• Sonuç bulunamadı

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 17. Peygamberimiz ve Ailesi Dizisi-3 Babasının Süsü HZ. ZEYNEB (radiyallahu anha) Hilal Kara - Abdullah Kara

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 17. Peygamberimiz ve Ailesi Dizisi-3 Babasının Süsü HZ. ZEYNEB (radiyallahu anha) Hilal Kara - Abdullah Kara"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yayınevi Sertifika No: 14452 Yayın No: 17

Peygamberimiz ve Ailesi Dizisi-3

Babasının Süsü HZ. ZEYNEB (radiyallahu anha) Hilal Kara - Abdullah Kara

Genel Yayın Yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu İç Düzen: Nurullah Bilekli

Kapak Tasarımı: Kenan Bıyıklı ISBN: 978-975-261-369-0 1. Baskı: Ekim 2016

Copyright © Zafer Yayınları, 2016

İlkgençlik Yayınları, Zafer Yayın Grubu’nun bir kuruluşudur.

Talatpaşa Mah. İmrahor Cad. Terasevler Sitesi No: 1-A Kâğıthane/İstanbul Tel: (0212) 446 21 00 / Faks: (0212) 446 01 39

www.zafer.com / zafer@zafer.com

twitter.com/zaferyayinlari / facebook.com/zaferyayinlari Baskı-Cilt: Çınar Matbaacılık Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti.

Yüzyıl Mah. Matbacılar Cad. Ata Han No: 34 Kat: 5 Bağcılar/İstanbul Tel: (0212) 628 96 00 / Matbaa Sertifika No: 12683

Bu eserin tüm yayın hakları, 14452 sertifika numaralı, Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg. Ürün. San. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Eserde yer alan metin ve resimlerin Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg. Ürün. San. Tic. Ltd. Şti.’nin önceden yazılı izni olmaksızın, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılması, yayınlanması ve depolanması yasaktır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (FSEK), 21, 22 ve 23. maddelerine göre bu eserin işleme, çoğaltma ve yayma hakkı 14452 sertifika numaralı Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg. Ürün. San. Tic. Ltd.

(2)

Mekke Yılları ...9

Örnek evlilik ...9

Göz aydınlığı Kâsım (r.anh) ...11

Kızının doğumuna sevinen baba ...13

Yedinci gün ...18

Büyüyor ...20

Gençlik çağına giriyor ...22

Vahiy sürecine şahit oluyor ...23

İslam’la şerefleniyor ...27

Erkek kardeş ...28

Evliliği ... 31

Evlilik yaşı ...36

Evliliğin ilk günleri ...37

“Baban beni İslam’a davet etti” ...39

Kahrolası gurur ...44

Bilimler Enstitüsü Hadis Bilim Dalında yüksek lisansını tamamladı. Al- manya’da Psikoloji dalında yüksek lisans, Pedagoji dalında doktora yaptı. Kur’an Kursu Öğreticiliği, İmam-Hatip Liselerinde Meslek Ders- leri Öğretmenliği yaptı. Çeşitli vakıf ve derneklerde Kişisel Gelişim ve Anne Eğitim Seminerleri verdi. Halen öğretmenliğe devam eden yazar Almanca, İngilizce ve Arapça bilmektedir.

ABDULLAH KARA

Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Cizreli Şeyh Muhammed Said’in halifesi İbrahim Güneş’ten yedi yıl Arapça ve İs- lamî ilimler tahsil etti. İmam Hatip Liselerinde Meslek Dersleri Öğret- menliği yaptı. Halen öğretmenliğe devam eden yazarın birçok çeviri ve telif eseri bulunmaktadır.

Yayınlanmış Eserleri:

Hanım Sahabeler, Ashab-ı Suffe, Çocuk Sahabiler, Annelerimiz (Ez- vac-ı Tahirat), Cennetle Müjdelenen Hanımlar, Şehadet Yıldızları (Şehit Sahabiler), Bilal-i Habeşi, Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Ali ve Ailesi, İki Sultan İki Kurban (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin), Candan Öte Sevmek, Üç Bilal, Eyüp Sultan, Asr-ı Saadette Ramazan, Asr-ı Saadette Derin Fitne, Sahabenin Ateşle İmtihanı, Sahabelerin Şehadet Anları, Efendimizle İlk Buluşma, Kardeşlik Zamanı, Dua ve Hak Kapısının Sırlı Anahtarı, Tevbe Kahramanları, Çocukları Çok Seven Peygamberim, Can Muhammed (Peygamberimizin Çocukluğu), Peygamberimizin Mutlu Yuvası (5 kitap), Peygamberimizin Çocuk Dostları (5 kitap), Peygamberimiz ve Ailesi Di- zisi-1 Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Peygamberimiz ve Ailesi Dizisi-2 Hz. Hatice (r.anha)

