• Sonuç bulunamadı

Ayþe Erdoðan: Hizmet etmek için samimiyet yeterlidir. Eþler birbirinin kýymetini nasýl daha iyi bilebilir? ailem.zaman.com.tr

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Ayþe Erdoðan: Hizmet etmek için samimiyet yeterlidir. Eþler birbirinin kýymetini nasýl daha iyi bilebilir? ailem.zaman.com.tr"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

a i l e m . z a m a n . c o m . t r 2 8 O C A K 2 0 0 6 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 6 4 Z A M A N ’ L A B Ý R L Ý K T E S A T I L I R

Ayþe Erdoðan:

Hizmet etmek için samimiyet yeterlidir Eþler birbirinin kýymetini nasýl daha iyi bilebilir?

(2)
(3)

ailem

EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER

Gýybet iyilikleri heder eder 6

Beþikte konuþan çocuklar 8

Hizmet etmek için samimiyet yeterlidir 10

Eþler birbirinin kýymetini nasýl bilebilir? 16

Çocuðunuzu tacizden koruyun 18

Niçin çocuk sahibi olmak istediniz? 22

Tesbih deyip geçmeyelim 26 Dr. Can sizlerle 28

Camiler renk

cümbüþü olmalý mý?

Camiler insanlara huzur verir. Ca- milerin her bir karesinde bu huzu- run soluklanmasý için çaba sarf edi- lir. Camideki ýþýk, minberdeki ses, secde ettiðiniz halý, duvardaki hat sizi o ulvi hissiyata taþýmada yar- dýmcý olur. Eski camilerimizde du- yulan huzurun neden kaynaklandý- ðýný çözmeden, yeni bir ibadethane- ye tuðla koymak doðru olur mu?

Namaz kýlarken gözler caminin duvarlarýnda gezmemelidir. Ama duvarlar da insaný karamsarlýða, üzüntüye, kaosa itmemelidir. Her türlü rengin kullanýldýðý, neyi anlat- týðýna bir türlü karar verilemeyen çiniler (birçoðunda banyo fayansý) camilerin her tarafýný kaplamakta.

Her boþluðun doldurulmasý elzem- miþ gibi çiziktirilmemiþ bir alan kalmamasý ise ayrý bir durumdur.

Kirlenen duvar, üzerindeki güya ka- lemiþi desenler yüzünden boyana- mamaktadýr artýk. Her duvarýn süs- lenmesi þart mýdýr? Her süs insana huzur duygusu verir mi? Birileri,

“Bu süsler genel zevk anlayýþýmýzý yansýtýyor” diyebilir. O zaman mo- tiflerin camilerin dýþýnda “kullanýl- mamasý” izah edilmeye muhtaç de- ðil midir? Eski camilerimizin paha biçilemeyen çinilerinin kopya de- senlerinin üzerinden uzanan kablo- lar, kalorifer borularý, hoparlörler, ampuller bu karmaþaya karmaþa ekler. Dekorasyon, dizayn denilen þey neden hiç uðramaz huzur duya- caðýmýz bu mekanlarýn çoðuna.

Her camide çoðu zaman kulla- nýlmayan koskocaman avizeler var- dýr. Yandýðýna þahit olanlar azdýr.

Çünkü daha çok enerji tasarrufu saðlayan floresanlar kullanýlýr. O halde devasa avizeler neden var- dýr? Iþýklandýrmada da özen göste- rilemez mi, son teknolojinin getirdi- ði yenilikler tercih edilemez mi?

Diyanet Ýþleri, camiler için 3 ör- nek planý sitesinde yayýnlýyor. Di- yanet Ýþleri Baþkaný sayýn Ali Bar- dakoðlu da bu konuda müftülükler aracýlýðýyla önlem almaya çalýþýyor belki. Ama her caminin de birbi- rine benzemesi gerekiyor mu acaba? Daha zarif, inceliði içinde barýndýran mimariler üzerinde ça- lýþýlabilir. Modern teknolojinin nimetlerinden yararlanmak için fazlaca gayret gösterilebilir. Böy- lece her þeyi bitmiþ camilerde, du- varlarýn üzerinden kablolar, ge- reksiz teller geçirilmemiþ olur. Ýn- sanlarý sakinleþtirecek renkler tercih edilerek de duvarlar renk cümbüþüne dönüþtürülmez.

Camilerimiz, eski camilerimizin ucuz kopyalarý mý olmalý; yoksa da- ha özgün ve kaliteli mi? Mekanýn büyüklüðü ya da yüksekliði ihtiþa- mý, güzelliði göstermez. Ýnandýðýn deðerleri de yüksek kubbeler yapa- rak yüceltmiþ olmazsýn. Asla ýsýta- mayacaðýn, asla dolduramayacaðýn bir mekana yýllarca para toplamak akýl iþi mi? Her ile, her ilçeye bir Süleymaniye, bir Selimiye yapmak doðru mudur? Halbuki her yöre- nin kendine has bir tarzý var ve bunlar ibadethanelerimize neden yansýmasýn? Mü’min ince, zarif ve kibardýr. Bunun tezahürlerini kut- sal mekanlarda görmek gerekir.

Serhat Þeftali s.seftali@zaman.com.tr

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul Tel: 0212 454 1 454 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi

Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve

Yayýn Sahibi Temsilcisi Yakup Akalýn Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk Yayýn Editörleri Serhat Þeftali

Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Ali Budak Tasarým Mehmet Þimþek Kapak Fotoðrafý Ýbrahim Usta

Reklam Koordinatörü Yakup Þimþek Yayýn Türü Yaygýn Süreli

aaiilleem m

http://ailem.zaman.com.tr

Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr 2 8 O C A K 2 0 0 6 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 6 4

(4)

ailem

KISA KISA

EDÝTÖR: ALÝ BUDAK

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 4

Kiþisel hassasiyetlerinden do- layý burnundan kýl aldýrma- yanlarýmýz hiç de az deðildir.

Ama þunu unutmamalýyýz ki, ölçü Allah’ýn veya Efendimiz’in (sas) bildirdiði bir ölçü olunca orada durmasýný bilmeli ve hak karþýsýnda irkilmeli ve kendimize gelmeliyiz. Bu ko- nuda, “el-Vakkaf inde’l-Hak”

yani “Hak karþýsýnda dimdik duran” sýfatýný hakkýyla ka- zanmýþ olan Hz. Ömer’den alacaðýmýz dersler vardýr.

Bir gün Hz. Ömer “Ben fa- lan kiþiye buðzediyorum.” de- di. Bunun üzerine o kiþiye “Hz.

Ömer sana niçin buðzediyor?”

diye soruldu. O ise cevap ver- medi. Bu adam daha sonra Hz.

Ömer’in yanýnda bazý kimsele- rin bulunduðu bir sýrada gele- rek “Ey Ömer! Ben Ýslâm’a hýyânet mi ettim?” diye sordu.

Hz. Ömer “Hayýr!” dedi. Bu kez adam “Ben birisini mi öldür- düm?” diye sordu. Hz. Ömer de yine “Hayýr!” cevabýný verdi.

Adam “Peki, ben hoþa gitmeyen bir olaya mý karýþtým?” dedi.

Hz. Ömer’in yine “Hayýr!” de- mesi üzerine de “Öyleyse sen neden dolayý bana buðzediyor- sun? Allah Teâlâ “Mü’min er-

keklere ve mü’min kadýnlara, bir þey yapmadýklarý halde ezi- yet verenler gerçekten bir ifti- ra ve apaçýk bir günah iþ­le- miþlerdir.” (Ahzab/58) buyur- duðu halde sen bana eziyet ettin. Allah seni yaptýðýn bu hareketten dolayý affetme- sin!” dedi. Onun bu sözlerini dinleyen Hz. Ömer “Vallâhi bu kiþi doðru söylüyor. O ne Ýslâm’a hiyânet etmiþ ve ne de söylediði diðer iþleri yapmýþ- týr.” buyurdu ve sonra da ken- disini affettirinceye ka­dar ona yalvarýp yakardý. (Hayatü’s- Sahabe, 9. bölüm, 39. Fasýl) Ebu Hüreyre (ra) rivayet ediyor: Re-

sulullah (sas) (bir hadis-i kudside) buyurdular ki: “Bir kul günah iþledi ve; ‘Ya Rabbi günahýmý affet!’ dedi.

Hak Teala da, ‘Kulum bir günah iþle- di; arkadan bildi ki günahlarý affe- den veya günah sebebiyle cezalandý- ran bir Rabb’i vardýr.’ Sonra kul dö- nüp tekrar günah iþler ve; ‘Ey Rabb’im günahýmý affet!’ der. Allah Teala Hazretleri de; ‘Kulum bir gü-

nah iþledi ve bildi ki, günahý affeden veya günah sebebiyle cezalandýran bir Rabb’i vardýr.’ Sonra kul dönüp tekrar günah iþler ve; ‘Ey Rabb’im beni affeyle!’ der. Allah Teala da;

‘Kulum günah iþledi ve bildi ki, günahý affeden veya günah sebe- biyle muaheze eden bir Rabbi ol- duðunu bildi. Dilediðini yap, ben seni affettim!’ buyurdu.” (Buhari, Tevhid 35; Müslim, Tevbe 29)

Hz. Ömer’in büyüklüðü

Tövbe piþmanlýktýr

Allah için tevazu göstereni Allah yüceltir. Kibirli olaný ise Allah alçaltýr.

(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/76)

Men tevâdaa rafeahullâhu ve men tekebbera vedaahullâhu

BiR HADiS

(5)
(6)

ailem

KISA KISA

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 6

Gýybet iyilikleri yer bitirir. Týpký ate- þin odunu yiyip bitirdiði gibi...

Efendimiz’in (sas), ashabýn aðzýn- dan çýkan bir sözü gýybet sayarak on- larý kýnadýðýna pek çok kere þahit olunmuþtur. Birkaç misal verelim:

1- “Biz Rasûlullah’ýn yanýnda bulunuyor- duk. Bir kiþi kalktý. Gittikten sonra sa- habîler “Ey Allah’ýn Rasûlü! Amma da aciz bir kimsedir o!” dediler. Hz. Peygamber “Siz arkadaþýnýzý gýybet ettiniz. Onun etini yedi- niz.” dedi.” Hz. Peygamber’e, “Ey Allah’ýn Rasûlü, Bizim söylediðimiz vasýf, o adamda vardýr!” dediler. Hz. Peygamber “Eðer sizin söyledikleriniz onda yoksa o zaman kendi- sine iftira etmiþ olursunuz.” buyurdu.

2- Ashab, Hz. Peygamber’in yanýnda bir adamdan bahsederek “Bedava olmazsa, yemek yemez, baþ­kalarý masrafýný kar- þýlamadan yolculuk yapmaz.” dediler.

Hz. Peygamber “Arkadaþýnýzý gýybet et- tiniz.” dedi. Ashab “Biz onun hakkýnda sadece doðruyu söyledik.” dediler. Hz.

Peygamber “Kardeþinde olaný söylemen gýybet için yeter.” buyurdu.

3- Ýbn Mes’ud þöyle anlatýyor: Bir gün Hz.

