• Sonuç bulunamadı

Ş e h i r c i l i k te s e r m a y e n in y a n l ış i d a r e si Yazarı: Dr. İng. M a r t in VVagner

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ş e h i r c i l i k te s e r m a y e n in y a n l ış i d a r e si Yazarı: Dr. İng. M a r t in VVagner"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ş e h i r c i l i k t e s e r m a y e n i n y a n l ı ş i d a r e s i

Yazarı: Dr. İng. M a r t i n VVagner

«Şehircilikte sermayenin rolü» ismindeki geçen makalemizde, bugünkü İstanbulun bile artık şehrin inşasına sarfedilmiş bulunan kıymetlerin, yani tesis kıymetlerinin, faiz, amortisman ve bakım gibi cari masraflarını senenin ekonomik geliri ile karşılamak iktidarına malik bulunma-dığını ve bu yüzden şehrin mevcuttan sarfetmekte olduğunu, yani gelirin değil de ana sermayenin harcanmakta bulun-duğunu isbat etmiştik. Bu hakikatin cebebi bir değildir. Çoktur.

Sebeplerden bilinin şu olduğunu söyliyebiliriz: İstanbul şehri, Romalıların hakimiyeti zamanında ve sultanlar za-manında sahaca yayılma ve tertiplenme bakımından o derece büyümüştür ki, bu büyüklük artık bugünkü siyasal ve ekonomik durumuna uygun gelmiyor. İstanbul şehrinin yeni Türkiye Cumhuriyeti devrinde devletin merkezi olmak-tan çıktığı noktasını da şüphesiz az ehemmiyetli bir sebep olarak gösteremeyiz. Ancak, bu nokta, İstanbulun ekonomi ve şehir yapıcılığı bakımlarından mevcut olan meselenin esasını teşkil etmez. Evet, yeni merkez olan Ankara, yüksek memurlar tabakasının bir kısım vergisini İstanbuldan çek-miştir. Fakat İstanbulun nüfusu azalmamıştır. Bilâkis, son senelerde çoğalmıştır bile...

Çok daha mühim olarak başka bir nokta ileri sürüle-bilir ki, o da, İstanbulu besliyen ananın, yani İstanbul lima-nının cil:i n ekonomi krizi ve başka sebepler yüzünden, genel savaştan öncekine bakınca, hemen de yarı yarıya kü-çülmüş olmasıdır. Fakat biz bu noktanın da ehemmiyetini pek fazla görmeyiz. Çünkü, savaştan evvelki liman muame-lelerinin bir kısmı, istihlâk maddelerinin yerli olarak daha fazla miktarlarla istihsal edilmesi ve yahut ta bu muamele-lerin öteki Türk limanlarına geçmesi sebebile, iııdirekt olarak yine İstanbul şehrinin ekonomik kudreti hizmetinde bulu-nuyor demektir.

Rakam itibarile, İstanbul için en ağır olan şey, kendi vergi kudretinin yüzde yetmiş beş kısmını devlet hazinesine vermesidir, ki bu da devlete Türk ekonomisinin yemden kurulması için tabii lâzımdır. Eski zamanlarda vaziyet başka idi. O zamanlar, memleket içerilerinden ve vilâyetlerden toplanılan vergiler ve resimler bereketli bir altın akışı ha-linde, devletin merkezi olan İstanbul şehrine gelir ve orada mücessem kıymetler halinde taş olurdu, ki bu kıymetleri bugün de takdirle seyrediyoruz. Artık o devirler geçmiştir. O devirler artık Avrupada bile geçmiştir. Orada da en yük-sek vergi yükünü büyük şehirler taşıyor. Berlin gibi bir şehir dahi senelik vergi kudretinin yüzde yetmiş beşini devlet hazinesine veriyor.

Görülüyor ki, Arupadaki şehir inşacılığı ile karşılaştırılın-ca, bu nokta dahi büyük bir ehemmiyet gösteremiyor. Yani,

şehrin mevcut ana sermayeden yemesinin sebebini izah ede-miyor. Onun için, İstanbulun şehir inşacılığı meselelerinin bünyesini daha fazla aydınlatarak daha yakından tetkik edelim.