(3)

H Z . Z E Y N E B ( r. a n h a ) H Z . Z E Y N E B ( r. a n h a )

Medine Günleri ... 111

Umutların yeşerdiği anlar ...114

Mutluluk gözyaşları ...119

Mutlu bir yuva ...123

Mekke Fethi’nde ... 125

Hasret bitiyor ...126

Hz. Zeyneb’e sığınan hırsız ...128

Ali’nin vefatı ...129

Şehadeti ... 133

Hz. Ümâme (r.anha) ... 137

Kaynaklar ... 143

Davet Günleri ... 47

“Üzülme kızım! Onlar babana bir şey yapamazlar” .. 51

Mücadele devam ediyor ...57

Çocukları ... 61

Ali bin Ebî’l-Âs ...61

Ümâme binti Ebî’l-Âs ...64

Acı Günler ... 67

Himaye talebi ...68

Arayış ...72

Ayrılık ...73

Boyunları bükülüyor ...76

Ev hapsi ...77

İki Sevgi Arasında ... 81

Kanayan yara ...82

Bedir’de ...85

Buruk sevinç ...89

Zor tercih ...91

Sancılı Hicret ... 95

Suikast ...97

Hicreti ...101

Ali’nin Medine’ye götürülmesi ...104

İman geçmiş günahları yok eder ...105

Ebû’l-Âs’ın ikinci evliliği ...108

(4)

Örnek evlilik

FİL VAKASI’NDAN yirmi beş yıl, Kâbe’nin yıkılıp ye- niden yapılmasından on yıl önceydi. Mekke’nin bütün meclislerinde ve evlerinde konuşulan tek bir konu vardı:

Mekke’nin Muhammedü’l-Emîn dediği Allah Resûlü (a.s.m.) ile Seyyidetü’n-Nisâ / Hanımların Hanımefen- disi dedikleri Hz. Hatice’nin evliliği.

Mekke’nin en saygın kişileri, en zengin insanları, en itibarlı tüccarları Hz. Hatice’nin kapısına defalarca giderek evlilik teklifinde bulunmuşlardı. Servetlerini önüne sererek âdeta yalvarırcasına tekliflerini kabul etmesini istemişlerdi.

Bütün teklifleri reddeden Mekke’nin en gözde ha-

(5)

H Z . Z E Y N E B ( r. a n h a ) H Z . Z E Y N E B ( r. a n h a )

Göz aydınlığı Kâsım (r.anh)

Allah Resûlü (a.s.m.) ve Hz. Hatice’nin hayatları, evlendikleri ilk günden itibaren her yönüyle yolun- da gidiyordu. Efendimizin ticarî işleri artarak devam ederken, Hz. Hatice ticaretle meşguliyetini eşine dev- retmiş, ev hayatı ve önceki eşlerinden olan çocukları- nın eğitimi ve terbiyesiyle ilgileniyordu. Gönülleri gibi hanelerinin kapısı da her gelene açıktı.

Kutlu hanede Hz. Hatice Annemizin önceki eş- lerinden olan çocuklarıyla, Peygamberimizin dadısı Ümmü Eymen ve amcası Ebû Tâlib’in oğlu Hz. Ali onlarla birlikte yaşıyordu. Kalabalık ve mutlu bir ha- neydi onların kutlu haneleri...

Evliliklerinin üzerinden üç yıl geçmişti. Hayatla- rında olumsuz gibi görünen tek şey belki de çocuk- larının olmayışıydı. Lakin bu durum uzun sürmedi.

Dördüncü yıl kalplerindeki belki de gizli olan hüzün neşeye dönecekti.

