• Sonuç bulunamadı

Gaziantep Florası

Ülkemiz hem coğrafi konumu ve çeşitli top-rak gruplarına sahip olması hem de değişik iklim tiplerinin ve üç farklı fitocoğrafik bölgenin tesiri altında kalması münasebetiyle zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Bu biyolojik zenginliğin bitkiler bakımından bir kıyaslaması yaptığımızda, Avrupa kıtasında yaklaşık 12.000, Kafkasya'da 6000, Bri-tanya adalarında 1800, Irak'ta 2937, İsrail'de 2317, Kıbrıs'ta 2000, civarında bitki türü bulunurken bu sayının ülkemizde yaklaşık 11.000 kadar olması ül-kemiz florasının zenginliğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. (Özuslu, 2003, Özuslu, 2011)

Ülkemiz florası üzerindeki çalışmalar 20. Yüz-yılın ortalarına değin savaşlar ve diğer baskıların yoğun olması, yapılan floristik çalışmaların büyük çoğunluğun yabancı bilim adamları tarafından yü-rütülmesi nedeniyle tam bir incelemeye tabi tutul-mamış, genellikle kısıtlı zamanlarda ve kısıtlı loka-litelerde yapılan araştırmalar ile yetinilmek zorunda kalınmıştır.

Bu çalışmaların başında 18. Yüzyılın ilk yılla-rında kuzey ve kuzeydoğu Anadolu'da yaptığı ça-lışmalar ile Fransız botanikçi seyyah Joseph Pitton Tournefort (1656-1708) gelir, onu diğer yabancı botanikçiler izler. Daha sonraki yıllarda özellikle de 19. Yüzyıl ortalarında bu çalışmaların ilk sonuçla-rını ortaya koyan Balkanlar'dan Hindistana kadar olan alanı inceleyen ve bu inceleme sonuçlarının derleyerek "Flora Orientalis" isimli eseri oluşturan İsviçreli botanikçi Edward Boissier (1867- 1888), olmuştur. Bu eser ülkemiz bitkilerini kapsayan ilk temel kaynak olması nedeniyle önem arz etmek-tedir. Bu eserin ardından 20. Yüzyılda ülkemiz florası başta Alman botanikçi Bornmüller (1936- 1949) olmak üzere, Handel Mazetti (1909), Krau-se (1932), Schwarz (1936), Czeczott (1938), Wal-ter (1962- 1972), Khan (1964), Huber- Morath (1966- 1973, 1974), Davis (1965-1988), ve diğer bir çok botanikçi tarafından incelenmiştir.

Bu çalışmalar içerisinde en önemlisi günümüze en yakın tarihte yapılmış olması, uzun bir zaman süreci içerisinde ve geniş çaplı olması ile P.H. Da-vis önderliğinde yapılan çalışma olmuştur. Nitekim bu çalışmanın sonunda P.H. Davis editörlüğünde yayınlanan 10 ciltlik "Flora of Turkey and Aegean Islands" isimli eser ortaya konulmuştur. Daha son-ra tamamıyle türk botanikçiler tason-rafından Floson-ra of Turkey'e 11. cilt ilave edilmiştir.

Türkiye'nin coğrafik yapısının farklılığı yüksek endemizm ve genetik çeşitliliği sağlamaktadır. Tür-kiye Akdeniz ve Yakın doğu olmak üzere iki önemli gen merkezinin kesiştiği noktada yer almaktadır.

Bu iki bölge tahılların ve bahçe bitkilerinin orta-ya çıkışında çok önemli bir role sahiptir. Bunun yanında Türkiye'de beş ayrı "mikro-gen merkezi"

bulunmaktadır. Son otuz yol içinde yerel ve ithal soyların kullanımıyla geliştirilen ve kaydedilmiş olan tahıl çeşidi 256 olup; bunun 95'i buğday, 91'i mısır, 22'si arpa, 19'u prinç, 16'sı süpürge darısı, 11'i yulaf ve 2'si de çavdar çeşididir.

Türkiye Florası, kültürü yapılmış önemli tarım-sal bitki türlerinin yabani akrabalarını ve bu türler-le ilgili genetik çeşitliliği kapsar (örneğin, buğday, nohut, mercimek, elma, armut, kayısı, kestane ve Antepfıstığı bu türlerdendir.)

