• Sonuç bulunamadı

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ SAYI: 127 ZAMAN LA BÝRLÝKTE SATILIR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ SAYI: 127 ZAMAN LA BÝRLÝKTE SATILIR"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 4 M A Y I S 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 2 7 Z A M A N ’ L A B Ý R L Ý K T E S A T I L I R w w w . z a m a n . c o m . t r / a i l e m

(2)
(3)

ailem

EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER

Öfke insanýn içinde bir kordur 4

Yalan yere yemin 6

Tarihteki meþhur Fâtýmalar 8

Bebeðim sarýlýk 10 Bir Teklif: Ýnþallah 11

Gerçek Sevgiliden mektup var 12 Kapak: Yoga 14

Baþkasýnýn yerinde olsaydýnýz 22 Ýlmihal 24 Dr. Can 28

Utanarak inanmak!

Bazý ekoller ve uygulamalar insana modernliði çaðrýþtýrýr. Dinç ve saðlýklý kalmak adýna bu þeylere sarýlýr; belki övünerek yaparýz onlarý. Genelde bi- zim köklerimizden gelmeyen Doðu kaynaklý akýmlardýr bunlar. Kiþilik eðitimi, kendini denetleme, özgüven ve yeteneklerini çýkarabilme bugün çok daha önemli. Belki her biri için ayrý ayrý kitaplar ve kurslar var. Ama bir yanda bizi daha fazla üretmeye iten bir iþ temposu, bir türlü yaka- lanamayan mutluluk bizim en bü- yük sorunlarýmýzdan sadece ikisi.

Fazla agresif olmamaya, kendimizi kontrol etmeye ve bugün daha da fazla spor yapmaya ihtiyacýmýz var.

Aysun Haným’la Halit Bey’in iyi bir iþleri, iyi bir çevreleri ve iyi bir evleri var. Ýþten arta kalan vakitlerinde spor yapmayý ihmal etmiyorlar. Bunun için yeni þeyleri denemekten de çekinmi- yorlar. Bunlardan biri de farklý yoga teknikleri. Kendilerini rahatlattýðýný, mutlu ettiðini, vücutlarýnýn daha sað- lýklý bir hale geldiðini söylemekten çe- kinmiyorlar. Halit Bey, yogayý sadece spor için yaptýðýný ifade ediyordu.

Ama Aysun Haným, yoga öðretmenle- rinin zaman zaman, “Ben bunu neden yapýyorum? Bunun ardýndaki fikir nedir?” diye düþünmelerini istediðini söylüyor. Öðretmenleri onlara, “Yoga sadece bir duruþ deðildir. Yoga insa- na aklýný kontrol etmeyi öðretir. Yo- ga, bireysel ve bütünsel ruh ile mut- lak arasýndaki birlikteliði saðlar.” de- diðini de ekliyor. Çoðu insan Doðu akýmý bu tür etkinliklere spor ama- cýyla baþlýyor. Masum spor faaliyet- lerinin ardýnda bir dizi inanýþýn ola- bileceði belki de hiç fark edilmiyor.

***

Ýnandýðý gibi yaþayamamak, inandýðýný ifade edememek birçok

insanýn sorunu. Bu sorun zamanla bastýrýlmýþ duygularýn aðýrlýk oluþ- turduðu bir inanca dönüþür. Ýnandý- ðý þeyleri yapmak için sessizliði ter- cih etmek, kimsenin görmemesine özen göstermek âdetten olmaya baþ- lar. Her ne kadar Allah’a (cc) ve O’nun gönderdiði son peygamber Muhammed Mustafa (sas)’ya inanýl- sa da, bu, övünülecek bir durum ol- maktan çoktan çýkmýþtýr. Utanarak inananlardan birisi de Aydýn Bey’dir.

Onun “Evet inanýyorum ve bunlarý yaþamaya çalýþýyorum; ama bazý þeyler …” demesinin ardýnda utana- rak inanmasýnýn bir payý vardýr.

Bir Müslüman iþine inancýný alet etmez. Ýnandýðý þeylere zarar gelmesin diye de tedbirli davranýr. Ama bu onu utanarak inanmaya da sürüklemez.

Utanarak inanmaya götüren se- beplerden biri insanlarýn karþý karþýya kaldýklarý modernlik baskýsýdýr. Ýyi bir iþe sahip, iyi bir maaþý olan ve iyi gi- yimli bir Aysun Haným’la, Halit Bey, içlerinde kýpýrdaþan Allah inancýný ya- þatmak istediklerinde karþýlarýnda ge- rici, yobaz damgasýný yemiþ gruplar, insanlar, kitaplar, simgeler ve bir ina- nýþ bulur. Ayrýca Doðu felsefesi kay- naklý yogalar, meditasyonlar, alagel- dikleri dergi ve gazetelerde her daim güzel mankenlerin özel çekilmiþ fotoð- raflarýyla zihinlerinde yer etmiþtir. Bir tarafta güzel mankenlerin yaptýðý yoga, diðer tarafta kötü giyimli kö- tü çehreli bir inanýþ. Bir tarafta, in- sana huzur ve mutluluk daðýtan renkli ve cazibeli bir hayat, diðer tarafta damga yemiþ, bulanýk bir yaþam. Bir tarafta modernite, diðer tarafta sýradan ve geleneksel bir yaklaþým. Sonuç: Bir insan inan- maktan vazgeçirilemese bile utana- rak inanmaya mahkum edilmiþtir.

Serhat Þeftali s.seftali@zaman.com.tr

Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21. 34196 Yenibosna-Ýstan- bul Tel: 0212 639 34 50 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi

Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve Yayýn Sahibi Temsilcisi

Yakup Akalýn Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk Yayýn Editörleri Serhat Þeftali

Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Ali Budak Tasarým Mehmet Þimþek

Kapak Orhan Nalýn

Reklam Koordinatörü Yakup Þimþek Yayýn Türü Yaygýn Süreli

aaiilleem m

http://www.zaman.com.tr/ailem

Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr 1 4 M A Y I S 2 0 0 5 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 2 7

(4)

ailem

KISA KISA

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ ailem 4

Ebû Saîd el-Hudrî (ra) anlatýyor:

“Bir defasýnda Resûlullah (sas) ikindi namazýný kýldýrdýktan sonra ayaða kalktý, bize, kýyâmet saatine kadar olacak hâdiselerden haber vermedik olay býrakmadý. Sözleri- ni belleyen belledi, unutan da unuttu. Ezcümle þöyle demiþti:

Þüphesiz dünya göz alýcý ve tatlý- dýr. Allah sizi yeryüzünde hükümrân kýlacak da nasýl amel edeceðinize ba- kacak. O halde dünyadan korunun, kadýnlardan sakýnýn. Ýsrâiloðullarý arasýnda fitne ilk olarak kadýnlar yü- zünden ortaya çýkmýþtý. Haberiniz ol- sun! Âdemoðullarý çeþitli tabakalarda yaratýlmýþtýr. Kimisi mü’min olarak doðar, mü’min olarak yaþar, mü’min olarak ölür. Kimisi kâfir olarak doðar, kâfir olarak yaþar, kâfir olarak ölür.

Bir kýsmý mü’min olarak doðar, mü’min olarak yaþar ve fakat kâfir olarak ölür. Diðer bir bölümü de kâfir doðar, kâfir yaþar, mü’min olarak ölür.

Ýyi dinleyiniz!

Gazab (öfke) âdemoðlunun içinde tutuþan bir kordur. Gözleri- nin kýzardýðýný, boyun damarlarý- nýn þiþtiðini görmez misiniz? Biri-

niz böyle bir halet hissettiðinde hemen yere otursun, yere otursun.

Ýyi dinleyiniz!

Erkeklerin en hayýrlýsý geç kýzýp çabuk yatýþan, en kötüleri de çabuk kýzýp geç barýþandýr. Geç kýzýp geç ya- týþan ile çabuk sinirlenip çabuk yatý- þanlarýn bu vasýflarý birbirine denktir.

Ýyi dinleyiniz!

Tâcirlerin en hayýrlýsý, ödeme- si ve istemesi güzel olandýr. Tüc- carlarýn en fenâsý da ödemesi kö- tü, istemesi kötü olandýr. Öde- mesi güzel, istemesi kötü olanýn bu vasýflarý da birbirine denktir.

Haberiniz olsun!

Kýyâmet günü her hâin için yap- týðý hýyanet oranýnda bir bayrak tahsis edilir. Ýyi dinleyin! En büyük hâinlik de âmmenin idâresini de- ruhte etmiþ olanýn hâinliðidir.

Ýyi dinleyin!

Ýnsanlardan korkup çekinme hissi hiç kimseyi, bildiði gerçek- leri söylemekten alýkoymasýn.

Haberiniz olsun!

En üstün cihât zâlim idârecinin huzurunda hakký söylemektir.

(Ýmam Ahmed b. Hanbel ve Tirmizî)

Öfke, insanýn içinde tutuþan bir kordur

Kur’ân okuyun! Çünkü o, kýyamet günü okuyanlarý için þefaatçi olarak gelir.(Müslîm, Misafirin, 253) Ýkraû‘l-Kur‘âne feinnehû ye’tî yevme’l-kýyâmeti þefîan lieshâbihî

EDÝTÖR: ALÝ BUDAK

(5)

Lokum testi

Duygulara ve dürtülere karþý koyabilme ve onlarý geciktirebilme becerisini ölçmek için, Stanford Üniversitesi’nden psikolog Walter Mischchel, yuva çocuklarýna lokum testini uyguladý. Üniversite öðretim üyelerinin ço- cuklarý olan bu grup, üniversiteye gidinceye kadar izlendi. Sabýrlý ve sabýrsýz çocuklar olarak iki gruba ayrýlýp deðerlendirildi. 4 yaþýndaki yuva çocuklarýna baþtan çýkarýcý lokumlar sunuldu. Çocuklara, “15 dakika beklerseniz iki tane lokum alabilirsiniz; ama hemen alýrsanýz bir tane vereceðiz.” denildi.