Peygamber’in yanýnda oturuyorduk. Orada- kilerden biri yanýmýzdan ayrýldý. Daha son- ra bir kiþi onun aleyhinde bir þeyler söyle- di. Bunun üzerine Hz. Peygamber o kiþiye

“Ondan helallik dile ve tevbe et.” dedi. O da

“Ne yaptým ki helallik dileyip tevbe edeyim ya Rasûlallah!” dedi. Hz. Peygamber “Sen kardeþinin etini yedin.” buyurdular.

4- Hz. Peygamber, baþka bir defasýnda da arkadaþýnýn gýybetini yapan bir kiþiye “Diþ- lerinin arasýný kürdanla temizle!” buyurarak onun gýybet ettiðini ifade etmiþtir. Hatta baþta bunu anlamayan kiþi Efendimiz’e, “Ey Allah’ýn Rasûlü! Ben et falan yemedim ki diþlerimin arasýný temizleyeyim.” demiþtir.

(Hayatü’s-Sahabe, 9. bölüm, 30. Fasýl)

“Kolaylaþtýrýn, güçleþtirmeyin! Nefret ettir- meyin, sevindirin!” gibi kutlu ifadelerden yanlýþ mânâ çýkararak güzel dinimizin asli hüviyetini deðiþtirmeye çalýþmak büyük yanlýþtýr. “Kolaylaþtýrýn” demek, “anlamsýz- laþtýrýn”, “kendi anlayýþýnýza göre içini boþal- týn” anlamýna gelmez. Mesela, kýþýn abdest almak zordur. Abdest alýnmasa da olur di- yemeyiz. ‘Baþýmýza mesh ediyoruz da yüze ve kollara niçin olmasýn’ diyemeyiz. Din ile ilgili hüküm verebilmek için Kur’an ve sün- nete dayanýlmasý gerekmektedir. Dinimiz ayakta namaz kýlamayacak derecede hasta olanýn oturarak kýlmasýna izin vermiþtir, oturarak kýlamayan yatarak kýlabilir vs. Bir meþru özründen dolayý abdestini tutama- yan Müslüman için her namaz vaktine mahsus olarak özürlü abdesti imkaný da vardýr. “Abdestini tutamayan ya da ayakta duramayan namaz kýlmasýn!” denmemiþtir.

Dinimiz, dünyamýzý ve ahiretimizi mükem- mel bir þekilde akord eden muhteþem bir sistemdir. Hayatta, “kolayýna geleni” kendi tercihine göre belirleyen insanlar en bü- yük tehlikelerle yüz yüze olan insanlardýr.

Gýybet iyilikleri heder eder

Dinde kolaylýk ne demektir?

FOTOÐRAF: TURGUT ENGÝN

(7)

Terbiye, çok geniþ bir alaný içine alýr. Ýçerisine, çocukla ilgili birçok hak girer. Hepsine þamil olacak þe- kilde, Kur’an-ý Kerîm’in, “Rab- bi’rhamhümâ kemâ rabbeyâni saðîrâ” ayeti ile (Ýsra, 24) temas et- tiðini belirtmek gerekir. Baþka ayetler bu meseleyi açar. Meselâ þu âyet aile reisini, çocuklarýn da yer aldýðý aile efradýný “dinin tavsiye

ettiði terbiyeyi vererek onlar ve kendisini ateþten kurtarmaya” çaðý- rýr, ihmalin pek ciddî neticesinden haberdar eder (mealen): “Ey iman edenler! Nefislerinizi ve ai- lelerinizi yakýtý taþlar ve insan- lar olan ateþten koruyun.” (Tah- rim 6) Baþka bazý ayetlerde, ký- yamet günü gerçek hüsrana uð- rayanlarýn, o gün ailelerinin ve

kendilerinin ateþe girmelerine sebebiyet veren kimseler olduðunu belirtir. (Zümer, 15-16; Þuara, 45) Þu hadîs de, çocuðun terbiye hakkýný daha açýk olarak ifade eder ve güzel olmasý kaydýný ge- tirir: “Çocuðun babasý üzerin- deki haklarýndan biri de ismini ve edebini güzel kýlmasýdýr.”

(Münavî, Feyzu’l-Kadir, 3/394)

“Güzel terbiye edilme” çocuðun

anne-baba üzerindeki haklarýndandýr

ailem 7 28 OCAK 2006 CUMARTESÝ

FOTOÐRAF: TUBA ÖZDEN

(8)
(9)

R

esulullah (sas) buyuruyor ki: “Üç kiþi dýþýnda hiç kimse beþikte iken konuþ- mamýþtýr. Ýlki Hz. Ýsa’dýr.

Ýkincisi de þöyledir: Cü- reyc, kendini ibadete vermiþ abid bir kuldu. Bir manastýra çekilmiþ orada ibadetle meþguldü. Derken bir gün an- nesi yanýna geldi, o namaz kýlýyordu.

“Ey Cüreyc! Yanýma gel, seninle konuþa- caðým! Ben annenim.” diye seslendi.

Cüreyc, “Allahým! Annem ve namazým hangisini tercih edeyim?” diye düþün- dü. Namazýna devama karar verdi. An- nesi çaðýrmasýný [her defasýnda üç kere olmak üzere] üç gün, tekrarladý. (Cevap alamayýnca) üçüncü çaðýrmanýn sonun- da “Allah’ým, kötü kadýnlarýn yüzünü göstermedikçe canýný alma!” diye bed- duada bulundu.

Beni Ýsrail, arala- rýnda Cüreyc ve onun ibadetini ko- nuþuyorlardý. O di- yarda güzelliðiyle herkesin dilinde olan zinakâr bir kadýn vardý. “Di- lerseniz ben onu fitneye atarým.” de- di. Gidip Cüreyc’e sataþtý. Ancak Cü- reyc ona iltifat et-

medi. Kadýn bir çobana gitti. Bu çoban Cüreyc’in manastýrý(ýn dibi)nde barýnak bulmuþ birisiydi. Kadýn onunla zina yaptý ve hamile kaldý. Çocuðu doðurun- ca, “Bu çocuk Cüreyc’ten.” dedi. Halk (öfkeyle) gelip Cüreyc’i manastýrýndan çýkarýp manastýrý yýktýlar, hakaretler et- tiler, kendisini de dövmeye baþladýlar, linç edeceklerdi. Cüreyc onlara, “Derdi- niz ne?” diye sordu. “Þu fahiþe ile zina yaptýn ve senden bir çocuk doðurdu!”

dediler. Cüreyc, “Çocuk nerede, getirin bana?” dedi. Halk çocuðu ona getirdi.

Cüreyc, “Býrakýn beni namazýmý kýla- yým!” dedi. Býraktýlar ve namazýný kýldý.

Namazý bitince çocuðun yanýna gitti, karnýna dürttü ve “Ey çocuk! Baban kim?” diye sordu. Çocuk, “Falanca ço- ban!” dedi. Bunun üzerine halk Cü- reyc’e gelip özür dileyip ve “Senin ma-

nastýrýný altýndan yapacaðýz!” dedi. Cü- reyc ise, “Hayýr! Eskiden olduðu gibi kerpiçten yapýn!” dedi. Onlar da yaptý- lar. Üçüncüsü de þudur: Bir zamanlar bir çocuk annesini emiyordu. Oradan þahlanmýþ bir at üzerinde kýlýk kýyafeti güzel bir adam geçti. Onu gören kadýn,

“Allah’ým þu oðlumu bunun gibi yap!”

diye dua etti. Çocuk memeyi býrakarak adama doðru yönelip baktý ve “Allah’ým beni bunun gibi yapma!” diye dua etti.

Sonra tekrar memesine dönüp emmeye baþladý.” Ebu Hureyre der ki: “Ben Re- sulullah (sas)’ý, þahadet parmaðýný aðzý- na koyup emmeye baþlayarak, çocuðun emiþini taklit ederken görür gibiyim.”

(Resulullah anlatmaya devam etti):

“Sonra annenin yanýndan bir kalabalýk geçti. Ellerinde bir cariye vardý. Onu dövüyorlar ve, “Se- ni zani seni! Zina yaparsýn, hýrsýzlýk yaparsýn ha!” di- yorlardý. Cariye ise,

“Allah bana yeter, o ne iyi vekildir!” di- yordu. Çocuðun annesi, “Allah’ým çocuðumu bunun gibi yapma!” dedi.

Çocuk yine emme- yi býraktý, cariyeye baktý ve, “Allah’ým beni bunun gibi yap!” dedi. Ýþte burada anne-evlat karþýlýklý konuþmaya baþla- dýlar: Anne dedi ki: “Boðazý týkanasýca!

Kýyafeti güzel bir adam geçti. Ben, ‘Al- lah’ým, oðlumu bunun gibi yap!’ dedim.

Sen, ‘Allah’ým! Beni bunun gibi yapma!’

dedin. Yanýmýzdan cariyeyi döverek, zi- na ve hýrsýzlýk yaptýðýný söyleyerek ge- çenler oldu. Ben, ‘Allah’ým, oðlumu bunun gibi yapma!’ dedim. Sen ise,

‘Allah’ým, beni bunun gibi yap!’ de- din.” Oðlu þu cevabý verdi: O atlý adam cebbar, zalimin biriydi. Ben de, ‘Allah’ým beni böyle yapma!’ de- dim. ‘Zina ettin, hýrsýzlýk yaptýn!’

dedikleri þu zavallý cariye ise ne zi- na yapmýþtý, ne de çalmýþtý! Ben de

‘Allah’ým beni bunun gibi yap!’ de- dim.” (Kaynak: Buhari, Enbiya 50, Amel fý’s-Salat 7; Müslim, Birr 7, 8)

Beþikte

konuþan

çocuklar

(10)

SAMÝMÝYET YETERLÝDÝR

HÝZMET ETMEK ÝÇÝN...

FOTOÐRAFLAR: YAHYA ÖYLEK

(11)

ailem 11 28 OCAK 2006 CUMARTESÝ

Hayatýna hizmetten baþka hayal girmemiþ, 6 çocuk annesi bir haným Ayþe Erdo- ðan. Her gittiði ilde deðil, her gittiði ülkede çalacak bir kapý bulan gönül erleri- ne onun an- latacaðý çok

þeyi var.

ailem

PORTRE

D

ýþarýdan bakýnca kendimiz gibi sýradan bir insan sanýrýz onla- rý. Bizim gibi yer, içer, sokaða çýkar, otobüse biner, bakkala gider, alýþve- riþ yapar, belki pazarlýk da ederler.

Oysa biraz yakýnlaþýp tanýyýnca, ay- ný göðün altýnda farklý bir boyutta yaþadýðýmýzý anlamamýz geç olmaz.

Hayatlarýna gaye edindikleri Allah rýzasý öyle çepeçevre kuþatmýþtýr ki ruhlarýný, dünya gailesi onlar için bir yük ve mecburiyetten ibarettir.