Güneydoğu Anadolu Bölgesi bitkilerini araştıran ya-bancı araştırıcıların başlıcaları Aucher- Eloy, K.G.T. Kot-schy, H.C. Haussknecht, E. Boissier, H. Handel Mazetti, F. Nabelek, Luschan, J. Thiebaut, Haradjian, Frodin, A.

Huber- Morath, Rix, Khatchiad'tır (Anonim, 2001).

Şekil 10:

MÖ 8000 yılında Ortadoğu'da bitki örtüsünün genel dağılışı (Aktüre, 2004, s.

63'ten değiştirilerek)

63

Güneydoğu Anadolu Bölgesi, floristik yönden Türkiye'nin kendine özgü bölgelerinden biridir.

Bölge, Zohary'e göre İran – Turan Floristik bölge-sinin Mezopotamya alt bölgesine aittir. Bölgedeki bitki örtüsünün % 36'sını İran-Turan, % 32'sini Akdeniz kökenli bitkiler oluşturmaktadır (Ano-nim, 2001).

Güneydoğu Anadolu Bölgesinin yüz ölçümü 59.576 km2 olup Türkiye'nin en küçük coğrafik bölgesidir. Kuzeyi ve doğusu Toros Dağları'nın gü-neydoğu uzantısıyla çevrili olup, genellikle alçak düzlüklerden oluşur. Bölgenin batısı Fırat nehri ve kollarıyla yarılmış geniş bir plato görünümündedir.

Bölgenin batısında Akdeniz iklimi görülür. Doğuya doğru karasal iklim hakim duruma geçer. (Özhatay ve ark. 2003) Güneydoğu Anadolu Bölgesinin fakir bir bitki örtüsüne sahip olduğu zannedilir. Halbuki bu bölge oldukça zengin bir bitki örtüsüne sahiptir.

Türkiye'de yetişen bitkilerin % 30-35'i bu bölgede yetişmektedir. Türkiyedeki Anthemis türlerinin % 46'sı, Helichrysum'un % 37.5'i, Rosa L. türlerinin

% 56.4'ü, Astragalus L.türlerinin % 38'i Güney-doğu Anadolu Bölgesinde yetişmektedir (Sezik, 1990).

Güneydoğu Anadolu bölgesinde bozuk baltalık meşe ormanları bölgenin orman yapısını oluşturur.

Bu ormanlar Beytüşşebap'tan başlayarak kuzeyin-den Siverek- Kahta-Adıyaman'a kadar uzanır ve sonra güneye doğru sarkarak Fırat dirseğini izleye-rek Nizip' e ve Gaziantep platosunun kuzeyinden Akdeniz kıyılarının birinci basamağına ulaşır. Bu-radan itibaren yer yer maki artıkları, zeytinlikler, antepfıstığı bahçeleri, bağlar, geniş yer tutar. Eski-den maki ile yemyeşil olması gereken Gaziantep'in çevresi şimdi çıplaktır ve kültür arazilerine çevril-miştir. Güneydoğu Anadolu'nun doğu ucundan başlayarak Nizip'e kadar uzayan sınır yalnız meşe ve ardıç ormanlarının güney sınırı değil, aynı za-manda Güney Anadolu bozkırının kuzey sınırıdır.

(Birand, 2001)

Güneydoğu Anadolu bölgesi bitkisel zen-ginlik açısından zannedildiği gibi fakir değildir.

Türkiye'nin floristik açıdan en az araştırılmış böl-gelerinden biridir. Bölge pek çok bitkinin de gen merkezidir. Örneğin, Çift taneli buğday, küçük kızıl buğday, kabak, karpuz, salatalık, fasulye, mer-cimek, bakla, üzüm asması ve yem bitkileri'nin gen merkezi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'dir (Anonim, 2001). Bir bölgenin florası, o bölgenin iklim, top-rak, topografya, yükseklik, jeolojik yapı gibi özel-likleriyle doğrudan ilişkilidir. Gaziantep,

Güneydo-ğu Anadolu Bölgesi ile Akdeniz bölgesini birbirine bağlayan bir konumda olması, il sınırları içerisinde yükseklik farklılıklarının fazla olması sebebiyle çok değişik mikroklima bölgelerine sahiptir. Bu da, böl-genin zengin bir bitki çeşitliliğine sahip olmasını sağlamaktadır.