Bir grup çocuk, öðretmen odadan çýkar çýk- maz lokumu aldý. Diðer çocuklar ise gözlerini kapayýp oyun oynayarak 15 dakikayý geçirdi- ler. 15 dakika sonra ödül olarak çift lokum al- dýlar. Bu çocuklar ergenlik çaðýna geldiklerin- de, ilk deneyde doyumu erteleyebilen çocukla- rýn dikkat çekici bir biçimde duygusal ve sos- yal farklýlýklar gösterdikleri saptandý. Baþtan çýkmaya karþý koyan çocuklar, sosyal açýdan daha yeterliydiler. Hayattaki zorluklarla daha iyi mücadele ediyorlardý. Stresli durumlarda donup kalma, çözülme veya çocuklaþma gibi tepkiler vermiyorlardý.

Özgüveni daha yüksek, çevresine güven ve- ren, inisiyatif kullanabilen gençler olmuþlardý.

Anlýk doyumu erteleme konusunda hâlâ baþarý- lýydýlar. Lokumu hemen kapan çocuklar, grubun üçte birini oluþturuyordu. Bu çocuklar psikolojik açýdan daha sorunlu görünüyorlardý. Kararsýz, doyumsuz, inatçý, kýskanç, sinirli, stres karþýsýnda güvenlerini kaybeden, kendilerini kötü gören, do- nuklaþan, çocuklaþan ayrýca insanlara zor güve- nen ve hak ettikleri karþýlýðý alamadýklarýndan þikâyet eden gençler olmuþlardý. Çoðunun kilo sorunu da vardý. Dört yaþýndayken sabýrla bek- leyen çocuklar, fikirleri ileri yaþlarda daha iyi ifa- de edebiliyorlardý. Mantýklý davranýyorlardý.

Dikkatlerini topluyor, konsantre oluyor, plan ya- pabiliyorlardý. Zeka testlerinde zeka puanlarý yüzde 20 daha fazla çýkýyordu. Hedef uðruna dürtüleri erteleme bir özdenetim becerisidir.

Bu beceri, temel bir psikolojik beceridir ve ha- yat baþarýsý için çok önemlidir. Küçük yaþtan itibaren beynimize bu beceriyi kimyasal harflerle yazmak gerekir. Yeme dürtüsüne hakim olmayý baþaran kimse, hayatý üzerin- de öz-denetim kurmada da baþarýlý olma þansý yakalar.

(6)

ailem

HAYAT

Ýnsanlar arasýnda konuþulan ve verilen sözün çok büyük bir önemi vardýr. Ýnsan, arkadaþý için bile yalancý þahitlik yapamazken, nasýl Allah adýna yalan yere yemin edebilir?

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ ailem 6

MEHMET AYDIN

Yalan yere

Ýnsan bu dünyada inançlarý ve haysiyeti için yaþar. Hele hassas bir Müslüman son nefeste iman- la kabre girme endiþesini sürekli yaþadýðý için kul haklarýndan azami derecede kaçýnýr. Sözü se- nettir, sözünün eridir. Yalan yere yemin etmeyi býrakýn, yalancý þa- hitlik yapmak hiçbir þekilde onun hakkýnda bahsedilemez. Ýs- lam’ýn yasakladýðý büyük günah- larýn en büyüklerinden (ekber-ül kebâir) biri de yalancý þâhitliktir.

Cenab-ý Hakk’a ve ölümden son- raki hesap gününe iman etmiþ bi- rinin beþ para etmeyecek dünya menfaati için mahkeme önünde ya da bir tartýþma anýnda yalan yere yemin ederek haklýyý haksýz, haksýzý haklý çýkarmasý affedil- meyecek derecede büyük bir gü- nahtýr. Yalancý þâhitlik, Allah’a þirk koþmaktan sonraki en büyük

günahlardandýr. Kur’an’ýn açýkça lanetlediði yalancý þahitlikle ilgili olarak bir diðer hadis-i þerifte

“Þâhitlik için çaðýrýldýðý halde, bildiðini gizleyerek þâhitlikten kaçýnan kimse, yalancý þâhitlik yapmýþ gibidir.” buyurulmuþtur.

Yalan yere þâhitlik yapan, ön- celikle âhiretini yakarak kendini periþan etmiþtir. Yapacaðý hýrsýz- lýða ve haksýzlýða (hâþâ) Allah’ý þahit tutarak cehennemi kendi kendine satýn almýþ, bile bile ter- cih etmiþtir. Bir masumun ve onun daha sonra dünyaya gele- cek çocuklarýnýn, torunlarýnýn hakkýný heder etmiþ, maddi ma- nevi musibetlere düþmesine ve- sile olmuþtur. En önemli konu da cemiyetin ayakta durmasý için en temel esaslardan biri olan adalet mekanizmasýný ve adalet duygusunu yerle bir etmiþtir.

YEMIN

Yalan yere yemin, yalan yere þahitlik Cenab-ý Hakk’ýn ga- zabýný çeken davranýþlar- dandýr.

(7)

ailem 7 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

Zinanýn, hýrsýzlýðýn, bile bile oruç bozmanýn, hatta bir þekilde cinâyetin bile bu dünyada kefâreti vardýr. Ancak yalancý þâhitliðin kefâreti yoktur. Gerçi mahkemeye su- çunuzu arz etseniz size mutlaka bir ceza verilecektir. Ama bu sizin af- fedileceðiniz anlamýna gelmez. Sa- dece piþmanlýk ve tövbe bu hakký ortadan kaldýrmaz. Çünkü bu, bir kul hakkýdýr. Maðdur tarafýn zara- rý telafi edilmeden, helalliði alýnma- dan affý ummak çok zordur. Onun için hatýra, komþuluða, akrabalýða baka- rak doðruluktan ayrýlmamak gere- kiyor. Mü’min, Âkif merhumun dediði gibi “sözü odun gibi de ol- sa sadece hakikat olan” bir doðruluk ve adâlet insanýdýr.

Büyük günah

Ýki Cihan Serveri ve “emîn” sýfatý- nýn kutlu sahibi Sevgili Peygam- ber’imiz, bir gün can dostlarýna büyük günahlar hakkýnda bilgi verirken, bunlarýn, Allah’a þirk koþmak, haksýz yere insan öl- dürmek, ana-babaya âsi ol- mak ve yalancý þâhitlik yap- mak olduðunu söylemiþler- dir. (Buhârî, Þehâdet, 10)

“Ey iman edenler! Adale- ti, titizlikle ayakta tutun, ken- diniz, ana-babanýz ve akra- banýz aleyhinde de olsa, Al- lah için þâhitlik eden kim- seler olun. Haklarýnda þâhitlik ettikleriniz zengin olsunlar, fakir olsunlar Al- lah onlara sizden daha yakýndýr. Hislerinize uyup adâletten sapma- yýn, þâhitliði eðip büker, yahut þâhitlik etmekten kaçýnýrsanýz biliniz ki Allah, yaptýklarýnýzdan

haberdardýr.”

(Nisa Sûresi, 135)

ailem

HAYAT

(8)

ailem

ÝSLAM

F

atma deyince aklýmýza hep Efendi- miz’in ciðerparesi Hz. Fâtýma (ra- diyallâhu anhâ) gelir. Toplumumuzda çok yaygýn bir isim olarak kullanýlan Fatma isminin aslý Fâtýma’dýr. Ancak bu isim, bizde Fatma þeklinde meþhur olmuþtur.

Hz. Fâtýma, Efendimiz’in (sal- lallâhu aleyhi ve sellem) soyunu de- vam ettiren gül neslinin anasýdýr. La- kabý “beyaz, parlak ve aydýnlýk yüzlü kadýn” anlamýnda Zehra olmakla bera- ber “iffetli ve namuslu kadýn” anlamýn- daki Betül adýyla da anýlmýþtýr.

Allah Rasulü’nün en küçük kýzý olan Hz. Fâtýma Validemiz’in hayatý- nýn bin bir türlü çile, ýstýrap ve gözya- þýyla dolu olduðunu görüyoruz. Ancak o, Ýnsanlýðýn Ýftihar Tablosu’nun kýzý olmakla da dünyanýn en bahtiyar ve mutlu insanýydý ayný zamanda. Baba- sýyla arasýnda evlat-baba iliþkisinin üstünde ayrý bir sevgi baðý vardýr. Her aný ayrý bir hareket, horlama, iþkence ile geçen Ýslam daveti esnasýnda baba- sýný hiç yalnýz býrakmamýþ ve onu adým adým takip etmiþtir.

Hz. Ali ile evlenen Hz. Fâtýma’nýn, Hasan, Hüseyin, Muhassin, Ümmü Gülsüm ve Zeynep olmak üzere beþ çocuðu dünyaya gelmiþtir. Allah Rasu-

lü’nün vefatýnýn vermiþ olduðu üzün- tüye fazla dayanamamýþ ve babasýn- dan yaklaþýk beþ buçuk ay sonra vefat etmiþtir. Tarihe baktýðýmýzda Hz. Fâtý- ma’dan baþka meþhur olan Fâtýma’la- rýn da olduðunu görüyoruz. Þimdi on- lardan bazýlarýný kýsaca tanýyalým.

Hz. Ali’nin annesi:

Fâtýma binti Esed

Hz. Ali’nin annesidir. Kocasý Ebu Talib, amcasýnýn oðludur. Efendimiz, Ebu Talib’in himayesi altýnda iken sekiz yaþýna kadar Allah Rasulü’ne annelik yapmýþtýr. Efendimiz’in, “Annemden sonra annem” dediði Fâtýma binti Esed, Ebu Talib’in ölümünden he- men sonra Müslüman olmuþ ve hic- retin ilk yýllarýnda da vefat etmiþtir.

Hz. Ömer’in kýz kardeþi:

Fâtýma binti Hattab

Hz. Ömer’in kýz kardeþidir. Cennetle müjdelenen on sahabeden birisi olan Said b. Zeyd ile evlenmiþ ve bu evlilik- ten Abdurrahman adýnda bir oðlu dün- yaya gelmiþtir. Mekke

devrinde Müslüman- lara yapýlan eziyet- ALÝ DEMÝREL

Tarihteki meþhur

FÂTIMA’lar

(9)

ailem

ÝSLAM

“Fâtýma”

isimli bü- yüklerimiz, yaþadýklarý örnek ha- yatlarla ta- rihin þeref levhalarýný oluþturmak- tadýr.

lerden kurtulmak için eþiyle birlikte Habeþistan’a hicret etmiþtir. Abisi Hz.

