• Sonuç bulunamadı

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ SAYI: 156 ZAMAN LA BÝRLÝKTE SATILIR BAÞLIYOR ANNE BABALAR. HAYDi OKULA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ SAYI: 156 ZAMAN LA BÝRLÝKTE SATILIR BAÞLIYOR ANNE BABALAR. HAYDi OKULA"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3 A R A L I K 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 5 6 Z A M A N ’ L A B Ý R L Ý K T E S A T I L I R w w w . z a m a n . c o m . t r / a i l e m

BABALAR ANNE

AÝ LE M ’iN EBEVE YN O KU

BAÞLIYOR LU

HAYDi OKULA

(2)
(3)

ailem

EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER

En büyük

sýkýntý kime gelir? 4 Ev ve çevre temizliði 7

Böyle bir dostunuz oldu mu? 8

Yavuz Sultan Selim 12

Kahramanlýk ve miskinlik 14

Ailem’in ebeveyn okulu baþlýyor! 16

Rüyanýn sýrlarý üzerine 24

Dinimizde intihar etmek yasaktýr 26 Dr. Can sizlerle 28

Okulumuz için kayýt

yaptýrmayý unutmayýn!

Yaþadýðýmýz sorunlarla birlikte aileyi korumaya yönelik gerek devlet kurumlarý gerekse gönüllü kuruluþlar önemli adýmlar atýyor.

Aile bireylerinin saðlýklý, mutlu ve huzurlu bir hayat sürebilmele- ri doðumdan çocukluða, ergenlik- ten eðitime, aile içi iletiþimden çevresel faktörlere kadar pekçok etkenin pozitif deðer taþýmasýný gerektiriyor. Sarsýlan ya da par- çalanan aileler, geride mutsuz eþler býrakmanýn yanýnda, sa- hipsiz çocuklarý da umutsuz bir dünyanýn kollarýna itmektedir.

Aileye yönelik eðitim çalýþma- larý kadýndan sorumlu Devlet Ba- kaný Nimet Çubukçu’nun katkýla- rýyla sürüyor. Bu konuda Baþba- kanlýk’a baðlý Aile ve Sosyal Araþ- týrmalar Genel Müdürlüðü araþ- týrmalar yapýyor. Devlet bünye- sindeki aileye dönük kurumlarýn daha etkin ve faal olmasý için ya- pýlacak çalýþmalarýn artýrýlmasý gerekiyor. Devlet bazý belediye- lerle iþbirliði yaparak “aile eðitim protokolü” imzalýyor. Birçok dernek ve vakýf da ailelere yö- nelik “aile içi iletiþim” seminer- leri tertip ederek, anne-babala- rý bilgilendirmeye çalýþýyor. Pa- ra vererek kiþisel geliþim kurs- larýna, ebeveyn okullarýna ka- týlmak maddi külfet getirdiðin- den herkesin katýlýmýný saðla- mak da mümkün olmuyor.

Baþbakanlýk Aile Araþtýrma Kurumu, düzenlediði “Aile Þûralarý”nda Türk aile yapýsý-

nýn korunmasý ve düzenlenme- sini amaçlýyor. Bu konuda ya- pýlan çalýþmalar her ne kadar yoðun gözüküyor olsa da so- nuçta uygulamaya geçmeyen fikirler çürümeye yüz tutuyor.

Bugüne kadar yüzlerce semine- rin düzenlendiði ve binlerce insa- nýn sertifika aldýðý “anne-baba okullarý”ný her eve ulaþtýrmak için önemli adýmlar atýlýyor. Ailem der- gisi, yayýnlanmaya baþlandýðý gün- den bu yana ailelere tavsiyeler su- nuyor, örnekler veriyor. Ama bu haftadan itibaren aileye yönelik çalýþmalarýmýz daha planlý bir eði- tim seferberliðine dönüþüyor. Bu- gün birçok anne-babanýn herhan- gi bir eðitim sürecine katýlma im- kan ve fýrsatýnýn olmadýðýnýn bi- lincindeyiz. Hizmeti evlere kadar götürmenin bir sebebi de bu.

Bugün 500 binden fazla aileye hitap eden Ailem dergisi, her ilde, her ilçede, her evde aile seminer- leri düzenlemeyi hedefliyor. Ýlk bölüm sekiz hafta sürecek, bunun için her hafta Ailem dergisinin ta- kip edilmesi ve ödevlerin dikkatle uygulanmasý gerekiyor. Ailem’in

‘anne-baba okulu’nun ilk bölümü bugün baþlýyor. Psikolog Yasemin Yalçýn Aktosun’un hazýrladýðý bu bölüme yeni bölümlerin eklenme- si okurlarýn istekleriyle doðru orantýlý. Bu noktada her evin bir okula dönüþmesi en büyük dileði- miz. Aileler mutlu olsun, mutlu çocuklar yetiþsin, umut dolu bir toplum oluþsun... Ýyi haftalar...

Serhat Þeftali s.seftali@zaman.com.tr

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul Tel: 0212 454 1 454 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi

Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve

Yayýn Sahibi Temsilcisi Yakup Akalýn Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk Yayýn Editörleri Serhat Þeftali

Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Ali Budak Tasarým Mehmet Þimþek

Kapak Mehmet Demirci

Reklam Koordinatörü Yakup Þimþek Yayýn Türü Yaygýn Süreli

aaiilleem m

http://www.zaman.com.tr/ailem

Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr 3 A R A L I K 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 5 6

(4)

ailem

KISA KISA

EDÝTÖR: ALÝ BUDAK

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 4

(Doðrudan ya da dolaylý olarak Cenab-ý Hakk'ý hatýrlatmayan) lüzumsuz bütün duy- gu, düþünce ve fiilleri terk etmesi, kiþinin Ýs- lam'ý bilmesinin ve gereklerini yerine getirme- sinin mükemmelliðindendir.(Tirmizî, Zühd, 11) Min husni islami’l mer’i terkühû mâ lâ ya’nîhi

BiR HADiS

Ýnsanýn kalbi, Kur’an’ýn tarif buyur- duðu ve teklif ettiði ahlâk ile imar edilmemiþse, o kalp temiz (ve se- lim) deðildir. Cenâb-ý Hak bir yer- de Hazreti Dâvud’a (as) þöyle buyurur: “O evi Ben’im için boþalt ki, Ben orada olayým.” Bu, kalp hânesinin Allah’tan baþka her þey- den temizlenip gerçek sevgili ile hemdem bulunmasý demektir. Bu- nu da ancak halk içinde Hak’la be- raber bulunan ve en kalabalýk in- san topluluklarý içinde yaþadýðý halde sürekli Allah’ýn birliðini ha- týrda tutan gönüller baþarabilecek- lerdir. Buna karþýlýk, bütün ömrü- nü insanlardan uzak bir mekanda geçirdiði halde, kalbini Allah’tan baþka þeylerden temizleyememiþ

ve O’ndan baþka her þeyi söküp atamamýþ kimsenin yalnýzlýðý da bir aldanmýþlýktýr ve boþa bir uð- raþtýr. Hidayet rehberimiz Peygam- ber Efendimiz (sas) þöyle buyurur:

“Bir kimse bir günah iþlediði za- man kalpbinde kara bir leke mey- dana gelir. Eðer sahibi piþman olur ve tövbe ederse kalp yine parlar.”

Bu hadis-i þeriften temiz ve selim kalbin, ancak günahlardan arýn- mýþ ve isyanlarla kararmamýþ bir kalp olabileceðini öðrenmek- teyiz. Babasýnýn sözünü tutma- yan bir çocuða, hemen “terbiye- siz, ahlâksýz” damgasýný vuran insanoðlu, emredilmesine raðmen ibadet etmemenin Allah’a isyan olduðunu niçin göz ardý eder ki!

Sa’d ibn-i Ebi Vakkas (ra) anla- týyor: “Bir gün Efendimiz (sas)’e

‘Ey Allah’ýn Elçisi! En büyük sý- kýntýlar kimlerin baþýna gelir?’

diye sordum. Þöyle buyurdu:

‘Belalarýn en aðýrý peygamber- lere gelir, sonra onlara en ya- kýn olanlardan baþlayarak de-

rece derece aþaðý doðru iner.

Ýnsan, dindarlýðý derecesinde sýkýntýya uðrar. Çok dindarsa, sýkýntýsý da çok olur. Dindarlýðý gevþerse, sýkýntýsý hafif olur.

Bir kul günahlardan arýnmýþ olarak yürüyüp gidene kadar sý- kýntýlar onun peþini býrakmaz.”

O evi benim için boþalt

Hac ve kurban hatýralarýnýzý bekliyoruz

Ailem olarak hac ve kurban sayýlarý için özel çalýþma- larýmýz olacak. Bu sayýlarýmýza okur- larýmýzýn da katký- larýný saðlamak ve güzel hatýralarýný tüm okurlarla paylaþmak ama- cýyla; yaþamýþ ol- duðunuz hac ve kurbanla ilgili özel ve anlamlý hatýralarýnýzý bize yazmanýzý istiyo- ruz. Mesajlarýnýzý bekliyoruz...

ailem@zaman.com.tr faks: 0 212 454 14 78

En büyük sýkýntý kime gelir?

(5)
(6)

ailem

KISA KISA

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 6

Avrupa’ya kâðýdý getirenler Müslümanlardýr. Kur’ân’la öð- rendiðimiz okuma yazma sefer- berliðinden sonra onca zaman geçmiþ olmasýna raðmen acaba Kur’ân’a hizmet etme noktasýnda nerede bulunuyoruz? 1900 yý- lýnda Kitab-ý Mukaddes’in (Ýn- cil’in) çevirisinin yapýldýðý dil sa- yýsý 118 idi. 2000 yýlý sonunda ise bu sayý 383’e çýktý. Ýncil’in kýsmen çevirisinin yapýldýðý dil- lerin sayýsýný da bu rakama ek- lersek 2001 tarihi itibarýyla 2261 rakamý ile karþýlaþýyoruz.

Dünyada konuþulan irili ufaklý dil sayýsý 5000 civarýnda. Bun-

larýn 1500 kadarý resmî dil.

3500 kadarý da küçük topluluk- larýn konuþtuklarý yöresel diller.

Kutsal Kitab’ýmýz Kur’ân-ý Kerim ise ilk defa 1141 senesinde, ya- ni yeryüzüne indiriliþinin üze- rinden ancak 5 asýr geçtikten sonra Latin diline çevrilmiþ. Ne- tice olarak denebilir ki Ýslam âleminde Kur’ân-ý Kerim’e hiz- met etme noktasýndaki çalýþ- malar eksiktir. Bunu tamamla- mak da ancak Allah’ýn bize mesajý olan Kur’ân’ý okumak ve anlamakla, daha sonra da onu hak ve hakikatý arayan insan- lara ulaþtýrmakla olacaktýr.