Ýnsanlýða hizmet, aklý ve kalbi sað- lam nesiller yetiþtirme, yoksula yar- dým etme, kimsesize el uzatma ve tüm bunlarý vesile ederek Allah’ýn rýzasýna ulaþma gayret ve çabasý içinde koþturup dururlar. “Kim bunlar, benim çevremde hiç yok ki?” diyenlere, bütün konuþmala- rýný dönüp dolaþýp burs, talebe, kermes, sadaka kelimelerine bað- layan herkese biraz daha yakýndan kulak vermesini tavsiye ederim.

Ýþte o zahiren bakýnca senin be- nim gibi sýradan sanacaðýmýz ha- nýmlardan biri: Ayþe Erdoðan. As- lýnda o biraz tanýdýk. Fethullah Gü- len Hocaefendi’nin Ýzmir’den itiba- ren yaptýðý bütün vaazlarý kayde- den Cahit Erdoðan aðabeyin eþidir kendisi. Hayatýna hizmetten baþka gaye-i hayal girmemiþ, 6 çocuk an- nesi bir kadýn o. Bugünkü geniþlik ve bolluk zamanlarýna, hüsnükabul gören hizmet anlayýþýnýn içine do- ðanlara, her gittiði ilde deðil, her gittiði ülkede çalacak bir kapý bu- lanlara onun anlatacaðý çok þey var.

Ayþe teyze, Cahit aðabey ile evlen- diðinde 17 yaþýndadýr. Eþi kendi- sinden 20 yaþ büyüktür. Kendi ba- basý gibi o da ordudan ayrýlmýþ bir askerdir. Ýzmir’de tuz fabrikasý var- dýr. Ayþe teyze hizmet düþüncesiyle

daha babasýnýn evindeyken tanýþýr.

Babasý, Bursa’da Risale-i Nur’larýn tanýnmasý için çaba gösteren tale- belerdendir. Her akþam evinde aile- sine Risale-i Nur okumaktadýr. Ev- lenene kadar gençlik ruhuyla sade- ce dinleyip geçtiði hakikatlerin as- lýný ve bunlarý hayata geçirmek gerektiðini evlenip Ýzmir’de yaþa- maya baþladýktan sonra fark eder.

Eþi Fethullah Gülen Hocaefen- di’nin en yakýnlarýndan biridir. “Ýkiz gibiydiler” diyor yakýnlýklarýný tarif edebilmek için. Ege bölgesinde ge- zici vaizlik yaptýðý zamanlarda, Hocaefendi’nin arandýðý 80’li yýllar- da, yine Berlin konferansýnda da yanýndadýr. 1991’de vefat edene kadar onunla her yere gider ve vaazlarýný, sohbetlerini kayýt altý- na alýr. Kasetlerin çoðaltýlmasý iþini de evde Ayþe teyze üstlenir.

“Evlenmeden önce hayallerim hep tozpembeydi. Eþimle tanýþtýk- tan sonra hizmet ortamlarýna girmiþ oldum. Dünyaya bakýþým deðiþti.”

diyen Ayþe teyze, eþinin insanlara iyiyi, doðruyu, güzeli anlatmak için evden uzak yerlere gittiðini bildiði için hiçbir zaman endiþelenmediði- ni, rahat ve huzur içinde olduðunu söylüyor. Bir kiþinin daha yanlýþ yo- la sapmaktan kurtulduðunu, bir gencin daha iman ettiðini duymanýn bütün zorluklarý unutturduðunu be- lirtiyor. Bir iþi yapan kadar, ona yar- dýmcý olanýn da kazançta olduðunu bildiði için eþine ve arkadaþlarýna yardým etmekten mutluluk duy- duðunu anlatýyor. Bu arada beþ oðul, bir kýz çocuðu sahibi olurlar.

Evleri Bornova’da Hocaefendi’nin vaaz ettiði caminin hemen yanýn- dadýr. Cahit aðabey ve arkadaþla- rý cuma günleri uzak yerlerden vaaz dinlemeye gelenleri evlerin- de yemeðe davet etmektedir.

ÞEMSÝNUR ÖZDEMÝR

(12)

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 12

ailem

PORTRE

Çoðu zaman yatýlý misafirleri de olur.

Ayþe teyze, misafir aðýrlamaya ve ye- mek yapmaya öyle alýþmýþ ki bir saat içinde 4-5 çeþit yemekle sofra hazýrla- yacak beceriye sahip olmuþ artýk. Es- kiden telefon da bu kadar yaygýn ol- madýðý için cumanýn haricindeki gün- lerde de habersiz getirilen çok misafi- ri olmuþ. Hatta, evlerinin kapýsýnýn her gelene açýk olduðu bilindiði için sabah namazýndan sonra 20-30 kiþilik bir grup ‘Haydi Cahit aðabe- ye kahvaltýya gidelim’ deme rahat- lýðýný gösterebilmiþ. Geçmiþi has- retle anýyor, “Hey gidi günler” di- yor Ayþe teyze. Hey gidi günler...

Eþi ile arasýndaki yaþ farký Ayþe teyze için müthiþ faydalý olmuþ.

1933 doðumlu olan Cahit aðabey, Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin ta- lebeleri ile yaþýt ve arkadaþtýr. Ayþe teyzenin evine o genç yaþýnda herke- sin sohbetine nail olamayacaðý âlim kiþiler gelir. Baþta Ahmet Feyzi Kul ol- mak üzere çok deðerli insanlar ona aðabeylik yapar, her konuda tavsiye- de bulunur, yol gösterirler. 70’ler siya- si þiddet olaylarýnýn da tesiriyle ha- nýmlarýn pek fazla dýþarý çýkamadýðý yýllardýr. Onlar için hizmet, eþlerine destek olmak, misafir aðýrlamak ve çocuklarýný en iyi þekilde yetiþtirmeye çalýþmaktýr. Yalnýz Ýzmir Bozyaka’da ilk öðrenci yurdu açýlacaðý zaman ka- dýn-erkek herkes seferber olur, verme yarýþýna girerler. Öyle ki, Ayþe teyze tek deðerli eþyasý olan alyans yüzüðü- nü verenleri geçtik aðzýndaki altýn diþini söktürüp satarak yurda ba- ðýþlayan bir kadýnýn bile olduðunu hatýrlýyor. Bu, geleceðin nesillerini yetiþtirme gayesi ile açýlan eðitim yuvalarýnýn harcýnda kimlerin eme- ði olduðunu, çorbadaki bir pirinç tanesinin nasýl kazanýldýðýný düþün- mek isteyenlere bir ipucu sadece.

Ýzmir’de 16 sene yaþadýktan sonra

1984’te Ýstanbul’a, Çamlýca’ya taþýnýr aile. Cahit aðabey gazetemizin ve Sa- manyolu Televizyonu’nun kuruluþ aþamalarýnda bulunur. Üniversite ha- zýrlýk dershanelerinin ve yurtlarýn açýlmasý için çabalayanlar arasýnda- dýr. Ayþe teyze, yine onun arkasýnda destek, kuvvet olarak hazýrdýr. Eþinin vefatýndan sonra çocuklarýyla birlikte Sultanbeyli’deki tek katlý bu evde yaþamaya baþlar. Zaman içinde ký- zý ve üç oðlu evlenir. Bugün ise hiç- biri yanýnda deðil. Her birinin bu- lunduðu ülkeyi gösterebilmek için dünya haritasýna ihtiyaç duyuyor.

Biri Amerika’da, biri Nahcivan’da, biri Avcýlar’da, biri Samsun’da, biri...

Sultanbeyli’ye taþýnmak Ayþe tey- ze için farklý bir hayat döneminin baþ- langýcý olmuþ. Eþinin yokluðunun üzüntüsünü üniversite öðrencilerinin arasýnda hafifletmeye çalýþmýþ. Evini onlarýn kalabalýðýyla doldurmuþ. Ne- þesini onlarýn topluca ettikleri dualar- dan almýþ. Kimi zaman komþularýyla birlikte öðrencilere burs verebilmek için kermes hazýrlarken evini bir teks- til atölyesine çevirmiþ. Kimi zaman rahatça ders çalýþsýnlar diye yurtta kalan öðrencileri evine davet etmiþ, haftalarca misafir etmiþ, hizmet et- miþ. Kimi zaman Ramazan’da ailesin- den uzakta kalan öðrencilere ev sý- caklýðýný yaþatmak için iftar sofralarý donatmýþ. Þeker ve tansiyon hastasý olan Ayþe teyze, son iki yýldýr hayatý- nýn en sýkýntýlý dönemini yaþýyor.

Çünkü, tansiyonu yükseldiði için görme duyusu azalmýþ. Hasta oldu- ðunu duyanlar rahatsýz etmemek için eskisi gibi kalabalýk gelmez ol- muþlar. Ömrünü kalabalýklarýn içinde geçiren bir insan olduðu için yalnýz kalmak ona çok acý veriyor.

Eskisi gibi evi dolsa, boþalsa, ki- tap okunsa, dua edilse yeniden di- ye bir an önce iyileþmek istiyor.

(13)

ailem

PORTRE

Artýk, insanlar deðil,

eþyalar daha fazla önemsenir oldu

Ayþe hanýmýn sözleri, eðitim yuvalarýnýn harcýnda kim- lerin emeði ol- duðunu, çor- badaki bir pi- rinç tanesinin nasýl kazanýl- dýðýný düþün- mek isteyenler için ip uçlarýy- la dolu.

Ayþe teyze, bugün vefa problemi- miz olduðunu söylüyor. “Eskiden birbirimize daha çok sahip çýkar- dýk. Evin erkeði bir yere gidince kalanlar hanýmýna ve çocuklarý- na kol kanat gererdi. Þimdi öyle deðil. En azýndan sohbet için bir araya gelen, ayný dili konuþan komþular arasýnda uhuvveti ar- týrmak için gayret göstermek ge- rekir. Baþka insanlarýn yardýmý- na koþarken en yakýnýmýzdaki ar- kadaþlarýmýzla baðlarýmýzý zayýf- latýyoruz. Arayýp sormuyoruz birbirimizi. Ýki yýldýr kimseyi zi- yarete gidemiyorum, ama en azýndan telefonla arayýp soruyo- rum tanýdýklarýmý. Geçen bay- ramda iki senedir görüþemedi- ðim bir ahbabýma gittim.

Gözümün görmediðini bile bilmiyorlarmýþ.

Oysa çok da yakýn- lar. Eskiden eve ha- bersiz misafir getiril- diði zaman kimse ‘ni- ye getirdin bu kadar

insaný’ demezdi. Hemen sofralar kurulur aðýrlanýrdý. Bugün ha- bersiz kaç kiþi birbirinin evine gidebiliyor ki? Son yýllarda eþya- ya, süse çok önem vermeye baþ- ladýk. Eskiden daha sadeydi ev- lerimiz. Ev iþine çok vakit ayýr- mak zorunda kalmazdýk. Birbiri- mize rahatça gider, evi daðýnýksa birlikte toplar, misafiri gelecekse yemek yapar, çocuðuna bakar- dýk. Hep birlikte olurduk. Sade- ce samimiyet yeterli bence hiz- met etmek için. Misafirlerimizi daha güzel aðýrlayalým düþüncesi ile eþyalar fazlaca önemsenir ol- du. Oysa, evlerimizin temiz, sade ve düzenli olmasý daha önemli- dir. Markalý, pahalý eþarplar ile deðerli görünmeye çalýþýyo- ruz bugün. Daha uygun fi- yatlý örtüler de maksadý yerine getirir. Daha ik- tisatlý yaþayarak ka- zancýmýzla ihtiyacý olanlara daha fazla yardým edebiliriz.