Ömer’in Müslüman olmasýna vesile ol- muþtur. Efendimiz’i öldürmek için yola koyulan Hz. Ömer, kýz kardeþinin Müs- lüman olduðunu öðrenince öncelikle kardeþinin evine gitmiþ, eniþtesi Said b. Zeyd ve kýz kardeþini tartaklamýþtýr.

Aðzý yüzü kanlar içinde kalan kýz kar- deþinin o hali Hz. Ömer’in yumuþa- masýna vesile olmuþ ve daha sonra Allah Rasulü’nün huzuruna gide- rek Müslüman olmuþtur.

Hz. Hüseyin’in kýzý:

Fâtýma binti Hüseyin

Hz. Hüseyin’in kýzýdýr. Evlenme çaðý- na gelince babasý onu kardeþi Hz. Ha- san’ýn oðlu Hasan’la evlendirmiþtir.

Babasý Hz. Hüseyin’in þehit edildiði sýrada o da orada bulunuyordu. Esir alýnmýþsa da daha sonra serbest bý- rakýldý. Eþinin ölümünden sonra ev- lenmemeye yemin ederek bir yýl yas tuttu. Daha sonra Hz. Osman’ýn toru- nu Abdullah b. Amr onunla evlendi.

Dindarlýðý ile tanýndýðý kadar þairlik tarafý da olan Fâtýma binti Hüseyin, hadis de rivayet etmiþtir.

Büyük hadis alimi:

Fâtýma binti Sa’d el-Hayr Babasý Ebu’l-Hasan Sa’dü’l- Hayr hem tüccar hem de ha-

dis alimiydi. Bu sebeple çok küçük yaþta hadis muhitiyle tanýþtý ve önem- li hocalardan hadis ilmi tahsil etti.

Devrinin tanýnmýþ vaizlerinden fýkýh ve tefsir alimi Ýbn Nüceyye ile evlen- di. Hayatýný hadis ilmine adadý ve bu ilmin önemli simalarýndan biri- si haline geldi.

Hayatýný hadis ilmine adayan haným: Fâtýma binti Süleyman Hadis alimidir. Dýmaþk’ta dünyaya gel- di. Kendisi gibi hadisçi olan babasýn- dan ilk derslerini aldý ve devrinin tanýn- mýþ hadis âlimlerinden istifade etti.

Hiç evlenmeyerek bütün hayatýný il- me veren Fâtýma binti Süleyman, servetiyle medreseler inþa ettirdi.

Zamanýnýn fýkýh otoritesi Fâtýma binti Alaeddin es-Semerkandiyye 12. yüzyýlda Semerkand’da doðmuþ fý- kýh âlimidir. Hanefi fýkýh otoritelerin- den biri olan Fâtýma Haným, kendisi de fýkýh alimi olan eþi Kâsâni’nin hata- larýný düzelttiði gibi zaman zaman Kâsâni de tereddüde düþ- tüðü fýkhî meselelerde

ona baþvurmuþtur.

(10)

ailem

SAÐLIK

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ ailem 10

Sarýlýk deyip geçmemek gerekiyor. Ancak telaþ edip, paniðe kapýlmaya da gerek yok. Yenidoðan bebeklerin sarýlýk tedavileri

oldukça kolaydýr. Fototerapi tedavi için yeterli olmaktadýr.

DR. HIZIR YILMAZ*

Deri neden sararýr?

Normalde ömrünü dolduran alyuvarla- rýn yýkýmý ile oluþan bilirubin, karaci- ðerde iþlendikten sonra safra yoluyla baðýrsaða atýlarak vücuttan uzaklaþtýrý- lýr. Aþýrý alyuvar yýkýmý, karaciðer bo- zukluklarý ve safra yollarýnýn týkanmasý vücutta bilirubin birikimine neden olur. Baþta kan uyuþmazlýklarý olmak üzere bazý hemolitik hastalýklar, enzi- matik ve metabolik bozukluklar, do- ðumsal enfeksiyonlar, karaciðer iltihap- larý, safra yollarý ve baðýrsak týkanýklýk- larý gerek üretim artýþý gerekse atýlým azalmasýyla bilirubin birikmesine ne- den olurlar. Vücutta biriken bilirubi- nin maddesinin vücut dokularýyla beraber derimizi de boyamasý sonu- cu ciltte sararma meydana gelir.

Tedavisi ihmal edilmemeli

Yenidoðan sarýlýðýnýn takip ve tedavisi olduk- ça kolaydýr. Topuktan alýnan bir damla kanla sarýlýðý ölçmek müm- kün olmakta, erken teþ- his ile kýsa süreli foto- terapi uygulamak teda- vi için yeterli olmakta- dýr. Tedavi geciktiðinde sarýlýðýn aþýrý yüksel- mesi nedeniyle beyin hasarý olabilmekte, sa- rýlýk kan deðiþimi ile düþürülse bile beyin tahribatý kalýcý olmak- tadýr. Maalesef bu be- beklerin, hafif zeka ge- riliðinden aðýr beyin felcine kadar deðiþik derecede özürlülüðe aday olarak hayata baþlamalarý söz konu- sudur. Engellerle dolu hayat maratonunu ek aðýrlýklarla koþmak, ço- cuk ve aile için çok zor olmaktadýr.

*TSTV KONYA HASTANESÝ Çocuk Saðlýðý ve

Hastalýklarý Uzmaný

Bebeðim sarýlýk

Fizyolojik Sarýlýk

Doðum sonrasý dönemde sarýlýk olu- þumuna fizyolojik eðilim mevcuttur.

(Bu arada bu tür sarýlýðýn bulaþýcý ol- madýðýný ve karaciðerin mikrobik il- tihabýna baðlý olan sarýlýktan ayýrt edilmesi gerektiðini de ifade etme- miz gerekir). Bu nedenlerle zama- nýnda doðanlarda yüzde 60 prema- türelerde yüzde 80 oranýnda, belli seviyeleri aþmayan, bebeðe herhangi bir zararý olmayan halk arasýnda kundak sarýlýðý diye tabir edilen fiz- yolojik sarýlýk görülmektedir. Fizyo- lojik sarýlýk genellikle bebeðin göz ve yüzüyle sýnýrlýdýr. Gövdeye yayýlan sarýlýk fizyolojik sýnýrlarýn aþýldýðýna, uyluk ve bacaklara yayýlma ise sarý- lýðýn ilerlediðine iþaret eder.

(11)

ailem 11 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

ailem

BÝR TEKLÝF

Mektup adresi: Ailem Dergisi (Salih Yusufoðlu) Çobançeþme Mah. Kalender Sk. No: 21 34196 Y.Bosna/ÝST.

Salih Yusufoðlu

s.yusufoglu@zaman.com.tr

Ç

ocuðumuza, eþimize, arka- daþýmýza söz veriyoruz; fa- kat çeþitli sebeplerden dolayý yerine getiremiyoruz belki bu sözleri. Borç alýyoruz, zamanýn- da ödeme noktasýnda sözümüz- de duramýyoruz bazen. Belki de söz verip yerine getiremeyiþimi- zin en büyük sebebi, söz verir- ken ‘inþallah’ demediðimizden- dir. Çünkü, Yüce Allah (cc), biz- lere, bir þey için söz vermeden önce ‘Ýnþallah’ (Allah’ýn dileði ve izniyle) dememizi emrediyor.

Konuyla ilgili Peygamberimiz’in (sas), yaþadýðý olay, her Müslü- man’ýn kulaðýna küpe olacak türden. Müþrikler, Efendimiz’e (sas), bazý sorular sorarlar. Efen- dimiz (sas), ‘inþallah’ demeden,

“Bunlarýn cevabýný size yarýn söyleyeceðim.” buyurur. (Aslýn- da burada Rabb’imiz, Efendimiz vesilesiyle bizlere inþallah de- menin ne kadar ehemmiyetli ol- duðu dersini veriyor.) Cenab-ý Hak, Efendimiz, ‘inþallah’ deme- diði için, vahyi on-on iki gün ge- ciktirir. Müþrikler, “Rabbi Mu- hammed’i býraktý, terk etti.” diye yaygara yapmaya baþlayýnca, Efendimiz (sas), ziyadesiyle üzülür. Bunun üzerine, Hz.

Cebrail, Kehf Sûresi’nin 23- 24. ayetlerini Efendimiz’e (sas) bildirir: “Hiçbir konuda,

‘Ýnþallah’ demeden (Allah’ýn di- lemesine baðlamaksýzýn), ‘Ben yarýn mutlaka þöyle yapaca- ðým’ deme. Bunu unuttuðun takdirde Allah’ý (cc) zikret ve

‘Umarým ki Rabb’im, doðruluk yönünden beni daha isabetli davranýþa muvaffak kýlar’ de.”

‘Ýnþallah’ demeden söz vermeyin

“Hiçbir ko- nuda, ‘Ýn- þallah’ de- meden (Al- lah’ýn dile- mesine bað- lamaksýzýn),

‘Ben yarýn mutlaka þöy- le yapaca- ðým’ deme.

Bunu unut- tuðun tak- dirde Allah’ý

(cc) zikret...” Söz vermeden önce

‘inþallah’ diyelim

Dinimizin emrettiði küçük gibi görü- nen büyük davranýþlarý ihmal edince, ufkumuz daralýyor, bakýþlarýmýz bula- nýyor ve ferasetimiz zayýflýyor. Mesela her gün verdiðimiz onlarca sözden ka- çýna ‘inþaallah’ (Allah’ýn izniyle) diye- rek baþlýyoruz. Halbuki öyle harika bir yere baðlýyoruz ki sözümüzü, baðla- nacak tek güce: Rabb’imize. Verdiði- miz sözü yerine getirebilmek için, Yü- ce Allah’tan yardým istiyoruz. Ýnþallah ifadesini söylerken aslýnda, ‘Ey Yüce Rabb’imiz! Bu iþimi/sözümü senin rý- zan için yapýyorum/veriyorum. Bizi mahcup etme. Bu sözü verirken senin engin rahmetine güveniyorum. Bize sözümü yerine getirecek güç, basiret ve imkan ver’ diyoruz. Madem ‘inþal- lah’ ifadesi bu kadar önemli, o halde her sözümüzün baþýnda ‘inþallah’ de- meyi unutmayýn... Ýnþallah... harika bir yere baðlýyoruz ki sözümüzü.

