• Sonuç bulunamadı

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ SAYI: 137 ZAMAN LA BÝRLÝKTE SATILIR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ SAYI: 137 ZAMAN LA BÝRLÝKTE SATILIR"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2 3 T E M M U Z 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 3 7 Z A M A N ’ L A B Ý R L Ý K T E S A T I L I R w w w . z a m a n . c o m . t r / a i l e m

(2)
(3)

ÝÇÝNDEKÝLER

Durun, besmeleyi unutmadýnýz mý? 4

Doðru yap, gerisini Allah’a býrak! 7

BÝR TEKLÝF: Babamdan

‘evlat nasýl yetiþtirilir’

onu öðrendim 8

Sen yeter ki,

Rabb’e teslim ol 10

Eþini kanserden kaybeden Ayþe Bölen: Allah’ý bilmek acýlarýmý azalttý 14 Tevâfuklar zinciri 18

Bilâl-i Habeþi ve son ezan 20 Dr. Can sizlerle 28

Virüs programýnýzý güncellediniz mi?

“Bilgisayarým aðýr çalýþýyor, iþlem yapamýyorum, sýk sýk kilitleniyor, internete giremiyorum, bazý bilgi- lerime ulaþamýyorum” gibi þika- yetlerle gelmiþti bilgisayar. Geti- ren adam bu þikayetlerine þunu da ekledi: “Alýrken virüs progra- mý da yüklemiþlerdi halbuki!”

Bilgisayarýn hazýr olduðunu ve teslim edebileceklerini söyle- yen genç delikanlý bilgisayara vi- rüs bulaþtýðý için aðýr çalýþtýðýný, virüsleri temizlediklerini söyledi.

Adam, “Bilgisayarda virüs programý vardý, nasýl virüs bula- þabilir ki?” dedi. Genç delikanlý:

- Bilgisayarý ne zaman almýþtý- nýz?, diye sordu.

- Üç yýl oluyor.

- Amca, virüs programlarýný hiç güncellediniz mi?

- O ne demek delikanlý?

***

Enis Bey’in bilgisayarýnda vi- rüs programý vardý; ama iþe ya- ramamýþtý. Enis Bey, þaþkýnlýðýný gizleyemedi. Delikanlý ona virüs programlarýnýn sýk sýk güncel- lenmesi gerektiðini, yoksa yeni çýkan virüslere karþý bilgisayarýn savunmasýz kalacaðýný anlattý.

***

Her bilgisayarýn bir virüs prog- ramýna ihtiyacý olduðu gibi her in- sanýn da manevi bir antivirüs prog- ramýna ihtiyacý vardýr. Virüsler na- sýl ki kötülük saçarlar, girdikleri yerleri bozar ve daðýtýrlar. Ýnsanla- rý da saran her kötü eylem, düþün- ce ya da yol birer virüstür. Her ki- þi önce insan olmanýn getirdiði

özellikler çerçevesinde “kötülükle- re” karþý “iyi” meziyetlerini diri ve canlý tutmalýdýr. Ýmani noktada ise Allah’a (cc) ve Peygamberimiz (sas)’e iman ve dinin belirttiði þey- ler manevi bir anti-virüs programý- dýr. Her inanan mü’min kendini koruyacak bir anti-virüs programý yazýlýmýný da uygulamaya sokar.

Bu uygulama kimi insanda ilk gel- diði günde kalýr. Ama kimi insan- lar da her gün þekil deðiþtiren ve insanlarý nefsinden, duygularýn- dan ya da arzularýndan yakala- yan bu virüslere karþý programla- rýný günceller. Böylece ne manevi- yatý ne de bedeni zarar görür.

Ýnsanlarýn bilgisayarlar gibi bir þanslarý da yoktur. Bilgisayarýnýzda bilgilerinizi kaybedebilirsiniz; ama iyi bir virüs taramasý ve program- larýn yeniden yüklenmesi sorunu çözer. Ýnsanýn “delete tuþu” çok zor çalýþan ve emek-piþmanlýk-özveri isteyen bir özelliðe sahiptir. Bilgi- sayarýnýzda kötü ve zararlý virüsle- ri delete tuþuyla silip atabilirsiniz;

ama insan bu özelliðini kullana- bilmek için içten piþman olmak, özveriyle dua etmek ve bir daha yapmamak zorundadýr.

Bir insan öncelikle iyi koru- yucu programlara sahip olmalý.

Bu programlarý da günlük, haf- talýk ya da aylýk güncellemele- re tabi tutmalý. Öðrendiklerini bir kez daha tekrar etmeli.

Belki de ihlas konusunu ‘her daim okunmalý’ diye tavsiye eden zat bizlere bu güncellemele- ri mi hatýrlatýyordu; ne dersiniz?

Serhat Þeftali s.seftali@zaman.com.tr

Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21. 34196 Yenibosna-Ýstan- bul Tel: 0212 639 34 50 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi

Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve

Yayýn Sahibi Temsilcisi Yakup Akalýn Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk Yayýn Editörleri Serhat Þeftali

Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Ali Budak Tasarým Mehmet Þimþek Kapak Fotoðrafý Kadir Beþikci

Reklam Koordinatörü Yakup Þimþek Yayýn Türü Yaygýn Süreli

aaiilleem m

http://www.zaman.com.tr/ailem

Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr 2 3 T E M M U Z 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 3 7

ailem

EDÝTÖR

(4)

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 4

ailem

KISA KISA

EDÝTÖR: ALÝ BUDAK

Sofranýzda sevmediðiniz birisinin yemek yediðini fark etmiyorsunuz belki. Ama Efendimiz (sas) besmele çekilmeden yenilen yemeðe þeyta- nýn ortak olacaðýný söylüyor biliyor musunuz? Hep unuturuz. Söyleme- yi çok arzu ederiz de yemek telaþýn- dan, açlýk duygusundan unutur gi- deriz o gizemli sözcükleri. Evin be- yi unutur, evin hanýmý unutur; do- layýsýyla evdeki çocuklar da hiç öð- renemez o kapýlar açýp, kapýlar ka- patan kelimeleri. Halbuki çok kolay deðil midir yemeðe oturulduðunda besmele çekmek? Yemeðin sonun- da hamdedip, elhamdülillah de-

mek. Ýsterseniz gelin bugünden tezi yok bu unutkanlýðýmýza savaþ aça- lým. Þöyle bir hafta-on gün sürdüre- lim bu mücadelemizi. Daha sonra besmele çekmeyi unutan bizlerin bu konuda çok güzel bir alýþkanlýk kazanmaya baþladýðýný göreceksi- niz. Her sofraya oturuþunuzda mut- laka hanýmlar ya da beyler seslice bir besmele çekin; bakýn unutanlar da hatýrlayacaktýr besmeleyi. Ve za- manla göreceksiniz ki çocuklarý- nýz da yemeðe baþlarken sizin yaptýðýnýz gibi yapacaktýr. Ne du- ruyoruz bu iþi baþaracaðýz diye besmelenizi çekmediniz mi hâlâ!

BESMELEYÝ UNUTMADINIZ MI?

Lâkap, övmeye veya kötülemeye iþa- ret eden isim veya vasýftýr. Kötülüðe iþaret eden lâkaplar çirkin lâkaplar- dýr. Âyet-i kerîmede geçen “nebz” ke- limesi, kötü lâkap takmak mânâsýna olduðu için kötü lâkapla çaðýrma ya- saklanmýþtýr. Yoksa karþýdakinin ha- line uygun övgü ve saygýyý ifade eden güzel lâkaplarý kullanmak ya- sak deðildir. Hz. Peygamber’den (sas) rivayet edilmiþtir ki: “Müminin mümin kardeþi üzerindeki hakkýn- dan birisi de onu en sevdiði ismiyle

çaðýrmasýdýr.” Onun için künye koy- mak sünnetten ve güzel hareketler- dendir. Hz. Ömer (ra) “Künyeleri ya- yýn, çünkü uyarýcýdýr.” demiþtir. Me- sela Hz. Ebu Bekir “Atîk” ve “Sýddîk”, Hz. Ömer “Fâruk”, Hz. Hamza “Ese- dullah”, Hz. Halid b. Velid için de

“Seyfullah” lâkaplarý kullanýlmýþtýr.

Böyle güzel lâkaplar milletlerin he- men hepsinde var olagelmiþtir. Fa- kat mümini gücendirecek ve ayýpla- yacak lâkaplar kullanýlmamalýdýr.

Ýmandan sonra bu yasaklanan hu-

suslarý iþleyenler, fýsk yapmýþ ve böylece kendilerine fâsýklýðý uygun görmüþ olurlar. Hâlbuki imandan sonra “fâsýklýk” veya “fýsk” ile anýl- mak ne fena bir anýlmadýr. Bundan dolayý bir mümin bunu ne kendine ne de kardeþlerine uygun görme- melidir. Her kim bu yasaklarý çið- ner de tövbe etmezse zulüm iþlemiþ olur. Böylece, itaat yerine isyaný koymuþ, imandan sonra da “fâsýk”

adýný takýnmýþ ve kendini azaba layýk kýlýp nefsine yazýk etmiþtir.

Yaþlýnýn kalbi þu iki þeyi sevmekte gençtir: Uzun ömür ve çok mal sevgisi.(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/379)

Kalbu’þ-þeyhi þâbbun fî hubbi’s-neteyni: Tûli’l-hayâti ve kesreti’l-mâli

Birbirinize lakap takmayýn

DURUN!

(5)
(6)

Sýkýntý ve musibet anýnda okunacak dua: Biz Allah’a aitiz ve her an O’na dönmekteyiz. Allah’ým! Bu musibetimde bana mükâfat lutfeyle! Sonra da bundan daha hayýrlýsýný ihsan et! (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/317)

Ýnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Allâhumme indeke ahtesibü musîbetî fe’cürnî fîhâ ve ebdilnî bihâ hayran minhâ

ailem

KISA KISA

Zenginlik de bir nimettir.

Bu nedenle aþýrýya kaç- mamak þar- týyla Allah kulunun üzerinde ni- metlerini görmek ister.

Cimrilikten dolayý giyim-kuþamla nasýl olsa dünyalýk diye ilgiyi kes- mek doðru deðildir. Çünkü Allah ku- luna verdiði nimeti onun üzerinde görmek ister. Elbise de bir nimettir.

Ýmam Malik, giyim kuþamýna çok dikkat eden bir insandý. Bir gün bu durumunu kýnayan bir mektup aldý- ðýnda þöyle cevap yazmýþtý: “Bütün bunlarý bana yapýlan bir nevi nasi- hat kabul ediyorum. Evet, biz söyle- diklerinizin hepsini yapýyoruz.

Allah (cc) da bunu biliyor.