“Hangi kitaplarý okumalýyýz?” ko- nusunda kalýplaþmýþ ölçüler koy- mak yanlýþ olur. Fakat bazý kri- terler de vardýr ki hangi eserlerin okunmasý gerektiði hususunda önemli ipuçlarý vermektedir. An- cak öncelikle þu kadarýný ifade etmek gerekir ki; hususiyle “in- saný Rabb’ine ulaþtýracak, onu gâye-i hayâl saydýðý neticeye baðlayacak, kâinatýn gerçek

mânâda fethine vesile olacak, kendisi için kapalý meseleleri açacak; dahasý kara delikleri cennetin birer koridoru haline çevirecek ve en zulmetli nok- talarda dahi sürçmeden yürü- yebilmesini temin edecek ki- taplarý” okumak çok önemli- dir. Paul Nyssen der ki: “Ne okuduðunu bana söyle, ne ola- caðýný sana haber vereyim.”

Hulefa-i Raþidin’in beþincisi olarak görülen Halife Ömer bin Abdülaziz (682-720) va- zifesine çok baðlý, gerçek bir devlet adamýydý. Bir gün ça- lýþmaktan dolayý aþýrý yorgun düþünce arkadaþlarý, “Kendini

niye bu kadar harap ediyor- sun. Bunlarý da yarýn yap, çok yoruldun.” dediler. O büyük insan bunun üzerine þu mani- dar cevabý verdi: “Bugünün iþi beni yordu, yarýn iki günün iþi birleþince ben ne yaparým!”

Kur’an ve Ýncil çevirileri

Hangi kitaplarý okumalýyýz?

Bugünün iþini yarýna býrakma!

Biþr-i Hafi’den hikmetli sözler

Ýki þeyden kaçýn:

“Çok yemekten ve çok konuþmaktan.”

Dünyada aziz olmak isteyen diline sahip ol- sun. Þahitlik yapmasýn, imam olmasýn, ziyafet- lere katýlmasýn.

Sabýr Allahu Te- ala’yý kullara þikayet etmemektir.

Ýnsanlar arasýnda ta- nýnmak isteyen, ahire- tin tadýný alamaz.

Þöhreti seven, Al- lah’tan korkmaz.

Övülmekten hoþlan- mak ahmaklýktýr.

Sabýr susmaktýr.

Konuþan, susandan daha fazla vera sahi- bi olamaz.

Kötü insanlarla arka- daþlýk yapan, iyi kimse- lere suizan eder.

Dün öldü, yarýn doðmadý, bugün can çekiþiyor. Sen bu aný deðerlendir.

Topal bir karýnca düþünün. Bir buðday için saatlerce uðraþýr, didinir, tam yuvasýnýn aðzýna getirir ki tane- yi kuþ kapar. Ölüm kuþu da böyledir.

Kimse dünyadaki emeline kavuþamaz.

FOTOÐRAF: ALÝ ÜNAL

(7)

19. asýr Türkiye’sini çok iyi bilen Ýskoçyalý asilza- de, Ýngiliz milletvekili H. Munro Butler Johnstone da, Türklerin temizliðine hayran olan Avrupalýlar- dandýr. “Türkler” isimli eserinde bu konuda þöyle demiþtir: “Osmanlý sadece yeryüzünün en kibar milleti deðil, ayný zamanda en temizidir de. Ger- çek þu ki, temizliðin dýþýnda nezaket hiçbir þey ifade etmez. Her ne kadar “Temizlik dindarlýðýn diðer bir adýdýr” sözü Hýristiyanlar tarafýndan da söylense bile, onu uygulayanlar Osmanlýlardýr.

Temizlik onlar için sadece sýhhat amacýyla uyulan bir þey deðildir. Onu samimi olarak dinî görevle- rinden biri sayarlar. Hýristiyanlar pislik bulaþmýþ bir þeyi temiz kabul etmezler; fakat bir Türk pis- liðe hafif temas etmiþ bir þeyin kirli olduðunu ka-

bul eder. Temizlik konusundaki hassasiyetlerinin bir sebebi de abdesttir ki onu diðer milletlerden daha sýk alýrlar. Durulamak temizliðin temelidir.

Daha ötesi, Türklere göre evler de insanlar gibi tertemiz ve kirlenmemiþ olarak tutulmalýdýr. Her Türk evinin, eþiðinin üstünde ýsmarlama pirinç harflerle ‘Pis hiçbir þey bu eþiklere deðmesin’ ya- zýlmaktadýr. Bundan dolayýdýr ki hiçbir moda veya özenti, Türkleri ayakkabýlarýný kapý dýþýn- da çýkarmaktan alýkoyamýyor. Onun evi temiz- liðin mabedidir. Bir mabede girmeden yapýldý- ðý gibi Türkler evlerine girmeden önce bütün pisliklerden arýnmalýdýrlar.” (Hüseyin Çelik, Te- mizlik Doðudan Gelir, s. 29-41’den özetle, Tür- kiye Diyanet Vakfý Yayýnlarý, Ankara, 1995)

EV VE ÇEVRE TEMiZLiÐi EV VE ÇEVRE TEMiZLiÐi

(8)

Daima düþünceliydi.

Susmasý konuþmasýndan uzun sürerdi.

Lüzumsuz yere konuþmazdý.

Konuþtuðunda ne fazla, ne de eksik söz kullanýrdý.

Dünya iþleri için kýzmazdý.

Kendi þahsý için asla öfkelenmez ve öç almazdý.

Kötü söz söylemezdi.

Affediciliði tabii idi, intikam almazdý.

Düþmanlarýný affetmekle kalmaz, onlara þeref ve deðer de verirdi.

Kimseyle çekiþmezdi.

Çok konuþmazdý.

Boþ þeylerle uðraþmazdý.

Umaný umutsuzluða düþürmezdi.

Hoþlanmadýðý bir þey hakkýnda susardý.

Hiç kimseyi ne yüzüne karþý, ne de arkasýndan kýnamaz ve ayýplamazdý.

Kimsenin kusurunu araþtýrmazdý.

Kimseye hakkýnda hayýrlý olmayan sözü söylemezdi.

Yanýnda en son konuþaný ilk önce konuþan gibi dikkatle dinlerdi.

Her zaman aðýrbaþlýydý.

Konuþurken çevresindekileri kuþatýrdý.

Kelimeleri parýldayan inci dizileri gibi tatlý ve berraktý.

Yürürken ayaklarýný yerden canlýca kaldýrýr, iki yanýna salýnmazdý.

Adýmlarýný geniþ atar, yüksek bir yerden iner gibi öne doðru eðilirdi.

Vakar ve sükunetle rahatça yürürdü.

Kapýsýna yardým için gelen kimseyi geri çevirmezdi.

Dostlarýna þöyle derdi: Dünyada garip bir kimse, yahut bir yolcu gibi ol.

Her zaman hüzünlü, fakat mütebessim bir haletle dururdu.

Âdet üzere sarf edilen hiçbir kötü sözü aðzýna almamýþtý.

Sýkýntýlý hallerinde kabalaþmaz, baðýrmazdý.

Fakirlerle birlikte yerdi; öyle ki onlardan ayýrt edilmezdi.

Sade kýyafetler giyer, gösteriþten hoþlanmazdý.

Konuþurken yüzünü baþka tarafa çevirmezdi.

Bulunduðu mecliste ayrýcalýklý bir yere oturmazdý.

Sabahlarý evinden çýkarken þöyle derdi:

Ýlahi, doðru yoldan sapmaktan ve saptý- rýlmaktan, kanmaktan ve kandýrýlmaktan, haksýzlýk etmekten ve haksýzlýða uðra- maktan, saygýsýzlýk etmekten ve saygýsýz- lýk edilmekten sana sýðýnýrým.

Sýradan deðildi. Ama sýradan insanlar gibi yaþardý.

OLDU MU? Böyle bir dostunuz

ÝLLÜSTRASYON: CEM KIZILTUÐ

(9)

ailem 9 3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

ailem

ÝSLAM

Kâinatý dolaþan görevli melekler, Allah’ýn adýnýn

ihlasla zikredildiði, O’nun samimi olarak yüceltildiði sohbet toplantýlarýný sevinç nidalarýyla Rab’lerine müjdelerler.

TUBA AYDIN

E

bu Hüreyre (radýyallahü anh) riva- yet ediyor: Resulullah (sas) buyur- dular ki: “Allah’ýn, âlemde dolaþýp ken- disini zikredenleri araþtýran melekleri vardýr. Bu melekler Allahu Teala’yý zik- reden bir cemaate rastlarlarsa, birbirle- rini “Aradýðýnýza gelin!” diye çaðýrýrlar.

(Hepsi gelip) onlarý kanatlarýyla kuþa- tarak dünya semasýna kadar arayý dol- dururlar. Allah, -her þeyi en iyi bilen ol- duðu halde- meleklere sorar: “Kullarým ne diyorlar?” “Seni tesbih ediyorlar, Sa- na tekbir okuyorlar, Sana tahmid oku- yorlar. Sana ta’zim ediyorlar” derler.

Rab Teala sormaya devam eder: “Onlar beni gördüler mi?” “Hayýr!” derler. “Ya görselerdi ne yaparlardý?” “Eðer seni görselerdi ibadette çok daha ileri gider- ler; çok daha fazla ta’zim, çok daha faz- la tesbihde bulunurlardý.” derler. Allah tekrar sorar: “Onlar ne istiyorlar?”

“Senden,” derler, “Cennet istiyorlar.”

“Cenneti gördüler mi?” der, “Hayýr ey Rabb’imiz.” derler. “Ya görselerdi ne yaparlardý?” der. “Eðer görselerdi,” der- ler, “Cennet için daha çok hýrs gösterir- ler, onu daha ýsrarla isterler, ona daha çok raðbet gösterirlerdi.” Allah Teala sormaya devam eder: “Neden istiaze ediyorlar, sakýnýyorlar?” der. “Cehen- nemden istiaze ediyorlar.” derler. “Onu

gördüler mi?” der. “Hayýr Rabb’imiz, görmediler.” derler. “Ya görselerdi ne yaparlardý?” der. “Eðer cehennemi gör- selerdi ondan daha þiddetli kaçarlar, daha þiddetli korkarlardý.” derler. Bu- nun üzerine Rabb Teala þunu söyler:

“Sizi þahid kýlýyorum, onlarý affettim!”

Resulullah (sas) sözüne devamla þu- nu anlattý: “Onlardan bir melek der ki:

“Bunlarýn arasýnda falanca günahkâr kul dahi var. Bu onlardan deðil. O baþ- ka bir maksatla uðramýþtý, oturuverdi.”

Allah Teala: “Onu da affettim, onlar öyle bir cemaat ki onlarla oturanlar da onlar sayesinde bedbaht olmaz- lar.” buyurur. (Buhari, Daavat 66)

Allah’ýn zikredildiði

sohbetlere katýlmanýn önemi

Kiþinin hangi niyetle olur- sa olsun Hakk’ýn zik- redildiði sohbet mec- lislerine de- vam etmesi gerekmek- tedir.