Gaziantep'te başlıca buğday, arpa, fıstık, zeytin tarımı ve bağcılık yapılmaktadır. Dağlık alanlar ilin batı ve kuzey kesimlerinde yer almaktadır ve bu dağların başlıca yapıları kalkerden ibarettir. İlin en yüksek rakımlı dağları İslahiye ilçesindeki Amanos dağları üzerindeki Hızırlı yaylasında bulunmakta-dır. Şehir merkezine 32 km uzaklıkta bulunan Sof dağları ve çevresi zengin bitki örtüsüne sahip olup, garig formasyonuna sahip bitki örtüsü ile kaplı olup, ilin önemli dağlarındandır. İlin güney kesim-lerinde geniş ve düz ovalar yer alır. Gaziantep ve çevresinin bitkileri alman kökenli asker, hekim olan Leonhard Rauwolf (1535-1596), ve Ecz. H.K. Ha-ussknecht (1838- 1909), tarafından incelenmiştir.

L. Rauwolf güney anadolu'da Şanlıurfa ve Gazian-tep illerini incelemiştir. Gezilerinde topladığı bitki örneklerini Rijks Herbaryumunda (Leiden, Hol-landa) muhafaza edilmektedir. Ayrıca, Gaziantep Merkezi Türkiye Koleji (Central Turkey Colloge of Aintab) tıb bölümü tıbbi bitkiler hocası bayan Fan-ny Andrews Shepard (1856-1920), tarafından da bir kısım bitkiler toplanmış ve bu bitkiler o zaman Beyrut'ta bulunan Dr. George Edward Post (1838-1909) tarafından incelenmiş ve bu bitkilerden yeni tür olanlardan büyük çoğunluğunun epitetine ba-yan Shepard'ın adı (shepardii) verilmiştir.

20. yüzyılın başlarında Gaziantep şehrinin ku-zeyinde yer alan Beylerbeyi, Sam, Sam mezrası, Toktakır gibi yakın köylerin arazisinin ormanlarla kaplı olduğu kaydedilmiş ve bu ormanlar hızla tah-ribe uğradıklarından yok olmuştur. 1919 yılında Gaziantep'i muhasara eden Fransız orduları, bir yandan şehri bombalarken, diğer taraftan da, ne kadar ormanlık alan varsa ateşe vererek Gaziantep çevresini bozkıra çevirdikleri belirtilmektedir.

Gaziantep'te ormana Gaziantep'in batı, kuzey-batı ve kuzeyinde rastlanır. Böylece yörenin kuzey- batı-sındaki ve kuzeybatıbatı-sındaki dağlar ile platonun yüksek kısımları ve kuzeydeki Karadağ ile Yavuzeli ovasının güneyindeki yüksek platolar ormanlarla örtülüdür. Ormanlar bu sahalarda; batıda güney- kuzey ve güneybatı- kuzeydoğu, kuzeyde batı doğu yönünde dağların istikametine uygun olarak şerit halinde uzanırlar. Bu orman kuşağı, dağlık ve yük-sek, yağışın nispeten bol olduğu kısımlarda yer alır.

65

Ayrıca bu alanlar gerek arazi yapısı ve gerekse top-rak bakımından ancak ağaç ve fundalıkların yetişe-bilme sahalarıdır.

Gaziantep'te doğal orman alanları İslahiye il-çesinin kuzeyinde ve Nurdağı ilil-çesinin kuzeyinde-ki Amanos ile Nurdağlarında, ve Gaziantep şehir merkezinin batısındaki Sof dağında bulunmakta-dır. İlin genel orman yapısı olarak dağlık alanla-rında kermes meşesi ile karışık yaprak döken meşe ormanlarıdır. Büyük kısmı garig formasyonuna dönüşmüş olan aşırı tahrip görmüş bozuk baltalık alanlar halindedir.

Meşe ormanları Gaziantep platosunun kuze-yinden Akdenize doğru ilerler. Gaziantep'in etrafı eskiden maki ile yemyeşilken bugün çırılçıplaktır.

Çoğu doğal orman alanı kültür arazisine çevrilmiş-tir. Gaziantep'teki meşe ormanları Güney Anadolu ormanlarının sadece güney sınırı değil, aynı

zaman-da Güney Anadolu bozkırının zaman-da kuzey sınırını oluşturmaktadır. Gaziantep'te değişik vejetasyon tiplerin rastlamak mümkündür. Bunlardan, başlı-caları kapladığı alana göre büyükten küçüğe doğru sıralanacak olursa, Step (bozkır), Garig, Orman ve Maki farmasyonlarıdır.