani yardım faaliyetleri kapsamında bu sürece müdahaleleri, geçici koruma statüleri sebebiyle hâlâ konuk olarak nitelendirilen Suriyelilerin ülkede yaşadıkları problemlere hafifletici yönde etki etmiştir. Öyle ki, sivil toplum kuruluşlarının bu sürece katılımları krizin seyrini değiştirmektedir.

Zira bu sivil örgütlenmeler eğitim, barınma, himaye, sağlık, uyum, istihdam gibi birçok farklı alanda Suriyelilere yardımda bulunmakta ve Suriyelilerin karşılaştıkları sosyal, ekonomik, politik ve kültürel zorluklara sürdürülebilir çözümler sunmaya çalışmaktadır. Yapılan bu çalışma, hak ve inanç temelli sivil toplum kuruluşlarının Suriyelilere yönelik insani yardım faaliyetleri ve hizmetlerini sosyal bilimler literatüründe yer alan uluslararası göç olgusu ve konukseverlik yaklaşımları bağlamında tartışmıştır. Ayrıca çalışmanın temel argümanlarının desteklenmesi için saha araştırmasına çıkılmış ve sivil toplum kuruluşlarından 20 katılımcı ile yarı-yapılandırılmış derinlemesine mülakat gerçekleştirilmiştir. Mülakatlar aracılığıyla toplanan veriler, nitel araştırma yöntemleriyle bulgulara dönüştürülmüş ve elde edilen bulgular, sivil toplum aktörlerinin benimsedikleri kurumsal anlamda konukseverlik yaklaşımları, kendi bireysel konukseverlik anlayışları ve mevcut politik çevrelerin konuksev(ermez)lik anlayışlarına bakış açıları bağlamında sosyolojik bir perspektifle analiz edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: konukseverlik, konukseverlik etiği, konukseverliğin sosyolojisi, davetsiz konuklar, uluslararası göç, Suriyeliler, sivil toplum, sivil toplum kuruluşları.

(4)

ii

SOCIOLOGY OF HOSPITALITY: APPROACHES OF NON-GOVERNMENTAL ORGANIZATIONS TO SYRIANS IN TURKEY

Name and Surname : İbrahim Karataş

Field : Sociology

Supervisor : Prof. Dr. Talip Küçükcan Degree Awarded and Date : Master’s Thesis, June 2021

Abstract: Many Syrians have began to immigrate to Turkey, which is a neighboring country, massively and forcibly on account of the humanitarian crisis in Syria, as of April 29, 2011. The acceleration of these demographic transitions as days pass has led to some social disagreements between Syrians and local people with regards to coexistence practices in Turkey as a host country.

Furthermore, the politicization of this tension stemming from socio-cultural and economic factors has deepened the extent of social exclusion of Syrians in the country. On the other hand, the interventions of non-governmental organizations working in the field of migration, particularly faith and rights-based, within the scope of humanitarian aid activities, have had a mitigating impact on the problems experienced by Syrians, who are still considered as the guests due to their temporary protection status. The participation of civil society organizations to this process have thus shifted the course of the crisis. This is because these civil organizations have lended Syrians a helping hand in diversified areas such as education, accommodation, protection, health, adaptation, employment and endeavoured to provide the sustainable solutions to the social, economic, political and cultural challenges faced by Syrians. This study has discussed the humanitarian aid activities and services of rights and faith-based civil society organizations for Syrians as part of international migration and hospitality approaches in the social science literature.

In order to support the main arguments of the study, also field research was conducted by utilizing semi-structured in-depth interviews with 20 participants from these civil organizations. Collected data by way of the interviews were transformed into the findings through qualitative research methods and findings were analyzed from a sociological perspective in the context of civil society actors’ hospitality in the institutional and individual level as well as their point of view on hostipitality of the existing political circles.

Keywords: hospitality, ethics of hospitality, sociology of hospitality, uninvited guests, international migration, Syrians, civil society, non-governmental organizations.

(5)

iii

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... i

ABSTRACT ... ii

İÇİNDEKİLER ... iii

KISALTMALAR ... vii

TABLO LİSTESİ ... ix

ŞEKİL LİSTESİ ... x

GİRİŞ ... 1

I. BÖLÜM ... 7

ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE METODU... 7

1.1. Araştırmanın Konusu, Amacı ve Önemi ... 7

1.1.1. Araştırmanın Problemi ve Konusu ... 7

1.1.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi ... 8

1.1.3. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları ... 10

1.2. Araştırmanın Yöntemi ... 13

1.2.1. Araştırma Veri Toplama Teknikleri ve Süreci ... 13

1.2.2. Araştırma Veri Analiz Teknikleri ve Süreci ... 16

1.3. Araştırmanın Özgün Değeri ve İlgili Literatür ... 18

II. BÖLÜM... 22

KONUKSEVERLİK ANLAYIŞINA KAVRAMSAL YAKLAŞIMLAR ... 22

2.1. Jacques Derrida ve Konukseverliğin Olanaksızlığı: Yapı-Bozum ve Konukluk ... 22

2.1.1. Derrida’nın Düşünsel Arka Planına Giriş: Yapı-Bozum (Déconstruction) ... 22

2.1.2. Kant’ın Konukseverlik Yaklaşımını Derrida Nasıl Okuyor: Koşullu Konukseverlik ... 25

2.1.3. Derrida’nın Levinas’ın Konukseverlik Etiğine Bakışı: Koşulsuz Konukseverlik ... 29

2.1.4. Konukseverlik Daha Nasıl Mümkün Olabilir: Yapı-bozumsal Konukseverlik ... 34

2.2. Derrida’ya Alternatif Bir Yaklaşım: Türkiye’de Konukluk Anlayışı ... 35

2.2.1. Alternatif Konukseverlikler ... 35

2.2.2. Sosyo-Kültürel Temelli Konukseverlik ... 37

2.2.3. Sosyo-Kültürel Temelli Konukseverlik Neden Yapı-Bozumsal Konukseverliğe Alternatif: Bağlamsal ve Felsefi Bir Yaklaşım ... 38

2.3. Sosyo-Kültürel Temelli Konukseverlikler: Türkiye Örneği ... 45

2.3.1. Türkiye’de Konukseverliğe Kavramsal Bir Giriş ... 45

2.3.2. Türkiye’de Konukseverliğe Etkiyen Tarihsel Öğeler ... 47

2.3.3. Türkiye’de Konukseverliğin Sosyo-Kültürel Yansımaları ve Açmazları ... 55

(6)

iv

III. BÖLÜM ... 61

GÖÇ OLGUSU VE GÖÇE İLİŞKİN KAVRAMSAL YAKLAŞIMLAR ... 61

3.1. Göç Olgusuna İlişkin Temel Kavramlar ... 61

3.1.1. Göç Nedir?... 61

3.1.2. Göçe Dair Temel Kavramlar ve Hukuki Tanımlar ... 62

3.1.2.1. Hukuki Bağlamda Yabancı Kavramı ... 62

3.1.2.2. İltica Kavramı (Asylum) ve Hakkı ... 63

3.1.2.3. Göçmen (Migrant) ... 64

3.1.2.4. Uluslararası Koruma ... 65

3.1.2.5. Mülteci (Refugee) ... 66

3.1.2.6. Şartlı Mülteci ... 67

3.1.2.7. İkincil Koruma ... 68

3.1.2.8. Sığınmacı (Asylum Seeker) ... 68

3.1.2.9. Vatansız (Stateless People) ... 69

3.1.2.10. Birlikte Yaşama Modelleri ... 69

3.1.2.10.1. Asimilasyon ... 70

3.1.2.10.2. Entegrasyon ... 71

3.1.2.10.3. Çok-Kültürlülük (Multiculturalism) ... 71

3.1.2.11. Diaspora ... 72

3.2. Göç Olgusuna İlişkin Teorik ve Analitik Tartışmalar ... 73

3.2.1. İbn Haldun’un Göçebe ve Yerleşik Toplumlar Kavramı ... 74

3.2.2. Ravenstein’ın Göç Yasaları ... 75

3.2.3. Lee ve İtme-Çekme Faktörleri Teorisi ... 77

3.2.4. Stouffer ve Kesişen Fırsatlar Teorisi ... 79

3.2.5. Neo-Klasik Ekonomi Teorisi ... 81

3.2.6. Piore ve İkiye Bölünmüş Emek Piyasası Teorisi ... 83

3.2.7. Merkez-Çevre ya da Dünya Sistemleri Teorisi ... 84

3.2.8. İlişkiler Ağı Teorisi ... 87

3.2.9. Kurumsal Teori ... 88

3.2.10. Mabogunje ve Göç Sistemleri Teorisi ... 89

3.2.11. Zelinsky ve Hareketlilik Geçiş Hipotezi ... 90

3.3. Göç Olgusuna Dair Sınıflandırmalar ... 91

3.3.1. Petersen’in Göç Tipleri ... 91

3.3.2. Faist’in Göçü Kategorize Etme Kriterleri ... 93

3.4. Uluslararası Göç Eğilimleri ve Yansımaları ... 97

3.4.1. Uluslararası Göç: Sosyo-Politik ve Tarihsel Bir Bakış ... 99

3.4.2. Uluslararası Göç ve Sosyo-Ekonomik Yansımaları ... 105

3.4.3. Uluslararası Göç ve Sosyo-Kültürel Yansımaları... 108

(7)

