• Sonuç bulunamadı

VATAN SAVUNMASI. Operasyon yedikule ŞOK TIMI 5. Muhiddin Yenigün. Çizer: Hüseyin Penekli. Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 370

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "VATAN SAVUNMASI. Operasyon yedikule ŞOK TIMI 5. Muhiddin Yenigün. Çizer: Hüseyin Penekli. Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 370"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yayınevi Sertifika No: 42547 Yayın No: 370

Şok Timi-5

OPERASYON YEDİKULE / VATAN SAVUNMASI Muhiddin Yenigün

Genel Yayın Yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu İç Düzen: Nurullah Bilekli

Kapak Tasarımı: Cemile Kocaer ISBN: 978-605-2236-58-1 1. Baskı: Aralık 2018

Copyright © Uğurböceği Yayınları, 2018

Uğurböceği Yayınları Eğitim ve Dağıtım Tic. Ltd. Şti.

Emniyettepe Mah. Kazım Karabekir Cad. Avrupa İnşaat Apt. No: 3/1 Eyüpsultan/İstanbul Tel: (0212) 446 21 00 • Faks: (0212) 446 01 39

www.ugurbocegiyayinlari.com • www.ugurbocegi.net e-mail: info@ugurbocegi.net

instagram.com/ugurbocegiyayinlari facebook.com/ugurbocegiyayinlari twitter.com/ugurbocegiyayin

Baskı-Cilt: Erkam Yayın San. ve Tic. A.Ş.

İkitelli O.S.B. Mah. Atatürk Bul. Haseyad 1. Kısım No: 60/3-C Başakşehir/İstanbul Tel: (0212) 671 07 00 • Matbaa Sertifika No: 19891

Bu eserin tüm yayın hakları, 42547 sertifika numaralı Uğurböceği Yayınları Eğitim ve Dağıtım. Tic.

Ltd. Şti.’ye aittir. Eserde yer alan metin ve resimlerin Uğurböceği Yayınları Eğitim ve Dağıtım. Tic. Ltd.

Şti.’nin önceden yazılı izni olmaksızın, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılması, yayınlanması ve depolanması yasaktır.

VATAN

SAVUNMASI

Operasyon yedikul e

Muhiddin Yenigün

Çizer:

Hüseyin Penekli

ŞOK TIMI 5

(2)

MUHİDDİN YENİGÜN

1970 yılının Mart ayında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini ma- hallesindeki Yedikule İlkokulu ve Yedikule Lisesi’nde tamamladıktan sonra, üniversite öğrenimi için de evinden fazla uzaklaşmayı tercih et- meyip, evden yürüyerek yarım saatte ulaşabildiği İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin Fizik Bölümü’nü bitirdi. Bir ara öğretmen olmayı dü- şünüp yine yürüme mesafesindeki bir dershanede staj yaptı ama kader kendisi için çok farklı bir yol çizmişti. Stajın ardından kendini Malatya’da askerde buldu. Maalesef askerlik söz konusu olunca eve yürüme me- safesinde bir birlik bulmak o kadar kolay olmuyordu. Yedi ay süren Bey- dağı manzaralı vatani görevin ardından evine döndü.

Askerlikten sonra hayata bıraktığı yerden değil, bilişim sektöründen devam etti. 2003 yılından bu yana da Su Vakfı’nda görev yapmaktadır.

2009’dan itibaren mesaide olmadığı zamanlarda yazma denemeleri yap- maya başladı. Hâlâ devam ettiği yazılarını www.muhiddinyenigun.com adresindeki kişisel sitesinde paylaşmakta, ayrıca bu yazılarından pek çoğu, çeşitli web siteleri tarafından da yayımlanmaktadır. 2014’ten itiba- ren yazıları başta Zafer Dergisi olmak üzere çeşitli dergilerde yayınlandı.

Evli olup, iki kız babasıdır.

e-posta: muhiddin@yenigun.name.tr twitter.com/muhiddinyenigun instagram.com/muhiddinyenigun

Yayımlanmış Eserleri:

• İnanmazsan Gel de Bak

• Yaşıyor muyuz? Şaşıyor muyuz?

• Sabri Cemil-1, Uzayda Hayvanat Var mı?

