• Sonuç bulunamadı

Şehr-i Ayntab-ı Cihan - Gaziantep

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Şehr-i Ayntab-ı Cihan - Gaziantep"

Copied!
586
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bu şehir ne kadar öğülse azdır. Burada olan ilim adamlarının çokluğu bir yerde yoktur. …. yaban- cılara hürmeti çok, özü sözü doğru halkı vardır….

Bu memleketin havasının, suyunun iyiliğinden halkının renkleri kırmızı kanlı, canlıdır. Bu şehrin yazı yaz, kışı kıştır. Çok kar yağar. Bu şehre Ara- bistanın gelinciği diye söylerler. Dört iklim bura- da hakkıyla hüküm sürer. Halkının çoğu kürklü havrani, çuha faraca renkli elbiseler ve kavuk, külah giyerler, başlarına sarık sararlar.

Şehrin öşür veren yetmiş bin bağı vardır. Dokuz milyon üç yüz kırk altı bin tiyekten oluşmakla pek ünlüdür. Şehri çevreleyen dağlar tümüyle bağdır.

Halkı çok sağlıklıdır. Buranın alemi bezeyen kırk çeşit üzümü, binlerce tulum pekmezi, bademli ve şam fıstıklı tatlı sucuğu, pestili vardır ki, Arap’a, Acem’e ve Hindistan’a kadar gönderilir. Tüm hal- kı tatlı yediğinden tatlı dillidir.

…Yöre nar, incir, dut, şeftali, zerdali, kayısı, beyaz ekmek ve yoğurduyla dünyaca ün kazanmıştır.

Yine elvan boğası, Ayıntâb eğeri, yay ve gede- lesiyle ünlü bir şehirdir. Cennet bağlarına örnek öyle bahçeleri vardır ki, ölümlü dünyaya özgü iremler sayılırlar. … Kısacası bu şehri anlatmaya, ne dil ne de kalem yeterdi. Dünya yüzünden geniş bir ili, göz alıcı büyük yapıları her yerden aranan eşyası, birçok mezraları, bolluk ve ve- rimliliği, bitimsiz yiyecek ve içecek pınarları ve ırmaklarıyla burası

’dır.

(2)
(3)

T.C. GAZİANTEP VALİLİĞİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü www.gaziantepkulturturizm.gov.tr Fotoğraf ve Grafik:

SERTAÇ Bil. Eğt. İlt. Org. San. ve Tic. LTD. ŞTİ.

sertac@sertac.com.tr / www.sertac.com.tr Baskı:

Dumat Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.

Bahçekapı Mah. 2477 Sokak No:6 Şaşmaz - Etimesgut / Ankara Tel : 0.312-278 82 00 (pbx)

ISBN : 978-975-9011-63-5

Kapak fotoğrafı:

Yariris'in Söylevi, Ortostat

Bazalt, Kral Burcu, Karkamış, Gaziantep, MÖ 900-700

(Ortostattaki hiyeroglifin Türkçesi / Anadolu Medeniyetler Müzesi - Ankara) Kral Burcu'nda Kargamış'ın son hükümdarı "tarvanis-yönetici", Yariris ve Kamanis resmedilmiştir.

"Ben yönetici Yariris… Prensi, ünü batıyı ve doğuyu aşan tanrılar tarafından sevilen prens.

…benim ismimden dolayı benim adaletim Tarhunza sayesinde cennete akar ve tanrıların dışarıya akmasına neden oldukları ismim bir tarafta Mısır'daki diğer tarafta Babil'deki insanlar tarafından ve Lidyalılar, Frigler ve Suriye'dekiler tarafından duyuldu. Halkımın bütün krallar tarafından kabul edilmesini sağladım.

Ve ben bu koltuğu efendimin çocuğu Kamanis için inşa ettiğim zaman, o bölgeyi yönetiyordu. Ben onu yükseğe oturttum ve o daha çocukken… Ve onunla beraber kardeşlerini de. KATUNI… olanları onurlandırmak için KATUNI'yi ellerine sundum, TARPUNA… olanları onurlandırmak için TARPUNA'yı ellerine sundum. Kamanis çocuk olsa bile ben onun ayakta kalmasına… üç kere, dört kere… Onları Tarhunzas, Güneş ve Kubaba ve bütün tanrıların önünde yücelteceğim. Ona "O Kubaba, sen kendin onları benim elimde yüceltmelisin" dedirteceğim. O bu bölgeye gittiğinde ben ona bu koltuğu yaptırdım.

Eğer bu koltuk başka bir krala geçerse…

eline taşların arasından bir taş alırsa ya da stellerin arasından bir stel alırsa veya her kim adımı silerse veya her kim çocukların arasından bir çocuk alırsa veya hadımların arasından bir hadım alırsa onun kafasını Nikorawas'ın köpeği yesin."

Yariris

Bütün Yayın Hakları Saklıdır. Copyright © 2016

Yazılı izin alınmadan fotoğraf ve metinler hiçbir şekilde kullanılamaz. Parayla satılmaz.

TRC1/16/DFD/0001 Gaziantep Kültür Değerlerinin Araştırılması Projesi

Bu Proje, 2016 yılı Doğrudan Faaliyet Desteği kapsamında İpekyolu Kalkınma Ajansı tarafından desteklenmektedir.

(4)

Editör Ergün ÖZUSLU

Yazarlar Umut ALAGÖZ Mustafa ARSLAN

Fethi BAĞDAT Dr. Burhan BALCIOĞLU

Ali DAĞLI Dr. Savaş EKİCİ

Barış GÖREN Prof. Dr. Kutalmış GÖRKAY

Dt. Ragıp GÜZELBEY Dr. Virginia R. HERRMANN

Hülya KAYAÖZ Atilay KIZILKAN Selahattin KÖROĞLU

Akten KÖYLÜOĞLU Prof. Dr. Nicolò MARCHETTI

Emine ÖZTÜRK Ergün ÖZUSLU Prof. Dr. Bilgehan PAMUK Prof. Dr. David SCHLOEN Doç. Dr. Mehmet Emin SÖNMEZ

Prof. Dr. Engelbert WINTER Doç. Dr. Halil İbrahim YAKAR

TRC1/16/DFD/0001 Gaziantep Kültür Değerlerinin Araştırılması Projesi

Bu Proje, 2016 yılı Doğrudan Faaliyet Desteği kapsamında İpekyolu Kalkınma Ajansı tarafından desteklenmektedir.

(5)
(6)

İlimiz Gaziantep, Mezopotamya ile Akdeniz Böl- gesi'nin birleştiği noktada yer alan, tarih boyunca muhtelif medeniyetlere ev sahipliği yapmış, farklı kül- türlerin ve inançların harmanlandığı özel bir şehirdir.

Asırlardır birçok medeniyete ev sahipliği yapan şehrimiz gerek kültür gerekse ticaret merkezi olma özelliğini günümüze kadar korumuştur.

Gaziantep aynı zamanda Millî Mücadelede- ki emsalsiz direnişi ve Fransızlara karşı kendisini savunması, zengin tarihsel ve kültürel dokusu ile adından sıkça söz ettirmiş; geleneksel el sanatları, dünyada ve Türkiye'de çok ayrıcalıklı bir yere sa- hip olan yemekleri ve mutfağı ile de turistik açıdan yükselen bir değer olmuştur.

Gaziantep bugün 43 milyon m

2

'lik bir alanda faaliyet gösteren 5 organize sanayi bölgesi, 5000 sanayi tesisi, 120 bin kişilik istihdam gücü ile dün- yanın 143 ülkesine yıllık 6 milyar dolarlık ihracat yapan dev bir endüstri merkezidir.

Adını tarihin derinliklerinden, Gazi unvanını ise Millî Mücadele dönemindeki kahramanlıklarla dolu müdafaasından alan Gaziantep, gelişmiş sanayisi ve ticari becerisi ile çevre illere örnek teşkil etmektedir.

Bir taraftan bu özellikleriyle dünyada ve ülke- mizdeki birçok kentle rekabet eden şehrimiz, eski- nin izlerini taşıyan tarihî dokusunu da kaybetme- den günümüze taşımıştır.

Antik kentleri, tarihî Antep evleri, geleneksel el sanatları, dünyaca tanınan mutfağı, Zeugma Mo- zaikleri ve Müzesi, dünyanın üçüncü ülkemizin en büyük hayvanat bahçesiyle kültür ve turizm alanın- da dünyanın önemli şehirleri arasında Gaziantep de yerini almıştır.

Böylesi tarihî ve kültürel zenginliklerle dolu bir şehrin doğru ve etkili tanıtılması ve anlatılması he- pimizce büyük önem arz etmektedir.

Bu amaçla hazırlanmış olan bu kitap, Türki- ye'ye, dünyaya ve sizlere Gaziantep'i bilinen ve bi- linmeyen yönleri ile tanıtmayı hedeflemektedir.

Bu kitabın meydana getirilmesinde yoğun bir emek sarf eden, yüksek bir tempoda büyük gayret- ler gösteren editörümüzü ve yazarları canı gönül- den tebrik ediyor, kitabın siz değerli okuyuculara faydalı olmasını diliyorum.

Ali YERLİKAYA

Gaziantep Valisi

(7)
(8)

Gaziantep, altı bin yıllık tarihi ve İpekyolu üze- rindeki konumuyla ilk uygarlıklardan beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmış önemli bir kültür ve ticaret şehridir. Tarih boyunca çeşitli kavimlerin ve medeniyetlerin izlerini bünyesinde barındıran Gaziantep, tarihi ve kültürel zenginliğiyle, şöhreti ülke sınırlarını aşan mutfak kültürü ve geleneksel el sanatlarıyla dünyanın en hızlı gelişen şehirlerinden birisidir.