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(10)

B

ir kýþ günü Merv reislerinden Haris Abdurrahman’ýn evinin kapýsý çalýnýr. Sýra dýþý bir zât ev sa- hibini sormaktadýr; ama o evde yoktur. “Oðlu var.” derler. “Biþr mi?” diye sorar, evet cevabý alýnca da, “Peki o hür müdür, kul mudur (köle midir?)” diye sorar: Cevap,

“Elbette hür”dür. O zâtýn cevabý da- ha da ilginçtir: “Hür olduðu belli!

Çünkü kul gibi yaþamýyor!” Kapýda- ki, “Anlayamadým?” deyince, “Sen bu kadarýný söyle, o anlar!” deyive- rir. Söz ulaþtýðýnda Biþr koþturuve- rir; ama meçhul ihtiyar yok olmuþ- tur. Acaba gelen Hýzýr Aleyhisselam mýydý diye düþünür? Bir an yaþadý- ðý gayri meþru hayattan tiksinir, o söz kendini çok etkilemiþtir; ancak çevresi ona nefes aldýrmamaktadýr.

Âlemler, çilingir sofralarý sürer gider; Biþr eski Biþr deðildir. Cese- di batakhanelerde olsa da gönlü baþka yerlerdedir. Bardaktan bo- þanýrcasýna yaðmur yaðan bir gece evine dönmektedir. Çamur içinde- ki bir kâðýt dikkatini çeker. Üze- rinde besmeleyi görünce yerden alýr. Çamurlarýný siler, öper, kok- lar. Eve gelince gül yaðlarý ile siler

ve duvara asar. O gece Merv âlim- leri rüyalarýnda Biþr’i görürler ki onlarýn bile özlediði manevi ik- ramlar içindedir. Ulema Biþr’i arar sorar, mâlum yerlerde bulurlar.

Onu dýþarý çýkarýrlar. Rengi sapsa- rýdýr. Korkuyla sorar. “Hayrola?”

- Sana Rabb’imizden haber var.

- Biliyorum, bana çok kýzýyor.

- Aksine seni çok seviyor.

- Ama nasýl olur?

- Sen dün gece çamurda bir kâðýt buldun mu?

- Buldum.

- Yerden aldýn mý?

- Aldým.

- Öpüp kokladýn mý?

- Kokladým.

- Güzel kokular sürüp duva- ra astýn mý?

- Astým.

- Ýþte Allahü Teâlâ da ismini te- mizlediðin gibi seni temizledi ve o kâðýda hürmet ettiðin için adýný aziz kýldý. Biþr son kez meyhaneye girer, arkadaþlarýyla vedalaþýr. O aný ha- týrlamak için hayatý boyunca yalý- nayak dolanýr; çünkü tevbe ettiðin- de ayaklarý çýplaktýr. Ýþte bu yüz- den adý “Hafi” (yalýnayaklý) kalýr.

ailem

ÝNSAN

Dünyalýðý yok deðildi. Ailesi zengindi. O da önceleri bu sarhoþluk içinde savrulup gidiyordu. Tâ ki, bir zât gelip gönül penceresini týklatýncaya kadar. O andan sonra en sevgili kullar arasýna girdi.

ÜMÝT GÜLER

Biþr-i Hafî Hazretleri

geride bir gömlek bile býrakmadý

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 10

ailem.zaman.com.tr

(11)

Ýlim peþinde bir hayat

O günden sonra Biþr ilim peþinde koþar. Önce dayýsýnýn medresesinde okur. Sonra Mekke, Kûfe, Basra ve Þam’a gider. Çok alim tanýr, çok kitap okur, ilim meclislerine katýlýr, ezber ya- par, notlar tutar. Nitekim Baðdat’a gelir. Fu- dayl bin Ýyad, Muafa bin Ýmran ve Ýmam-ý Ma- lik ile birlikte bulunur. Maruf-u Kerhi Hazret- leri ile dost ve sýrdaþ olur. Nurlu dergâhýna birçok genç gelir gider ki; Seriyy-i Sekati bun- lardan biridir. Ahmed bin Hanbel, Biþr-i Hafî Hazretleri’ne karþý çok hürmetkârdýr. Talebele- ri sorarlar: “Efendim hadiste eþiniz benzeriniz yok, fýkýhta müctehidsiniz. Biþr gibi bir dervi- þin kapýsýnda ne arýyorsunuz?” O, “Evet hadis ve fýkhý ondan iyi bilirim; ama o kalp ilimle- rinde hepimizden iyidir.” diye cevap verir.

Bir gün askerler bir mahkûmu meydana çý- karýrlar. Suçu aðýr olmalýdýr. O kadar çok kýrbaç vururlar ki, derileri yarýlýr. Etlerinden sýzým sý- zým kan sýzar. Lâkin genç bir kere bile sesini çý- karmaz. Muhafýzlar kan ter içinde kalýr, nefes- lenmek için dururlar. Biþr gence sokulup sorar:

“Biliyor musun tahammülüne hayran kaldým.

- Nasýl aðlayýp baðýrabilirim ki. Kalabalýðýn içinde sevdiðim kýz var ve þu an beni görüyor.

- Ýyi ama Allahu Teâlâ seni her an görü- yor. Onun edebini gözetmeyi hiç düþünme- din mi? Genç öyle bir “Allah” der ki kendin- den geçer. Yüzlerce kýrbaca direnen vücut bu aþka tâkat getiremez. Muhafýzlar yaný- na koþtuðunda, genç çoktan can vermiþtir.

Her hadiseden hikmet alýr

Abadan civarlarýnda bir sara hastasý görür ki, topraða düþmüþ çýrpýnmaktadýr. Yanýna va- rýnca cüzzamlý ve kör olduðunu fark eder. Ya- ralarýna üþüþen karýncalar etlerini koparmak- tadýrlar. Baþýný kucaðýna alýp su verir. Genç kendine gelince “Sen de kimsin?” diye sýzla- nýr, “Hem Rabb’imle arama niye girdin?” As- lýnda Biþr-i Hafi mükemmel bir hekimdir. Bit- kileri ve baharatlarý çok iyi tanýr ve onlarý us- talýkla kullanýr. Otlardan, köklerden mi yok- sa dualarýnýn bereketiyle mi bilinmez Allahu Teâlâ onun hastalarýna þifa daðýtmaktadýr.

Bir gün evine girerken tefekküre dalar. Biþr-i Hafî ölümüne doðru birisinden ödünç göm- lek alýr ve kendi gömleðini bir fakire baðýþlar.

Hasýlý ardýnda bir gömlek bile býrakmaz.

(12)

ailem

ÖRNEK HAYATLAR

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 12

Hayatýný, Ýslam birliðine vakfeden Yavuz, þanlý büyüklerimiz- dendir. Hilafet emanetini, Osmanlý’ya getirmiþ, gecesi gündüzü

dinimize hizmetle geçmiþ, cesur ve kahraman bir liderdir.

ENÝS CAN

Y

avuz Selim, þehzadeliðinden iti- baren devlet meselelerine el at- mýþ, bütün mevcudiyetiyle ittihad-ý Ýslâm (Ýslam birliði) için çalýþmýþtýr.

Tarihlerin kaydettiði büyük cihan- girlerden olan Yavuz Selim, ayný za- manda san’atkârdý. Hayatýnýn gâye- sini manzum olarak þöyle dile geti- riyordu: “Milletimde ihtilâf ü tefrika endiþesi/ Kûþe-i kabrimde hatta bî karar eyler beni;/ Ýttihadken savlet- i a’dayý def’e çaremiz,/ Ýttihad et- mezse millet, daðdâr eyler beni”

Milletinin ihtilafý karþýsýnda me- zarýnda bile rahat edemeyeceðini söyleyen Yavuz, bütün hayatý bo- yunca Ýslam âleminin ittihadý için,

“Ý’la-yý kelimetullah” için çalýþmýþtýr.

1470’te babasý II. Bayezid’in san- cak beyi olarak bulunduðu Amas- ya’da dünyaya gelen Yavuz Se- lim, annesi Dulkadýroðlu Ala’üd- devle’nin kýzý Ayþe Hatun’un ne- zaretinde devrin meþhur âlimle- rinden ders alarak yetiþmiþtir.

24 Nisan 1512’de tahta çýkmýþ ve 9. padiþah olarak Osmanlý tahtý- na oturmuþtur. Tahta oturuþundan 22 Eylül 1520’de vefatýna kadar, 8 yýl içerisinde zaferden zafere koþan bu þanlý padiþah, devlet sýnýrlarý da- hilindeki ve haricindeki ayrýlýðýn kökünü kazýyarak “ÝTTÝHAD”ý saðlamaya muvaffak olmuþtur.

Ýlk olarak devlet sýnýrlarý dahilin- deki kargaþalýðý halleden Yavuz Selim daha sonra devletin doðu hududundaki, fitne kaynaðý Ýran üzerine yürümüþ, 23 Aðustos 1514’te Þah Ýsmail’i Çaldýran’da periþan ederek, bu hile kaynaðý- na kuvvetli bir þamar vurmuþtur.

Daha sonra Ýslâm âlemi ve Ýslâm âleminin bayraktarlýðýný ya- pan Osmanlý devletine karþý düþ-

manca tavýr izleyen Memlüklüler üzerine yürüyen Yavuz, 24 Aðustos 1516’da Mercidabýk ve 22 Ocak 1517’de Ridaniye zaferiyle bu dev- lete son vererek Müslümanlar ara- sýndaki bir sýnýrý daha ortadan kal- dýrmýþtýr. 29 Ocak 1516’da son Abbasi halifesi III. Mütevekkil-alal- lah’tan halifeliði devralan Yavuz Se- lim, böylece, “Hâlife-i Müslimin” ola- rak devleti namýna Ýslam âleminin

mânevi reisliðini de yüklenmiþtir.

Mukaddes Beldeler; Mekke, Medine ve Kudüs’ü devletin sýnýr- larýna dahil eden Yavuz Selim ken- di tabiriyle “Hâdimü’l Haremey- ni’þ-þerîfeyn” sýfatýný da almýþtýr.

Ýçerisinde Peygamber Efendimizin Hýrka-i Þerif’i, kýlýcý ve diðer eþya- larý bulunan “Mukaddes Emanet- leri” de, “Halife-i Müslimîn” sýfatýy- la alarak Ýstanbul’a getirmiþtir.

YAVUZ SULTAN SELiM

Sýnýrlarý birer birer ortadan kaldýrdý

(13)

ailem 13 3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

“Emânat-ý Mukaddese”nin nakli ve daha sonra Topkapý Sarayý’nda hususi yerine yerleþtirilmesi esnasýnda göster- diði hassasiyet dikkate þayandýr.

