• Sonuç bulunamadı

K I S A L T M A L A R

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "K I S A L T M A L A R"

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K I S A L T M A L A R

a.g.e. : Adı Geçen Eser a.g.m : Adı Geçen Makaleler

AB : Avrupa Birliği

BK : Borçlar Kanunu

C : Cilt

D : Daire

E : Esas

HD : Hukuk Dairesi

HGK : Hukuk Genel Kurulu

HUMK : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu İş K. : İş Kanunu

K : Karar

KHK : Kanun Hükmünde Kararname

md : Madde

MK : Medeni Kanun

RG : Resmi Gazete

S : Sayı

sh : Sayfa

SSK : Sosyal Sigortalar Kurumu TİS : Toplu İş Sözleşmesi

TTK : Türk Ticaret Kanunu

vd. : Ve Devamı

(2)

G İ R İ Ş

İş hukukunun temel prensipleri beraber değerlendirildiğinde, bu alandaki düzenlemelerin temel amacının, sermayeye sahip olduğu için güçlü olan işveren karşısında, zayıf olan işçinin korunması olduğunu ifade edebiliriz. Süreç içerisinde sosyal devletin de gelişmesi ile, devletler iş hukuku alanına her zaman müdahale etmiş ve işveren ile işçi arasındaki dengeyi sağlamayı amaçlamışlardır. Bu kapsamda işçi–işveren ilişkisi bir iş sözleşmesinin akdedilmesi ile kurulmakta olup, bu iş sözleşmesinin ortadan kaldırılması ile taraflar arasındaki hak ve borçlar tamamen ortadan kalkmaz. Bunun yerine yeni hak ve borçların hukuk zemininde boy gösterdiği bir süreç başlar.

İvazlı sözleşmeler nihayetinde, tarafların birbirleriyle ilgili hak ve borçlarının tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamak ve devamında tarafların alacak veya borçlarını tam olarak ortaya koymak sorumluluk hukuku açısından da oldukça önem arz eden bir konudur. Bu kapsamda iş hukukunda da; iş sözleşmesi sona erdikten sonra tarafların alacak ve borçlarının ortaya konması ve böylelikle taraflar açısından en adaletli ve makul sonucun ortaya çıkması amaçlanmıştır. İş sözleşmesinin zayıf tarafı olan işçinin, iş sözleşmesinden sonra da korunması amacıyla, ibraname müessesesi oluşmuş ve gelişmiştir. İş sözleşmesinin sona ermesi bu anlamıyla işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıkların, anlaşmazlıkların bir anlamda başlangıç noktasını oluşturur. Çünkü sözleşme devam ederken işçiler, genelde işverenlere karşı dava açmaktan kaçınırlar. Buna karşılık sözleşmenin sona ermesi ile birlikte işçiler daha önce elde edemedikleri alacaklarını aramaya başlarlar.

Esasında öncesinde de bu haklarını almak istemekle birlikte güçlü olan işverene karşı işlerini kaybetmek veya halihazır durumlarından daha kötü bir duruma düşmek korkusuyla, bu hakları talep edememektedirler. İşte bu haklar, iş sözleşmesi ortadan kalkınca, zayıf olan işçi, güçlü olan işverenin hakimiyet alanından çıkınca bu hakları arama gayreti içerisine girer. İşverenler de, işçilerin sözleşme sona erdikten sonra bu hak arayış ve dava açma girişimlerinde kendilerini güvenceye almak adına işçilere tüm haklarını aldıklarına dair bir belge imzalatmakta ve hatta dava vb. haklarından feragat ettikleri benzeri ifadeler de bu belgelerde yer alabilmektedir. Bu yönüyle “İbraname” adıyla nitelenen bu belge taraflar açısından oldukça önem arz etmektedir.

İş hukukundaki ibraname müessesesini inceleyeceğimiz bu çalışmamızın birinci bölümünde;

öncelikle kavramsal açıdan ibranameyi ele alarak, iş hukuku dışındaki ibra müesseselerine kısaca değineceğiz. Ayrıca bu bölümde, ibranamenin benzer kurumlar ile incelenmesine müteakip bu karşılaştırmalar neticesinde ibranamenin hukuki niteliğini ortaya koymaya çalışacağız. İkinci bölümde ise; ibranamenin konusu ve muhteviyatı ile şekli şartlarını inceleyerek geçerlilik şartlarını yargı kararları ve doktrindeki yaklaşımlar ışığında değerlendirmeye çalışacağız.

(3)

BİRİNCİ BÖLÜM

İBRA KAVRAMI VE NİTELİĞİ

I) KAVRAM

İbraname İsviçre Borçlar Kanunu’nun 115. maddesinde düzenlendiği halde Türk Borçlar Kanunu’na bu madde alınmamıştır. Bir kanunun ana kuralları ve kurumları oluşturulurken ibra gibi önemli kuruma yer verilmeyişinin ancak hata sonucu olabileceği ileri sürülmüştür1. Ancak kanunda bu müesseseye yer verilmese de uygulamada ibraname yoğun olarak kullanılmakta ve yargı kararlarında geniş yer tutmaktadır.

Cumhuriyetten önceki dönem kanunlarımızdan Mecelle’nin 1536. ve 1564. maddeleri arasında ibra düzenlenmiştir. Mecelle, ibrayı, ibra-i iskat ile ibra-i istiyfa olmak üzere iki türe ayırarak incelemiştir. İbra-i iskat; bir kimsenin diğer kimsede olan hakkının tamamından veya bir kısmından vazgeçmesidir. Yani borçluyu borcundan kurtarmasıdır, kısaca bunun düşmesidir. İbra-i istiyfa ise, alacaklının alacağından tek yanlı kayıtsız şartsız vazgeçmesidir2.

İbra, Arapça kökenli bir kelime olup “hastayı iyi etme”, “aklama, temize çıkarma” anlamına gelir3. Uygulama çok kullanılmakla beraber, ibra Borçlar Kanunu’nda düzenlenmediği için yasal bir tanıma sahip değildir. Öğretide de ibra; “tarafların aralarında yaptıkları bir sözleşmeyle alacaklının alacak hakkından vazgeçmesi ve bu şekilde borçlunun borcundan kurtulmasıdır” şeklinde tanımlanmıştır4. Yargıtayca da ibranın tam bir tanımı yapılmaksızın daha çok “hakkı ortadan kaldıran bir belge” olduğu üzerinde durulmuştur5.

1 ÇİL, Ş: İş Hukukunda İbra Sözleşmesi (İbraname), 2.Baskı, İstanbul–2007, sh:1; İsviçre Medeni Kanununun 115’inci maddesi şu şekildedir. “Anlaşma yoluyla kalkma: Mükellefiyetin doğması bir şekle bağlı veya taraflarca bir şekil şartı kabul edilmesi halinde dahi, alacak tamamen veya kısmen tarafların anlaşması ile hiçbir şekle tabi olmaksızın ortadan kaldırılabilir.” İsviçre Borçlar Kanunu Şerhi, Dr. H. Becker; Çeviren: Dr.

Saim, ÖZKÖK; Ankara 1972, sh: 72,

2 ÇENBERCİ, M: İş Kanunu Şerhi, Ankara-1978, sh: 522,

3 Türk Dil Kurumu Sözlüğü ve Türk Hukuk Lügati (THK yayını), sh.357,

4 MOLLAMAHMUTOĞLU, H: İş Hukuku, 3. Baskı, Ankara-2008, sh: 845; Ayrıca ibra benzer şekilde

“alacaklının ivazlı veya ivazsız olarak alacağının tamamından veya bir kısmından borçlu lehine feragat etmesi, daha doğrusu itfa edilmiş gibi kabul eylemesidir” olarak da tanımlanmıştır. Bkz; ÖZDEMİR, E: Yargıtay Kararları Işığında İş Hukukunda İbraname Uygulamaları, İstanbul Barosu Çalışma Hukuku Komisyonu 23 Aralık 2005 Seminer Notları, İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul–2006, sh: 9; TURANBOY, K.N: İbra Sözleşmesi, Ankara-1998, sh: 55,

5 Yargıtay HGK’nun 09.06.2004 tarihli ve E: 2004/21-326, K: 2004/356 sayılı kararı ve yine HGK. 17.12.2003 tarihli ve E: 2003/9-778, K: 2003/796 sayılı kararları. Ayrıca Yargıtay HGK. 17.12.2003 tarihli ve E: 2003/9- 778, K: 2003/796 sayılı kararında açıkça ibranın tanımını yaparak “Alacaklının alacağından vazgeçmesi ve borçlunun borçtan kurtarılmasına ilişkin akde ibra denir” ifadesine kararında yer vermiştir. (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 11.03.2009)

(4)

A) Borçlar Hukukunda İbra

Bir alacak-borç ilişkisi sona erdiğinde o güne kadar bu ilişkiden kaynaklanan karşılıklı hak ve borçların da kesin bir şekilde ortadan kaldırılması çoğunlukla taraflar açısından büyük önem taşımaktadır. Bu sebeple taraflar, birbirlerinden hak ve alacakları kalmadığını belgeleme yoluna gitmektedirler. Tarafların karşılıklı taleplerinin sona erdiğini belgelemelerinin nedeni, ileride aleyhlerine dava açılmasını önlemek ya da dava açılsa bile kısa sürede bu belge ile lehlerine sonuçlanmasını sağlamaktır6. Taraflar arasında var olan hukuki ilişki ortadan kalktıktan sonra, karşılıklı olarak birbirlerinin borçlarının olmadıklarını onaylamak veya ifade etmek adına yaptıkları eylem uygulamada ibra etmek olarak ifade edilmektedir7.

