m m j g g m
H a r a b e l e r i n u m u m î g ö r ü n ü ş ü
K a r a k u > u m - ç u h a r a b e l e r i
M i m a r B. O. Celâl
Karakurum'da Çu havzasında Moğol lamaları - nın yaşadığı ve elyevm Erden _ Çu manastırı adile tanılan büyük bir Buda manastırı mevcuttur. Gerek bu manastırın bulunduğu mevki ve gerek civarı Türk san'at ve tarihi için tetkike çok değerlidir. Ma- lûmdur ki Karakurum ta Hiyong-Nu'lar, Tukyu'lar ve Kutluk devleti, daha sonra Uygurlar ve ondan sonra da Türk „ Moğol imparatorluğu devrinde, hu- lâsa milâttan evvel ve sonraki zamanlarda pek bü- yük saltanatlara yer olmuştu. Tukyu ve Kutluk dev- leti zamanında hudutlar Japon denizi kıyılarından Hazer denizine kadar uzanıyordu. En son milâdın XII inci asrında teessüse başlıyan ve yine hudutları ta mavi Tıma kaynaklarından Kora denizine kadar uzayan geniş ülkenin sahibi büyük Moğol dsvletini kuran Cmgiz Han ve oğulları zamanında bir kere daha cidden çok şa'şaalı ve ihtvşamlı bir saltanata saha olmuştu.
Giyom Rübrük isminde Avrupalı bir misyoner büyük Moğol imparatorluğunun hakanlarından bi- rini şevket ve dar atının en parlak bir zamanında görmek saadetine ermiş olduğunu söylüyor ve diye*
ki: [Moğollar dünyanın dört bucağına mazlum ka-
vimleri kurtarmak emelile yaptıkları büyük sefer- Isrde her nevi san'atkârları da ihmal etmemişlerdi.
Karakurum büyük ve muhteşem bir şehirdi.
İyi tesis edilmiş hendesi yolları, fevkalâde munta - zam parkları ve bahçeleri san'atkârane idi. Devrin ihtişamına göre bu parkları, bahçeleri süsliyen ve
B i r i ı O b o
gümüş yalaklarına, süt, şarap ve kevser akan zarif çeşmeleri ve havuzları var idi.]
İşte bu şehir harabeleri üzerinde tesis edilen (Ç'u) manastırı Moğol lamalarının yaşadığı pek asu- de ve sakin bir yerdir. Cengiz Han ve oğullarının tesis ettiği şehir gerek haricî taarruz ve dahilî iğti- şaşlar ve gerek iklimi tesirlerle harap olduktan son- ra 1585 tarihinde burada ilk Buda manastırı inşa ediliyor. İkinci defa da 1789 da Abatay Han tara- fından elyevm mevcut mabet ve manastır yaptırı- lıyor.
Manastır; Çin ve Türkistan karıştırılmış bir mimarî üslûptadır. Heyeti, umumiye plânı dört cep- helidir. Uzaklardan görünen silûeti beyaz renge b o - yanmış pilönlarile bir şehri koruyan kale vs burç- larını andırıyor ve çok geniş bîr sahayı kaplıyor.
Polikron cepheleri ve müteaddit kapılıkları çete za- rif ve ihtişamlıdır. Dahili muntazam tesviye edil- miş geniş bir meydanı ve bu meydanın merkezinde ûyrıca bir plâtformu vardır. Manastın inşa etti- ren zatın bu plâtformda ihtişamlı bir çadırı var- mış ki bu çadır bilâhare Urga mabetlerinden birine nakledilmiş ve mukaddes eşya meyanında m u h a f a - za edilmekte imiş. Meydan; üzerleri Tibet ve Moıı- golca yazılı granitten ağır stellerle çerçiveleniyor, iki granit stelin üzerine oturtulmuş taştan bir ars- lan heykeli hep eski devirlere aittir. Bütün bu eski monolitlere iki sıra dizilmiş sayısız Soburka (*) 1ar refakat ediyor. Rivayete nazaran burada elyevm
(100,000) Buda heykelciği ve 5500 boyalı resim ve Soburka mühim miktarda mukaddes eşya, yazı ve kitap kolleksiyonu mevcuttur.
(--*) Soburka — Buda mabet ve manastırlarında mukaddes addedilen taçlara Lamaların verdiği isimdir.
Şimdi esrarlı bir sükûtu temsil eden Karaku- rum'un bu ketum mabedi, kırmızı libaslı lamala- rın hafif ve ritmik adımlarla gezindiği bu manastır sanki huşuun sessizliği içinde binlerce sensdenberi kurulan ve bugün bozkırlar, bataklıklar altında gö- mülü yatar kadim Türk medeniyetinin dillerde e f - sane olmuş ihtişamını, mukaddes hatıralarını bes- teliysıı ve hicranlarını yalnız ıssız çöllerin ebedi ziyaretçisi rüzgârlarla başbaşa terennüm eden - Ma,, vi gök altında, karatc'prak üstünde - yaslı uhrevî bir diyar olmuştur.
Erden - Çu manastırı yolunda Karakurum dağ.
l a n mütemmimatmdaıı Zırtlan dağı namile anılan tabii bir ehram vardır. 10-932 sayılı Mimarda resmini dercettiğ'miz yazılı dağdan başka olan bir tarafı ya.
zılı bu ikinci dağ, siyasî ve medenî mevcudiyetlerini böyle ebedî tabiat parçalarına yazan Türkün mede- niyet ve san'at tarihi namına şüphesiz ki çok dik.
kate şayandır. Buradaki yazıların üç parçası: Tibet ve b:ri yine eski Türkçedir.
Manastıra pek yakın bir yerde dahi her nasılsa şimdiye kadar sağlam kalmış olan granitten yontul- muş büyük bir kaplumbağa heykeli bulunuyor. Mo- ğollar buna Obo [*] diyorlar. Bu Obonun Karabal- kasun harabelerinde olduğu gibi üzeri bağa kakma ve sedef işlemeli olması harhalde Uygurlar devrine aidiyeti ihtimaline kuvvet veriyor.
Koşoçaydam - Karabalkasun ve hulâsa bütün bu havalide böyle serpilmiş bir çok obcJar ve m o n o - litler görülmektedir ve bunlar hepsi ayrı ayrı tetki- ke değerlidirler.
[*] Obo — Millî ve mukaddes mezarlar üzerin- deki taştan şekiller ve heykellere Moğolların verdiği is'mdir.