v

IV. BÖLÜM ... 114

TÜRKİYE’DE GÖÇ SÜRECİ ... 114

4.1. Türkiye’de Göç Olgusu ... 114

4.1.1. Cumhuriyet Öncesi Göç Süreci ... 114

4.1.1.1. Kırım ve Kafkasya’dan Türkiye’ye Yönelen Göçler ... 115

4.1.1.2. Balkanlar’dan Türkiye’ye Yönelen Göçler ... 118

4.1.1.3. Türkiye’de Diğer Etnik Göçler ... 121

4.1.2. 1923-1950 Yılları Arasında Türkiye’de Göç Süreci ... 123

4.1.3. 1950-1980 Yılları Arasında Türkiye’de Göç Süreci ... 127

4.1.3.1. Türkiye’ye Yönelen Göçler (1950-1980) ... 128

4.1.3.2. Türkiye’den Yurtdışına Yönelen Göçler (1950-1980) ... 129

4.1.3.3. Türkiye’de İç Göç Süreci (1950-1980) ... 131

4.1.4. 1980 Yılı ve Sonrasında Türkiye’de Göç Süreci ... 134

4.1.4.1. 1980 Yılı ve Sonrasında Türkiye’de İç Göç Süreci ... 134

4.1.4.2. 1980 Yılı ve Sonrasında Türkiye’den Yurtdışına Yönelen Göçler ... 137

4.1.4.3. 1980 Yılı ve Sonrasında Türkiye’ye Yönelen Uluslararası Göç Hareketleri ... 140

4.1.4.3.1. 1980 Yılı ve Sonrasında Türkiye’ye Yönelen Uluslararası Kitlesel Göçler ... 140

4.1.4.3.2. 1980 Yılı ve Sonrasında Yabancılara Yönelik Öne Çıkan Yasal Düzenlemeler: 5543 Sayılı İskân Kanunu ve 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu.... 142

4.2. Türkiye’nin Yeni Sakinleri Olarak Suriyeliler... 145

4.2.1. Suriye’den Türkiye’ye Yaşanan Kitlesel Göçlerin Arka Planı ... 145

4.2.2. Suriyelilerin Türkiye’deki Hukuki Durumu: Geçici Koruma Statüsündeki Suriyeliler .... 147

4.2.3. Suriyelilerin Türkiye’de Göç Süreci ve İzlenilen Politikalar ... 150

4.2.4. Suriyelilerin Göç Hareketlerinin Toplumsal Yansımaları ... 161

4.2.4.1. Suriyelilerin Sosyo-Politik Etkileri ve Görünümleri ... 162

4.2.4.2. Suriyelilerin Sosyo-Ekonomik Etkileri ve Görünümleri ... 167

4.2.4.3. Suriyelilerin Sosyo-Kültürel Etkileri ve Görünümleri ... 171

V. BÖLÜM ... 181

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ YAKLAŞIMLARI ... 181

5.1. STK’ların Kurumsal Anlamda Suriyelilere Yönelik Konukseverlik Anlayışları ve Politikaları ... 181

5.1.1. Konukseverliğin Sivil-Kurumsal Görünümleri: Sivil Toplum Temelli Konukseverlik(ler) ... 181

5.1.1.1. Akdeniz Mül-Der’in Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 181

5.1.1.2. Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 183

5.1.1.3. Hayata Destek Derneği’nin Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 186

5.1.1.4. Hayrat Yardım Derneği’nin Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 188

5.1.1.5. Hiraeth: Mülteci Entegrasyon ve Destek Derneği’nin Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 190

5.1.1.6. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 193

(8)

vi

5.1.1.7. İyilik Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin Kurumsal Anlamda Konukseverlik

Analizi ... 196

5.1.1.8. Mülteciler ve Sığınmacılarla Yardımlaşma Dayanışma ve Destekleme Derneği’nin Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 198

5.1.1.9. Sadakataşı Derneği’nin Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 200

5.1.1.10. Sultanbeyli Mülteciler ve Sığınmacılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 202

5.1.1.11. Uluslararası Mülteci Hakları Derneği’nin Kurumsal Anlamda Konukseverlik Analizi ... 205

5.2. Sivil Toplum Aktörlerinin Politik Yapı ve Aktörlerin Suriyelilere Yönelik Benimsedikleri Konukseverlik Anlayışlarına Bakış Açıları ... 208

5.2.1. Sivil Toplum Aktörlerinin Hükümetin Suriyelilere Yönelik Benimsediği Konukseverlik Anlayışına Bakış Açıları ... 209

5.2.2. Sivil Toplum Aktörlerinin İktidar ve Muhalefet Partilerinin Suriyelilere Yönelik Benimsediği Konukseverlik Anlayışına Bakış Açıları ... 215

5.2.3. Sivil Toplum Aktörlerinin ‘‘Daha Nasıl Konuksever Olunabilir’’ Bağlamında Politik Yapı ve Aktörlere Alternatif Tavsiyeleri... 219

5.2.3.1. Suriyeliler Meselesinde İzlenilebilecek Eğitim Politikalarına Yönelik Tavsiyeler ... 221

5.2.3.2. Suriyeliler Meselesinde İzlenilebilecek Toplumsal Uyum Politikalarına Yönelik Tavsiyeler ... 223

5.2.3.3. Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesine Yönelik Tavsiyeler ... 225

5.2.3.4. Suriyelilerin İstihdam Edilme Politikalarına Yönelik Tavsiyeler ... 226

5.2.3.5. Suriyeliler Meselesinde Yapılabilecek Yasal Düzenlemelere Yönelik Tavsiyeler .... 229

5.3. Sivil Toplum Aktörlerinin Bireysel Temelli Konukseverlik Yaklaşımları ... 231

5.3.1. Risk/Tehdit Faktörü Bağlamında Suriyelilere Yönelik Konukseverlik Yaklaşımı ... 232

5.3.2. Birlikte Yaşama Modelleri Bağlamında Suriyelilere Yönelik Konukseverlik Yaklaşımı . 241 5.3.3. Vatandaşlık Tartışmaları Bağlamında Suriyelilere Yönelik Konukseverlik Yaklaşımı .... 252

SONUÇ VE TARTIŞMA ... 261

KAYNAKÇA ... 268

EK 1. KATILIMCILARIN DEMOGRAFİK PROFİLLERİ ... 305

EK 2. MÜLAKAT SORULARI ... 306

(9)

vii

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

AFAD : Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı AKP : Adalet ve Kalkınma Partisi

BMMYK : Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği CHP : Cumhuriyet Halk Partisi

DİYİH : Dış İlişkiler ve Yurtdışı İşçi Hizmetleri Genel Müdürlüğü DMIS : Developmental Model of Intercultural Sensitivity

DPT : Devlet Planlama Teşkilatı

EC : European Commission

GİGM : Göç İdaresi Genel Müdürlüğü HDP : Halkların Demokratik Partisi

IDMC : Internal Displacement Monitoring Centre IDPs : Internally Displaced People

IOM : International Organization for Migration İGAM : İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi

İHH : İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı İNGEV : İnsani Gelişme Vakfı

İPM : Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi

İYİ : İyi Parti

KDK : Kamu Denetçiliği Kurumu MHP : Milliyetçi Hareket Partisi

MSYD : Mülteciler ve Sığınmacılarla Yardımlaşma Dayanışma ve Destekleme Derneği OPEC : Organization of Petroleum Exporting Countries

ORSAM : Orta Doğu Araştırmaları Merkezi

SETA : Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı STK : Sivil Toplum Kuruluşu

SUY : Sosyal Uyum Yardımı

T.C. : Türkiye Cumhuriyeti TOKİ : Toplu Konut İdaresi

(10)

viii TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu

UK : United Kingdom

UMHD : Uluslararası Mülteci Hakları Derneği

UN : United Nations

UNHCR : United Nations High Commissioner for Refugees YADA : Yaşama Dair Vakıf

YTB : Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı YUKK : Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu

(11)

ix

TABLO LİSTESİ

Tablo 1 : Göç Kategorileri ... 96

Tablo 2 : Uluslararası Göçmenler (1970-2019) ... 103

Tablo 3 : İllerin Nüfus Büyüklüklerine Göre Değişimi (1970-1980) ... 133

Tablo 4 : 1980-1990 Yılları Arasında Türkiye’de İç Göç Hareketleri ... 134

Tablo 5 : Avrupa Ülkelerinde Türk Nüfusu ... 138

Tablo 6 : Suriyelilerin En Çok İltica Ettiği Ülkeler ... 147

(12)

x

ŞEKİL LİSTESİ

Şekil 1 : Lee’nin İtici-Çekici Faktörleri ve Arayan Giren Zorluklar Faktörü ... 78

Şekil 2 : Wallerstein’ın Dünya Sistemleri Modeli... 86

Şekil 3 : Güvenli Bölge Projesinin Haritası... 157

Şekil 4 : Geçici Koruma Kapsamındaki Suriyelilerin İlk 10 İle Göre Dağılımı ... 160