Yavuz Sultan Selim, “Emanât-ý Mukad- dese”nin Mýsýr’dan Ýstanbul’a nakli esna- sýnda yol boyu durmaksýzýn Kur’an-ý Ke- rim okutmuþ, daha sonra Topkapý Sara- yý’nda, bu mukaddes emanetler için “Hýr- ka-i Saadet” dairesini yaptýrmýþtýr. Daire- nin inþasý esnasýnda geceli gündüzlü biz- zat inþaatla ilgilenmiþtir. Daha sonra Hýr- ka-i Þerif dairesinde 24 saat aralýksýz Kur’an-ý Kerim okutmuþ, bu vazife için 40 hafýz tayin etmiþtir. Kýrkýncý hafýz olarak da bizzat kendisi Kur’an-ý Kerim okumuþ- tur. Yavuz Selim; hususi hayatýndaki sade giyimi ve yaþayýþýyla, âlimlere gösterdiði hürmet ve onlara verdiði deðerle, Ýslam’a baðlýlýðýyla, milletinin saadeti için çalýþ- masýyla, harp meydanlarýndaki cihangirce davranýþlarýyla, usta kumandanlýðýyla, il- miyle, faziletiyle kendinden sonraki nesil- lere örnek olmuþ þanlý büyüðümüzdür.

Mýsýr seferinden dönüþte çamurlu bir yolda büyük alim Ýbn-i Kemal’in atýnýn aya- ðýndan sýçrayan çamurun padiþahýn kafta-

nýna bulaþmasý üzerine telaþa kapýlan de- ðerli âlime Yavuz, “Efendim telaþ etmeyiniz.

Âlimlerin atlarýnýn ayaklarýndan sýçrayan çamurlar bizim için þereftir. Padiþahlar her zaman âlimlere muhtaçtýrlar.” demiþtir. Bu kaftan þimdi sandukasýnýn üzerinde bulun- maktadýr. Þairdir, “Farsça” divan sahibidir.

Ýslâm âleminde birliði temin ettikten sonra, batýya yönelen Yavuz, Avrupa üzeri- ne çýktýðý sefer-i Hümayun esnasýnda sýrtýn- da çýkan “Þirpençe” çýbaný yüzünden hasta- lanmýþ ve Çorlu ile Uðraþ nahiyesi arasýnda- ki Sýrt köyünde Beka âlemine göçmüþtür.

“Bizi kiminle bilürdün Hasan Can?”

Cenab-ý Hakk’ýn huzuruna çýkma anýnýn geldiðini hisseden Yavuz, nedimi Hasan Can’dan Yasin’i okumasýný istemiþtir. Ýlk okuyuþa kendisi de iþtirak etmiþ, ikinci okuyuþta “Selâmün kavlen min Rabbir- rahîm” âyeti okunurken ruhunu Rahman’a teslim etmiþtir. Son nefesinden önce Ha- san Can’ýn “Cenab-ý Hakk’la birlikte olmak anýnýn geldiðini” söylemesi üzerine “Bizi kiminle bilürdün” sözü Yavuz’u fazla tafsi- lata lüzum kalmadan tanýtan veciz bir cümledir. Mekaný Cennet olsun. Amin.

Yavuz’un Mek- ke ve Medi- ne’nin hizmeti- ni devraldýktan sonra “köleli- ðini” hatýrla- mak için kula- ðýna küpe tak- týðý ifade edilir.

(14)

ailem

ÝNSAN

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 14

Ýmanýn kazandýrdýðý izzetle yaþayan insanlar, kahramanlýk ve cesaretlerini haksýzlýkta ve baþkalarýný ezmekte kullanmaz ve asla kaba kuvvete baþvurmazlar.

SAÝD GEVEN

H

er mü’minde imandan kaynak- lanan bir kahramanlýk ve cesa- ret ruhu olmasý gerekir ki biz buna þehâmet-i imaniye, izzet-i diniye ya da celâdet deriz. Bununla beraber, Bediüzzaman Hazretleri müminler- deki þehâmeti anlatýrken onu “þef- katle cihazlanmýþ þehâmet-i imani- ye” þeklinde tarif eder. Yani, mü’min- ler, zâlimler karþýsýnda zillet göster- medikleri gibi mazlumlarý da zelil et- mezler. Onlar, emri altýndakilere hiç- bir hak ve hürriyet tanýmayan des- potlara dalkavukluk yapmaz, kaba kuvvet temsilcilerine el açýp boyun bükmezler; bununla beraber, zayýf ve çaresiz kimselere karþý da tahak- küm ve tekebbürde bulunmazlar.

Ýmanýn kazandýrdýðý izzetle yaþa- yan insanlar, kahramanlýk ve cesaret- lerini haksýzlýkta ve baþkalarýný ez- mekte kullanmaz ve asla kaba kuvve- te baþvurmazlar. Onlar, güçlü oldukla- rý yerde affeder; hiddet anýnda yumu- þaklýk, müsamaha ve sükûnetle mu- amelede bulunur; ihtiyaç içinde kýv- randýklarý durumlarda bile “îsâr” ru- huyla hareket edip “sürekli baþkalarý- ný” düþünür ve düþmanlarý hakkýnda dahi hayýrhahlýktan geri durmazlar.

Savaþ esnasýnda harbin kendi kuralla- rýna göre davransalar da, hemen her zaman sulh yolunu araþtýrýr ve herke-

sin kendi hak ve hürriyetlerine göre yaþamasýný temin etmeye çalýþýrlar.

Nitekim, Allah Rasûlü (aleyhi ekme- lü’t-tehâyâ) Medine-i Münevvere’yi teþrif buyurduðunda, “Medine Vesika- sý” adýyla bilinen mukaveleyi yapmýþ;

sulh halinde, herkesin kendini emni- yet ve güvende hissetmesi gerektiðini fiilen göstermiþti. O anlaþmanýn imza- landýðý dönemde, Medine’de Hýristi- yanlar, Yahudiler, müþrikler, bir kabile dinine inananlar ve dinsizler de vardý.

Fakat, Rasûl-ü Ekrem Efendimiz hiç ayýrým yapmadan barýþ ve güven için- de yaþamaya razý olan herkesi anlaþ- maya çaðýrmýþtý. Yaptýðý mukavelede, kabileleri teker teker saymýþ; Benû

‘Avf, Benû Hâris, Benû Sâide, Benû Cu- þem, Benû’n-Neccâr... diyerek her ka- bileyi zikrettikten sonra o kabilenin hak ve sorumluluklarýný belirtmiþti.

Peygamber Efendimiz, Mekke’nin fethi sýrasýnda da, Müslümanlara se- nelerce düþmanlýk yapan kimseleri bi- le affetmiþ; kapýsýný çalanlara daima merhametle muamelede bulunmuþ ve en güçlü olduðu dönemlerde dahi kuvvet ve celâdeti tahakküm sebebi olarak kullanmamýþtý. Daha sonraki dönemlerde de özellikle Râþid Halife- ler, Selçuklular ve Osmanlýlar, emir- leri altýndaki topluluklarý ayný emniyet ruhuyla yaþatmýþlardý.

Kahramanlýk ve miskinlik

ailem.zaman.com.tr

(15)

ailem 15 3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

Cenâb-ý Allah insana, saldýrý- lardan kendini korumasý için

“kuvve-i gadabiye” (öfke hissi) dediðimiz bir duygu vermiþtir.

Bu duygu, hariçten gelen hü- cumlarý önlemek için itici bir kuvvet ve tedbirli olmaya ya- rayan bir güçtür. Korkulacak þeyler karþýsýnda temkinli davranma ve onlarý telâþa ka- pýlmadan savmaya çalýþma anlamýndaki yiðitçe duruþun, yani “þecâat”in kaynaðý olan bu duygu; bütün kin, nefret, hýnç, hiddet, dargýnlýk ve kýz- gýnlýðýn da menþeidir. Bazý- larý, korkulmayacak þeyler- den dahi korkar, sürekli ve- himlerle oturup kalkar ve deðiþik paranoyalarla hayatý yaþanmaz hâle getirirler ki, bunlarýn halini “cebânet”

(korkaklýk) kelimesi ifade eder. Fakat, bazý insanlar da vardýr ki, onlar âkýbeti hiç düþünmeden, muhâkeme- sizce her iþe giriþir.

Korkusuzluðu bâtýl yollarda ve zorbalýkta kullanan bir insanýn cesareti kendinden Allah’a sýðýnýlmasý gereken bir þerre dönüþür. Hele bir de, o korkusuz insan fâcir- se, onun celâdet ve þecâati daha büyük musibetlere se- bebiyet verir. Fâcir; Ýslâm’ýn emirlerini çiðneyen, dinî öl- çü ve prensiplere aykýrý ha- reket eden, günahlarda ýs- rarcý davranan ve büyük gü- nahlarý iþlemekten bile utanmayan azgýn kimse de- mektir. Kalbi ölmüþ ve vic- daný tefessüh etmiþ böyle birinden þefkat ve merha- met beklenmez. Hiç düþün- meden kan döker, can alýr, yuva yýkar ve ocaklar söndü- rür. Bundan dolayý, Allah Rasûlü, fâcirin celâdetinden Allah’a sýðýnmýþ ve öyle bir þer karþýsýnda bizim de ilahî hýfz ve riayete yönelmemizi tavsiye buyurmuþtur.

Müttakînin miskinliði Peygamber Efendimiz’in (aleyhi efdalüssalavâti vetteslimât) istiâzede bulunduðu ikinci husus

“müttakînin aczi” idi.

Acz; güçsüzlük, kifâyet- sizlik, beceriksizlik ve elinden iþ gelmeme ha- lidir. Acizlik her insan için kötü olsa da mü’mi- nin beceriksiz, miskin ve bedbin olmasý çok daha kötüdür. Zira, mü’min- deki acziyet, onun Cenâb-ý Hakk’a itimat etmeyiþine de bir ema- redir. Aciz bir insan, Al- lahu Teâlâ hakkýnda hüsn-ü zanda bulunmu- yor demektir ve dolayý- sýyla onun, “Kulum Beni nasýl tanýrsa, ona öyle muamele ederim.” ha- dis-i þerifi gereðince ilahî inayetten istifadesi mümkün deðildir.

ÖFKE DUYGUSU NÝYE VERÝLMÝÞ?

“FÂCÝR”ÝN CESARETÝ

MÜTTAKÎNÝN

MÝSKÝNLÝÐÝ

(16)

O an ne

ba ba OKULU O

Ebeveyn okulu

baþlýyor!

Fotoðraflar:

Turgut Engin, Mehmet Demirci

Ebeveyn okulu

baþlýyor!

(17)

Bazý ebeveynler aile okullarý vb.

eðitimlere direnç gösterirler.

Benim çocuðumu en iyi ben tanýrým, Kimse bana; çocuðuma ve eþime nasýl davranacaðýmý öðretemez.

Biz böyle mi büyüdük?