(12)

ailem

HAYAT

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ ailem 12

B

eþ yaþýnda kadar gözüken kü- çük çocuk, etrafýndaki kendi kendine sessizce bir þeyler oku- yan büyüklerine sýrayla göz gez- dirdi. Sonra, bir an durgunlaþtý ve aniden boþalýp; “Ben niçin okuyamýyorum?” diye hýçkýrýklar- la aðlamaða baþladý. Büyükleri, þefkatle onu teskine çalýþtýlar.

Aslýnda ne kendisinin ne de bü- yüklerinin, bu mevzuda bir hata- sýndan veya noksanlýðýndan bah- sedilemezdi. Genellikle çocuklar okuma-yazmayý, altý yaþýný bitir- dikten sonra kaydolduklarý ilköð- retim okulunun birinci sýnýfýn- dayken öðrenirlerdi. Okula gide- memiþ erkekler askerdeyken, ka- dýnlar ise okuma-yazma kursla- rýnda okur-yazar hale gelirlerdi.

Fakat gene de, o küçük çocuðun;

“Ben niçin okuyamýyorum?” diye hýçkýrarak aðlamasý, insana tesir ediyor ve bir þeyler anlatmaya çalýþýyordu. Bir köy ilkokulu öð- retmeni, talebelerini okumaya ve yazmaya alýþtýrmak için; “Buldu- ðunuz her yazýyý okuyun ve bul-

duðunuz her boþ kaðýdý yazýyla doldurun..” tavsiyesini tekrarlar- mýþ. Ýslâm’ýn ilk emrinin “-Oku!”

olduðunu bilen çoktur: “Yaratan Rabb’inin adýyla (ve Rabb’in adý- na) oku.” (Alak Sûresi, 96/1) Bu âyette, “Neyi?” sorusunun cevabý olacak bir nesne bulunmadýðýn- dan, O’nun rýzasýna uygun olan bütün okumalarý da içine almak- tadýr. Bulduðu her yazýlý kaðýdý okumanýn Allah (cc)’ýn “Oku!”

emrine dahil olduðunu söyleye- bilmek, mümkün deðildir. Ancak, bu tavsiyenin, okuma-yazmaya karþý direnci kýrmak ve köy ço- cuklarýnýn bu mevzudaki atâleti- ni gidermeye faydasý olabilir. Bü- tün mülk, tesir, fiil, Allah (cc)’a aittir. Ýnsanýn elindeki, mesul ol- duðu ve onunla dünya hayatý bo- yunca imtihan olduðu tek þey:

“Seçmesi” (meyelâný ile, irade-i cüz’iyyesi ile)dir. Her þeyi okuma- malýdýr. Okumak, akýl midesini doldurmaktýr. Mideye her þey, rastgele doldurulmaz; bunda da iyi bir “seçim” yapmak þarttýr.

“Hakikî Sevgili” olan Rabbimiz’in bize gönderdiði uzun mektubu olan Kur’an’a karþý alâkasýz davranmak; ne kadar

da haksýzlýk, vefasýzlýk ve katý kalpliliktir.

PROF. DR. MUSTAFA NUTKU

Sevgili den mektup var

(13)

ailem

HAYAT

ailem 13 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

Çünkü, doldurulan þeylerin ba- zýsý gýda olsa da; bazýsý zehir, ba- zýsýnýn hazmý güç, bazýsý da obe- zite (þiþmanlýk) yapýcý olabilir.

Ýnsanýn okumaya en fazla istek duyabileceði yazýlý metin “Sevgi- liden gelen mektup”tur. Okuma biliniyorsa; bu mektup, kalp atý- þý hýzlanarak, yudum yudum içer veya teneffüs eder gibi oku- nur, koklanýr, öpülür, muhafaza edilir. Okumasýný bilmeyen bir ana, sevgili oðlunun askerden veya uzak bir yerden gönderdiði mektubunu alýnca ne kadar çok sevinir; eline alýr, öper, koklar, satýrlarý üzerinde göz gezdirir ve hemen onu kendisine okuyacak birini bulup, okunanlarý sevgi ve hasret gözyaþlarýyla dinler. Sev- diklerinden gelen mektuplarý bizzat kendisi okuyabilmek için okuma kursuna giden yaþlý ana- lar da çoktur. “... Evet, mevcûdatta sebeb-i muhabbet olan hüsün ve ihsân ve kemâl, Bâki-i Hâkikî’nin hüsün ve ihsân ve kemâlâtýnýn iþarâtý ve çok perdelerden geçmiþ zaif gölgele- ridir; belki cilve-i esmâ-i hüs- nânýn gölgelerinin gölgeleridir.”

(RN Külliyâtý, Sözler). Düþüne- cek olursak, Allah (cc)’ýn mâsivâsýný (O’nun haricindekile- ri); Allah (cc)’ýn hüsün, kemâl ve ihsânýnýn gölgelerinin gölgesi, mecazî ve çok küçük tecellîleri için sevip, o muhabbet sebebi sý- fatlarýn asýllarýna en yüksek de- recede sahip olan Allah (cc)’ý sevmekteki ihmalkârlýk ve O

“Hakikî Sevgili”nin bize gönder- diði uzun mektubu olan Kur’an’a karþý alâkasýzlýk; ne kadar tezat, haksýzlýk, vefasýzlýk, katý kalpli- lik ve yabanîlik deðil midir?

Bugün Kur’an okudunuz mu?

Rabbimiz’in bizi düþünüp, bizim için gönderdiði uzun mektubu olan Kur’an’a kar- þý ilgisiz davranmamýz, onu baþucu kitabý haline getirmememiz düþünülebilir mi?

FOTOÐRAF: HÜSEYÝN YEÞÝLKAVAK

(14)

Hintçe þarkýlar, etkileyici tütsü kokularý sarmalýnda kendilerini bir boþluða býra- kýp, ne olduðunu gerçekte bilmedikleri bir takým Hintçe

“mantra”lar tekrar ederek insanlar nereye ulaþmaya çalýþýyor? Sevgi ve kardeþ- likle yoðrulup, kainata gülen bir yüzle bakabilmek baþka türlü mümkün deðil mi?

MUSTAFA AYDIN

FOTOÐRAF: ÝBRAHÝM USTA

(15)

ailem 15 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

Yoga, reiki, meditasyon ne kadar masum?

Yoga, reiki, meditasyon

ne kadar masum?

Þ

ehir hayatý beraberinde dayanýl- maz koþuþturmacalar, yorgun- luklar, stresler, çatýþmalar, çekiþme- ler getiriyor. Yorulan bedenler ve zihinler ertesi güne dinç kalka- bilmek için yeni dinlenme ve huzur bulma yollarý arýyor. Sü- rekli bir þeyler yetiþtirme telaþý, konsantre olmakta güçlük çekme, dinlenmek için zaman bulamama, çabuk sinirlenme, kendini mutsuz hissetme þehir insanýnýn artýk kro- nik sorunlarýndan. Yapýlan yürüyüþler, koþular ya da gi- dilen spor salonlarý fiziksel rahatsýzlýklarý kýsmen berta- raf ediyor. Ama ruhen ferahla- mak o kadar kolay olmuyor. Bir- çok insan huzur bulmak, hayatla- rýna düzen vermek ve kiþisel bece- rilerini geliþtirmek için birçok et- kinliðin yaný sýra yogaya da yöneli- yor. Yoga diyeti, reiki, zen felsefesi, meditasyon derken bu tarz uzak- doðu inanýþlarý farklý bir þekilde ön plana çýkýyor.

“Ýntiharýn eþiðinden yogayla dön- dü”, “Yoga boy uzatýr, yaðlarý yakar”,

“Bedeni ve zihni eðitiyor”, “Depresyo- na birebir!”, “Yoga ile saf arzuyu bul”,

“Yoga yapan çocuklar daha rahat uyu- yor”, “Ýþte bilgeliðe giden dört yol” gi- bi baþlýklar konuyla ilgili özendir- meerden sadece birkaçý. Zihinle- rindeki sorulara cevap arayan in- sanlarýn ruhlarýndaki boþluðu gi- dermek için yoga, meditasyon, feng shui, zen felsefesi gibi þeyler alternatif olarak gösteriliyor. Bu tür uygulamalara saðlýklý yaþam,

doðru beslenme, sevgi, mutluluk, pozitif düþünme, evrenle uyum, vücut enerjisini doðru kullanma gibi kavramlarla baþlanýyor. Ama günah-sevap, dünya-ahiret, cen- net-cehennem, Yaratýcý-kul kav- ramlarýnýn içi yeni öðretilerle bir anda boþaltýlýyor.

Modern yaþamýn bir parçasý gi- bi gösterilen ve yapýlan uygulama- larla bunu anlatan pek çok þey in- sanlarýn zihinlerinde iz býrakýyor.

Yoga, reiki, meditasyon, Zen felsefe- si vb. deðiþik þekillerde özellikle kadýn dergilerinde karþýmýza çýký- yor. Birçok televizyon dizisinde de bu tür ögeler özendirici bir þekilde yer alýyor. Yogaya ve onun gibi ben- zerlerine katýlan insanlardan sadece spor yapmalarýnýn ötesinde bazý öð- retileri de yerine getirmesi isteniyor.

Yoga ve tran- sandantal medi- tasyon sonuçta insaný uzakdoðu inançlarýna yön- lendirip, tevhid inancýndan uzaklaþtýrýyor.

(16)

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ ailem 16

D

DO OS SY YA A

Yoga uzmanlarý, öðretiler olmadan ya- pýlan yoganýn jimnastik veya aerobik olacaðýný ifade ediyor. Onlara göre yo- ga; üç temel varlýðýmýz olan fizik, zihin ve ruh planlarýmýzýn mükemmel þekil- de ahengini temin eder. Meditasyon ise, ‘mutluluðun yegane yolu’ olarak tel- kin ediliyor. Kiþisel geliþimle ilgili eser- lerde yer alan, hayatý ve benliði anlam- landýran temel kavramlara, Budist, Ma- niheist, Brahmanist, Taoist bakýþ açýsýy- la anlamlar yükleniyor. Yoga yapacak kiþinin, bir köþeye oturup rahatlamak için tekrar tekrar yinelediði çoðu büyü- sel içerikli söz yada sözcüklere (genel- likle “aum/om”) “mantra” deniyor. Ýn- sanlar garip bir þekilde, Hindu, Brah- man, Budist, Taoist, Þintoist âlemin kainatta neye karþýlýk geldiði, kim- den ne istendiði belli olmayan

“mantra”larýný söyleyerek þifa, afi- yet ummaya çalýþýyor.