İbra müessesesi, ilk başta bir sözleşme olması nedeniyle, BK’nun sözleşmeleri düzenleyen genel hükümlerine tabidir. Bu kapsamda borcu sona erdiren ve ortadan kaldıran ibra, bir borçlar hukuku müessesesidir8. İbranın bir iş hukuku müessessi olduğunu savunan yazarlarımız olmakla beraber9, bizim de katıldığımız görüşe göre; ibranın yoğunlukla iş hukuku kapsamında kullanıyor olması, bu müessesenin bir iş hukuku müessesesi olduğu sonucunu doğurmaz. Çünkü, ibra borcu ortadan kaldıran bir müessese olması nedeniyle ve bir sözleşme olduğu için, iş hukukunda kullanılsa da, hüküm bulunmayan hallerde nihaiyi olarak Borçlar Kanunu’na müracaat edilmektedir. Dolayısıyla genel yaklaşımın ifade ettiği gibi, ibra bir borçlar hukuku müessesesi olarak kabul edilebilir10.

Borçlar hukukunda ibra, borcu sona erdiren sebeplerden biridir. Borcun sona ermesi kavramı, bir edimi yerine getirme mükellefiyetinin hukuken ortadan kalkmasını ifade eder. Böylece borçlu borçtan kurtulur, alacaklının alacak hakkı kalmaz11. Borcun sona ermesi, hüküm ve sonuçlarını geleceğe etkili olarak meydana getirir12. Borçlunun edimini ifa etmesiyle, borç ilişkisinin içerdiği asli borcun yanı sıra yan borçlar ve diğer yükümlülükler de ilke olarak sona erer (BK. m.113). Borcu sona erdiren asli sebep, edimin tam ve usulüne uygun olarak ve bu amaçla ifasıdır. Bunun dışında kalan sona erme sebepleri genel bir deyimle “ifa olmaksızın sona erme” kavramı altında toplanmakla beraber13, ifa olmaksızın borcun sona ermesi içerisinde, tarafların anlaşmalarını ayrı bir kategori kabul edersek ibra bu kategori içerisine girmektedir14.

6 AYDOĞDU, M: “Hizmet Akdinin Sona Ermesine İlişkin İbraname”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Kemal Oğuzman'a Armağan, S.1, İstanbul–2002, sh: 711,

7 Yargıtay 9. HD. 04.07.2006 tarih ve E: 2006/11619, K: 2006/19670 sayılı kararı, aynı Dairenin 28.09.2006 tarihli ve E: 2006/3749, K: 2006/25280 sayılı kararı vb. birçok kararında Yargıtay “ibra etmek” deyimini kullanmıştır (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi;

17.03.2009).

8 ERMAN, Ç: Yargıtay Kararları Işığında Türk İş Hukukunda İbra Sözleşmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara–2002, sh: 14,

9 DOĞAN, M: “Türk İş Hukukunda İbra Sözleşmesi” Yargıtay Dergisi, S:5, Ocak–1979, sh: 167,

10 ERMAN, Ç: a.g.e, sh: 14,

11 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul-2005, sh: 427,

12 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 428, TURANBOY, K.N: a.g.e, sh: 24,

13 TURANBOY, K.N: a.g.e, sh: 54,

14 ÖZ, T: Türk İş Hukukunda İbraname Uygulamaları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans tezi, İstanbul–2006, sh:

5; ayrıca bkz; sh: 6,

(5)

Türk borçlar hukuku alanında, doktrinde veya yargı kararlarında ibra müessesesi, borcu sona erdiren bir hukuki işlem olarak kabul edilmekle birlikte15 BK’nda düzenlenmemesine rağmen; isabetli olarak Yeni Borçlar Kanun Tasarısı’nda ibra müessesesi 131. maddede iki taraflı bir hukuki işlem olarak düzenlenmiştir16. Tasarının 131. maddesindeki; “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belirli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra anlaşması ile tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.” tanımdan ibra sözleşmesinin iki taraflı bir hukuki işlem olduğunu, şekle bağlı olmadığını, bir tasarruf işlemi olduğunu ve kısmi olarak da yapılabileceğini anlayabiliyoruz.

İbraname yukarıda ifade edildiği gibi, bir borçlar hukuku müessesesi olmakla beraber, iş hukukundaki ibra sözleşmesi, genel çerçeve olarak iş hukukunun temel prensipleri olan, “işçinin korunması” veya “işçinin yararına yorum yapma” ilkeleri ile desteklenerek; adalet ve hakkaniyet çerçevesinde zayıfın korunması gereğine hizmet etmektedir. Dolayısıyla iş hukukunda ibra sözleşmesi ele alınırken, salt borçlar hukuku ilkeleri ışığında değerlendirilmesi iş hukuku ilkelerini daraltacak veya çok fazla genişletecek sonuçlar meydana getirebilir17. Bu nedenle uygulamada daha çok ibra, bir sözleşme olarak BK kapsamında ele alınmakla beraber, iş hukuku ilkeleri de öncelikle değerlendirilmektedir18.

B) TTK’na Göre İbra

TTK’nda da ibra müessesesi düzenlenmiş olup, burada daha çok “borçtan kurtarma”, “borcu olamadığını onaylama” anlamında kullanılmıştır. İbra TTK doğrudan, iki maddede yer almıştır. İbra başlığını taşıyan TTK 310. maddede, anonim şirketlerde kurucuların ve idare meclis üyeleri ile denetçilerin, kuruluştan itibaren dört (4) yıl geçmedikçe ibra edilemeyeceği hüküm altına alınarak bu maddede ibra “borçtan kurtarma” anlamında kullanılmıştır. Ayrıca TTK. 380. maddede de;

bilançonun onaylandığı genel kurul kararının, ilgili yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin ibrasını da kapsadığı hüküm yer almıştır. Bu maddede de ibra “borcu olmadığını onaylama” anlamında kullanılmıştır. Doktrinde de, ticaret hukuku açısından ibranın; genel kurulun, tek taraflı, kabulü gerekmeyen, menfi borç ikrarı niteliğinde bir irade beyanı olduğu ifade edilmektedir19. Dolayısıyla TTK’nda ibra, borçlar hukuku uygulamalarına paralel bir anlam yüklenmiş olup daha çok şirketler hukuku alanında uygulaması görülmektedir.

15 TURANBOY, K.N: a.g.e, sh: 55,

16 Türk Borçlar Kanunu Tasarısı için bkz; www.adalet.gov.tr. (son yararlanma tarihi; 16.03.2009), ibraname, Tasarının ilk metninde 137. maddede düzenlenmişti. Ancak son metinde bu düzenleme 131. maddeye alınmıştır.

17 DOĞAN, M: a.g.e, sh:168,

18 Yargıtay 19. HD. 29.05.1996 tarih ve E: 1996/2919, K: 1997/5376 sayılı kararı, (Kararın tam metni için bkz;

Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 12.03.2009)

19 MOROĞLU, E: Türk Ticaret Kanunu, İstanbul–1980, sh:204, Yargıtay bir kararında da genel kurulca verilen bir ibra kararının menfi borç ikrarı olduğuna hükmetmiştir. Bkz; Yargıtay 11. HD. 24.06.1976 tarihli ve E:1976/2890, K: 1977/3333 sayılı kararı, (Kararın tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 12.03.2009)

(6)

C) İş Hukukunda İbra

İbra müessesesi hukuk uygulamasında çoğunlukla uzun süreli devam eden ilişkilerin bitimi nihayetinde gündeme gelmektedir. Çünkü bu tür uzun süreli veya en azından belli bir süre devam eden ilişkiler süresince, edim yükümlülükleri de devam eder ve bu tür hukuki ilişkilerin bitimi taraflara farklı yükümlülükler doğurabilir. Bu nedenle de taraflar, bu ilişkinin bitiminde ortaya çıkan veya geçmişten gelen yükümlülüklerin ortadan kalktığını ifade etmek, birbirlerini ibra etmek20 adına ibraname düzenlerler. Taraflar arasındaki ilişki sona erdiğinde böyle bir belge düzenleme gereksinimi, karşılıklı taleplerin çok olduğu ve nispeten uzunca bir zamana yayılmış bulunan sürekli borç ilişkilerinde daha fazla ortaya çıkar. Çünkü bu gibi hukuki ilişkilerde zamana yayılmış karşılıklı pek çok edim söz konusu olduğundan bu edimlerin gereğince yerine getirilip getirilmediğinin saptanması diğer borç ilişkilerine oranla daha güçlük gösterir21.

