• Sonuç bulunamadı

23 EYLÜL CUMARTESİ SAYI: 198 ZAMAN LA BİRLİKTE SATILIR AILEM.ZAMAN.COM.TR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "23 EYLÜL CUMARTESİ SAYI: 198 ZAMAN LA BİRLİKTE SATILIR AILEM.ZAMAN.COM.TR"

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2 3 E Y L Ü L C U M A R T E S İ S A Y I : 1 9 8 Z A M A N ’ L A B İ R L İ K T E S A T I L I R A I L E M . Z A M A N . C O M . T R

(2)
(3)
(4)
(5)

ailem

EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER

Ramazan’da neler yapabiliriz? 4

Ramazan’da trafik kazalarýna dikkat! 6 Hakimin 4 suçu! 8

Ramazan’ý nasýl ihya edebiliriz? 10

Oruç, ruhumuzun gýdasýdýr 14

Dimrit: Kendimi bir tüy kadar hafif hissediyorum 18

Genler ve Haþr u Neþr 26

Dr. Can sizlerle 30

Oruç bizi tutar!

Ýmsak kelime olarak “tutmak”

demek. Ýmsak vakti de aslýn- da “eline, beline ve diline” ha- kim olmanýn vakti. Orucu, âzâlarýmýzla tutarýz; ama aslý- na bakýlýrsa oruç bizzat azala- rýmýzý “tutar”. Onlarla günaha girmemize engel olur. Cennet- lere layýk bir hâl üzereyken, yanýp þaþýrýp da kazanma ku- þaðýnda kaybetmemize perde olur.

Oruç nefsin körüklediði kötülüklere karþý zýrhtýr, kal- kandýr. Orucu gözümüzle de tutarýz ve oruç gözümüzü tu- tar. Orucu dilimizle de tutarýz ve oruç dilimizi de tutar. Eli- miz, ayaðýmýz ve en önemlisi kalbimizle tutarýz orucu ve oruç tüm bu azalarýmýzý sýmsý- ký sarar, ilahi rahmetle koru- ma altýna alýr.

Sadece aç kalmak deðildir oruç. Aç kalýp da eziyet çek- mek de deðildir. Sürekli baþ kaldýran, kendi baþýna hareket etmeye çalýþan, hâlâ “rububi- yet” iddiasýnda olan, fýrsat buldukça “ayrýlýkçýlýk” yapma- ya çalýþan nefsin terbiye edil- mesi, teslim bayraðýný çekme- si gereken bir zaman dilimidir.

(Bu nefis de, baþkalarýnýn de- ðil, bizzat bizim nefsimizdir!)

Orucun en önemli hikmet- lerinden biri de açlýk ve sýkýn- tý içinde olan bütün Müslü- man kardeþlerimizin acýlarýný hissetmek, onlarýn sýkýntýlarýný paylaþmaktýr. Mümin olarak

ilgi alanýmýzý daraltmamalý, tüm Ýslam milletine duacý ol- malý, belalarýn kalkmasý için dua etmeli, tüm Müslümanla- rýn dertleriyle dertlenmeliyiz.

Maddi imkânlarýmýz sý- kýntý içindeki tüm Müslü- manlara el uzatmamýz için yeterli olmayabilir. Ama hiç olmazsa düþünce ve ilgi sý- nýrlarýmýzý, dua iklimimizi daraltmamalýyýz.

Dünyanýn her neresinde olursa olsun bütün Müslü- manlar bizim kardeþimizdir.

Ramazan’a yine acýlar ve sýkýntýlarla giriyoruz; ama ümitsizlik yok. Çünkü her ge- cesini Kadir bileceðimiz, ha- dis-i þeriflerin ifadesiyle du- alarýn ve göz yaþlarýnýn en önemli þifre, mü’minin en bü- yük silahý olduðu anlar idrak edeceðiz. Müjdelerle ümitva- rýz ve onlara sarýlacaðýz.

Ýmkaný iyi olanlarýn zor durumdakilere yardým etme- sinden hadis-i þeriflerin ifade- siyle ancak þeytanlar hoþlan- mazmýþ. Verilmemesi için her gerekçeyi kalplerde oluþtur- maya çalýþýrlarmýþ. Evet, demek ki, mü’minlerin her türlü imkansýzlýða raðmen da- yanýþmasý huzursuzluða yel- ken açmýþ bu gibi “canlýlarýn”

da normal olarak rahatýný ka- çýrýyor. Bu mübarek ayda on- larý üzmeye devam etmekte fayda var deðil mi?

Ramazanýnýz kutlu olsun.

Serhat Þeftali s.seftali@zaman.com.tr

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul Tel: 0212 454 1 454 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve Yayýn Sahibinin Temsilcisi Ali Odabaþý Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk

Yayýn Editörleri Serhat Þeftali Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Süleyman Sargýn

Tasarým Mehmet Þimþek

Kapak Fotoðrafý Onur Çoban

Reklam Satýþ Yöneticisi M.Süleyman Baþaran s.basaran@zaman.com.tr 0 212 454 82 25 Yayýn Türü Yerel Süreli

aaiilleem m

http://ailem.zaman.com.tr

Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr 23 EYLÜL 2006 CUMARTESÝ SAYI: 198

(6)

ailem

KISA KISA

“Hayýr, alýþýlmýþ bir davra- nýþtýr; þer ise, inatçýlýktýr.”

El-hayrü âdetün ve’þ- þerrü lecâcetün

BiR HADiS

Kalplerimizin heyecanla çarpacaðý, se- vinçlerin, mutluluklarýn, paylaþmanýn, ibadetin, tesbihatýn ve daha nice güzel- liklerin zirveye çýkacaðý Ramazan ayý- nýn atmosferi içine girmiþ durumdayýz.

Ramazan günleri, tam da sýkýntýlarý rahmetle, güzellikle, sevgiyle savma günleri olmalý bizler için. Kainatýn Efendisi (sas), Ramazan ayýndan övgüyle söz etmiþ; bu ay- da þeytanlarýn baðlanacaðýný, ya- pýlan hayýr ve hase- natýn kat kat karþý- lýk bulacaðýný müjde- lemiþtir. Gelin, bu mü- barek günlerde ailemi- ze, akrabalarýmýza, kom- þularýmýza Ramazan’ýn ge- liþini hissettirelim.

Dostlarýmýz, Ramazan’ý

sýradan bir karþýlama yerine, heyecanla ve sabýrsýzlýkla beklesin. Peki acaba ne- ler yapabiliriz?

Çocuklarýmýza, eþimize, anne-baba- mýza, sevdiklerimize küçük bir Rama- zan hediyesi takdim edebiliriz.

Evimizin çeþitli yerlerine asacaðýmýz

küçük notlarla Ramazan’ýn geliþini do- yasýya yaþayabiliriz. Özellikle çocukla- rýn odasýna asýlacak, konfetilerle süsle- necek Ramazan mahyalarý, ‘Hoþgeldin Ya Þehr-i Ramazan’, yazýlarý onlara bu ayýn bereketini ve önemini daha iyi an-

latabilir.

Çevremizdeki fakirleri araþ- týrarak tanýdýðýmýz zenginlere iletebilir, imkanýmýz varsa kendimiz de yardýmcý ol-

maya çalýþabiliriz.

Teravih namazlarýný kaçýrmamaya çalýþýr, mümkünse çocuklarý da alýp, her akþam baþka bir camide kýl- maya gayret edebili- riz.

Gündüzleri iþe, okula gidip ge- lirken vaktimizi boþa geçireceðimize, salavat getirebilir, bildiðimiz dualarý ve zikr sözlerini tekrar edebiliriz.

Zekat için belli bir ay söz konusu de- ðil. Ancak durumumuz iyi ve zekat ver- memiz gerekiyorsa sevaplarýn 1’e 10, 1’e 70 hatta 1’e 700 verdiði bu kutlu zaman dilimlerine denk getirip, o bor- cumuzu da eda edebiliriz.

Ramazan’da

neler yapabiliriz?

(7)

ailem

KISA KISA

Ýftar duasý

Bismillahi ve’l hamdü lillâh. Allâhümme leke sumtü ve alâ rýzkýke eftartü ve aleyke tevekkeltü, Sübhâneke ve bi hamdike tek- abbel minnî, inneke ente’s-semiul aliym.

Allah’ým! Senin için oruç tuttum, Senin rýzkýnla orucumu açtým. Ancak Sana tevekkül ettim. Seni hamdinle tesbih ederim. Allah’ým Benden kabul buyur.

Çünkü Sen iþiten ve bilensin.”

Reyyan kapýsýndan kimler girer?

Sehl Ýbnu Sa'd (ra) rivayet ediyor.