Ünlü Seyyah Evliya ÇELEBİ 17. yüzyılda ziya- ret ettiği bu şehri "Bu kenti anlatmaya ne dil, ne de kalem yeter... Gözalıcı büyük yapıları, her yerde aranan eşyaları, birçok mezraları, bolluk ve verim- liliği, bitimsiz yiyecek, içecek ve ırmaklarıyla burası Şehr-i Ayıntab-ı Cihan' (Dünyanın gözbebeği şeh- ri).'dır " diye tanımlamıştır.

Belkıs (Zeugma), Dülük ve Karkamış Antik Kenti, Yesemek Heykel Atölyesi ve Açık Hava Mü- zesi, Rumkale, Tilbaşar Kalesi, Anıt Mezarlar, Til- men ve Zincirli Höyükleri ve diğer bilinen tarihi yerleşimler Gaziantep' i tarihi ve kültürel bakımdan ilgi odağı haline getirmiştir. Gaziantep Asur, Hitit, Pers, Helen, Türk ve İslam Medeniyetlerinin kül- türel birikimi ve zenginliğini günümüze taşıyarak yerel kültürle harmanlamış, ekonomide yakaladığı

başarılar ile ülkemizin model şehri olmuştur. Bu değişik medeniyetlerin birikimi olan Antik Kentler, Kaleler, Höyükler, Hanlar, Hamamlar, Bedestenler, Camiiler, Köprüler ve Kiliseler, üretilen tarımsal ve ticari ürünler ile zengin mutfak kültürü, Gazian- tep'i diğer şehirlerden farklı kılmaktadır.

Geçmiş dönemlerde Gaziantep, bilimsel ve kül- türel zenginliğinden dolayı, Türk İslam uygarlığının eski dönemlerdeki önemli kültür merkezlerinden olan Buhara' dan hareketle, kaynaklarda ''Küçük Buhara'' diye anılmıştır. Yakın doğu tarihinin her döneminde farklı boyutlarda önemli bir yere sahip olan Gaziantep, günümüzde de sanayi ve ticaret alanında önde gelen şehirlerden biri olmuştur.

Gaziantep'in birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olmasından kaynaklanan kültürel çeşitlilik, ilin mutfağına da yansımıştır. 300'e yakın yemek çeşidine sahip Gaziantep mutfağı, yemek çeşitle- rindeki zenginliği dışında baklavası, antepfıstığı, kurutulmuş gıda (Patlıcan, biber, domates vb.) ve baharat çeşitliliği ile de tam bir gastronomi şehri- dir. Kendine özgü yemek çeşitliliği ile Gaziantep Mutfağı Dünya mutfağında saygın bir yere sahiptir.

Gaziantep mutfağı tüm dünya insanlarının dama- ğında unutulmaz tatlar bırakmaktadır.

Ergün ÖZUSLU Editör

GİRİŞ

(9)

Dünyada kaybolmaya yüz tutmuş olan gelenek- sel el sanatlarından bazıları halen Gaziantepli usta ve zanaatkarların elinde hayat bulmaktadır. Yeme- nicilik, kutnuculuk, bakır işlemeciliği, semercilik gibi.

Gaziantep, tarihin en şanlı direnişlerinden biri olan Antep Savunması'na da sahne olmuş- tur. Fransız ordusunun donanımlı gücüne karşı büyük bölümü sivillerden oluşan çete adı verilen milislerin ortaya koyduğu vatanseverlik ve müca- dele, Fransızlara Türk Yurdunun işgal edilemeye- ceği gerçeğini göstermiş ve bütün dünyanın tak- dir ve saygısını kazanmıştır. Kurtuluş Savaşındaki bu unutulmaz mücadelesinden dolayı, TBMM tarafından "Gazilik" ünvanı ile onurlandırılmış ve şehrin "Ayıntap" olan adı "Gaziantep" olmuş- tur. Gaziantep, ekonomik açıdan gerçekleştirdiği kalkınma hamlesi ile, ülkemizin en çok ihracat yapan 6. ilidir.

Elinizde tutmuş olduğunuz bu kitap ile Gazi- antep'in tarihi ve kültürel zenginliklerini siz de- ğerli okuyuculara sunmaya çalıştık. Bunu yapar- ken de Evliya Çelebi' nin dediği üzere "Bu şehri anlatmaya ne dil ne de kalem yeter." sözünün doğruluğunu yaşayarak gördük.

Editörlüğünü üstlendiğim bu kitapta anla- tılacak konular, Bugünkü Gaziantep, Gaziantep Coğrafyası, Gaziantep' in İlçeleri, Gaziantep Ta- rihi, Tarihi Yerler ve Eserler, Gaziantep Müzeleri, Gaziantep Gelenek ve Görenekleri, Gaziantep Halk Oyunları, Gaziantep Mutfağı, Gaziantep Yöresi Halk Müziği, Türk Kültür tarihinde yer almış Gaziantepli yazar ve şairler, Antep Evleri, Gaziantep Geleneksel El Sanatları olmak üzere 13 ana başlık altında toplanmıştır. Her bölüm konu- sunda uzman çok değerli 22 yazar veya yazarlar tarafından titizlikle kaleme alınmıştır.

Kitabın hazırlık aşaması son derece zahmet- li ve yorucu olmuştur. Ancak, Gaziantep için önemli bir ihtiyaç ve eksiklik olan böyle prestij bir kitabın ortaya konulacak olması düşüncesi bizleri daha fazla gayret gösterme çabası içerisine yöneltmiştir. Yaklaşık iki yıllık bir çalışmanın so- nucu olan bu kitapta, Allah' a şükürler olsun ki siz değerli okuyuculara bugün bu sözleri yazma şerefine kavuştuk.

Bu kitabın hazırlanmasındaki temel düşünce, Gaziantep'i her yönüyle derli toplu anlatan baş- lıca bir yayın bulunmamasıdır. Bizleri bu kitabı

hazırlama gayreti içerisine sokan düşünce de bu olmuştur. Bu fikir ile yola çıkarak değerli yazarlar ile görüşmeler yapılmış ve tamamı kitabın hazır- lanması gerektiği düşüncesinde hemfikir olmuş- lardır.

Gaziantep'i bir kitapta toplamak sayfalarla sınırlamak gerçekten zor, bu sebeple belirli baş- lıklar seçilmiş ve bunlar kaleme alınmıştır. Bu ki- tap konusuyla ilgili büyük bir açıklığı kapatması yanında bundan sonra yapılacak çalışmalara da önemli katkılar sağlayacaktır.

Çalışmamızın birinci bölümünde "Bugünkü Gaziantep" ele alınmış, şehrin mevcut durumu şehirle ilgili önemli tarihi olaylar ve mekanlar ta- nıtılmış, şehrin sanayi, ticaret ve ulaşım konuları anlatılmıştır. İkinci bölümde "Gaziantep Coğraf- yası" ele alınmış jeolojik yapısı, iklim özellikle- ri ve bitki örtüsü konularda bilgiler verilmiştir.

Üçüncü bölümde "Gaziantep İlçeleri" ele alınmış ilçelerin günümüzdeki nüfus, tarım, ekonomik, coğrafi verileri anlatılmıştır. Kitabın dördüncü bölümünde "Gazinatep Tarihi" ele alınmış, ta- rih öncesi devirler, Geç Hitit Beylikleri Dönemi, Persler ve Bizanslılar dönemi, Türk İslam hakimi- yeti dönemi ve Ayıntab şehrinin savunma döne- mi ve Gaziantep Kronolojisi anlatılmıştır. Beşinci bölümde "Tarihi Yerler ve Eserler" ele alınmış Gaziantep Kalesi, Şehitler Anıtı, Zeugma ve Zeugma Mozaikleri, Dülük, Rumkale, Karkamış, Yesemek, Tilman Höyük, Zincirli Höyük, Gercin Höyük, Taşlıgeçit Höyük, Roma Anıt Mezarları, Araban Kalesi, Dolmen Kaya Mezarları anlatıl- mıştır.

Kitabın altıncı bölümünde "Gaziantep Müzele-

ri" ele alınmış Gaziantep'te hizmet veren Gaziantep

Arkeoloji Müzesi, Zeugma Mozaik Müzesi, Hasan

Süzer Etnografya Müzesi, Gaziantep Savunması

ve Kahramanlık Panorama Müzesi, Yesemek Açık

Hava Müzesi, Bayazhan Gaziantep Kent Müzesi,

Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesi, Gazian-

tep Kültür Tarihi Müzesi, Gaziantep Savaş Müzesi,

Emine Göğüş Mutfak Müzesi, Gaziantep Atatürk

Anı Müzesi, Medusa Cam Eserler Müzesi, Ali İhsan

Göğüş Müzesi ve Gaziantep Araştırmacıları Merke-

zi, İslam Bilim Tarihi Müzesi anlatılmıştır. Yedin-

ci bölümde, "Gelenek ve Görenekler" ele alınmış

Kırsalda ve Şehir merkezlerinde evlenme törenleri,

kıyafetler, çeyiz, kına gecesi, geline bakma, sünnet,

diş hediği, dini günler ve bayramlarda kutlamalar,

Hamam geleneği, cenaze törenler, Antep işi, Zarife

ve Altın tel işleme, Sahre, Peçiç oyunu anlatılmıştır.

(10)

Yedinci bölümde "Gaziantep Halk Oyunları"

ele alınmıştır. Erkek ve kadın halayları, gabalar, giy- siler, düzler, galatalar, şirvaniler halaylardaki deği- şimler anlatılmıştır. Sekizinci bölümde "Gaziantep Mutfağı" ele alınmış gaziantep mutfağının tarih boyunca geçirdiği evreler ve yaşanmış olan kültür- ler, tarım arazilari ve hayvancılığın gastronomi ile buluşması, Gaziantep yemekleri, Gastronomiye hizmet veren sektörler anlatılmıştır.