İş hukukunda, iş ilişkisi sürekli bir borç ilişkisi olduğundan, sona ermesi ile birlikte bu ilişki nedeniyle doğmuş ve doğabilecek çeşitli alacaklar söz konusu olabilmektedir. İş sözleşmesinin feshinden sonra işçinin talep edebileceği çeşitli tazminatlar, ücret ve prim alacakları bulunduğu gibi işverenin de işçiye karşı avans, işçinin meydana getirdiği zararlardan doğan tazminat ve sair alacakları doğabilmektedir22. İşte bu alacaklara ilişkin taleplerin engellenmesi ve alacağın ortadan kaldırılması amacıyla işveren tarafından işçilere, ibra belgesi, ibra senedi, feragatname, ibraname adı altında

“işçinin işverenden tüm alacaklarını aldığı, başkaca alacağı bulunmadığı, başka alacağı varsa bundan feragat ettiğine ilişkin” ibareleri içeren bir takım belgeler imzalatılmaktadır23. Çalışmamızda biz de genel tehhammüllere uygun olarak ibraname ifadesini kullanacağız.

İş ilişkisi sona erdiğinde, bu ilişkiden doğmuş bulunan bütün borçların ortadan kaldırılması, hukuki belirsizliğin ve ileride meydana gelebilecek uyuşmazlıkların giderilmesi bakımından öncelikle işverenin yararınadır. Çünkü iş ilişkisinden doğan yükümlülükler, bu ilişkinin tarafları bakımından incelendiğinde bunların çoğunluğunun işverenin yükümlülükleri olduğu görülür. Nitekim bu tür belgeler genellikle işverenin işçiden başka alacağı kalmadığı şeklinde değil, işçinin işverenden başka alacağı kalmadığı yolunda ifadeler içermektedir24. İşçinin işverenden alacağı kalmadığına ilişkin ibra ile bir borcun yerine getirilmeden sona erdirilmesi söz konusu olduğundan ibra hükmündeki belgeler, işçilerin aleyhine etkileri olabilen hukuki araç niteliğine bürünebilmektedirler25. İşçinin işveren karşısındaki konumu da dikkate alındığında kötüye kullanımlara çok müsait bir kurum olan ibraya iş hukukunda çok dikkatli yaklaşılması gerekmektedir26. Bu nedenle de uygulamada, zayıf tarafın

20 Bkz: sh: 4,

21 EKMEKCİ, Ö: “İş Hukukunda İşçinin İşverenden Olan Alacağından Vazgeçmesi Sonucunu Doğuran Hukuki İşlemler”, İBD Çalışma Hukuku Komisyonu Bülteni, C.1, S.1, Ankara–1996, sh:4.

22 ÖZ, T: a.g.e, sh:1,

23 ÖZ, T: a.g.e, sh:5,

24 EKMEKCİ, Ö: a.g.e, sh:4,

25 DOĞAN, M: a.g.e, sh: 169,

26 MOLLAMAHMUTOĞLU, H: a.g.e, sh: 846,

(7)

korunması yaklaşımıyla ibraname müessesesi, işçi aleyhine sonuç yaratacak hallerde dar yorumlanmaktadır27.

Borçlar hukukunda bir çok tanımı yapılan ibra, yukarıda; “alacaklının ivazlı veya ivazsız olarak alacağının tamamından veya bir kısmından borçlu lehine feragat etmesi, daha doğrusu itfa edilmiş gibi kabul eylemesidir” şeklinde tanımlanmıştır28. İş hukukundaki uygulaması ile bu tanım kabul edildiğinde, uygulamayla ve tarafların özellikle işçinin ihtiyaçlarıyla bağdaşmayan bir durum söz konusu olabilir. Şöyle ki; örneğin BK’na göre yapılan bir bağış da bu kapsamda ibra müessesesi içerisinde değerlendirilebilir. Ancak iş hukukunda bu şekilde bağışlama amacıyla yapılacak bir işlemin, her hak için ibraname konusunu oluşturması düşünülemez. Çünkü böyle düşünülürse işçinin emeğini bağışlayacağı ve ücret hakkından vazgeçeceği kabul edilmiş olur ki, böyle bir kabul, işçinin korunması ilkesiyle bağdaşmayacağı gibi uygulamada da çözümü mümkün olmayan karışıklıklara yol açar. Bu nedenle borçlar hukukundaki ibra tanımındaki “vazgeçme” anlamının iş hukukunda kullanılmasına çok dikkatli yaklaşmak gerekir29. Bunun yerine daha çok aşağıda ayrıntısını açıkladığımızda tanımını daha net ortaya koyacağımız ibra; iş ilişkisi sona erdiğinde, işçinin tüm haklarını almasını sağlamak ve işveren açısından da, işçinin tüm alacaklarının verildiğini ve başkaca işçinin bir alacağının kalmadığı belgelemek amacıyla karşılıklı uygun irade beyanlarıyla, iş ilişkisi sona erdiğinde yazılı olarak hazırlanan ve özellikle işçinin iradesinin fesada uğramasını engelleyecek şekilde, imza altına alınan bir belge olarak nitelendirilebilir30.

II) İBRA BENZERİ MÜESSESELER

Uygulamada, yukarıda değinildiği gibi, hem borçlar hukuku, TTK ve iş hukukunda hem de;

yüksek mahkeme kararlarında birbirinden çok farklı hukuki nitelik taşıyan belgeler ibra müessesesi adı altında toplanmışlardır. Gerçekte işveren tarafından işçiye iş ilişkisinin sona erdirildiği anda imza ettirilen bu belgeler bazen ibra sözleşmesi, bazen olumsuz borç ikrarı, bazen sulh sözleşmesi veya makbuz niteliğini taşır31. Örneğin; işçinin işverenden alacağı bulunmadığını beyan etmesi bir olumsuz borç ikrarı olmakla beraber ibra kavramı içerisinde değerlendirilmiştir. Mollamahmutoğlu “bir belgenin, ibra belgesi olarak kabulü için taraflarca bu şekilde nitelenmiş olması yeterli değildir;

“ibraname” ismi altında işçi tarafından imzalanmış bir makbuz, bir feragatname veya bir menfi borç

27 Yargıtay, yerleşik kararlarında açıkça, işçi lehine yorum yapma ve aleyhte sonuç yaratacak durumlarda dar yorumlama ifadelerini kullanmıştır. Yargıtay, 9. HD. 26.05.2004 tarihli ve E: 2004/001424, K: 2004/012595 sayılı kararı, 9. HD. 04.07.2006 tarihli ve E: 2006/11619, K: 2006/19670 sayılı kararı (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 12.03.2009); ÖZDEMİR, E: a.g.e, sh: 10,

28 Bkz; dipnot; 4,

29 T.C Anayasası’nın 55. maddesi ile İş Kanunu’nun 26. maddesi beraber değerlendirildiğince, işçinin ücret hakkından vazgeçmesin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılır. Bkz: ERMAN, Ç: a.g.e, sh: 23; Konuyla ilgili Yargıtay HGK. eski bir kararında da, “işçinin ücret hakkından vazgeçmesi fiiliyatta ihtimal dahilinde değildir.”

Diyerek buna da işaret etmiştir. Yargıtay HGK. 27.04.1983 tarihli ve E: 1980/93055, K: 1983/427 sayılı kararı(Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 12.03.2009),

30 EKMEKCİ, Ö: a.g.e, sh: 5,

31 ÖZ, T: a.g.e, sh: 18,

(8)

ikrarı söze konu olabilir” ifadesiyle esasında ibraname benzeri müesseseleri özetlemiştir32. Bizim çalışmamızın konusu olan ibraname açısından önemli olan, ilişkin oldukları konuyla sınırlı olmak üzere işçilik haklarının işverende kalmadığı, elde edildiği hususunun işçi tarafından kabul edilmesidir33. Çalışmamızda konunun tam olarak ortaya konabilmesi için ibraname benzeri müesseselere de kısaca değinmeyi uygun bulduk.

A) İkale Sözleşmesi

İbraname ile çok fazla karıştırılan, ikale sözleşmesi, bozma sözleşmesi olarak da adlandırılmaktadır. İkale sözleşmesi tarafların mevcut borç ilişkisinin sona ermesinde anlaşarak bu yolda yeni bir sözleşme yapmış olmaları ile borç ilişkisini bütünüyle ortadan kaldırmasıdır34. Bu kapsamda, ibra sözleşmesi genellikle münferit borçları sona erdirirken, ibra ile sözleşme ilişkisinin münferit borçlarının tamamının sona erdirilmesi de mümkündür35. Ancak ibra dar anlamda sözleşmeyi sona erdiren bir nedenken, geniş anlamda sözleşmenin sona erdirilmesi ikale (bozma) sözleşmesi ile olur36. Bu açıklamaya paralel olarak Yargıtay da kararlarında, iş sözleşme doğal yoldan sona ermesi dışında tarafların akdi ilişkiyi sona erdirebileceklerine işaret ederek bunu da ikale (bozma) sözleşmesi ile yapabileceklerine hükmetmiştir37.