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cennette Reyyân denilen bir kapý vardýr. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artýk kapanýr, kimse oradan giremez." (Buhari, Savm 4)

Oruç günahlara perdedir

"Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tu- tacak olursa kötü söz sarfetmesin, baðý- rýp çaðýrmasýn. Birisi kendisine yakýþýk- sýz laf edecek veya kavga edecek olursa

"ben oruçluyum!'' desin (ve ona bulaþma- sýn).'' (Kaynak: Buhari, Savm bölümü)

Hz. Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) ri- vayet ediyor:

“Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu- yurdular ki: “Ademoðlunun her ameli katlanýr. (Zira Cenab-ý Hakk'ýn bu husus- taki sünneti þudur:) Hayýr ameller en az on misliyle yazýlýr, bu yediyüz misline kadar çýkar. Allah Teâla Hazretleri (bir hadis-i kudside) þöyle buyurmuþtur:

“Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sýrf benim içindir, ben de onu (dilediðim gi- bi) mükâfaatlandýracaðým. Kulum benim için þehvetini, yiyeceðini terketti.”

FOTOÐRAF: MUSTAFA KÝRAZLI

(8)

ailem

KISA KISA

Sürücülerin özellikle iftar saatine doðru, kan þekerinin düþmesin- den de kaynaklanan aceleci ve sabýrsýz davranýþlar sergilemesi trafik kazalarýna sebebiyet veren en önemli faktörler arasýnda. Ya- pýlan araþtýrmalarda, Ramazan ayýnda trafik kazalarýnýn yüzde

25 oranýnda arttýðý, kazalarýn özellikle öðle ve iftar saatlerinde yoðunlaþtýðý belirtiliyor. Sürücü- lerin en çok “yakýn takip’’ kural ihlalinden kaynaklanan “arka- dan çarpma’’ ve “kavþaklarda ge- çiþ önceliðine uymama’’ kusurla- rýný iþledikleri belirtiliyor.

Ramazan’da trafik

kazalarýna dikkat!

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(9)
(10)

Hazreti Ömer (ra), Humus’un ileri gelenlerine bir mektup ya-

zýp fakirlerin listesini isteyerek yardým edeceðini bildirdi. Humuslular Þam ve civa- rýnda bulunan fakirlerin bir listesini gelip ar- zettiler. Halife listeye baktýðýnda listenin ba- þýnda kadý olarak tayin ettiði Sa’d bin Amir’in ismini görüp listeyi getirenlere haki- minin malî durumunu sordu. Onlar:

- Hakimimiz hakikaten gayet fakirdir.

Çünkü rüþvet olacaðý korkusundan, en kü- çük bir hediyemizi bile kabul etmiyor, de- diler. Bu sözler Halife Ömer’in hoþuna git- miþti: “Allah’tan bu kadar korkan hakimini- zin hoþunuza gitmeyen taraflarý da vardýr herhalde...” dedi. Onlar, hakimlerinden þikâyetlerinin de olduðunu ve bazý halle- rinden memnun olmadýklarýný söyleyerek kusurlarýný þöyle sýraladýlar:

1 - Vazifesine her zaman sabah namazýndan sonra baþlamasý lâzým geldiði halde kuþluk vak- ti gelir.

2 - Hiçbir gece aramýzda görmüyoruz. O hep kendi baþýna evine çekilir halkla münasebet kur- maz.

3 -Haftada bir gün, evinden dýþarý bile çýkmaz!

4 -Þahit olduðu bir hadise aklýna geldiði zaman baygýnlýk gelir ve üzüntüsünden hastalanýr. O hadise ise ashabdan Hubeyb’in öldürülmesidir, dediler.

Humuslularýn þikâyetlerini sonuna kadar

dinleyen Hazreti Ömer, onlara bir kýsým erzak ve giyecek vererek gön- derir. Hakim Sa’d bin Amir’i de huzuruna davet eder. Ona Humuslularýn bazý þikâyet- leri olduðunu söyleyerek dört kusurunun se- bebini sorar. O, durumunu þöyle izah eder:

“Birinci kusurum; ailem hasta olduðun- dan evin bütün iþlerini bizzat kendim görü- yorum ve bu sebepten vazifemin baþýna an- cak kuþluk vakti gelebiliyorum, ikincisi ise;

gündüzleri halk için vazife gören bir kimse- nin gece olunca Hak için vazife görmesine müsaade edersiniz herhalde.

Üçüncüsü ise; sýrtýmdakinden baþka gi- yecek elbisem yoktur. Haftada bir gün, giy- diðim çamaþýrlarýmý yýkýyor temizlik iþleri ile meþgul oluyorum. Hatta evimde bile üze- rime alacak bir elbisem olmadýðýndan yýka- dýðým çamaþýrlarým kuruyuncaya kadar kimseyi görüþmeye bile kabul edemiyorum.

Hubeyb’in þehid edilmesini hatýrlayýn- ca bayýldýðým ise doðrudur. Çünkü müþ- rikler Hubeyb’i asarlarken ben yanlarýn- da idim. Belki mâni olabilirdim, ama o zaman Ýslâm’la müþerref olmamýþtým, sa- dece hadiseye seyirci kaldým. Ýþte bu ha- dise aklýma geldikçe kendimi tutamýyor mes’uliyetinden korktuðum için bayýlýyo- rum, hastalanýyorum!”

Sa’d bin Amir’in (ra) bu izahatý karþýsýn- da halife gözyaþlarýný tutamaz.

ailem

HAYAT

Hz. Ömer’e (ra) bir heyet gelerek yardým istedi. Listede oranýn kadý- sýnýn adý da vardý. Kadýdan ayrýca þikâyet de ediyorlardý. Kadý efendinin, Hz. Ömer’i gözyaþlarýna boðan 4 büyük kabahati vardý.

ENÝS AYDIN

suçu!

4

Hakimin

(11)

ailem

KISA KISA

FOTOÐRAF: MEHMET DEMÝRCÝ

"Oruçlu için iki sevinç vardýr: Biri, orucu açtýðý zaman- ki sevincidir; diðeri de Rabbine kavuþtuðu zamanki se- vincidir. Oruçlunun aðzýndan çýkan koku (halüf), Allah indinde misk kokusundan daha hoþtur.''

Hz. Ebu Hüreyre (radýyallahu anh) rivayet ediyor:

ResuluIIah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“Ramazan ayý girdiði zaman cennetin kapýlarý açýlýr, cehennemin kapýlarý kapanýr ve þeytanlar da zincire vurulur.” (Buhari, Savm 5, Nesâi, Sýyâm 5)

"Bir münâdi, her gece þöyle nida edip baðýrýr: "Ey hayýr isteyen, gel! Ey þer isteyen kendini þerden tut!''

(Nesâi, Savm 5)

Hz. Enes (radýyallahu anh) anlatýyor: “Resulullah (aley- hissalâtu vesselâm): “Ramazandan sonra hangi oruç efdaldir?” diye sorulmuþtu, þu cevabý verdi:

“Ramazaný ta'zim için Þa'bân!”

Tekrar soruldu:

"Hangi sadaka efdaldir?''

"Ramazanda verilen!'' cevabýný verdi.'' (Tirmizi, Zekat 28).

Oruçlunun 2 sevinç âný

(12)

Ramazan’ý

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(13)

Â

lemleri yaratan, mevsimleri bir yelpaze gibi etrafýmýzda döndü- rüp ruhlarýmýzý ferahlatan Rabb’imi- ze þükürler olsun ki, yine Ramazan’a eriþtik. Nice dostumuz, akrabamýz Ramazan’a ulaþamadan Rab’lerine kavuþtular. Onlara sorsak belki,

“Keþke þu Ramazan’ý da ihya etsey- dim, feyizleriyle ruhumu yýkasay- dým da ebedi iklime o doygunlukla göçseydim” derlerdi. Ama onlara kýsmet olmadý. Biz Ramazan’a ka- vuþtuk; fakat acaba bayramý görece- ðimizin garantisi var mý? Tabii ki yok. O halde Ramazan ayýnýn gece- lerini de, gündüzlerini de çok iyi de- ðerlendirmeli, elden geldiðince iba- dete, hayýr ve hasenata aðýrlýk ver- meliyiz. Bir mü’mine tebessümümüz bile ahiret yurdunda karþýmýza zen- ginlikler olarak çýkacak. Çünkü, Ra- mazan ayý çok kârlý bir uhrevî ka- zanç mevsimidir. Sevgili Peygambe- rimiz, Ramazan’ýn önemi hakkýnda þöyle buyurmuþtur: “Kim inanarak ve mükafatýný Allah’tan bekleyerek Ramazan’ýn gecelerini ihya ederse, onun geçmiþ günahlarý baðýþlanýr.”

(Nesai, Ýman, Bab 22, V, 117) Yine Kutlu Önderimiz, “Rama- zan’ýn evveli rahmet, ortasý maðfiret, sonu da cehennemden kurtuluþtur.

Her kim, bu ayda idaresi altýnda bu- lunanlarýn iþ yükünü hafifletirse, Al- lah ona maðfiret eder ve cehennem azabýndan kurtarýr”. “Ramazan ayý girdiði zaman cennetin kapýlarý açý- lýr, cehennemin kapýlarý kapanýr ve þeytanlar zincire vurulur.” (Buhari, Savm, 5) buyuruyor.

Yarýndan itibaren yepyeni bir atmosfere giriyoruz.