Dokuzuncu bölümde "Gaziantep Yöresi Halk Müziği" ele alınmış Gaziantep Leylim Türküleri, Horasan'dan Anadolu' ya Barak ve Barak Müzik kültürü anlatılmıştır. Onuncu bölümde, "Türk Kültür Tarihinde yer almış Gaziantepli Yazar ve Şa- irler" ele alınmış, 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan divan şairleri ve yazarları anlatılmıştır. Onbi- rinci bölümde, "Antep Evleri" ele alnımış, yöre mi- marisinin en güzel örnekleri olan Antep Evleri ve detayları, Geleneksel dokusu, Konut özellikleri, ya- pım yöntemi ve tekniği detaylı olarak ele alınmıştır.

Onikinci ve son bölümde ise "Geleneksel El Sanat- ları" ele alınmış. Sedef Kakmacılığı, Kutnuculuk, Yemenicilik, Aba Dokumacılığı, Bakır İşlemeciliği, Müzik Aletleri Yapımı, Küpcülük, Kilim Dokuma- cılığı, Habbapçılık konuları anlatılmıştır.

Elinizde tuttuğunuz bu Gaziantep kitabının ha- zırlık aşamasından ortaya çıkana kadar birçok kişi- nin yardımını gördük, bu kişiler fikir ve emekleri ile katkı sağladılar.

Kitabın hazırlanmasında ve bastırılmasında desteklerini esirgemeyen Gaziantep Valisi Sayın Ali Yerlikaya'ya kültürel faaliyetlerine gösterdiği hassa- siyet ve bu kitabın ortaya çıkması için bizlere ver- diği destekten dolayı saygılarımı sunarak teşekkür ederim.

Kitabın hazırlık aşamasında bilgi ve belgelerin toplanmasında, yazılmasında ve derlemesinde eme- ği geçen Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürlü- ğü'deki mesai arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Kitapta kullanılan bazı fotoğrafların temininde arşivlerindeki fotoğraflarını kullanmamıza müsade eden Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Şahinbey ve Şehitkamil Belediye Başkanlarımıza saygılarımı su- narak teşekkür ederim.

Kitabı hazırlık aşamasında okuyarak kıymetli fikirlerini beyan eden, düzeltmeler yapan Gazian- tep Vali Yardımcısı Sayın Uğur Aladağ'a çok te- şekkür ederim.

Oğuzeli ve Barak kültürlerine ait bazı fotoğ- rafları temin eden Oğuzeli eski Kaymakamı Sayın Arif Gül'e, fotoğraf temin eden ve yazılarını hata olmasın diye defaeten gözden geçiren değerli ya- zarlarımıza, arşivlerindeki Gaziantep fotoğraflarını kullanmamıza müsade eden Gazanfer Sağlam'a, ki- tabın dizgisini titizlikle yapan Hannan Aslan'a ve Sertaç Tanıtım çalışanlarına bu çalışmayı hazırlar- ken ihmal etmiş olabileceğim değerli eşim ve ço- cuklarıma teşekkürlerimi sunuyorum.

Kitapta emeği geçen, katkısı olan, ismini say- mayı unutmuş olabileceğim kişi, kurum ve kuru- luşlara da ayrıca teşekkür ederim.

Bu çalışmayla Gaziantep kültürüne bir nebzede olsa katkı sağlayabildiysek kendimizi mutlu ve şans- lı addedeceğiz. Hiçbir çalışma eksiksiz ve kusursuz değildir. Bu kural bu çalışmamız için de geçerlidir.

İlgililerden gelecek eleştiri ve değerlendirmeler bu noksanlıkları bertaraf edecektir.

Saygılarımla…

(11)

Bugünkü Gaziantep ...13

Atatürk Gaziantep'te ...16

Tarihi Antep Evleri ...17

Tahmis Kahvesi ...20

Bedestenler ...22

Hanlar ...23

Hamamlar ...24

Kasteller ve Çeşmeler ...25

Tarihi Kiliseler ve Sinagog ...26

Yeşil Altın Antepfıstığı ...32

Tatlıların Padişahı Baklava ...34

Gaziantep'te Ekonomi, Sanayi ve Ticaret ...38

Ulaşım...43

Gaziantep Coğrafyası ...45

Bitki Örtüsü ...61

Gaziantep'in İlçeleri ...71

Şahinbey...72

Şehitkamil ...76

Oğuzeli ...81

Araban ...86

Nizip ...89

İslahiye ...92

Karkamış ...99

Nurdağı ...102

Yavuzeli ...106

Gaziantep Tarihi ...109

Paleolitik Dönem ...112

Gaziantep'te Neolitik Dönem...116

Gaziantep'te Kalkolitik Dönem ...118

Gaziantep'te İlk Tunç Çağı ...119

Orta Tunç Çağı ...124

Son Tunç Çağı / Hitit İmparatorluk Dönemi ...126

Geç Hitit Beylikleri Dönemi ...129

Persler Dönemi ...132

Büyük İskender İmparatorluğu Helenistik Devir ...132

İskender Sonrası Dönem ve Seleukoslar ...133

Kommagene Dönemi ...135

Roma Dönemi ...136

Bizans Dönemi ...138

Türk-İslâm Hâkimiyeti'nde Ayntâb ...140

Ayntâb Şehri'nin Direnişi ...157

Gaziantep Tarihi Kronolojisi...174

Tarihi Yerler ve Eserler ...179

Gaziantep Kalesi ...180

Şehitler Anıtı ...184

Zeugma'nın (Fırat Seleukeia'sı) Tarihçesi ...186

Zeugma Mozaik Müzesi ...210

İçindekiler

(12)

Doliche'nin (Dülük) Tarihi ...254

Rumkale ...264

Karkamış ...268

Yesemek ...276

Tilmen Höyük ...281

Zincirli Höyük ...286

Gercin Höyük ...310

Taşlı Geçit Höyük ...320

Roma Anıt Mezarları ...323

Araban Kalesi ...327

Dolmen Kaya Mezarları ...329

Gaziantep Müzeleri ...333

Gaziantep Arkeoloji Müzesi ...335

Zeugma Mozaik Müzesi ...336

Hasan Süzer Etnografya Müzesi ...342

Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panaroması Müzesi ...346

Yesemek Açık Hava Müzesi ...348

Bayazhan Gaziantep Kent Müzesi ...353

Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesi ...355

Gaziantep Kültür Tarihi Müzesi ...358

Gaziantep Savaş Müzesi ...361

Emine Göğüş Mutfak Müzesi ...362

Gaziantep Atatürk Anı Müzesi ...364

Gaziantep Oyuncak Müzesi ...369

Medusa Cam Eserler Müzesi ...371

Ali İhsan Göğüş Müzesi ve Gaziantep Araştırmaları Merkezi ...373

İslam Bilim Tarihi Müzesi ...374

Gaziantep Hamam Müzesi ...376

Gaziantep'te Geçmişten Günümüze Evlenme Törenleri ...379

Gaziantep Halk Oyunları ...437

Gaziantep Mutfağı ...455

Gaziantep Yöresi Halk Müziği...487

Türk Kültür Tarihinde Yer Almış Gaziantepli Yazar ve Şairler ...503

Antep Evleri ...521

Gaziantep Geleneksel El Sanatları ...539

Sedef Kakmacılık ...542

Kutnuculuk ...544

Yemenicilik ...552

Aba Dokumacılığı ...555

Bakır İşlemeciliği ...558

Müzik Aletleri Yapımı...562

Küpçülük ...564

Kilim Dokumacılığı ...567

Habbapçılık...569

(13)
(14)

BUGÜNKÜ GAZİANTEP

Anadolu'nun ilk yerleşim merkezlerinden biri olan Mezopotamya ile Akdeniz Bölgesi'nin kesişme noktasında bulunan Gaziantep, tarihin her dönemin- de önemini korumuştur. İl kuzeydoğuda Adıyaman ilinin Besni ilçesiyle komşu iken kuzeyde, Kahraman- maraş ilinin Pazarcık ve Türkoğlu ilçelerine komşu- dur. Batısında Osmaniye'nin merkez, Hasanbeyli ve Bahçe ilçelerine komşu olan ilin güneybatısında ise Hatay'ın Dörtyol ve Hassa ilçeleri yer almaktadır.

Doğuda ise Fırat nehri adeta Gaziantep ili ile Şanlı- urfa illeri arasındaki idari sınırı belirlemektedir. Fırat nehrinin doğu kesiminde bulunan Birecik, Halfeti ve Bozova ilçeleri Şanlıurfa iline bağlı iken, nehrin batısında kalan Araban, Yavuzeli, Nizip ve Karkamış ilçeleri ise Gaziantep iline bağlıdır. İlin güneyinde ise Kilis'in merkez, Polateli, Elbeyli ve Musabeyli ilçeleri ile siyasi sınır olarak Suriye yer almaktadır.

Gaziantep, tarih boyunca değişik uygarlıkların, kültürlerin ve inançların harmanlandığı bir çekim merkezi olmuştur. Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağı, Hitit, Hurri-Mitanni, Asur, Pers, Bü- yük İskender, Selevkoslar, Roma, Doğu Roma, İs- lam-Arap ve İslam-Türk dönemlerini yaşayan Gazi- antep, bu dönemlere ait izleri ve eserleri günümüze taşımıştır.

Şehir, uluslararası havalimanı, demiryolu ve otobana bağlı karayolları ile geniş bir ulaşım ağına sahiptir. Türkiye'nin Ortadoğu'yla olan ticaretin- de önemli bir merkez konumu üstlenen, kendine özgü sanayileşme modeli, yarattığı potansiyel ve ar- tan yatırımlarla bir sanayi kenti, son yıllarda artan kültür ve turizm altyapı yatırımları ile de turizm'de öncü bir il haline gelmiştir.

Gaziantep, Kurtuluş Savaşı hatıraları, zengin tarihi ve kültürel dokusu, Zeugma Mozaik Müzesi başta olmak üzere yoğun ziyaretçi çeken müzeleri, zengin el sanatları, dünya mutfakları arasında ayrı- calıklı bir yere sahip olan ve seneler boyunca gele- neklerinin ve yöresel damak lezzetinin zenginliğini koruyan Gaziantep Mutfağı, ören yerleri ve tarihi mekanları ile turizm alanında son yıllarda adından söz ettiren önemli merkezlerden birisi haline gel- miştir.