(14)

ailem

PORTRE

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 14

Fazladan bir öðrenciye burs vere- bilsek pahalý bir kýyafete deðmez mi? Evimdeki eþyalarýmýn çoðu benim deðildir. Kimi annemden kaldý, kimi kýzýmdan geldi. Eþya

düþüncem de, yoktur isteðim de.

Büyüklerimiz vitrine tabak, bar- dak koymamýzý hoþ karþýlamazdý.

Kitap konulmasý istenirdi. Sade- lik ve okuma daha önemliydi.”

“1965 yýlýnda mesleðimi býrakmak durumunda kaldým. Çiðli’de bir tuz fabrikam vardý. Ancak o gün için meþhur olan Tahir Büyükkörükçü ve Yaþar Tunagür gibi hocalarýn vaazla- rýný kaydedip, civar bölgelerde dinlet- meyi kendime göre bir hizmet telak- ki ediyordum. Bir gün Yaþar Hoca’nýn tayini Ankara’ya çýktý. Diyanet’te reis muavini olarak vazife yapacaktý. Ýz- mir’in ileri gelenleri bu tayinin dur- durulmasý hususunda Yaþar Hoca’ya müracaat ediyorlardý. Bize, “Benim gitmeme üzülmeyin, ben size benden daha çok seveceðiniz birisini gönde- receðim.” dedi. Tabii ki orada bulu- nanlarýn hepsi, bunu tahakkuku mümkün olmayacak bir teselli kabul ettik. Ve Yaþar Hoca gitti. Gelecek þahsý merakla bekliyorduk. Ancak ben, o günün bütün meþhur vaizleri- ni tanýdýðým için, gelen vaizin pek öyle Yaþar Hocaefendi’nin dediði gi- bi çýkacaðýna inanmýyordum. Der- ken Hocaefendi geldi. Dinlemeye

gittim. Tabii ki teybimi götürmeye lüzum görmemiþtim. Fakat o gün vaazý dinlerken beni bir piþmanlýk aldý. Keþke bu vaazý kaydetseydim, diyordum. Vaaz bitmiþ ben de bit- miþtim. Hayatýmda dinlediðim en tesirli vaazdý. O gün karar verdim.

Bu þahsýn vaazlarýný zayi etmeye- cek, hepsini kaydetmeye çalýþacak- tým. Rabb’ime hamd ederim ki beni bu kararýmda muvaffak kýldý. Ben kendime bunu birinci bir vazife ka- bul ettim ve bugünlere kadar, Ce- nab-ý Hakk’ýn inayetiyle getirdim.

Ömrüm oldukça da ayný vazifeyi yü- rütmeyi düþünüyorum. Rabb’im muvaffak kýlsýn. Hocaefendi vaazla- rýnýn teybe kaydedilmesine razý de- ðildi. Hiçbir zaman da razý olmadý.

Ancak biz ýsrar ettik. Onun razý ol- mayýþýný göz ardý ettik ve vaaz ve sohbetleri kayda muvaffak olduk.

Ýmam-ý Gazali’nin bir sözü var;

“Bazen emri dinlememek edeptir.”

der. Biz de bu yola sülûk ettik.”

Ayþe haným, her anýný hizmet için adayan ve 1991’de vefat eden merhum eþi Cafer beyin notlarý arasýndan onun Hocaefen- di’yle ilgili ilk iz- lenimlerinin bu- lunduðu bölümü lutfetti.

Merhum Cahit Erdoðan’ýn dilinden

(15)

ailem

EFENDÝMÝZ (SAS)

SALÝH OKUR

Efendimiz’le (sas)

ilgili bunlarý biliyor muydunuz?

Ýki Cihan Serveri Hz. Muhammed Mustafa (sas) Efendimiz’in hayatýndaki

her sahne bizim için örneklerle doludur.

Müslüman olduðunu açýkladýðý için ailesinden ilk eziyet gören sa- habenin Hz. Osman olduðunu...

Peygamberimiz’in (sas) Hz.

Bilal-i Habeþi için; “Habeþ’in ilk meyvesi”, Hz. Süheyb için;

“Rum’un ilk meyvesi”, Selman hazretleri için de; “Ýran’ýn ilk meyvesi” buyurduðunu...

Resul-i Ekrem’in (asm) Bedir Gazvesi’nde savaþ alanýna nazýr bir yerde “El Ariþ” adlý komuta çadýrýný kurdurduðunu ve baþý- na da muhafýzlar diktiðini. Böy- le bir uygulamanýn o za-

manýn Araplarýnca bilinmediðini...

Hatemü’l Enbiya’- nýn (sas) Bedir’de yaptýðý bir diðer sür- prizin de ordusunu saf düzenine sokmak oldu- ðunu ve bunun da Araplarca bilinmediðini...

Bedir Muharebesi’ne katýl- mak isteyen Ümm-ü Varaka adlý haným sahabeye Allah Resulü-

’nün (asm); “Sen evinde otur, Kur’an oku. Muhakkak ki Allah sa- na þehitlik nasip eder.” diye fer-

man ettiðini. Daha sonra Hz. Ömer devrinde bu kadýnýn evinde biri kadýn diðeri erkek iki uþaðý tara- fýndan geceleyin üzerine kadife örtü basýlarak þehit edildiðini...

Bedir Savaþý’nýn ilk þehidi- nin Mihca adlý muhacir saha- be olduðunu...

Resulullah’ýn (sas) Bedir gani- metleri arasýnda Ebu Cehil’in deve- sini Safiy (Kumandanlýk hakký) ola- rak aldýðýný. Ayrýca Münebbih bin Haccac’ýn kýlýcý Zülfikar’ýn Efendi- miz’in (sas) hissesine düþtüðünü...

Bedir Savaþý’ndan önce Server-i Ekrem (sas)’in halasý Atike bint-i Abdülmuttalib’in korkulu bir rüya gördüðünü ve kardeþi Abbas’a bu rüyayý þöyle anlattýðýný; “Mek- ke’ye devesi ile giren bir adam;

“Ey cemaat üç güne dek muharebeye yetiþiniz!..” diye haykýrýp, daha sonra Ebu Ku- beys Daðý’na çýktý. Burada yüksek bir kayayý þehre doðru yu- varladý. Kaya par- çalandý ve Mekke’deki her bir eve bir parçasý isabet etti.” Da- ha sonra da Atike’nin bu rüyayý;

“Üç gün içinde Kureyþ’e büyük bir musibet eriþecek.” diye ta- bir ettiðini. Bu rüyanýn hýzla ya- yýlarak müþrik ordusunun mo- ralini son derece bozduðunu...

ailem 15 28 OCAK 2006 CUMARTESÝ

(16)

ailem

AÝLE HAYATI

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 16

Kýymeti bilinmeyen, özellikle hanýmlar çok çabuk yýpranýr.

Bunun neticesi de ailede mutsuzluk ve tatsýzlýktýr. Aile hayatý kýsa sürede karþýlýklý düelloya döner ve kalp birliði ortadan kalkar.

MUSTAFA AYDIN

EÞLER

birbirinin kýymetini

nasýl bilebilir?

Ö

mür boyu mutluluk için eþler þartlar nasýl olursa olsun, birbir- lerini üzecek, yýpratacak, manen çö- kertecek uygulamalardan uzak dur- malýdýr. Zira, evlenirken Rablerinin huzurunda ömürlerinin sonuna ka- dar bir arada yaþamak üzere söz ver- miþlerdir. Sonradan çýkan her türlü problem bizim için ancak imtihan vesilesidir. Kýsmetimize razý olmalý- yýz ki, maddi-manevi rahat edebile- lim. Birinin küskünlü-

ðü ya da yýpranmasýyla ailenin bütün yükü di- ðerinin üzerine kalýr.

Ve kýrgýnlýklar zamanla daha da derinleþir.

Huzursuz ailelerde psikolojik sorunlar da- ha fazla olur. Eþlerin birbirlerine ilgisizliði karþýlýklý ihtimam ek- sikliðini ve bu da daha kolay hasta olmayý, hastayken daha geç iyileþmeyi netice verir.

Eþlerin karþýlýklý yýp-

ranmasý ailenin saadetini kaçýrýr.

En sevdiðimiz bir eþyayý bile yýp- ratmamaya özen gösterirken, sokak- larda kullandýðýmýz ayakkabýmýza ih- timam göstermeye çalýþýrken, caný- mýzdan aziz bilmemiz gereken in- sanlara, ailemize karþý hoyrat dav- ranmamýz anlaþýlabilir bir þey deðil- dir. Hastalýklarýn en önemli sebebini moral, yýkýntý oluþturur, bu arada hastalýklar sýrasýnda yeterince iyile- þememenin en önemli sebeplerinden biri de moral eksikliðidir. Mo- rali bozulmuþ, ümitsiz- liðe düþmüþ insanlar çok rahat hasta olur.

Eþlerden biri bir kere hastalýða duçar oldu mu, hastalýklar hasta- lýklarý kovalar ve aileler günlerinin önemli bölü- münü hastane önlerin- de geçirmeye baþlar.

Ekonomik yük ve aile düzeninin bozulmasý da ayrýca önemlidir.

Aile, düello yeri deðildir

Kýymeti bilinmeyen, özellikle hanýmlar çok çabuk yýpranýr. Bunun neticesi de ailede mut-

suzluk ve tatsýzlýktýr.

Aile hayatý kýsa sürede karþýlýklý düelloya dö- ner ve kalp birliði orta-

dan kalkar. Böyle olunca da Allah’ýn rah-

meti ve sekinesi o aile üzerine inmez.

(17)

ailem

AÝLE HAYATI

Eþler birbirlerini üzmemelidir

‘Duvarý nem, insaný gam öldürür.”

demiþlerdir. Özellikle hanýmlar üzüntüye hiç gelemezler. Çok ça- buk hasta olup, hemen manen yý- kýlýverirler. Üzüntü birçok psiko- lojik rahatsýzlýklara yol açar. Bu birçok fizikî hastalýklarý da tetik- ler. Mide, baðýrsak, karaciðer vs.

birbiri ardýna alarm sinyalleri vermeye baþlar. Ýmaný saðlam olan ve kul hakkýndan korkan bir insan ne bir þeye üzülür, ne de karþýsýndakini üzer.

Ailelerin tek derdi helal lokma olmalýdýr. Kul hakkýndan kaçmaya çalýþmak olmalýdýr. Muhabbeti ve karþýlýklý sevgisi yerinde olan ailele- re Cenab-ý Hak bu dünyada da öbür dünyada da karþýlýðýný vere- cektir. Kalbimiz Allah sevgisiyle dolmalý, hedefimiz kendimizi O’na razý etmeye çalýþmak olmalýdýr.

Müminin tek üzüntüsü olabilir o da Allah’a hakkýyla kul olamamaktýr.