(13)

1 GİRİŞ

20. asırla birlikte, büyük imparatorlukların yıkılıp yerlerine ulus-devletlerin kurulması uluslararası göç olgusunu tetikleyen nedenlerin başında gelmektedir. Her bir devletin kendi etno-kültürel ve politik inşasının bir tezahürü olan bu durum, milyonlarca insanın yerinden edilmesi ve insani krizlerin yaşanmasıyla sonuçlanmıştır. Diğer yandan, 1940’lı yılları takiben bu sorunlara çözümler üretilebilmesi için uluslararası arenada pek çok yeni küresel aktör ortaya çıkmış ve bu aktörlerden biri de sivil toplum kuruluşları (STK’lar) olmuştur.1 Küresel anlamda politikleşmenin ve siyasal-toplumsal hareketlerin bir ürünü olan STK’lar,2 hem ulusal hem de uluslararası niteliği olan ve çıkar amacı gütmeyen yasal kuruluşlar olup çoğunlukla devletin dışında tanımlanan toplumsal grupları ve toplum ve devlet arasındaki ara kademeyi temsil etmektedir.3 Bu sebeple, sivil toplum, devlet (siyasal toplum) haricinde kalan tüm sosyal gruplara veyahut devlet dışı aktörlere verilen genel bir isimdir demek yanlış olmayacaktır.

Ekonomiden kültürel faaliyetlere, topluluk temelli örgütlerden gönüllü teşekküllere kadar çok geniş bir kapsamı olan STK’ların,4 devletlerle simbiyotik (karşılıklı tamamlama/ birbirinden yararlanma) ilişkileri ve çoğu zaman devletlerin yetişemediği alanlarda tamamlayıcı faaliyetleri bulunmaktadır. Bir nevi üçüncü sektör şeklinde de ele alınan bu kuruluşların özellikle insani yardım kapsamındaki hizmetleri küresel sahada etkilerini hissettirmektedir.

1 18. asırla birlikte ortaya çıkmaya başlayan ve modernitenin bir ürünü olan STK’lar, farklı misyon ve fonksiyonlarına göre insanların ortak hedefler etrafında bir araya geldikleri kolektif kuruluşlar olup insan hakları, sosyal hizmetler, hayır işleri, farkındalık çalışmaları gibi birçok alanda faaliyet göstermektedir.

Ayrıca bakınız: Thomas Davies, NGOs: A New History of Transnational Civil Society (New York: Oxford University Press, 2014): 3-23.

2 Kim D. Reimann, ‘‘A View from the Top: International Politics, Norms and the Worldwide Growth of NGOs’’, International Studies Quarterly, 50, no. 1 (2006): 48-50.

3 Ali Yılmaz Gündüz, ‘‘Küresel Dünyada Sivil Toplum Kuruluşlarının Ekonomik Kalkınmadaki Rolleri Üzerine Bir Değerlendirme’’, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 6, no. 10 (2014): 132.

4 2015 yılı itibariyle dünyada 10 milyon civarı STK (Non-Governmental Organizations) olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bakınız: Global Leadership Bulletin, ‘‘Facts and Stats About NGOs Worldwide’’, 6 Ekim 2015, https://www.standardizations.org/bulletin/?p=841, 8 Mayıs 2021 tarihinde erişildi.

(14)

2

Kavramsal olarak pek çok farklı tanımlamaya tabi tutulsa da,5 genel anlamda, Gramsci’ye göre, sivil toplum kavramı, kilise, sendika, siyasi parti, yurttaşlık dernekleri, kooperatifler gibi kuruluşlarla somut bir görünüm kazanmakta ve bu kuruluşlar, hem devlet anlayışını besleyen hem de yeni toplumsallıkların inşa edilmesini sağlayan aygıtlar serisi olarak faaliyet göstermektedir.6 Dolayısıyla, modernite ile beraber tarih sahnesine çıkan ve ulus-devletlerin bünyesinde otonom olarak var olan sivil toplum, hem modern sistemin bir sonucu hem de nedeni şeklinde gelişmiştir.7 Bu bağlamda, STK ve devlet arasındaki ilişki birbirinden tamamıyla ayrılmamakta — her iki taraf, birbirinin tümleyicisi olarak işlev görmektedir. Diğer yandan, sistematik bir biçimde var edilen devleti ve ekonomik alanı sivil toplumdan ayıran Habermas, elit sınıfların (burjuva) bir ürünü olan sivil toplumun özerk bir yapıdan türediğini ve bu özerkliğinden dolayı, kamusal alanda iletişimi ve kamusal alana katılımı sağlayan biricik özne olduğunu savunmaktadır.8 Söz konusu özneleşme şekli kamusal alanda farklı STK’ların gelişimine zemin hazırlamış ve muhtelif tiplerde sivil örgütlenmelerin etkinliğinin artmasına sebebiyet vermiştir.

Türkiye’de sivil toplum anlayışı, ister Osmanlı Devleti döneminde ister Cumhuriyet’te olsun, 18. asırla birlikte bugünkü anlamına daha yakın olan ve Batı tipinden farklı olarak gelişim gösteren9 bir mefhum olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak 1980’li yılları takiben etkileri hissedilen Batı güdümlü yeni sosyo-politik, ekonomik ve kültürel programlar, Türkiye’nin neo-liberalleşen piyasaya eklemlenmesini tetiklemiş ve bu eklemleniş, ülkede sivil toplum anlayışına farklı bir boyut kazandırmıştır. Zira serbest piyasa ekonomisi, Türkiye’de Batı’nın demokrasi anlayışıyla daha yakından ilgilenilmesine ve bu demokrasi kültürünün bir mottosu olan sivil özgürlüklere yönelik

5 Selçuk Akıncı, ‘‘Sivil Toplum, Sivil Toplum Kuruluşları ve Sivil Toplum Kuramcıları’’, Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi, 5, no. 11 (2014): 193.

6 Manuel Castells, Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür (Cilt 2), çev. Ebru Kılıç (İstanbul:

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2013): 15.

7 Keith Tester, Civil Society (London: Routledge, 1992): 176.

8 Jürgen Habermas, Kamusallığın Yapısal Dönüşümü, çev. Mithat Sancar ve Tanıl Bora (İstanbul: İletişim Yayınları, 2012): 377.

9 Şerif Mardin, Türkiye’de Toplum ve Siyaset (24. Baskı) (İstanbul: İletişim Yayınları, 2020): 15.

(15)

3

yeni politikaların gelişim göstermesine yol açmıştır.10 Bu durum, Türkiye toplumunda bastırılmış belli ideolojik ve dini grupların11 sivil toplum şeklinde örgütlenmelerine ve faaliyet göstermelerine zemin hazırlamıştır. Her ne kadar Türkiye’de, sivil topluma yaklaşım ideolojik bir alanla sınırlı kalsa da, yeni gelişen toplumsal olaylarla bu sınırın hacmi ve seyri değişmeye başlamış — öyle ki, çok farklı statü ve nitelikte sivil toplum hareketleri ve örgütlenmeleri yaygınlaşmıştır.

STK’ların kamusal alandaki görünürlükleri çeşitli sınıflandırılmalara tabi tutulsa da, Türkiye’dekilerin genel manada yasal statülerine ve faaliyet alanlarına göre tasnif edildikleri görülmektedir.12 YADA Vakfı (Yaşama Dair Vakıf) tarafından gerçekleştirilen kapsamlı bir saha çalışmasında (2007-2009), Türkiye’de 12 farklı gönüllü sivil toplum yapılanmasının bulunduğu ifade edilmekte ve bu kuruluşlar, ‘‘özörgüt, hayırseverlik, uzmanlık eksenli, savunucu, taşeron, sosyalleşme odaklı, cemaatçi, çevre güzelleştirme, hobi ve himayeci dernekler ile siyasi düşünce odaklı ve sağlık savaşçısı kuruluş veya dernekler’’ şeklinde listelenmektedir.13 Toplumsal olaylar karşısında bir çeşit örgütlenme şekli olarak karşımıza çıkan bu yapılar, aktif katılım sağlayan üyelerinin hem kimlik ve aidiyet ihtiyacını hem de sosyo-politik olarak sistemde seslerini duyurma gereksinimini karşılamaktadır.14 Haliyle bu durum, sivil toplumun, siyasal toplumun somut bir tezahürü olan devletten belli bir seviyede ayrılması gerektiği koşulunu ortaya çıkarmaktadır. Sarıbay’a göre bu ayrılma süreci 4 aşamada gerçekleşmektedir:15

1. Sivil toplumun devletin bir üyesi olmasından kaynaklı sahip olduğu anlamını terk etmesi,

10 Ömer Çaha, Sivil Toplum Sivil Topluma Karşı: Sivil Toplumun Türkiye ve Dünyadaki Serüveni (İstanbul:

Mana Yayıncılık, 2017): 42.