Bununla birlikte biz Cenab-ý Hakk’ýn þu ayetini de oku- yanlardanýz: “De ki: Allah’ýn kullarý için çýkardýðý zinet, te- miz ve hoþ rýzýklarý kim haram etmiþ?” (Araf, 7/32)

Zenginlik de fakirlik de bir nimettir. Zengin olan, aþýrý- lýða kaçmayacak bir þekilde zengince, fakir olan da kana- at ile giyinmelidir. Zenginin cimrilikten dolayý

fakir gibi, faki- rin de aþýrýlýk- tan dolayý ço- luk çocuðu-

nun rýzký ile zengin gibi giyinmesi hoþ deðildir. Hz. Peygamber (sas), saç ve sakala iyi bakýlmasýný, te- miz tutulup taranmasýný ve býyýk- larýn kýsaltýlmasýný emretmiþtir.

Bir defasýnda saçý sakalý daðýnýk biri mescide girmiþ ve Efendimiz (sas) onun dýþarýya çýkmasýný iþa- ret etmiþti. Adam saçýný sakalýný düzeltip içeri girdiðinde ise “Siz- den birinizin þeytan gibi (çirkin görünüþlü), saç sakalý daðýnýk bir halde gelmesinden, böyle (derli-toplu) gelmesi daha iyi de- ðil mi?” demiþti.

Yine Allah Resulü (sas) þöyle demekte- dir: “Ey ashabým! Siz- ler mü’min kardeþlerini- zin yanýna gideceksiniz;

binaenaleyh binek hayvanlarýnýza dik- kat ediniz, kýyafet ve elbisenizi düzelti- niz ki insanlar arasýn- da parmakla gösterilecek biri olunuz. Çünkü Al- lah çirkinliði sevmez.”

Güzel giyinin; çünkü Allah çirkinliði sevmez

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 6

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(7)

Adam, Harem-i Þerif’in kapýsýn- da hep ayný duayý okuyordu:

- Ey doðrulara yardým eden, haramdan kaçýnanlarý koruyan!..

Ona ‘Sen baþka dua bilmez misin?’ dediler. O þöyle açýkla- ma yaptý bu duayý tekrar etme sebebi olarak:

- Ben Beyt-i Þerif’i tavaf eder- ken ayaðýma takýlan þeyi eðilip al- dým. Bir de baktým ki, içinde bin altýn bulunan bir kese. Þeytaným- la imaným mücadeleye tutuþtular.

‘Bin altýn çok para, senin bütün ihti- yaçlarýný karþýlar.’ dedi þeytaným.

Ýmaným ise, ‘Bu haramdýr, bo- þuna saklama, sahibini bul, teslim et.’ dedi. Ben böyle mücadele içinde iken birinin sesi duyuldu.

- Burada içinde bin altýným bulunan kesem kaybolmuþtur.

Kim buldu ise versin, ona otuz altýn müjde vereyim.

Bin haramdan, otuz helal ha- yýrlýdýr, diyerek keseyi sahibine

teslim ettim. O da bana otuz al- týn verdi. Bunu alýp bakýrcýlar çarþýsýnda gezerken bir Arap kölenin bu paraya satýldýðýný görünce hemen satýn aldým. Bir müddet sonra bu kölenin yaný- na bir kýsým Araplar gelip gizli- ce konuþmaya baþladýlar. Köle- den ne konuþtuklarýný sordum.

Saklamayýp aynen anlattý:

- Ben Maðrip sultanýnýn oð- luyum. Babam, Habeþ melikiyle cenk edip savaþý kaybetti, beni de esir alýp buralarda sattýlar.

Babam bunlarý göndermiþ, elli bin altýn da vermiþ ki, beni sa- týn alýp götürsünler. Sen bana çok iyilik ettin, kendi evladýn gibi baktýn. Bundan dolayý memnun oldum. Bunlar beni sa- týn alacaklar, sakýn az altýna razý olma, elli bin altýna sat beni.

Dediði gibi oldu. Elli bin al- týna sattým köleyi. Bu kadar büyük sermaye ile bir kýsým

mallar alýp Baðdat’a gittim.

Orada açtýðým dükkanda mal- larýmý satýyordum. Bir tanýdý- ðým gelip, ‘Meþhur tüccar dostum vefat etti, ay gibi güzel kýzcaðýzý ye- tim kaldý, gel bunu sana alalým.’

dedi. Ben de kabul ettim. Çe- yiz olarak birtakým tabaklarýn üzerinde içi altýn dolu keseler vardý. Hepsinin üzerinde de bi- ner altýn yazýlý iken birinin üze- rinde dokuz yüz yetmiþ altýn yazýlýydý. Bunun sebebini sor- duðumda kýzcaðýz dedi ki:

- Babam bu keseyi Harem-i Þerif’te kaybetmiþ, bulan bir helalzade keseyi verince otuz altýný ona müjde vermiþ, geri- de kalan altýndýr içindeki.

Bunun üzerine ben Allah’a hamd ve þükürde bulundum, bunlar hep doðruluðun, iyiliðin bereketi, diyerek olayý kýzcaðý- za anlattým. Mutluluðumuz daha da perçinlenmiþ oldu!..

Doðruyu yap

GERÝSÝNÝ ALLAH’A BIRAK!

GERÝSÝNÝ

ALLAH’A

BIRAK!

(8)

ailem

Mektup adresi: Ailem Dergisi (Salih Yusufoðlu) Çobançeþme Mah.

Kalender Sk. No: 21 34196 Y.Bosna/ÝST.

Salih Yusufoðlu

s.yusufoglu@zaman.com.tr

BÝR TEKLÝF

Ümidimizi artýran, gelece- ðe daha güzel bakmamýzý saðlayan ibret dolu mek- tuplarý yayýnlamaya de- vam ediyoruz; ümitsizlere umut olmasý dileðiyle...

Babamdan

‘evlat nasýl yetiþtirilir’

onu öðrendim

Babam, Doðu Anadolu’nun þirin bir köyünde çiftçilik yapan, sabýrlý, hayýr- sever ve müttaki bir insandý. Bu sev- gi insaný, kendini yedi erkek evladýnýn okumasýna adamýþtý. Samimiyet ve azimle istediði bu hedefe vardý da.

Yedi erkek evladýndan altýsý üniversi- te, bir tanesi de lise mezunu þimdi.

Babam, bizleri okuturken maddi ola- rak da rahat bir durumda deðildi.

Adeta, yememiþ yedirmiþ, içmemiþ içirmiþ, giymemiþ giydirmiþti. Güzel babacýðým, gerçek âleme göçerken bizlere maddi olarak bir þey býrakma- dýn; ama tam istediðin gibi evlatlar var þimdi geride: Sana hep dualar gönderen. Þimdi ben, senden öðrendi- ðim en önemli davranýþý sergileme- ye çalýþýyorum: Evlatlarýmýn iman- lý olmalarý için senden öðrendikle- rimi uyguluyorum. Yakup Aksoy, Bursa

(9)

ailem 9 23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

Kerahet vakitlerinde uyunmayacaðýný

öðretti annem

Ben annemden, altý yaþýnda Kur’an okumasýný ve namaz kýlmasýný öðren- dim. Sýcak, soðuk, yorgun, bitkin deme- den, bir insanýn sabah namazlarýna tat- lýlýkla nasýl kaldýrýldýðýný öðrendim. Yi- ne annemden öðrendim sabah ve ikin- dinin kerahat vakitlerinde uyunmaya- caðýný. Yasin Sûresi’ni okumadan güne baþlamamayý, yapýlan en küçük iþte da- hi Allah’ýn rýzasýný aramayý, ibadetin özü olan duaya sýmsýký sarýlmayý da annemden öðrendim. Teheccüt va- kitlerinde, sabahýn seherinde ve cu- manýn rahmet saatinde her derdimi, her þeyimizi bilen Yüce Allah’a (cc) açmayý da güzel annemden öðrendim.

B.B., Akyazý, Sakarya

‘Allah’ demeyi annem öðretti bana

Benim, annemden öðrendiðim en mü- kemmel davranýþ ‘Allah’ demeyi öðren- mem olmuþtur. Allah (cc) demenin fazi- letini, güzelliðini, huzurunu öðrendim.

Ayrýca, annemden, kýzdýðý zaman bile, evlatlarý üzülmesin diye nasýl gülümse- yebildiðini öðrendim. Annenin, sýcak ve içten sarýlmasýnýn çocukta ne kadar hu- zur veren bir davranýþ olduðunu öðren- dim. Teþekkürler sevgili anneciðim. Er- va Baðcý, Demirci, Manisa

Annemden, eþe saygýyý öðrendim

Ben annemden Allah’ý, Ýslam’ý, namazý ve oruçtaki ev bereketini öðrendim.

Avrupa gibi bir yerde gülmeyi öðren- dim. Ben annemden güçlü olmayý, ayakta durmayý, çalýþýp kimselere muhtaç kalmamayý öðrendim. Annem herkese eþit ve adaletli davranýr, ben de onu öðrendim. Ben annemden dü- zenli olmayý, temiz olmayý, dürüst ol- mayý, namuslu olmayý, ne olursa olsun yalan söylememeyi öðrendim. Annem- den, eþe nasýl baðlý ve saygýlý olunma- sý gerektiðini öðrendim. Yaptýðýn herþey için binlerce teþekkür ca- ným annem. Fadimana Göküzüm, Belçika

Paylaþmanýn mutluluk

verdiðini öðrendim annemden

Annemden, insanýn sadece kendisi için deðil baþ- kalarý için de yaþamasý gerektiðini en mükemmel örnekleriyle öðrendim. Bir þeyler yerken bile, ya- nýmdakiyle paylaþmanýn ne denli mutluluk verdi- ðini yine annemin davranýþlarýndan öðrendim.

Merhametin, insanýn hayatýna nasýl güzellik kattýðýný da annemden öðrendim. Hatice Akkurt, Kocaali, Sakarya

Annemden, baþkalarý için dua etmeyi öðrendim

Ben yirmi dört yaþýndayým. Hayatýnýn her karesi ibret- le, acý ile yoðrulmuþ bir annenin evladýyým. Annem ne kadar yoðun olursa olsun þikayet etmez, mücadeleden hiç býkmaz, baþkalarýnýn dertlerini kendine dert edinir, onlar için dualar eder, gözyaþý döker... Bütün bu davra- nýþlarýn nasýl dantela gibi hayatýma iþlendiðini yýllar sonra hemþire olup çalýþmaya baþladýðýmda fark ettim.

Ben annemden, Allah’ýn yardýmýndan ümit kesmeme- miz gerektiðini öðrendim ve hastalarýma da hep bunu telkin ettim. Ellerimizi sadece O’na (cc) açmamýz gerek- tiðini öðrendim ve hastalara da bunu teklif ettim. Has- talarý dolaþýp ‘Bir isteðiniz var mý?’ diye sorup, baþýn- dan tutup su içirmemi, elinden tutup gezdirmemi, saat- lerce dertleþmemi, onlarla beraber aðlamamý, her istek- lerine hiç usanmadan koþma mücadelemi ve hiçbirini kýrmamaya çalýþýp hayýr dualarýný alma gayretimi hep anne ve babamdan öðrendim. Sizlere hep dua ediyo- rum caným ebeveynim. Zahide Aytan, Çan, Çanakkale

Sevgili annem öðretti bana, sabah vaktinin bereketini

Balkan göçmeni olan annem, genç bir yaþta bilmediði bir ül- keye gelmiþ. Allah’ý (cc) her zaman kendine dost bilmiþ ve onun yolundan ayrýlmamýþ. Annem sabah erkenden kalkar, namazýný kýlar, Kur’an’ýný okur, dualarýný eder ve iþine gider.