Gaziantep'in Şahinbey, Şehitkamil ve Oğu- zeli merkez, Nizip, İslahiye, Araban, Yavuzeli, Nurdağı ve Karkamış olmak üzere toplam 9 ilçesi bulunmaktadır. Yüzölçümü 7.642 km

2

olan Gazi- antep'in, 2015 Yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sis- temine göre toplam nüfusu 1.931.836'dır.

Ergün ÖZUSLU Editör

Gaziantep Kalesi

(15)

Adını tarihin derinliklerinden, sıfatını ise Milli Mücadeledeki kahramanlıklarla dolu müdafaasın- dan alan Gaziantep, farklı uygarlıkların, kültürle- rin, dinlerin ve ırkların bir araya gelerek birbirle- ri içinde sentezlendiği gizemli bir tarihe sahiptir.

Antik dönemde Gaziantep'in 10 km kuzeyinde bulunan "Doliche (Dülük)" kenti "Ayıntab"

adından çok daha eski tarihlerde kullanılmaktay- dı. Bu bakımdan Gaziantep adının eski çağlarda çok sık kullanılan iki adı olduğu bilinmektedir.

Dülük ve Ayıntab.

"Ayıntab" adı ilk kez Urfa'lı Mateous'un MÖ 952-1136 ve Grigor'un 1136-1162 yıllarına iliş- kin "Vekayi-Name" ve Zeylinde geçer. "Ayıntab"

adının ortaya çıkışına ilişkin çeşitli görüşler vardır.

Bir söylentiye göre, Ayıntab adını "Ayni" adındaki bir kadıdan almıştır. Gaziantepli tarihçi Bedrüd- din AYNİ'nin ifadesiyle Antep'in eski adı "Kala-i Füsus"dur. Kala-i Füsus "Yüzük Kalesi" demektir.

Bedrüddin AYNİ'ye izafe edilen rivayete göre şeh- rin kötü bir hakimi varmış. Birçok uygunsuz işler yaptıktan sonra pişman olmuş ve tövbe etmiştir.

Bundan ötürü şehrin adı "Ayni Tövbe" ve zaman içinde Aynitap olarak kalmıştır.

Bir diğer rivayette ise; AYINTAP adını, su- yunun güzelliğinden almıştır. Zira, "ayn"; pınar, kaynak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla "tab";

güzel pınar ve güzel kaynak manasını ifade et- mektedir. Yine "Ayıntap" adındaki, "tab"; güç ve takat anlamına gelmektedir.

Gaziantep, coğrafi konumundan ötürü tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yap- mıştır. İlk uygarlıkların doğduğu Mezopotamya ile Akdeniz toprakları arasında bulunması, tarih öncesi çağlardan itibaren iskan edilmesi, tarihi İpek Yolu'nun buradan geçmesi, kesişen yolların kavşağında bulunması, ilin ticari, kültürel ve sa- natsal alanlardaki popülaritesinin günümüze ka- dar korunmasını sağlamıştır.

Gaziantep tarihinde İstiklal Savaşı ve bu savaşta

"Antep Savunması" adıyla geçen mücadelenin çok önemli bir yeri vardır. Antepliler'in 6317 şehit vere- rek, yaşadıkları toprakları savunması, şehre "Gazi- lik" ünvanını kazandırdığı gibi, şehir halkının "mü- cadeleci" kimliğinin de sembolü olmuştur. Nitekim bu mücadeleci kimlik, nesilden nesile aktarılırken yaşamın her alanında, özellikle de ekonomik alanda baskın bir rol oynamıştır. Gaziantep, milli müca- dele döneminden kalan bu gücünü, bugün üretim ve yatırım süreçlerine kanalize etmiş, mücadeleci girişimcilik ruhunun ortaya çıkmasını sağlamıştır.

El sanatları, yemekleri, baklavası ve antepfıstığı ile uluslararası boyutta tanınan Gaziantep, Zeugma Antik Kenti'nden çıkarılan mozaiklerle yeni bir ün- van daha kazanarak "Mozaikler Şehri" olarak anıl- maya başlanmıştır.

Gaziantep'in tarihi bazı kaynaklarda MÖ 5600 yıllarına kadar götürülmekte olup, bu yönüyle dün- yanın en eski kentlerinden biri sayılmaktadır.

Amerikalı ünlü araştırmacı George Thomas Kurlan'ın The New Book of World Rankingas adlı kitabında "şehirlerin yaşı" başlığı altında, dünyanın günümüze ulaşan kentleri arasında 5600 yıl ile Ga- ziantep birinci sırada yer almaktadır.

Ayıntab adını, suyunun güzelliğinden almıştır. Zira,

"ayın"; pınar, kaynak, suyun gözü anlamına gelmektedir.

Dolayısıyla

"ayntab"; güzel pınar ve güzel kaynak manasını ifade etmektedir.

Yine "Ayıntab"

adındaki, "tab"; güç ve takat anlamına gelmektedir.

Şehre suyunun bolluğundan dolayı da bu ismin verildiği söylenmektedir.

Alleben Deresi

(16)
(17)

ATATÜRK GAZİANTEP'TE

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Atatürk 26 Ocak 1933 tarihinde Gaziantep'i ziya- ret etmiştir. Kurtuluş Savaşı'nın iki gazisinin ilk kez bir araya geldiği o gün Antep halkı, büyük kurtarı- cısını heyecanla bağrına basmıştır.

Gaziantep Valisi Akif İyidoğan başkanlığında, Cumhuriyet Halk Fırkası Reisi Ömer Asım Aksoy ve Belediye Başkanı Hamdi Kutlar'dan oluşan he- yet, Mustafa Kemal'i karşılamak üzere Fevzipaşa İstasyonuna hareket etmişlerdir. Yolculuk sırasında heyetle Türk Dili üzerine görüşlerini paylaşan Ata- türk'e, Ömer Asım Aksoy Antep Ağzı'nın özellikle- rine ilişkin bilgiler vermiştir. Atatürk; "Antep güzel

şehir, Gaziantepliler vatanperver, cesur ve çok çalış- kandır. Bu şehir her şeye layıktır. Gereken yardım yapılacaktır." demiştir.

Şehir Meclisi Atatürk'e verilmek üzere o zaman- ki parti başkanı Ömer Asım Aksoy'un hazırladığı

"Antep Hemşehriliği" tutanağını ittifakla kabul etmiştir. Hemşehrilik beratının Gazi'ye sunulması görevi Belediye Başkanı Hamdi Kutlar'a verilmiş, 27 Ocak 1933 tarihinde Türk'ün Gazisi Mustafa Kemal, Türkiye'nin Gazisi Gaziantep'in nüfus kü- tüğüne "Hemşehri" olarak o gün kaydedilmiştir.

Atatürk'ün Gaziantep'e gelişi

(18)

17

TARİHİ ANTEP EVLERİ

Antep Evleri; yüksek duvarlar arkasında, dış mekanlardan mümkün olduğunca soyutlanmış, avluya dönük yapılardır. Antep evleri genellikle iki katlıdır. Bölgede taş kullanımının yaygın ol- ması nedeniyle evlerin yapımında bölgede havara taşı (kalker) denen, topak taşı, keymıh (sert kal- ker) adı verilen, minare kayası, bazalt (karataş), beyaz mermer, kırmızı mermer ve doğadan topla- nan bazı renkli taş cinsleri kullanılmıştır. Kulla- nılan taş cinslerinin, evleri dayanıklı kılmasının yanında diğer bir özelliği de yazları serin, kış ay- larında ise sıcak tutmasıdır.

İklimsel etkiler ve yaşayış tarzı mimaride iç avlu anlayışını hakim kılmıştır. Evlerdeki avlula- ra, yaşantının büyük bölümünün burada geçme- si nedeniyle "hayat" denilmektedir. Mahremiyeti sağlamak için zemin katlarda sokağa bakan pen- cere açılmaması da hayat denilen mekanları vaz- geçilmez kılmıştır. Hayat'ın kenarlarında çoğu zaman çiçeklikler, merdiven altında ya da avlu kenarında gizlenmiş kuyu ve ortasında "Gane"

adı verilen havuz bulunmaktadır.

Evin üst katlarına genellikle dıştan merdi- venlerle ulaşılır. Sofa etrafında sıralanmış çoğu zaman eyvanlı odalar yer alır. Yörede eyvan adı verilen bu bölümün üst tarafı kapalı olup, ön yüzü avluya bakar. Sıcak yaz günlerinde gölgeli bir mekandır.

Odalardan bina dışına da yansıyan, mer- divenlerle çatı arasına çıkılan bölümler vardır.

Önceleri toprak çatı olan mekanlar, daha sonra yerlerini alaturka kiremite (yörede bardak denir) bırakmıştır. Çatı altları havalandırmanın iyi ol- ması nedeniyle kiler (hazna) olarak da kullanıl- maktadır. Genelde tavanlar ahşap kirişlemeler üzerine kaplama ile geçilirken bir kısmında da bağdadi sıva uygulanmıştır. Bunların üzerine boya ve resimlerle, tavan süslemeleri yapılmıştır.

Üst katlarda, yola bakan büyük kafes pence-

reler bulunmaktadır. Tüm pencerelerin üzerinde

ışık ve hava sağlayan kuş penceresi (kuştagası)

vardır. Pencereler hava ve ışık ihtiyacını karşıla-

manın yanı sıra, görsel açıdan da binaların süsü

konumundadır.