• Sabri Cemil-2, Beyaz Panter ve Kara Dostu

• Sabri Cemil-3, Başımda Kavak Yelleri

• Sabri Cemil-4, Kayıp Bebek Neco

• Sabri Cemil-5, Akıllı Tahta Aklımı Aldı

• Şok Timi-1, Fatih Sultan Mehmet’le İstanbul’un Fethi

• Şok Timi-2, Selahaddin-i Eyyübi’yle Kudüs’ün Fethi

• Şok Timi-3, Alparslan’la Malazgirt Zaferi

• Şok Timi-4, Tarık bin Ziyad’la Endülüs’ün Fethi

• Şok Timi-5, Operasyon Yedikule / Vatan Savunması

Giriş:

ŞOK TIMI DE NE OLA ACEP?

7

Bölüm 1:

EVIM EVIM, GÜZEL EVIM!

15

Bölüm 2:

NE DEMEK “BERABER GITMEDIK”?

31

Bölüm 3:

SIR PEŞINDE

49

Bölüm 4:

KARAKOLDA AYVA-NAR

61

içindekiler

(3)

7

ŞOK TİMİ DE NE OLA ACEP?

Giriş

Dedemin gençliğinde İstanbul dendi mi, Suri- çi gelirmiş akla... Kahramanlarımızın yaşadığı yer yani.

Bölüm 5:

OPERASYON YEDIKULE

79

Bölüm 6:

TUZAK!

97

Bölüm 7:

FILMIN SONU

115

Bölüm 8:

SÜPER KAHRAMANLAR

127

Bölüm 9:

VATAN SAVUNMASI

143

Bölüm 10:

TIMUR’DAN ÖNEMLI TAVSIYELER

161

(4)

8 9

Kahramanlarımızın mahallesi ise sur içi bölge- sinin surlara yakın kısmında kaldığından, zaman zaman surlar, burçlar, zindanlar oyun alanı olur onlar için.

Zaten başlarına ne geldiyse hep oralarda gelmiş- tir. Daracık merdivenlerden düşüp sakatlananlar, çıkarken ne kadar dik ve dar bir merdivene tırman- dığının farkına varmayıp, dönüşü görünce fenalık geçirenler...

• • •

Bu seride okuyacağınız hikâyelerin çıkış noktası da zaten bu surlar. Fakat hikâyelere geçmeden önce size takımımızı tanıtmama izin verin.

Takımımız başta üç kişiden oluşuyordu. Şevket, Orhan ve Kâmil. İlk zamanlar kendilerine üç silah- şörler deseler de bir gün isimlerinin baş harflerin- deki Ş.O.K. edici düzeni gördüklerinde takımın adı da ortaya çıkmış oldu. ŞOK TAKIMI! Bu üç arkadaş mahallede, okulda, yazın Kur’an’da hep bir arada- dırlar.

Bir de Timur Abi var. Kafaları karıştıkça veya içinde bulundukları sıkıntılı durumdan çıkış yo- lunu bulmakta zorlanınca, hemen Timur Abilerine başvururlar. O da sağ olsun onları hiç yarı yolda Dedemle bir yerlere gittiğimiz zamanlarda sık

sık kendi çocukluğundan bahsederdi, rahmetli. Ko- caman kocaman gökdelenlerin, blok blok sitelerin bulunduğu yerleri gösterip:

– Buralar hep dutluktu! Buralar bademlikti! Bu- raya top oynamaya gelirdik, dediğini çok duyardık.

– Burada denize girerdik, dediği yerlerse ya artık deniz kenarı değil ya da turistik ve sosyal tesisler- ce işgal edildiğinden görünür bölge dışında kalmış.

Böyle olmayan yerlerde ise kocaman tabelalar asıl- mış:

(5)

İşte ŞOK TİMİ kısaca bu! Teker teker elemanlar hakkında karakter tahlili yapmaya gerek yok. Nasıl olsa hikâyeleri okurken tanıdınız onları. Boşa vakit harcamadan son maceraya geçelim.

Bu seride her üyemiz farklı bir macera anlatıyor sizlere. Fakat tüm hikâyelerde hepsi bir arada ola- cak tabii ki. E, anca beraber kanca beraber, değil mi?

bırakmaz. Lakin son zamanlarda her halta burun- larını sokup işleri sarpa sardırdıkça, imdat istemek üzere, o kadar çok Timur Abilerinin ocağına düş- tüler ki, onu da gruba dâhil etmeleri şart oldu. Hâl böyle olunca TİMur Abi’nin adını da grubun adı- na zerk ettiler tabii. Böylece grubun adı ŞOK TİMİ oldu.