Bizim ailemizde sorun yok... gibi bahanelerle eðitime direnç gösteren bireylere þöyle denilmeli:

Evet, belki bizim kuþaðýmýz veya bizden önceki kuþaklarýn bu nevi eðitsel imkânlarý olamamýþ olabilir.

Fakat günümüzde bu tarz imkânlar madem var; niçin kullanmayalým?..

Ayrýca günümüz þartlarý ile geçmiþ zaman þartlarý birbi- rinden çok farklý.

Artýk gerek teknolo- jinin ve gerekse çev- re þartlarýnýn etki- siyle çocuklarýn ve gençlerin kafasý çok fazla karýþmakta.

Ebeveynin hatalý tepkileri neticesinde eve karþý soðukluk hisseden çocuklarý ve gençleri bekleyen öylesine tehlikeli or- tamlar var ki… sa-

dece bu nokta bile ebeveyn eðitimi- nin önemini vurgulamaktadýr.

Bunlarýn dýþýnda bizler eðitim alan ebeveynlerin çocuklarý deði- liz, ama psikolojik olarak sorunsuz olduðumuzu kaçýmýz söyleyebili- yoruz? Veya kaçýmýzýn özgüveni tam olarak yerinde veya kaçýmýz mesleki olarak istediðimiz yerde- yiz? Ya da birçoðumuzun hayatýn- da keþke dediði noktalar mutlaka vardýr vs… Öyleyse daha kendini bilen, özgüvenli, pozitif ve baþarýlý bir nesil için lütfen üzerinize dü- þen görevi ihmal et- meyin. Ve aile oku- luna gelmeyi sakýn ihmal etmeyin… Ve unutmayýn ki; eðiti- me katýlmak için sorun yaþýyor olma- nýz gerekmez. Daha mutlu bir aile için eðitime katýlmanýzý öneririm. Sorun ya- þanmadan sorunlara karþý önlem al- mak, sorun yaþan- dýktan sonra çö- züm üretmekten çok daha saðlýklýdýr.

Niçin böyle bir eðitim?

Her aileyi bekliyoruz

Merhaba deðerli okuyucular ve ebeveynlik hassasiyetini her daim muhafaza eden sevgili ebeveynler. Þu ana kadar çeþitli yazýlarýyla ebeveynliðin püf noktalarýný, çocuklara yakla- þým yöntemlerini vs… sizlere aktarmaya çalýþan Psikolog Yasemin Yalçýn Aktosun, artýk yeni bir çalýþmayla sizlere merhaba diyor. Evet, bu yeni eðitim-öðretim döneminde sade- ce çocuklarýmýzýn okul süreci baþlamadý. Geleceðin umudu çocuklarýn yanýnda sizlerin de ebeveynlik okulunu Ailem dergisiyle baþlatmýþ bulunuyoruz. Aile okulu baþlýyor! … Ailem

ailem 17 3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

Psikolog Yasemin Yalçýn Aktosun

(18)

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 18

Aile okuluna kayýt ve baþarýlý olmak için gerekenler:

Her iki ebeveynin eðitime katýlmasý eðitimin uygulanabi- lirliliðini artýracaðýn- dan her iki ebevey- nin okula katýlmasý bekleniyor.

Derse önyargýsýz gelme, uyguladýkla- rýnýzdan sonuç al- manýzý kolaylaþtýrýr.

Önceki negatif dene- yimlerinizi bir kena- ra býrakýn, gerekirse eðitime sýfýrdan baþ- ladýðýnýzý düþünün.

“Ben zaten bunu denemiþtim diye- rek” önerileri dikka- te almamak yapýla- cak en büyük yan- lýþlardandýr.

Ýstikrarlý olmalýsý- nýz. Sunulan yön- temler; ancak is- tikrarlý olunursa çocuða ve ailenin genel yapýsýna po- zitif yansýr.

Samimi ve doðal ol- malýsýnýz.

Küçük bir not def- teri alýp bazý mev- zularý not etmeniz bilgilerin aklýnýzda kalmasýný ve he- deflerinizin oluþ- masýný saðlar.

Öyleyse buyurun aile okuluna…

Zil çalýyooooooooooooooooor..!

Neler anlatýlacak aile okulunda?

Yaklaþýk 30 hafta sürecek eðitim programýmýzda genel olarak evli- lik öncesi süreç dâhil olmak üzere farklý yaþ dönemlerinde çocuða yaklaþým ayrýca eþler arasý diyalog vb… konular anlatýlacaktýr.

Kayýt oldunuz. BAÞARILAR…

1

2

3

4

5

6 7

O an ne

ba ba OKULU

O

(19)

ANNE-BABALIK EÐÝTÝMÝ EVLÝLÝK ÖNCESÝNE DAYANIR DERS-1

Evlilik kararý verilirken nelere dikkat edilmelidir?

Mantýk kesinlikle devre dýþý býrakýlmamalýdýr.

Evlenilmesi düþünülen bi- rey sadece içinde bulunulan zamandaki rolü ile düþünüle-

rek deðil deðiþik rolleri de (anne olma, baba olma, ev hanýmý olma vs… gibi) düþü- nülerek deðerlendirilmelidir.

Birey, eþ olarak düþündü- ðü bireyi deðiþik rolleri ile

deðerlendirirken önyargýlý davranmamalý, kafasýnda-

ki soru iþaretlerini muha- tabý ile paylaþmalýdýr.

Herhangi bir bireyin eþini deðerlendirmesi kadar kendini de onu bekleyen roller ve so- rumluluklarý baðlamýnda

deðerlendirmesi gerek- mektedir. Yani bir yuva kur- manýn sorumluluðu, eþ ol- manýn veya ebeveyn olma- nýn sorumluðu düþünülerek evliliðe adým atýlmalýdýr.

Yukarýda ifade edilen nok- talar baðlamýnda bireyin ümitsizliðe kapýlma ihtimali vardýr. Çünkü çevrede gö- rülen negatif örnekler ev- lenecek olan bireylerde ben bu iþi yapamam dü- þüncesi oluþturabilir. Bu sebeple konuya objektif bir biçimde bakmak ve daha pozitif ve baþarýlý bir yuva kurmak için bireyler evlilikten kaçmak yerine kendilerini geliþtirmeli, bir- takým eðitimler almalýdýrlar.

Birçok birey, anne-babalýðýn eðitim gerektirebileceðini, evleninceye, hatta çocuklarý oluncaya ve hatta çocuklar büyüyüp sorunlar baþ gösterinceye kadar düþünmezler.

Hele de evlilik olayý gerçekleþince- ye kadar taraflar birbirlerini aðýr- lýklý olarak sadece “salt bireysel özellikleri ile” deðerlendirirler. Ye- ni bir yuvanýn kurulacaðý düþün- cesi genelde ikinci planda deðer- lendirilir. Taraflar muhataplarýný ayný zamanda ileride kendilerine emanet olarak verilecek çocuklarý- nýn annesi veya babasý olarak de- ðerlendirmezler. Oysaki evliliðin en önemli amaçlarýndan biri bir

neslin yetiþmesine katký saðla- maktýr. Bu amacýn göz ardý edilip sadece duygusallýðýn tesiri altýnda kalýnarak verilen kararlarýn çok saðlýklý olmadýðý görülmektedir.

Mantýðýn devreye girmediði evli- lik kararlarýnda sadece doðacak çocuklar deðil, ayný zamanda eþ- ler de etkilenmektedir. Ki zaten eþler arasýnda tartýþmalarýn olma- sý evin genel havasýna tesir eder ve çocuklarýn psikolojisi kendileri- ne ebeveynleri tarafýndan pozitif yaklaþýlsa da etkilenir. Bu sebeple daha evliliðe karar vermeden ön- ce aile kavramýnýn irdelenerek düþünülmesi gerekmektedir.

(20)

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 20

Her þeyden önce böyle bir eðitim için erken diye düþünülmemelidir.

Öncelikle evlilik ve akabinde ebe- veyn olmaya dair eðitim alma hedef- lenmelidir. Çünkü ideal ebeveyn ola- bilmenin ilk sýrrý ideal eþ olmaktýr.

Pozitif ortamlarda dünyaya gelen ço- cuklar hem ruhsal ve hem de zihin- sel olarak oldukça pozitif olurlar. Bu nedenle evvela evlilik ile ilgili eði- timler alýnmalýdýr diyebilirim. Eði- tim için belli merkezlerdeki düzenli

eðitim programlarýna veya seminer- lere katýlýnýlabileceði gibi konu ile il- gili kitaplar ve makaleler okumak veya evlilik öncesi danýþmanlýk des- teði almak önerilebilir. Bunun dýþýn- da itimat ettiðiniz ve model olabil- diðine inandýðýnýz ailelerle de bað- lantý halinde olmak kuracaðýnýz yu- va için oldukça önem arz edecektir.

Böyle bir eðitsel sürece hem kadýnýn ve hem de erkeðin ka- týlmasý gerekmektedir.

1

Yeni kurulacak yuva ile birlikte taraflar kendilerini neyin bek- lediðini bilmiþ olacaklarýndan ha- zýrlýklý oluþ saðlanacak ve sorunlar karþýsýnda çözüm gücü oluþacaktýr.

2

Evlenmeyi düþünen birey- ler birbirlerini sadece duy- gusal olarak deðil, çok yönlü olarak tanýyabilecek ve deðer- lendirme yapabileceklerdir.

3

Henüz çocuklarý doðma- dan eþler arasý diyaloðun

güçlenmesi saðlanacaktýr.

4

Gebelik öncesinde ve gebe- lik sürecinde nasýl yakla- þýmlar sergileneceði öðrenilmiþ olacaðýndan ebeveyn adayý çift bilinçli davranabilecektir.

5

Ýlk ebeveynlik ve evlilik dö- nemlerinde karþýlaþýlacak muhtemel bir sorun karþýsýnda çiftler nasýl davranmalarý gerekti- ðini bilecek ve yapýlabilecek yal- nýþlýklar asgariye inmiþ olacaktýr.

Evlilik öncesi ebeveynlik eðitimi nasýl alýnabilir?

Eðitimle ne kazanacaðýz?

“Eðitimli”

anne baba- larýn çocuk- larý hayata daha kolay atýlýyor.