Ben, sabah vaktindeki bereketi, annemin loþ ortamda na- maz kýlarken, üzerine sanki kar tanesi gibi nurlarýn yaðdý- ðýný hissettiðimde öðrenmiþtim. Necla Karakaþ, Eskiþehir

(10)

K

eþke, Rabbimize her zaman ni- çinsiz ve nedensiz olarak tes- lim olabilsek... O’nu bilip vicdaný- mýzda O’nun irfanýna erdikten son- ra mükellef olduðumuz hususlar mevzuunda “niçin böyle oldu?”, “ne- den bunlar hep benim baþýma geli- yor?”, “Allah’ým neydi günahým!” de- meden sadece ve sadece teslim ol- mamýz nispetinde O’na karþý þük- ran borcumuzu eda edebilsek... Ka- pýsýnýn sadýk tasmalý kullarý olarak yüzümüzü kapýsýnýn eþiðinden ayýrmayýp “Rabbim günahkar ku- lun kapýna geldi.. bahtýna düþ- tüm..” deyip kendimizi O’nun rah- met kollarýna býrakabilsek...

Sözün burasýnda bir misal olma- sý bakýmýndan kadýnlýk dünyasýnýn sultanlarýndan Hz. Hacer Validemi- zin teslimiyetini nazarlara arz ede- lim. Hz. Ýbrahim, kucaðýndaki çocu- ðuyla birlikte Hz. Hacer anamýzý ekinin bitmediði, suyunun olmadýðý kupkuru bir çöle, þimdiki adýyla Mekke’ye býrakmakla emrolunur.

Eþini ve biricik oðlunu orada býra- kan Hz. Ýbrahim geriye döner. Biraz

ilerlemiþtir ki, arkadan aðzý kevser içesi, Rasul-i Ekrem’e gerçekten ni- ne ve anne olacak büyük kadýn Hz.

Hacer’in sesi duyulur: “Ya Ýbrahim, Ya Ýbrahim! Bizi burada býrakman Allah’ýn emri mi yoksa kendi isteðin mi?” Bunun üzerine Hz. Ýbrahim,

“Allah’ýn emri ile seni buraya býrak- tým Ya Hacer” der. Bu sözleri duyan Hz. Hacer’in dudaklarýndan þu söz- ler dökülür: “Madem Allah’ýn em- riyle getirip bizi buraya býraktýn, gayri Allah bizi terk etmez. Allah’a teslim olmak, emrettiði þeyleri ye- rine getirirken, bizi zayi ve terk et- meyeceðine inanmak lazým.”

“Artýk bittim ya Rabbi!”

O sýrada Hz. Ýsmail bir çocuktu.

Baþýnda koruyucu olarak ana- sýndan baþka kimsesi yoktu. Et- rafta su ve yiyecek namýna bir þey görülmüyordu. Hz. Ýbrahim eþini orada býrakýp uzaklaþtýk- tan sonra bütün yük, Hz. Ha- cer’in omuzlarýna kalmýþtý. Ama o, “Rabbin emriyle olduktan sonra gam yemem” diyordu.

Bize düþen sebeplere sarýlýp tevekkül etmek.

Bundan sonra Rabbimiz’in bitip tükenme bilmeyen kudret ve kuvvetine þahit olacaðýz.

Sen yeter ki,

Rabb’e teslim ol!

ALÝ DEMÝREL

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 10

ailem

ÝMAN

(11)

Biraz sonra çocuk susayýnca aðla- maya baþlar. Anne bir yudum su bu- labilmek için saða sola koþar. Ýlk gü- züne iliþen Safa tepesi olur. Safa kapý- sýndan dýþarý çýkar, “Acaba bir yerde su görebilir miyim.. ben ne olursam olayým ama þu yavrucuk aðlýyor ve içim parçalanýyor” duygu ve düþünce- siyle tepeye týrmanýr. Safa’da bir þey göremeyince Merve tepesine týrmanýr ve Safa ile Merve arasýndaki bu geliþ gidiþler yedi defa olur. Dört defa gi- der, üç defa gelir. Ýyice yorulan ve ta- kati kalmayan Hz. Hacer anamýz, “Ar- týk bittim Ya Rabbi. Bütün esbaba sa- rýldým. Bu yavruyu býrakýp gidemem.

Senin emrine muhalefet de edemem.

Bahtýna düþtüm” diye inler. Bu içten yapýlan dua, Cenab-ý Hakk’ýn rahme- tini harekete geçirir ve ilahi emirle Hz. Ýsmail ayaðýný yere vurunca yer- den bir su (zemzem suyu) fýþkýrýr.

Ve bu sudan hem anne hem de ço- cuðu kana kana içerler. Evet Hz. Ha-

cer validemiz, teslimiyetinin mey- vesini böyle görür ve ayný zaman- da kýyamete kadar gelecek olan müminlere de nice dersler verir.

(Ýbn Sad, Tabakat, 1/50-164) Musibetlerimizi def edecek, bizi huzura kavuþturacak, gönül dünya- mýzda zemzemler fýþkýrtacak, bizi iman ufkuna ulaþtýracak, kanayan ya- ralarýmýzý dindirecek ve bize inþirah verecek olan sadece ve sadece Rabbi- miz’dir (celle celâluhû). Biz, sebeplere sonuna kadar sarýlýp Allah’ýn bize ver- diði imkanlarý kullanacaðýz. Ýþte bu noktadan sonra Allah’ýn bitip tüken- me bilmeyen kudret ve kuvvetine þa- hit olacaðýz. Gecemiz gündüz olacak, þafaklar atacak, ak horozlar ötecek, çatlak sesler dinecek, meseleyi ters anlayanlar kaybolup gidecektir. Bize düþen niçinsiz ve nedensiz olarak tes- lim olmak, sadakatle O’nun kapýsýn- dan ayrýlmamak ve bir ömür boyu O’nu tanýyýp tanýtmaya çalýþmaktýr.

ailem

ÝMAN

Bizi huzura ka- vuþturup iman ufkuna ulaþtý- racak ve bize inþirah vere- cek olan sade- ce ve sadece Allah’týr (celle celâluhû).

(12)

B

üyük zâtlarýn eserleri, içeri- sinde pek çok hikmeti barýn- dýran bir derya gibidir. Üzerlerin- de uzun boylu düþünmek ve cid- den kafa yormak gerekmektedir.

Çünkü onlar, büyük bir birikime, geniþ bir altyapýya sahip engin kiþilerdir. Ayrýca onlar, hayatýn içinde piþe piþe, maddî-mânevî bütün fakültelerini maksimum düzeyde çalýþtýrmýþlar ve Allah’ýn pek büyük lütuflarýna mazhar ol- muþlardýr. Onlarýn eserleri büyük hakikatlerle doludur. Bu yüzden de, bu çeþit eserler üzerinde ciddî þekilde çalýþma gerekmektedir.

Peki neler yapýlabilir? Eskile- rin buyurduklarý, bize bu konu- da ýþýk tutar. Onlar, ilmi derin- leþtirme ve koruma adýna müzâkereyi tavsiye etmektedirler.

“Ýlmin âfeti; unutkanlýk ve müzâkereyi terktir.” der büyük ha- dis âlimi Ýmam Zührî. Bir baþka- sý; “Ýlmi gideren þeyler, nisyân ve terk-i müzâkeredir.” diye söyler.

Alkame de; “Ýlmin ihyâsý, müzâke- re (ile)dir.” diyerek bu koroya ka-

týlýr. “Müzâkereye devam eden, bil- diklerini unutmaz; bilmedikleri ko- nusunda da bol bol istifâde eder.” di- yen hak dostu da bu görüþlere ortak olur. Ýbn Abbas (ra); “Bir geceyi ilim müzâkeresiyle geçirmek, (bana göre) o geceyi baþka türlü ihyâ etmekten çok daha hayýrlýdýr.” söz- leriyle müzâkerenin önemini bir kere daha vurgular. “Münâzara âlimlerle, müzâkere âriflerle, mükâbere (bilgiçlik taslamak) de câhillerle yapýlandýr.” diyen gönül eri, müzâkerenin, iþi bilen insan- larla yapýlmasýný tavsiye eder. Ýb- nü’l-Cevzî, birisinin þöyle bir sözü- nü nakleder ki bu da enteresandýr:

Bazý kitaplar, okunmasý gerekli önemli eserlerin þerhleri gibidir.

Bunu dikkate alarak bir-iki arkadaþ belirlediðiniz kitabý hem okuyun;

hem üzerinde düþünün. Daha faydalý ve kalýcý olacaðýný göreceksiniz.

BAYRAM BURSALI

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 12

ailem

KÝTAP

müzakereli ve þerhli okumayý deneyin

Okumalarýnýza anlam katýn,

(13)

“Ömrümden bir saati bile boþu boþuna geçirmem bana kesinlikle helâl deðildir. Müzâkere ve münâza- radan dilim, mütâlaadan gözüm yo- rulursa, uzanýrým, yazacaklarýmý dü- þünmeden de doðrulup kalkmam;

seksenli yaþlarda kendimi ilme olan isteðim bakýmýndan yirmili yaþlar- daki hâlimden çok daha hýrslý bulu- yorum.” Ayrýca unutulmamalýdýr ki, meclislerin en güzeli, ilim müzâkeresi yapýlan meclislerdir.

Ýnsanýmýzýn derdini anlayan ve ‘bu konudaki dertlerimizi na- sýl aþabiliriz?’ sancýsýyla kývra- nan üretken beyinler tarafýndan özellikle son zamanlarda yay- gýnlaþtýrýlan, kýsmen de olsa ör- nekleri görülen ‘müzâkereli okuyuþ tarzý’, kitap okuma, hu- susiyle de önemli eserleri mütâlaa etme konusunda yep- yeni açýlýmlara vesile olabilecek verimli bir okuma tekniði sunu-

yor. Bu tip bir okuma yöntemi aslýnda öteden beri ilim çevre- lerince bilinmesine ve kýsmen de uygulanmasýna raðmen, an- cak kendi dünyamýz itibârýyla ör- neklerini son zamanlarda yeni ye- ni görmeye baþlamýþ bulunuyoruz.

“Müzâkere”; ‘karþýlýklý ha- týrlamaya çalýþma’ demektir.

Buradan yola çýkarak, müzâke- reli okuma da, önemli eserleri ehil kiþilerle birlikte okuma ve okunan eserler üzerinde daha derin düþünerek, farklý açýlým- lara gitme ve bu esnâda, katý- lýmcýlarýn derse iþtirâk etme- siyle metni daha iyi kavrama- ya çalýþma ameliyesidir.

Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ýn söylediði gibi, kültür; önüne gelen her eseri okuyarak deðil de, belli baþlý temel eserleri tekrar tekrar okuyarak ancak kazanýlabilecek bir þeydir.

ailem 13 23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

Not alýn

Bir dostunuz ya da evde eþinizle birlikte beraber okuya- caðýnýz bir kitap üzerinde tartýþabilir, fikirlerinizi söyleye- bilirsiniz. Kitaplara alacaðýnýz notlar ya da önemli nokta- larýn altýný çizmeniz, daha sonra o kita- pla ilgili bilgilerinizi tazelemenizde büyük kolaylýklar saðlayacaktýr.

(14)

SIÐINILACAK TEK KAPI O (CC)

Allah’ý bilmek

acýlarýmý azalttý

Eþini kanserden kaybeden Ayþe Bölen:

(15)

ailem 15 23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

H

ayatta insanýn baþýna gelmeye- cek bir þey yok. Acýlar da se- vinçler de, üzüntüler de mutluluklar da hep bizim için. Acýlarýn en büyü- ðü kiþinin sevdiklerini kaybettiði za- man yaþadýðýdýr. Annesini kaybeden bir kiþi 100 yaþýnda bile olsa acýsýný kalbinde hisseder. Hele birbirini se- ven yýllarca ayný yastýða baþ koymuþ eþlerden birinin vefatý hayatta kala- ný tarifsiz acýlara boðar. Allah’a ve ahiret gününe inanan kiþi bu dünya- nýn bir imtihan meydaný olduðunu bilir. Acýlara karþý tevekkül edip Al- lah’a sýðýnýr. Allah’ý tanýmayan ise sevdiklerini ebediyen kaybettiðini sanarak sonsuz acýlara gark olur. Ya- nýmýzda kimse olmasa bile Allah’ýn varlýðýný bilmek, kudretini arka- mýzda hissetmek acýlara katlan- mayý kolaylaþtýrýr. Bu inanç, haya- ta yeniden tutunmak, bir þeyler üretmek ve hem kendimize hem çevremize ve insanlýða faydalý ol- mak için güç verir.

Ayþe Bölen, inancý sayesinde ha- yata yeniden tutunup baþarýlý olmuþ insanlardan biri. Ýstanbul’da yaþa- yan çoðu insanýn aþina olduðu Üs- küdar’daki Genç Kebap’ýn, Tutku

Pastanesi’nin, Üsküdar ve Acýba- dem’deki Mado kafelerin sahibi, ba- þarýlý bir iþ kadýný ve anne. Dýþarý- dan bakýnca cazip, rahat ve güzel bir hayatý var. Konuþtukça genç yaþýnda baþýna gelen acýlarýn, omuzlarýna yüklenen sorumluluklarýn onu na- sýl olgunlaþtýrdýðýný ve Allah’a olan sevgisinin verdiði gücü gördük.

Ayþe Haným 4 yýl önce eþini kan- serden kaybetmiþ. Ama hastalýkla 7 yýl mücadele etmiþler, ailece. Erzu- rum’dan gelin geldiði Bölen ailesi ile 5 yýl birlikte yaþamýþ Ayþe Haným.

Ýlk yýl kýzý Tuðba doðmuþ. Bizim þer gördüðümüz þeylerde hayýr, hayýr gördüðümüz þeylerde þer olabilece- ðini bizzat idrak etmiþ bu sayede.

Ayþe Haným, o günleri anlatýrken

“Kýzýmýn hemen doðduðuna þu anda çok þükrediyorum. Ýyi ki kayýnpede- rim ve kayýnvalidemle beraber otu- ruyormuþuz. Hastalýkla mücadele etmek çok zor olurdu yoksa. Yara- dan’ým öyle güzel ayarlýyor ki. Benim eþimse, onlarýn da evladýydý hasta olan. Birbirimize destek olduk.” di- yor. Ayþe Haným’ýn eþi Özdemir, ba- basý ve kardeþiyle birlikte müteah- hitlik, tekstil ve lokantacýlýk iþlerin- de çalýþýyordu. Evliliklerinin ilk yý- lýnda bacaðýnda aðrý olmuþ, ancak o bunu ciddiye almayýp spordan ol- duðunu düþünmüþ. 4. yýl aðrýlar ar- týp bacakta þiþlik oluþunca doktor- lara göstermiþler. Son doktoru yu- muþak doku kanseri olduðunu ve 1 ay ömrü kaldýðýný söyler. Þok ve dehþet içinde kalýrlar! Çapa’da te- davi günleri ve kemoterapi baþlar.

Bir gün babasýný saçsýz gören 3 yaþýndaki Tuðbacýk, “Anne ba- bam askerden mi geldi?” diye so- rar. Babasýnýn hastalýðýyla büyü- yen Tuðba, onun kaybýyla birlik- te olgunlaþmýþ, çocuk yaþýnda yetiþkin halini kazanmýþ bugün.

Ayþe Bölen, hayatta en çok sev- diði kiþiyi, eþini kaybetmiþ bir kadýn. 4 yýl önce kanserden ve- fat eden Özdemir Bey’in ardýn- dan yaþadýðý acýlara Allah’a olan inancý sayesinde katlana- rak ayakta durabilmiþ.

ÞEMSÝNUR ÖZDEMÝR

ailem

HAYAT

FOTOÐRAFLAR: KADÝR BEÞÝKCÝ

(16)

Özdemir Bölen, bacaðýndaki sinirlerin arasýnda büyüyen tü- mörlerin küçülmesi için 1 yýl te- davi görür. 3 hafta hastanede 1 hafta evde geçer. Bu arada hýzlý iþ temposuna da devam eder.

Acýsýný belli etmemeye çalýþarak ailesine moral verir. Yapýlan ameliyatla tümör alýnýr ve iyile- þir, ancak doktorlarýn bir uyarýsý vardýr: Hastalýðýn tekrar etme- mesi için stressiz bir hayat yaþa, gerekirse Ýstanbul’dan ayrýl. Ama ne mümkün. Yeni iþ kollarýyla, Mado kafelerle temposunu daha da artýrarak çalýþmaya devam eder. Çok çalýþkan ve azimlidir, ancak kazanýp da biriktirmek için deðildir bu gayret. Okuttuðu öðrenciler vardýr. Hastalýk döne- minde maddi sýkýntý yaþarken bi- le onlarý burssuz býrakmaz. 7 se- ne saðlýklý yaþayan Bölen, bu ara- da ithalat iþine girmiþtir. 4 yýl önce ekonomik krizde dolar bir- den yükselince iþleri bozulur.

Sýkýntý ve stres tekrar yataða düþürür. Tümör bu sefer akci- ðerlerinde ortaya çýkar ve yayý- lýr. 3 Haziran 2001’de kelime-i þehadet getirerek vefat eder.

ailem

HAYAT

Ayþe Haným, daha çocukken Allah’ý sevmeyi, O’nun kullarýna olan sevgi- sini, Kur’an okumayý, namaz kýlmayý öðrettikleri için çok þükrediyor. “En acý gününüzde sonsuz güç sahibi olan, her halini bilen ve kullarýný çok seven Allah’a sýðýnýyorsun.

Kur’an okuyor, namaz kýlýyorsun.

Yalnýz deðilsin. Bu inancý çocukken vermeselerdi, baþýma gelen acýlarda kime sýðýnacaktým?” diyor ve ayný þekilde Tuðba’ya da öðretmeye ça-

lýþtýðýný söylüyor. Eþinin vefatýnýn ardýndan, kayýnpederi yaþlý olduðu için, ticareti çok iyi bilmese de iþle- rin baþýna geçmiþ Ayþe Haným. Bir- kaç dükkan kapatýlmýþ. Çok büyük gayret göstererek iþlerin nasýl dön- düðünü öðrenmiþ. Bir gün içinde pasta imalathanesini ve kafeleri do- laþarak her þeyi takip ediyor. Bu arada Tuðba’dan “Ýþlerini benden daha çok seviyorsun” yollu sitemler de gelmiyor deðil; ama kendi iþi ol-

duðu için satýn almadan imalata ka- dar hakim olmak istiyor. Ayþe Ha- ným, “Az uyumazsam, çalýþmazsam, vakit ayýrmazsam yok oluruz. Der- dim çok çalýþýp para biriktirmek deðil. ‘Allah’ým bana ver ben de daðýtayým’ derim. Zekâtým, sada- kam vardýr. Þükrediyorum bu bi- linçte yetiþtirilmiþim. Bir þeyi ba- þarmak bambaþka bir duygu. O manevi huzur ve baþarmanýn gücü benim için daha önemli.” diyor.

Allah’ým bana ver ben de daðýtayým

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 16

Eþinin vefatýndan sonra iþlerin baþýna geçen Ayþe Bölen, imalattan satýþa kadar her þeyi öðrenmek için çalýþýyor.

(17)

O ana kadar sürekli Kur`an okuyan, eþinin saðlýðý için dua eden Ayþe Ha- ným, eþinin vefatýndan sonra yaþadýðý acýyý ve hayata yeniden nasýl baðlandý- ðýný þöyle anlatýyor: Özdemir’in iyileþ- mesi için sürekli dua ediyordum. Vefat ettiði zaman önce bocaladým. Namaz kýlmadým, Kur’an’ý elime almadým.

Kayýnvalidem ‘Oku, rahatlarsýn.’ di- yordu; ama yapamadým. Sanki ‘ben bu kadar dua ettim ama sen benim sev- diðimi elimden aldýn’ diye Rabb’ime küstüm, kýrýldým. Her gün “canýmý al”

diye aðlýyordum. Ama o arada pey- gamberlerimizin hayatýný okudum.

Ondan sonra kendime geldim. ‘Sen kimsin, nesin bu dünyada? O Yüce Ya- radan en sevgili kulunu yetim, öksüz býrakmýþ, O’na evlat acýlarý yaþatmýþ da, sen kimsin de isyan ediyorsun?’

dedim. Tövbe ettim. Bir daha ölüm la- fýný aðzýma almadým. Ne kadar is- yankâr olmuþum; Allah’ým Sen beni affet. Sen verdin Sen aldýn, dedim, bi-

tirdim. Acý duyarým evet; ama içime gömerim. ‘Bu hayatta ne yapabilirim?’

diye sordum kendime. Eþimin anne- babasý ve Tuðba için hayatta kalmalýy- dým. Çocuðun ne günahý var, babasýný kaybetmiþken bir de bana bir þey olsa ne yapacaktý? Onlar için hayata sýmsý- ký baðlandým. Bundan sonra hiçbir þey beni yýldýramaz. Yaradan da be- nim yanýmda. O kadar inanýyorum ki buna. Allah’ým beni seviyor, bunu bili- yorum. Ben de onu seviyorum. Bu maneviyat bende olduktan sonra aþamayacaðým hiçbir þey yok. Öyle bir azim verdi ki Yaradan’ým içime.