Aslında çocuk, Allah’ın insanlara bahşettiği nimet- lerin en önemlilerindendir. Eşler birbirine Allah’ın emaneti ve nimeti olduğu gibi, yuvanın meyvesi çocuk da bir emanet ve nimettir. Çocuklar, aynı zamanda in- san neslinin devamı demektir. Hangi insan, neslinin devam etmesini istemez? Çocuk, bir milletin bekası, bir ailenin, bir ocağın devamıdır. Dolayısıyla, fıtrat iti- barıyla insanın çocuk istemesi de gayet tabiî ve fıtrîdir.

du. Dahası evlilik teklifi o gençten değil, Hz. Hati- ce’den gelmişti.

İnsanlar şaşkınlıktan öte şoktaydı. Herkes bunun nedenini sorguluyor, kendince cevaplar bulmaya çalışı- yordu. Lakin hiç kimse bulduğu cevabın doğruluğuna inanmıyordu. İnandıkları bir şey vardı: Allah Resûlü (a.s.m.) ile Hz. Hatice’nin birbirine çok yakıştığıydı.

Aralarındaki yaş ve statü farkına rağmen bütün Mekke halkı onları birbirine yakıştırıyor, evliliklerini onaylı- yorlardı.

Haberi duyan bütün insanlar, çok mutlu olacakla- rını söylüyor, evliliklerinin insanlara örnek olacağını konuşuyorlardı. Aralarındaki yaş ve zenginlik farkının mutluluklarına gölge düşürmeyeceğinden eminlerdi.

Zira onları yakından tanıyanlar, ikisinin de güzel ahla- kın zirvesinde olduğunu biliyorlardı. Güzel ahlak adı- na ne varsa ikisi de onunla bezenmişti. Böyle bir evlilik olsa olsa insanlığa gösterilecek her yönüyle örnek bir evlilik olurdu.

Öyle de oldu. Hayatları boyunca birbirini destek- lediler. Birlikte ağladılar, birlikte güldüler. Her sıkın- tıya birlikte göğüs gerdiler. Bir kere dahi olsun birbir- lerini kırmayıp birbirlerinden incinmediler. İnsanlar yirmi beş yıl değil yüz yıllarca onların evliliklerini ko- nuşup örnek aldı. Kıyamete kadar da insanlık, onla- rın yirmi beş yıllık aile hayatını örnek almaya devam edecek.

(6)

Ebî Ümeyye olduğu söylenir. İlk çocuğu olan Seleme ile künyelenmiş, Ümmü Seleme / Seleme’nin Annesi olarak meşhur olmuş ve asıl ismi zamanla unutulmuş- tur. Allah Resûlü (a.s.m.) de toplumda Ebû’l-Kâsım diye anılmış, hatta vahiy geldiğinde müşrikler Pey- gamberimizden bahsederken künyesi ile hitap ederek Ebû’l-Kâsım demişlerdir.

Kasım’ın doğumuyla Hz. Hatice ve Peygamberimi- zin evi daha da şenlendi. Sanki hayatlarındaki mutluluk tablosunun son parçası da yerini almıştı. Birbirlerine olan sevgileri bir kat daha perçinlendi. Hayatları renk- lendi. İlk çocuklarının erkek olması o günün Arap top- lum yapısında itibar ve güçlerini arttırdı. Bu belki onlar için çok önemli değildi fakat toplumun bakışı farklıydı.

Kızının doğumuna sevinen baba

O günlerde ailede erkek çocuk çok kıymetliydi.

Araplar erkek çocuklarının varlığı ve çokluğuyla övü- nür, onların varlığıyla toplumda kendilerini güçlü his- sederlerdi. İtibar, şeref ve şanları erkek çocuklarıyla ar- tardı. Haksızlık ve zulümle meşhur olmuş Mekke’nin birçok ileri geleni, erkek çocukları olan ailelere karşı daha bir dikkatli olur, onlara karşı haksızlık yapmaktan çekinirlerdi.

Babalar da erkek çocuklarının çokluğuyla övünür ve Anne ve babaya Allah’ın birer hediyesi olan çocuklar

göz aydınlığı, aile bahçesinin gülleridir. Tatlı kokular sa- çan, ruha huzur ve sefa veren cennet çiçekleridir. Millet denizinin en parlak incisi, dünya hayatının süsüdür.