Recep ve Þaban aylarýnda yükselen manevi tansiyon, Ramazan’la birlikte artýk yeni boyutlara taþýnýyor.

MUSTAFA AYDIN

nasýl ihya edebiliriz?

ailem 11 23 EYLÜL 2006 CUMARTESÝ

(14)

ailem

HOÞ GELDÝN RAMAZAN

FOTOÐRAF: REUTERS

Sabýr, iyilik ve güzellik ayýdýr

Ramazan ayý, Müslüman’ýn rýzkýnýn artýrýldýðý bir aydýr.

Her kim bu ayda oruçlu bir kimseye iftar ettirirse, gü- nahlarýnýn affýna ve cehennemden kurtuluþuna vesile olur. Ayrýca ona iftar edenin sevabý kadar sevap verilir ve iftar eden oruçlunun sevabýnda da bir eksilme olmaz.

Bu iftarýn mükellef sofralar ve ziyafetler þeklinde düzen- lenmesi de þart deðildir. Bir lok-

ma ekmek, bir hurma veya bir yudum su ile de olsa ayný sevap alýnabilir.

Yeter ki ikramlar, Allah rýzasý için yapýlmýþ ol- sun. Ýftar davetlerinde lüks ve israftan kaçý- nýlmalý ve bu davetler- de fakirlere de yer veril- melidir. Nitekim Pey- gamber Efendimiz bu konuda bizleri þöyle ikaz etmektedir: “En kötü da- vet, zenginlerin çaðrýlýp; fa- kirlerin çaðrýlmadýðý davet- tir.” (Müslim, Nikah, 110, II, 1053-4).

Ramazan ayý Kur’an ayýdýr

Ramazan ayýna kýymet veren olaylar- dan biri de yüce kitabýmýz Kur’an’ýn bu ayda Sevgili Peygamberimiz’e indiril- meye baþlanmasýdýr. Nitekim Kur’an-ý Kerim’de; “Ramazan ayý, insanlara yol gösterici, doðrunun ve doðruyu eðri- den ayýrmanýn açýk delilleri olan Kur’an’ýn indirildiði aydýr.” (Bakara, 185) buyurulmaktadýr. Peygamberi- miz (sas) ve ashabý Kur’an’ý en çok bu ayda okurlar; cömertliði en çok bu ay- da gösterirler ve ibadeti en çok bu ay- da yaparlardý. Hele bu ayýn son on gü- nüne ulaþýldýðýnda ise Sevgili Peygam- berimiz, zamanýnýn büyük kýsmýný iba- dete ayýrýrdý. (Müslim, Ý’tikaf, 7).

Gelin Ramazan ayýnda camilerimizi olduðu gibi evlerimizi de Kur’an tilave- tiyle ihya edelim. Zira Sevgili Pey- gamberimiz Kur’an okunmayan evi kabristana benzetmiþ ve þöyle bu- yurmuþtur: “Evlerinizi kabristana çevirmeyin! Ýçerisinde Kur’an okunan eve þeytan girmez (Tir- mizi, Fedail, bab, 2, V, 117). Bu- nunla birlikte Kur’an’ýn hikmeti ve ayetlerinin anlamý üzerinde geniþçe düþünelim. Çünkü O bizleri her türlü kötülükler- den koruyacak ve mutlu bir hayatýn yöntemini göstere- cek Ýlahi bir rehberdir.

Alimlerin doyamadýðý bil- gi ve hikmet kaynaðýdýr.

Kalplerimizi onun mesa- jýnýn nuruyla nurlandý- ralým. Bu ayda yapaca- ðýmýz iyilikler ve ibadet- lerle Allah’ýn rýzasýný ka- zanarak kendimizi affettirme fýrsatýný kaçýrmayalým.

(15)
(16)

ailem

HOÞ GELDÝN RAMAZAN

R

amazan ayýnda oruç tutmak, Ýslam’ýn beþ temel esasýndan biridir. Oruç, Allah’ýn rýzasýný ka- zanmak için ibadet maksadýyla gün boyu yemekten, içmekten, cinsel iliþkiden uzak durmak suretiyle ye- rine getirilen bir ibadettir. Her þe- yin bir zekatý olduðu gibi bedenin zekatý da oruçtur. Oruç, Yüce Al- lah’ýn bizlere ihsan ettiði sayýsýz ni- metlere karþýlýk O’na þükranlarý- mýzý arz etmektir. Oruç sabrý ge- liþtirir. Nefsi terbiye eder, günah iþleme temayülünü önler; insaný iyiliðe yönlendirir ve güzel ahlaka ulaþtýrýr. Bunun için Yüce Allah, gönderdiði bütün dinlerde orucu farz kýlmýþtýr. Kur’an’ý Hakim’de þöyle açýklanmaktadýr: “Ey iman edenler! Allah’a karþý gelmekten sakýnmanýz için oruç, sizden ev- velkilere farz kýlýndýðý gibi size de farz kýlýndý.”(Bakara, 2/183)

Ramazan ayýnda nefisler gemlenir

Nefsin iyiliðe de kötülüðe de meyli var- dýr. (Þems, 91/8) Eðer insan, Ýlahi emir- lere kulak verir ve o istikamette hareket ederse, Allah’ýn rýzasýna ulaþýr. Eðer nef- sanî arzularýna göre bir yol tutarsa, o yol insaný sefahate ve günah bataklýðý- na düþürür. Oruç, nefsin süfli arzularý- na karþý bir kalkandýr. Sevgili Peygam- berimiz, “Hayatým elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun aðýz koku- su, Allah indinde misk kokusundan da- ha hoþtur. Cenabý Hak buyurmuþtur ki: Madem ki oruçlu kimse benim rý- zam için, yemesini, içmesini, cinsi ar- zusunu býrakmýþtýr. Onun sayýsýz ec- rini ben veririm. Halbuki baþka iba- detlerin hepsi on misliyle ödenmekte- dir.” (Buhari, Savm 31, H.No: 919) HÜSEYÝN AVNÝ ATEÞ

Oruç, ruhumuzun

gýdasýdýr

(17)

ailem

HOÞ GELDÝN RAMAZAN

Oruçla toplum huzur bulur

Allah rýzasý için tutulan oruç, insaný günahlardan uzaklaþtýrdýðý gibi, gönül- lerde güzel duygularýn yeþermesine de vesile olur. Fitne, fesat, haset, dediko- du ve yalan gibi kötü huylardan insa- ný uzaklaþtýrýr, toplumda huzur ve gü- venin yerleþmesini saðlar. Yapýlan araþtýrmalar da Ramazan ayýnda suç iþleme oranýnýn düþüþ kaydettiðini göstermektedir. Bir Müslüman’ýn, özel- likle oruçlu iken günah iþlemesi, oru- cun ruhuna ve hikmetine aykýrýdýr. Bu hususta Sevgili Peygamberimiz þöyle buyurmuþlardýr: “Her kim yalan, iftira gýybet ve kovuculuðu terk etmezse, Ce- nab-ý Hak o kimsenin yemesini, içme- sini býrakmasýna deðer vermez. (Buha- ri, Savm, 31, H.No:926).

Orucun, ruh ve beden saðlýðý açýsýndan bir çok yararýnýn bulun- duðunu da unutma- malýyýz. Nitekim Sev- gili Peygamberimiz bu konuda þöyle buyur- maktadýr: “Oruç tutu- nuz ki saðlýklý olasý- nýz.”(Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 280)

Oruç sýhhate vesiledir

FOTOÐRAF: MUSTAFA KÝRAZLI

ailem 15 23 EYLÜL 2006 CUMARTESÝ

(18)

ailem

RAMAZAN SÖZLÜÐÜ

Fitre nedir?

Ramazan Bayramý’na kavuþan ve di- nen zengin sayýlan Müslümanlarýn, kendileri ve bakmakla yükümlü olduk- larý kiþiler için fakirlere vermeleri gere- ken belli miktarda mal ya da paradýr.

Halk arasýnda fitre denilen sadaka-i fý- týr, insan fýtratýndaki yardýmlaþma ve dayanýþmanýn bir gereði olarak insan varlýðýnýn zekatý kabul edilmiþtir. Bu nedenle sadaka-i fýtýr’a, “can sadakasý”

veya “beden sadakasý” da denilmekte- dir. Diðer taraftan fitre, yoksullarýn ih- tiyaçlarýnýn giderilmesinde, bayram gü- nünün neþesinden onlarýn da istifade etmelerinde önemli bir rol oynar. Veri- lecek miktarý her yýl Diyanet teþkilatý duyurmaktadýr.

Ýmsak Nedir?

Oruç niyetiyle yeme, içme ve cinsel iliþkiden uzak durmaktýr.

Mukâbele nedir?

Kur’an-ý Kerim’i, birinin yüzünden veya ezbere okumasý, diðerlerinin de onu ta- kip etmesidir.

Kaza ne demektir?

Vaktinde tutulamayan oruçlarýn daha sonra gününe gün olarak tutulmasýdýr.

Orucun kefareti nedir?