Esasında iş sözleşmesi bir akit olması nedeniyle, yine sözleşme serbestliği ilkesi gereğince taraflar arasında yapılmış bir sözleşme başka bir sözleşme ile ortadan kaldırabileceği için, iş sözleşmesinin taraflarının anlaşarak yeni bir sözleşme ile bu iş sözleşmesini ortadan kaldırması hukuken mümkün olabilmelidir. İşte yeni bir sözleşme ile iş sözleşmesinin ortadan kaldırılması durumunda, ortadan kaldıran sözleşme ikale sözleşmesidir. İbranamenin, yalnız başına iş sözleşmesini ortadan kaldırma fonksiyonu yoktur. İbraname yalnızca iş sözleşmesinin ortadan kalkmasından sonra tarafların yükümlülüklerini yerine getirdiklerini belgeleyen bir sözleşmedir. Oysa ikale sözleşmesinin asıl fonksiyonu başlı başına tarafların anlaşarak iş sözleşmesini ortadan kaldırmasıdır. İkale sözleşmesinde, sözleşmenin doğası gereği, iş sözleşmesi sona erdirildikten sonra, tarafların yükümlülükleri kalmadığını veya yerine getirildiği de hüküm altına alınabilir. Ancak ibranamede sözleşmenin ortadan kaldırılması mümkün olmadığı için, bir anlamda ikale sözleşmesi çoğunlukla ibranameyi kapsar ama ibraname ikale sözleşmesini kapsamaz denebilir. Bu kapsamda, borç ilişkisinin geniş anlamda sona erdirilmesi ancak ikale sözleşmesi ile mümkün olabilmektedir38. Bu nedenle ibraname ve ikale birbirinden farklı müesseselerdir.

32 MOLLAMAHMUTOĞLU, H: a.g.e, sh: 846,

33 TURANBOY, K.N: a.g.e, sh 6; AYDOĞDU, M: a.g.e, sh: 713,

34 TURANBOY, K.N: a.g.e, sh 35,

35 ÇİL, Ş: a.g.e, sh: 13,

36 MOLLAMAHMUTOĞLU, H: a.g.e, sh: 846

37 Yargıtay 15. HD: 02.10.1995 tarihli ve E: 1995/2259, K: 1995/5181 sayılı kararı, (Kararın tam metni için bkz;

Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 24.03.2009)

38 MOLLAMAHMUTOĞLU, H: a.g.e, sh: 846,

(9)

B) Makbuz

Borçlar hukuku uygulamasında, borçlunun ifayı ispat konusunda sahip bulunduğu en kuvvetli delil, makbuzdur39. BK. ile borcu ödeyen borçluya BK. md. 87. ile makbuz isteme imkanı tanımıştır.

Bu maddeye göre borçlunun talebi halinde alacaklının makbuz vermesi zorunludur. Makbuz, borçlanılmış edimin tamamının veya bir kısmının alındığını gösteren ve alacaklı veya temsilcisi tarafından imzalanmış bir belgedir ve ödemenin delilini teşkil eder. Makbuzda ödenen alacak miktarı, ödeyen borçlu adı ve ödemenin yapıldığı tarih gösterilir40. Bu anlamıyla, makbuzun hukuki durumu değiştiren yani hakların ortadan kalkmasına yol açan bir etkisi yoktur. Salt bir ispat aracıdır. Bu yüzden belirli ödemeler için makbuz verilmesi diğer taleplerin ileri sürülmesine engel değildir41.

Bu kapsamda iş hukuku kapsamında işçi ile işveren arasında akdedilen ibraname de ortaya çıkardığı sonuç açısından makbuza benzer bir sonuç doğurmaktadır. Ancak her durumda ibraname ile makbuzun tamamen örtüştüğünü söylemek mümkün değildir. Örneğin alacaklı işçi, alacağını almadan işverene borcun ödenmiş olduğunu belirten bir makbuz verebilir42. Burada ortaya çıkan sorun bunun bir ibra sözleşmesi özelliği gösterip göstermediğidir. Henüz ödeme yapılmadan makbuz verilmesi durumunda işçi, ödeme yapılmadan ileride ödeme yapılacağı düşüncesiyle makbuz verildiğini fakat ödeme yapılmadığını ispat ederek makbuzu hükümsüz kılabilir. Ancak burada sadece ödeme yapılmadan makbuz verildiğini ispat etmekle makbuz hükümsüz hale gelmez43.

İş hukuku açısından konuyu değerlendirdiğimizde de, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, işçinin korunması ve işçi aleyhine ibranamenin dar yorumlanması ilkesi gereğince haklarını almadan işçinin işvereni ibra etmesinin hakkaniyete uygun olmayacağı, yargı kararlarında kabul edilmektedir44. İşçinin kendisine ödeme yapılmadan işvereni ibra iradesi ile makbuz imzalaması durumunda ise makbuzun işlevi tartışmalıdır. Bir görüşe göre makbuz maddi hukuk açısından olumsuz bir borç ikrarı olabileceği gibi ibra özelliğini de taşıyabilir45. Her iki yanın da edimin ifa edilmediğini bilmelerine rağmen alacaklının ifayı kabul ettiğine dair bir makbuz vermesi halinde ibra sözleşmesi makbuz şekline bürünür. Burada alacaklının muvazaalı beyanı altında kendisi tarafından ciddi olarak açıklanmış ve borçlu tarafından da kabul edilmiş bir ibra iradesi vardır46. Tarafların ibrayı gizlemek amacıyla anlaşarak alacağı tahsil etmeksizin makbuz düzenlemeleri halinde düzenlenen belge muvazaalı olması sebebiyle makbuz olarak hükümsüz olurken ibra olarak muteber olabilir47. Bir diğer görüşe göre makbuz sadece bir ispat vasıtasıdır. Bir hukuki işlem değildir; bir maddi olayın ikrarıdır. Bu nedenle

39 TURANBOY; K.N: a.g.e, sh:46,

40 ÖZ, T: a.g.e, sh: 25,

41 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 266,

42 ÇİL, Ş: a.g.e, sh: 136,

43 ÖZ, T: a.g.e, sh: 27; OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 260,

44 ERMAN, Ç: a.g.e, sh:6; Ayrıca, Yargıtay 9. HD. 13.05.1997 tarihli ve E: 1996/3755, K: 1997/8805 sayılı kararı, (Kararın tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 27.03.2009)

45 TURANBOY, K.N: a.g.e, sh:53,

46 ÖZ, T: a.g.e, sh: 28,

47 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 432,

(10)

makbuz düzenleme, irade beyanı değil bir tasavvur yani bir bilgi beyanıdır48. Makbuz tek taraflı hukuksal bir işlem bile olmayıp yalnızca bir irade açıklaması olduğundan muvazaa sebebiyle geçersiz olduğu ileri sürülemez49. Makbuz düzenlediği halde alacağı elde etmediğini iddia eden alacaklı bunu ispat etmek zorundadır50. Zira metinde ibra iradesine yer verilmemiş olsa bile makbuz paranın alındığına dair yazılı bir delildir. Bu durumda makbuz imzaladığı halde makbuzda yer alan rakamı almayan işçinin, iş hukukunda karşılıksız ibranın geçerli olmaması sebebiyle51, işyeri kayıtları ile kendisine ödeme yapılmadığını ispat etmek suretiyle makbuzu geçersiz kılması mümkün olacaktır52.

Yargıtay da yerleşik kararlarında, miktar içeren ibranameyi, üzerinde yazılı olan miktarın ödendiğini gösteren bir belge olarak, bu miktarla sınırlı bir makbuz niteliğinde görmektedir53. Ayrıca yine yargı kararlarında ibranamenin içerdiği miktar ile işçinin hak ettiği miktar arasında aşırı bir oransızlığın mevcut olması halinde ibranamenin makbuz niteliğinde olacağına vurgu yapılmıştır54. Sonuç olarak; makbuz ibranamenin yarattığı sonucu ortaya koyabilmekle beraber, ispat kabiliyeti açısından ebetteki ibraname makbuzdan daha güçlü bir belgedir.

C) Sulh Sözleşmesi

İbranameye benzerliği açısından incelemeye değer bir diğer konu da sulh sözleşmesidir. Sulh sözleşmesi, tarafların birbirlerine karşılıklı ödünlerde bulunarak aralarındaki mevcut ilişki üzerindeki bir anlaşmazlığa veya tereddüde son vermek amacıyla yaptıkları bir sözleşmedir55.

Borçlar hukuku alanında karşımıza sıkça çıkan sulh sözleşmesi, şüpheli veya üzerinde çekişme olan bir hukuki ilişkinin tarafları arasında kurulur. Taraflar bu şüpheli veya çekişmeli konu üzerinde birlikte tasarruf ederler. Tarafların sulh sözleşmesini kurmakta iki önemli menfaati vardır. İlk olarak, taraflar aralarındaki hukuki ilişkide tartışmalı veya şüpheli bir durum görüyorlarsa, bunun giderilmesini usul hukukunun rizikolarına maruz bırakmak istemeyebilirler. Bunun yanında tereddütlü veya çekişmeli konu üzerinde sulh yaparak ileride kendileri için yeni bir güven ilişkisi yaratırlar56.