Zengin bir ailenin fakir bir komþu- su varmýþ. Evlerindeki saadetin dalgalanmalarý, zengin ailenin du- varlarýný aþarak kulaklarýna kadar ulaþýrmýþ. Akþam olunca, fakir ai- lenin evindeki gülme ve saadeti duyunca zengin komþu gýpta eder- miþ. Bir gün karýsýna demiþ ki:

- Biz bu kadar zengin olduðumuz halde neden neþemiz

yok? Sen yarýn fakir komþunun hanýmýn- dan sor bakalým, saadetlerinin sebebi ne ise, biz de onlar gibi saadete nail ol- maya çalýþalým.

Kadýn sabah olunca

fakir komþuyu ziyarete giderek, konuþma sýrasýnda evlerindeki saadetin sebebinden sual açmýþ, fakir komþunun hanýmý demiþ ki:

- Bizim küçük bir altýn topumuz var. Akþam olunca ben efendi- me o da bana altýn topu atarak oynar, eðleniriz.

Akþam olunca zenginin karýsý meseleyi kocasýna nakletmiþ.

Adam ertesi gün bir kuyumcuya giderek altýn bir top sipariþ et- miþ. Topu aldýðý günün akþamý karýsý ile karþý karþýya oturup, al- týn topu birbirlerine atmaya baþ- lamýþlarsa da, hayal ettikleri ne- þe bir türlü doðmamýþ... Hatta madeni topun aðýrlýðý sebebiyle canlarý yanmýþ; sert atýþlar yü- zünden topun isa- bet ettiði vücutlarý, yer yer morarmýþ.

Sabah olur olmaz zenginin karýsý, ale- lacele fakirin aile- sinden sormuþ:

- Biz senin dediðin altýn topu yaptýr- dýk, fakat neþelenemedik, demiþ. Fakir komþu:

- A komþum, o bildiðin gibi top de- ðil. Sarý saçlý, masum bakýþlý bir yavrumuz var. Biz ona “altýn top”

diyoruz. Akþam olunca kah benim kucaðýma, kah babasýna koþar ve bizi eðlendirir. Onunla meþgul olurken yorgunluðumuzu unu- tur, neþeleniriz, cevabýný verir.

ALTIN TOP!

FOTOÐRAF: AA

(18)

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 18

C

insel istismar, çocuk veya gen- cin hem yakýn hem de uzak ge- lecekteki, ruhsal ve sosyal uyumu- nu etkileyen çok önemli bir sorun- dur. Maalesef günümüzde insanla- ra basýn yayýn ve mobil iletiþim araçlarýyla pompalanan yoðun cin- sellik dürtüsü, ailelerin eðitimsizliði ve diðer sosyo ve kültürel etmenler- le birleþince, aklýný, kalbini, cinsel

dürtülerin tatmini için kullanan þehvet düþkünü profesyonel anlam- da psikolojik yardýma ihtiyaç du- yan insanlar çýkýyor karþýmýza. Bir- çok aile basýn yayýnda çocuklarýn cinsel istismar haberlerini görüp duysalar da genellikle tanýmadýkla- rý yabancý kimselerin risk grubunu oluþturduðunu düþündükleri için ayný istismarýn kendi çocuklarý için de söz konusu olabileceðini pek faz- la düþünmüyorlar. Oysaki cinsel is-

tismarý gerçekleþtirenlerin birçoðu kurban olarak yakýnlarýndaki taný- dýklarý çocuklarý seçiyorlar. Yani bu kiþi çocuðunuzdan büyük okuldaki- mahalledeki bir diðer çocuk veya iletiþimde bulunduðu bir yakýný olabilir. Ebeveynler, koruyucu he- kimlik yapma adýna okulöncesi dönemde (4-6 yaþ) çocuðunu kor- kutmadan cinsel taciz konusunda bilgilendirerek çocuklarýna yöne- lik cinsel taciz riskini azaltabilir.

Çocuðunuzu tacizden

koruyun

Bugün televizyon, gazete ve dergi- lerde aþýrý dere- cede cinsel öge- ler öne çýkarýlý- yor. Þehvet dür- tülerini kontrol etmekte zorlanan ve psikolojik yar- dýma ihtiyacý olan birçok insan çocuklarý cinsel yönden istismar edebiliyor.

ABDULLAH PURTAÞ

FOTOÐRAF: AP

(19)

ailem

ÇOCUK

Çocuðun muhtemel tacizlere karþý korunabilmesi için saðlýklý bir cin- sel bilgiye ve aile içerisinde þart- sýz sevgiye ihtiyacý vardýr. Birçok aile için çocuðuyla cinsel konular- da paylaþýmda bulunmak güç bir durumdur. Kimi aileler çocukla- rýyla bu konuyu hiç konuþmazken kimi aileler de çocuðun cinsel ko- nulara ait sorularýný “Aa ne kadar ayýp!” gibi nitelemelerle çocuðu kýnamakta ve suçlamaktadýr. Ne- ticede çocuk cinsel öðeler içeren konularda aileden yardým için ge- ri duracaktýr. Okulöncesi dönem-

de aileler çocuðun cinselliðe ait merakýný giderirken detaya inme- den, cinsel organlarýn deðerli ol- duðu, vücutta birtakým fonksi- yonlarýnýn olduðu ve bu sayede kýz-erkek, anne-baba gibi özellik- lerinin oluþtuðu anlatýlmalýdýr.

Bu bilgileri bilen ve ebe- veynleriyle konuþabilen çocuk- lar herhangi bir istismar du- rumunda aileye daha kolay açý- labilmekte ve baþarýlý bir cinsel kimlik kazanýmýnýn ilk adýmýný atmýþ bulunmaktadýr...

* Özel Özgören Liseleri Psikolojik Danýþmaný

Cinsel taciz konusunda

çocuklarýmýzý nasýl bilgilendireceðiz?

Çocuða inþaatlarda, boþ, terk edilmiþ evlerde, bodrumlarda, ailesinin bilgisi olmadan oyna- mamasý gerektiði, ayrýca aileden

izinsiz arkadaþ ve komþu ev- lerine gitme- meleri ge- rektiði ifade

edilmedir.

Çocuða çevrede kötü insanlarýn olabileceðini ve onlarý kandýr- mak için çeþitli hikayelerle ya- lan beyanda bulunabilecekleri;

ama buna inanmamalarý gerek- tiði ifade edilmedir. “Annen ka- za geçirdi; ben doktorum, seni yanýna götüreceðim.” gibi ör- neklerle bunu anlatýn onlara.

Ebeveynlerin bu bilgileri çocuða verirken çok dikkatli olmalarý ge- rekmektedir. Çünkü panik hava- sýnda ve sýkça yapýlan hatýrlatma- larla verilen bilgiler çocuklarý in- sanlardan korkan, her þeye þüp- heyle bakan saplantýlý kiþilikler haline getirebilmektedir.

Çocuða cinsel organýnýn kendi- sine özel olduðunu; fakat anne babalarýn temizlik, banyo gibi ihtiyaçlarýný gidermek için do- kunabileceðini; ama baþkalarý- nýn dokunmaya haklarýnýn ol- madýðý ve ýssýz, tenha yerlerde birisinin böyle bir giriþimde bu- lunduðu zaman mutlaka anlat- masý gerektiði ifade edilmelidir.

Çocuðunuza iyi ve kötü dokun- ma arasýndaki farký öðretin. Ör- nek olarak; “Yavrum her sevme ve dokunma art niyetli deðildir.

Sen akýllý bir çocuksun, bunu anlayabilirsin. Eðer biri seni kendi çocuðu gibi baþýný okþar- sa ve diðer insanlar varsa kork- mana gerek yok...” gibi açýkla- malar yapýlabilir.

Ebeveynler, koruyucu he- kimlik yapma adýna okulön- cesi dönemde (4-6 yaþ) ço- cuðunu kor- kutmadan cinsel taciz konusunda bilgilendire- rek çocuklarý-

na yönelik cinsel taciz

riskini azaltabilir.

(20)

ailem

ÇOCUK VE ÝLETÝÞÝM

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 20

Anne-babasý tarafýndan dinlenilen çocuk, anlaþýlmanýn huzuru ile iletiþimi sürdürmeye devam eder. Önemsendiðini anlayarak

o da çevresindeki insanlara saygýlý ve anlayýþlý davranýr.

FATMA ADAK*

B

aþarýlý bir iletiþim süreci geçirmek, kiþilerin hayatýndaki mutluluðun temelini oluþtu- rur. Ýletiþimin en temel özelliði ise dinlemek ve doðru anlamaktýr. Çocuðunuzla konuþurken;

onu gerçekten dinlediðiniz mesajýný yeteri ka- dar verebilirseniz; sevildiðini ve kabul gördü- ðünü hissettirmiþ olursunuz.

Dinlemenin birkaç farklý yolu vardýr. Örne- ðin; karþýmýzdakini sessizce dinlemek, dinlediði- mizi belirten jest ve mimiklerle takip etmek. Ba- zen de kapý aralayýcý mesajlar vererek dinlediði- mizi belli eder ve devam etmesini isteriz.

(Hýmm öyle mi? Hadi ya? Ya sonra!) Fakat en güzeli ise göz kontaðý kurarak, konu ile ilgili so- rular sorarak yapýlan iletiþimdir. Çocuklar; din- lenilmemeleri ve ciddiye alýnmamalarý konusun- da aþýrý duyarlýdýr. Dinlenilmediklerini hemen fark ederler. Uzun süre dinlenilmeyen çocuklar savunmaya geçebilir, iþbirliðine yatkýn olmaz, iç- lerine kapalý ya da saldýrgan olabilirler.

Onun duygularýný reddetmek ya da abartýlý bulmak yerine; duygularýný ifade etmesine yar- dýmcý olun. Mantýklý açýklamalar yapmak yeri- ne; onun hayal dünyasýyla uyumlu öneriler su- nun, sýkýcý sorular ve öðütler yerine; tek söz- cükle onu onaylayýn, dinlediðinizi belli edin ve kendi fikirlerinizi söyleyin; (Hýmm, yaa, öyle mi, bence þöyle olmalý..)

Sen mesajý; (sen þöylesin, sen böylesin, yine þunu yapmamýþsýn...) yerine, ben mesajý (böyle olmasý beni daha çok mutlu eder, ama öyle yap- mandan rahatsýz oluyorum..) verin. Böylece duygularýnýza çocuðunuzu da katmýþ olursunuz.

Bu da zedelenmemiþ bir iletiþim saðlar.

Çocuklarla iletiþimin püf noktasý:

ÖNCE

DiNLE

SONRA

ANLA

(21)

ailem

ÇOCUK VE ÝLETÝÞÝM

Anne-baba olmanýn keyfini çýkarýn

Çocuðunuza çok zaman ayýrama- yabilirsiniz; fakat çocuðunuzla bir- likte olduðunuz zamanlarda tüm dikkatinizi ona yoðunlaþtýrýn. Ken- disini dinlediðinizi ve ona önem verdiðinizi hissettirin, anne-baba olmanýn keyfini çýkarýn.