11 1980’li yıllarla birlikte, Türkiye’de yeni İslami hareketlerin ve toplulukların etkinlikleri daha sık gözlemlenmeye başlanmıştır. Bu durum, İslami hüviyete sahip sivil ve siyasal örgütlenmelerin toplumsal hayattaki görünürlüklerinin artmasına yol açmıştır. Ayrıca bakınız: Ali Yaşar Sarıbay, Postmodernite, Sivil Toplum ve İslâm (İstanbul: Sentez Yayıncılık, 2014): 228-240.

12 Lütfi Sunar, Türkiye’de İslami STK’ların Kurumsal Yapı ve Faaliyetlerinin Değişimi (İstanbul: Kurumsal Yönetim Akademisi Araştırma Raporları-1, 2018): 19.

13 Mesut Yeğen, Emin Fuat Keyman, Uğraş Ulaş Tol ve Mehmet Ali Çalışkan, Türkiye’de Gönüllü Kuruluşlarda Sivil Toplum Kültürü (Ankara: YADA Vakfı Araştırma Raporu, 2009): 76.

14 Çaha, ‘‘Sivil Toplum Sivil Topluma Karşı: Sivil Toplumun Türkiye ve Dünyadaki Serüveni’’, 66-67.

15 Sarıbay, ‘‘Postmodernite, Sivil Toplum ve İslâm’’, 53.

(16)

4

2. Sivil toplum içinde var olan özerk toplum/toplulukların kendilerini devlete karşı savunmalarının meşruluk kazanması,

3. Sivil toplumun bir özgürlük alanını kapsaması ve bu alandan doğan çatışmalara devletin müdahalesinin önleyici bir etmen olarak görülmesi, 4. Müdahalelerin sivil toplumu sindireceği korkusuna kapılmasıdır.

Sivil toplumun, hem devletin içinde var olmasını hem de ondan bağımsız bir yapı olarak değerlendirilmesine neden olan bu aşamalar, yeni gelişen toplumsal olay ve süreçlerin toplumun muhtelif kesimlerince farklı fraksiyonlarıyla anlaşılması ve tanımlanmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla beraber, her ne kadar STK’lar, toplumsal olay ve gerçekliklere devlet organlarının baktığı gibi bakmasalar da, etkin olarak faaliyet gösterebilmeleri için devletin hem askeri gücünden hem de finansmanından yararlanmakta zorunda kalabilmektedir. Öyle ki, sivil toplum, sürekli olarak toplum bireyleri ve politik çevre ve gruplar ile etkileşim içine girmekte ve bu aktörlerden ‘‘gönüllülük, özerklik ve katılımcılık’’ gibi sloganlarla16 ayrıldığını iddia etmektedir.

Farklı slogan ve söylemlerle, belli toplumsal süreçlere katılım sağlayan STK’ların Türkiye’de son 25 yıldır güçlenme eğiliminde oldukları görülmektedir.17 Bu nedenle, sivil örgütlenmelere devlet ya da toplum bireyleri düzeyinde maksimist veyahut minimalist şekilde değil, kendi içlerinde üretecekleri çözümler nazarında bakılması gerekmektedir.18 Diğer yandan, birçoğu kamu yararına çalışan dernek statüsüyle tanımlanan STK’lar, her ne kadar faaliyet alanlarına göre sınıflandırılabilseler de, bu alanların iç içe geçtiği gözlemlenmektedir. Zira bu kuruluşların belli toplumsal olaylar karşısında sessiz kalmadığına — bu olaylara yönelik çeşitli görüş, faaliyet alanı ve politika benimsediklerine şahit olunmaktadır. Bilhassa, bazı STK’lar, belli toplumsal olaylara bir tepki olarak ortaya çıkmakta ve bu olayların gelişim süreci, STK’ların

16 Hicran Atatanır, Sivil Toplum, Sosyal Yardım ve Hak Temelli Yaklaşım (Ankara: Dorlion Yayınları, 2019): 159.

17 A.g.e., 160.

18 Fuat Keyman, ‘‘Türkiye’de ve Avrupa’da Sivil Toplum’’, haz. Arzu Karamani, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Kuruluşları Eğitim ve Araştırma Birimi, https://stk.bilgi.edu.tr/media/uploads/2015/02/01/keyman_std_3.pdf, 15 Mart 2021 tarihinde erişildi.

(17)

5

misyon, vizyon ve kuruluş amacını belirlemektedir. Türkiye’nin kaderine etkiyecek tarihsel süreç ve olaylara bakıldığında ise Suriyelilerin Türkiye’ye gerçekleştirdikleri göçlerin önemli bir payı ve bu olayın seyrinin değişip dönüşmesine STK’ların kayda değer katkıları bulunmaktadır.

Suriyeliler krizinin cereyan etmesiyle, Türkiye’de göç alanında çalışan pek çok yeni STK kurulmuş ve ayrıca mevcut STK’lardan bu sürece yardım faaliyetleriyle aktif katılım sağlayanları da olmuştur. Dahası, birçoğu temsilciliklerinin sayılarını arttırarak savaştan kaçan insanlara yönelik toplumsallaştırılması planan pek çok projeyi hayata geçirmiştir.19 Özellikle uluslararası fonlarla desteklenen ve göçü temel faaliyet alanı gösteren hak temelli STK’ların ve Suriyelilerle din kardeşliğini baz alan inanç temelli olanların devletin yetişemediği noktalarda bu göç krizine gıda, barınma, sağlık, eğitim, sosyal uyum gibi yardımlarla etkin müdahale ettikleri görülmektedir.20 Suriyelilere yönelik yardımların tıpkı bir eve konuk olan insanlara sergilenen dayanışma ve paylaşma pratikleriyle benzerlikler taşıdığı ve bu pratiklerin hukuki normlardan tevarüs eden koşullu/koşulsuz konukseverlik olmaktan ziyade, epistemolojik ve profesyonel olarak sivil bir anlam içerdiği düşünülmektedir. Dolayısıyla, bu durum, hak ya da inanç temelli STK’ların Suriyeliler meselesine yönelik faaliyetlerinin ve kurumsal bir anlam taşıyan misyon, vizyon ve hizmetlerinin konukseverlik politikaları ve yaklaşımları bakımından ele alınmalarını değerli kılmaktadır.

Söz konusu tüm bu sorunsalları ele almayı hedefleyen bu araştırmada, ilk olarak konukseverliğe yönelik kavramsal tartışmalar incelenecektir. Özellikle konukseverlik kavramı deyince akla gelen ilk isimlerden biri Jacques Derrida’dır. Derrida’nın konukseverliği yapı-bozum lensinden aktardığı çalışmanın yanında, alternatif konukseverlikleri de konu edinen bu başlıkta, konukseverliğin Türkiye’deki yansımaları, yansımanın açmazları ve bu yansımaya etkiyen tarihsel ve düşünsel arka plan ele

19 Hilal Barın, Türkiye’deki Suriyelilerin Entegrasyonunda Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü (Ankara:

Kadim Yayınları, 2021): 167-168.

20 Vasfiye Çelik ve Şerife Pekküçükşen, ‘‘Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşlarının Göç Konusundaki Çalışmaları Üzerine Bir Değerlendirme’’, Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi, 53, no. 3 (2018): 1278.

(18)

6

alınacaktır. Öyle ki, STK’ların sergilediği konukseverlik, bu çalışmada, alternatif konukseverlikler çerçevesinde değerlendirilmektedir.

İkinci olarak araştırmada, göç olgusuna ilişkin teorik tartışmalara ve göçün uluslararası-laşmasının tarihsel, siyasal, iktisadi ve kültürel boyutlarına yer verilecektir.

Dahası, I. ve II. Dünya savaşlarının ardından vatansız insan probleminin ve yeni göçmen tiplerinin ortaya çıkmasının bir sonucu olan uluslararası göçün küresel sonuçlarının dünyada hangi sosyo-ekonomik ve politik saiklerden beslenerek konuk-sevmez görünümlere yol açtığı tartışılacaktır. Öte yandan, ülkelerin küreselleşmeyle birlikte ulus- devletçi bağlarının çözümlendiği varsayımının güvenlikçi paradigmanın sebebiyet verdiği göçmen düşmanlığı ve öyle ki, konuk-sevmez politikalarla nasıl tersine döndüğü ve göçe ilişkin dönüşüm sürecinin hangi temel kavramlarla belirtildiği ele alınacaktır.

Üçüncü olarak Türkiye’de göç süreci, 18. asır Osmanlı Devleti’nden başlanarak günümüze değin tüm boyutlarıyla değerlendirilecek ve Suriyeliler meselesine ayrı bir başlık açılacaktır. Türkiye’nin Osmanlı’dan tevarüs eden çok etnisiteli yapısı, tarihsel boyutlarıyla tartışılacak ve iç göç ve uluslararası göç deneyiminin ülkede farklılıklara müsamaha anlayışını nasıl etkilediği resmi veriler ve muhtelif akademik çalışmalarla desteklenerek ortaya konacaktır. Ayrıca Suriyelilerin Türkiye’ye gerçekleştirdikleri göç hareketlerinin de boyutları, ülkede yaşanan sosyo-legal, politik, ekonomik ve kültürel süreçlerle birlikte incelenecektir.