Çalýþacaðým ve çok baþarýlý olaca- ðým. Çalýþma ve öðrenme hýrsýyla do- luyum. Eþimin paylaþýmcýlýðýný, misa- firperverliðini, çalýþkanlýðýný kendime hedef bildim. Kýzýmý da ona layýk bir evlat olarak yetiþtireceðim. Hayatta en zor þey anne olmak. Onun için güçlü olacak, ayakta duracak, güle- ceksin. Ayný zamanda babayým ona.”

ailem 17 23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

Peygamber Efendimiz’in çektiði sýkýntýla- rý ve acýlarý dü- þünerek isyan ettiði için Al- lah’a tövbe eden Ayþe ha- ným, kýzý Tuðba için hayata sým- sýký sarýlmýþ.

“Sen kim oluyorsun da isyan

ediyorsun.” dedim ve tövbe ettim

(18)

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 18

ailem

ÖRNEK HAYATLAR

B

ediüzzaman Hazretleri tevâfuk- taki gaybi müdahaleyi bir mek- tupta bir temsille þöyle beyan ediyor:

‘Meselâ, benim avucumda nohut, leblebi, üzüm, buðday gibi maddeler bulunursa, ben onlarý yere atsam, üzüm üzüme, leblebi leblebiye karþý sýralansa, hiç þüp- he kalýr mý ki elimden çýktýktan sonra gaybi bir el müdahale etmiþ olmasýn?

Ýþte harfler ve kelimeler o maddelerdir;

aðzýmýz ise avuçtur.’ (Barla Lâhikasý) Ömer Faruk, üniversitede okur- ken muziplik olsun diye arkadaþla- rýndan Konyalý olanlara latife ya- par, Konya’ya telmihen “Kenya’nýn neresinden? Yoksa Nairobi’den mi?”

diye sorardý. Herkesin akýn akýn yurtdýþýna bir eðitim gönüllüsü olarak gittiði günlerde, arkadaþlarý ile Ýstanbul’da bir pastanede otur- muþ bazý ülkelerin isimlerini yaza- rak aralarýnda kura çekip þakalaþ- mýþlardý. Ama enteresan þekilde üst üste kendisine hep Kenya denk gelmiþti. Ama henüz ortada fol yoktu, yumurta yoktu. Onun için gülüp geçmiþti. Üç ay sonra kendi- sini Nairobi, Jomo Kenyatta Ulus- lararasý Havaalaný’nda bulacaðý ak- lýna nereden gelecekti? Hem Na- irobi’de güzel bir Türkçe ile “Mü- barek nerelerdesin?” diye konuþacak

tanýdýk bir sesle karþýlaþacaðýný ne- reden bilecekti? O tanýdýk sesin sahibi 1990 yýlýnda Ankara’ya Türkçe kursu almak için gelen ve bir süre evinde misafir ettiði Dr.

Abdülkadir Bey idi. Ýþte altý sene sonra Kenya’da karþýlaþmýþlardý.

Tevâfuklar daha yola çýkma- dan baþlamýþtý. Veda etmek için memleketi Fatsa’ya gitmiþti. Hem- þehrisi olan bir hanýmýn Kenyalý bir doktor ile evli olduðunu öðren- di ve telefonla ondan bilgi aldý.

Nairobi’ye varýnca üç arkadaþ herhangi bir otele öylesine yer- leþmiþlerdi. Meþhur bir otel de- ðildi. Aslýnda biraz da muhabbet olsun diye resepsiyondaki görev- liye “Otelinizde baþka Türk var mý?”

diye sormuþlardý. “Evet” cevabýný almýþlardý. Genelde Türklerin kaldýðý bir oteldi orasý... Hatta yanýndaki apartmanlarda da üni- versite eðitimini Türkiye’de ta- mamlamýþ Kenyalýlar oturuyor- lardý. Bu bilgiler onlarýn iradele- rinin dýþýnda bir sevk ile buraya geldiklerini gösteriyordu. Za- manla otelden ayrýlýp bir ev tut- muþlardý. Bu hususta ayný ma- hallede oturan Prof. Bakari Bey kendilerine yardýmcý olmuþtu.

Hayatta tesadüfe yer olmadýðý yaþanan örnek hikâyelerle bir daha ortaya çýkýyor. Cenab-ý Hak, her ânýmýzý bize ibret olmasý için dantel gibi iþliyor.

ABDULLAH AYMAZ

Tevâfuklar zinciri

(19)

ailem 19 23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

Daha sonra öðretim üyesi olarak Türkiye’ye giden bu zat, onlarý önce üst komþularý Mahmut Bey’le tanýþtýr- dý. Ramazan boyunca Mahmut Bey akþamlarý iftariye taþýmýþtý. Gurbette bu mesele çok mühimdi. Bayram ge- lince Prof. Bakari Bey onlarý pek çok mühim insanlara götürmüþtü. Ýþte bu ziyaretlerin birisinde, tek katlý bir evin mütevazý salonlarýnda bir köþede oturan, nurani zenci bir zat onlarý gö- rünce, yaþýndan pek beklenmeyecek bir çeviklikle ayaða fýrlamýþ ve ‘Bun- lar Türkler!’ diye baðýrarak, onlarý baðrýna basýp baþköþeye oturtmuþtu.

‘Alný secde izli’ o zat “Sizlerin yüzü- nüzden Türk olduðunuzu anladým.’’ de- miþ. Cedlerimizi hayýrla yâd edip çok büyük iltifatlarda bulunmuþtu.

Hazýrladýðý hediyeleri kendilerine takdim etmiþti. Ýsmi Ömer idi. Yani baþta bahsettiðim Ömer ile adaþtý.

Aradan aylar geçti. Bir vakýf kur- dular. Vakýfla ilgili bütün iþlemlerini, duadan baþka bir þey istemeyen avu- kat Faruk Bey halletmiþti. Teberrü- ken vakfýn ismini Türkiye’den iste- miþlerdi. Ýsim ‘Ömeriye’ olarak geldi.

Yine Ömer ismi ile tevâfuk vardý. Üç yýl sonra Kenya’nýn ikinci büyük þeh- ri Mombassa’da bir vakýf kurulmuþ- tu. Bu sefer isim “Gül” olarak geldi.

Yani Kenya’ya gelen ikinci öðret- menin (Mehmet) soyismi (Gül)..

Nairobi’de açýlan okulun bulun- duðu sokak ismi de ‘Jamhuri’ yani Cumhuriyet Sokak idi. Okul aile bir- liðinin dört çocuðu da okulda okuyor- du. Ýsmi Ýsmail Ramazan idi. Okul ai- le birliðinin dört çocuðu da okulda okuyordu. Tevâfuka bakýnýz ki, okul- lardan birisinin müdürünün ismi Ýs- mail, öbürünün ismi de Ramazan idi.

Nairobi’de tutulan ev de Mescid-i Nur’un yanýnda idi. Mombassa’da tu- tulan ev de yine ayný Mescid-i Nur’un yanýnda idi. Arkadaþlardan birisi Mombassa’da Nur Mescidi’ne gitmiþ ve cemaatin ýsrarý ile ezan okumuþtu.

Sonra ikinci bir mescide uðramýþtý.

Orada da belki beyaz olduðu için ezan okumasý için ýsrar etmiþlerdi. Bu mes- cidin ismi de “Nureyn” (Ýki Nur) idi.

Nairobi’de Malawi’den gelip ora- ya yerleþen bir zat ile bazýlarý bir grupla sohbet ediyorlardý. Misafirler- den birisi Afrikalý Ali idi. Afyonlu bir Türk kýzý ile evli idi. Misafirlerden birisi de seneler önce Afyon’dan gel- miþ Adnan Bey idi. Hanýmý Afrikalý idi. Ve kýzlýk soyadý Ali idi. Bunlara tesadüf denilebilir mi? Asla! Belki en yumuþak ifade ile hüsn-ü tesadüf ve- ya en doðrusu tevâfuk denilebilir.

Ýhlas ve sa- dakatle koþ- turanlara bi- raz dikkat etseniz; kim bilir daha ni- ce tevâfuk- larla karþýla- þacaksýnýz.

(20)

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 20

B

ilal-i Habeþî’nin sahabe arasýn- da ve Rasulullah’ýn yanýndaki temel misyonu müezzin-i Rasûl ol- masýydý. Resul-i Ekrem, Medine’ye gelir gelmez hemen bir mescid inþa etti. Namazlar cemaat halinde top- luca burada kýlýnmaya baþladý. Ýn- sanlar namaza nasýl davet edilecek- ti? Meþveret meclisinde bu husus görüþülmeye baþlandý. Kimine göre çan çalýnmalýydý, baþkalarý ateþ yak- mayý teklif ettiler. Bir kýsmý da bay- rak dikmeyi teklif ettiler.

Çok geçmeden hayýrlý bir rüya ile Hz. Ömer çýkageldi. Rüyasýnda ona ezan-ý Muhammedî talim edilmiþti.

Efendimiz (sas) bundan sonra nama- za daveti ezanla yapacaktý. Ezan, he- men Hz. Bilal’e öðretildi. Medine ufuklarý, onun ruhlara iþleyen gür sesiyle bayram yapmaya ve sahabe onunla namaza koþmaya baþladý.

Sesleriyle insanlarý kutlu vazifeye davet eden müezzinler, Efendimiz’in müjdesiyle, “ötelerde de insanlarýn en uzunlarý olacaklardýr”. Hz. Bi- lal, Medine’de olduðu bütün za- manlarda bu vazifesine devam etti.

Bilal-i Habeþî’nin Mekke’nin fet- hinde Kâbe-i Muazzama’nýn damýna çýkarak okumuþ olduðu ezan, tari-

hin sayfalarýna ve sahabilerin kalp- lerine ezandan cennetler inþa etmiþ- ti. Dün çöllerde ‘Ehad!’ diye hayký- ran ses, bugün Kâbe üstünde insan- larý namaza davet ediyordu ki, gö- rülmeye, onun da ötesinde yaþanýl- maya imrenilecek bir tabloydu bu.

Hz. Bilal, Peygamber Efendimiz’den sonra, biri Kudüs’te, diðeri de Medi- ne’de olmak üzere sadece ve sadece iki kere ezan okudu. Ýlkini Hz.

Ömer’in, sonuncusunu da Efendi- miz’in kendisini görmüþ olduðu bir rüyada daveti üzere geldiði Medi- ne’de Peygamber torunlarý Hz. Ha- san ve Hüseyin’in ricalarý sonucun- da okudu. Hele Medine’deki o son ezaný, gerçekten çok muhteþem ol- muþtu. Onun sesini duyanlar eski günleri bir daha yaþamýþlardý. Uy- kularýndan onun sesini duyarak kalkanlar bir an olmayacak þe- yin gerçekleþtiðini zannettiler.

Namazý sanki Hz. Peygamber’in arkasýnda kýlacakmýþ gibi heye- canla Mescid-i Nebevi’ye koþtular...