Ramazan’da mazeretsiz olarak kas- ten orucu bozmanýn cezasý olarak peþ peþe tutulan altmýþ günlük oruç- tur. Buna bozulan orucu da eklersek 61 gün olur.

Ýtikaf nedir?

Ramazan ayýnýn son on gününde, cuma namazý kýlýnan bir mescitte gece gündüz kalýp ibadet etmeye itikaf denir.

Teravih namazý nedir?

Sözlükte rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarýna gelen tervîha kelimesinin çoðulu olan terâvih, dinî bir kavram olarak, Rama- zan ayýnda, yatsý namazý ile vitir namazý arasýnda kýlýnan nafile namaza verilen isimdir. Bu namazýn her dört rek’atinin sonunda bir miktar oturulup dinlenmek müstehaptýr. Terâvih namazý, er- kek ve kadýnlar için sünnet-i müekkededir. Hz. Peygamber, “Kim inanarak ve sevabýný Allâh’tan bekleyerek Ramazan namazýný (teravih) kýlarsa, onun geçmiþ günahlarý baðýþlanýr.” buyurmuþ- lardýr. (Buhârî, Salâtü’t-Terâvih, 1; Müslim, Müsâfirîn, 174)

FOTOÐRAFLAR: ÝBRAHÝM USTA, AP

(19)

ailem

RAMAZAN SÖZLÜÐÜ

ailem 17 23 EYLÜL 2006 CUMARTESÝ

Temcid nedir?

Temcid, “ululamak, yüceltmek” anlamýna gelir. Geleneðimizde müezzinlerimiz sahur vaktinde minarelerden ilahiler, kasideler, gazeller okuyarak Rabb’imizin mübarek is- mini tatlý sesleriyle zikreder, mü’minleri ev- lerinde ruhen mesrur ederlerdi. Zamanla sahur yemeði ifadesi “temcid yemeði”ne dönüþerek kelime bir zaman dilimini ta- nýmlamada kullanýlmaya baþlanmýþtýr.

Zekat nedir?

Dinen zengin sayýlan Müslümanlarýn, belirli yer- lere sarfedilmek üzere, mallarýndan vermekle yü- kümlü olduklarý belli bir paydýr. Zekat vermenin belli bir zamaný olmayýp, farz olduðu andan itiba- ren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir ayý ve- ya Ramazan’ý beklemeye gerek yoktur. Ancak, ze- kat vermekle yükümlü olanlarýn, yükümlü olduk- larý andan itibaren en kýsa zamanda zekatlarýný vermeleri uygun olur.

Oruç kimlere farzdýr?

Oruç ergenlik çaðýna ulaþmýþ, akýllý ve Müslüman olan herke- se farzdýr.

Ru’yet-i hilâl ne demektir?

Kamerî aylarýn baþlangýcýný be- lirleyen Hilal’in görülmesidir.

Sahur nedir?

Ýkinci tan yeri aðarmasýndan az önceki vakit ve bu vakitte yenen yemektir.

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(20)

ailem

HAYAT

Dimitri aslen Gagavuz Türklerinden, annesi ise Rus. Hastalýklar, sýkýntýlar derken sürüklendiði hayat onun hidayet yoluyla buluþmasýna, hatta bunu annesine de ulaþtýrmasýna sebep olmuþ.

ÖMER ÞAMÝL KAFKAS

D

imitri Patraman. Ona kýsaca Dima diyorlar... Moldova’nýn Gagauziya bölgesindeki Komrat (Kömürat) þehrinde doðmuþ. Þu an 23 yaþýnda olan Dima, Ýslam’la yeni tanýþmýþ bir insan. Onun ve annesinin hayatý dinleyenlere ib- ret dolu tablolar sunuyor. Onlar aslýnda, gerçek imanla insanlarýn ne kadar büyük bir huzura erebi- leceðinin canlý þahitleri.

Dima’nýn çocukluðu Rusya’da geçmiþ. Babasý aslen Gagavuzlar- dan, annesi ise Rus kökenli. Anne ve babasý Rusya’nýn kuzeyindeki Magadan bölgesindeki altýn ma- denlerinde çalýþmýþlar. Rusya’nýn çok soðuk olduðunu, hava sýcaklýðý- nýn eksi 50 derecelere düþtüðünü anlatýyor. Dima, bu soðuklara daya- nanamýþ, hastalanmýþ, romatizma olmuþ, bacaklarýnýn alt tarafý bir sü- re sonra tutmaz olmuþ. Onu mu- ayene eden doktorlar, “Bu çocuðu sýcak yerlere götürün, yoksa asla iyileþmez!” demiþler. Ve 1993’te Moldova’ya geri taþýnmýþ aile.

Bu dönemi anlatýrken Dima,

“Ýlahi inayet!” diyor; çünkü onun

hayatýný deðiþtiren Türkler de o dö- nemlerde gelmiþler oralara. Kade- rin, onlarla yollarýný kesiþtirmek için oraya sürüklediðine inanýyor.

Sovyetler yeni parçalanmýþ ve o dö- nemlerde de zaten Moldova’da eko- nomik durumlar çok kötüymüþ. Ba- basý da bir umut, çalýþmak için Tür- kiye’ye gitmiþ. Dima da bir Rus okuluna baþlamýþ. Oradaki bir Rus arkadaþý, “Buraya Türkler gelmiþ, isteyenlere Türkçe öðretiyorlar.” de- miþ. Babasýnýn da Türkiye’de olma- sýndan dolayý ilgisini çekmiþ. “Ba- bam oradaysa, öðreneceðim Türk- çe bir iþime yarayabilir.” diye dü- þünmüþ. Ayrýca o Rus arkadaþý- nýn, bu Türklerin misafirperverli- ðinden ve yardýmseverliðinden bahsetmesi merakýný daha da celp etmiþ. Rus okuluna giderken, bir yandan da Türklerin yanýna gidip gelmeye baþlamýþ. Oradaki Hasan adlý bir Türk’ü hiç unuta- mýyor. Kýþ ortasýnda bile bahçede botlu, kabanlý futbol oynadýklarý günleri zevkle anlatýyor ve ekli- yor: “Artýk romatizma aðrýlarýmý unuttum, tamamen iyileþtim!”

Dimitri: Kendimi bir tüy

kadar hafif hissediyorum

(21)

ailem

HAYAT

ailem 19 23 EYLÜL 2006 CUMARTESÝ

Fedakâr Türkler

Oradaki Türklerden neden çok etkilendiðini sorduðu- muzda, “Fedakârlýklarý!” di- yordu hemen ve açýklýyordu:

“Fakirdik, elimizde hiçbir þey yoktu. Onlar ise çok fe- dakârdý ve paylaþmacý bir ruha sahiplerdi. Ýhtiyacýmýzý hissettiklerinde üzerlerinde- ki gömleklerini, ceketlerini bile çýkarýp verirlerdi. Ora- larda böylesi þeyler hiç gö- rülmemiþ bir þeydi! Bir insa- ný mutlu etme ve iyilik adý- na böyle bir iyilik yapma...

Biz ilk onlarda gördük!”

1994’te babasýný kaybet- miþ ve annesiyle baþ baþa kal- mýþlar. Kendisini toparlayýp okumaya devam etmiþ. Bu sý- kýntýlý anlarýnda o Türklerin varlýðý ona moral kaynaðý ol- muþ. O dönemlerde Türkçe adýna sadece iki þey biliyor- muþ: “ekmek” ve “n’aparsýn?”

Türklerin yanýnda Türkçe- yi öðrenmiþ. Öðrendikçe de ilgisini çeken hususlarý sor- maya baþlamýþ. Ýlk sorusu da þu olmuþ: “Çevremdeki insan- lar içki içiyorlar, kötü sözler konuþup duruyorlar. Sizde neden yok bunlar? Sizin far- kýnýz nereden geliyor?” Son- raki sorusu da: “Bu fedakarlý- ðýnýzýn kaynaðý ne?” Onlarýn cevabý, “Asýl biz senin þaþýr- mana þaþýrdýk; çünkü bizim kültürümüzde bunlar çok normal þeyler.” olmuþ. Bu ce- vap onda daha bir hayranlýk uyandýrmýþ ve onlar gibi ol- ma hayali uyanmýþ içinde.

Dimitri, tanýþtýðý Türklerin farklý özelliklerinden kýsa sürede etkilenmiþ. Ýlk baþlarda,

“Herkes içki içiyor, kötü alýþkanlýklarý var. Siz niye bu kadar fedakârsýnýz diyormuþ.

FOTOÐRAFLAR: ÖMER ÞAMÝL KAFKAS

(22)

ailem

HAYAT

Ýslam’a ilgi giderek artýyor

Yanýna uðradýðý bazý zamanlarda Hasan abisinin bir odaya çekilip namaz kýldýðýný görmüþ ve bu çok ilgisini çekmiþ. Bir gün onlarýn evine ziyarete geldiðinde de Ha- san abisi namaz kýlmasý için mü- sait bir yer istemiþ. O, namaz ký- larken, o da ona bakakalmýþ.