Çocuðunuzu suçlamaktan, yaptý- ðý yanlýþ davranýþý deðil de kiþiliði- ni eleþtirerek aþaðýlamaktan ve onun adýna karar vermekten vaz- geçin. Sýnýrlarýný sizin belirledi- ðiniz bir evren sunun ona; ama bu evrende istediklerini seçme hakký kendisinde olmalý. Böyle- ce hem istediðiniz terbiyeyi ver- miþ olursunuz hem de çocuðu- nuzun özgüveni geliþir.

Çocuðunuza karþý davranýþlarý- nýzda tutarlý olun. Kendi içinizde çeliþen davranýþlarda bulunmanýz ya da anne-babanýn birbiriyle çeli- þen farklý tepkiler göstermesi; ço- cuðu doðruyu bulma konusunda zorlar, güvensizlik oluþur.

Anne-babasý tarafýndan dinleni- len çocuk, kendisini ifade etme- nin ve anlaþýlmanýn huzuru ile iletiþimi sürdürmeye de- vam eder. Kiþiliðine saygý duyulduðu ve önemsendiði- ni görerek çevresindeki insan- lara o da saygýlý ve anlayýþlý davranýr.

En önemlilerinden biri de;

çocuðunuzu baþka çocuk- larla asla kýyaslamayýn.

Çünkü her bireyin düþün- ce yapýsý, becerileri, anla- yýþ biçimi farklýdýr. Ço-

cuðunuzun kendine özgü ve di- ðerlerinden farklý bir birey olarak kabul edilmesi, onun ruh saðlýðý- nýn temelini oluþturur.

Çocuðunuzla aranýzdaki yaþ farký ne olursa olsun önemli olan onunla arkadaþ olabilmenizdir. Unutma-

yýn; her ne kadar anne-baba olmak ulvi birer görev olsa da sonuçta siz de birer insansýnýz. Sizin de; mutlu, sinirli, heyecanlý, üzgün olduðunuz zamanlar var. Böyle zamanlarda derin nefes alýn ve içinizden ona kadar sayýn, olumlu kararlar alarak tutarlý davranýþlar sergilemeye çalý- þýn. Bazý þeylerin daha iyi yoluna gireceðini göreceksiniz.

* Sosyal Hizmetler Uzmaný FOTOÐRAF: HAMÝT ÇÝÐDEM

(22)

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 22

B

u soruyu kendinize yöneltti- ðinizde nasýl bir cevap veri- yorsunuz? Çok deðiþik cevaplar verilebilir, ancak ebeveynler “an- nelik-babalýk” duygularýný yaþa- yabilmek için çocuklarýna muh- taç olduðunu unutmamalý.

Fakat amaç ne olursa olsun he- men her ebeveynin ruhunda açýk- tan veya örtülü bir biçimde þekil- lendirdiði bir amaç vardýr. “Analýk veya babalýk duygusunu yaþamak

veya bu duyguya ihtiyaç hissetmek vardýr.” Yani çocuk sahibi olunmak istenmesinin nedeni bir neslin ye- tiþmesine katký saðlamak da olsa, çocuklarý sevmek de olsa, toplu- mun beklentisi de olsa ortak amaç ebeveynlik duygusunu yaþamak- týr. Hatta kimi zaman bazý ebe- veynler tarafýndan biraz daha ben- cilce düþünülür. Þöyle ki: “Ýleride yalnýz kalmama” düþüncesi de ek- lenir bu ebeveynlik arzusuna.

O an ne

ba ba OKULU O

DERS-7

Niçin çocuk sahibi olmak istediniz?

FOTOÐRAF: REUTERS

(23)

Psikolog Yasemin Yalçýn Aktosun

Ýþte bu noktada biraz durup düþünmenizi istiyorum. Sizler ebeveyn olma, diðer bir ifadeyle anne-baba olma gibi güzel duygu- larý zaman zaman sinirlendiðiniz, hatta bazen öfkenizi yenemeyip kendilerine fiziksel þiddet uygula- dýðýnýz, çok rahatlýkla baðýrabildi- ðiniz, çevrenizdeki diðer insanlara kýzdýðýnýz halde acýsýný kendilerin- den çýkardýðýnýz çocuklarýnýz sa- yesinde yaþadýnýz ve yaþýyorsu- nuz. Toparlamak gerekirse çocuk- larýnýzýn doðumuyla, hatta anne rahmindeki yerlerini almalarýyla birlikte ebeveynlik coþkusu baþlý-

yor. Sebepler dairesinde size bu ulvi duygularý yaþatan çocuklarla yaþanan olumlu münasebet ne oluyor da çocuk dünyaya geldik- ten ve sorunlar baþ göstermeye baþladýktan sonra sona eriveriyor.

Ve en ufak bir sorunda, (ki çoðu zaman sorun kapsamýnda deðer- lendirilmeyen davranýþlar ebevey- nin sabýrsýzlýðý nedeniyle sorun- muþ gibi görünüyor). Yaþadýðý bü- tün o güzel duygularý unutup, öf- ke kaynaðý haline gelebiliyor. Ýs- terseniz ebeveyn oluþunuzun size kazandýrdýklarýný þöyle birkaç maddede toparlamaya çalýþalým.

Her þeyden önce bireyin ve özellikle de anne olacak bireyin ruhundaki pozitif duygu ve davranýþlar harekete geçer.

Birey ebeveynlik ile kazandýðý bu duygu- larý deforme etmeye- cek olursa bu duygu- lar sebebiyle bireyle- rin hayata bakýþ açý- larý olumlulaþýr ve bu da hayattaki bireysel baþarýlarýna ve mut- luluklarýna kaynaklýk eder.

Çocuk sahibi olma eþler için kuvvetli bir ortak paydadýr. Eþler arasý münasebet için tek þart deðildir. Fa- kat diyaloðun kuvvet- lenmesinde önemli bir paya sahiptir.

Ýlk günlerden itibaren yaptýðý hemen her yeni davranýþ ebeveyn için yeni bir mutluluktur.

Bu denli küçük olmasý- na raðmen ebeveyni bu yeni davranýþlar kadar mutlu eden neredeyse ikinci bir þey yoktur.

Çocukla birlikte aile içinde düzen ve disiplin oluþumu saðlanýr.

Ebeveynlik ile yeni bir rol sahibi olan birey bu rolüne zorunluluk deðil de güzellik olarak ba- kabilirse çocukla birlik- te geçirilen dakikalar (çocuk ne kadar gürültü yapsa da) birey için ra- hatlama seanslarý olur.

Ebeveynlik bireyin olgunlaþma sürecine katký saðlar.

Þayet çocuklarýnýz yanýnýzdaysa hemen þimdi, deðilse eve gidip on-

larý gördüðünüz an lütfen bir dü- þünün. Ve sonra size böyle güzel ve faydalý bir armaðan verdiði için önce verene teþekkürlerinizi sunun ve sonra da bu armaðana zarar vermeden ve deforme etmeden ba-

kýn. Ve çocuklarýmýzýn hangi yaþta olurlarsa olsunlar bize ihtiyaçlarý olduðu gibi bizlerin de hangi yaþta

olursak olalým onlara ihtiyacýmýz olduðunu unutmayalým. Baþlýðýmý-

zý tekrarlamak gerekirse:

“ANA-BABALIK DUYGULARINI YAÞAMAK ÝÇÝN ÇOCUKLARIMI-

ZA ÝHTÝYACIMIZ OLDUÐUNU UNUTMAYALIM.”

EBEVEYNLÝÐÝN BÝREYE

KAZANDIRDIKLARI

ailem 23 28 OCAK 2006 CUMARTESÝ

(24)

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 24

K

afa ve gönüllere Ýslâm’ýn ýþýk tuttuðu devirlerde insanlar da- ha mutlu ve umutluydular. Gelece- ðe hep umutla bakýyor, istikballe- rinden hiç endiþe etmiyorlardý.

Çünkü hayatta baþlarýna gelebile- cek herhangi bir sýkýntý ve zorluðu karþýlamada yalnýz deðillerdi. Bir- likte yaþadýklarý komþularý vardý.

Þayet bir yokluk ve zorlukla karþý- laþacak olurlarsa komþularý hep birlik olur, olayý beraber göðüsleye- rek çare bulur, kolayca çözerlerdi.

Hatta böylesine bir komþuluk anlayýþý bir bakýma komþuluk si- gortasýydý. Her komþu ötekinin derdiyle yakýndan ilgilenir, geri- den incelemeye aldýðý komþusu- nun maruz kaldýðý zorluðu, sýkýn- týyý birlikte kolayca çözerlerdi.

Bundan dolayýdýr ki komþu hak-

ailem

HAYAT

Hazret-i Peygamber:

“Cebrâil bana,

dâimâ komþu hakkýný tavsiye ederdi. Hattâ ben, ölünce (komþula- rýmýn) malýmdan mîrâs alacaklarýný zannetmiþtim!..”

(Buhârî, Edeb,28) buyurmuþlardýr. Bu anlamda komþu kom- þunun neredeyse ak- rabasý gibidir.

AHMED ÞAHÝN

Müslüman’da

komþu hakký sigortasý

FOTOÐRAF: REUTERS

(25)

ailem

HAYAT

Ýslam medeni- yetini ayaða kaldýran anla- yýþýn temelin- de sosyal da- yanýþma duy- gusu vardýr.

ký konusunda þu tarif oldukça dikkat çekmiþ, ibretle söylene- gelmiþtir. Deniyor ki:

- Komþunun kusurunu ara- yýp açýklamak görev deðildir.

Ama ihtiyacýný araþtýrýp çare bulmak bir görevdir.

Müslüman’ýn komþusuna kar- þý böylesine bir görev hissi duy- masý, ilk Müslümanlarda gördük- leri yardým ve dayanýþmadan kaynaklanmýþtýr.

Bu hususta Rasûlullah’ý bir gölge gibi takip eden Hazreti Ali Efendimiz’den gelen bir örnek vardýr ki, dünya durdukça dura- cak, insanlar da bu örneði oku- dukça okuyacak, hep ibret alýp hayret duyacaktýr.

Ýsterseniz olayý özetleyerek sunayým sizlere.

Öyle ümit ediyorum ki, oku- yunca, siz de benim gibi hay- retle düþünecek, takdirle tefek- küre dalacaksýnýz.

Son devrin Ýslâm hukukçusu Ömer Nasuhi Bilmen’in Osmanlý- ca eseri (Amelî ve Nazarî Ýslâm Ahlaký) kitabýndan özetliyorum tarihî olayý. Þöyle cereyan eder:

Komþu hakký konusunda Rasûlullah’tan çok tenbih almýþ olan Hazreti Ali Efendimiz’in ka- pýsýný bir gün biri çalar. Hemen koþup kapýyý açýnca komþusunu karsýsýnda görüp buyur eder. Ne var ki komþunun içeriye girme- ye niyeti yoktur. Çünkü titrek sesle derdini anlatmaya çalýþ- maktadýr. Der ki:

- Birine borcum vardý, günün- de ödeyemedim, þimdi de sert sözlerle istiyor alacaðýný. Lütfet- seniz de bir miktar yardýmda bu- lunsanýz, borcumu ödesem.