ORHAN

ŞEVKET KÂMIL TIMUR

(6)

12 13

fetih sahnesinde bulmuşlardı. Tabii o hikâye Şev- ket’in anlattığıydı.

Orhan ise Selahaddin-i Eyyübi ile birlikte Ku- düs’ün fethine katıldıkları macerayı anlatmıştı.

Kâmil’den de Alparslan’ı ve Malazgirt Zaferi’ni dinlemiştik.

Timur Abi de bizi Tarık b. Ziyad ile birlikte En- dülüs’ün fethine götürmüştü.

Bu son hikâyede zaman yolculuğu olmayacak.

Onun yerine bu garip yolculukların sırrını öğrene- ceğiz.

Bir de bunca kahramanlıklara yerinde şahitlik eden ŞOK TİMİ’nin belki anlattıkları kadar büyük bir kahramanlıklarını hep birlikte göreceğiz.

Haydi, buyurun. Başlıyoruz.

İlk macera anlatıcımız Şevket’ti. İkinci macerayı Orhan anlattı. Üçüncüyü Kâmil ve dördüncüyü de Timur Abi… Fakat serimiz beş maceradan oluştu- ğuna göre, acaba beşinciyi kim anlatacak?

Bu arada ilk hikâyeyi Şevket’e anlattırarak ona torpil yaptığımı falan düşünmeyin sakın! Grubun adı ŞOK yerine KOŞ TİMİ olsaydı o zaman ilk ma- cerayı Kâmil’den dinleyecektiniz. Ya da mesela grubun adı OŞ… Yok, olmadı! OK… Bu da olmadı!

OT… Bu hiç olmadı! Anlaşılıyor ki, hiçbir şekilde ilk macerayı Orhan anlatmayacakmış. Timur’un ilk macerayı anlatabilmesi içinse, grubun adının Tİ- MUŞKO gibi bir garabet olması gerektiğinden, öyle bir ihtimal de otomatik olarak ortadan kalkmış olu- yor.

Şevket’in anlattığı hikâyenin başında kahra- manlarımız surlarda gezinirken, bir burcun içinde parıldayan ışığı fark etmişler ve bu ışığın sırrını çözmek için her zaman olduğu gibi Timur Abilerin- den yardım istemişlerdi.

Timur Abilerinin de katılmasıyla ışığı inceleme- ye başlamışlar, fakat yakından bakmak için ışığın geldiği kovuğa kafalarını soktuklarında, kendile- rini Fatih Sultan Mehmed ile birlikte İstanbul’un

(7)

15

EVİM EVİM, GÜZEL EVİM!

Bölüm 1

Ekip üyelerinin her birinin hikâyesi surun bir burcunun içerisindeki bir oyukta gördükleri ışığa bakmak için başlarını kovuğun içine sokmalarıyla başlamış ve yine o kovuğun önünde kendilerine gelmeleriyle sona ermişti.

Fakat gençlerimiz kendilerine geldiklerinde ha- vanın kararmış ve eve dönmek için geç bir saat ol- duğunu fark edip neler yaşadıklarını birbirlerine anlatamadan eve koşmuşlardı.

Birbirlerine tek söyledikleri “Üff! Ne maceraydı be!” sözlerinden ibaretti. Ama acaba hepsi aynı ma- ceradan mı bahsediyordu?

(8)

16 17

Herhalde babasının ilk tepkisi şu olurdu:

– Hanım, bu çocuk kimlerle takılıyor? Madde bağımlısı mı oldu? Bunu hemen tedavi ettirelim.

Tabii ki diğerlerinin tepkisi de farklı olmazdı:

– Baba ben Selahaddin-i Eyyubi ile Kudüs’ün fethine katıldım.

– Aferin oğlum. Sen şimdi yat, sabah ben seni doktora götürürüm.

Ya da:

– Baba ben Sultan Alparslan’la Malazgirt’te Ro- men Diyojen’e karşı savaştım.

– Hanım! O son yaprak testleri çözmesi için zor- lamayacaktık çocuğu. Gördün mü, sonunda kayışı kopardı!

Timur Abileri bile gerçeği söyleyemezdi ailesine:

– Ooo, erkencisin Timur!

– Ya dalga geçme baba. Başıma neler geldi bir bilsen!

– Geçeceğin yola meteor mu düştü? O yüzden yolu uzatmak zorunda mı kaldın?