Göç ve konukseverlik olgularına ve bu olguların Türkiye’deki yansımalarına genel bir çerçeve çizilmesinin ardından, Suriyelilerin göç sürecine katkılarıyla öne çıkan sivil toplum aktörlerinin deneyimlerinden ve bakış açılarından yararlanılarak Türkiye’deki STK’ların konukseverliğinin ve gerekirse konukseverliğe alternatif yaklaşımlarının görünümleri, nitel araştırma yöntemleri vasıtasıyla yorumlanacaktır. Bu bağlamda, STK’ların kurumsal ve sivil toplum aktörlerinin bireysel konukseverlik anlayışları ayrı ayrı başlıklar ve kategoriler altında listelenecek ve bu başlıkların çıktıları elde edilen kategorilerle birlikte değerlendirilecektir.

(19)

7

I. BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN KAPSAMI VE METODU

1.1. Araştırmanın Konusu, Amacı ve Önemi 1.1.1. Araştırmanın Problemi ve Konusu

Ev, ev sahibi ve konuk gibi yapı ve aktörlerin birlikte ele alındığı akademik çalışmalar, konuğa karşı sorumluluk etiğine dayalı toplumsal davranış, eylem ve tutum gibi tartışmaları konu edinmektedir. Söz konusu yapı ve aktörlerin ortak deneyim dünyaları oluşturdukları sosyal olguların başında ise göç gelmektedir. Özellikle göç olgusu ve süreci, uluslararası ölçekte düşünüldüğünde, konuk statüsünde olan göçmenler ve ev sahibi statüsünde olan yerel halklar, sivil ve siyasi aktörler arası ilişkiye dayanmaktadır. Yapılan çalışma ise bu ilişkiyi Suriyelilerin Türkiye’ye gerçekleştirdiği kitlesel göçler ve Suriyelilere karşı sergilenen konukseverlik politikaları üzerinden problem edinmektedir.

Suriye’de iç savaşın başlaması sonucu, Nisan 2011’den bu yana, insani kriz bölgesinden Türkiye’ye yaşanan demografik geçişler, ülkede yeni toplumsal karşılaşmaların deneyimlenmesine ve söz konusu deneyimler, toplumsal gruplar arası yeni sosyal ilişki ve örüntülerin kurulmasına zemin hazırlamıştır. Suriyelilerin göç süreci ele alındığında, genel anlamda ister ulusal ister uluslararası olsun, birden çok aktörün sürece dâhil olduğu bilinse de, sosyolojik açıdan bir yapı ve bu yapıda karşılaşan iki temel aktör grubunun varlığından söz edilebilmektedir. Türkiye’nin sosyal bir yapı olarak ele alındığı bu bağlamda, aktör gruplarından ilki, ev sahibi olan Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarıyken, ikincisi ülkenin yeni sakinleri veyahut legal açıdan konukları olan Suriyelilerdir.

Tarihsel olarak uluslararası göçe alışkın bir yapısı bulunan Türkiye, Suriyelilerle birlikte, yeni sosyo-kültürel, politik ve ekonomik karşılaşmaların meydana geldiği bir coğrafyaya dönüşmüştür. Ev sahibi aktörler ve evin yeni sakinleri ya da konuğu olan Suriyeliler arasında gerçekleşen bu serencamın yol açtığı temel tartışmalar ise genellikle Suriyelilerin Türkiye’de geçici/kalıcı olma durumları üzerinden şekillenmektedir.

Suriyelilerin ülkede toplumsal kabullerinin kolaylaştırılması adına dindar-muhafazakâr

(20)

8

— başka bir deyişle, İslami elitlerin ortak geçmiş ve din kardeşliği söylemi üzerinden ensar-muhacir benzetmesi ve Türkiye’nin geçmişinde kendine sığınan kimselere karşı sergilediği hayırseverlik, konukseverlik ve merhamet politikaları dillendiriliyor olsa da, bu yaklaşımın günümüzde toplumsal uzlaşı ve dayanışma bakımından uzun vadeli çözümler getiremediği görülmüştür. Göç hareketlerinin yaşandığı ilk yıllarda, sosyo- kültürel anlamda ‘‘misafir’’ olarak nitelendirilen Suriyelilerin, ülkelerinde derinleşen insanlık dramı ve savaşla birlikte geri dönmelerinin zorlaştığı — bilhassa dönecek bir memleketlerinin olmayışı gerçeği, Türkiye’de konukluk ve konukseverlik tartışmalarının hem kavramsal hem de pratik anlamda yeniden yorumlanmasını ve daha nasıl konuksever olunabilir sorusunun yeniden masaya yatırılmasını zorunlu kılmaktadır.

Bu araştırma, Suriyelilerin karşılıklı etkileşim içinde olduğu toplumun bir uzantısı olan yerel halk ve siyasal aktörlerden Suriyelilere yönelik faaliyetler gösteren sivil toplum kuruluşlarını farklı bir yere koymaktadır. Öyle ki, Suriyelilere yönelik faaliyetleri ile ön plana çıkan STK’lardan özellikle inanç (faith-based) ve hak temelli (rights-based) STK’ların ev sahibi olarak daha nasıl konuksever olunabilir? sorusunu hem izlenilen devlet politikalarına yaklaşımları hem de kendi faaliyetleri bağlamında nasıl ele aldıklarını tartışmaktadır. Bu sebeple yapılan çalışma, STK’lar bünyesinde aktif katılım gösteren aktörlerin Suriyeliler meselesine bakış açılarını, farklı konukseverlik anlayışları ve politikaları bağlamında değerlendirmektedir. Dahası, sivil toplum aktörlerinin bu mesele vasıtasıyla hem toplumsaldan hem de siyasaldan kendilerini izledikleri politikalar, benimsedikleri yaklaşımlar ve yürüttükleri faaliyetlerle nasıl ayırdıkları ve kendi konukseverlik anlayışlarını hangi saikler üzerinden temellendirdiklerini konu edinmektedir.

1.1.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi

Suriyelilerin Türkiye’ye gerçekleştirdiği zorunlu ve kitlesel nüfus hareketleriyle kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra, STK’lar da sürece dâhil olmuşlar ve devletin yetişemediği birçok sahada faaliyet göstermiştir. STK’ların yürüttüğü faaliyetler, sağlık, barınma, eğitim, gıda, çalışma, uyum gibi alanları kapsamakta ve bu faaliyetlere yönelik pek çok akademik ve bilimsel araştırm yapılmaktadır. Yapılan çalışmalar, genel anlamda, göçe yönelik faaliyetleri olan STK’ların Suriyelilerin entegrasyon ve uyum süreçlerindeki

(21)

9

rolünü ve bu rolün yürütülen hizmet ve faaliyetlerdeki yansımalarını sosyo-politik, ekonomik ve kültürel bağlamlarda incelemektedir. Farklı saha çalışmalarından yola çıkılarak neşredilen akademik eserlerde olduğu gibi bu çalışma da STK’ların faaliyetlerine odaklanmakta; ancak diğerlerinden farklı olarak bu faaliyetleri konukseverlik tartışmaları — başka bir deyişle Türkiye’de konuk edilen Suriyelilere karşı sorumluluk ve sivil toplum politikaları boyutunda ele almayı amaçlamaktadır.

Suriyelilerin konuk olmaktan ziyade, Türkiye’de kalıcı hale gelmeleri21 hususu farklı saha çalışmaları ve bilimsel araştırmalarla desteklenmektedir. Öte yandan, Suriyelilerin göç hareketlerine yönelik alınan tedbir ve çözüm yollarına bakıldığında ise daha çok geçicilik üzerinden temellendirildikleri ve bu temellendirmenin günümüzde de güncelliğini koruduğu gözlemlenmektedir. Hukuki anlamda geçici koruma kapsamında değerlendirilen Suriyelilerin bitmeyen konukluk serüvenleri ve bu serüvenin getirdiği toplumsal zorluklar ve belirsizlikler, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve Kızılay gibi çeşitli kamu kurumları ve yarı-sivil toplum özelliği taşıyan kuruluşlar aracılığıyla hafifletilmeye çalışılıyor olsa da, devlet dışı aktörlerin bu süreçteki rolleri yadsınamaz bir gerçektir. Suriyeliler meselesine aktif katılım sağlayan devlet dışı aktörler denildiğinde, ilk akla gelen isimler STK’lardan oluşmaktadır.

Suriyelilerin Türkiye’ye göç ettikleri ilk günden bugüne geçen sürede, inanç ve hak temelli STK’larda yer alan sivil aktörlerin Suriyelilere yönelik yardım, hizmet ve faaliyetlere katılımlarını motive eden konukseverlik yaklaşımları ise çalışma kapsamında önem arz eden bir husustur. Bu sebeple, yapılan çalışmanın, inanç ve hak temelli STK’ların Suriyelilere yönelik benimsediği sorumluluk anlayışı ve konukseverlik politikalarını sosyolojik bir perspektifle değerlendirmesi sebebiyle literatüre yeni bir tartışma kazandıracağı düşünülmektedir.