Bir pop þarkýcýsý ile meþ- hur edilen Karma felse- fesi, reenkarnasyon, re- iki, feng shui, astral be- den, kristallerin insanlar üzerinde farklý güçleri olduðuna inanma, beyaz ve kara büyü ritüelleri, kabalacýlýk, kehanetcilik, ruh çaðýrma, þeytan çý- karma gibi düþünceler uzakdoðu inanýþlarýndan ortaya çýkýyor.

(17)

ailem 17 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

Yoga, reiki, meditasyon ne kadar masum?

Liderliðini Maharishi Mahesh Yo- gi’nin yaptýðý Transandantal Medi- tasyon (TM) hareketi de yoga gibi gi- derek yayýlýyor. Onlar da ayný söyle- mi kullanýyor ve herhangi bir dini amaçlarýnýn olmadýðýný söylüyorlar.

Amaç olarak yine saðlýklý beslenme, enerjiyi dengeleme, huzur ve sükunet konularý öne çýkarýlýyor. Mürit aday- larýna “kendi inançlarýnýzý, dininizi deðiþtirmenize gerek yok” deniyor, ancak, her gün sabah kahvaltýsýndan ve akþam yemeðinden önce olmak üzere iki defa büyük üstad Maharis- hi’nin resmine bakarak meditasyon yapmanýz, transa geçmeniz gerekiyor.

TM’nin, Türkiye’de 20 bin kayýtlý üyesi bulunan 5 derneði bulunuyor.

Kamuoyunun çok iyi bildiði isimle- rin sürekli tavsiye ettiði TM, her geçen gün daha çok in-

sana ulaþýyor. Onlara göre TM, bir din deðil. Ýla- hiyatçýlara göre ise tran- sandantal meditasyon, Budist “aydýnlanma”yý elde etmek için Hindu

“Raja Yoga” üzerine temellenen bir din hüviyetinde. Bütün bu Hint kökenli kültlerin hepsinde reenkar- nasyon düþüncesi bulunuyor. Çünkü bu, dinlerin temel inancýný oluþturu- yor. Ýlahiyatçý-yazar M. Enes Ergene, yoga ve meditasyon söylemleriyle Türkiye’de faaliyette bulunan grupla- rýn yoga ve meditasyonu bir nevi spor olarak lanse ettiklerini; ancak gerçekte yoga felsefesinin sosyo-psi- kolojik açýdan bir dini inanç biçimi olduðunu söylüyor. Tüm dünyada mistisizme ve metafiziðe ciddi bir yö- nelme olduðunu söyleyen Ergene,

“Yoga ve meditasyonda dini sayýlabi- lecek bir dizi rabýta ve trans biçimi,

tören, sembol ve ritüeller var. Zaten Amerika’da kendilerini yeni ve koz- mik bir dinin üyeleri olarak tanýtýyor- lar. Ama Müslüman bir ülkede bunu din gibi teblið etmeyi stratejik bulma- dýklarý için bir nevi spor gibi takdim ediyorlar. Hepsi köken olarak, dünya görüþü olarak ve birer felsefe olarak Uzakdoðu dinleriyle ve özellikle de Budizm’le yakýndan ilgili.” diyor.

Spor görünümlü felsefeler

New age hareketlerde büyü ve sihir çok büyük bir yer kaplamaktadýr.

Uzakdoðu dinlerinin tüm büyü ritü- elleri, Þamanizm gibi büyü temelli batýl inanýþlarý ve tarih boyunca sü- regelmiþ her türlü o kült inanýþ bu batýl dinle tekrar dünya günde- mine getirilmiþtir.

Falcýlýk, tarot kartla- rý, ruhlarla baðlantý ku- rarak gelecekten bilgi al- ma aldatmacasý, med- yumluk ve kehanette bulunma gibi batýl inanýþlar new age kültürünün önemli bir bölümünü oluþturu- yor. Zaten Guru ismini verdikleri yoga uzmanlarý da genelde ruhlarla baðlantý kurduklarý, medyumluk yap- týklarý, tarot kartlarý ile geleceði söyle- yebilecekleri gibi iddialara baþvura- rak insanlarý etkilemeye çalýþýyorlar.

Oysa gaybý da ve müþahade edile- bileni de sadece Allah bilir. (Neml Suresi, 65) , (Cin Suresi, 26-27).

Onlara göre her insan özünde

“ilahlýk” enerjisi taþýdýðý için, belli bir seviyeye geldiðinde “doðru - yanlýþ”, “günah - sevap” diye bir þey kalmamaktadýr. Onlara göre insa- nýn yaptýðý herþey doðrudur.

Meditasyonla ne amaçlanýyor?

(18)

D

DO OS SY YA A

Psikiyatrist Mustafa Merter:

Ýnsan ruhuyla oynanmaz!

“Avrupa’daki uzun hayatým boyunca, yoðun bir þekilde meditasyon uygula- dým. Türkiye’ye gelip Ýslam’la müþer- ref olduktan sonra, gitgide meditatif aktivitelerim ikinci plana düþtü. Me- ditasyonu ben, psikoterapide bazý yardýmcý metotlara ek olarak telakki ediyorum. Meditasyonu eðer bir din- sel uygulama gibi algýlarsak bir süre sonra, zehir haline dönüþebilir. Çün- kü meditasyon esnasýnda deðiþik bir bilinç boyutuna giriyor ve çýkýyor in- san. Bir baðýmlýlýk oluþabiliyor. Ora- dan bu boyuta geldikleri zaman, bir boþluk hissediyorlar. Dünyadan zevk alan, o hazlarý hissedemez hale dönüþüyor. Tekrar öbür tara- fa dönmek istiyor. Fakat öbür ta- raftaki hali bulamadýðý için, iki cami arasýnda bînamaz oluyor. Bu gidip gelmelerin sonunda insan, çok aðýr depresyona girebiliyor.

- Nasýl tezahür ediyor?

Senelerce beraber olduðumuz bir ar- kadaþým, gül gibi bir karýsý, güzel ço- cuklarý var. Psikiyatristlerin tanýmýný

koyamadýklarý bir depresyon yaþýyor.

70’li yýllarda Budist mabetlerinde ka- lýp, uzun süre meditasyon yapan bir çocuk. Ne bu dünyadan zevk alabili- yor, ne öbür tarafa gidebilir halde. So- kaklarda ruh gibi dolaþýyor. Ve o mün- ferit bir vaka deðildir. Geçen bir olay aktarýldý: Birisi, Azerbaycan’dan gelen bir þifacýya gidiyor. Kendinde bir ra- hatlama hissediyor. Ve yakýnlarýný da oraya gitmeleri için teþvik ediyor. Ya- kýnlarýndan bir tanesi, “Bana vahiy ge- liyor” demeye baþlýyor. Eþi de parano- id bir krize giriyor. O aile parçalanmak üzere. Ýnsan ruhuyla oynanmaz. Ken- din piþir, kendin ye maneviyatý olmaz.

Ýnsanýn bu dünyada bir haz kredisi var. Eðer bu haz kredisi aþýlýrsa, ar- týk hiç haz alamaz hale geliyoruz.

- Bu enerji alýp vermelere ne diyorsunuz?

Ýþin içinde enaniyet var. Ýþin Rahmani boyutu bitmiþ. Büyük bir ego þiþmesi oluyor. Bu insanlar yalnýz þifada kalmý- yorlar, ondan sonra “Ben Hz. Mevla- na’yým, reenkarnasyonum. Ben pey- gamberim, ben Allah’ým” diyenler var.

New age gruplarýn temel öðesi, insan- larýn ‘ben yaptým’ duygusunu yaþama- larýdýr. Kulluk bilinci yoktur.

(Zaman.1.8.2004, Nuriye Akman röportajý)

“New Age gruplarýn te- mel öðesi, in- sanlarýn ‘ben yaptým’ duy- gusunu yaþa- malarýdýr.

Kulluk bilinci yoktur.”

(19)

ailem 19 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

Yoga, reiki, meditasyon ne kadar masum?

Yoga bugünkü Hint dillerine temel- lik yapan Sanskritçede ‘boyundu- ruk’ etme anlamýndaki ‘yug’ kelime- sinden türemiþ ve bedenin, duygu- larýn ve zihnin tam kontrolü anla- mýna geliyor. Bu, bir taraftan vücu- dun, zihnin ve ruhun uyumu ve bü- tünleþmesi, diðer taraftan da kiþisel ruhun “Evrensel Ruh”la(!) birleþme- si demek. N. V. Raghuram’ýn Türki- ye’deki yogacýlarýn sitesinde ya- yýnlanan makalesinde “Yoga ya- parsam Hindu olur muyum?”

sorusu sorularak cevap olarak,

“Yoga din deðildir” deniyor; ama bakýn devamýnda “din” nasýl bir müessese olarak görülüyor:

“Yoga’nýn bir dine ait olduðunu düþünmek, büyükbabanýn yeni doðmuþ torununa benzediðini söylemek gibidir.

Din çoðu zaman bizi sýnýrlarken yoga bizi geniþletir. Bizi köle haline getirmek- ten ya da dünyanýn içinde boðulmak- tan, ya da ben-merkezci olmaktan ko- rur. Yaþam yolunda, kiþi içsel tanrýsal yönünü tezahür ederek büyüyebilir.”

Yine ayný makalede, “Yoga ile âþina olmayanlarýmýz onu genellik- le Hindu dininin bir uzantýsý olarak görür ve bilmeden pagan bir ritü-

elin bir parçasý olmaktan çekindiði için yogadan uzak durur. Ancak, Yoga bir din deðildir! Çünkü yoga, bilinen tüm dinlerden daha önce baþlamýþ bir felsefedir!” deniyor.