– Hayal gücün de kuvvetliymiş baba. Bi kere ben Tarık b. Ziyad ile Endülüs’ün fethine katıldım.

– Oooh! İyi ki senin hayal gücün benimki gibi kuvvetli değilmiş.

Hepsi eve gittiğinde sersem gibiydi. Geciktikleri için yedikleri fırçanın etkisiyle yedikleri yemeğin tadına varamamışlardı.

İşin kötüsü evde gergin bir ortama da sebep ol- dukları için başlarından geçen maceraları anlata- mıyorlardı da.

Nasıl anlatacaklardı ki?

BU SAATE KADAR NEREDEYDIN

OĞLUM?

FATIH SULTAN MEHMED’LE BIRLIKTE ISTANBUL’U FETHETTIM,

ULUBATLI HASAN’LA TANIŞTIM!

(9)

18 19

Hepsi tekrar bir araya gelebilmek ve neler oldu- ğunu konuşmak için sabah olmasını zor beklediler.

Kahvaltıda henüz Balkanlardan gelmiş gibi duran soğuk hava dalgası etkisini kaybetmemiş olsa da

“Timur Abi’nin yanına gidiyorum” deyince hepsi evden çıkma iznini kolayca aldı.

Timur Abileri hep toplandıkları mekâna yine en erken gelenleriydi. Erkenden gelmiş ve düşünmeye başlamıştı.

Dün başlarına gelen şey ne olabilirdi? Nasıl ol- muş da bir anda kendilerini bin üç yüz yıl geçmişte, Tarık b. Ziyad’ın yanında bulmuşlardı?

Şok Timi’nin Timur Abi’si ha bire kafasında so- rular üretiyor ama bir türlü ikna olacağı cevaplar bulamıyordu.

Çocuklar gelince onlara da ayrıca fırça atacaktı.

Tarık b. Ziyad’ın, Julianus’un yanında neydi o laf- lar öyle? Allah’tan adamlar anlayışlıydılar da kel- leleri orada bırakmadan geri dönebilmişlerdi. Hâl- buki öyle sorumsuz çocuklar değillerdi ama acaba zamanda yolculuk mu ayarlarını bozmuştu?

Fakat o kadar büyük sıkıntı ve zorluk içinde kalmış olmalarına rağmen, Timur hayatı boyunca unutmayacağı bir macera yaşamıştı.

– Doğru söylüyorum baba, inan bana.

– A a! İnanmadığımı neden düşündün ki?

Elbette bu konuşmaların hiçbiri olmadı, çünkü ekiptekilerin hepsi yaşadıkları hakkında tek kelime etmemeleri gerektiğini biliyordu.

Fakat yaşananların etkisinden çıkmak kolay de- ğildi. Hiçbirinin gözüne uyku girmedi gece boyu.

Kimi Akşemseddin’in ekibin sırrını nasıl çöz- düğünü düşündü, kimi Kadı el-Fazıl’ın sırlarını öğrendiğinde nasıl anlayışlı davranabildiğini, kimi Bizanslı ulakların ve Tekin Bey’in bu kadar devlet sırrını nasıl bildiğini ve nasıl bu kadar kolay bizim- le paylaştıklarını, kimi de İkrime Amca’nın “Çok da fifi!” lafını nereden bildiğini…

(10)

20 21

– Ne macera yaşadık ama. Hâlâ elim ayağım tit- riyor yeminle.

– Sorma sorma! Benim de...

– Neyse ki sonunda küffara galip geldik.

– Herhalde kardeşim. Aslında tarih kitaplarında da savaşın böyle sonuçlandığı yazıyor ama insan olayın içinde olunca sonunu bilse bile bir heyecan yaşıyor.

– Aynen abi. Sonucunu bildiğin maçı televizyon- dan seyretmek gibi değilmiş.

– Çok acayip bir yolculuktu. Düşünsene kılık kı- yafetimiz değişmiş, lisan öğrenmişiz...

– Hakikaten ya! Cebimize dönemin parasından bile koyulmuştu.

– O zamanlarda yaşamak ne kadar zormuş değil mi?

– Ya, evet! Ne tuvaletleri rahat ne yatakları…

– Bilgisayar, cep telefonu, internet de yok tabii...

– Hiç sorma, onları da çok özledim inan.

– Ama orada ilk kendinize geldiğinizde nasıl korkmuştunuz.