O an ne

ba ba OKULU

O

(21)

ailem

ÝNSAN

ailem 21 3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

E

bu Saidel-Hudri (ra) rivayet edi- yor: Bir gün Resulullah (sas) bi- ze ikindi namazý kýldýrdý. Sonra bir hutbede bulundu. Bu hutbede, ký- yamet vaktine kadar olacak her þe- yi bize haber verdi. Bunu belleyen belledi, unutan unuttu. Söyledikleri arasýnda þu da vardý: “Dünya cazip- tir, tatlýdýr. Allah sizi buraya halife olarak göndermiþtir, nasýl amel ede- ceðinize bakmaktadýr. Aman uya- nýk olun! Dünyanýn, dünyaya ba- kan yüzünden kaçýnýn. Kadýn fitne- sine karþý dikkatli olun. Aman uya- nýk olun! Kimseyi, insanlardan korkmasý, bildiði bir hakikati söyle- mekten alýkoymasýn!” Ravi der ki:

“(Bunu söyleyince) Ebu Said mer- hum aðladý. Sonra sözlerine devam etti: “Vallahi öyle þeyler gördük ki, korktuk. Resulullah’ýn söyledikle- ri arasýnda þu da vardý: Haberiniz olsun! Kýyamet günü, her bir vefa- sýz için vefasýzlýðý nispetinde bir bayrak dikilecektir. Devlet reisi- nin vefasýzlýðýndan daha büyük bir vefasýzlýk olmayacaktýr. Onun bayraðý hemen yanýna dikilir.”

O günkü bellediklerimiz meya- nýnda þu da vardý: Haberiniz ol- sun! Ýnsanoðlu çok çeþitli tabaka- lar halinde yaratýlmýþtýr: Kimisi vardýr, mü’min olarak doðar, mü- min olarak yaþar, kâfir olarak ölür.

Kimisi vardýr, kâfir olarak doðar, kâfir olarak yaþar, mü’min olarak ölür. Kimisi vardýr, kâfir olarak do- ðar, kâfir olarak yaþar, kâfir olarak ölür. Haberiniz olsun kimisi vardýr yavaþ öfkelenir, (öfkesinden) çabuk döner; kimisi vardýr çabuk öfkele-

nir, çabuk döner; kimisi vardýr, ya- vaþ öfkelenir, yavaþ döner. Ýþte bunlar birbirlerini dengeler. Habe- riniz olsun onlardan bir kýsmý var- dýr; çabuk döner, çabuk kýzar. Bile- siniz bunlarýn en hayýrlýsý aðýr öf- kelenen, sonra öfkesinden çabuk dönendir; en þerlileri de çabuk öf- kelenip yavaþ dönendir. Ýnsanlar- dan borcunu iyi ödeyen, (baþkasýn- daki alacaðýný) iyi talep eden var- dýr. Kimisi de kötü öder, iyi talep eder; kimi de kötü talep eder, iyi öder, bunlar birbirlerini dengeler.

Bilesiniz bir kýsmý vardýr kötü öder, kötü talep eder. Bilesiniz bunlarýn en hayýrlýsý iyi ödeyen, iyi talep

edendir; en kötüleri de kötü öde- yen, kötü talep edendir. Bilesiniz!

Öfke ademoðlunun kalbinde bir kordur. Gözlerinin kýzarmasýný, avurtlarýnýn þiþmesini görmüyor musunuz! Kim, öfkelenirse, hemen otursun (öfkesi geçinceye kadar öyle kalsýn).” Ebu Said dedi ki:

“Biz (bu sýrada) gündüzün aydýnlý- ðý devam ediyor mu diye güneþe bakmaya baþladýk. Bunun üzerine Aleyhissalatü vesselam: “Haberi- niz olsun! Dünyanýn ömründen geçmiþ kýsmýna nispeten geri ka- lan kýsmý, þu gününüzden geçen kýsma nazaran geri kalan kýsmýna nispeti gibidir.” (Tirmizi, Fiten 26)

Öfke, kalpte bir kor gibidir

FARUK CAN

FOTOÐRAF: REUTERS

(22)

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 22

Özür, en az bir namaz vakti süre- since devam eden bedenî rahat- sýzlýklara verilen addýr. Vücudu- muzda bulunan bir yaradan veya burundan dinmeyen kan gelme- si, idrarýn tutulamamasý, devam eden kusmalar ve benzerleri özür olarak kabul edilmiþtir.

Özür sayýlan akýntýlar necis sa- yýlmaktadýr. Bir necis þey vücut- tan çýktýðýnda abdest bozulur.

Özür akýntýsý olan Müslüman’a

‘özür sahibi’ veya kýsaca ‘özürlü’

denir. Özür sahibi olan kiþilerin ibadetlerini yerine getirebilmeleri için dinimiz birtakým kolaylýklar göstermiþtir. Özürlü kiþi her na- maz vakti için bir abdest alarak o vaktin bitimine kadar aldýðý ab- destle istediði kadar ibadet ya- pabilir. Ancak özrün dýþýnda ab- dest bozan baþka bir durumun meydana gelmemesi gereklidir.

Özürlü kiþi, namaz vakti içinde aldýðý abdestle; istediði kadar farz, kazâ ve nafile na- maz kýlabilir, Kur’ân-ý Kerîm okuyabilir. Namaz vaktinin çýkmasýyla veya abdest bozan baþka bir halin meydana gel- mesiyle abdesti bozulur. Giren

vaktin namazýný kýlmak için yeni bir abdest almasý gerekir.

Özür sahibi kiþinin akan kan, idrar, irin gibi akýntýlarýn çamaþý- rýna bulaþmasý halinde bakýlýr;

akýntý devamlý geliyor ve temizlik yapýlsa tekrar kirlenecekse; o va- kit çamaþýr deðiþtirilmez veya yý- kanmaz. Ancak akýntý fasýlalý ya- ni ara ara geliyorsa o zaman kir- lenen çamaþýrýn temizlenmesi veya yenisinin giyilmesi gerekir.

Özür sayýlan halin (kan, irin, idrar akýntýsýnýn) bir namaz vakti boyunca hiç olmamasý durumun- da, özür ortadan kalkmýþ sayýlýr ki, kiþi özürden kurtulmuþ olur.

Bayanlarýn özrü

Bayanlarda özür sayýlan bazý ra- him akýntýlarý görülmektedir. Bu akýntýlar gün içinde ara ara gelir- ler. Renk itibarýyla sarýdan yeþile kadar renk deðiþtiren, kaþýntý ya- pan ve þeffaf görünümde olma- yan yoðun, kötü kokulu akýntýlar- dýr. Bu akýntýlar bir rahatsýzlýðýn neticesi olduðu için necis, yani pistir. Bunun için abdesti bozar.

Ayrýca devamlýlýk arz ettiðinden bayaný özür sahibi yapar. Bu ba- yanlar yukarýda belirtilen þekilde abdest alarak ve temizliðe dikkat ederek ibadetlerini yerine getirir- ler. Yalnýz bu durumdaki haným- larýn bir uzmana baþvurarak te- davi olmalarý yerinde olacaktýr.

Öte yandan, bayanlarýn ge- nelinde görülen, gün içinde bir- kaç kere kendiliðinden gelen bir akýntý daha var.

ÝLMÝHAL

Özür nedir, özür sahibinin abdest durumu nasýl olur?

Özür akýntý- sý olan Müs- lüman’a

‘özür sahibi’

veya kýsaca

‘özürlü’ de- nir. Özürlü kiþi her na- maz vakti için bir ab- dest alarak o vaktin biti- mine kadar aldýðý ab- destle istedi- ði kadar iba- det yapabi- lir.

“Gün içinde birkaç defa beyaz renkte akýntým oluyor. Bu akýntýlarýn namaz içinde de geldiði olabiliyor. Bir arka- daþým akýntýmýn olduðunu duyunca bana; ‘Senin bu akýntýnla abdestin bozuluyor. Dolayýsýyla kýldýðýn namaz da bozuluyor. Özür abdesti alman gerekiyor. Ancak o zaman namazlarýn bozulmaz.’ dedi. Özür nedir? Özür akýntýsýyla gerçekten abdest ve namaz bozuluyor mu?

Ben nasýl namaz kýlacaðým? Eðer ‘bað tutunursam’ ab- destin bozulmayacaðýný söylüyorlar, doðru mu?”

ailem.zaman.com.tr

(23)

ailem 23 3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

Dr. Jale Þimþek

Özür sahibi olan kiþilerin ibadet- lerini yerine ge- tirebilmeleri için dinimiz bir- takým kolaylýk- lar göstermiþtir.

Vücudun zorlanmasýyla veya vücu- dun üþümesiyle akýntýnýn normal renk ve özelliðinde herhangi bir de- ðiþiklik olmaksýzýn sadece miktarýn- da artýþ olabilen bu akýntýnýn doðal hali; þeffaf, beyaz, yoðun olmayan, kokusuz, burun akýntýsý görünü- mündedir. Bu akýntýlar; bir hastalýk neticesi olmayan, aksine uzvun ta- bii akýntýsýdýr. Regl günlerinin yak- laþmasý veya son bulmasýna baðlý olarak da renginde koyuluk, mikta- rýnda da artýþ gözlenebilir. Bu akýn- tý bir rahatsýzlýktan dolayý olmadýðý için necis, yani pis deðildir. Dolayý- sýyla bu akýntý abdest bozmaz.

Soruda sözü geçen ‘bað’ ise; ba- yanlarý özür sahibi yapan akýntýnýn akmasýna izin vermeyen ve akýntý- yý kendinde hapseden bir nevi tampondur. Abdestin bozulmadan ikinci, üçüncü vakitte de devam et-

mesine yardýmcý olur. Ancak bu baðýn, gelen akýntýyla ýslanarak ne- mi dýþýna taþacak olsa abdest bozu- lur. Bu durum göz ardý edilmemeli- dir. Çünkü namaz içindeyken ba- ðýn ýslaklýðýnýn dýþa vurmasýyla ve- ya baðýn yerinden oynamasýyla abdest bozulduðu gibi namaz da bozulmuþ olur. Ayrýca bu baðýn alerji yapma ihtimali kuvvetli ol- duðundan uzmanlarca devamlý kullanýmý tavsiye edilmemektedir.

Sonuç olarak; bayanlarýn akýntý görmeleri halinde özür sahibi olup olmalarýný araþtýr- malarý ve ona göre abdestlerini düzenlemeleri gerekmektedir.

Özürlü bayanlar, gittikleri yerde abdest alma imkaný ol- mayacaðý hallerde ve çok dik- katli davranarak özür baðýna baþvurabilirler diyebiliriz.