Onu otobüs duraðýna uðurlar- ken de, uzun süredir içinde tuttu- ðu düþüncesini açmýþ: “Hasan abi artýk ben de Müslüman olmak ve namaz kýlmak istiyorum!” O da,

“Ýyi düþün, bak böyle kararlar önemli kararlardýr, geri dönüþü de olmaz. Ailenin, annenin de görü- þünü al.” diye cevaplamýþ.

Bunun üzerine de düþüncesini annesine de açmýþ. Annesi de, “Oð- lum; bu hayat senin ve karar vere- cek olan da sensin.” demiþ. Bunun üzerine konuyu ikinci defa Hasan abisine açmýþ ve ondan yine ayný ce- vabý almýþ: “Bir baþka zaman...”

“Gel bitirelim þu iþi!”

22 Nisan 1997 tarihi onun için çok önemli bir tarih. Bu tarihte üçüncü kez meseleyi açtýðýnda ve Hasan abisi yine, “Ýyi düþün.” dediðinde,

“Yeter artýk Hasan abi, ben Müslü- man oluyorum!” demiþ. Ve sormuþ:

“Müslüman olmak için çok þey la- zým mý?” O da, “Kelime-i þahadet de- nilen bir cümleyi söylemen yeterli.”

diye cevaplamýþ. Bunu duyunca çok þaþýrmýþ Dima; çünkü o çok daha teferruatlý bazý “ritüeller” bekliyor- muþ. Bunun üzerine, “Hadi, ne gere- kiyorsa yapalým, bitirelim bu iþi!”

demiþ. Hasan abisi önce kelime-i þe- hadetin anlamýný açýklamýþ, sonra

da bu kelimeyi kalple tasdik ederek söylemesi gerektiðini anlatmýþ. Ha- san abisi kelime kelime söylemiþ, o da tekrarlamýþ, böylece kelime-i þa- hadet getirmiþ. Sonra da Hasan abi- sinin tavsiyesi üzerine banyo yap- mýþ, ona çok deðiþik ve etkileyici gelmiþ; her þeyden arýndýðýný simge- leyen bu davranýþ... Banyodayken kulaðýnda hep Hasan abisinin sözle-

ri yankýlanýyormuþ: “Þu andan itiba- ren bütün günahlarýn temizlendi.”

Banyosunu yaparken bütün hayatý gözlerinin önünden þöyle bir geçip gitmiþ; hata ve yanlýþlýk olarak gördüðü bütün davranýþ ve sözleri... Hepsinden arýnmýþ ola- rak, büyük bir huzur kaplamýþ içi- ni. “Bütün bu veballerimden arý- nýyorum þimdi!” diye sevinmiþ.

Dima, ziyaret ettiði camilerde ayrý bir manevi huzur bulduðunu söylüyor.

(23)

ailem

HAYAT

ailem 21 23 EYLÜL 2006 CUMARTESÝ

“Benim için en önemlisi namazdý.”

diyor Dima. Namazýn nasýl kýlýndýðý- ný Hasan abisine tek tek yazdýrmýþ.

Hasan abisinin ona ilk öðrettiði þey

“Besmele” imiþ. “Bismillah her hay- rýn baþýdýr.” demiþ, o da o mübarek kelime ile baþlamýþ yola. Hasan abi- si ona bir de namaz surelerinin ol- duðu bir kitapçýk hediye etmiþ. Ýlk namazlarýný bu kitapla kýlýyormuþ.

O zamanlarý gülerek anlatýyor: “Bir elimde o kitap, namazý öyle kýlýyor- dum, rükua ve secdeye giderken onu bir kenara býrakýyordum, kalkarken tekrar alýyordum. Sureleri ezberle- yinceye kadar böyle devam ettim.”

Mayýs ayýnda da lise sýnavlarýna girmiþ ve birinci olarak, burslu oku- ma hakký kazanmýþ. Bunu da mânâ âleminden bir teþvik olarak görmüþ ve þöyle düþünmüþ: “Git, doðru yoldasýn!” Okulu baþkentte imiþ ve okulunun yurdunda kalý- yormuþ. Kimselere Müslüman ol- duðunu açýklamýyormuþ o za- manlar. Namazlarýný da tenhalar- da eda etmeye çalýþýyormuþ.

Ýlk defa annesinden ayrýldýðýn- dan bu hayat ona çok zor gelmiþ.

Yine orada da Hasan abisi imda-

dýna yetiþmiþ. Annesiyle konuþ- masý için ta uzaklardan ona tele- fon kartý gönderirmiþ, oralara ge- lip gidenlerle... O da her gün an- nesini arar ve onunla konuþur, hasret giderirmiþ gözyaþlarýyla...

Hasan abiyi unutamam

Her sýkýntý anýnda Hasan abisinin yardým elini görmüþ ve bunlarý hiç unutamamýþ: “Bir kýþ ortasý izne an- nemin yanýna gitmiþtim. Annem de ekonomimize faydasý olsun diye Türkiye’ye mal satmaya gitmiþti. O akþam Hasan abi aramýþtý, evde yal- nýz olduðumu duyunca, ‘Meraklan- ma, korkma. Çýkar gelirim yanýna.’

demiþti. Ýki saat sonra, bir gece ya- rýsý kapým çalýnmýþtý. Heyecanlan- mýþtým, kim olabilir ki diye... Kapý- yý açtýðýmda Hasan abim karþým- daydý. Kar içindeydi ve ona sýmsý- ký sarýldým. Üzeri keskin bir ma- zot-benzin kokuyordu. ‘Abi bu ko- ku ne böyle?!’ diye sordum. Yolda otostop yapmýþ, bir kamyon denk gelmiþ, onunla gelebilmiþ burala- ra...” Bunlarý anlatýrken sesi titri- yor ve çok duygulanýyordu Dima.

Ve ilk namaz

“Önceleri, bir elimde kitap na- mazý öyle kýlý- yordum, rükua ve secdeye gi- derken onu bir kenara býraký- yordum.”

(24)

ailem

HAYAT

Dima önce hukuk fakültesine giri- yor, orayý kendine uygun bulmu- yor ayrýlýyor ve yabancý diller bö- lümüne geçiyor. “Zaten Ýngilizceyi biliyordum.” diyor ve ekliyor: “Ýs- panyolca gramerini de öðrendim.

Bir 4 yýl daha okumama gerek yok diye düþünmeye baþladým.”

Bir gün evine izne gittiðinde 2 yýldýr hiç açmadýðý bir çekmeceyi açtýðýnda bir otomatik 0,5 kurþun kalem görüyor. Bunu, ilk Müslü- man olduðu gün Hasan abisi hedi-

ye etmiþtir. Onu elinde çevirirken üzerindeki bir yazý dikkatini çeki- yor: “Journalist (gazeteci-muha- bir)”. Bunu bir iþaret olarak kabul ediyor ve þöyle düþünmeye baþlý- yor: “Yahu sen boþu boþuna uðra- þýp duruyorsun, asýl kaderin ta baþ- ta çizilmiþ de haberin yok!” Ve o za- man gazeteci olmaya karar veriyor.

Bölümünü yeniden deðiþtiriyor.

Diðer öðrencilere elinden geldi- ðince yardýmcý olmaya çalýþýrken bir yandan da oranýn en büyük radyo- larýndan birisinde çalýþmaya baþlý- yor. Onlar, onun haberleri sunmasý- ný isteseler de o DJ’liði tercih etmiþ.

Þu an 4. sýnýfa geçmiþ du- rumda ve bir haber ajansýnda muhabir olarak çalýþmaya baþ- lamýþ. Ajansta Rusça ve Ro- mence haberlerin Türkçeye çev- rilmesi iþini de yürütüyormuþ.

Üniversite

koþturmacasý baþlýyor

(25)

ailem

HAYAT

Rus asýllý olsa da Moldova’da doðmuþ annesi. Anneannesi ise Rusya’dan gelmiþ. Anne Lubov Haným þu an 46 yaþýnda ve Moldova Komrat’ta yaþýyor.

Geçen Ramazan ayýnda o da Ýslâm’la müþerref olmuþ. Di- mitri yani kýsaca Dima, annesi- nin Müslümanlýða giden süreci- ni þöyle anlatýyor:

“Annemin Müslüman olmayý- þýna çok üzülüyordum. Kur’an okurken, Müslüman olmayanla- rýn ahiretteki hallerini gördükçe içim parçalanýyordu. Annem bir Yaratýcý’ya inanýyordu ve O’na dua etmenin yeterli geldiðine inanýyordu. Ben Kiþinev’de, o ise Komrat’ta idi; ama benim üzül- düðümü biliyordu. Ve bir gün izinde iken, ‘Anneciðim, bu dün- yada bazen ayrý kalýyoruz böyle.

Belki de ahirette sonsuz ayrý ka- lacaðýz, iþte ben buna üzülüyo- rum!’ dedim. Bunun üzerine o da çok üzüldü, sarsýldý ve o gün-

den sonra düþünmeye baþladý.