Türkiye’ye sýk sýk gelen tanýn- mýþ gurulardan Shri Mataji’nin çalýþmalarý durumu en iyi þekilde özetliyor: Harbiye Askerî Müze- si’nin fuar salonunda düzenlenen yoga ayini sýrasýnda katýlýmcýlarýn Shri Mataji’ye taptýklarý için ayak- larýný bile öptükleri, ayaklarýný yý- kadýðý suyu içtikleri medyaya yan- sýmýþtý. (Milliyet, 23.04.2002) Shri Mataji’nin büyük bir fotoðrafý ile tütsü, Hint müziði ve mumlar, Sahaja yoganýn öðretildiði mekan- lardan eksik edilmiyor. Eðitime ka- týlanlara önce “aydýnlama meditas- yonu” yapýlýyor, yani herkesin omu- riliðinde olduðu varsayýlan ‘kunda- lini enerjisi’ baþýn üzerine yükselti- lip baðlanýyor! Ondan içlerindeki

‘saf çocuðu’ uyandýrmasý isteniyor.

Ancak, tüm bunlar, yapýlýrken Shri Mataji’nin fotoðrafýnýn önünde mum yakarak ona doðru dönük olmak, onunla kalben transa geçmek þart! (06,12,2004, Sabah)

Yoga din deðilse ne?

Tüm dünyada milyonlarca müri- di olan Hintli yo- gacý Shri Mataji Nirmala Devi.

“Yeni Çað/New Age” inanýþlarý, özünde insanlarý Allah inancýndan uzaklaþtýrma, dinin getirdiði ah- laki güzellikleri önemsememe ve ilahi vahiy yerine bâtýl esinlenmele- re yöneltme hede- fini taþýyor.

(20)

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ ailem 20

Yoga, reiki, meditasyon ne kadar masum?

D

DO OS SY YA A

Medya yönlendiriyor

Birçok kadýn dergisi ve gazete yoga ve benzeri akýmlarý manken görüntüleri eþliðinde sayfalarýna taþýyarak gündemde tutuyor. Ancak, bu tarz programlarda mis- kinliði bir yaþam tarzý olarak benimsemiþ malum Hind fakirlerinin imajý yansýtýlmýyor. Bu özendirmeler saye- sinde artýk kolejler, ilköðretim okullarý, devlet daireleri, hatta bazý özel ana sýnýflarýnda dahi çocuklara Hindli yogiler eþliðinde yoga yaptýrýlýyor.

Yoga, meditasyon, þifacýlýk, biyoenerji tedavileri, transandantal meditasyon gibi uygulamalar bu tarz inanýþlarda büyük bir yer tutuyor. Astroloji, tarot kartlarý, falcýlýk, medyumluk bu kültürün önemli bir bölümünü oluþturuyor.

Sonu Budizm’e varýyor

Budizm putperest bir anlayýþ üzerine kurulmuþ, çok tan- rýlý bir dindir. Bu anlayýþla yetiþen Budist rahipler tüm hayatlarýný Buda’ya ibadetle geçirirler. Budizm, tevhidi kabul etmeyen, sadece insanýn bazý ahlaki yönlerden ge- liþimini ve dünyaya ait ýzdýraplarýndan kurtulmasýný te- mel alan özünde çok tanrýcý bir felsefedir. Budizm, insa- nýn dünyaya sürekli geldiði, bir önceki hayatýndaki dav- ranýþlara göre bir sonraki hayatýnýn þekillendiði (reen- karnasyon) düþüncesi üzerine kurulmuþtur. Bunlar Ýs- lam’a ve Kur’an’a tamamen zýt düþüncelerdir.

Özellikle yazýlý ve görsel medyadaki reklamlarla yoga ve meditasyon sürekli olarak özendiriliyor. Bun sonucunda insanlar tekrar ettikleri sözün ve yaptýk-

larýnýn ne olduðunu bilmeden yoga ve meditasyon seanslarýna katýlabiliyorlar.

Uçmak, suda

yürümek!

Türkistan’da yetiþen bü- yük velîlerden Ebu Said Ebü’l-Hayr’a bir gün, “Fi- lanca kimse su üstünde yürüyor. Buna ne dersi- niz?” diye sorulunca;

“Bunun kýymeti yoktur.

Ördek ve kurbaða da yüzer.” dedi. “Filan adam havada uçuyor.”

dediler. “Sinek ve çaylak da uçuyor. Sinek kadar kýymeti var.” dedi. “Fi- lan kimse, bir anda þe- hirden þehre gidiyor.”

dediler. “Þeytan da, bir solukta þarktan garba gidiyor. Böyle þeylerin dînimizde kýymeti yok- tur. Merd olan, herkesin arasýnda bulunur. Alýþ- veriþ yapar, evlenir. Fa- kat, bir an Rabbini unutmaz.” buyurdu.

(21)

ailem 21 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

M

üslümanlýk iddiasýndaki bir insanýn, iddiasýný destekle- yen birtakým vasýflarý taþýmasý ge- rekir. Bu vasýflar Kur’an-ý Kerim’de ve Sevgili Peygamber (sas) Efendi- miz’in sünnetinde deðiþik vesileler- le anlatýlmaktadýr. Allah (cc) Kur’an-ý Kerim’de Mü’minun Sûre- si’nde mü’minleri özetle “Allah’a ve Rasulü’ne iman ederler, namazý dosdoðru kýlarlar, zekatý verirler, nefislerini haramdan korurlar...”

þeklinde tarif ediyor. Allah (cc) bu sûrede mü’minlerin emanete sahip çýkma ve verdikleri sözü tutma özelliklerini iman etmek, namaz kýlmak, zekat vermek gibi belli baþ- lý özellikleriyle birlikte sayýyor. Bir insanýn Müslüman olduðunun en açýk göstergelerinden biri hiç þüp- hesiz onun sözüne sadakati ve ah- dine gösterdiði vefasýdýr. Ne yazýk ki bizler bu konuda bizden önceki- ler kadar hassas olamýyor, olur ol- maz zamanlarda önünü ve ardýný hiç düþünmeden sözler veriyor, va- atlerde bulunuyoruz. Tutamadýðý- mýz veya tutmadýðýmýz her söz, ve- fa gösteremediðimiz her ahdimiz, söz verdiðimiz vaatte bulunduðu-

muz kimseler nezdindeki güvenilir- liðimizi sarsýyor. Ýletiþim imkanla- rýnýn son derece geliþtiði günümüz- de, yaþadýðýmýz güven erozyonu sa- dece ahitleþtiklerimizle sýnýrlý kal- mayýp, kulaktan kulaða yayýlarak yakýn ve uzak çevremizdeki insan- larý da etkiliyor. Bu durum, yani sözümüze ve ahdimize vefasýzlýðý- mýz kendi kiþiliðimizin olumsuz ta- nýnmasýna sebep olduðu gibi ma- alesef bazý kimselerin gözünde temsil ettiðimiz deðerlerin de kötü- lenmesine yol açýyor.

ailem

VEFA

Güven krediniz ne kadar? Güven limitlerinizi hiç kontrol ettiniz mi? Yoksa hiç güven krediniz yok ve limitleriniz eksilerde mi geziyor? O halde kendinize çeki düzen vermenin zamanýdýr...

BERRE KABAKÇI

Vefa, sadece Ýstanbul’da bir semtin adý deðildir!

Sözünüzde du- run. Verdiðiniz saatte rande- vunuza gelin.

(22)

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ ailem 22

Ç

ok tanýdýk bir cümle vardýr içi- mizde: “Ben onun yerinde olsam var ya…” Böyle baþlayan cümlelerin devamýnda, o imkan sahibinin yeri- ne geçip de yapýlmak istenen özlem- ler sýralanýr: “O þirketi on günde dü- ze çýkarýrdým, o çalýþan elemanlarý hemen hizaya getirirdim… Ben baþ- bakan olacaktým var ya, iki karar çý- karýr, þu ülkeyi þaha kaldýrýrdým!..”

Öyle olur muydu, olmaz mýydý, bilin- mez ama siz biraz da sýkýntýsý olan, problemli insanlarýn yerine koysanýz kendinizi? Suça itilen, suç iþleyen, toplumda dýþlanan, þahsi veya sos- yal sýkýntýlarýyla kývranan toplumu- muzun gerçek insanlarý gibi…

Aç kalýp hýrsýzlýk yapan bir çocu- ðun yerinde olsaydýnýz mesela, n’apardýnýz? “Suç suçtur kardeþim, sallandýracaksýn bir-iki tanesini, bak bir daha oluyor mu böyle vukuat- lar!..” mý dersiniz yoksa iþin kolay tarafýný seçerek? Böyle bir tutum, o insanýn içinde bulunduðu psikozlarý anlamaktan çok uzak. Bir empati uygulasanýz. Çocuðun, mevcut þart- larýnýn sizde gerçekleþtiðini düþü-

nün. Muhtaç ve zorda kalmýþ bir in- san olarak tavrýnýz farklý olur muy- du?

Bediüzzaman Hazretleri’nin or- taya koyduðu bir hakikat vardýr…

Talebelerinden Vanlý Molla Hamit anlatýyor:

“Bir gün caminin hücre kapýsýný unutarak açýk býrakmýþtýk. Talebe arkadaþlarýn küpte kavurmalarý vardý. Ýçeri giren bir köpek, küpe kafasýný sokup kavurmalarý yemiþ, sonra da kafasýný çýkaramayýnca küpü kýrýp kaçmýþ.

Talebe arkadaþlarýn caný çok sý- kýlmýþtý. Bir tertiple köpeði tekrar celbedip, sopa ile döveceklerdi. Üs- tad vaziyeti öðrenince onlarý vazge- çirmek istedi. Molla Resul, “Seyda, biraz kýymamýz vardý. Biz kýyamý- yorduk ki yiyelim. Halbuki bir kö- pek gelerek hem kýymayý yemiþ, hem de küpü kýrmýþ. Bize zarar ver- di. Nasýl biz onu dövmeyelim?” de- di.