21 M. Murat Erdoğan, Suriyeliler Barometresi 2019: Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi (Ankara:

Orion Kitabevi, 2020): 19; Sinem Yıldırımalp, Emel İslamoğlu ve Cemal İyem, ‘‘Suriyeli Sığınmacıların Toplumsal Kabul ve Uyum Sürecine İlişkin Bir Araştırma’’, Bilgi Sosyal Bilimler Dergisi, 2, (2017): 107;

Doğuş Şimşek, ‘‘Türkiye’de Suriyeli Mülteci Entegrasyonu: Zorlukları ve Olanakları’’, Ekonomi, Politika

& Finans Araştırmaları Dergisi, 4, no. 2 (2019): 173; Gazanfer Kaya ve Kübra Çolakoğlu, ‘‘Geçici Koruma Kapsamındaki Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’deki Onuncu Yılına İlişkin Sosyolojik Bir Analiz’’, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 13, no. 73 (2020): 594; Necmettin Doğan, Rahime Süleymanoğlu-Kürüm, Edip Asaf Bekaroğlu ve Melis Cin, İstanbul Göç Araştırması 2020 (İstanbul:

İstanbul Göç Araştırması 2020 Raporu, 2020): 44.

(22)

10

1.1.3. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları

Türkiye’de Nisan 2021 itibariyle göç alanında çalışan ulusal ya da uluslararası STK sayısı 888’dir.22 Bu sayının Suriye’de meydana gelen insani krizle ya da başka bir ifadeyle savaşla birlikte hayli yükseldiği bilinmektedir. Öte yandan, göç alanında faaliyet gösteren STK’ları belli bir bölgeyle sınırlamak oldukça güç bir durumdur. Zira birkaç STK dışında, STK’ların birçoğu lokal bazlı değil, Türkiye’nin ve dünyanın farklı bölgelerinde faaliyet gösterecek şekilde ulusal ya da uluslararası çapta çalışmakta ve faaliyet gösterdikleri bu bölgelerde temsilcilikler bulundurmaktadır. Bu sebeple, çalışmada STK’ların belli bir mekân sınırlaması yapılmadan değerlendirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmüş; fakat genel anlamda, Ankara ve İstanbul merkezli STK’larla23 görüşülmüştür.

Göç alanında faaliyet gösteren birçok insani yardım kuruluşu, vakıf, sendika, meslek odası, dernek, gönüllü teşekkül ve sivil inisiyatifler bulunsa da, bu çalışma, Suriyeliler meselesine başından beri en yüksek katkı ve desteği sağlayan hak ve inanç temelli STK’lara ve bu kuruluşların konukseverlik yaklaşımlarına odaklanmaktadır.

Diğer yandan, STK’ların genel bir temsil oluşturmadığı ve sadece sivil toplumun bir parçası olarak ele alınmalarının gerektiğini24 — dolayısıyla yapılan değerlendirmelerin ve çizilen temaların tüm STK’lar için genel bir temsil oluşturmadığını ifade etmekte yarar vardır. Ayrıca STK’ların bünyesinde aktif katılım sağlayan aktörlerin de üyesi oldukları STK için genel bir temsil oluşturmaması ve araştırmada sadece katılımcının bakış açısından ve deneyimlerinden hareketle nitel bir okumanın yapılması söz konusudur. Bu nedenle, yapılan çalışma, Kasım 2020 ve Nisan 2021 tarihleri arasında kendini inanç ya

22 Göç ve Sivil Toplum, ‘‘Göç Alanında Çalışan Sivil Toplum Kuruluşları’’, 22 Nisan 2021, https://datastudio.google.com/reporting/6b8ef21c-2865-4d27-8bdd-

5971600c9d34/page/xwOZB?s=m02D72_YiAc, 22 Nisan 2021 tarihinde erişildi.

23 İstanbul’da göç alanında çalışan STK sayısı 209 iken, Ankara’da bu sayı 68’dir. Daha ayrıntılı bilgi için ayrıca bakınız: Göç ve Sivil Toplum, ‘‘Göç Alanında Çalışan Sivil Toplum Kuruluşları’’, 22 Nisan 2021, https://datastudio.google.com/reporting/6b8ef21c-2865-4d27-8bdd

5971600c9d34/page/xwOZB?s=m02D72_YiAc, 22 Nisan 2021 tarihinde erişildi.

24 Helen Mackreath ve Şevin Gülfer Sağnıç, Türkiye’de Sivil Toplum ve Suriyeli Mülteciler, haz. Ayşe Çavdar ve Fırat Genç (İstanbul: Zer Matbaa San. ve Tic. Ltd. Şti, 2017): 11.

(23)

11

da hak temelli STK olarak tanımlayan ve Suriyelilere yönelik faaliyet gösteren dernek ya da vakıflarda aktif görev alan 20 katılımcının deneyimleri ve bakış açıları ile sınırlıdır.

Araştırmanın temel tartışma alanlarını oluşturan Suriyeliler, konukseverlik ve STK meselelerinin de kavramsal ve pratik olarak sınırlarını çizmek gerekmektedir.

Zorunlu olarak Türkiye’ye göçmek durumunda kalan Suriyeliler, hukuki anlamda geçici koruma kapsamında değerlendirilirken, bunun toplumdaki ve farklı ülkelerdeki görünümünün benzer olmadığına şahit olunmaktadır. Örneğin Türkiye toplumunda, geçici koruma kapsamındaki Suriyeliler yerine, genel anlamda misafirler, sığınmacılar, mülteciler, göçmenler gibi etiketlerin sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. Bu çelişkili kullanım, mülteci ve zorunlu göç çalışmalarında akademik olarak sorun edinilen bir meseledir. Zira zorunlu olarak göç eden bireylerin bulundukları ülkedeki hukuki durumlarından bağımsız olarak farklı metodolojik ve terminolojik yaklaşımlara tabi tutulmaları, akademik anlamda nasıl tanımlanmaları gerektiği hususundaki uzlaşıyı zorlaştırmaktadır.25 Bu sebeple, çalışma, terminolojik ve hukuki farklılıkların sebep olduğu zorlukları aşmak için sadece ‘‘Suriyeliler’’ ifadesini kullanmaktadır.

Konukseverliğin sınırlarını ve politikalarını çizmek de oldukça güç bir meseledir. Genel anlamda konukseverlik literatürde 3 farklı yaklaşımla ele alınmaktadır.

Bu yaklaşımlar, konukseverliği hukuki ve politik yollarla sınırlayan liberal boyut, dünya vatandaşlığı fikrini temel alarak kozmopolitliğin yeniden gözden geçirilmesini savunan eleştirel boyut ve koşulsuz konukseverliği mutlak bir etik gereklilik olarak gören yapı- bozumsal (deconstructive) boyut şeklinde sıralanabilmektedir.26 Söz konusu bu çalışma ise yapı-bozumsal boyuttan hem beslenerek hem de eleştirisinden yola çıkarak inanç ya da hak temelli STK’larda görev alan sivil aktörlerin konukseverlik anlayışları ve politikalarını analiz etmektedir. Her ne kadar Derrida tarafından benimsenen konukseverlik anlayışı veyahut etiğinin sosyolojik-nitel bir analiz çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün gözükmüyor olsa da, bu durum, konukseverliğin toplumsal

25 Richard Black, ‘‘Fifty Years of Refugee Studies: From Theory to Policy’’, International Migration Review, 35, no. 1 (2001): 63.

26 Heidrun Friese, ‘‘The Limits of Hospitality: Political Philosophy, Undocumented Migration and the Local Arena’’, European Journal of Social Theory, 13, no. 3 (2010): 323-341.

(24)

12

bir gerçeklik alanı oluşturup oluşturamayacağının alternatif gösterilebilecek kavramsallaştırma ve tematik bağlamlar vasıtasıyla tartışılmasını engellememektedir.

Zira toplumsal örgütlenmelerin görünümleri ve bu görünümlerin var olduğu süreçler sosyal bir olgu ya da tezahürün yansıması olduğundan sosyolojik açıdan incelenebilmektedir. Çalışma kapsamında, konukseverlik, var olmayan ya da olması gerekenleri sorunsallaştıran etiğin penceresinden değil, her türlü soyutlamadan kurtulmuş farklı öznelerin — yani sivil aktörlerin mevcut mekânda yeni bir alan ve kimlik kaplayan Suriyelilere bakış açılarıyla ele alınmaktadır. Dahası, sosyo-bilimsel açıdan daha nasıl konuksever olunabilir sorusunun ve konukseverlik politikasının etik boyutundan ziyade, sivil toplumsal alandaki karşılığına ve yansımalarına odaklanmaktadır.