Her yanýna gittiðimde de Kur’an’dan önemli gördüðüm ba- zý yerleri okuyordum, özellikle de cennet ile ilgili kýsýmlarý.

2005 yýlýnýn Ramazan ayý- nýn 14. günü. Yine o sabah Al- lah’a bu meramý için dua edi- yormuþ; ama bu seferki halet-i ruhiyesi bir baþkaymýþ:

“Hiç o kadar samimane dua etmemiþtim. Ýçimde bir çýðlýk ol- muþtu dileðim! Eve gittim, an- nem akþam yemeði hazýrlamýþtý.

Ýftarýmý açtým. Annem yine beni üzüntülü görmüþtü. Her zamanki gibi halimi hatýrýmý sordu, ben de, ‘Anne, her þeyim iyi, yolunda;

ama bir þey var ki, beni devamlý olarak üzüyor.’ dedim.

Ne olduðunu sormadý, an- lamýþtý. Sustu epey bir, þöyle bir baktý ve, ‘E tamam o za- man, Müslüman olayým!’ deyi- verdi. Çok þaþýrmýþtým. Sonra,

‘E nasýl olacaðým?’ diye sordu, ben de, ‘Kelime-i þehadet ge- tirmen yeterli.’ dedim.

‘Ýyi o zaman, yemeðini bitir de olayým.’ dedi. Ben de heyecanla;

‘Yok, o kadar beklemene gerek yok.’ dedim ve ona kelime-i þeha- deti söyledim, o da tekrarladý ve Müslüman oldu! Sonra gitti bir duþ aldý. Geldiðinde kendisini nasýl hissettiðini sordum: ‘Ya kak pörýþka!’ yani, ‘Bir tüy kadar ha- fif!’ dedi. Tam da benim hissetti- ðimi hissetmiþti o da demek.”

Annesine iki hafta sonra tek- rar duygularýný sorduðunda da Dima þu cevabý almýþ: “Dünya tam bir anlam kazandý. Bundan önce çok sýradan ve mânâsýzmýþ!”

“Þimdi de annem; be- nim ona üzüldüðüm gibi, kendi annesi için üzülüyor.” diyor Dima. Annesinin üzüldüðü bir gün þöyle demiþ ona: “An- ne, sen de kendi an- nene dua et, Allah her kapýyý açar!”

Dima da boþ dur- muyor ve anneannesi Nadejda’nýn (Rusça

‘ümit’ demekmiþ) imanýn tadýna var- masý için bol bol dua ediyormuþ. Sadece onun için deðil; tey- zesi Svetlana, dayýsý Genadiy için, baba- annesi Anna için...

Tam bir eski Ga- gavuz olan ve eski Osmanlýlarý çaðrýþtý- ran ve þu an 80 ya- þýnda olan babaanne- si Anna eskiden beri Zebur okurmuþ. Di- ma son zamanlarda onu ziyarete gittiði bir gün, Babannesi onun oruçlu olduðu- nu öðrenince, onun inançlý birisi olmasý- na çok sevinmiþ. Di- ma diyor ki: “O bana Allah’ý anlatýrken að- lýyordu ve aynen þöy- le dedi: ‘Allah pek ka- vi!’ Ýnþallah o da bu imanla Peygamber Efendimiz Hz. Mu- hammed’i (sas) de ta- nýma þerefine nail olur.”

Ya diðerleri?!.

Anne Lubov Patraman: Ya kak pöriþka!

ailem 23 23 EYLÜL 2006 CUMARTESÝ

Dima, bir haber ajansýnda çalýþýyor.

“Kur’an okur- ken, Müslü- man olmayan- larýn ahirette- ki hallerini gördükçe içim parçalanýyor.”

(26)

ailem

KUR’AN-I KERÝM

K

ur’an’ýn geliþ gayesi ve geliþ keyfiyeti tamamen irþad esasýna baðlýdýr. Ýn- san, kalb ve ruhun hayat derecesine ancak Kur’an’ýn irþadýna tâbi olmakla ulaþabilir.

Zira, insanýn insanlýk semâsýna yükselebi- leceði yolu ancak Kur’an göstermiþtir. Ýþte, insanýn bu uzun seyri kýyamete kadar de- vam ettirebilmesi içindir ki, Cenab-ý Hak, Kur’an’ý muhafazasý altýna almýþtýr.

Ancak bütün icraatýna sebepleri perde yapan Allah (c.c.), bu icraatýna da sebep- leri perde yapacak ve bu kudsi iþte kud- siler topluluðunu þereflendirecektir.

Her semâvî kitap, kendi nebisinden sonra, o davanýn havarilerinin omuzlarýna yüklenir. Kur’an için de ayný prensip ge- çerlidir. Bir farkla ki, nasýl Kur’an bütün semâvi kitaplarýn en yücesi ve en ulvisidir, onu omuzlayacak cemaat de diðerlerine kýyasla en ulvî ve en yücedir. Zira ki, Kur’an, varlýðýn Medâr-ý Ýftiharýna inmiþ- tir. Ve o cemaatý, böyle bir Nebi yetiþtir- miþtir. Onlarýn arasýnda Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali gibi bü- yük dehâlar vardýr. Ve yine onlarýn Be- dir’de arslanlar gibi döðüþen, Uhud’da sarsýlmayýp yerinde sebat eden, Hudey- biye’de elini ellerin en nurlusuna uzatýp biat eden yiðit oðlu yiðitler vardýr.

Kur’an, daðlarý yerinden oynatacak azâmet ve aðýrlýðý ile Hz. Ebu Bekir’in omuzlarýna yüklendiði zaman cidden güç- lü bir omuz bulmuþ oluyordu. O, Fâruk-u Âzâm’la þehbâl açýyor ve Hz. Osman’la dünyanýn dört bir yanýna yayýlýyor ve cihâný nurlandýrýyordu. Hz. Ali ile ise O’nun apayrý bir buudu keþfolundu.

Kur’an evvela O’nun gönül deryasýnda dal- galandý, daha sonra bu dalgalar tekke ve zâviyeleri netice verdi. Nice büyük veli- ler ve onlarý kanatlarý altýna alan müced- didler hep bu mana mektebinde yetiþti- ler. Hz. Ali’nin gönlü buna bir çekirdek oldu ve bütün tohumlar, cihanýn dört bir yanýna o muhteþem varlýktan yayýldý.

Kur’an’ýmýz,

sonsuza kadar

bütün tazeliðiyle bâkî kalacak

Kur’an, kýyamete kadar Rabbimiz’in teminatý altýndadýr. Her bir ayeti, her bir harfi Ýlahî nurla dolu ve taptaze- dir. Konuþan Ezel ve Ebed Sultaný olunca, hiç O’nun kelâmý “fânî” ola- bilir mi? Kur’an, kendisini ihlasla okuyan mü’minlerin gönüllerini de ebediyet iklimine koþturmaktadýr.

ALÝ DEMÝREL

(27)

ailem 25 23 EYLÜL 2006 CUMARTESÝ

ailem

KUR’AN-I KERÝM

Esasen her bir sahabiyi teker teker ele alýp destanlaþtýrmak mümkün- dür. Onlar gökteki melekleri gýptaya sevk edecek kadar seçkin ve asil in- sanlardýr. Bu Kur’an talebeleri, asla kitaplarýna ihânet etmediler. Kur’an iþte böyle en güçlü omuzlardan ka- ideler üzerine oturdu ve bir abide gi- bi günümüze kadar mevcudiyetini, zerre kadar tahrif ve tahribe uðra- madan devam ettirdi; kýyamete ka- dar da devam ettirecektir. Zira ona bu teminatý veren doðrudan doðruya Allah’týr. O hiçbir zaman aslî hüviye- tinden zerrece inhiraf etmiþ deðildir.

Tahrif çamurlarý onun arþa deðen

eteklerine sýçramaktan çok uzaktýr.

Diðer ilahi kitaplarýn muhteva deði- þikliðine Kur’an’ýn tek bir harfi dahi maruz kalmamýþtýr. Zira O’nu koru- yan bizzat kendi sahibi olan Allah’týr.

Ve kýyamete kadar koruyacaðýna da- ir de vaadi vardýr. Nitekim “Muhak- kak ki Kur’an’ý biz indirdik ve mutla- ka onu biz koruyacaðýz.” (Hicr, 15/9) ayeti bize bu hakikati anlatmaktadýr.

Sýrlý ve surlu Hicr Suresi’nin ayný hususiyetleri taþýyan bu ayeti, hiçbir

þüphe ve tereddüte mahâl býrakma- yacak bir tarz ve uslûpla Kur’an’ýn kýyamete kadar teminat altýnda ol- duðunu haber vermektedir.

Rabbimizin verdiði bu teminattan bizler de emin olmalýyýz ve zaten de emin bulunmaktayýz. Kur’an, kýya- mete kadar bütün canlýlýðý ve tazeli- ðiyle bâkidir. Belki ara sýra esen mu- halif rüzgârlar onu tozlandýracak;

fakat küçük bir gayret, hafif bir sil- kinme ve kendine gelmekle eski parlaklýðý ve göz kamaþtýrýcý hüviye- tiyle, mü’minlerin kalb ve kafalarýn- da yeniden canlanacak ve pörsü- müþ gönüllere can kazandýracaktýr.