Bilal-i Habeþî, Peygamberlik Güneþi (sas) gurub ettikten sonra, Medine’de kalmaya da- yanamadý. O’nun yokluðunda Medine bomboþ gibi geliyordu.

Habeþliydi. Köleydi. Ýslamiyet’in ilk yýllarýnda çekmediði çile kalmamýþtý. O’nun kýldýrdýðý namazlarýn ezanýný

hep o okumuþtu. Bir son ezan hikayesi bu...

Bilâl-i Habeþi ve son ezan

MUSTAFA AYDIN

ailem

PORTRE

(21)

Hz. Ebu Bekir’den izin istedi. Þam tara- fýna hicret etti. Onun zamanýnda buralarda yapýlan savaþlara iþtirak etti. Hz. Ömer’in Kudüs fethinde yanýnda hazýr bulunanlar- dan biri de oydu. Onunla beraber Kudüs’e girdi. Ricasýný kýrmadý, burada vefat-ý Ne- bi’den sonraki ilk ezanýný okudu. Þam’a ya- kýn yerlerden biri olan Havlan’a yerleþti.

Bir gün rüyasýnda Efendimiz’i görmüþ, ‘Beni ziyaret etmeyecek misin?’ diyerek kendisini Me- dine’ye davet etmiþti. Bu davete büyük bir þevk- le icabet etti. Medine’de eski hatýralarý yeniden tüllendi. Resul-i Ekrem’le beraber yaþadýðý þey- leri bir kere daha yaþadý. Her tarafý dolaþtý, za- man zaman gözyaþlarýný tutamayarak aðladý.

Mescid-i Nebevi’nin etrafýnda dolaþýrken onu görenler çevresini sardý. Müezzin-i Resul, Peygamber’in (sas) Müezzini gelmiþti. Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin boynuna dolandý.

“Ne olur Ya Bilal, ne olur bir kere daha oku eza- ný!” diye yalvardýlar. Efendimiz, ezan vakti ge- lince, “Erihna yâ Bilâl!”, “Bizi ferahlat ey Bilâl!”

demez miydi... Yýllar sonra bir daha mescidin duvarýna çýktý. Kalbi, elleri, dudaklarý, göz pý- narlarý titriyordu. Tarihin son kez þahit olacaðý Bilâl’e has son ezaný okumaya baþladý. Ýlk “Alla- hü Ekber, Allahü Ekber” dediðinde mesciddeki- lerin dizlerinin baðý çoktan çözülmüþtü. Bütün Medine ahalisi akýn akýn Mescid-i Nebevi’ye koþmaya baþladý. Ses, Peygamber’in müezzini- nin sesiydi. O mu (sas) gelmiþti? Bir mucize miydi, yaþanan... Geldiðini sandýlar koþarken...

Mescide girdiklerinde Bilal’i gördüler ezan okurken... Sýra “Eþhedü enne Muhammeden Resulullah”a gelince Bilal bunu ancak bir kez söyleyebildi. Ýkincisine ne onun ne de onu din- leyenlerin takati kalmamýþtý. Peygamber dostla- rýnýn, peygamber âþýklarýnýn kucaðýna yýðýlýver- di. Mescid-i Nebevi’yi hýçkýrýklar sarmýþtý.

Ezan-ý Muhammedî’yi, Efendisi’nin (sas) emriyle ilk okuyan oydu. Ýki Cihan Serveri’nin vefat ettiði gün de son ezaný yine o okumuþtu.

ailem

PORTRE

Hz. Bilal, Peygamber Efendimiz’den sonra, biri Kudüs’te, diðeri de Medine’de olmak üzere sadece ve sadece iki kere ezan okudu.

(22)

Dört yaþýndaki oðlunun tepkisine bir türlü anlam veremiyordu. O ne zaman elini seccadeye uzatsa, oðlu aðlamaya baþlýyor; “Baba, baba, ba- ba” aðlamalarý kesilmiyordu. “Na- maz kýlma, benimle oyna!” diyen çocu- ðunun namaza karþý bu olumsuz tepkisine karþý ne yapacaðýný þaþýr- mýþtý. Geçen bir haftasýný gözden geçirdiðinde nerede hata yaptýðýný anlamýþtý. Ýþten eve yorgun argýn dönüyordu ve onu büyük bir hasret ve arzuyla bekleyen oðlu karþýlýyor- du. Sabrý taþmýþ bir þekilde “haydi oynayalým” diyen çocuðunun bu is- teðine hep, “Namazýmý kýlayým senin-

le oynayacaðým.” diyordu. Babasýyla arasýna giren bu þey neyse ona o kadar çok kýzmýþtý ki çocuk; tepki- sini de seccadeyi saklamak ya da aðlamakta bulmuþtu. Baba o gün- den sonra bu davranýþýný deðiþtirdi.

Eve geldiðinde ne kadar yorgun da olsa oðluyla 20-25 dakika oyun oy- nadý. Kimi zaman ceketini bile çý- karmaya fýrsat bulamadý. Oðlu ar- týk sakinleþtiðinde ise ondan izin is- tedi ve namazýný kýldý. Çocuðun da babasýnýn kýldýðý namaza bakýþ açý- sý deðiþti. Artýk babasý ile oyunun önüne çýkan bir namaz yoktu ve nefret edilmesi de gerekmiyordu.

Çocuklarýnýzla oyun arasýna namaz gibi

ibadetleri sokmayýn. Babasýyla oyununa namazýn engel olduðunu düþünen çocuk, bu durumdan hiç hoþlanmaz.

Çocuklarýn namazdan nefret etmesini istiyorsanýz böyle davranýn

ailem

NAMAZ

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 22

(23)

ailem

ÇOCUÐUM VE BEN

Mektup adresi: Çobançeþme Mah.

Kalender Sk. No: 21 Y.Bosna/Ýstanbul

Yasemin Yalçýn Aktosun

Danýþman psikolog y.aktosun@zaman.com.tr

Tuvalet eðitimi nasýl verilir?

T

uvalet eðitimi verilirken has- sas davranýlmasý çocuðun öð- renme sürecini kýsaltacaktýr. Öð- renme sürecinde ebeveynin tu- tum ve davranýþlarý, çocuðun tuvalete gitmekten hoþlanma- sýný saðlar nitelikte olmalýdýr.

Bu sebeple yapýlmasý gereken- leri sýralayacak olursak:

Çocuðun ruhsal, bedensel, biliþ- sel ve duygusal hazýr oluþu sað- landýktan sonra eðitim verilmeli- dir. Biliþsel algýsý oluþan çocuk tu- valet ihtiyacýnýn olduðunu ve mü- sait bir yerde bu ihtiyacýný gidere- bileceðini algýlayabilir. Ancak algý- nýn tam olarak oluþma yaþý bütün çocuklarda ayný deðildir. Bunun dýþýnda çocuðun pozitif olmasý, kas kontrolünü saðlayabiliyor ol- masý eðitim süreci için önemlidir.

Çocuðun hazýr oluþu ile bir- likte ebeveynin hazýr oluþu da çok önemlidir. Ebeveynin sabýr- lý ve oluþabilecek minik kazala- ra karþý tahammüllü olmasý ge- rekmektedir. Unutmayýn ebe- veynin hatalý tutumlarý sürecin uzamasýna neden olacaktýr.

1-1,5 yaþlarýndan itibaren eðiti- me baþlanmamýþ olsa bile tuvalet kavramý yavaþ yavaþ çocuða öðre- tilebilir. Bunun için zaman zaman altýný deðiþtirme esnasýnda çocu- ðun tuvalete götürülüp tuvalet ih- tiyacýný gidermesi içi kýsa bir süre beklenmesi veya eve bir oturak alýnýp çocuðun altý çýplakken ora- ya oturtulmasý tuvalet eðitimini destekleyici hareketler olacaktýr.

Çocuðun tuvaletini yapa- caðý yer sevimli olmalýdýr.

Ki çocuk tuvalete girmek- ten keyif alabilsin. Bunu niçin çocuðun sadece tu- valete gittiði zaman oy- nayabileceði bir oyun- cak alabilir ve tuvalet oyuncaðý olarak isim- lendirebilirsiniz.

Tuvalet eðitimine baþlandýðý zaman ebe- veyn aktif bir biçimde sürece dahil olmalýdýr.

‘Benim tuvaletim geldi tuvalete gitmeliyim’

diye yüksek sesle düþünme akabinde de ‘tu- valetimi yaptým ve rahatladým’ diyerek sonuçlandýrma ve bunu za- man zaman yapma ço- cuðun öðrenmesi-

ni kolaylaþtýrýr.

Ýlk etapta bez sadece gündüz- leri çýkarýlabilir, Belli bir süre sonra (çocuðun öðrenmesine baðlý olarak) gece- leri de bezin çýkarýlmasý gerekecektir. Yal- nýz bezin bir konup bir çýkartýlmasý, çocu- ðun kafasýný karýþtýracaðýndan

tuvalet eðitimini güçleþti- rir. Özellikle de ilk gün- ler veya haftalar minik altýna yapma vukuat- larý görülebilir.

Çocuk tuvaleti gel- diðini her fark edi- þinde ve tuvaletini oturak veya tuvalete her yapýþýnda onu ono- re etmek bu davraný- þýný pekiþtirecektir.

(24)

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 24

V

icdanýn dört ana unsu- rundan biri olan zihnin gerçek gâyesi marifetullah- týr. Bundan dolayý, onun sürekli Allah’a ulaþtýran yollar, o yollardaki handi- kaplar ve bu handikaplarýn aþýlmasý için gereken nazarî bilgilerle meþgul olmasý;

sonra da bu nazarî bilgileri tatbik edebilme iradesine sevk edecek malumâtla beslenmesi gerekir.

Ne var ki, anlama, öð- renme ve hatýrlama kabili- yeti olarak, þuuraltý ve þuu- rüstü müktesebât adýna el- de ettiði bütün bilgileri ar- þivleyen ve adeta bir kütüp- hane vazifesi gören zihin, çoðu zaman sakat düþünce- lerin, yanlýþ kabullerin ve batýl inançlarýn istilasýna da maruz kalýr; çirkin görüntü, kaba ses ve kötü söz atýkla- rýyla da dolar. Bu arada, marifetullahla uzak-yakýn alâkasý olmayan her þey zihinde büyük-küçük bir

leke býrakýr ve onun kir- lenmesine sebebiyet verir.

Zihin, öncelikle günahlar, hatalar, yanlýþlýklar ve kötü- lüklerle kirlenir. Her günah, her hata ve her kötülük on- da mutlaka bir iz býrakýr. Ýn- san çok defa böyle bir zihin kirlenmesinin farkýna var- masa da zamanla onun teza- hürlerini kendi gönlünde ve duygularýnda hissedebilir.

Böyle bir kirlenme, hayýrlý iþlere devam etme arzusunu kýrar, salih amellerde sürek- lilik isteðini azaltýr ve fena- lýklara meyil gücünü artýrýr.