Eğer çok yanılmıyorsak, İstanbulun şehir inşacılığı eko-nomisinin aktifi ile pasifi arasındaki açıklığa sebep şudur: Husu~î sermayeler, şehir inşacılığı bakımından, yanlış sevkediliyor ve mütemadi surette, sermayeden harcamağa, yani mevcuttan yemeğe doğru götürülüyor. Bu yanlış sevk edişin ilk bakışta kendisini gösterdiği nokta şudur:

Hususi sermayeler, İstanbul şehrinin ekonomik kudre-tini hiç kale almadan, arsa Hatlarını tahammül edilmez bir yüksekliğe çıkarmıştır. Öte yandan da, bu hususî sermayeler gerek şekil, gerekse tertibat itibarile devamlı ve pek şiddetli bir kıymet düşümüne maruz binalara yatırılmaktadır. Ser-mayenin sevkedilişindeki bu iki yanlış birbirlerile sıkı surette irtibatlıdır.

Toprak rantının yükselmesini, inşa kıymetlerinden ayrı olarak, tetkik edelim:

Caddeler, meydanlar ve sair umumi mahaller çıktıktan sonra, bugün meselâ Berlinde mutad olan inşa tarzına göre, yapı arsası olmak üzere net saha ihtiyacı takriben nüfus ba-şına (30) metro murabbaıdır. İstanbulun, natamam olsa bile, açılan yeni caddelerindeki arsaların kıymetini motro murabbaına beş lira farzederssk herhalde yanlış sayılmaz. Buna göre nüfus başına toprak ihtiyacı 5 kere 35 yani 175 lira tutar. İstanbulda arsa sermayesi nisbstsn yüksek bir faiz aldığından bu faizi de yüzde sekiz farzedersek mübalâğalı hesap yapmış olmayız. Bu hale göre şehirlilere tahmil edilen toprak rantı senede 14 liradır, yani halk geli-rinin yüzde onudur. Böyle bir yekûn ise, kendisini garp Avrupasımn büyük şehirleri gibi yüksek bir ekonomi sevi-yesine çıkarmak istiyen bir şehir için kat'iyyen tahammül edilemiyecek bir yüktür. Beş misli daha zengin olan Berlinli, senelik gelirinin ancak yüzde üçünü toprak rantı olarak ve-riyor ve o da maruf caddelerdekiler için. Buna rağmen, hem de gayet haklı olarak, oturduğu ve çalıştığı yerin toprak rantının bu kadar yüksek olduğundan şikâyetçidir.

(2)

bitiş-tiı-ecek olan toprak parçasını, yani cadde toprağını, parasız olarak şehre bırakmağa mecbur etmek suretile, umumî menfaat hizmetine alınsa ve caddeler muayyen normlar al-tında devamlı surette ve modern gidiş geliş ihtiyaçlarına uygun olarak tesis edilse milli iktisat bakımından elbette çok daha verimli olur. Alman şehirlerindeki caddelerin güzelliğini ve iyiliğini hayranlıkla seyreden İstanbullu daima göz önün-de bulundurmalıdır ki; bu hayranlık ve takdirini kendi İs-tanbulu karşısında duyması da .mümkündür. Fakat bir şartla: İstanbulun fazla yüksek olan toprak rantından, güzel caddeler yapmak için istifade etmeli... Halbuki bu rant bu-gün İstanbulda sadece bir kaç toprak sahibinin çalışmadan gelir elde etmesine yaramaktadır.

Bu iddianın esaslı olduğunu daha iyi anlatmak için şu hakikatleri görmek mühimdir: Bir şehirde, şehirlilerin geliri daima pek dardır ve daima ancak çalışmakla, yani işle çoğalır, işsizlikle de azalır. Şehirlilerin bu geliri ilk önce beslenmek için, sonra giyinmek için, daha sonra oturmak yani ikamet için ve nihayet mektep, istirahat yerleri ve başka şeyler için kullanılır. Halk gelirinin ikametgâha has-redilen ve Berlinde takriben yüzde on beş ile yirmi nisbe-tinde olan kısmı çok yüksek bir toprak rantı yüzünden erir giderse artık güzel bir ikametgâh inşa edecek para kalmaz. Bundan başka güzel bir cadde tesis edecek ve yahut mevcut caddenin veya ikametgâhın bakımını temin edecek, onları yeniliyecek para da kalmaz. İşte, bana kalırsa bugün İstan-daki vaziyet bundan ibarettir.

Şehir inşacılığmda sermayenin idaresindeki diğer bir yanlışlık da İstanbulda yapılan zeminden yüksek binaların, yani mağazaların ve ikametgâhların tamamen plânsız, ek-seriyetle şekilsiz ve inşaî bakımdan düşük kıymette şeyler olmasıdır. Yeni şehir plânı yapılınca, sermayenin sev-kedilişindeki bu büyük hataların bir sebebi ortadan kalkmış olacaktır. Artık o zaman herhalde bir yapı sahibinin' kom-şusunun pencerelerini kapamak suretile öteki binanın kıy-metini birdenbire yarıya indirmesi gibi haller görülmez.