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(24)

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 24

RÜYANIN SIRLARI ÜZERÝNE

FOTOÐRAF: REUTERS FOTOÐRAF: AA

FOTOÐRAF: APFOTOÐRAF: AP FOTOÐRAF: AA

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

FOTOÐRAF: AAFOTOÐRAF: AFPFOTOÐRAF: REUTERS FOTOÐRAF: REUTERS

(25)

ailem 25 3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

C

ahil olduðu kadar da gafil insan, nasýl olur da, ‘Ahirete gidip gelen var mý?’ diye bir cehalet vesikasý orta- ya atar? Halbuki kendisi her gece ahi- rete gidiyor. Her sabah da ahiretten geliyor. Hele bu yolculukta gördüðü rüyalar, þahit olduðu manzaralar, için- den çýkamadýðý vakalar.. ona bu âlemden baþka bir âlemin varlýðýný anlatmasý bakýmýndan þaheser deliller durumundadýr. Ýnsan yataðýnda yattý- ðý bir sýrada sýnýrsýz olaylarý bizzat gö- rür de kalkýnca ‘Yaþadýðým âlemden baþka âlem yok.’ demekte de ýsrar ederse bu kimseye diyecek söz yok- tur. ‘Gördüklerin neydi a gafil?’ de- mekten baþka. Evet, rüyalarýmýz sýr- larla dolu birer ikaz ve irþad olaylarý- dýr. Bulunduðumuz dünyaya çakýlýp kalmayý önleyen, baþka âlemlerin var- lýðýný kolayca kabullenmemize zemin hazýrlayan ikaz, irþad malzemeleri. Bu böyle olmakla beraber rüyalarýmýz yi- ne de bizi inanmaya zorlamaz, irade- mizi yok edecek þekilde bir ýsrara gir- mez. Evhama müsait þekilde yorum- lar da olabilir. Baþka âlemlerin de varlýðýný düþünmeye yönelik mesajlar- la dolu olan rüyalarýmýz; ahiretten ön- ce yakýn geleceðimizden bile haberler verir. Hemen yaþayacaðýmýz olaylara bile iþaret eder. Bundan dolayýdýr ki, kimi insan gördüðü rüyanýn dýþýndaki çirkinlikten ürker, “Eyvah, baþýma bir musibet gelecek galiba..” diye feryat eder, evhama bile kapýlabilir. Halbuki rüyalarýn dýþýndaki çirkinlik, manasý- nýn da çirkinliðine iþaret olmaz. Dý- þý çirkin olan rüyanýn manasý güzel olabilir. Dýþý güzel olanýn da mana- sý üzücü olabileceði gibi. Bir diðer husus da, rüyanýn yorumlandýðý þe- kilde çýkmasý olayýdýr ki, rüyalar iyi- ye yorumlanýrsa (kötüye iþaret ol- duðu halde) iyi þekilde tecelli edebi-

lir. Bu yüzden rüya, ya iyiye yorum- lanmalý, yahut da hiç yorumlanmayýp:

- Allah hayra tebdil eylesin! diye- rek geçilmelidir. Görünüþü korkutu- cu olduðu halde manasý sevindirici olan bir rüyadan misal vermek isti- yorum sizlere... Peygamberimiz (sas)’in amcasý Hz. Abbas’ýn hanýmý Ümmü’l-Fazl, gördüðü bir rüyadan endiþe etmeye baþlamýþtý. Buna rað- men Efendimiz’e anlatarak manasý- ný da öðrenmek istiyordu. Dedi ki:

- Ya Resulallah, hiç de sevindi- rici olmayan bir rüya gördüm, söylemekten korkuyorum. Efendi- miz cesaret verdi:

- Neymiþ seni korkutan rüya;

söyle de duyalým. Bazen rüya korkutucu sanýldýðý halde sevin- dirici olabilir. Ümmü’l-Fazl cesa- retini toparlayarak anlattý:

“Rüyamda sizin cesedinizden bir parça koparýlýp evime getirilerek kuca- ðýma kondu. Sizin bedeninizin parça- lanmasýný, bir parçasýnýn evime getiri- lip kucaðýma konmasýný hayra iþaret sayamadým.” Efendimiz tebessüm bu- yurdu ve þöyle yorumladý: “Üzülme, üzülme. Korkacak bir þey yok. Aksine sevinecek bir geleceðe iþaret var. Kýzým Fatýma benim bir parçamdýr. Ondan bir oðlan çocuðu dünyaya gelecek.

Sonra çocuðu alýp senin evine getirip kucaðýna koyacaklar, sen torunuma süt verecek, süt annelik edeceksin.”

Evet, olay aynen tecelli eder. Bir za- man sonra nurtopu gibi bir oðlan çocu- ðu dünyaya getiren Fatýma validemiz, bir ara Hazret-i Hüseyin’i Ümmü’l- Fazl’ýn evine gönderir, süt vermesini is- ter. Hüseyin’i kucaðýna alan Ümmü’l- Fazl da bir devre süt annelik eder.

Evet, evet... Rüyalarýn yakýn geleceðe dair verdikleri iþaret aynen çýktýðý gi- bi, uzak geleceðe dair iþaretleri de aynen çýkacak, bu âlemden baþka bir âlem bir gün mutlaka kurulacaktýr.

ailem

RÜYA

AHMED ÞAHÝN

(26)

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 26

1

971’de Hamdi Saðlamer tara- fýndan anlatýldýðýný hatýrladý- ðým ibretli bir olay var. Samsun ta- raflarýnda olsa gerek, meyhane iþle- ten birisi, maddi bir darlýða düþü- yor. Borçlarýný ödemek için en ya- kýnlarý bile destek vermiyorlar. Ge- ce gündüz düþünüyor ve bir türlü iþin içinden çýkamýyor. En sonunda intihara karar veriyor. Hanýmýnýn ve çocuklarýnýn olmadýðý veya onla- rý bir þekilde bir yerlere gönderip evde yalnýz kaldýðý bir zamanda in- tihar için ipi hazýrlýyor. Tam boðazý- na geçireceði sýrada bir arkadaþýnýn kendisine okumasý için verdiði bir kitap gözüne iliþiyor. “Hatýrý kalma- sýn, açýp bir parça okuyayým.” diye- rek eline aldýðý kitabý rastgele açý- yor. Okumaya baþlýyor: “Seksen kü- sur senelik bütün hayatýmda, dün- ya zevki namýna bir þey bilmiyo- rum. Bütün ömrüm harp meydan- larýnda esaret zindanlarýnda, yahut

memleket hapishanelerinde, mem- leket mahkemelerinde geçti. Çek- mediðim cefa, görmediðim eza kal- madý. Divan-ý harplerde, bir cani gi- bi muamele gördüm; bir serseri gi- bi memleket memleket sürgüne yol- landým. Memleket zindanlarýnda aylarca insanlarla görüþmekten men olundum. Defalarca zehirlen- dim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldým. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim.

Eðer dinim intihardan beni men et- meseydi, belki bugün Said toprak- lar altýnda çürümüþ gitmiþti.” Eþref Edip Fergan’ýn 1952’de Bediüzza- man Said Nursi için yazdýðý küçük Tarihçe-i Hayat’ta karþýlaþtýðý bu ifadelerin önünde bir anda durakla- yan bu insan “Allah Allah, karþýma tam burasý çýktý. Hem de dinimizde intihar etmek yasakmýþ!.” diyor.

Bu enteresan ve þok karþýlaþmanýn tesiriyle intihardan vazgeçiyor.

ailem

ÝMAN

Rabb’imiz, “Allah’ýn rahmetinden ümit kesmeyin!” diye emrediyor. Bu hâlin þeytanýn en büyük tuzaklarýndan biri olduðunu buyuruyor. Ye’se düþmeyelim, düþenlere destek olalým.

ABDULLAH AYMAZ

Dinimizde intihar etmek

YASAKTIR

(27)

ailem 27 3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ

Oradan doðruca meyhanesine gidi- yor, içki adýna ne varsa hepsini te- mizliyor. “Allah bir kapý kapatýrsa, bin kapý açar.” diyerek yepyeni bir moralle hayata atýlýp baþka bir iþ kuruyor, yollarýn açýlmasýyla borç- larýný ödeyip güzel bir hayata baþlý- yor. Cenab-ý Hak zaten bu hayatý bizim mülkiyetimize vermemiþ, sa- dece istifademize sunmuþtur. Mül- kümüz olmadýðý için intiharla bizim ona son verme gibi bir hakkýmýz da yoktur. Zaten Kur’an-ý Kerim’de “Sa- kýn kendinizi öldürmeyiniz (intihar etmeyin).” (Nisa Sûresi, 4/29 ) ve

“Kim, bir can kýymamýþ veya yeryü- zünde bozgunculuk yapmamýþ olan masum bir caný öldürürse, sanki bütün insanlarý öldürmüþ gibidir.

Kim de onu yaþatýrsa, bütün insan-

larý yaþatmýþ gibi olur.” (Maide Sûresi, 5/32) ayetleri intiharýn ya- sak olduðunu gösterir. Peygamberi- miz (sas) intihar mevzuunda, uçu- rumdan atlayarak, zehir içerek veya öldürücü bir aletle kendini öldüren kimsenin cehenneme gireceðini ve sürekli olarak orada kalacaðýný be- yan buyurmuþtur. (Buhari, Týb 56) Ýslamiyet’te ölüm orucu da, çoluk çocuðun ve masumlarýn bulundu- ðu yere intihar saldýrýsý yapmak da yasaktýr. Hatta Ýmam-ý Ebu Yu- suf’a göre, intihar; hata ile veya þid- detli bir aðrýdan dolayý olmadýkça intihar edenin cenaze namazý ký- lýnmaz. Bilindiði gibi cenaze na- mazý kýlýnmayanlar arasýnda, anasýný, babasýný öldürenler, eþký- yalar ve yol kesiciler de vardýr!.

ailem

ÝMAN

Ýntihar duygu- sunu kalbe üf- leyen, kiþiyi ümitsizliðe iten þeytani telkinlerdir.

Kimse, Al- lah’ýn rahme- tinden ümit kesmemelidir.

FOTOÐRAF: REUTERS

(28)

ailem

DR. CAN

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul dr.can@zaman.com.tr

3 ARALIK 2005 CUMARTESÝ ailem 28

Samet 87. Anadolu

Can abi. ÖSS’yi kýl payý kaçýrdým.

Annem ve babamýn arasý limoni.

Dayým beni Almanya’ya yanýna dü- rümcü olarak alacaktý. Vize sorunu çýkardýlar. Ruhum daralýyor.

DR. CAN

Sevgili Samet. Dilden dile, kuþak- tan kuþaða, asýrlardan asýrlara gü- zel, teslimiyetçi, tevekkül kokan sözlerimiz vardýr ya hani, “Hayýrlý- sý”, “Her þeyde bir hayýr var”, “Si- zin þer zannettiðiniz þeylerde ha- yýr, hayýr zannettiðiniz þeylerde de þer vardýr.” gibi. Çin düþünürü Lao Tzu’nun öyküsü de þöyle:

Köyün birinde yaþlý bir adam varmýþ. Bir oðlu bir de kralýn bile kýskandýðý atý varmýþ. Kral, büyük paralar teklif edip elçiler gönderdi- ði halde atýný satmamýþ. “Bu at be- nim için bir dost. Ýnsan dostunu satar mý?” dermiþ.. Bir gün atý kaybolmuþ. Köylü yaþlý adamýn baþýna toplanýp “Seni ihtiyar bu- nak! Bu atý çalacaklarý belliydi. Sa- tacaktýn krala, beyler gibi yaþaya- caktýn!” demiþler. Yaþlý adam “Ka- rar vermek için acele etmeyin, sa- dece at kayýp deyin. Çünkü gerçek sadece bu!” demiþ. 15 gün sonra at çýkagelmiþ. Meðer ormana git- miþ. Yanýnda da 12 yýlký atý getir- miþ. Köylüler yine toplanmýþlar.