Peygamber hanesinde dillere dökülmeyen ama he- yecanla beklenen, evliliğin dördüncü yılında gerçekleş- ti. Hz. Hatice’nin dünyalar güzeli, cennet kokulu bir oğlu dünyaya geldi. Doğumu yalnızca Efendimiz ve sevgili eşini değil, bütün akraba, arkadaş ve dostlarını sevindirdi. Müjdeyi alan Efendimiz, eşini tebrik edip oğlunu doyasıya sevdi. Doğumun yedinci gününde ka- dim geleneklere uyarak akîka kurbanı kestirdi. Fakirle- re sadakalar dağıttı. Oğlunu sünnet ettirip ismini verdi.

Adını Kâsım koydu.

İlk çocuğu olduğu için geleneklere uyan yakınla- rı Efendimize Ebû’l-Kâsım künyesiyle hitap ettiler.

Araplardaki âdete göre doğan ilk çocuğun ismi an- ne-babasına künye olarak verilir, anne-babalar kün- yeleriyle çağrılır, çoğu zaman neredeyse asıl isimleri unutulurdu.

İstanbul’umuzun manevi fatihi Ebû Eyyûb el- Ensârî’nin asıl ismi Hâlid bin Zeyd’dir. Oğlu olduğun- da Eyyûb ismini verince oda Ebû Eyyûb / Eyyûb’un Babası olarak anılmıştı. Zamanla asıl ismi unutulmuş Ebû Eyyûb olarak meşhur olmuştu.

Peygamber Efendimizin eşlerinden Hz. Ümmü Se-

(7)

H Z . Z E Y N E B ( r. a n h a ) H Z . Z E Y N E B ( r. a n h a )

Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hü- küm ne kadar kötüdür!” (Nahl, 16/58-59) buyurarak anlatır.

O günkü Mekke’de çok nadir de olsa bunun elbet- te istisnaları vardı. Efendimiz istisna olan kişilerden biriydi. Bir kızının olmasını en az erkek çocuğunun olması kadar istemiş olmalı ki, peş peşe kız çocukları dünyaya geldiğinde diğer insanlar gibi hayal kırıklığı yaşamadı. Yasa bürünüp hayatını zehir etmedi. Aksine onu Rabbinin ihsan ettiği bir lütuf olarak gördü. Se- vinçle bağrına basarak Rabbine şükretti.

Sanki yıllar öncesinden, daha vahiy inmeden, pey- gamber olmadan önce “Göklerin ve yerin mülkü Al- lah’ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder. Yahut onla- rı, hem erkek hem de kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir” (Şûrâ, 42/49-50) ayetinin sırrını idrak etmişti.

Hz. Hatice’nin yeniden hamile olduğunu öğrendiği gün kalbi sürurla doldu. O günden sonra gözü kulağı sevgili eşinden gelecek haberde oldu. Doğum yaklaş- tıkça heyecanı daha da artıyordu. Nihayet beklenen gün geldi. Evinde hareketlilik başladı. Komşu kadınla- rın biri girdi biri çıktı Peygamber evinden... Hz. Hati- ce’nin eşi dostu yardıma koştu. Günün sonunda hayata sıkıntı sebebi hatta ailenin başının belası gibi görülür-

dü. Onları böyle bir düşünceye sevk eden en büyük et- ken, savaşçı bir toplum olmaları ve kız çocuklarını yük olarak görmelerindendi.

Kızlar, her zaman ailesine ve kabilesine sorun geti- rebilirdi. Başına bir kötülük geldiğinde, sözgelimi sık sık meydana gelen kabile savaşlarında esir edilip satıl- dığında ailesi bundan utanç duyacaktı. En iyi ihtimalle hiçbir sorun olmadan büyütüldüğünde evlenip başka kabileye giderse; kendi ailesine ve kabilesine doğru- dan bir yarar sağlamayacaktı. O, sadece tüketen, kendi kabilesinin hayatına direk katkısı olmayan biri olarak ancak bir utanç vesilesi idi.

Bunun gibi sebeplerden dolayı babaların en bü- yük endişesi kız çocuklarının olmasıydı. Kimi zaman korkuları kâbus gibi üzerlerine çökerdi. Peş peşe kız çocukları olurdu. Eşinin doğumu yaklaştıkça heye- candan yerinde duramayanlar, kız çocukları olduğunu duyduklarında, sanki dünya başlarına yıkılırdı. Mo- ralleri bozulur, öfkeden gözleri kararır, yüzleri kömür gibi simsiyah kesilirdi. Suçluluk psikolojisi içine girer, utançtan arkadaşlarının yanına gidemez, yüzlerine ba- kamaz olurlardı.

Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de onların bu hallerini,

“Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelen- miş olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir.

(8)

“Kimin kız çocuğu olup da, onu canlı canlı göm- mez, ona hakaret etmez ve erkek çocuğunu ona ter- cih etmezse Allah Teâlâ o kimseyi Cennet’e kor.”

(Ebû Dâvud, Edep 121, Müsned, 1/223)

“Kim ki üç tane kız çocuğu yetiştirir, güzel terbiye eder, evlendirir ve onlara iyilikte bulunur, onlar hak- kında Allah’tan korkarsa, o kişi için cennet vardır.”

(Ebû Dâvud, Edep 120, 121)

“Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına ge- linceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yan yana bulunacağız.” (Müslim, Bir 149)

“Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğ- rar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar.” (Buhârî, Zekât 10, Edeb 18; Müslim, Bir 47)

Aldığı müjdeli haberle evine koşan Peygamberimiz izin isteyip içeri girdi, eşini tebrik ettikten sonra, dün- yalar güzeli kızını kucağına aldı. Evdeki hanımların şaşkın bakışları arasında yüzünü öptü. Sevip okşadı. Bu Mekke toplumunun kadınlarının özlemini duydukları bir manzaraydı. Gözlerine inanamayan hanımlar, hay- ranlıkla Efendimizi izlediler. Eşiyle gurur duyan Hz.

Hatice, O’nu bir kez daha takdir etti.

Peygamber ocağına ikinci bir neşe kaynağı doğmuş, haneleri şenlenmişti. Kız çocuğu doğan annelerin ha- yeni bir can katıldı, kutlu haneye yeni bir göz aydınlığı

doğdu.

Allah Resûlü (a.s.m.) bir akşamüzeri dostlarıyla Kâbe’de oturmuş sohbet ederken heyecanla beklenen haber geldi. Müjdeyi getiren hanımın hali hal değil- di. İsteksizce yanlarına yaklaşmış ve yüzü asıktı. Belli ki kötü bir haber verecekti. Gelen hanımın halini gö- rünce korkan Efendimizin aklına ilk gelen şey eşinin durumu olmalı ki heyecanla:

– Hatice’ye bir şey mi oldu, dedi. Yere bakarak ko- nuşan hanım, müjde veren bir ruh halinden uzak, kor- ku içerisinde utana sıkıla:

– Bir kızınız oldu efendim, dedi.

Bu sözün üzerine ortalığın bir anda buz kesmesi beklendi. Peygamber Efendimizin öfkeden yüzünün kapkara kesilmesi gerekirken beklenenin aksine yü- zündeki endişe bir anda kayboldu. Gülen bir yüzle ha- beri getiren hanıma önce teşekkür etti, sonra da âdet olduğu üzere hazırlanmış olan müjde hediyesini verdi.

Ardından sevinçle evin yolunu tuttu.

Müjde getiren hanım dâhil herkes çok şaşırmıştı.

İlk kez kızı olduğu için sevinen birini gören insanlar, Efendimizin ardından hayretle bakakaldılar.

Peygamber Efendimiz daha sonra, kızlarıyla övü- nerek “Ben kızlar babasıyım” buyuracak ve ümmetine kız çocuklarına iyilik ve ihsan ile ilgili pek çok tavsiye-

(9)

H Z . Z E Y N E B ( r. a n h a ) H Z . Z E Y N E B ( r. a n h a )

Doğumun yedinci günü erkenden kalkan Hz. Ha- tice, hizmetlilerin yardımıyla neşe içinde hazırlıklara başladı. Evde bayram havası vardı. Efendimiz de o gün her zamankinden daha erken kalkmıştı. Doğruca pa- zara gitti. Şirin bir koç alıp geldi.

Eve geldiğinde ilk işi kızının yanına gitmek oldu.

Etrafına bakınan kızını sevdikten sonra kâkülünden bir tutam saç kesti. Şükrün ifadesi olarak ağırlığınca altını fakir fukaraya dağıttı.