Adından da anlaşılacağı gibi sulh sözleşmesi, içeriğinde karşılıklı anlaşmayı veya mutabık kalmayı ifade eder. Sulh sözleşmesi ile tarafların amacı, dava açılmasını önlemek veya açılmış bir davaya son vermektir. Doğrudan taraflar arasında yapılan adi sulh ve mahkeme önünde sulh olmak üzere iki şekilde incelenebilir (HUMK. md.15). Sulh sözleşmesi, konu edildiği hukuki ilişkiye ait bir

48 ÇİL, Ş: a.g.e, sh: 136; AYDOĞDU, M: a.g.e, sh: 724,

49 ÖZ, T: a.g.e, sh: 28,

50 ÖZDEMİR, E: a.g.e, sh: 12,

51 Yargıtay, 9.HD. 21.04.2005 tarihli ve E: 2004/23961, K: 2005/14007 sayılı kararı, İstanbul Barosu Dergisi, İstanbul–2005, S.5, sh: 1782 vd.

52 DOĞAN, M: a.g.e, sh: 169,

53 Yargıtay, 9.HD. 16.02.2005 tarihli ve E: 2004/13375, K: 2005/4441 sayılı kararı ve aynı Dairenin 05.10.2004, E: 2004/23719, K: 2005/22044 sayılı kararı (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 04.04.2009)

54Yargıtay 10.HD. 24.02.1978 tarihli ve E: 1978/1250, K: 1978/1293 sayılı kararı (Bkz;

MOLLAMAHMUTOĞLU, H: a.g.e, sh: 849).

55 TURANBOY, N: a.g.e, sh: 43,

56 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 271,

(11)

borcu sona erdirmekte ise esasen ibrayı içerir57. Ancak, her mahkeme dışı sulh sözleşmesinin ibra işlemi olduğunu söylemek doğru değildir. Sulh sözleşmesi yerine getirdiği fonksiyona göre, borcun kabulü, yenileme, değiştirme, hatta erteleme niteliğini de taşıyabilir. Hatta sulh sözleşmesinin çizdiği çerçeve bunların hepsini ya da bir kısmını birlikte içerebilir58.

İbranın hukuki sebebi çoğunlukla bir sulh sözleşmesi olur. Sulh sözleşmesi bir borç doğuran sözleşme olması sebebiyle, sulh sözleşmesinin konusu olan çekişmeli hususu bir alacak hakkının oluşturduğu hallerde, sulh sözleşmesini ifa etmeye yönelik tasarruf işlemlerini oluşturan ibra işleminin ayrıca yapılması gerekir ve alacaklı bu sulh anlaşmasının gereği olarak borçluyu ibra eder59. İşçi ile işverenin aralarında sulh olmaları durumunda; yani işverenin, işçinin alacaklarının bir kısmını ödemesi, bakiye kısımdan da işçinin işvereni ibra etmeyi taahhüt etmesi durumunda her iki taraf da borç altına girmektedir. Ancak tasarruf işleminin meydana gelmesi için ibra sözleşmesinin de yapılması gerekmektedir60. Sonuç olarak sulh sözleşmesi sonunda ibra edilme gündeme gelebilir.

Belki de ibraname, sulh olmanın sonucudur denebilir.

D) Menfi Borç İkrarı

Menfi borç ikrarı, bir borcun veya borç ilişkisinin mevcut olmadığı yolunda bir irade açıklamasıdır61. Menfi borç ikrarı, yalnızca bir bilgi açıklaması olmayıp bir tasarruf işlemidir. Çünkü, alacağın gerçekten var olması halinde, olumsuz borç ikrarı ile birlikte, alacak ortadan kalkmaktadır.

Ancak bu tasarruf işlemi iki taraflı bir hukuki işlemdir62. Türk hukuk sisteminde vaat, karşı tarafın menfaatine olsa bile ancak kabulden sonra borç doğurabilir63. BK. 236 ve 239. maddelerine göre bağışlama tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olup, BK. 238. maddeye göre bağışlama vaadi dahi karşı tarafın kabulüne ihtiyaç göstermektedir. Bu sebeplerle menfi borç ikrarında mevcut borç, tek taraflı beyandan değil karşı tarafın kabulü ile meydana gelen sözleşme ile ortadan kalkmaktadır64.

Menfi borç ikrarı ile taraflar bir alacak bulunmadığını tespit ederler. Şu halde, ibra sözleşmesinde tarafların var olduğundan şüphe etmedikleri bir alacağı ortadan kaldırmaları söz konusu iken, menfi borç ikrarında, taraflar arasında çekişmeli veya kuşkulu bir ya da birden çok alacağın ortadan kaldırılması söz konusudur. Menfi borç ikrarında alacaklı bir karşılık alırsa bu bir sulh sözleşmesi olur65. Menfi borç ikrarı, bir borcun veya borç ilişkisinin mevcut olmadığına ait irade açıklamalarıyla meydana gelen bir sözleşme olup66, ibranamede var olan bir borcun yerine getirildiğine dair bir irade açıklaması olması yönüyle menfi borç ikrarından farklı bir müessesedir.

57 YAVUZ, C: Türk Borçlar Hukuku, Özel Hükümler, İstanbul–2004, sh: 13,

58 ÇİL, Ş: a.g.e, sh: 12,

59 YAVUZ, C: a.g.e, sh: 13,

60 ÖZ, T. A.g.e, sh: 31,

61 TURANBOY, N.K: a.g.e, sh: 50,

62 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 283,

63 YAVUZ, C: a.g.e, sh: 78,

64 ÖZ, T: a.g.e, sh: 20,

65 TURANBOY, N.K: a.g.e, sh: 51,

66 YAVUZ, C: a.g.e, sh: 78,

(12)

E) Alacağı Talep Etmeme Taahhüdü

Alacağın talep edilmeyeceği taahhüdü, alacaklının alacağını borçludan muayyen bir surette veya daimi olarak dava yoluyla ya da dava dışında istemeyeceğini ifade eder67. Örneğin; işçinin işverenden olan alacağını talep etmeyeceğini beyan etmesi alacak hakkını kullanmama taahhüdüdür68. Alacağı talep etmeme taahhüdü borç ilişkisini sona erdirmez. Alacağın belli bir süre talep edilememesi ya da hiç dava edilememesi sonucunu doğurur. Alacağı talep etmeme taahhüdünde borç ilişkisi devam etmektedir. Öncelikle erteleme sözleşmesinde sadece geçici feragat söz konusu olabilir. İbrada ise münferit borç veya borç ilişkisi tamamen ortadan kalkmaktadır69.

Alacaklının borçlusuna karşı alacak hakkını kullanmayacağını taahhüt etmesi ibra değildir. Bu durumda borç sona ermemekte, alacağı talep etme hakkı sona ermektedir. Alacaklı bu alacağı bir borcu ile takas edebilir, başkasına temlik edebilir; lehine taahhütte bulunan şahıslardan başka şahıslar varsa onlardan talep edebilir, fakat taahhütte bulunduğu kimseden talepte bulunamaz. Zira alacağı talep etmeme taahhüdünde borç ilişkisi veya borç devam etmektedir. Halbuki ibra sözleşmesinde borç sukut eder. Bunun nedeni, ibra sözleşmesinin bir tasarruf işlemi, alacağı talep etmeme taahhüdünün ise bir borçlandırıcı işlem olmasıdır70.

Alacağın talep edilmeyeceğine dair bir sözleşme yapılmış olsa bile, bu sözleşme, ibra sözleşmesi olarak kabul edilemez. Çünkü burada bir alacağı sona erdirme değil de, alacağı mahkeme içi veya dışında istememe söz konusudur ve bu anlaşma borçluya sadece bir def’i hakkı sağlar71. İtiraz’da hak ya hiç doğmamıştır ya da son bulmuştur. Bir tasarruf işlemi olan ibra ile karıştırılmaması gereken ve sadece bir tarafa olumsuz bir edim yükleyen alacağın talep edilmeyeceği taahhüdünde, ibradan farklı olarak, def’i gündeme gelmektedir. Oysa ibra borcu sona erdirdiği için borçluya itiraz hakkı sağlar. Yargıtay konuyla ilgili bir kararında72 açıkça; “Gerçekten ibraname hakkı ortadan kaldıran bir itiraz niteliğinde olup, içeriğinin değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi konusunda özellikle iş hukukunda büyük bir hassasiyet gösterilmelidir.” diyerek ibranın itiraz niteliğine vurgu yapmıştır. Sonuç olarak alacağı talep etmeme taahhüdü bu açıdan da ibranameden farklıdır.