Sivil toplum olarak ifade edilen birliktelik alanı, devlet ile devletten ayrı, aynı zamanda devletle ilişkisi bağlamında özerk bir kimliğe sahip olan ve toplum bireylerini kendi çıkar veyahut değerlerini muhafaza etmek için gönüllü olarak bir araya getiren kuruluş ya da örgütler bütününü ifade etmektedir.27 Bu durum, STK’ların hem toplumsal hem de siyasal kulvardan farklı bir yerde değerlendirilmelerini gerektirmektedir. Sivil alan olarak ifade edilebilen bu sahada, ortak talep, ortak bakış açısı, ortak sağduyu ile gönüllük esasına dayanarak bir araya gelen aktörler bulunmakta ve sivil toplum aktörleri, devletin yönetimsel, kültürel, hukuki ve üretici organları dışında kendilerini farklı bir yere koyarak vakıf, dernek, sivil girişim, platform, inisiyatif, sendika gibi yapılarda faaliyet göstermeleri ile sivil toplum kuruluşlarını meydana getirmektedir.28

1980’li yıllarla birlikte, Türkiye’de farklı siyasaların ortaya çıkması ve bu siyasaları sorgulayan yeni bir toplum profiliyle karşı karşıya kalınması, sivil toplum kuruluşlarının politik arenada elini güçlendirmiş29 ve hükümet politikaları üzerinde etkili olmaya başlamışlardır.30 Bu sebeple, belli toplumsal olaylar karşısında farklı sosyal

27 Gordon White, ‘‘Civil Society, Democratization and Development (I): Clearing The Analytical Ground’’, Democratization, 1, no. 3 (1994): 378.

28 İsmail Akbal, Sivil Toplum: Sivil Toplum Düşüncesi, Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Yönetiminde Karar Alma Üzerine Etkisi (Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları, 2017): 105.

29 Çaha, ‘‘Sivil Toplum ve Devlet’’, 270.

30 Yakup Bulut, Soner Akın ve Ömer Fuad Kahraman, ‘‘Kamu Politikalarının Oluşturulmasında Sivil Toplum Kuruluşlarının Etkisi’’, Strategic Public Management Journal, 3, no. 6 (2017): 28.

(25)

13

grupların ‘‘ben de varım’’ demek için sivil toplum yoluyla seslerini duyurmaya başlamaları, ülkede sık karşılaşılan bir olgu halini almıştır. Ayrıca ülkede son 25 yıldır deneyimlenen toplumsal kriz ve doğal afetlere devlet dışı aktörlerin etkin müdahelesi, yine STK’ların kamusal alanda ellerini güçlendiren nedenler arasındadır. Günümüzde de Suriyeliler meselesinde, özellikle inanç ve hak temelli dernek ve vakıfların, bu krizle yakından ilgilendikleri ve pek çok başarılı projeye imza attıkları görülmektedir.

Araştırmaya katılım sağlayan STK’ların kurumsal kimlik bağlamında kuruluş amacı, vizyon ve misyonları birbirlerinden büyük ölçüde farklılık gösterdiği için bu örgütleri, faaliyet alanları ya da yasal statüleri dışında kategorize etmek oldukça zordur.

Bu çerçevede, herhangi bir STK çalışılırken araştırma sonuçlarının söz konusu STK’yı konu edinen evrene genellenmesi de olanaksızdır. Zira sivil toplum hiçbir ferdin genel düşüncelerinin yansıması değildir. Dolayısıyla, STK’ların bir konuya ilişkin bakış açıları ele alınırken birbirinden farklı — bilhassa birbirine zıt tanımlamalarla karşılaşılması muhtemeldir.31 Öte yandan, göç alanında çalışan inanç ve hak temelli STK’ların birçok konuda fikir ayrılıkları ve aidiyet farklılıkları bulunsa da, Suriyeliler meselesinde toplumdaki bireyler ve siyasi aktörlerden farklı olarak bazı ortak kanaatlere sahip olabildikleri de görülmektedir. Bu nedenle, söz konusu sivil toplum alanında inşa edilen bu ortaklık, sosyo-kültürel temelli konukseverlik ve Derrida’nın konuksev-er(-mez)-lik davetinden ziyade, yeni bir konukseverlik anlayışının mümkün olup olmayacağı düşüncesinin niteliksel yöntemlerle tartışılmasını zorunlu kılmaktadır.

1.2. Araştırmanın Yöntemi

1.2.1. Araştırma Veri Toplama Teknikleri ve Süreci

Yukarıda da ifade edildiği gibi sivil toplum kuruluşları genel bir temsil oluşturmadıklarından ve bakış açılarının tüm evrene genellenmesi olanaksız olduğundan çalışmada, hangi STK ile görüşülmesi gerektiği hususunun sınırları çizilmelidir. Bu araştırmada veriler toplanırken STK’lar belli kriterlerle tanımlanarak seçilmiş ve bu

31 Akbal, ‘‘Sivil Toplum: Sivil Toplum Düşüncesi, Sivil Toplum Kuruluşları ve Kamu Yönetiminde Karar Alma Üzerine Etkisi’’, 15.

(26)

14

tanımlayıcı kriter yoluyla verilerin toplanma süreci gerçekleştirilmiştir. Söz konusu kriter ise STK’ların Suriyelilere yönelik faaliyetlerinin olması ve bu faaliyetlerini belli bir konukseverlik anlayışı üzerinden temellendirmesi yoluyla belirlenmiştir. Dolayısıyla, çalışmanın evreni, Suriyelilere yönelik faaliyet gösteren inanç temelli ya da hak temelli STK’lardan oluşmaktadır. Ancak tüm bu STK’larla kısıtlı bir süre zarfında görüşülmesi zor olduğundan belirli bir mekânsal sınırlamaya gidilmiş ve görüşülmesi planlanan STK’lardan genel anlamda, İstanbul ve Ankara’da temsilcilik bulunduranlar seçilmiştir.

Seçilen STK’lara e-mail ya da telefon yoluyla ulaşılmış ve STK yetkilileri araştırma hakkında bilgilendirilmiş, olumlu geri dönüş sağlayan STK’lardan görüşme talep edilmiş ve katılımcının uygun olduğu yer ve zamanda görüşme, elektronik olarak ya da yüz yüze gerçekleştirilmiştir. Öte yandan, göç alanında çalışan STK’ların ulusal ve uluslararası faaliyet göstermelerinden ötürü belli bir mekâna sınırlandırılmasının da güç olduğunu ifade etmekte fayda vardır. Zira çalışmanın örneklemini oluşturan STK’lar, hem Türkiye’nin farklı illerinde hem de dünyanın farklı bölgelerinde temsilcilikler bulundurmakta ve çalışmalar yürütmektedir. Bu sebeple, çalışmada verilerin zengin tutulması ve problem edinilen konuda farklı tonların görülebilmesi için İstanbul ve Ankara merkezli STK’ların dışında, Mersin merkezli bir STK ile de görüşülmüştür.

Belirli kriterlere sahip STK’ların çalışıldığı ve bu tür örneklemlerin tüm evreni temsil etmesi kaygısının bulunmadığı durumlarda, olasılıklı olmayan örnekleme yöntemlerinden yargısal/amaçsal örnekleme (purposive sampling) tekniğinin kullanılması daha uygundur.32 Zira yargısal örneklemede, örneklem, tesadüfen seçilmemekte — bilakis araştırmacının amaca yönelik geliştirdiği belli kriterler çerçevesinde belirlenmektedir.33 Bu sebeple, araştırmada konukseverlik politikaları bağlamında Suriyeliler meselesine yönelik değerlendirmeleri somut verilerle desteklenebilen ve betimsel temalarda anlam dünyası genellenebilen 20 sivil aktörün deneyimlerinden yararlanılmaktadır. Bryman, nitel yönteme dayalı araştırmalarda,

32 Hamed Taherdoost, ‘‘Sampling Methods in Research Methodology: How to Choose a Sampling Technique for Research’’, International Journal of Academic Research in Management, 5, no. 2 (2016):

23.

33 Ted Palys, ‘‘Purposive Sampling’’, The SAGE Encyclopedia of Qualitative Research Methods (Vol. 2) içinde, ed. Lisa M. Given (Los Angeles: Sage Publications, 2008): 697.

(27)

15

katılımcıların dünyasından toplumsal olgular incelendiğinden problemin genelleştirilmesi ve sürece fazla vurgu yapıldığından öznelleşebilmesi ihtimallerine dikkat çekmektedir.34 Bu ihtimallere istinaden, araştırma süresince nitel araştırmanın esnek doğasına en uygun veri toplama ve analiz teknikleri seçilmeye çalışılmıştır.

Çalışma kapsamında gerçekleştirilen yarı-yapılandırılmış derinlemesine mülakatlar, çoğunlukla yüz yüze yapılmış; ancak Covid-19 salgınının getirdiği kısıtlamalar ve zorlukların yanı sıra, zamandan ve yol masraflarından tasarruf edilebilmesi adına, telefon ve video konferans yoluyla da gerçekleştirilmiştir. Hem yüz yüze hem de elektronik cihazlar aracılığıyla gerçekleştirilen mülakatların belli avantaj ve dezavantajları bulunsa da, mülakatın nerede ve ne zaman yapılabilirliği hususu katılımcılara bırakılarak araştırmacı tarafından çalışmaya katılım sağlayan sivil toplum aktörlerine bir güven ortamı inşa edilmeye gayret edilmiştir. Ayrıca görüşmeye geçilmeden önce, etik açıdan35 tüm katılımcıların rızaları alınarak onlara araştırma soruları gösterilmiş, kimlik bilgilerinin gizleneceği ve demografik bilgilerinin bu araştırma dışında hiçbir yerde işlenip kullanılmayacağı teyit edilmiştir.