Hemen elini cebine atan Rasûlullah’ýn damadý, komþu-

suna istediði parayý hiç tered- düt etmeden verir. Komþu da hayýr dua ederek alýp uzakla- þýr. Ancak bundan memnun ol- masý gereken Hazreti Ali’de beklenen görülmez de baþlar gözyaþý döküp aðlamaya.

Bu defa merak eden hanýmý sormaktan kendini alamaz da der ki:

- Sevineceðin yerde üzülüyor- sun. Halbuki komþunun ihtiyacý- ný karþýladýn, görevini yerine ge- tirmiþ oldun.

- Hayýr, görevimi tam yerine getirmedim, diyen Hazreti Ali Efendimiz, tarihe geçecek þu yo- rumu yapar:

- Þayet ben komþuma karþý görevimi tam yapacak ol- saydým o bana gelmeden önce ben ona gidecek- tim. Ýhtiyacýný o iste- meden ben verecek- tim. Demek ki ilgilen- memiþim, günlerce ih- tiyaç içinde kývran- mýþ, nihayet kendi ayaðýyla gelip iste- mek zorunda kalmýþ.

Bu, aðlanacak bir ih- maldir.

Ne dersiniz böyle komþu- luk anlayýþý- na? Ýslâm, komþularý bir- birine böyle mi sigortalamýþ? Ha- yatýn zorluklarýna böyle mi karþý koyu- yorlarmýþ? Zaman olur ki hayali ci- han mý deðer?

Ne muhteþem sosyal dayanýþma anlayýþý bu.

FOTOÐRAF: TURGUT ENGÝN

(26)

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 26

B

ir okuyucumuz, Belçika’da Fransýzca kursuna devam eder- ken, namaz tesbihatýnýn dýþýnda pek cebinden çýkarmadýðý tesbihi- ni, farkýnda olmadan eline alýnca, yanýnda bulunan kurs öðrencisi bir Ýspanyol genç “Siz Müslüman mýsýnýz? Elinizde bir tesbih görü- yorum. Ben, bana Ýslamiyet’i anla- tacak birisini arýyordum.” demiþ.

Böylece adýmýný yeni bir dünya- ya atmýþtýr.

Kolombiya’ya giden bir okuyu- cumuz da ticari iþleri için üst sevi- yede bir kiþiyle görüþürken gayri ihtiyari elini cebine atýp tesbihini çýkarýp çekmeye baþlýyor. O kiþi okuyucumuza niçin tesbih çektiðini soruyor. O da stres atmak için çek- tiðini söyleyince “Bu tesbihi bana verir misin?” diyor. Tesbihi verir- ken de ona “Ama bir þartý var. Lâ ilâhe illallah diye diye çekeceksi- niz.” diyor. “Lâ ilâhe illallah” de- yip çekmeye baþlayýnca “Evet, hissediyorum!..” diyor.

Bir okuyucumuz da e-mail ile þöyle bir hatýrasýný göndermiþ:

“On sene önce Manisa’dan kom- þumuz emekli imam Ahmet Balkan hocamdan dinlediðim bir hidayet

hatýrasýný ‘Güzel hatýralarýnýzý pay- laþýn ki unutulmasýn.’ ricanýz üzeri- ne yazýp gönderiyorum. Elli beþ yaþlarýnda bir Ýsviçreli, bir gün tre- ne biniyor, oturuyor. Karþýsýnda bir kiþi, halinden gayet mutmain bir þe- kilde elinde bir þeyle meþgul... Ne olduðunu anlamýyor, soramýyor da.

Ama adamýn bu hali ve o meþgul ol- duðu þey onu çok etkiliyor. Bu ruh haliyle durakta iniyor ve kalabalýða karýþýyor. Bu arada bir bakýyor ki o çok merak ettiði adamýn elinde gör- düðü þey yerde karþýsýnda duruyor.

Hemen alýyor cebine atýyor. Tah- min etmiþsinizdir ne olduðunu; bir tesbihtir bu. O günden sonra sürek- li bu tesbihle ilgileniyor, oynuyor, gittiði her yere beraberinde götürü- yor tesbihini Ýsviçreli. Öyle baðlaný- yor ki tesbihine, ailesi de tuhaf kar- þýlýyor artýk bu baðlýlýðý. Gel zaman git zaman bir gün tesbih aniden or- tadan kayboluyor. Yenisini nereden bulurum derdine düþüyor. Bu sefer Ýsviçreli, arýyor, soruyor, soruþturu- yor. Arkadaþlarý ‘Belki öyle bir þeyi Türklerin ibadet için gittikleri yer- de bulursun.’ diye tavsiye ediyorlar.

Ýsviçreli de kalkýp geliyor bir gün mescidin birine, o esnada cemaat

ailem

ÝNSAN

Secde uzaklardan eve dönüþ gibidir. Secde teslimiyetin, O’na rabtolmanýn, yalvarmanýn, yakarmanýn, kapýsýnýn önünde gözyaþý dökmenin remzidir. Tesbihlerse zikrimizin þahitleridir.

ABDULLAH AYMAZ

Tesbih deyip geçmeyelim

(27)

namaz halinde. Arkada kenarda bekliyor, na- maz bitince yaklaþýp hem tesbihi hem de orada eðilip, yere yatýp kalkýp ne yap- týklarýný soruyor. Cemaat ve imam -rahmetli Ahmet Balkan- dilleri döndüðünce anlatýyorlar. Tes- bih veriyorlar. Ýsviçreli de ilgile- niyor. Cemaatten ‘Ýstersen cuma günü gel, bizi izle.’ diyorlar. Ho- cam da ‘Gelirsen yýkanýp gel böy- lesi daha güzel olur.’ diyor. Cuma oluyor Ýsviçreli tam söylenen va- kitte mescidin kapýsýndadýr: ‘Yý- kandým geldim.’ diyor, oturup ar- kadan izliyor. Cuma namazý bitti- ðinde bizim cemaat için artýk ikin- ci bayram yaþanacaktýr. Çünkü Ýs- viçreli hemen yanaþýp ‘Karar ver- dim, ben Müslüman olacaðým.’ di- yor. Ýsviçreli, cemaat, imam artýk herkes sevinç içindedir. Fotoðraflarý- ný bir görmelisiniz; hidayet bir insa- nýn yüzüne ancak bu kadar güzel si- nebilir. Herkes mutluluktan gözyaþla- rý içinde. En çok da Ýsviçreli sevinç- ten gözyaþlarýna boðulmuþ. Herkesle sarmaþ dolaþ vaziyette görünüyor fo- toðraflarda. Adeta yeniden doðmuþ gibi. Ýsviçreli hemen Kelime-i Þeha- det getiriyor ve adýný Mahmut ola- rak deðiþtiriyor. Ýlk sorduðu þey,

“Þimdi ne yapmam lazým?” oluyor.

Ahmet hocam da sýrasýyla abdesti, namazý, namaz sûrelerini, dualarý, Kur’an-ý Kerim’i sonra zamanla da her þeyi öðretiyor. Anlattý- ðýna göre Mahmut her za- man tam vaktinde düzenli þekilde hiç aksatmadan gelmiþ derslerine.

Tesbih , ciddiyetin, vakarýn sembolüdür.

Yoksa, elde hoyrat külhanbeyi edasýyla sallanan, iþi bitince öylesine savrulup atý- labilecek bir þey de- ðildir. Tesbihler, bi- zim Rabbimiz’le olan kavli yakýnlýðýmýzýn þahitleridir.

Ýlerlemiþ yaþýna raðmen kýsa zamanda her þeyi de öðrenmiþ ve hemen hayatýna geçirmiþ. Mesleði, bele- diye orkestrasýnda müzisyenlik olan Mahmut, yakla- þan emekliliðinde ilk iþ olarak hemen hacca gitmeye hat- ta Ýstanbul’daki camileri gezmeye kadar planlamýþ. Öyle ki Ýspanya’da ölüm döþeðindeki yaþlý annesinin son da- kikada Müslüman olmasýna ve Ýspanya’daki annesinin evini camiye çevirmeye kadar birçok güzel iþlere vesi- le olmuþ bile...” Evet, bir tesbih deyip geçmeyelim.

FOTOÐRAF: REUTERS

(28)

ailem

DR. CAN

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul dr.can@zaman.com.tr

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 28

S & R ikilisi

Bizler lise 2’den 3’e geçen 2 kýz arkada- þýz. Özel okulda ve özel bir yurtta kalýyo- ruz. Henüz genciz, hayatýmýzýn baharýn- dayýz; ama bu hayattan sýkýldýk. Her þey yapmacýk, para endeksli, sevgi ve sami- miyet fakiri. 2 haftada bir eve gidiyoruz, orada da üzülmesinler diye tiyatro yapý- yoruz. Hayata küsmüþ iki kiþinin yardým- larýnýza ihtiyacý var. Sýký-lý-yo-ruz.

Dr. Can

Cici kýzlar “Esenar”,

1) Manga’nýn “Bir Kadýn Çizeceksin”ini henüz dinleyemedim. Umarým en kýsa za- manda edinip dinlerim.

2) “Bilmediðimiz ve tahmin edemediði- miz þeylerden dahi hesaba çekiliyor ve ký- sýtlanýyoruz” demiþsiniz. Haklýsýnýz aslýn- da. Biz büyükler; bir zamanlar 17 yaþýn- da küçüklerdik ve yurtta kalýrdýk. Sizin cümlelerinizi aynen dillendirirdik. Sonra?

Sonra büyüdük, o yurt, yuva ve okullarýn baþýna geçtik ve ne olduysa oldu biz de kýsýtlamaya baþladýk. Ya o zamanki þika- yet eden bizler haksýzdýk, ya þimdi kýsýt- layan biz büyükler haksýzýz... Ama Habil mi Kabil’i, Kabil mi Habil’i bilmiyorum bu iþ ta baþlangýçtan beri süregeliyor..

3) Hep beynimiz % 10 çalýþýyor deriz;

ama bence bu oran yeterli, gerisi “öteki yurtta” çalýþacak anlaþýlan. Ama esas % 10 çalýþan bence kalplerimiz. Bu dünya sevgi dünyasýdýr. Kalplerimiz % 100 hat- ta % 1500 çalýþmalý ki Habil-Kabil olayý kabil olmasýn. Huzur, mutluluk, güven or- tamý olsun.

4) Sizi kýsýtlýyoruz güzel kalpli kýzlarým.

Çünkü sizi sevmiyoruz ve sizlere asla gü- venmiyoruz. Bizler falaka yiyerek büyü- dük, dua edin size atmýyoruz. Çünkü he- piniz potansiyel tehlikesiniz, doðuþtan zincirlenesi canavarlar olarak doðdunuz.

17 yýl sizi biz yetiþtirmedik! Siz maðara- dan çýkýp geldiniz. Sevgiyi, ilgiyi, þefkati hak etmiyorsunuz!