Üstad: “Molla Resul, senden so- ruyorum, vicdanen söyle, sen aç kal- san, paran da olmasa, bir þey alma-

Empati yapmamýz önerilir sürekli. Kendimizi baþkasýnýn yerine koymamýz tavsiye edilir. O baþkasý, bir bitki de olabilir aslýnda,

bir hayvan da.. Çünkü herkesin üzerimizde hakký var.

ailem

ÝNSAN

RAMAZAN KERPETEN

baþkasýnýn yerinde olsaydýnýz SÝZ

(23)

ailem 23 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

ya gücün de olmasa, nihayet açýk bir yerde bir et bulsan, yer misin, yemez misin? Halbuki aklýn var, id- rak ediyorsun ki bu etin sahibi var.”

diye konuþtu. Molla Resul, Üstad’ýn bu konuþmasý üzerine bir müddet konuþmayarak sustu. Sonra ceva- ben, “Evet yerim Seyda!” dedi. Üs- tad tekrar buyurdu ki:

“Bu hayvandýr, aklý yoktur. Ha- ramý, helâli bilmiyor. Hayýr ve þerri tanýmýyor. Sahibinin kendisini dö- veceðini de bilmiyor. Elbette açýk kapýdan girip, kýymalarýnýzý yemiþ.

Bundan dolayý cezaya müsta- hak mýdýr? Sizden soruyorum, eli- nizi vicdanýnýza koyarak cevap ve- rin.” Sonra Molla Resul ve arka- daþlarý köpekte kabahat yoktur, di- ye kabul ettiler. Üstad, “Madem öyledir bu hayvanýn gýybetini yap- mayýn ve helâl edin!” dedi.

Komþularýnýzda kavga, gürül- tü mü var? Kötü alýþkanlýklarý, bed tavýrlarý mý var? Ayný psikolojiyi ta- þýyor olsaydýnýz, durumunuz nice olurdu? Burada dikkat; ama bu tah- lil ve deneyin neticesini saðlýklý or- taya koyabilmemiz için; þartlarý tam olarak saðlamanýz lazým. Hani, bir deneyde, doðru bir netice elde et- mek için bir “normal þartlar altýnda”

standardý vardýr ya; ayný ýsý, ýþýk, ses ve sürtünme oranýnda… Yani eleþtirdiðin, kýzdýðýn insanýn yaþadý- ðý ve yaþamakta olduðu bütün me- selelere vâkýf olmanýz gerekiyor. Bu doneleri toparlarken de aslýnda ký- zýp geçtiðimiz çevremizdekileri bü- tün yönleriyle tanýmýþ ve onun ger- çek dünyasýna tanýk olmuþ oluruz.

Cevabýnýzý verdiniz diyelim;

“Ben olsam aynýsýný yapardým”,

“yok, yapmazdým”. Þimdi sýra, -ister

istemez- elde etti- ðimiz bilgi daðarcýðý ile yüklenmiþ olduðu- muz bir sorumluluðun gereðinde. Bakýn, çevrenizde belli sýkýntýlar yaþamýþ ve halen de yaþa- makta olan birileri var. Þimdi asýl soru geliyor:

“Þimdi siz onun için ne yapabi- lirsiniz?” Onun meselelerine bu kadar aþina olduktan sonra es mi geçeceksiniz?

Ýþin kolayýný herkes yapýyor; o insaný, problemlerinden dolayý kü- çümseyip, eleþtirip geçiyorlar. Siz de mi kolayýný seçeceksiniz ille de?

Bir büyük hakikat var ama: “Bir kardeþinin sýkýntýsýný giderenin Al- lah da bir sýkýntýsýný giderir.” Bu Ýla- hi düsturu tamamlayan bir baþka hakikat: “Ýnsanlarýn en hayýrlýsý, in- sanlara en faydalý olanlardýr.”

ailem

ÝNSAN

(24)

ÝLMÝHAL

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ ailem 24

“Gençlik çaðýný yaþayan çocukla- rým var. Zaman zaman eðlence ol- sun diye tavla açýp oynuyorlar.

Tavla oynamanýn günah olduðunu babamdan duyardým. Þimdi çocuk- larýma söylüyorum; ‘Bunu oyna- mayýn, kumar gibiymiþ, yoktan ye- re günaha girmeyin, evimizi de gü- nah mekaný yapmayýn’ diyorum.

Ama çocuklarým günah olmadýðýný, çünkü sadece eðlenmek için oyna- dýklarýný savunuyorlar. Çocuklarý- mýn yasak bir iþle meþgul olmala- rýndan korkuyorum. Dinimizin tav- la oyununa bakýþ açýsý nedir?”

Günümüzde eðlenmek ve hoþça va- kit geçirmek için oynanan tavlanýn dinî hükmü konusunda deðiþik gö- rüþler ileri sürülmüþtür.

Bildiðimiz ‘tavla’nýn aynýsý Hz.

Peygamber’imiz zamanýnda olma- makla beraber ona benzer olan

‘nerd’, ‘nerdeþîr’ ve ‘kiâb’ adýyla aný- lan oyunlar bulunuyordu. Bu oyun- lar hakkýnda Hz. Peygamber’den nakledilen hadisler þunlardýr: “Ner- deþîr ile oynayan, elini domuz etine ve kanýna batýrmýþ gibidir.” (Müslim, Þi’r, 10; Ebû Davûd, Edeb, 56),

“Nerd ile oynayan kiþi, Allah’a ve Re- sulü’ne isyan etmiþtir.” (Ebû Davûd, Edeb, 56; Ýbn Mâce, Edeb, 43), “Zar

(kiâb) ile oynayan kiþi Allah ve Re- sulü’ne isyan etmiþtir.” (Þevkânî, Neylü’l-evtâr, VIII, 94); “Nerd ile oy- nayýp, sonra namaz kýlmaya kalkan kiþi, irin ve domuz kaný ile abdest al- mýþ ve namaz kýlmýþ gibidir.”

(Þevkânî, Neylü’l-evtâr, VIII, 94) Son iki hadisin sened bakýmýndan zayýf- lýðý söz konusudur. Hz. Muhammed (sas) baþka bir hadisinde de þöyle buyurmuþtur: “Her oyun haramdýr.

Ancak, kiþinin eþiyle, ok ve yayýyla ve atýyla oynamasý hariç.” (Zeylaî, Nasbü’r-râye, IV, 273-274). Bilginle- rin çoðu hadislerden ve sahâbînin uygulamalarýndan nerdin haram ol- duðunu ifade etmiþlerdir. Ancak ba- zý âlimler ise, nerdin haram deðil mekruh olduðunu söylemiþlerdir.

Zar ile oynamak da sahâbenin ço- ðunluðu tarafýndan mekruh görül- müþtür.

Ýmam Mâlik, “Haktan sonra geri- ye sadece dalâlet kalýr” (Yûnus 10/32) âyetine dayanarak, satranç ve nerd ile oynamanýn bir dalâlet ol- duðunu söylemiþtir. Fakat birçok Mâlikî bilgin, bu âyetin baþ tarafýn- da “Ýþte sizin rabbiniz olan Allah haktýr” denildiðinden burada davra- nýþlar deðil, iman ve küfür mevzu edilmektedir.” diyerek Mâlik’in gö- rüþüne katýlmamaktadýr.

Ýmam Þâfiî, “Oyun dindar ve aðýr baþlý kimselerin sanatý deðildir.” di- yerek insanlarýn oynadýklarý bütün oyunlarýn mekruh olduðunu söyle- miþtir. (el-Üm, VI, 224-225). Yalnýz satranç oyununun muhâkemeyi güç- lendirmesi, savaþ taktiklerine ve hi- lelerine alýþtýrmasý itibariyle eðitici olduðunu, bu yönüyle atýcýlýk ve bi- niciliðe benzediðini ileri sürerek sat- ranç oynamaya ruhsat vermiþtir.

Bazý Hanefî kaynaklarda nerd ve satranç için haram, genelde ise mek- ruh þeklinde nitelendirme vardýr.

Çocuklarým

oynayabilir mi? t vl

(25)

Dr. Jale Þimþek

ailem 25 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

Nerd ve satrancýn kumar veya oyun olma gerekçesiyle haram sayýl- masý durumunda, günümüzde mu- bah olan ve kuþku duyulmayan bir- çok oyunun da ayný gerekçe ile ha- ram sayýlmasý gerekecektir. Ayrýca kumarýn ölçü ve sýnýrlarý belirlen- miþtir. “Kumara vesile olma ihtimali vardýr” diye haram sayýlacak olsa, bu durumda da birçok oyunun haram kýlýnmasý gerekecektir. Bu nedenle tavla ve satrancýn kumara vesile ol- mamak þartýyla haram olmadýðý, an- cak çok deðerli olan zamanýn boþa harcanmasý noktasý itibariyle mek- ruh olduðu söylenebilir.

Nerdin ne tür bir oyun olduðu, nerdeþîr adlandýrmasýnýn anlam ve kaynaðý araþtýrýldýðýnda farklý açýk- lamalarla karþýlaþýlmaktadýr. Bir açýklamaya göre nerdeþîr; oyun taþ- larý ve kýsa bir tahtasý bulunan bir oyundur. Oyunun, kiþiye çalýþýp ka- zanmayý býraktýrýp onu yýldýzlardan medet ummaya baðladýðý ve davra- nýþlarýný yönlendirdiði, bu nedenle haram kýlýndýðý belirtilmektedir. Bu bilgiler ýþýðýnda nerdin tavladan farklý olduðu ve kesin tavla oyununu anlatmadýðý sonucu çýkabilir.

Tavla oyunu, za- maný boþa har- cattýðý, alýþkan- lýk yaptýðý, ku- mara kapý açtýðý için mekruh olarak deðer- lendirilmiþtir.

Kumara bulaþtýrýlmadýðý, hem Allah’a yönelik, hem de aile ve topluma yöne- lik görevler aksatýlmadýðý ve oyun anýnda önemli bir iþ çýktýðýnda, o iþin gereði hemen yerine getirildiði (iþ için oyundan çýkabil- me) müddetçe tavla oy- nanmasý dinen haram ol- mamakla birlikte, hadis- te belirtilen üç oyunun dý- þýnda olmasý dikkate alýndýðýnda mekruh oldu- ðu söylenebilir. Bilindiði gibi, mekruh; çirkin, se- vilmeyip kerih, nahoþ gö- rülen þeydir. Mekruh fiil iþleyen kiþi cezayý hak et- memekle beraber bazen kýnanma cezasý ve azar- lanmayý hak eder. Mek- ruh fiili Allah rýzasý için terk eden kiþi ise, övül- meyi ve sevabý hak eder.