– Allah’tan bütün takım bir aradaydık da birbi- rimize destek olduk. Tek gitsek ödümüz patlardı herhalde.

Timur uzun bir süre böyle kukumav kuşu gibi düşündükten sonra kapının sesiyle kendine geldi.

“Nihayet!” dedi. “Başımızdan geçenler hakkında konuşabileceğim biri geldi.” Kimse inanmayacağı için hayatının en büyük macerasından bahsede- memek ne kadar kötüydü. Koşar adım gidip kapıyı açtı.

İlk gelen Kâmil’di. Kapıyı açınca bir süre bir- birlerine baktılar. Ne söyleyeceklerini bilemediler.

Sessizliği önce Kâmil bozdu.

ABI N’OLDU ÖYLE?

NE BILEYIM KARDEŞIM? BI IŞLER GELDI BAŞIMIZA AMA

HAYIR OLSUN!

(11)

22 23

– Yok, abi kapı çalıyor.

– İyi, git aç o zaman!

Bu defa gelen Orhan’dı.

– Gel kardeşim, gel! Hızır aleyhisselam gibi ye- tiştin.

– Ne oluyor yahu?

– Sıradan şeyler ya! Az daha gelmesen Timur Abi’nin elinde kalıyordum.

– Ha, tamam o zaman. Sen onu bırak da, dün bizim başımıza ne geldiğini çözebildiniz mi?

– Valla henüz hiçbir şey çözemedik.

Konuşa konuşa içeri girdiler.

– Selamün aleyküm abi.

– Aleyküm selam Orhan, hoş geldin.

– Hoş buldum abi. Abi çözebildiniz mi, dün ne oldu öyle?

– Nerede! Dün bizim başımıza gelen herhalde daha önce ne görülmüş ne duyulmuş bir şey.

– Abi bana biri anlatsa dalga geçer, bu adam te- kin değil diye selamı sabahı keserdim.

– Gel gör ki başa gelince iş değişiyor.

– Sen git yüzlerce yıl önceye yolculuk yap, orada savaşa katıl.

Kâmil:

– Destek mi oldunuz? Benim gördüğüm kadarıy- la “Timur Abi, Timur Abi!” diye bağırıyordunuz.

– O yaşlıya saygıdandı abi. Yoksa korktuğumuz için falan değil yani.

– Hah! Yaşlı da yaptın bir dakikada. Teşekkür ederim.

– Rica ederim abi. Ne demek? Vazifemiz...

– Kâmiiiil!

Kâmil’i boğazlanmaktan, panik atak geçiriyor- muş gibi çalan zil kurtardı.

KAPI ABI! SENSIN KAPI!

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir olay olduğunda Fil Vakası’ndan şu kadar yıl önce veya Fil Vakası’ndan şu kadar yıl sonra oldu diye anlattılar.. Doğanları veya ölenleri Fil Vakası’ndan şu

Ali ve Ailesi, İki Sultan İki Kurban (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin), Candan Öte Sevmek, Üç Bilal, Eyüp Sultan, Asr-ı Saadette Ramazan, Asr-ı Saadette Derin Fitne, Sahabenin

Allah Resûlü (a.s.m.) cuma hutbesi için minbere çıkmış, cemaate konuşma yapıyordu. Bu kadarı onların harekete geçmeleri için yetmişti. Bir an önce dedelerine

Ali ve Ailesi, İki Sultan İki Kurban (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin), Candan Öte Sevmek, Üç Bilal, Eyüp Sultan, Asr-ı Saadette Ramazan, Asr-ı Saadette Derin Fitne, Sahabenin

Kasım’ın doğumuyla Hz. Hatice ve Peygamberimi- zin evi daha da şenlendi. Sanki hayatlarındaki mutluluk tablosunun son parçası da yerini almıştı. Birbirlerine olan sevgileri

Hilal Kara - Abdullah Kara Genel Yayın Yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu İç Düzen: Nurullah Bilekli.. Kapak Tasarımı: Cemile Kocaer ISBN:

maddelerine göre bu eserin işleme, çoğaltma ve yayma hakkı 14452 sertifika numaralı Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg.. tarafından, yazılı bir izinle 12683 sertifika

Bayramlarda harçlık yerine şeker verirler. Şekerleri de çok kıymetli. Şeker değil, altın ikram ediyorlar sanki. AYŞE TEYZE ve AHMET AMCA.. Bankamatikte para unutacak