(19)
(20)
(21)

TAHMİS KAHVESİ

Türkmen Ağası ve Sancak Beyi olan Mustafa Ağa tarafından Tekke'ye (Mevlevihane) gelir ge- tirmesi amacıyla 1638 yılında yaptırılan Tahmis Kahvesi iki katlı, anılarla dolu bir yapıdır. Kahve, dükkanlar ve han 1901-1903 tarihleri arasında iki büyük yangın esnasında tamamen yanmıştır.

Bu tarihlerde mevlevihanede postnişlik yapan Feyzullahoğlu Şeyh Mehmet Münip Efendi, kendi cebinden 130 bin kuruş harcayarak Buğday Ha- nı'nı, Tahmis Kahvesi'ni ve 33 dükkanı yeniden yaptırarak Mevlevihane'ye 1904 yılında vakfetmiş- tir.

Tahmis, "kahvenin dövüldüğü yer" anlamına gelmektedir. Eski dönemlerde kahve, cevizden ya- pılan büyük dibeklerde, karataş ya da aynı ağaçtan imal edilen aletlerle dövülürmüş. Şimdilerde özle- nilen bir tat olan dibek kahvesini, yabani fıstıktan hazırlanan Melengiç Kahvesi pek aratmamakta- dır. Bir rivayete göre 4. Murat'ın Bağdat Seferi sırasında burada dinlendiği ve kendisine Tahmis Kahvesi'nde kahve ikram edildiği de söylentiler arasındadır.

Tahmis Kahvesi

(22)
(23)

BEDESTENLER

Bedestenler eskiden alışveriş hayatının nabzının attığı, ince uzun, üstü kapalı çarşılardır. Şehrimiz- deki bedestenlerin sayısı daha önceki yüzyıllarda beş iken günümüzde sağlam olarak ayakta kalıp ticari fonksiyonlarını devam ettiren bedesten sayısı ikidir. Bunlar, Zincirli Bedesten ve Kemikli Bedes- tendir.

Zincirli Bedesten

XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde Darendeli Hü- seyin Paşa tarafından yaptırılan Zincirli Bedesten, halk arasında "Kara Basamak Bedesteni" olarak bilinir. Uzun yıllar kasaplara ev sahipliği yaptığı için Et Hali olarak da adlandırılan tarihi yapı, res- torasyon çalışmaları sonrasında genişlikleri 10-25 m

2

arasında değişen 73 dükkan ile ticari faaliyet- te bulunmak isteyen özellikle baharatçı ve turistik eşya satıcılarına otantik bir ortam sunmaktadır. Be- destenin üç kapısı bulunmaktadır. Güney kapısın- daki dört mısralık kitabenin yazarı Kusuri'dir. Biri kuzeyden güneye, diğeri doğudan batıya uzanan ve birbiri ile kesişen iki bölümden meydana gelmekte-

dir. Üstü kapalı ve tek katlı bir yapıdır. Daha son- raları üzerine bir kat daha yapılarak Adliye Binası olarak kullanılmışsa da 1957 yılındaki yangında bu bölüm tamamen yok olmuştur.

Kemikli Bedesten

19. yüzyılda (1865) Müftü Hacı Osman Efendi tarafından yaptırılan bedestende 72 dükkan bu- lunmaktadır. Kemikli Bedesten, her biri 15 x 60 m ebadında olan iki bölümden oluşmuş dikdörtgen planlı ve kesme taştan yapılmış bir yapıdır. Temel kazıları sırasında kemik bulunduğu için adına halk tarafından Kemikli Bedesten denilmiş ise de asıl adı Mecidiye Bedestenidir. Çatısı oval şekilde yapılmış olan bedestenin, doğu ve batı bölümlerinde ikişer girişi bulunmaktadır.

Bakırcılar Çarşısı

Genel olarak Bakırcılar Çarşısı olarak adlandı- rılan ancak, bir çok el sanatı esnafının üretim yap- tığı bir çarşılar kompleksinden oluşan Gaziantep

Zincirli Bedesten

(24)

Bakırcılar Çarşısı ahşap kaplamalı dükkanları, taş döşenmiş sokakları ile bizlere başka bir dönemden kesitler sunmaktadır. Bakırcılar Çarşısında yer alan dükkanların yapım tarihi kesin olarak bilinmemek- le birlikte 19. yy. da yapıldığı düşünülmektedir.

Tek katlı dükkanlardan oluşan çarşı, hanlar bölgesi içinde yer almaktadır. Kemerli girişlerle sokağa açı- lan dükkanlar düzgün kesilmiş sert kalker (keymıh) taştan yapılmıştır. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve ÇEKÜL Vakfı'nın hazırlamış olduğu "Bakırcılar Çarşısı Sokak Sağlıklaştırma Projesi" kapsamında 8 sokak ve 280 dükkan restore edilmiştir. Kültür Yolu Projesi kapsamında yer alan çarşı Tarihi Kent- ler Birliği'nin "Başarı Ödülüne" layık görülmüştür.

Çarşıya adını veren bakırcılık sanatı varlığını günü- müzde de yoğun bir şekilde devam ettirmektedir.

HANLAR

Selçuklu ve Osmanlı sivil mimari yapıtlarında önemli yeri olan hanlar tasarımlarına uygun olarak ticari amaçlı kervanların, seyahat halinde yolcula- rın, geceyi rahat ve emniyet içerisinde geçirebilme- leri için inşa edilmiş aynı zamanda hem misafirha- ne, hem de pazar olan, harp zamanlarında da erzak

ve mühimmat ambarı olarak hizmet veren önemli abidevi yapılardır.

Hanların ticaret yolları üzerinde, birer günlük me- safede inşa edilenlerine de Kervansaray denilmektedir.

Dış görünüşleriyle bir kaleyi andıran hanların, içine girildiğinde bir ticaret kervanının her türlü ihtiyacını karşılayabilecek sosyal tesisler karşımıza çıkmaktadır.

Hanların üst katlarında genellikle gelen misafirlerin (tüccarların) konaklamaları için odalar bulunur, diğer bölümlerinde ise ambarlar ve geniş avlular yer almak- tadır. Genelde giriş katta olan ahırlar ise bu malları ta- şıyan katırcı kervanlarının hayvanları ile dolup taşardı.

Gaziantep'te vaktiyle 31 han bulunmaktaydı.

Bunlardan bir kısmı yıkılarak, bir kısmı ise mimari yönden değişikliğe uğrayarak yok olmuşlardır. XIV.

ve XV. yüzyıllarda yapılan ve ticari zenginliğin ta-

nıkları olarak bugün de yaşamlarını sürdüren, Ga-

ziantep'teki hanlar şunlardır; Şire Hanı, Bayazhan,

Gümrük Hanı, Pürsefa Hanı, Tuz Hanı, Hışva Hanı

(Lala Mustafa Paşa Hanı) Mecidiye Hanı, Emir Ali

Hanı, Anadolu Hanı, Kürkçü Hanı, Elbeyli Hanı,

Yüzükçü Hanı, Tütün Hanı, Hacı Ömer Hanı, Bü-

deyri Hanı, Millet Hanı ve Yeni Han'dır.

(25)

HAMAMLAR

Gaziantep'te Osmanlı mimarisinin önemli ya- pılarından olan hamamların bir kısmı hala işler du- rumdadır. Hamamlarda soğukluk, ılıklık ve sıcaklık olmak üzere üç farklı bölüm bulunmaktadır. Ha- mamların büyüklüğüne göre bölümlerde mekan sa- yısı artabilmektedir. 14. yüzyıldan bu yana yerleşim alanlarının yanıbaşında şehrin vazgeçilmezleri olan hamamlar da bir çok tarihi mekan gibi teknolojiye yenik düşmüştür. Yöresel türkülerde de tanık oldu-

ğumuz Gaziantep'te eski ve tarihi değeri bulunan hamam sayısının 17 olduğu tespit edilmiştir.

Günümüze kadar gelebilen tarihi Antep ha- mamlarından bazıları, Şeyh Fethullah Hamamı, Hüseyin Paşa (Tuğlu) Hamamı, Paşa Hamamı, Keyvanbey Hamamı, İki Kapılı Hamam, Naib Ha- mamı, Nakıpoğlu Hamamı, Tabak Hamamı, Şehit- ler Hamamı, Eski Hamam ve Pazar Hamamı'dır.

Naib Hamamı

(26)

KASTELLER VE ÇEŞMELER

Dünyada benzeri bulunmayan ve su mimari- sinin eşsiz örnekleri olan Gaziantep Kastelleri, bir çok işlevi bulunan yapılar olarak inşa edilmiştir.

Türk Mimarisi'nde sadece Gaziantep'te bulunan bu yapılar kısmen veya tamamen yer altında bulun- dukları için pek dikkati çekmemişlerdir. Bu neden- le sanat tarihi terminolojisinde yer almamışlardır.

"Kastel" kelimesinin dilimize Arapça'dan geçtiği tahmin edilmekte ve suyun yer altında bölümlere ayrıldığı yer anlamına gelmektedir.

Gaziantep şehir merkezinden geçen Alleben Deresi gibi bir su kaynağına sahip olmasına rağ- men, tarih boyunca yeraltı su kaynakları bakımın- dan fakir bir şehir olmuştur. İnsanlar buldukları su- yun buharlaşma veya başka bir yolla kaybolmasını önlemek için yerin altından açtıkları Livas denilen kanallarla suları belli bir merkeze (Suburcu) top- lamışlar ve bu merkezden de şehre dağıtmışlardır.

Evler su ihtiyacını karşılayabilmek için livaslar üzerine yapılır ve bu evlerden livaslara kuyular açı- lırdı. Bu kuyular hem su ihtiyacını karşılamak hem de yazın sıcaktan bozulacak erzakların kuyulara sar- kıtılarak bozulmaması için kullanılırdı.