Kur’an-ý Kerim tahrife uðramadý

FOTOÐRAF: REUTERS

(28)

GENLER VE HAÞR Ü NEÞR

Ýnsan baþýboþ býrakýlmamýþtýr. Bütün kitaplarýn haber verdiði gibi her

biri ismiyle, cismiyle ve sûretiyle tekrar diriltilip hesap vermek ve

ebedî hayatlarýna baþlamak üzere büyük bir mahkemeye sevk edile-

ceklerdir. Gen teknolojisi geliþtikçe haþir daha kolay anlaþýlýyor.

(29)

ailem 27 23 EYLÜL 2006 CUMARTESÝ

ailem

ÝNSAN

B

uhari ve Müslim gibi hadis kitap- larýnda bahsedildiði üzere, insan- lar öldükten sonra haþredilirken, to- humlar ve çekirdekler hükmünde olan ve acbü’z-zenab tabir edilen aslî zerre- lerden tekrar yaratýlacaktýr.

Ecza-yý esâsiye ve zerrât-ý asliyeyi içinde toplayan bu küçücük parça, in- san için, bir temel olacak ve bunun üze- rine insan bedeni bina edilecektir. De- mek ki bu mevzu üzerine vârid olan ha- dis-i þerifler, bugün ancak derin araþtýr- malarla tespit edilebilen bir gerçeði asýrlar öncesinden ifade etmiþlerdir.

Bediüzzaman Hazretleri Âsâr-ý Bediiyye’de ruhun, bir zerreye bile tutunabileceðini ifade eder. Mesne- vi-î Nuriye’de ise þöyle der: “Ýnsanýn, çehre (yüz) sayfasýnda, alnýnda, cil- dinde, ellerinin içlerinde Kader kale- miyle, pek çok çizgiler, hatlar, nakýþ- lar, niþanlar yazýlmýþtýr. Malumdur ki, insanýn þu sayfalarýnda yazýlan o kelimeler, harfler, noktalar ve hare- ketler, insanýn ruhunda bulunan mânâlara, maneviyatlara, delalet et- tikleri gibi, fýtratýnda kader tarafýn- dan yazýlan mektuplara da iþaretleri vardýr.” Ayrýca Bediüzzaman Hazret- leri, peygamberlerin mucizelerinin, geliþerek ilmî buluþlara bir iþaret ve bir ilham kaynaðý olacaðýný da söy- ler: “Hem mesela Hz. Ýsa aleyhissela- mýn bir mucizesine dair ‘Allah’ýn iz- niyle anadan doðma körleri ve alaca hastalýðýna tutulanlarý iyileþtirir ve ölüleri diriltirim.’ (Al-i Ýmran Suresi, 49) âyetinde, Kur’an, Hz. Ýsa aleyhis- selamýn nasýl ahlâk-ý ulviyesine itti- baa insanlarý sarihan teþvik eder.

Öyle de þu elindeki sanat-ý âliyeyi ve týbb-ý Rabbaniye, remzen terðib edi- yor. Ýþte þu âyet iþaret ediyor ki: ‘En müzmin dertlere dahi derman bulu- nur. Öyle ise ey insan ve musibet-ze-

de benî Âdem! Ümitsizliðe kapýlma- yýnýz. Her derdin, ne olursa olsun, dermaný mümkündür; arayýnýz bulu- nuz. Hatta ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür.”

Bugün adlî týp sadece parmak izle- ri üzerinde durmuyor, bir damla kan, bir saç teli ve bir kepek parçasý bile birçok olayý aydýnlatabiliyor. Yani Ce- nab-ý Hak insanýn özelliklerini en kü- çük parçalarýnda bir þifre olarak yer- leþtirmiþtir. Bugün genetik kopyala- madaki insanlarýn hareket noktalarý ve ipuçlarý iþte bu þifrelerdir. Kur’an-ý Kerim’de, “Ýnsan zanneder mi ki, ölü- münden sonra Biz kemiklerini topla- yýp onu diriltmeyeceðiz? Evet toplarýz, hem de parmak uçlarýna varýncaya kadar eski halinde düzenleriz.” (Kýya- met Sûresi, 75/ 3-4 ) ve “Ýnsan baþý- boþ býrakýlacaðýný mý sanýr? Onun as- lý, atýlan bir su damlasý deðil miydi?

Sonra ana rahmine tutunan yapýþkan bir hücre oldu da, Rabbi onu yaratýp düzenledi. Ondan (erkek menisinden) erkek ve diþi olarak her iki cinsi yarat- tý. Bütün bunlarý yapan, ölüleri dirilt- meye kâdir olmaz olur mu?” (Kýyame Sûresi, 75/ 36-40) buyuruluyor.

Bediüzzaman Hazretleri de Kehf Sûresi’nin 49; Kaf Sûresi’nin 17-18 ve Ýnfitar Sûreleri’nin 10-12. âyet- lerine dayanarak diyor ki: “Hem an- larsýn ki; insan, ipi boðazýna sarýlýp, istediði yerde otlamak için baþýboþ býrakýlmamýþtýr. Belki, bütün amel- lerinin sûretleri alýnýp yazýlýr ve bü- tün fiillerinin neticeleri, muhâsebe için zaptedilir.” (10. Söz)

Evet bütün aklî ve naklî delil ve gerçekler gösteriyor ki, insanlar uyandýrýlmamak üzere kabirlerinde býrakýlmayacaklar ve her biri ismiy- le, cismiyle ve sûretiyle tekrar diril- tilip hesap vermek ve ebedî hayat- larýna baþlamak üzere büyük bir mahkemeye sevk edileceklerdir.

ABDULLAH AYMAZ

Gen yapýsýndaki muhteþem örgü ve tesadüflere asla yer býrakmayan mükem- mellik herþeyin bir Yaratýcýnýn emir ve iradesiyle gerçekleþ- tiðini ortaya koyuyor.

FOTOÐRAF: REUTERS

(30)

Bütün Allah dostlarý hayata “Her geceyi Kadir, her geleni Hýzýr bil!” düsturuyla bakarak hareket ettikleri için zamanýn bütününe bir mübareklik katýyorlar. Bu hâl öyle bir noktaya geliyor ki ar- týk onlar için zaman ve mekân farký kalmýyor.

Onlar hep ilahi mevhibelerin tatlý esintileri kar- þýsýnda göz ve gönülleri Rablerine ayarlý bir ha- yatta O’nun emirlerine harfiyen uymanýn gayre- tine düþüyorlar. Kitapta

Ramazan ayýný bütün yönleriyle içine alan yazý- lara yer veriliyor, ayrýca bu aya ait nükteler de yer alýyor. Kitapta Allah dost- larýnýn ramazan hatýrala- rýnýn yanýnda, Osmanlý’dan günümüze “Ramazan Kül- türü”ne yer verilerek, özel- likle gençlere Ramazan ik- liminin güzellikleri anlatýl- maya çalýþýlmýþ.

Ramazan’ý Allah Resu- lünün yaþadýðý gibi yaþa- mak isteyenlere güzel bir örnek sunmak için Allah Resulü ve O’nun en yakýn takipçileri, O’nun varisle-

ri olan Alimlerin (Allah Dostlarý) hayatýndan güzellikler sunulmuþ. Kitapta Efendimiz’den baþlayarak, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali gibi güzide sahabileri, mezhep imamlarý, Abdul- kadir Geylani, Mevlana, Ýbrahim Hakký gibi Al- lah dostlarýnýn ramazanlarý anlatýlmýþ. Son ola- rak da Süleyman Hilmi Tunahan, Gönenli Meh- med Efendi, Avlarlý Efe Hazretleri, Esad Coþan Hazretleri, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Muhammed Raþid hazretleri gibi özellikle son devrin Allah dostlarýnýn ramazanlarýndan ör- nekler sunulmaya çalýþýlmýþ.

Böylece O’nun ilk dönem dostlarýndan, günümüze kadar gelen dostlarýnýn güzel hayatlarýndan bazý ör- nekler seçilerek Ramazan Ayý’nýn nasýl deðerlendiril-

Kutlu insanlarýn

kutlu zaman hatýralarý

Allah Dostlarý’nýn Ramazan Hatýralarý Abdulkadir Süphandaðý

Timaþ Yayýnlarý Tel: 0212 513 84 15

ailem

KÝTAP

(31)
(32)

ailem

DR. CAN

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul dr.can@zaman.com.tr

Hümeyra Karagöz - Ankara Merhaba Emel. Ben Hümeyra.

20 yaþýndayým. Ýki fakültede birden okuyorum. Bunlarý ne- den yazdýðýmý merak ediyor- sundur. Dr. Can’a yazdýðýn mektubu ve onun cevabýný oku- dum. Emel sen en azýndan ke- keliyorsun ama ben hiç konu- þa-mý-yo-rum. Biliyor musun?