“Haklý çýktýn bak þimdi at sürüsü- ne sahipsin.” demiþler. Yaþlý köylü de “Karar vermek için yine acele ediyorsunuz. Sadece atýn geri dön- düðünü söyleyin. Ondan ötesi ta- lih mi, talihsizlik mi bilemiyoruz!”

demiþ. Köylüler bu defa açýkça alay etmiþler. Bir hafta geçmeden

adamýn tek oðlu attan düþüp aya- ðýný kýrmýþ. Köylüler hem “geçmiþ olsun”a hem de “haklýymýþsýn”a gelmiþler bu kez. Ýhtiyar bilge ise;

“Siz erken karar verme hastalýðýna tutulmuþsunuz o kadar acele et- meyin. Oðlumun bacaðý kýrýldý o kadar. Evet, bana bakacak kimsem yok. Bu gerçeðin ötesini kimse bi- lemez. Hayat küçük parçalar ha- linde önünüze gelir. Ve ondan son- ra neler olacak size bildirilmez.

Birkaç hafta sonra ülkeye düþman- lar saldýrýr. Baþ edilecek cinsten deðildir. Kral adamlarýný yollar.

Tüm köy, kent kasabalardan genç- leri toplar askere alýr. Bir tek ihti- yarýn oðlunu ayaðý kýrýk diye gö-

türmezler. Tüm köylü aðlamakta- dýr. Savaþýn kazanýlmasý imkânsýz olduðu gibi oðullarý ya ölecek ya esir düþeceklerdir. Gelirler ihti- yar adama, “Gene haklýlýðýn çýktý ortaya!” derler. Yaþlý adam; “Siz erken karar vermeye devam edin. Oysa ne olacaðýný kimse bi- lemez.” Bilinen tek gerçek þu ki;

oðlum yanýmda sizinkiler ise as- kerde. Ama bunlardan hangisi- nin talih hangisinin þansýzlýk ol- duðunu sadece ALLAH biliyor.”

Sevgili Samet. “Karar” aklýn durmasýdýr. Bir kere “karar”

verdin mi akýl o konuda dü- þünmeyi býrakýr. Oysa gezi as- la sona ermez. Baþarýlar.

Acele karar vermeyin

FOTOÐRAF: AA

(29)

KARAYEL

Herkesle aram iyi. Babamý da çok seviyorum. Ancak o bana kýzýyor. Yok, bilgisayarý, odanýn ýþýðýný, TV’yi açýk bý- rakma, yok musluðu çok aç- ma diyor. Yeri gelince de

“durumumuz iyi” der. Pahalý olduðu halde kendisine ara- ba alýr. Bana gelince israf da israf!

DR. CAN

Güzel kýzým. Elbette ki “TU- TUMLULUK”la cimrilik, “SA- VURGANLIKLA”la cömertlik ayrý þeyler.. Eðer babacýðýn cimri olsaydý sana ayrý bir çalýþma odasý düzenleyip içi- ne bilgisayar, TV, cebine de telefon koymazdý. Ayrýca bir babanýn evladýný sevmesiyle ona hayatýnýn kurallarýný öð- retmeye çalýþmasý farklý þey- ler.. Hatta çoðu kez ters orantýlý. Kuzusunu seven ço- banýn, sürüden uzaklaþtýðýn- da ona taþ atmasý gibi. Aslýn- da o senin mükemmel adýn ile muhteþem soyadýn “Kara- yel” de bu konuya ýþýk tutu- yor. “Damlaya Damlaya Göl olur. Aka aka yol olur, YA- RADAN dileyince az, çoklar- dan çok olur!” Ýsraf iyi deðil- dir. Ben de bir babayým ve biz babalar araba alýrken evi- miz, ailemiz ve çocuklarýmýzý düþünürüz. Pahalý araba eðer daha geniþ, rahat ve güvenli ise bunu çocuklarýmýz adýna seve seve alýrýz. Yakýtýnýn di- zel olmasý da tasarruf için- dir. Ayrýca paramýzýn çok ol- masý israf yapabilme hakkýný bize vermiyor. Ýnsanca yaþa-

mayý bize öðreten SER REH- BER’imiz (sas) ise abdest alýr- ken arkadaþýna; “Nehir kena- rýnda bile olsan israf yap- ma!” demiþti. Bir arkadaþý- mýn elektronik postayla gön- derdiði mektupta þunlar ya- zýyordu:

“Yýllar önce Stockholm’e gitmiþtim. Sabah otelde týraþ olurken lavoboda aynanýn yanýnda bir not iliþti gözü- me. ‘Lütfen’ diyordu, ‘Týraþ- tan sonra jiletinizi çöpe deðil yandaki kutuya atýnýz. Bir tek jiletle dahi olsa ÝSVEÇ çelik sanayiine katkýda bulu- nunuz.’ O zaman, neden ço- cukluðumdan beri aklýma ÇELÝK deyince ÝSVEÇ geldi- ðini anladým.” Alain’in veci- zelerini hukukta okuyan her- kes bilir. Orada Alain’in “Bir insan yerde bir iðne görüp de eðilip almazsa bütün uy- garlýða karþý ihanet etmiþ olur!” der.

Bunu duyunca irkildim.

Ýþte o zaman rahmetli dede- min baðdan eþeðinin üzerin- de ayçiçeði yerken düþen bir taneyi eþekten inip taþlarýn arasýndan bulup yemesini anlayabildim. Ýnsanlýða ol- masa bile Allah’a karþý takdir ve teþekkürün ifadesiydi.

Sevgili Karayel; bu yýl ÖSS’ye gireceksin. “Yaptýðýn yüzler- ce soru var nasýlsa” diye ÖSYM senin doðru cevapla- rýndan birini yanlýþ saysa kaç puan kaybeder ve kaç kiþinin gerisine düþersin?

Haydi, git kendin için baba- cýðýnýn yanaklarýndan, benim için de ellerinden öp.

Damlaya damlaya

ÖSS kazanýlýr

(30)

A

mel, imanýn aksiyon hale getiri- lerek pratik hayata yansýtýlmasý- dýr. Bu yönüyle pratiðe dökülecek olan esaslar, nazarî olarak inanýlacak þeylerin bir takviyecisi konumunda- dýr. Dolayýsýyla amelî hayat olmadan pratiðe yansýmayan bir hayatýn ayakta durmasý zordur. Ýnsanýn, kal- binin sonsuz iklimlerine açýlýp, haki- ki imana doðru kanatlanmasý iman- amel bütünlüðüyle mümkündür. Bu yüzden insan, inandýðý istikamette yaþamak ve ayrýca ameliyle de inancýný desteklemek zorundadýr.

Ancak buradan amelin, imanýn bir parçasý olduðu anlaþýlmasýn.

Çünkü amel, imanýn bir parçasý de- ðildir. Bu sebeple bütün dinî esasla- rý kalbden benimsemiþ; fakat çeþitli sebeplerle dinin emirlerini yerine ge- tirmemiþ veya yasaklarýný çiðnemiþ olan bir kimse iþlediði günahlarý he- lal saymadýðý sürece mümin sayýlýr.

Bununla birlikte Kur’an-ý Ke- rim’in pek çok ayetinde iman ile salih amel yan yana anlatýlmýþ, müminlerin salih ameller iþleyerek maddi-manevi geliþmelerini saðla- malarý ýsrarla vurgulanmýþtýr. Ýma- ný bir fanusa benzetecek olursak, fanusun içindeki ýþýk iman, fanus ise amellerdir. Bu sebeple kalbde- ki iman ýþýðýnýn hiç sönmeden par- lamasý, giderek gücünü artýrmasý salih amellerle mümkün olabilir.

Esasen kalb, Efendimiz’in (sas) de bir hadislerinde ifade buyurdukla- rý gibi, “Her an deðiþtiði için ona kalb denilmiþtir. Kalb, bir aðacýn baþýna asýlmýþ kuþ tüyüne benzer.

Rüzgar devamlý onun içini dýþýna çevirir.” Buradan da anlaþýlmakta- dýr ki, iman sahibi bir kalbin isti- kameti salih amele endekslidir.

Ýman ile amel arasýndaki irtibat

iman

Hazýrlayan: ALÝ DEMÝREL

Ýnançsýzlýk, insaný boðar

Her dönemde olduðu gibi, devrimizde de en ehemmiyet- li mesele, imanýn kurtarýlmasý, insanýn imanla beslenip açlýðýnýn giderilmesi, gönüllerin doygunluða ulaþtýrýl- masý ve nesillerin ebedi cezadan kurtarýlmasý meselesi- dir. Bunlar yapýlabildiðinde kalpler, bir kere daha emni- yetin ve güvenin kaynaðý haline gelecektir. Ýman esasla- rýnýn ihmale uðradýðý, dolayýsýyla da kalblerin aç olduðu bir dönemde, ilk önce bu hayati meseleler üzerinde du- rulmalýdýr. Nasýl ki; aç insana önce muhtaç olduðu te- mel gýdalar verilir; aynen öyle de her þeyden önce aç gönüllere, ruhlarý güçlendirip kalbleri kanatlandýracak olan Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahirete ve kadere iman gibi iman esaslarý verilmelidir.

(31)
(32)

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu istek, veriliþ maksadýna uygun olarak âhiret hayatý için sarf edilmeli ve âhirette zaten kaçýnýlmaz olan ebedî hayatýn levazýmatýný -baþta iman ve namaz olmak üzere-

Diðer bir bölümü de kâfir doðar, kâfir yaþar, mü’min olarak ölür..

Ако мебелите изискват прецизно почистване, тя може да бъде леко навлажнена с вода или препарат, предназначен за почистване на мебели, а след

Allah rýzasý için tutulan oruç, insaný günahlardan uzaklaþtýrdýðý gibi, gönül- lerde güzel duygularýn yeþermesine de vesile olur.. Fitne, fesat, haset, dediko- du ve

Dini olarak ise; “Bir malýn belli bir miktarýný belli bir zaman sonra Allah (cc) rýzasý için hak sahibi bir kýsým Müslümanlara tamamen mülk olarak vermektir.” Zekât nere-

O ana kadar sürekli Kur`an okuyan, eþinin saðlýðý için dua eden Ayþe Ha- ným, eþinin vefatýndan sonra yaþadýðý acýyý ve hayata yeniden nasýl baðlandý- ðýný

Ama ben en çok Efendimiz (sas) gibi herkese karþý tebessüm edebilmek, insan- lara karþý tatlý dilli olmak, güler yüzlü olmak, en önemlisi onun na- maza olan hassasiyetinden

Bizim için önemli olan þudur: Üç ay- larýn ilk cuma gecesi olan bu gece, Allah’a çokça yalvar- mak, yakarmak, dua etmek ve af dilemek için bir vesile- dir ve bir