Kasteller sade ve gösterişsiz yapılarına rağmen ilk günden, evlerin modern manada şehir içme su- yuna kavuştuğu ve çeşmelerin yapıldığı tarihe ka- dar önemini korumuştur. Ata yadigarı ve su mima- risinin eşsiz örneklerinden olan bu kastellerden 5-6 tanesi çeşitli sebeplerle yok olmuştur. Günümüze kadar gelenler ise;

1- Şeyh Fethullah Kasteli 2- İhsan Bey Kasteli 3- Pişirici Mescidi ve Kasteli 4- İmam-ı Gazali Kasteli 5- Ahmet Çelebi Kasteli 6- Kozluca Kasteli'dir.

ÇEŞMELER

Gaziantep'te oluşturulan su sistemi, evlerin altından geçen ve "Livas" adı verilen su yolları ile her eve içme ve kullanma suyu ulaşmasını olanaklı kılmıştır. Bu nedenle meydan ve duvar çeşmeleri- ne konut alanlarında fazla ihtiyaç duyulmamıştır.

Özellikle ticaret dokusunun yer aldığı bölgelerde

nüfusun yoğunluğu nedeniyle çeşmeler daha fazla

yapılmıştır.

(27)

TARİHİ KİLİSELER VE SİNAGOG

Osmanlı döneminde şehrimizde faaliyet göste- ren kiliseler ve sinagog, gerek fonksiyonlarına bağ- lı olarak gerçekleştirdikleri toplayıcı etki, gerekse kent içindeki konumları nedeniyle kentin karakte- rini belirlemede önemli bir görev üstlenmişlerdir.

Kendirli Kilisesi

Kendirli Kilisesi, 1860 yılında Katolik Ermeni Kilisesi olarak yapılmıştır. Zaman içerisinde bir hayli yıpranan kilise yıkılarak 1898 yılında yeni- den inşasına başlanmıştır. 1900 yılında büyük bir törenle açılmıştır.

Günümüzde Büyükşehir Belediyesi Kendirli Gazi Kültür Merkezi ve öğretmenevinin lokali olarak değerlendirilen kilise, geniş bir bahçe içe- risinde siyah kesme taştan temel üzerine, beyaz kesme taştan yapılmıştır. Kilisenin tabanı kırmızı ve beyaz taşlarla satranç tahtası şeklinde döşen- miştir.

Geniş bir avlu içinde yer alan binanın cephe düzenlemesinde anıtsal kapılar, dairesel tepe pen- cereleri ve balkonlarda uygulanılan şahar işçilikli korkuluklar, balkon altı taş silmeleri dikkat çeki- cidir.

Aziz Bedros Kilisesi

2005 yılında, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi yol açma çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan Aziz Bedros Kilisesi, şehrin ortasında yer alan bir iplik fabrikası içerisinde uzun yıllar gizli kalmış ve depo olarak kullanılmıştır. Kilise, ortaya çıkarılmasının ardından Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararıyla tescillenmiş, restorasyon çalışma- ları tamamlanmış ve Ömer Ersoy Kültür Merkezi olarak hizmete açılmıştır. Üç apsisli ve iyi derecede korunmuş olan kilise de kültürel etkinlikler düzen- lenmektedir.

Nizip Fevkani Kilisesi

Nizip ilçe merkezinde bulunan Fevkani Kilise- si'nin Bizanslılar döneminde inşa edildiği zannedil- mektedir. Geçmişte depo ve bir müddet han ola- rakta kullanılmış, restorasyonu tamamlanan kilise, sağlam olarak günümüze kadar ulaşabilmiştir.

Havra (Sinagog)

Gaziantep'te Osmanlılar döneminde nüfu- sun küçük bir bölümünü oluşturan Musevilerin, Yahudi Mahallesi olarak anılan yerde cemaatleri için yeterli büyüklükte bir havraları bulunmak- taydı. Halep Salnamelerinde Havra'nın (Sinagog) ilk yapılış tarihi 1886 olarak geçmektedir. Kent merkezinde Düğmeci Mahallesinde bulunan ya- pının bulunduğu parselin doğu ve batısı yoldur.

Güneyde ibadet salonları, kuzeyde ise iki katlı lojman bulunmaktadır. Gaziantep Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nce restorasyonu yapılan Havra, Ga- ziantep Üniversitesi'ne devredilmiştir. Günümüz- de Gaziantep Üniversitesi'nin Kültür Merkezi olarak hizmet vermektedir.

Kendirli Kilisesi

(28)

27

(29)

Botanik Bahçesi

17.000 m

2

alanda, 9 farklı bahçesi, 750 bitki türü ve 30.000 den fazla bitki ile öğrencilere araştır- ma, ziyaretçilere huzur içinde dinlenebilecekleri bir alandır. Bölgenin en büyük Botanik Bahçesi'dir. Su bitkileri bahçesinde yazın nilüferler, Japon bahçe- sinde baharda Sakura kirazları, Osmanlı Bahçesin- de Nisan ayında lale zamanını kaçırmamak gerekir.

Botanik Bahçesinde görebilecek özel tasarım bahçelerinden; Kaya Bahçesi, Osmanlı Bahçesi, Gül Bahçesi, Japon Bahçesi, Zen Bahçesi, Kokulu ve Renk Bahçesi, Açık Tohumlu Bitkiler Bahçesi, Tıbbi ve Endemik Bitkiler Bahçesi ve Su bitkileri Bahçesi bulunmaktadır.

Gezegenevi ve Bilim Merkezi (Planetaryum)

Gezegenevi ve Bilim Merkezi, bir eğitim mer- kezinden öte; çocukların ve gençlerin merakını tetikleyen, bilime olan ilgilerini artıran, her yaştan insanın boş vakitlerini kaliteli ve eğlenceli bir şe-

kilde değerlendirebileceği, sosyal akitivitelerle des- teklenen bir merkez olarak 2010 yılında açılmıştır.

Gezegenevi ve Bilim Merkezi, 5.000 m

2

alan üze- rinde, 1.500 m

2

'si yeşil alan, 3.500 m

2

'si kapalı alan olarak yapılandırılmıştır. Seyirciler Gezegenevi'nde seçilmiş bir tarih ve gözlem yeri için gökyüzünün gerçek zamanlı görüntüsünün yanı sıra, zamanda uzak geçmişe veya uzak geleceğe istenen hızda ve doğrultuda sanal uzay yolculuğuna çıkarılabiliyor.

Gezegenevi her yaş grubundan öğrencilerin eğitim-öğretim programında yer alan konularla

Botanik Bahçesi

Planetaryum

(30)

örtüşen çoklu senaryolara sahiptir. Bu özellikleri sayesinde görsellik kazandırılmış eğitim, öğretimin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu bağlamda ziyaretçi kitle- sinin büyük bir kısmını öğrenciler oluşturmaktadır.

Ancak, gezegenevi yaygın halk eğitiminde de et- kin rol oynamaktadır. Bilim Merkezi'nde bulunan deney aletleri, simülasyonlar ve uygulamalar ise çocukların ve gençlerin deneyerek öğrenmelerini sağlıyor. Bilim Merkezi'nde gösterilen Robot Ti- yatrosu'nda çocuklar uzay, bilim ve evren ile ilgili merak ettikleri soruların cevaplarını 3 boyutlu ko- nuşan robotlardan öğreniyor.

Şahinbey Parkı ve Miniatürk

Gaziantep'in Karataş bölgesinde Şahinbey Be- lediyesi tarafından yaptırılan Şahinbey Parkı Mini- atürk, yerli ve yabancı 20 mimari eserden oluşan 1/25 ölçekli maketlerin ve dağ kızağının yer aldı- ğı şehrin cazibe merkezlerindendir. Şahinbey Par- kı içerisinde kurulan çelik halatlı teleferik sistemi sayesinde sayesinde Çanakkale Anıtı, Taçmahal, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Anıtkabir, Kız Kulesi, Piza Kulesi, Mostar Köprüsü gibi eserlerin maketle-

rini metrelerce yükseklikten izleyebilirsiniz. Yerden yüksekliği 35 metreyi bulan teleferik sistemi 1094 metre uzunluğunda bir hatta sahiptir.

Dülük Tabiat Parkı

Şehitkâmil Belediyesi tarafından Dülükbaba Ormanları içerisinde oluşturulan Dülük Tabiat Parkı, bünyesindeki Biyolojik Gölet, kamu ku- ruluşları arasında yaptırılan Türkiye'nin En Bü- yük Biyolojik Göleti olma özelliğini taşımaktadır.

20.000 m

2

alanda kurulan Biyolojik Gölet 5.200 m

2

büyüklüğe sahip ve etrafında 16 adet loca ve bu localarda toplam 32 adet oturma birimine sahip- tir. Beş kattan oluşan göletin ahşap seyir terasının altından bir de şelale gölete dökülmektedir. Gölet üzerinde ziyaretçilerin yürümeleri için bir ahşap köprü yer almaktadır. Ayrıca gölet etrafında piknik mekanlarının yanı sıra, yürüyüş parkurları, gençler için aktivite alanları (tırmanma duvarı, izci kampı gibi…) ve seyir terasları da bulunmaktadır. Gölet içerisinde 32 farklı tür ağaç, 44 farklı tür çalı ve 179 farklı tür perennial bitkiler olmak üzere toplam 255 farklı türde 11.335 adet bitki türünü barındırıyor.

Dülük Tabiat Parkı

(31)

Gaziantep Hayvanat Bahçesi

1998 yılında yapımına başlanıp, 2002 yılında tamamlanan Hayvanat Bahçesi, Türkiye'nin en büyük doğal hayatı koruma alanıdır. Doğal hayatı koruma alanı içerisinde idari bina, kafeterya, may- mun evi, 21 bölümlü akvaryum, deve-lama evi, at evi, kanguru evi, deve kuşu evi, kanatlılar için kuş kafesi inşaa edilmiştir. Ayrıca, aslan, kaplan vb. yır- tıcı hayvanlar için büyük kafesler, yaban keçileri, yaban koyunları, geyikler, ceylanlar, kışlık barınak- lar ve safaripark yapılmıştır.