Günümüzün insanlarý zihin kirliliði gibi bir âfete mâruzlar ve bu yönüyle de talihsiz sayýlýrlar. Bugün, çarþýya ve sokaða her çýkýþ- larýnda gözler yoluyla birta- kým haramlara girmeleri neredeyse muhakkak. Ruh dünyâlarýnda bulantý hâsýl edecek manzaralar âdiyat- tan. Kulaklar adeta kir taþý- yor, diller kir üretiyor. Uy-

gunsuz sözler dinleniyor, çirkin laflar ediliyor, sürek- li þunun-bunun aleyhinde atýlýp tutuluyor; konuþma- lar gýybetlerle baþlýyor, ya- lanlarla devam ediyor ve sonunda iftiralarla noktala- nýyor. Konuþanlar kirleti- yor; onlara müsamaha gös- terip dinleyenler de onlarýn vebaline ortak olup kirleni- yorlar. Böylece, çok ciddi bir zihin kirliliði yaþanýyor.

...

Bundan dolayýdýr ki, böyle bir musibete karþý ümmeti- ni ikaz eden Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem),

“Nazar (bakýþ) þeytanýn ze- hirli oklarýndan bir oktur.”

buyuruyor ve Cenâb-ý Hakk’ýn þu iltifatkâr beya- nýný naklediyor: “Kim Be- nim korkumdan dolayý ha- rama bakmayý terk ederse, kalbine öyle bir iman neþ- vesi ve halâveti atarým ki, onun zevkini gönlünün derinliklerinde duyar.”

Yaz aylarýnda sokaklarda, televizyonlarda ve tatil beldelerinde insanlarýn zihinlerini kirleten, günaha kapý aralayan þeylerin fazlalýðý dikkat çekiyor. Peki zihin kirliliði nedir? Ýþte cevabý...

Zihin kirliliði

daðýnýk kalpler meydana getirir

ailem

ÝNSAN

(25)

ailem 25 23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

Ýnsan çarþý-pazardan, kötülüklere açýk mahal- lerden ve günaha girme ihtimali olan yerlerden uzak durarak dýþarýdan bulaþabilecek günah le- kerine karþý tedbir alabi- lir ve onlardan koruna- bilir. Fakat, hayâl ve ta- savvurlardan kaçmak çok zordur. Otururken kalkarken, yerken içer- ken onlar hep sizinle be- raberdir. Onlardan uzak- laþmak için uykuya sýðý- nacak olsanýz, daha göz- lerinizi yummadan þey- tan hemen inci-boncuk gibi saçýverir onlarý önü- nüze. Bu defa, uykuyu da unutur, baþlarsýnýz çocuklarýn bilye oyna- malarý gibi hayâl ve ta- savvurlarla oynamaya.

“Falan neden bu kadar

vefasýz, filan niye bu denli duygusuz...” sorgu- lamalarýyla zihninizi meþgul edersiniz. Aslýn- da, o mevzularda yapýl- masý gereken þeyler Kur’an ve Sünnet tarafýn- dan ortaya konulmuþ; o problemleri halletme sis- temleri vaz’ edilmiþ; me- selelerin, usûlüne uygun olarak anlatýlmasý ve in- sanlarýn irþad edilmesi için gereken hususlar be- lirlenmiþtir. Belirlenen o esaslara göre tavýr almak ve hareket etmek durur- ken, hiçbir faydasý olma- dýðý halde o türlü müla- hazalara dalmak, hayâlle- rin ve tasavvurlarýn su-i zanlara baðlanmasýna ve dolayýsýyla zihin kirliliði- ne sebep olmaktadýr.

(Kaynak: www.herkul.org)

ailem

ÝNSAN

Dile dökülmeyen düþünceler zarar veriyor

Zihin kirliliðinin belki de en zararlý neticesi kelâm- ý nefsî þeklinde sudûr eden “sebb u þetm”ler; yani, dile dökülmese bile bir düþünce þeklinde belirip kalbi ve kafayý meþgul eden yakýþýksýz sözler, çirkin laflar, karalama ve kýnamalardýr.

Meselâ, bir insanýn namazýný verip veriþtirmesine, duasýndaki dikkatsizliðine ya da çarþý-pazardaki lâubâliliðine takýlmýþsanýz, bunlar önce birer buðu halinde zihninizde beliriverir; baþlangýçta sadece bir hayâlken daha sonra tasavvur kalýbýna dökülür;

þayet siz meseleyi orada kesip atmaz, aksine müla- hazalarýnýz üzerinde daha da yoðunlaþýrsanýz, tasavvurunuz taakkule ve hatta tasdike dönüþür.

O þahýs hakkýnda hükmünüzü verir ve “Vay mücrim vay!” dersiniz. Belki aðzýnýz hareket etmez, diliniz dönmez ve dudaklarýnýzdan hiçbir kelime dökülmez;

ama o insaný ne zaman ansanýz içinize hep

“mücrim” hükmü gelir. Ýþte, bu þekildeki sebb u þetmler de kalbi öldüren ve ruhu felç eden birer illettir.

(26)

ÝLMÝHAL

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 26

“Eþimle on bir yýllýk evliyiz. Eþim, bir yýldýr çok deðiþik düþünceler besliyor.

Artýk onu tanýmaz hale geldim. Yaptýk- larý ise bana hiç akýl kârý gelmiyor.

Kendisine en basit ihtiyacý þeyleri ya- saklýyor. Bu arada ben de kararlarýn- dan nasibimi alýyorum. Çocuklar bile ondaki deðiþiklikleri fark ediyor.

Eþim iþe öncelikle hayvansal mamul- leri yememekle baþladý. Neymiþ, ‘hay- vanlara yazýk’mýþ, Allah’a inanan onlara eziyet edemezmiþ. Hayvansal ürün yeme- den de yaþanýrmýþ. Önemli olan kendini tutmakmýþ. Bir gün baktým; eþim gerçek- ten tam bir vejeteryan oluvermiþti. Olay burada kalmadý. Sayýsýný unuttuðum oruçlar, bitmek bilmeyen namazlar, ko- nuþma yerine iþaretlerle cevap vermeler (düþüncelerinden uzaklaþmasýn diye) iþin dozunu iyice kaçýrdý. Þimdi kardeþ, kar- deþ yaþadýðým bir eþim var! Sevineyim mi, övüneyim mi, üzüleyim mi bilemiyorum...

Dinimizde böyle bir dindarlýk var mý?”

Ýslâm dininde böyle bir dindarlýk yoktur. Çünkü dinimiz insan için helâl ve haram olanlarý belirle- miþ ve haram olanlar içinde çok önemli olanlarý da iþaret etmiþ- tir. Çok önemli olan üç haram:

Müslüman’ýn gizli olsun, açýk ol- sun bütün ayýp davranýþlardan ve fena bir iþ iþlemekten sakýnmasý,

Malýný helâl olmayan yollarla kazanmaktan sakýnmasý,

Kendisi dahil Müslüman ol- sun, Müslüman olmasýn; hiçbir kiþiye asla zulmetmemesidir.

Bunlarýn dýþýnda kalan bütün hususlarda Yüce Allah (cc) Müs- lüman’a kolaylýk ve geniþlik taný- mýþtýr. Bunun için Müslüman yersiz telâþa ve korkuya düþüp ne kendisine, ne de bir baþkasý- na dinini zorlaþtýrmamalýdýr.

Konuyla ilgili bir olay Pey- gamberimiz zamanýnda yaþandý:

Nefsinizin sizin üzerinde hakký vardýr

(27)

Dr. Jale Þimþek

ailem 27 23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

Bir gün Rasûlullah (sas) insan- lara vaaz etmiþ, onlara kýyameti anlatmýþtý. Kýyametin korkunçlu- ðu orada bulunanlarý etkileyerek aðlattý. Orada bulunanlardan on kiþi; Hz. Ebûbekr, Hz. Ali, Ýbni Mes’ûd, Ýbni Ömer, Abdullah b.

Amr b. Âs, Ebû Zerr, Ebu Huzey- fe’nin azadlýsý Sâlim, Mikdad, Sel- man-ý Fârisî ve Mâkil b. Hârun (ra) daha sonra kendi aralarýnda toplanarak, râhibâne hayat sür- mek için birtakým kararlar aldýlar.

Her gün devamlý oruç tutmak, ge- celeri devamlý namaz kýlmak, ya- takta uyumamak, et ve yað yeme- mek, kadýnlardan ve güzel koku- dan uzak durmak, bedenlerinin cinselliðini kesmek ve yeryüzünde seyyah olup dolaþmak gibi karar- lar… Hz. Peygamber olayý haber alýnca onlara þöyle buyurdu: “Si- zin þu ve þu hususlarda anlaþtýðý- nýz bana haber verildi. Bu doðru mu?” Onlar; “Evet, ama bizim maksadýmýz hayýrdan baþka bir þey deðildir.” dediler. Hz. Peygam- ber’in cevabý çok açýk ve net oldu:

“Ben size bunu emretmiyorum…

Doðrusu nefsinizin sizin üzeriniz- de hakký vardýr. Bazen oruç tutun, bazen tutmayýn, (geceleri) bazen namaz kýlýn, bazen kýlmayýn. Çün-

kü ben hem namaz kýlarým, hem de uyurum. Oruç tuttuðum da olur, tutmadýðým da. Et de yerim yað da. Evlenirim de. Sünnetim- den yüz çeviren benden deðildir.”

Bu konuþmadan sonra Hz.

Muhammed (sas), taþýdýðý önem- den dolayý ayný konuyu hutbede de iþleyerek þöyle buyurdu:

“Bazýlarýnýza ne oluyor ki, onlar kadýnlarý, güzel kokuyu, uykuyu ve dünyevî arzularý kendilerine haram saymýþlardýr. Ben size keþiþ ve râhip olmanýzý emretmiyorum. Doðrusu benim dinimde et yemeyi ve kadýn- larý terk etmek, manastýrlarý (mes- ken) edinmek yoktur. Ümmetimin seyahati oruçtur. Ruhbanlýðý cihat- týr. Allah (cc)’a ibadet edin, O’na hiç- bir þeyi ortak koþmayýn. Haccedin, umre yapýn. Namaz kýlýn, zekât ve- rin. Ramazan orucunu tutun. Ýsti- kamet üzere olun ki, iþleriniz yolun- da gitsin. Doðrusu sizden evvelkiler (dinî hayatý) zorlaþtýrma yüzünden helâk oldular. Onlar kendilerine zorlaþtýrdý, Allah (cc) da onlarý zor- laþtýrdý.” (el-Ýhtiyar li-Ta’lîli’l- Muhtâr, Ter. c. 4, s. 190-191)

Bu hutbeden sonra Yüce Al- lah, Hz. Peygamber’i doðrulayan ve konuya son noktayý koyan Mâide 87 ve 88. âyetlerini nâzil eyledi.