67 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 433,

68 ERMAN, Ç: a.g.e, sh:8,

69 TURANBOY, N.K: a.g.e, sh: 30,

70 ÖZ, T: a.g.e, sh: 23,

71 ÇİL, Ş: a.g.e, sh: 11,

72 Yargıtay HGK. 24.11.1999 tarihli ve E: 1999/9-968, K: 1999/983 sayılı kararı. Bunun yanında Yargıtay konuyla ilgili 9. HD. 12.9.2005 tarihli ve E: 2005/27708, K: 2005/29333 sayılı kararında; “İtiraz niteliğinde olan bu belgeler, yargılamanın her aşamasında incelenmelidir.” şeklinde karar vererek ibranın itiraz niteliğini vurgulamıştır. Yargıtay 9.HD. 16.02.2005 tarihli ve E: 2004/13375, K: 2005/4441 sayılı kararı ve aynı Dairenin 05.10.2004 tarihli ve E: 2004/23719, K: 2005/22044 sayılı kararı (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 06.04.2009)

(13)

F) Feragat Sözleşmesi

İbraname nitelik olarak bir çok hukuki müessese ile benzerlik göstermekle beraber, en çok benzeştiği müessese “feragat” müessesesidir. Başta kelime anlamları açısından benzeşlik mevcuttur.

Feragat de kelime anlamı bakımından “vazgeçme” anlamındadır73.

Feragat bir ayni hakkı veya yenilik doğuran hakkı ortadan kaldıran tek taraflı bir irade beyanıdır. Bir ayni haktan veya bir yenilik doğuran haktan vazgeçme için genellikle tek taraflı irade beyanı yeterlidir. Oysa kural olarak, bir şahsi hak olan alacak hakkından alacaklının tek taraflı olarak feragati mümkün görülmemektedir74. Vazgeçmeyi borçlunun da kabul etmiş olması gerekir. Bu sebeple, işçinin alacak hakkından feragat ettiğini içeren metnin, tek taraflı bir irade beyanı olarak kabul edilmesi mümkün değildir, işverenin de kabulü gerekmektedir75. İbra belgeleri içinde değerlendirilen feragatin tek taraflı olduğunu ileri sürmek ve bu sebeple ibranın tek taraflı bir hukuki işlem olduğunu söylemenin pek mümkün olmadığı, haklı olarak ifade edilmektedir76. Kural olarak bir ayni veya yenilik doğuran haktan veya def’iden tek taraflı bir beyanla terk edilebileceği halleri ifade etmek için “feragat” deyiminin kullanılması ve bunların ibra sözleşmesinden ayrı tutulması doğru olur77.

Sonuç olarak, muhatabın kabulüne ihtiyaç göstermeyen feragat müessesinde karşı tarafa varması gerekene irade açıklaması yeterlidir. Ancak borcun ortadan kalkması sonucunu doğuran ibra, sözleşme niteliğinde olması nedeniyle iki taraflı hukuki işlemler içerisinde değerlendirilir78. Bu nedenle feragat ile ibra müesseseleri yakın olmalarına rağmen nitelik ve geçerlilik şartları açısından bir birinden farklı müesseselerdir.

III) İBRANAMENİN HUKUKİ NİTELİĞİ

İbranamenin Türk iş hukukundaki yerini ortaya koyabilmek için hukuki niteliğini de tam olarak anlamak gerekmektedir. Çünkü bir hukuki işlemin taraflar açısından sağlayacağı yeni durum ile bu işlem sonucu ortaya çıkacak hak ve yükümlülükler ancak bu işlemin hukuki niteliğinin tespiti ile mümkündür. Yukarıda da değindiğimiz gibi ibraname uygulaması yoğunlukla iş hukukunda görülmekle beraber, bir sözleşme olması nedeniyle borçlar hukuku ilkeleri ile nitelendirilmektedir.

Borçlar hukukunda ibra, borcu sona erdiren sebeplerden biridir. Borcun sona ermesi kavramı, bir edimi yerine getirme mükellefiyetinin hukuken ortadan kalkmasını ifade eder. Böylece borçlu borçtan

73 YILMAZ, E: Hukuk Sözlüğü, 5. Baskı, Ankara-1996, sh: 277,

74 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 434,

75 EKMEKCİ, Ö: a.g.e, sh:8,

76 ÖZ, T: a.g.e, sh: 29

77 ÖZDEMİR, E: a.g.e, sh: 10,

78 İbranamenin iki taraflı hukuki işlem olduğu yönündeki açıklama için bkz; sh: 13,

(14)

kurtulur, alacaklının alacak hakkı kalmaz79. Borcun sona ermesi, hüküm ve sonuçlarını geleceğe etkili olarak meydana getirir80.

İbranamenin bir sözleşme olması gerekçesiyle borçlar hukuku alanında değerlendirilmesi, BK hükümlerinin, iş hukuku genel ilkeleri elverdiği sürece, uygulanmasını da beraberinde getirir. Örneğin, borçlunun edimini ifa etmesiyle, borç ilişkisinin içerdiği asli borcun yanı sıra yan borçlar ve diğer yükümlülükler de ilke olarak sona erer (BK. m.113)81. Türk iş hukukunda ibranamenin yerini izaha çalışırken, yukarıda ifade edildiği gibi elbette ki borçlar hukuku kurallarında istifade edeceğiz. Ancak bunu yaparken iş hukuku mevzuatındaki hükümlerin hukuki niteliğinin tayininde, bu hükümlerin iktisadi ve sosyal açıdan işverene nazaran zayıf durumda olan işçiyi korumak amacıyla getirildiklerinin de dikkate alınması gerekir82. Bu kapsamda öncelikle ibranamenin hukuki niteliğini borçlar hukuku ilkelerine göre ortaya koymak gerekmekle birlikte yorumlanmasında, ilk sırada iş hukuku ilkeleri ile çelişmemesine dikkat etmek gerekecektir. Uygulamada ve doktrindeki yaklaşımlar beraber değerlendirildiğinde ibranamenin; çok taraflı bir hukuki işlem olduğunu, bir tasarruf işlemi olduğunu, sebebe bağlı bir işlem olduğunu ve bir kazandırıcı işlem olduğunu ifade edebiliriz.

A) Çok Taraflı Hukuki İşlem

Türk doktrininde, hukukî işlem ile ilgili yapılan birçok tanımın varlığı karşısında kısa ve öz bir şekilde hukukî işlem; “hukukî sonuç doğurmaya yönelik irade açıklamaları” şeklinde tanımlanabilir83. Bunun yanında hukukî işlem; “bir ya da birkaç kişinin, bir hakkın ya da bir hukukî ilişkinin kurulması, kaldırılması veya değiştirilmesi gibi bir hukukî sonuç doğurmaya yönelen irade beyanı”

şeklinde de tanımlanabilmektedir84. Bu iki tanımdan da çıkan sonuç; hukukî işlemden bahsedebilmek için irade, yalnız fiile değil onun hukukî sonucuna da yönelmiş olmasıdır. Hukuk düzenin belirlediği hukukî sonuç kendisine yönelen irade açıklamasının içeriğine tamamen uygun düştüğü takdirde, bu açıklama bir hukukî işlem niteliği kazanır85.

79 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 427,

80 ÖZ, T: a.g.e, sh: 5; TURANBOY, N.K: a.g.e, sh: 24,

81 ENGİN, M: Yargıtay’ın İş hukukuna İlişkin Kararlarının değerlendirilmesi 2000, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi, Ankara-2006, sh: 17; Yargıtay yerleşmiş kararlarında, asıl borç ibra edilmiş olmakla fer’isini oluşturan faizden de vazgeçilmiş sayılacağına hükmetmiştir. Yargıtay’ın 9. HD.

11.10.2000 tarihli ve E: 2000/8951, K. 2001/13651 sayılı kararı. Yargıtay, 9.HD. 16.02.2005 tarihli ve E:

2004/13375, K: 2005/4441 sayılı kararı ve aynı Dairenin 05.10.2004 tarihli ve E: 2004/23719, K: 2005/22044 sayılı kararı (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi;

07.04.2009)

82 ÇUKUR, M / KOÇ, M: 4857 Sayılı İş Kanunu’na Göre Düzenlenecek Belgeler, 3. Baskı, Ankara-2007, sh:

328,

83 KILIÇOĞLU, A.M: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara-2005, sh;28.

84 Hukukî işlemin tanımı ve unsurları ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: TEKİNAY, Ü: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul-1993, sh: 38 vd; Bunun yanında Eren, hukukî işlemi “bir veya birden çok kişinin hukuk düzeninin öngördüğü sınırlar içinde gerektiğinde diğer unsurlarla birlikte hukukî sonuçlar doğurmaya yönelmiş irade açıklaması veya açıklamalarından oluşan hukuki bir olgudur” şeklinde tanımlamıştır. Bkz. EREN, F:

Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul-2003, sh:111; Daha geniş bir ifade ile hukuk düzeni, hukukun bir sonucu, ancak bu sonuca yönelen bir irade açıklamasına bağladığı ve bu açıklamanın içeriğine uygun olarak gerçekleştiği takdirdedir ki, bir hukukî işlem söz konusu olabilir.

85 EREN, F: a.g.e. sh: 115,

(15)

Hukukî işlem kavramı çeşitli özellikleri göz önünde tutularak birçok yönden sınıflandırılabilir.