Akîka Kurban’ı için aldığı koçu kesip, eş-dost, akra- ba ve fakirlere dağıttı. Hanımlar hazırlıklarını bitirince çağırdıkları dostlarıyla yemekler yendi. En önemli şeye sıra gelmişti. İnsanın ömür boyu taşıyacağı, söylendiğin- de o kişi, kişi hatırlandığında o söylenecek olan ismi- nin konulması... Kızını kucağına alan Efendimiz, ona dostlarının huzurunda, “babasının süsü” anlamına gelen Zeyneb ismini verdi. Hayırlı bir evlat olması için dualar etti. Duasına icabet eden dostları çocuğun anne-babası- nı ayrı ayrı tebrik ettiler.

Zeyneb’in aileye girmesiyle mutlulukları bir kat daha artmıştı. Zeyneb doğduğunda Efendimiz yirmi dokuz - otuz, Hz. Hatice ise kırk beş yaşlarındaydı. Efendimize vahiy gelmeden on yıl önce doğan Hz. Zeyneb, dünya- nın en bahtiyar çocuklarından biri olacaktı.

Hz. Hatice kızını yedi gün doya doya emzirdi. Ye- dinci günün sonunda o günkü Arap âdetlerine uyarak kızının daha sağlıklı ve iyi büyümesi için uygun bir günlerini yaşıyordu. Efendimizin tavrı sayesinde kim

bilir belki de kendisini sevinçten adeta bulutların üze- rinde hissediyordu.

Efendimizin tavrı Mekkeli hanımları da ziyadesiyle memnun etmişti. Eşlerine örnek olur da:

– Ya kız çocuğu doğurursam, düşüncesiyle kâbusa dönen yaşamları normalleşir diye ümit ettiler. Onlar o gün bilmeseler de gönüllerinden geçen bu ümitleri İslam’ın gelişiyle yeşerecekti.

Sabah olunca insanlardan kaçmak bir yana sevinçle Kâbe’ye giden Efendimiz, dostlarıyla buluşarak sevin- cini paylaşmak istedi. Lakin onlar buna hazır değiller- di. Sevincini yadırgayıp laf attılar. Geri adım atmayan Efendimiz:

– Ben bir kız babasıyım, buyurarak bundan gurur duyduğunu, ihsanından dolayı Rabbine şükrettiğini bildirdi.

Yedinci gün

Araplar için çocuğun doğumunun yedinci günü çok önemliydi. O gün erkek çocuğu olanlar ve yakınlarının zamanı neşe ve sevinç içinde, bayram havasında geçerdi.

Kutlama hazırlıkları sabah erkenden başlardı. Kız çocu- ğu olanlar ise o günü gelmesini asla istemezlerdi. Gün- leri evde yas varmış gibi buruk geçer, babalar ortadan kaybolur, içleri yanan anneler acı içinde kıvranırlardı.

Referanslar

Benzer Belgeler

Timur Abilerinin de katılmasıyla ışığı inceleme- ye başlamışlar, fakat yakından bakmak için ışığın geldiği kovuğa kafalarını soktuklarında, kendile- rini Fatih

Bir paket burgu makarna, kabartma tozu, beş tane de yumurta al, gel.. -

Bir olay olduğunda Fil Vakası’ndan şu kadar yıl önce veya Fil Vakası’ndan şu kadar yıl sonra oldu diye anlattılar.. Doğanları veya ölenleri Fil Vakası’ndan şu

Ali ve Ailesi, İki Sultan İki Kurban (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin), Candan Öte Sevmek, Üç Bilal, Eyüp Sultan, Asr-ı Saadette Ramazan, Asr-ı Saadette Derin Fitne, Sahabenin

Allah Resûlü (a.s.m.) cuma hutbesi için minbere çıkmış, cemaate konuşma yapıyordu. Bu kadarı onların harekete geçmeleri için yetmişti. Bir an önce dedelerine

Ali ve Ailesi, İki Sultan İki Kurban (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin), Candan Öte Sevmek, Üç Bilal, Eyüp Sultan, Asr-ı Saadette Ramazan, Asr-ı Saadette Derin Fitne, Sahabenin

Hilal Kara - Abdullah Kara Genel Yayın Yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu İç Düzen: Nurullah Bilekli.. Kapak Tasarımı: Cemile Kocaer ISBN:

maddelerine göre bu eserin işleme, çoğaltma ve yayma hakkı 14452 sertifika numaralı Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg.. tarafından, yazılı bir izinle 12683 sertifika