Aklý baþýnda her Müslüman, kýya- met ve âhiret haberlerinden son derece etkilenir ve korkar. Ayrýca hayatýn günahlardan uzak bir þe- kilde sürdürülemeyeceðinden ya- na kaygýlarý da vardýr. Korkular, kaygýlar bizi baskýsý altýna almaya baþladýðýnda onlardan nasýl kurtu- lacaðýmýzý araþtýrýrýz. Fakat korku- larý gidereceðiz diye var olan hak- larý kýsýp, vazifeleri artýramayýz.

Çünkü haklarýn sýnýrlarýný çizen, vazifeleri belirleyen, zamanlarýný iþaret eden ve önceden kurulan dengede belirlenen istikamete bizi davet eden Yüce Allah’týr. Korkula- rýmýz ve kaygýlarýmýz bizim acziye- timizden kaynaklanmaktadýr. Biz, davete icabet ederek (sünnete uya- rak), görevlerimizi dengeleri koru- yarak yerine getirme gayretinde olursak, hayatýmýzýn tek kiþilik ol-

madýðýný kabul edip isteklerimizde ve kazançlarýmýzda yakýnlarýmýza da hak tanýrsak her türlü korkula- rýmýz günbegün eksilecek, yerini kendine ve Rabb’ine güvenen duy- gulara býrakacaktýr. Kendine güve- nen; çünkü kendinden istenileni yerine getirmek için gayret göster- miþtir. Rabb’ine (Yaratan’ýna) gü- venen; çünkü Rabb’i, kulluk edene yardým edeceðine söz vermiþtir.

Sünnete uymalý ve hayatýmýzý dengede tutmalýyýz

(28)

ailem

DR. CAN

Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21 Y.Bosna/Ýstanbul dr.can@zaman.com.tr

23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ ailem 28

S.-Konya

ÝHL mezunu bir kýzým. Birkaç ay önce 29 yaþýnda saçlarý hafifçe dökülmüþ birisiyle niþanlandým.

Bana göre mutlu olacaðým ve an- laþacaðým olgun, dürüst, inançlý ve yaþayan biri. Ancak etrafýmda- kiler sürekli konuþuyor. Mantýðý- mý ve gönlümü þaþýrtýyorlar.

Dr. Can

Deðerli okurum. Ýnsanlarýn köyde ya da kentte yaþamalarý, takým el- bise, kravat, eþofman ya da t-shirt giymeleri deðil, nasýl insan olduk- larý önemlidir. Ayrýca ben bu insa- ný seviyor muyum, bu kiþiyle anla- þýr ve hayatýmý paylaþýr mýyým?

Kafa, ruh ve karakter yapýlarýmýz uyuþuyor mu? Kültürler ve zevk- lerimiz arasýnda uyum ve denklik var mý? Ýnançlar ortak mý, ortak inançlarýn gerekleri konusunda samimiyet ne kadardýr? “Þefkatli, cömert, nazik mi, yoksa hoyrat,

kaba ve merhametsiz mi?” gibi belki daha da çok sorulan sorula- rýn cevabýna gönül rahatlýðý ile

“evet” diyebilmek önemlidir. Yok- sa her kafadan bir ses çýkan ve kimse kimsenin ne dediðini dinle- meyen bir ortamda herkes “ben bilirim” diyorsa, sonuçta bu efen- di kardeþimizle evlenecek olan sizsiniz. “Onu deðil bunu al” di- yenler “o elma çürük bunu al” de- me rahatlýðýnda atýp tutmamalýlar bence. Oldukça geçerli, makul se- bepler öne sürmeliler ve “yine de sen bilirsin, eðer ýsrar edersen ve sonuç kötü olursa her daim yanýn- dayýz” demeliler. Aksi halde göz- lüklü ve saçlarý seyrelmiþ her bir erkekle, Ataköy, Kadýköy, Vaniköy, Yeþilköy gibi köylerde yaþayan tüm erkek milleti hakkýnda gýybet yapmýþ olurlar... Ama kastedilen bu köyler deðilse o zaman býraka- lým cevabýný Dr. Can deðil “köylü milletin efendisidir” sözü versin.

Etrafýmdakiler beni etkiliyor

Bay Efsane-Kadýköy 23 yaþýnda turizm-otelcilik öðren-

cisiyim. 17-18 yaþýnda görünüyo- rum. Nasýl davranacaðýmý bilemi- yorum. Arkadaþlara ne zaman cid- di bir bilgi aktarsam “Vay adam olmuþ da bize bir þeyler anlatý- yor!” diyorlar. Nasýl davranmalý- yým? 17-18 gibi mi, yoksa 23-24 gibi mi? Kararsýz ve karamsarým.

Ne yapsam ne yapsam bir halat alýp sallansam mý?

Dr. Can

Sayýn Bay Efsane... Bir kere o söz þarkýda geçtiði þekliyle “Bir hamak alýp sallansam...”dýr. Ancak ha- mak kelimesini hamakat (ahmak- lýk) olarak anlayan birçok kiþi ma- alesef halatý boynuna geçirip ken- dilerini sallandýrýyorlar. Ancak ül- kemizde öyle çok efsane olmuþ bay ve bayan var ki; bunlarýn hep- si bir halatla sallansa ülkede halat sýkýntýsý baþgösterir. Sana gelince minik serçe görünümlü sevgili Do-

ðan SLX kardeþim... Her þeyden önce genç görünümlü olmak bir teþekkür vesilesi olmalý. Ama ön- celikle ruhun genç olmalý. Ýkinci ve sonuncu olarak da; Ýster ol- duðun gibi görün ister göründü- ðün gibi ol. Ama bir gönül eri- nin dediði gibi daima Allah yol- unun eri ol... Kýyameti ertele, diriliþ kafilesinde en önde yü- rü... Aksi halde benden istedi- ðin birkaç metre halat... Ücret iste- mez, gönderirim... BENDENSÝN...

Bir halat alýp sallansam mý?

(29)

ailem

DR. CAN

ailem 29 23 TEMMUZ 2005 CUMARTESÝ

M./Ankara

40 yaþýnda, 4 çocuk annesi, lise mezunu bir bayaným. 6 yýl öncesine kadar saf, biraz da aptalmýþým. Bazý olaylar zinciri beni kendime getirdi.

1) Evimizi sattýk, yeni ve daha iyisini almak üzere, alamadýk.

2) Oðlumun sünnetini biraz abarttýk. Bizim gittiðimiz insanlar bize gelmeyip be- ni yalnýz býraktýlar.

3) Eþim iflas etti. Anne-ba- bam dahil arayýp sorup te- selli etmediler. Babam 2 trilyonluk mal varlýðýný 2 erkek kardeþime daðýttý.

4) Eþimi hiç tanýyamamýþým.

Evde bana çok iyi, ama dýþa- rýda çok becerikli deðil. Ba- na olan iyi tavýrlarý sinirime dokunuyor. Karamsar, sýkýn- týlý, zevksiz bir insan oldum.

Dr. Can

11)) Ýki þeye üzüldüm, mektu- bu okuyunca.

A) Baþýndan geçen genelde maddi kayýplara.

B) Ama daha çok senin her þeyi maddi kayýplarla kay- betmene.

22)) Üçüncü üzüntüm de sa- nýyorum; benden rahatla- mak amacýyla beklediðin kelimelerin aksine seni üzecek olmasýdýr.

33)) Zira maalesef sen aslýn- da hayatýný maddi beklen-

tiler üzerine kurmuþsun.

A) Evini kaybedip daha yeni, geniþ ve güzeline geçemedi- ðinde þok olmuþ, yýkýlmýþ, es- ki mutlu zamanlarýný da saf- lýk ve aptallýk þeklinde de- ðerlendirmiþsin.

B) Büyük masraf edip abartýlý düðün salonuna eþ-dost gelip taký takma- yýnca yýkýlmýþsýn.

C) Adaletsiz de olsa babanýn para daðýtýmýndan dolayý an- ne-baba sevgisi de gitmiþ.

D) 100 milyar gidince daha önce becerikli ve sevdiðin adamýn her hali sana dokun- maya baþlamýþ...

E) Üstelik bir de depres- yon yaþýyorsun. Yani ka- çýþ yolunu bulmuþsun ve bahanelerin hazýr.

44)) Yanlýþ anlama. Eþin bece- riksiz, dostlarýn vefasýz, an- ne-baban adaletsiz... Göre-

miyorum sanma. Ama ben þuuraltýna da bir ayna tut- mak istedim. Ancaak!..

A) Anne-baban eðer adalet- siz de paylaþým yapsalar hesaplarýný ötede verecek- ler. Sen “üff” bile deme.

Hakkýn mahfuzdur.

B) Dostlara gelince; insanla- ra bel baðlanýp güvenmek yerine ÖZGÜVENÝNE sarý- lýp “Dost istersen ALLAH YETER”e sýðýnmalýsýn...

C) Allah ilmi isteyene, parayý da istediðine verirmiþ. Evet eþin belki sebepler açýsýndan hatalar yapmýþ olabilir; ama bu yüzden ondan nefret et- mek yerine evde sana karþý son derece nazik olan bu in- sana dayanýþma gösterirsen umulur ki bu dayanýþma gayretullah çerçevesinde size para, huzur ve mutluluk geti- rir. Kýzmayýnýz! Selamlar.

Eþim beceriksiz, dostlar

vefasýz, ailem adaletsiz...

(30)
(31)
(32)

Referanslar

Benzer Belgeler

Ama ben en çok Efendimiz (sas) gibi herkese karþý tebessüm edebilmek, insan- lara karþý tatlý dilli olmak, güler yüzlü olmak, en önemlisi onun na- maza olan hassasiyetinden

Bizim için önemli olan þudur: Üç ay- larýn ilk cuma gecesi olan bu gece, Allah’a çokça yalvar- mak, yakarmak, dua etmek ve af dilemek için bir vesile- dir ve bir

Bu istek, veriliþ maksadýna uygun olarak âhiret hayatý için sarf edilmeli ve âhirette zaten kaçýnýlmaz olan ebedî hayatýn levazýmatýný -baþta iman ve namaz olmak üzere-

Çelik yapı sistemlerinin ve elemanlarının analiz ve boyutlandırılmasında, dayanım esaslı tasarım kurallarının yeni deprem yönetmeliği kapsamı içine alınmasıyla,

Zira en yalın haliyle, “za- manı etkin kullanmaya yönelik bilinçli bir çaba” 64 olarak da ifade edilen zaman yönetimi konusundaki bilinçsizlik, bireyin stres, depresyon gibi

konu çalýþmasýndan çok pratik yap- maya zaman ayýrmalýsýnýz. ‘Bunu asla anlayamam, bu problemi çözmem imkansýz, baþa- ramayacaðým’ gibi içinizde sürekli tekrarlanan

Sokak orta- sýnda dayak yiyen bir çocu- ðun feryatlarý- na, yardým için koþanlar, o ço- cuða yardým edip, zavallý bir adamýn elinden kurtarsalar da daha sonra kur-

Yýl içerisindeki bayram tatilleri ve yarýyýl tatili, öðrencilerin ve ve- lilerin dinlenmesine bir vesile olduðu kadar, ayný zamanda da aile bireylerinin her zamankinden daha