İçinde yüzlerce kuş türünün bulunduğu kuş ka- fesi 400 m

2

alana sahip olup, 30 m yüksekliğinde, hayvanların her mevsim içerisinde rahatlıkla uçabi- lecekleri şekilde dizayn edilmiştir. Tropik ortamda yaşayan kuşlar için kışın ısıtılan kapalı bölümlerin bulunduğu kuş kafesinde 90 cins ve 929 adet hay- van bulunmaktadır.

Deniz ve tatlı su canlılarının bulunduğu akvar- yum bölümü 1200 m

2

'lik alanda, 450 ton su ka- pasitelidir. Akvaryumda 74 tür ve 2700 adet balık

bulunmaktadır. Sürüngen evinde bulunan yılanlar ve timsahlar kışın alttan ısıtmalı bölümlerde muha- faza edilmektedir.

Gaziantep Hayvanat Bahçesi içerisinde düzen-

lenen tren ve nostaljik fayton turları ile ziyaretçiler

Hayvanat Bahçesinin tamamını kolaylıkla gezme

fırsatı bulmaktadırlar. Hayvanat Bahçesi toplam

250 tür ve 4000 canlıyla sadece Gaziantep'e değil

tüm bölgeye hizmet vermektedir.

(32)
(33)

YEŞİL ALTIN ANTEPFISTIĞI

Antepfıstığı, ticari alanda önemli değere sahip- tir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye Antepfıs- tığı üretiminin % 94.2'sini (32.986 ton) karşılar.

Bölgemizin Antepfıstığının gen merkezi içinde bu- lunuşu, yabani ağaç miktarı yönünden zengin bir potansiyele sahip oluşu, iklim ve toprak istekleri bakımından diğer meyve türlerine nazaran fazla se- çici olmayışı bu ürünün yetiştirilmesini mümkün kılmaktadır.

Antepfıstığı ilk olarak Hititler zamanında Ana- dolu'da kültüre alınmıştır. Pistacia türleri dünyada kuzey ve güney yarım kürelerinin 30-45° paralel- lerinin uygun mikro iklimlerde yetişebilmektedir.

Antepfıstığının iki gen merkezi bulunmaktadır.

İlki Orta Asya gen merkezi (Hindistan'ın kuzeyi, Afganistan, Tacikistan), diğeri ise Yakın Doğu Gen Merkezi (Anadolu, Kafkasya, İran ve Türkmenis- tan)'dır. Pistacia vera L.'nın yabani çeşidi doğal olarak, Doğu Akdeniz'de Türkiye'den Filistin ve Suriye'ye kadar olan bölge ve Orta Asya (Türkme- nistan, Özbekistan, Afganistan, Tacikistan ve Kırgı- zistan)'nın doğusunda yayılış göstermektedir.

Pistacia vera L. (Antepfıstığı) Pistacia L. cin- sinde bulunan diğer türlerle kıyaslandığında eko- nomik olarak en önemli türdür. Günümüzde bir yılda yaklaşık olarak 2 milyar dolarlık ürün hasat edilmekte ve bu nedenle Antepfıstığının değeri gi- derek artmaktadır. Antepfıstığı yenebilir tohumlara sahip olduğu için oldukça büyük bir ticari öneme sahiptir. Antepfıstığı çoğunlukla kabuklu bir şekil- de taze olarak tüketilirken şekerleme, fırınlanmış yiyecekler ve dondurma yapımında ise işlenmiş

olarak kullanılmaktadır. Dünya antepfıstığı üreti- minin % 90'nından fazlasını İran, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ve Suriye gerçekleştirmektedir.

Pistacia vera L. Anacardiaceae familyasının bir cinsidir, 9 tür ve 5 alt türe sahiptir. Bütün Pista- cia türlerinden damla sakızı ya da neftyağı elde edilebilir. 1-5 m uzunluğunda olabilen çalı ya da ağaçlardır, yeni çıkan genç dallar çok az bir şekilde tüylüdür. Kışın yaprak döken ağaçlardır.

Sert çekirdekli meyveler kırmızımtıraktan açık yeşile doğru, 18 mm ye kadar uzun 10 mm ye ka- dar geniş olabilir. Antepfıstığı ağacı dioiktir. Erkek ve dişi çiçekler farklı ağaçlarda bulunur. Bol ve ka- liteli bir ürün almak için hem erkek hem de dişi ağaçların bahçede bulunması gerekir. Dişi çiçekle- rin taç yaprakları yoktur ve nektar içermez.

Antepfıstığı ağaçlarının gençlik kısırlığı süresi diğer meyve türlerine göre oldukça uzundur. Genel olarak 5-6. yıldan itibaren çok az miktarda ürün verir. Maksimum verim miktarına 10-12. yılda ulaşılır. Bu süre, bahçelere yapılan bakıma ve sula- ma koşullarına göre daha da azalabilir. Antepfıstığı dünyada çok az sayıda ülkede ekonomik anlamda yetiştirilmekte ve pazarlanmaktadır.

Antepfıstığı Besin değeri (100 g)

Kalori (kcal) 562

Toplam yağ 45 g

Kolesterol 0 mg

Sodyum 1 mg

Potasyum 1.025 mg

Magnezyum 121 mg

Karbonhidrat 28 g

Diyet lifi 10 g

Şeker 8 g

Protein 20 g

A vitamini 415 IU

C vitamini 5,6 mg

Demir 3,9 mg

Piridoksin 1,7 mg

D vitamini 0 IU

B12 vitamini 0 µg

Kalsiyum 105 mg

(34)
(35)

TATLILARININ PADİŞAHI BAKLAVA

"Antep Baklavası" geleneksel Türk mutfağına ait bir tatlıdır. Gaziantep'te babadan oğula, ustadan çırağa öğretilerek, üretim şekli ve lezzeti ile ev ya- pımı baklavalardan farklılaşmıştır. Antep Baklavası çok ince hamur katmanları arasına fıstık ve kaymak konularak pişirilip, üzerine şerbet ilave edilmek su- retiyle elde edilen bir tatlıdır.

Antep Baklavası yaş ve kuru olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Üretim şekli aynı olmakla birlikte kuru ile yaş arasındaki tek fark, raf ömrünü uzat- mak için, kuru baklavanın, kaymak kullanılmadan sadece hamur katmanları arasında fıstık kullanıla- rak üretilmesidir.

Antep Baklavasını diğer baklavalardan ayıran özellikleri ise, kullanılan antepfıstığı, sade yağ, kaymak, un ve pişirme yöntemidir. Antep Bakla- vasında kullanılan antepfıstığı, Ağustos ayının ilk haftasında daha yeni yeni olgunlaşan ve halk ara- sında "firik veya boz-iç" diye tabir edilen, 1 kilo- sunda 110-170 gr fıstık içi veren, koyu yeşil renkli, aroması yoğun Antep fıstığıdır. Antep baklavasında kullanılan Antep fıstığı Gaziantep yöresine özel bir üründür. Sade yağ; keçi ve koyun sütünden elde edilmiş, tuz ve diğer içeriğinden arınarak %99.9 yağ barındıracak şekilde hazırlanmış tereyağı'dır.

Kaymak; keçi, koyun veya inek sütünün 105-108 C°ye kaynatılıp, içine yine bölgeden elde edilen ir- mik katılarak elde edilir. Antep Baklavasında sert buğdaydan elde edilmiş un kullanılmaktadır. Antep Baklavasını farklı kılan en önemli hususlardan biri de pişirme yöntemidir. 30-45 dakika sürekli çevri-

lerek, 200-300 C° de, tercihen meşe ağacı odunu ateşinde, taş (zeminli) fırınlarda pişirilir.

Baklava Osmanlı mutfağında mükemmelleş- miştir. Baklavanın, günümüzdeki gösterişli ve in- celikli şeklini ise Osmanlı döneminde aldığı kabul edilmektedir. Baklavanın serüveni Osmanlı'nın Halep vilayetinde ortaya çıkmış, o zamanlar bu vi- layetin bir kasabası olan Antep ise baklavanın en iyisininin yapıldığı yer olarak ünlenmiştir.

Baklavanın yufkalarının ince açılmış olması, fıstığının bol olması ve şerbetinin tam kıvamında olması o baklavanın kaliteli olduğunu gösterir.

Her aşaması emek, hüner ve tecrübe isteyen Antep Baklavası'nı yapanlar ne kadar sanatçıysa, yiyenlerde o kadar sanatsever kabul edilir.

Baklavanın Tarihçesi

Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Kaf- kasya'nın hemen hemen bütün kavimleri (Türkler, Araplar, Museviler, Yunanlılar, Bulgarlar, Ermeni- ler), baklavayı kendi geleneksel tatlıları olarak tak- dim ederler. Bu bölgelerin bir zamanlar Osmanlı coğrafyasını teşkil ettiği düşünülecek olursa, bak- lavanın bir Osmanlı tatlısı olarak nitelenmesi de doğru bir yaklaşımdır.

Charles Perry, Azerbaycan'da "Bakı pahlavası"

diye bilinen geleneksel tatlıyı, Orta Asya bozkırla- rında çalı çırpı ateşi üzerine oturtulmuş sacda pişen yufka ekmekten klasik baklavaya varışı sağlayan ge- çişin bir işareti olduğunu söylemektedir.

Baklavanın kökeni ister antik Yunan'da, ister Bizans'ta, ister Türkler veya Araplar'ın göçebelik dönemi geleneklerinde olsun, günümüzdeki klasik baklava diye tanımlanabilecek gösterişli ve incelikli şeklini Osmanlı döneminde almıştır.

Baklava ile ilgili en eski Osmanlı kaydı, Fatih

dönemine ait Topkapı Sarayı mutfak defterlerin-

de bulunmaktadır. Bu kayda göre, hicri 878 yılı

(1473) şaban ayında Saray'da baklava pişirildiği bi-

linmektedir. 17. yüzyılın ortalarında, İstanbul'dan

çok uzakta, Bitlis Beyi'nin konağına konuk olan

Evliya Çelebi, baklava yediğini belirtmektedir. Sul-

tan 3. Ahmed'in dört oğluna 1720 yılında yapılan

görkemli sünnet düğününde konuklara baklava ik-

ram edildiği kaydedilmektedir.