Yapılan çalışma nitel araştırmaya dayandığından veriler, katılımcıların anlam dünyasından ve deneyimlerinden yola çıkılarak kurgulanan ve niteliksel çalışmalara esneklik kazandıran yarı-yapılandırılmış derinlemesine mülakat tekniği,36 mülakat esnasında sorulan açık uçlu sorular ve daha derinlemesine verilere ulaşabilmek ve katılımcılardan elde edilen verileri daha anlaşılabilir kılmak için sondaj soruları ve yorumlayıcı sorular37 kullanılarak toplanmıştır. Daha sonra bu veriler, mülakat esnasında alınan araştırma notları vasıtasıyla bulgulara dönüştürülmüştür.

Yarı-yapılandırılmış derinlemesine mülakat tekniğiyle yapılan nitel araştırmalarda, sahada yapılan görüşmeler ekseninde, sorular ve araştırmanın dizaynı

34 Alan Bryman, Social Research Methods (4th Edition) (Oxford: Oxford University Press, 2012): 399-406.

35 Steinar Kvale, Interviews: An Introduction to Qualitative Research Interviewing (London: Sage Publications, 1996): 153-154.

36 Bryman, ‘‘Social Research Methods (4th Edition)’’, 470.

37 A.g.e., 478.

(28)

16

şekillenmektedir.38 Böylelikle gerekli görüldüğü takdirde, mevcut sorulara sondaj soruları ya da sondajlamadan bağımsız olarak o anki bağlama göre şekillenebilen sorular eklenebilmektedir. Diğer yandan, yarı yapılandırılmış mülakat tekniği, hâlihazırdaki mülakat sorularından bazıları beklenilen verilerin doygunluğu açısından bir anlam ifade etmiyorsa katılımcıya bu soruların sorulmamasını sağlayarak vakit kaybını da önlemektedir. Sorular, katılımcıyla etkileşime geçildikçe ve bu etkileşimin yol açtığı bağlam çerçevesinde formüle edilmektedir.39 Bu duruma istinaden, sorulardan elde edilen veriler tekrar edene ve anlamlı temalar oluşturacak doygunluğa ulaşıncaya kadar40 mülakat sürecine devam edilmiş ve öngörülen temaların çeşitlendirilmesi yerine, analiz edilebilecek şekilde detaylandırılması yoluna gidilmiştir.

1.2.2. Araştırma Veri Analiz Teknikleri ve Süreci

Çalışmanın örneklem grubunu, daha önce de ifade edildiği gibi Suriyelilere yönelik faaliyet gösteren inanç ya da hak temelli STK’larda görev alan 20 sivil aktör oluşturmaktadır. Her bir STK’dan ya elde edilen verilerin doygunluğa ulaşılmasından ya da ulaşılabilecek en fazla katılımcıyla görüşülmesinden dolayı, en az 1, en fazla 3 sivil toplum aktörü ile derinlemesine mülakat gerçekleştirildiğini ifade etmekte yarar vardır.

1’den fazla kişi ile görüşülmesi durumu, hem konukseverliğin farklı tonlarının hem de STK içinde farklı düşüncelerin analiz edilmesine olanak sağlamaktadır.

Araştırmaya katkı sağlamış 11 farklı STK’dan katılımcıların demografik bilgileri EK-1’de yer alan tabloda gösterilmektedir. Bu STK’lardan görüşülen aktörlerin kimlik bilgileri, araştırma etiği ve kuralları bakımından kullanılamayacağından, çalışmada katılımcılar, nitel değişken ve kodlarla ifade edilen demografik bilgiler vasıtasıyla ele alınmıştır. Zira bu demografik haritalama, elde edilen verilerin daha kolay analiz edilmesine olanak sağlamakta ve bu sayede, araştırmacı, katılımcıları harf ve sayılarla ya da farklı isimlerle tekrar nitelemek zorunda kalmamaktadır. Çalışma

38 Robert G. Burgess, ‘‘Early Field Experiences’’, Field Research: A Sourcebook and Field Manual içinde, ed. Robert G. Burgess (New York: Routledge, 2005): 22-25.

39 Kathy Charmaz, Constructing Grounded Theory: A Practical Guide through Qualitative Analysis (Thousand Oaks, California: Sage Publications, 2006): 27.

40 Ali Baltacı, ‘‘Nitel Araştırma Süreci: Nitel Bir Araştırma Nasıl Yapılır?’’, Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5, no. 2 (2019): 373.

(29)

17

kapsamında ise katılımcıların yanıtları alıntılanırken yaş, cinsiyet ve üyesi oldukları STK’da görev tanımları veyahut meslekleri kullanılacaktır.

Yarı-yapılandırılmış derinlemesine mülakat yoluyla 20 katılımcıdan elde edilen niteliksel verilerin, doğası gereği standart hale getirilmeleri ve genellenmeleri zor olduğundan,41 oluşturulan fenomenolojik temalar vasıtasıyla tartışılması daha uygundur.

Nitel araştırma yöntemlerinden biri olan fenomenolojik yaklaşım ise katılımcıların anlam dünyasından yararlanılmasını ve verilerin ayrıntılarına inilerek anlaşılması güç olguların kavranmasını kolaylaştırmaktadır.42 Öte yandan, fenomenolojik yaklaşımın benimsediği bu çalışmada bulgular yorumlanırken betimsel analiz tekniği kullanılacaktır. Betimsel analizin özelliği, daha önceden belirlenmiş temalar ile araştırma esnasında elde edilen veriler arasında neden-sonuç ilişkisine dayalı bir tekniğin kullanılmasıdır.43 Veriler sınıflandırılırken böylelikle hem sahanın havasından hem de katılımcıların yorumlarından derinlemesine yararlanılabilmekte ve oluşturulan kavramsal çerçeve ile ilişkilendirilebilmektedir.

Fenomenolojik yaklaşımdan yola çıkılarak betimsel analiz yoluyla oluşturulan temalar, belirli bir zaman, mekân ve sınırları önceden çizilmiş sosyo-kültürel bir bağlam içinde değerlendirildiğinden ve bu bağlam durağan olmadığından, araştırmacıya sadece belli bir sosyal olgu hakkında deneyim ve bakış açısı sağlamakta ve bu durumun diğer olgu veyahut olaylara uygulanması mümkün olmamaktadır.44 Dahası, betimsel analizde, sırasıyla, belli tematik çerçeveler oluşturulmakta, bu temalara göre veriler işlenmekte, elde edilen bulgular tanımlanmakta ve ardından yorumlamaya tabi tutulmaktadır.45 Diğer yandan, Wolcott’a göre yorumlamaya tabi tutulan veriler, betimsel analiz yapılırken, kendine özgü formuyla ve katılımcının anlamlandırdığı şekliyle doğrudan alıntılarla

41 W. Lawrence Neuman, Basics of Social Research: Qualitative and Quantitative Approaches (Second Edition) (Boston: Pearson Education, 2006): 335.

42 Ali Yıldırım ve Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri (10. Baskı) (Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2016): 69.

43 Murat Özdemir, ‘‘Nitel Veri Analizi: Sosyal Bilimlerde Yöntembilim Sorunsalı Üzerine Bir Çalışma’’, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11, no. 1 (2010): 336.

44 Zeki Karataş, ‘‘Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri’’, Sosyal Hizmet E-Dergi, 1, no. 1 (2015):

70.

45 Remzi Altunışık, Recai Coşkun, Engin Yıldırım ve Serkan Bayraktaroğlu, Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri (6. Baskı) (Sakarya: Sakarya Kitabevi, 2010): 322.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yukarı- daki alanyazın ışığında bu çalışmada da maneviyatı daha fazla olan bireylerin empatilerinin yüksek, dolayısıyla ayrımcılık gibi baskınlık

Yapılan literatür taraması sonucunda elde edilen verilerin sonucuna göre; 24 bestecinin 8 konçerto, 8 solo viyola eseri, 1 iki viyola için eser, 6 viyola ve keman için eser,

Bu çalışmanın amacı, yaşamın her alanında giderek artan bir öneme sahip enerji konusunu, sürdürülebilirlik kavramı çerçevesinde temiz ve yenilenebilir enerji

Bu bölümde, Ankara Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Fõrat Üniversitesi, İnönü

Geçmiş deneyimleri hatırlamak için kodlama sırasında kullanılan şemalar ile hatırlama sırasında kullanılan mevcut şemalar (bellek yapıları) aynı

1) Araştırmanın başlangıcında yapılan ön gözlem sonucu kontrol ve deney gruplarının okul ve sınıf kurallarını davranışa yansıtmaları bakımından

Genel olarak bakıldığında Kırıkkale Üniversitesi ile Türkiye’ deki diğer üniversiteler karşılaştırıldığında görüşmeye katılan öğrencilerin çoğunluğu

Günümüzde bu durum daha fazla gelişerek, artık tek bir program olarak değil, isteyen herkesin kendi kanalını oluşturabileceği aslında birçok kişinin kendi