Ancak genel olarak hukukî işlem, işleme katılanların sayısı bakımından çok taraflı ve tek taraflı hukukî işlem olarak ikili bir ayırıma tâbi tutulmaktadır86. Bir tek kişinin irade beyanıyla meydana gelip hukukî sonuç doğurabilen hukukî işleme “tek taraflı hukukî işlem” denir87. Bir hukukî işlemin meydana gelmesi, hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi, birden çok kişinin irade beyanına bağlı ise, bu tip hukukî işlemlere de iki veya çok taraflı hukukî işlem denir88. Birden çok kişinin irade beyanıyla hukukî sonuçlar doğurabilen hukukî işlemlere de çok taraflı hukukî işlem denilmektedir. Doktrinde çok taraflı hukukî işlemlere örnek olarak “sözleşmeler” ve “kararlar” gösterilmektedir89. Sözleşmeler de borç altına giren taraf sayısına göre “tek taraflı sözleşmeler” ve “iki taraflı sözleşmeler” olarak bir tasnife tabi tutulabilir. Her durumda çok taraflı bir hukukî işlem olan sözleşmeler, en az iki kişinin karşılıklı irade uyuşması ile kurulurlar. Ancak tek taraflı sözleşmelerde, taraflardan sadece biri borç altına girer. İki taraflı sözleşmelerde ise, taraflardan her ikisi de karşılıklı borç yüklenirler. Hukukî işlem niteliğinin bir sonucu olarak ibranameler, borçlar hukukunun sözleşmlerle ilgili öngörülen usül ve şekil şartlarının yanı sıra, hukukî işlemlerin ve hatta daha özelde, çok taraflı hukukî işlemlerin geçerlilik koşullarına da uygun olarak alınmalıdır. Örneğin, hukukî işlem bir irade açıklaması olması nedeniyle, BK’nda belirtilen iradeyi sakatlayan hususlar ibraname açısından da geçerli olacaktır. Bu kapsamda, hukukî işlemler için Türk hukuk sisteminde geçerli olan yokluk, butlan ve iptal edebilirlik yaptırımları ibraname açısından da uygulama alanı bulacaktır90.

Yargıtay da kararlarında, ibranın hakları düşürücü bir irade açıklaması ve bunu kabul şeklinde gerçekleşen sözleşme olduğunu belirtmiştir91. Yargıtay, bir kararında, ibranın nitelikçe olumsuz bir borç ikrarı olduğunu belirtmesine rağmen, kararın devamında “alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını sağlayan sözleşmeye ibra denir.” diyerek ibranın mutlaka bir sözleşme şeklinde yapılması gereğine değinmiştir92. Dolayısıyla ibra da sözleşme olması nedeniyle93 çok taraflı bir hukuki işlem olarak nitelendirilir94.

86 KILIÇOĞLU, A.M: a.g.e, sh: 31,

87 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 197; EREN, F: a.g.e, sh:152,

88 EREN, F: a.g.e, sh:153,

89KILIÇOĞLU, A.M: a.g.e, sh:31; Hukukî işlemlerin, işleme katılan taraflarının sayısına göre sınıflandırılmasında, çok taraflı hukukî işlemlerde “akit” ve “karar” kavramlarıyla, “müşterek hukukî işlem”

kavramı belirlenmektedir. Çok taraflı hukukî işlemler için doktrinde çoğunlukla akitler ve kararlar olmak üzere ikili bir ayrım yapılmaktadır. KILIÇOĞLU, A.M: a.g.e, sh: 32; Doktrinde Oğuzman, kararları, müşterek hukukî işlem tanımlamasıyla da nitelendirilmektedirler. “...Müşterek hukukî işlem kavramı bir hukukî işlemde bir irade beyanının, birden çok şahsın iradelerinin birleşmesinden meydana gelmesini ifade eder. Bu sebeple belki de müşterek irad beyanından bahsedilmesi daha doğru olurdu...” Bkz: OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh:120

90 ÇUKUR, M / KOÇ, M: a.g.e, sh: 329,

91 ÖZ, T: a.g.e, sh: 12,

92Yargıtay 4.HD. 31.03.1978 tarihli ve E: 1977/11133, K: 1978/4346 sayılı kararı; Yargıtay, 21.HD. 07.02.2002 tarihli ve E:2001/9639, K:2002/833 sayılı kararı; ÇİL, Ş: a.g.e, sh: 58, Yargıtay, 9.HD. 16.02.2005 tarihli ve E:

2004/13375, K: 2005/4441 sayılı kararı ve aynı Dairenin 05.10.2004 tarihli ve E: 2004/23719, K: 2005/22044 sayılı kararı (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi;

04.04.2009)

93 İbranamenin sözleşme olmadığını savunan yazarlar da vardır. ÖZ, T: a.g.e, sh: 12, Naklen; Türk İş Hukukunda Çenberci, ibra belgesinin mutlaka sözleşme şeklinde gerçekleşmesi zorunluluğu olmadığını, haktan vazgeçme durumunda olduğu gibi işçinin tek yanlı işlemine de bürünmesinin mümkün olduğunu savunmaktadır. Ancak bu

(16)

B) Tasarruf İşlemi

Borçlar hukukunda tasarruf işlemi hukuki işlemler içerisinde, yaptıkları etkilere göre işlemler ayrımında borçlandırıcı işlemlerle birlikte değerlendirilmiş olup doktrinde; “malvarlığının aktifinde yer alan bir hakkı doğrudan doğruya etkileyerek onu diğer tarafa geçiren, başkasına devreden, içeriğini sınırlayan, değiştiren veya sona erdiren işlemler” olarak tanımlanmıştır95. İbra, alacaklının alacak hakkına doğrudan doğruya etki etmesi, alacağı ortadan kaldırması veya azaltması nedeniyle öğretide tasarruf işlemi olarak nitelendirilmektedir96.

Alacaklı, malvarlığına dahil olan bir alacak hakkını ibra sonucu terk ederek ortadan kaldırmak suretiyle onun üzerinde tasarruf etmektedir. Yargıtay’a göre de ibra, o tarihe kadar gerçekleşen hakları ortadan kaldıran ve ibrada bulunan kişiyi bağlayan bir tasarruf işlemidir97. Bu kapsamda ibra alacaklıya ait mal varlığının aktifinde yer alan bir hakka doğrudan doğruya etki yaptığı için ve bu hakkı sona erdirdiği için de bir tasarruf işlemi olarak nitelendirilir98. İbra sözleşmesinin tasarruf işlemi olmasının temel sonucu bir borcu doğrudan doğruya kesin olarak sona erdirmesidir. İbra sözleşmesi ile borç artık ileride doğmamak ve geçerli olmamak sureti ile ortadan kaldırılmaktadır. Bu özelliği ile ibra sözleşmesinin ileriye etkili niteliği bulunmaktadır99.

C) Kazandırıcı İşlem

Doktrinde hukuki işlemler içerisinde değerlendirilen ve hukuki işlemden doğan borçların nedenleri arasında ifade edilen kazandırıcı işlem “bir kimsenin başka bir kimse yararına bir mal varlığı değeri sağlaması” olarak tanımlanmıştır100.. Bu kapsamda değerlendirildiğinde; ibra da işçinin malvarlığında bir eksilmeye, buna karşılık işverenin malvarlığında bir çoğalmaya neden olmaktadır.

görüş ibra belgelerinin geçerliliği için tesliminin zorunlu olduğunu ve teslimin zımnen kabul niteliğinde olduğunu ifade ederek bir bakıma ibranın mutlaka bir sözleşme şeklinde yapılacağını da kabul etmektedir.

Çenberci ,iş hukukunda ibra belgelerini Borçlar Hukuku anlamındaki ibradan farklı ele alarak, ibra belgelerinin bazen olumsuz borç ikrarı, bazen haktan feragat, bazen makbuz olabileceğini, bazen de bunların karması niteliğini taşıyabileceğini savunmaktadır. ÇENBERCİ, M : İş Kanunu Şerhi, 6. Baskı, sh:715.” Ancak alıntı yaptığımız yazarla birlikte doktrinde baskın görüş ibranamenin bir sözleşme olduğu yönündedir.

94 SATILMIŞ, M: Türk İş Hukukunda İbra Belgesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul–1995, sh: 6;

ERMAN, Ç: a.g.e, sh:11,

95 TURANBOY, N.K: a.g.e, sh: 115; EREN, F: a.g.e, sh:160,

96 MOLLAMAHMUTOĞLU, H: a.g.e, sh: 846; ÖZ. T: a.g.e, sh: 15,

97 Yargıtay 9.HD. 27.03.1971 tarihli ve E:1971/1112, K:1971/201sayılı, aynı Dairenin 06.07.1967 tarihli ve E:1967/7072, K:1967/6175 sayılı, 27.01.1970 tarihli ve E: 1970/9519, K: 1970/871 sayılı ve 29.04.2003 tarihli ve E: 2002/24725, K: 2003/7268 sayılı kararları (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 06.04.2009),

98 ÇİL, Ş: a.g.e, sh: 9; Yargıtay’a göre de ibra borcu sona erdiren bir tasarruf işlemidir. Bkz; Yargıtay’ın 9. HD.