(36)
(37)
(38)

Bu gibi kayıtlardan, Osmanlı İmparatorlu- ğu'nun hemen her yöresinde bilinen baklavanın, daha çok Saray'da, konaklarda, ziyafetlerde, şenlik- lerde tüketildiği anlaşılıyor.

Baklavacılığın, aşçılıktan ayrı bir zanaat olarak gelişmesi de, baklavanın zengin mutfaklarındaki öneminden kaynaklanmaktadır. Tatlıların padişahı baklava, aynı zamanda padişahların tatlısıdır. 17.

yüzyılın sonlarında veya 18. yüzyılın başlarında or- taya çıkmış olan baklava alayı geleneği de vardır.

Antep Baklavası, AB Komisyonu tarafından 8 Ağustos 2013 tarihinde tescillenmiştir. Antep Bak- lavası, AB tarafından Türkiye'den tescil edilen ilk ürün olma özelliği de taşımaktadır.

Antep Baklavası'nın yapılışı

Hamur, eni 60 cm boyu 120-140 cm kadar açı- lır. Açılan hamur baklava yapılacak tepsinin büyük- lüğünde kesilir. Bunlar küçük oklavaya sarılır. İçin- den en ince ve en pürüzsüz olanı yüzlük ve yüzlük altı olarak seçilir.

Baklava yapılacak tepsiye ince bir kat yağ sürü- lür. Tepsi büyüklüğünde kesilen yufkadan oklavayla iki kat serilir. Bu işlem 12 veya 14 kat yufka serilene kadar devam eder. Daha önceden hazırlanmış kre- ma halindeki kaymak, tepsinin ortasına dökülüp bıçak yardımı ile her tarafına yayılır (her tarafın eşit olması çok önemlidir).

12 veya 14 kat yufka serildikden sonra üzerine çekilmiş fıstık serpilir ve üstü açılan yufka ile dö- şenir. Üstüne yüzlük diye ayrılan hamurdan 10-12 kat serilir ve aralarına yağ atılır. Kenarları düzeltilir.

Antep baklavasında kullanılan Antepfıstığı Ağustos ayının ilk haftasında daha yeni yeni olgun- laşan ve halk arasında "firik veya boz-iç" diye tabir edilen, 1 kilosunda 110-170 gr fıstık içi veren, koyu yeşil renkli, aroması yoğun, Antep fıstığı kullanılır.

Baklava hamurunu en iyi erkek ustalar açar.

Çünkü oklavayı kullanırken güç sarf etmek gerekir.

Baklava yapımında usta kadar oklava da önemli bir yer tutar.

Baklava, keskin dilim bıçağı ile mekik, muska ve parmak kare şeklinde kesilir, eritilmiş sıcak yağ üzerine gezdirilir ve fırına verilir. Fırın 230-260 C°

sıcaklıktadır. Fırında tepsiler devamlı yer değiştire- rek çevrilir. Baklava 4-5 dakika sonra hazır olur.

Türk tatlıları arasında baklavanın yeri bir baş- kadır. Görünüşü ile sizi çağırır, bir kez tadınca da ikinci çatalı almanız kaçınılmazdır.

İyi bir baklavacıdan alınmış baklavanın yerini

hiçbir şey tutamaz.

(39)

GAZİANTEP'TE EKONOMİ, SANAYİ VE TİCARET

Gaziantep, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma sürecinde ekonomik ve sosyal gelişme dinamikle- rini içinde barındıran Ortadoğu ve batı arasında ekonomik entegrasyonu sağlayan ve aynı zaman- da kültürel köprü görevi gören önemli bir ildir.

Çin'den başlayıp Avrupa'ya kadar uzanan, tüccar- ların, bilgelerin, fikirlerin, dinlerin ve kültürlerin yolu olan dünyaca ünlü 2000 yıllık İpek Yolu'nun üzerinde kurulmuş ve yükselmiş olması, İpek Yo- lu'nun Anadolu'ya açılan kapısı konumunda olan Gaziantep'in karakteristik özellikleri olan üretken- lik ve ticari kabiliyetin temellerini oluşturmuştur.

Coğrafi yönden GAP'ın giriş kapısı, sanayisi ve ticari hacmi ile GAP'ın merkezi olan Gaziantep, ekonomik yönden çevresindeki birçok ili etkisi altında tutarken son yıllarda turizm alanında da ciddi yatırımlar yapmaktadır. Gerçekleştirdiği üre- tim ve ihracat hacmi ile ülkemiz ekonomisine yön veren illerin başında gelmektedir.

1930'lu yıllarda Gaziantep Sanayisinde en önemli gelişme dokuma alanında olmuştur. Bu yıllar Gaziantep'te yeni dokuma fabrikalarının açıldığı eskilerinin kapasitelerinin arttırıldığı yıl- lardır. Bu yıllarda Gaziantep dokuma sanayi hem sayı hem kalite yönünden gelişmiştir. 1930'da ilde toplam 1200 tezgahta ve 6000 işçiyle 219 ton do- kuma üretilmekteydi. 1925 yılında aşar vergisinin kaldırılmasıyla buğday üretiminin artması sonucu, Cumhuriyet öncesi birkaç un fabrikası bulunan Gaziantep'te yenileri kurulmaya başlamıştır.

İlde özellikle küçük imalat sanayinde gelişme, 1956 yılında Birecik Köprüsünün açılmasından son- ra meydana gelmiştir. (Bu dönemde karayollarının ve tarımın makineleşmesi, el sanatları, modern döküm- cülük gibi üretim dallarına yatkın olan şehir halkını bu alana yöneltmiştir.) 1950'li yılların ikinci yarısın- dan itibaren, tornacılık, oto tamirciliği, karosercilik, boyacılık, elektrikçilik, döşemecilik hızla gelişmiştir.

Gaziantep'te modern anlamda sanayileşmeye geçiş ise ilin 1968 yılında kalkınmada öncelikli il- ler kapsamına alınması ve 1970'de Küçük Sanayi Geliştirme Merkezinin (KÜSGEM) kurulması ile olmuştur. 1971-1979 yılları arasında ilde yapılan sanayi yatırımlarının % 40.3'ü kamu, % 59'u özel sektörce gerçekleştirilmiştir. 1970'li yıllarda faal nü- fusun % 41.1'ni teşkil eden çalışanların hem imalat hem de ticaretle geçimini sağladığı görülmektedir.

Gaziantep, bugün imkanların son derece sınırlı olduğu bir bölgede 43 milyon m

2

'lik 5 Organize Sanayi Bölgesi, Serbest Bölgesi, 5000 sanayi tesisi, 120 bin kişilik istihdam gücü ile dünyanın 134 ül- kesine yıllık 6 milyar dolar ihracat yapan bir şehir konumuna gelmiştir.

Gaziantep;

bugün imkanların

son derece sınırlı

olduğu bir bölgede

43 milyon m

2

'lik 5

Organize Sanayi

Bölgesi, Serbest

Bölgesi, 5000

sanayi tesisi, 120

bin kişilik istihdam

gücü ile dünyanın

134 ülkesine yıllık 6

milyar dolar ihracat

yapan bir şehir

konumuna gelmiştir.

(40)

Organize Sanayi Bölgesi

Gaziantep imalat sanayisi, kapasitesi, istihdam gücü, ihracat potansiyeli, kalifiye eleman yapısı, geçmişten gelen tecrübe birikimi ile bulunduğu bölgenin en dinamik sanayi gücüne sahiptir. Genel yapı olarak , küçük imalathane ve atölyelerin yanı sıra, büyük tesislerin de gerek sayıca gerek kapasi-

te ve istihdam açısından fazla olduğu dikkati çek-

mektedir. İl sanayisi bir çok sektörde Türkiye'de en

önemli üretim merkezi konumundadır. Genellikle

Tekstil hammadde ve yarı mamül üretimi şeklinde

yoğunlaşan yapısı içerisinde, son yirmi yıllık sü-

reçte halı imalatı büyük önem kazanmıştır. Maki-

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayşe Sema Sayar, Başak Nur Gökçam, Birgül Göker Perdisa, Dibanur Küfrevi, Fatih Çiftçi, İsmail Şahin, Kayıhan Güven, Muhammet Hasan Artun, Nesrullah Hasdemir,

2 Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü, Gaziantep.. Amaç: Bu çalışmada, radyoterapi tedavisi alan onkoloji hastalarında

İsa’nın havarilerinden Yohannes’in gelip yerleştiği Rum Kale’yi ve sonrasında Savaşan Köyü’nde Fırat’ın suları altındaki Batık Camii ve minaresini görüp,

Anahtar Sözcükler: Kamu diplomasisi, kültürel diplomasi, arkeoloji, müze, Zeugma ARCHAEOLOGY AS A PUBLIC DIPLOMACY TOOL: ZEUGMA CASE.. Public diplomacy is defined as a

Şırnak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesini ziyaret eden Valimiz Sayın Ali Hamza Pehlivan ile Millî Eğitim Müdürümüz Sayın Ahmet Özdemir kütüphaneler hakkında

Yapılan bu çalışma kapsamında Zahter bitkisinin özütlerinin antimikrobiyal ve DNA koruyucu aktivite potansiyelleri araştırılmış, elde edilen özütlerin, literatür

Ayrıca bu çalışmadan elde edilen veriler doğrultusunda, eğitim düzeyi düşük olan, hipertansiyon ile ilgili eğitim almayan, kan basıncı yüksek olan, diyet

Amaç: Bu araştırma, Mersin Üniversitesinde öğrenim gören öğrencilerin fiziksel aktivite düzeylerini, beslenme alışkanlıklarını ve Akdeniz diyet kalite indeksi