Evet (9) aylýkken havale sonucu konuþma merkezim felç olmuþ.

Yazarak anlaþýyor, yazarak tah- silimi sürdürüyorum. Ya Emel iþte böyle, burasý dünya ve he- pimiz imtihandayýz. Benimki konuþamamak, seninki keke- melik, birininki kanser, diðeri- ninki görememek, birininki zenginlik, diðerininki fakirlik…

Ne olmuþ kekeliyorsan, ne olmuþ birileri sana âþýk olmaya- caksa? Dünyanýn sonu mu?

Unutma burada verilmeyenler, ötede verilecek sana da, bana da… Belki omuzlarýmýzda bir yük ama sabredersek göreceðiz ardýndaki güzellikleri… Ayrýca;

1) Diðer insanlarýn göremediði gerçekleri biz rahatlýkla görebi- liyor, onlarý da uyarabiliyoruz.

2) Eðer bir erkek sýrf sen keke- liyorsun diye seni istemiyorsa, sen haydi-haydi istemezsin. Za- ten o sana layýk deðildir. Çünkü sevgisi gerçek deðildir. Bunu sana kekemelik fark ettirdiði için de þükretmelisin.

3) Hiç mi görmedin etrafýndaki özürlülerin evlendiðini? Kimi

kimi duymuyor, kimi yürüyemi- yor. Ayrýca beni bugüne dek iki kiþi evlenmek için istedi. Ýçin ra- hat etti mi? Kaldý ki senin terapi ile düzelme ihtimalin çok yük- sek. Benim sýfýr.

4) Hayat sürprizlerle doludur.

Ne olacaðýný bilemezsin. Etra- fýmýzda normal insanlar âþýk olur evlenir, ama birbirlerini iyi tanýyamadýklarý için mutsuz- durlar. Ama sana âþýk olan kiþi her þeye raðmen, yani gerçek aþk ile sever. O yüzden bunu saðlayan kekemelik için þans- lýsýn diyebilirim.

5) Bir de þöyle düþün. Sen keke- mesin. Konuþuyor olduðunu farz et. Ama gözlerin görmüyor diyelim. Kapat gözlerini ve 3 sa- at öyle evin içinde dolaþ, yemek ye ve ÖSS’ye çalýþ. Ya da birkaç gün, “evet hayýr” dahil hiç ko- nuþma bakalým. Veyahut 1 hafta hiç el ve ayaklarýný kullanma.

Hangisine razý olacaksýn?

6) Ölmek istemiþsin… Emel’cim istersen nefes al ve 3 dakika tut içinde. Ya da ver nefesini ve 3 dk. nefes alma. Belki klasik ola- cak ama hayat her þeye raðmen çok güzel. Lütfen bu cümleyi basmakalýp zannetme. Anlamý- nýn derinliklerine in.

Elbette bir gün, biri bizi bu- lacak ve Rabbimden kalan o gerçek aþký onunla yaþayaca- ðýz. Buna inan ve sabret. Çün- kü Allah sabredenleri sever ve er geç onlarý mükâfatlandýrýr.

Hümeyra altýndýr…

Emel gümüþse

(33)

ailem

DR. CAN

Dr. Can

Ey düþmez kalkmaz ve bir olan Allah’ým. Bu “kýzýmcým”larým es- kiden de “deli” miydiler? Yoksa Dr. Can’dan sonra mý böyle ol- dular? Akýllarý normalden fazla, ruhlarý yýldýzlardan öte, zihinleri açýk ve yüksek, kalpleri okya- nuslarý aþkýn, gözyaþlarý kevser- den kutlu, sevinçleri meleknü- mûn, dualarý güvercin kanatlarý gibi göklerin kapýsýný çalan…

Hatice, Suna, Esra, Þule, Kübra, Emel, Þeyma, Yasemin, Züleyha, Fatma, Zeynep, Esma, Tuba, Azize, Dilan, Hilal, Be- dia derken ve her harften yüz- lerce Melek Türkiye’m semala- rýnda kanat çýrparken, bir de

“Söz gümüþse Hümeyra altýn- dýr” çýktý karþýma…

Dr. Can olarak utanýyorum yazý yazmaya…

Ýstifamý lütfen kabul edin editörlerim.

Bundan böyle tarih susa- cak, Dr. Can lâl kesilecek; ko- nuþmayan, konuþamayan Hü- meyra yazacak.

Ýnsanlar susacak, melekler dinleyecek.

Pembe yanaklý Aiþe Hü- meyra konuþacak.

Dememiþ miydim her Ailem okuru bir Dr. Can, Dr. Canan’dýr diye. Sahi Hümeyra’cým. Bir de

‘tarama özürlüler’ için yazsan da þu kel doktor amcanýn da hayýr duasýný alsan diyorum.

Dr. Can’ýmýzýn vefatýndan önce

kaleme aldýðý yazýlardan...

FOTOÐRAF: AP

(34)

HOÞ GELDÝN RAMAZAN

ailem

Bol kalorili hamur iþleri ile iftar davetlerinde sunulan çeþit çeþit yemekler ve bol þuruplu tatlýla- rýn yenmesi, oruç tutarken kilo alýnmasýna sebep oluyor. An- cak, gün içinde enerji ve su gerekeceði için serin bir ho- þaf sahur için ideal olabilir.

Yine iftarda fazla serin olma- yan bir hoþafla baþlanabilir.

Çünkü günün sýcaðýyla düþen kan þekerini takviye etmek gerekir. Aksi halde aðýr ye- mekle baþlamak, dayanýlmaz baþ aðrýlarýna sebep olabilir.

Ýftarda yemek süresi toplam 45-50 dakika olmalýdýr. Ye- mekler az ve yavaþ yenmeli, iftar mutlaka çorba ya da ho- þafla açýlmalý. Çorba ve ek- meðinizi yedikten sonra biraz dinlenmeli ve 10-15 dakika ara ile bol su içilmeli. Kalp, damar, tansiyon problemi olan insanlar mümkünse sebze yemeklerine aðýrlýk vermeli, taze fasulye, ýspa- nak, ýsýrganotu, patlýcan, se- mizotu vb gibi az yaðlý ye- mekleri tercih etmelidir.

Ýftar sofralarýnýn vazgeçilmez parçasý olan tatlýlar ise yemekten iki saat sonra yenmeli. Sahurda da yaðlý ye- mekler ve börekler yerine bol otlu yaðsýz gözlemelerin tercih edilmesi gerekiyor. Sahurda yenen þeyler aðýr olmamalý. Gün içinde insan açlýða bir þekilde dayanabiliyor; ama susuz- luða dayanmak daha zor oluyor. Bu yüzden hazým sýrasýnda yanma yapa- cak ve bizi rahatsýz edecek yiyecek- lerden sahurda kaçýnalým. Kahval- týlýklar, patates haþlama, gözleme, sa- latayla yenecek makarna ve kompos- to sahur için ideal menüyü oluþturur.

Sahur ve iftar yemeklerine dikkat!

Aðýr yemekler kalp krizini tetikliyor

Ýftar sonralarý kalp krizi ve (tansiyon yük- sekliði dolayý- sýyla) beyin ka- namalarý sýk görülüyor. Bu yüzden perhizi bozmamak ge- rekiyor.

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu istek, veriliþ maksadýna uygun olarak âhiret hayatý için sarf edilmeli ve âhirette zaten kaçýnýlmaz olan ebedî hayatýn levazýmatýný -baþta iman ve namaz olmak üzere-

konu çalýþmasýndan çok pratik yap- maya zaman ayýrmalýsýnýz. ‘Bunu asla anlayamam, bu problemi çözmem imkansýz, baþa- ramayacaðým’ gibi içinizde sürekli tekrarlanan

Sokak orta- sýnda dayak yiyen bir çocu- ðun feryatlarý- na, yardým için koþanlar, o ço- cuða yardým edip, zavallý bir adamýn elinden kurtarsalar da daha sonra kur-

Dini olarak ise; “Bir malýn belli bir miktarýný belli bir zaman sonra Allah (cc) rýzasý için hak sahibi bir kýsým Müslümanlara tamamen mülk olarak vermektir.” Zekât nere-

Ýnsanoðlu çok çeþitli tabaka- lar halinde yaratýlmýþtýr: Kimisi vardýr, mü’min olarak doðar, mü- min olarak yaþar, kâfir olarak ölür.. Kimisi vardýr, kâfir olarak

O ana kadar sürekli Kur`an okuyan, eþinin saðlýðý için dua eden Ayþe Ha- ným, eþinin vefatýndan sonra yaþadýðý acýyý ve hayata yeniden nasýl baðlandý- ðýný

Ama ben en çok Efendimiz (sas) gibi herkese karþý tebessüm edebilmek, insan- lara karþý tatlý dilli olmak, güler yüzlü olmak, en önemlisi onun na- maza olan hassasiyetinden

Bizim için önemli olan þudur: Üç ay- larýn ilk cuma gecesi olan bu gece, Allah’a çokça yalvar- mak, yakarmak, dua etmek ve af dilemek için bir vesile- dir ve bir