28.02.2009 tarihli ve E: 2006/34504, K: 2006/52094 sayılı; aynı Dairenin 09.06.2004 tarihli ve E: 2004/21-329, K: 2004/356 sayılı kararları (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 07.04.2009)

99 TURANBOY, N.K: a.g.e, sh: 116; ÖZ, T: a.g.e, sh: 15,

100 EREN, F: a.g.e, sh: 167,

(17)

Buradaki çoğalma pasifin azalması şeklindedir. Bu nedenle ibra kazandırıcı bir işlemdir101. Her kazandırıcı işlem gibi, ibranın da bir hukuki sebebinin bulunması gerekmektedir. Ancak ibra sözleşmesi, diğer hukuki işlemlerdeki gibi genellikle tek ve belirli bir sebebe dayanmaz. Hukuki sebep bağışlama, iktisap ya da ifa sebebi olabilir. İbra sözleşmesinin tek bir hukuki sebebinin bulunmaması, ibranın kanunda yer verilen belirli bir borcu sona erdirme kurumu olmamasından kaynaklanmaktadır102. Sonuç olarak ibra bir hukuki işlem olarak kazandırıcı işlem niteliğindedir.

D) Sebebe Bağlı Hukuki İşlem

İbranamenin hukuki niteliğini irdelerken dayandığımız borçlar hukukuna göre hukuki işlemler, sebebe bağlı olup olmamalarına göre sebebe bağlı hukuki işlemler ve soyut hukuki işlemler olmak üzere ikiye ayrılır103. Bu kapsamda “kazandırmanın hukuki sebebi, işlemin kurucu bir parçası olan, onun içeriğine dahil bulunan hukuki işlemlere sebebe bağlı hukuki işlem denir”104. Sebebe bağlı hukuki işlemlerde, sebep işlemin bir parçası haline gelir ve sebep olmadığında veya hukuken geçersiz olduğunda ona bağlı olan asıl hukuki işlemde geçersiz olacaktır105.

İbra Türk hukukunda bir sebebe bağlı olarak yapılmakta ve tarafların karşılıklı olarak bu sebep üzerinde anlaşması durumunda geçerli olarak kurulabilmektedir106. Çoğunlukla Türk hukukunda tasarruf işlemlerinin bir sebebe bağlı olarak yapıldığı kabul edilmektedir107. Bu kapsamda da iş hukukunda işçi ile işveren arasında akdedilen ibraname sebebe bağlı bir hukuki işlem olarak kabul edilir108. Her ne kadar doktrinde ibranamenin soyut işlem olduğunu savunan yazarlar bulunsa da109, sebep ile ilgili irade sakatlıklarının doğrudan ibranameyi de geçersiz kılacağı yönünde genel bir mutabakat sağlanmış bulunması ve Yargıtay’ın da yerleşik kararlarında buna işaret etmesi nedeniyle biz de ibranamenin sebebe bağlı bir hukuki işlem olduğu görüşüne katılıyoruz110.

101 ÖZ, T: a.g.e, sh: 16; Yargıtay kararlarında da ibranın bir kazandırıcı işlem olduğuna işaret edilmiştir. Bkz:

Yargıtay’ın 9. HD. 10.07.2006 tarihli ve E: 2006/1238, K: 2006/20180 sayılı kararı (Kararın tam metni için bkz;

Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 07.04.2009)

102 TURANBOY, N.K: a.g.e, sh: 105,

103 KILIÇOĞLU, A.M: a.g.e, sh: 35,

104 EREN, F: a.g.e, sh: 166,

105 EREN, F: a.g.e, sh: 167,

106 SATILMIŞ, M: a.g.e, sh:6,

107 ENGİN, M: a.g.e, sh: 118; TURANBOY, N.K: a.g.e, sh: 107,

108 OĞUZMAN, M. K/ ÖZ, M.T: a.g.e, sh: 197;

109 ERMAN, Ç: a.g.e, sh:11,

110 Yargıtay 9.HD. 26.09.2006 tarihli ve E: 2006/20858, K: 2006/24895 sayılı, HGK. 17.12.2003 tarihli ve E:2003/9-760, K:2003/760 sayılı kararları. Bkz; ÇİL, Ş: a.g.e, sh: 244-246,

(18)

İ K İ N C İ B Ö L Ü M

İŞ HUKUKUNDA İBRANAMENİN KURULMASI VE GEÇERLİLİK ŞARTLARI

I) İŞ HUKUKUNDA İBRANEME A) İbranamenin Konusu

İbraname, sözleşme kapsamındaki hakları sona erdirdiğine ve geçerli olarak yapılmış bir ibranamenin işvereni, kapsamı dahilindeki borçlarından kurtardığına yukarıda değinmiştik111. Bu kapsamda ibraname içeriğini teşkil eden haklar ve alacaklar ortadan kalkacağı için hangi hak ve alacakların ibranamenin konusu olabileceğini ortaya koymak gerekmektedir.

1. İbranameye Konu Olabilecek Haklar

Türk Borçlar Kanunu’nda da “sözleşme serbestliği” ilkesi geçerli olduğu için, kural olarak kanuna, ahlaka ve adaba aykırı olmayan her konuda sözleşme yapılabilir. Dolayısıyla ibraname de bir sözleşme olması nedeniyle kural olarak bu ilke gereğince ibranamenin niteliğine uygun olarak konusu tayin edilebilir112. İşçi ile işveren arasında yapılan iş sözleşmesi sona erdiğinde tarafların hak ve alacaklarının kapsayan ibraname niteliği gereği, söz konusu iş sözleşmesi kapsamında doğan her türlü hak ve alacak ibranameye konu olabilir. Bu kapsamda, ücret, fazla çalışma ücreti, tatil ücreti gibi iş kanunundan kaynaklanan haklar ile ikramiye, giyecek yardımı gibi iş sözleşmesinden kaynaklanan veya bayram harçlığı, yol ücreti veya çocuk parası gibi toplu sözleşmesinden kaynaklanan her türlü alacak da ibra sözleşmesine konu olabilir113. Yargıtay da kararlarında tüm bu veya benzeri hakların ibranameye konu olabileceğine işaret etmiştir114.

Yukarıda sayılan hak ve alacaklar yanında iş kazası veya meslek hastalığı kapsamında ortaya çıkan işçi alacakları da ibranameye konu teşkil edebilir. Yargıtay da kararlarında buna işaret etmekle birlikte genel bir yaklaşımla kamu düzeninden olmayan alacakların ibranameye konu teşkil edebileceğine hem doktrinde hem de yargı kararlarında değinilmiştir115.

2. İbranameye Konu Olamayacak Haklar

İbraname her ne kadar sözleşme serbestliği ilkesi gereğince serbestçe yapılabilecekse de, bu yetki sınırsız değildir. İşverene karşı güçsüz olan işçiyi korumak ve bu kapsamda ibranameyi dar yorumlamak gereğine yukarıda değinmiştik. Bu kapsamda yorumlarken işçi lehine düşüneceksek,

111 Bkz; sh:9-10

112 DOĞAN, M: a.g.e, sh: 169,

113 SATILMIŞ, M: a.g.e, sh:10,

114 Yargıtay 10. HD. 06.06.1988 tarihli ve E: 1988/3685, K: 1988/3669 sayılı kararı; HGK. 11.2.2004 tarihli ve E:2004/25-54, K: 2004/54 sayılı kararı; 9. HD. 05.10.2004 tarihli ve E: 2004/23719, K: 2005/22044 sayılı kararı (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 11.04.2009)

115 ERMAN, Ç: a.g.e, sh: 45; Yargıtay HGK. 07.12.2005 tarihli ve E: 2005/21-665, K: 2005/712 sayılı kararı; 9.

HD. 05.10.1993 tarihli ve E: 1993/2235, K: 1999/14105 sayılı kararı (Kararların tam metni için bkz; Diyalog mevzuat bilgisayar programı, son kullanma tarihi; 11.04.2009)

Referanslar

Benzer Belgeler

H e r hangi bir sebeble mevcut vergileri arttır- mak veya yeni bir vergi ihdas etmek icap ederse t a a h h ü d e giriştiği zaman mevcut olmıyan bu zam- lardan dolayı müteahhidin

Aşıklar, mertek- ler, kiremit altı tahtalarının değiştirilmesi ve bu- na zamimeten çatı bağlamalarının demir aksam ile raptı iktiza ederdi.. 9 — Pencere çerçeveleri

Zeki üayâr - Neşriyat müdürü

Aşağıdakilerden herhangi birini fark ederseniz hemen doktorunuza bildiriniz veya size en yakın hastanenin acil bölümüne başvurunuz:. • Alerjik reaksiyonlar

Batı Trakya, geçmişten günümüze birçok devletin hâkimiyeti altında bulunan, 1923 Lozan Barış Antlaşması’ndan bu yana da resmi adı “Helen Cumhuriyeti”

Öğrencilerimiz yaşadıkları aile ve akraba çevresinden yapacakları araştırma sonucunda öğrenecekleri Şarkışla ilçesine özgü yemeklerle ilgili çalışmaları okul

If we agree that Becker’s view about how history works and what historical facts actually are makes more sense in the horizon of experience (because we are

1937 yılında bir kasabanın harita işi ihale edil- miş ve o vıl içinde ikmal edilmiştir. 1945 yılında 17 ha- rita işi ihale olunmuş ve 3 adedi tamamlanmıştır. 1948