ÞÝMDÝ DE GÖZLÜÐÜMÜ DEÐÝÞTÝRÝYORUM

5) Her kurum en iyi, en baþarýlý olmak için birtakým kurallar koyar. Bunlar ge- rekli ve doðru kurallardýr. Ancak baþtaki- ler buna bir nebze sevgi, þefkat ve dost- luk katmalýlar. Gece gözü yaþlý bir öðren- cinin yanýnda onunla birlikte aðlamalý, harçlýðý biten bir öðrenciyi kantinde tes- pit edip “Maaþýmý yeni aldým. Sana bir çay simit ýsmarlayayým. Sonra da sen ba- na ýsmarlarsýn.” demeliler. Dünyanýn en þefkatli insaný (aleyhissalatü vesselam)

“Allah senin kalbinden merhameti aldýysa ben ne yapabilirim ki?” diyor.

BENDEN DERMAN ÝSTEMÝÞSÝNÝZ

Size derman olur mu bilmem; ama ben hep þöyle düþünürüm;

Evim de bir toplantý, yemek ya da sohbet sonrasý temizlik için saatlerce uðraþýyorsam

“Çok arkadaþým ve dostum var demektir”.

Zor da olsa faturalarýmý ödeyebiliyorsam

“bir iþim var demektir”.

Pantolonum biraz sýkýyorsa “aç kalmýyo- rum demektir”.

Gölgem beni izliyorsa, “güneþ ýþýðý görü- yorum” demektir.

Ýþyerimin yolunu uzun buluyorsam “yü- rüyebiliyorum demektir”.

Hükümeti eleþtirebiliyorsam “konuþma özgürlüðüm var demektir”.

Doðalgazý ödeyebiliyorsam “ýsýnýyorum demektir”.

Yýðýnla yýkanacak ve ütülenecek varsa

“çok giyeceðim var demektir”.

Nefes alýyorsam “yaþýyorum”, akþam eve yorgun argýn geliyorsam “bugün üretken ol- muþum demektir”.

“Ve tüm bunlarýn farkýndaysam mutlu- yum demektir” diyor ve Allah’a teþekkür ediyorum.

Zira O’nu tanýyan

Yurtta da kalsa bahtiyardýr Ama tanýmayan

Saraylarda da olsa mutsuzdur. ÖSS’de baþarýlar…

MUTLU OLUN KIZLAR

MUTLU

OLUN

KIZLAR

(29)

ailem

DR. CAN

ailem 29 28 OCAK 2006 CUMARTESÝ

Zuhal - 61

19 yaþýndayým. Spor akademisindeyim. Dinda- rým. Küçüklüðümde Karadeniz’in þirin bir kasa- basýnda çok oynayan, yüzen, koþan bir kýzdým.

Atletik bir yapým vardý. Lisede önce Süreyya ab- la, sonra da Elvan’ý kendime örnek aldým ve çok koþtum. Þimdi akademideyim; ama üzerimde bir ölü topraðý var sanki. Hem beklentilerim hem de ayaklarým küf tuttu. Tavsiyeleriniz.

Dr. Can

“Afrika’da her sabah bir ceylan uyanýr…

En hýzlý aslandan daha hýzlý koþmasý gerektiðini, Yoksa ona yem olup öleceðini bilir.

Afrika’da her sabah bir aslan uyanýr…

En yavaþ ceylandan daha hýzlý koþmasý gerektiðini, Yoksa açlýktan öleceðini bilir…

ASLAN YA DA CEYLAN OLMANIZIN ÖNEMÝ YOK.

YETER KÝ, HER SABAH KALKTIÐINIZDA KOÞMA- NIZ GEREKTÝÐÝNÝ BÝLÝN.”

Sevgili Zuhal kýzým. Bu bir Afrika atasözüdür. Þim- di sana soruyorum:

- Ýyi bir koþucu olmak istiyor musun?

- Bunun için neler yapman gerektiðini biliyor musun?

- Bunlarý NÝÇÝN yapman gerektiðini biliyor musun?

- Ýstersen NASIL yapacaðýný biliyor musun?

- Yapmakla NELER KAYBETTÝÐÝNÝ biliyor musun?

- Yaparsan NELER KAZANACAÐINI biliyor musun?

- O halde seni durduran ne? Ayaklarýna pranga takan olmadýðýna göre bu durum ancak moti- vasyon eksikliði ve ataletle açýklanabilir. Bunu kýrmak için yukarýdaki Afrika atasözünü iyi bel- lemeli ve hayatta kalman ve baþarýlý olman için koþman gerektiðini bilmelisin.

Unutma;

“En güzel deniz, henüz gidilmemiþ olanýdýr.

En güzel çocuk henüz büyümedi,

En güzel günlerimiz henüz yaþamadýklarýmýz, Ve sana söylemek istediðim güzel söz Henüz söylememiþ olduðum sözdür”

O SÖZÜ ÞÝMDÝ SÖYLÜYORUM

“EN GÜZEL ATLET EN HIZLI ATLET EN ZEKÝ ATLET EN AHLAKLI ATLET ZUHAL KIZIM;

SEN OLACAKSIN”

Koþ

Zuhal koþ

(30)

Bulutlardan ve yýldýzlardan kýzýný gö- zetleyen babaya yazýlan mektubun ancak bu kadarýný yani daha az göz- yaþý yüklü bölümünü yazabildim…

Melek kýzým E.D’nin yaþamýþ olduðu ýstýraplarýný tekrar hatýrlatmamak maksadýyla mektubu sonlandýrdým.

Bir þekilde elimle E.D’min aðzýný ka- patarak “sus artýk sus güzel kýzým, yoksa Dr. amcanýn bu yaralý kalbi daha fazla dayanamayacak.” dedim.

Keþke bir kereliðine dahi olsa kollarýmý Ankara’ya uzatabilseydim.

Onun yerine seni alnýndan öpüp, saçlarýný okþayabilsem, sýký sýkýya sarýlabilseydim. Dudaklarýndan dö- külen ‘Babasý sen mi geldin?’ sözleri- ni duyabilseydim. Benim için öteler için bir azýk olurdu.

Ama bir kez de olsa, adres yanlýþ- lýðý da olsa, mezarý baþýnda yazdýðýn bir mektubu Can babaya göndermiþ olman beni çok mutlu etti. Umarým manevi Can babaya bir mektup da olsa yazdýðýn gibi bir de dua edersin.

Güzel kýzým... Allah’a kanatla- nan baban ister bulutlarýn arasýn- dan seni görsün, ister senden haber alsýn, isterse seni hissetsin. Ama ne olursa olsun senin hayata küsme- ni, güvenini yitirmeni, umutlarýný kaybetmeni, her þeyi boþ verip, týrnaklarýnla savaþmayý býrakmaný istemiyor inan bana. Çalýþ, oku, inançlarýný yaþa, kalbini umutla ve ýþýkla doldur. Yüzüne de için- deki ýþýk yansýyacak ve iþte o za- man babasý gülümseyecekti...

Haydi E.D. sen de güneþ gibi, her þeyin bittiði, acýnýn içimizi yýrttýðý, acýmasýz bir pas gibi yalnýzlýðýmýzý beslediði gecenin en karanlýk anýnda doð ve gülümse… Can baba…

ailem

DR. CAN

28 OCAK 2006 CUMARTESÝ ailem 30

E.D. - Ankara

Biliyorum bu mektubu aldýðýnda bana kýzacaksýn. Ama ne yapayým bu benim için bir alýþkanlýk oldu. Sýkýntýlarýmý yal- nýz sana yazabiliyorum. Biliyor musun babasý senin kýzýn küçükken de yalnýzdý, gençliðe adým attýðým bu günlerde de.

Korkarým ömür boyu da böyle sürecek.

Ýnsanlara güvenemiyorum babasý, onla- rý sevemiyorum. Her gün onlardan, ha- yallerimden ve umutlarýmdan biraz da- ha uzaklaþýyorum.

Caným babam… Senin kýzýný bu þekil- de ölmüþ babasýna dert yanýp mektup yazdýðýný görseler herhalde deli derlerdi.

Ama sen de biliyorsun ki, kýzýn deli deðil.

Sadece güven&sevgi özürlü. Bir parça in- sanlara güvense hiç mektup yazar, zarfa koyar ve mezarýnda babasýný rahatsýz eder miydi? Hiç tanýmadýðým ve çok sevdi- ðim babasý… Sana olan özlemimi yine sana anlatýyorum. Çünkü bir tek sen beni usul- ca ve sessizce dinliyorsun. Sanki hep ya- nýmdaymýþsýn, gözlerimin yaþýný hep si- lenmiþsin gibi. Sahi evimize geliyor mu- sun babasý? Eðer ara sýra uðruyorsan lütfen yanýma gel, otur. Saçlarýmý okþa ve alnýmdan öp beni. Ellerinle kalbime dokun. Sen dokun ki, hiç kimsenin henüz dokunmadýðý o kalbin acýlarý dinsin, boþ- luðu dolsun ve huzur bulsun.

Babasý, aramýzdan ayrýlýþýn dünyamýzý her gün biraz daha karartýyor, yaþamý da- yanýlmaz kýlýyor. Yerine hiçbir þeyi koyamý- yorum. Her sevgide seni arýyor, her yerde gözlerini görüyorum. Sevgini, þefkatini, merhametini hissetmek istiyorum her an.

Tek umudum ve tek duam, cennette seninle birlikte olmaktýr. Hani Rabbimiz bu dünyada kullarýna vermediklerini ahi- rette verirmiþ ya. Fazlasýyla tattýrýrmýþ ya. Ben de dilimden düþürmediðim du- alarýmla yalvarýyorum ki orada seni ta- dayým, duyayým ve sana doyayým…

Caným babama!

(31)
(32)

Referanslar

Benzer Belgeler

• Zorunlu olarak yapılan işler için ayrılan zaman; çalışarak ekonomik kazanç elde etmek için ayrılan zaman. • Serbest zaman (Boş Zaman

-Arkofix NDS konz'un reaktivitesi ~ok yiiksek ve Shirley Free'ye gore kuma§ta aglga !;lkan formaldehit miktarmm gok dii§iik olu§una kar§l, klora dayamkllhgt

CEZA İNFAZ VE GÜVENLİK HİZMETLERİ YÖKATLAS VERİLERİ  Devlet üniversiteleri için 2019 TYT başarı sıralaması aralığı..  Bölüm başarı sıralaması 2018 yılına

KOSGEB tarafından Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER) isim kullanım hakkını ilk alan İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) TEKMER; İstanbul Aydın Üniversitesi akademisyenleri,

UR 2420.Bölge Engelsiz Yaşam Komitesi’nin "Engeller hayatın ritmini yakalamaya engel olamaz.” Diyerek başlattıkları 3 Aralık Dünya Engelliler günü farkındalık

Rabbinin onu insan fabrikası olarak seçtiğini, bu şerefi ona nasip ettiğini bilip evlendiğini ve Allah’ın yarattığı kadar da çocuğunun olmasını istediğini söyleyen

Çevre ve Orman Müdürlü ğü tarafından Rize Belediyesi hoparlörlerinden yaptırılan ilana göre, mahkeme süreci devam eden ve ‘ÇED Gerekli De ğildir’ kararı için Rize

Profesörlüğü de içeren 80’den fazla çevre sağlığı mesleği ve uzmanlığı alanının eğitim ve ö ğretiminde izlenen modellerden birisi olan ‘Bütüncü (Holistik)