Ancak, sadece iyi bir şehir plânı yapmakla, şehir inşa-cılığmdaki sermaye şevki yanlışlıkları tamamen' ortadan kalk-mış olmaz. Hususî bir yapı sahibinin bir binayı sadece kendi zevkine uyan, sadece ilk sahibinin ihtiyaçlarını karşılıyabilen ve fakat çocuklarının ve varislerinin, yahut ta satın almak

suretile sahip olacakların zevk ve ihtiyaçlarına uymıyacak bir şekilde tamamen hususî bir üslûp ile inşa ettirmesine şehir plânı engel olamaz. Henüz üslûp ve an'ane haline gelmiş olmıyan bu ferdiyet zihniyeti, gerçi eski bir iktisat şeklinden yeni bir iktisat şekline henüz geçilen' bir zamanda bütün memlelaetleroe .görülmüştür. Fakat böyle olmasına rağmen bu zihniyet müsrif ve sermaye eriticidir. Bu hakikati iyice ve bütün berraklığı ile kavramak lâzımdır. Bu sebeple de, inşaatı ilk ve orta çağlarda hâkim olduğu ve gelecek zamanların plâıı iktisadiyatına dayanacak yaşayışında da hâkim olacağı üzere, umumî surette muteber tiplere göre yapmak icap eder.

İyi bir şehir plânı, bir çok yeni yapılarımızın teknik ve konstrüksiyon bakımından fena inşa edilmiş olmalarına ve kendilerine sarfedilen sermayelere lâyık bulunmamalarına engel olamaz. Sermayenin bu tarzdaki yanlış sevkedilişinin sebepleri de pek çoktur. Bu sebepler kısmen, eski ve pek değerli ustaların makine hücumu karşısında kaybolup gitme-sinden ve yerlerini de henüz yelli usullerle yetişmiş kimselerin tutmuş olmayışından ileri geliyor. Kısmen de, yapı sahiple-rinin yersiz bir gurur ile, ve yahut yersiz bir tasarruf kay-gusu ile, iyi yetişmiş ustalar kullanmaktan caymalarıdır ki bu yanlış hareketlerinin kendilerine pek pahalıya malolduğu şüphesizdir. Başka bir sebep te, İstanbul şehrinde henüz, kendileri idare etmek ve yahut ta satmak üzere, ikametgâh-lar yapan inşaat müteşebbislerinin veya umumî menfaate hâdim inşaat şirketlerinin bulunmayışıdır. Binaların plân, konstrüksiyon ve şehirlerin menfaatlerinin himayesi ba-kımından en iyi bir tarz ve surette yapılmayışının diğer bir sebebi olarak mevcut yapı kanununun kifayetsizliği gösterilebilir.

İstanbulun şehir inşacılığmdaki bu yokluklar ve zararlar bariz bir rakam ile ifade edilmek istenilirse, diyebiliriz kl, bu şehrin bütün binaları, vücude getirildiklerinden itibaren ilk on sene içinde sermaye kıymetlerinin yarısını kaybetmiş-lerdir. Yalnız, söylemek lâzımdır ki, bu sermaye kıymetleri binadan toprağa intikal ederek toprak rantını yükseltmiş oldukları haller müstesnadır. Ancak, toprak ve arsa kıy-metindeki bu yükseliş, millî iktisat bakımından tetkik edilin-ce, sadece zahirî bir kazançtır. Çünkü; çalışmağa dayan-mıyan gelirler millî iktisatça bir kıymet yükselişine götür-mezler.

Referanslar

Benzer Belgeler

maddesi’ne Türkiye Denetim Standartları (TDS)’na ve diğer düzenleyici Kurul ve Kurumların düzenlemelerine uygunluğun sağlanması hususundaki gözden geçirmelerin

[r]

[r]

[r]

Bir iş sahibinin arzusu üzerine mimar tarafından hazırlanan proje mevkii tatbike konulmaz ise, o binanın inşası için miktarı tesbit edilen malzemenin ve bütün binanın

Direkler evin dere- cesine göre işlenmeden bırakıldığı gibi ayrı ayrı renklere d

Adreslerini değiştiren aboneler

Bal i Işın, Affan Galip Kırımlı, Atıf Ceylân Bedi Sargın, Reha Ortaçlı, Muzaffer Seven, Ve- dat Erer, Ekrem Yene!, Cevdet Beşe, Fethi Tulgar, Feyyaz Baysal, Münir Arısan,