Mekruh ne

demektir?

(26)
(27)

ailem

ARILAR

ÝÝþþttee m mu ucciizzee b bu urra ad da a!! A AR RIIL LA AR R

D

icle Üniversitesi Fen Ede- biyat Fakültesi Biyoloji Bö- lümü Öðretim Üyesi Prof. Dr.

Davut Baþaran, en geliþmiþ bil- gisayarýn, saniyede 16 milyar iþ- lem yaparken, bir arý beyninin saniyede 10 trilyon iþlem yapa- bildiðini söylüyor. Arýlarla iç içe büyüdüðünü ve çok sevdiðini, bu nedenle “arýlarýn gizemli dünyasýný’’ irdelediðini ifade eden Baþaran, arýlarýn çok mü- kemmel iþleyen bir hayatlarý olduðunu anlatýyor.. Erkek, iþçi ve kraliçe arý olmak üze- re 3 tip arý bulunuyor. Krali- çe arý 5 ila 7 yýl, erkek arý en fazla 1 hafta ve iþçi arý, larva- dan çýktýðý andan itibaren 1 ila 6 ay arasýnda yaþýyor.

Ýþçi arý diþi, ancak kýsýr. Kra- liçe arý ise diþi, ancak kýsýr deðil- dir. Hayatý boyunca bir defa döllenen kraliçe arý 5 ila 7 yýl boyunca yaklaþýk 400-500 bin spermi muhafaza eder. Yumur- tadan, iþçi arý 21 gün, kraliçe 16 ve erkek arý 24 günde ergin olarak çýkýyor. Sürede de fark var. Kraliçe arý, yumurtadan çýk-

týktan sonra zifaf uçuþuna çýký- yor. Kraliçe arý bu uçuþa çýktýðý zaman bütün erkek arýlara göz kýrpýyor. Hep birlikte uçuþa baþ- lýyorlar. 4 bin metre yüksekliðe kadar çýkan kraliçe arý, erkek arýlarýn gelip gelmediðini belirle- mek için arada bir arkasýna ba- kýyor. Uçuþ sýrasýnda sadece tek bir erkek arý kalýyor. Onunla da kraliçe arý, 4 bin metre yüksek- likte eksi 18 ila 20 derece ara- sýnda çiftleþiyor. Bu erkek arý da çiftleþme sýrasýnda ölüyor. Ko- vana geri dönen kraliçe arý, iþçi arýlarýn temizlediði yuvalara her gün yaklaþýk 2 bin yumurta bý- rakýyor. Dünyanýn hiçbir yerin- de bu kadar yumurta meydana getiren bir sistem bulunmu- yor. Yumurtadan çýkan arý, jet hýzýyla bal toplamaya çýkýyor.

Mükemmel bir iþbölümü Arýlar arasýnda mükemmel bir iþbölümü bulunuyor. Bir arýnýn ömrü boyunca topladýðý bal miktarý, bir çay kaþýðýnýn 12’de 1’i kadardýr. En geliþmiþ bilgisa- yar, saniyede 16 milyar iþlem

yaparken, bir arý beyni saniyede 10 trilyon iþlem yapabiliyor.

500 gram bal için 900 arý 1 gün çalýþýrken, 1 arý 25 dakika- da 50 çiçek, 450 gram bal için de 17 bin arý 10 milyon çiçek dolaþýyor. Arýlar o kadar sistem- li çalýþmalarýna raðmen iþitmi- yorlar. Gözleri de kýrmýzýyý gör- müyor. Ama saðlýklý bir koku sistemleri var. Her kovanda 1 kraliçe, yaklaþýk 80 bin iþçi ve 100 bin erkek arý vardýr. Krali- çe arýda, arýlarýn hepsini gözle- yebilecek bir radar sistemi var.

Hangi arý ne yapýyor, hepsini gözlüyor. Kraliçe arý, salgýladýðý hormonla bütün arýlarý zaptu- rapt altýnda tutuyor. Bal arýlarý- nýn düþmaný eþek arýsý kovana girmek istediði zaman kraliçe arý, radar sistemiyle bunu fark ediyor. Hemen diðer arýlarý uya- rýyor. Kovana girmek isteyen eþek arýsýna yaklaþýk 500 arý müdahale ediyor. Bir sistem oluþturarak 50 derecelik bir sýcaklýk oluþturuyorlar ve eþek arýsýný bu sýcaklýk sistemiyle öldürüyorlar. Diyarbakýr, aa

(28)

ailem

DR. CAN

Çobançeþme Mh. Kalender Sk. No: 21 Y.Bosna/Ýstanbul dr.can@zaman.com.tr

14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ ailem 28

Eray-Artvin

Size daha evvel bir problemimi yaz- mýþ ve sunduðunuz çare ile o soru- nu aþmýþtým. Teþekkürler. Hatýr için yazýyorum. Umarým iyisinizdir.

Ýmkânsýzlýða raðmen derginizi ve köþenizi okuyorum. Ýmkânsýzlýk da;

Artvin’in köyündeyim. Ailem buraya gelmiyor. Ismarlýyorum. Zor oluyor;

ama tatlý oluyor. Beni hatýrlama- nýzý beklemiyorum. Dua edin ye- ter. Bir de daha çok mutlu olabil- mem için neler yapmalýyým, tav- siyelerinize ihtiyacým var.

Dr. Can

Sevgili Eray. Öncelikle Rabb’imin þi- fa hediyesi için çok memnun oldum ve teþekkürlerini buradan yansýtýyo- rum. Zorluklarla Ailem’i elde etmen ve bu zahmet ve külfette, rahmet ve nimet görmenden ötürü seni kutla- rým. “Beni hatýrlamanýzý beklemiyo- rum” diyorsun. Bil ki bu cevabý;

SENÝ HATIRLADIÐIM ÝÇÝN DEÐÝL HÝÇ UNUTMADIÐIMI HATIRLAT- MAK ÝÇÝN YAZIYORUM.

Mutluluk için herkese

1- Yaþadýðýnýz güzellikleri düþünün ve bunlarý her hafta sonu önem sýra- sýna göre -en az 3-5 ay olayý- not edin ya da günlüðünüze yazýn.

Hem düþünürken hem yazarken hem de sonra okurken ÞÜKREDÝN.

2- Baþkalarýnýn iyiliði için çalýþýn.

Kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.

ÝYÝ OLUN…

3- Çaresiz anlarda manevi deðerlere sarýlmak size güç katar. Bu gücü her zaman hissetmek adýna gökten uza- týlan ÝPE SARILIN…

4- Yapýlanlarý affedemeyenler öfkelerinden kurtulamaz ve inti-

kam peþinde koþmaktan mutlu olamazlar… AFFEDÝN.

5- Hayatýnýzýn kritik virajlarýn- da size yol gösterip yardýmcý olanlara minnettarlýðýnýzý belir- tin. TEÞEKKÜR EDÝN.

6- Ne kazandýðýnýz para, ne de iþ, si- zi dostlarýnýz kadar mutlu edemez.

Ailenize, sevdiklerinize, çocuklarýný- za vakit ayýrýn. Özellikle çocuklarý- nýz varsa her gün “þu kadar saat” di- yerek en az limiti belirleyin. Gere- kirse saati kurun. Bugün ilgileneme- diðiniz dakikalar için yarýn kazasýný yapýn… ZAMAN AYIRIN.

7- Uyku, spor, beslenme, dinlenme, kitap okuma ve hobileriniz, ruh sað- lýðýnýzý olumlu yönde etkiler. Saðlýðý- nýza ÖZEN GÖSTERÝN…

Unutmayýn ki mutluluk varýla- cak bir hedef deðildir. O, yaþamýn her karesinden kahýrdan damýtýla- rak elde edilesi bir olgudur. “Bir uça- ðým olursa mutlu olacaðým” deðil,

“Bisikletim var ve mutluluða pedal çeviriyorum” demek güzeldir. Ýnsan bisikletle mutlu olur; ama bisiklet- le mutlu olmasýný öðrenemeyen ki- þi uçaðý olduðunda türbülansa gi- rer. Mutluluklar ERAYCIÐIM.

Seni unutmadýðým için yazýyorum

(29)

ailem

DR. CAN

ailem 29 14 MAYIS 2005 CUMARTESÝ

Tarýk Ziya / Afrika

Sevgili Dr. abi. Bana gönderdiðiniz mektubu ömür boyu saklayacaðým.

O sözlerinizin de katkýsýyla malum hanýmla yollarýmýzý ayýrdýk. Belli ki olmayacaktý… “Hayýrlýsý” dedik. Ai- lem bana yurtdýþýnda öðretmenlik fýrsatý verdi. Þu an Afri- ka’dayým. O kadar güzel bir duygu ki. Sanki rüyadayým.

Küçücük siyahi çocuklarýn Türkçe konuþmak için çýrpý- nýþlarýna inanamazsýnýz.

Bir HOÞÇA KAL, MERHA- BA, bir GÜLE GÜLE deyiþ- leri var.. Ölürsünüz, biter- siniz!.. Hani buralara gelip onlarý görünce tüm dertle- rimi unuttum diyebilirim.

TEÞEKKÜRLER AFRÝKA…

Dr. Can

“KEÞKE” diyecektim Tarýkçý- ðým; þu an SAHÝBÝNÝ (cc) çok zikretmeyen dudaklarý- mý kesip yollasam sana ve o güzel TÜRKÇE’mizi konuþ- maya çalýþan ZENCÝ bebele- rin alýnlarýna yapýþtýrsaydýn ve öylece kalakalsalardý…

“KEÞKE” derdim bir zaman- lar; þu safari giysileri içinde, bermuda þortlarýyla, boyun- larýnda dürbün, bir elinde tüfek di- ðer elinde Ýncil, jeeplerine binip il- kel kabilelerde misyonerlik yapan papazlarýn yerine, kýlýçlarýný çiçek- lerle donatarak huzur götüren Os- manlý gibi bu sefer de, kalemlerini süsledikleri güllerle EÐÝTÝM ve ERDEM götürülse oralara.

“KEÞKE” derdim; sevgili ACUN dünyaya ve özellikle Af-

rika’ya firar ederken, oranýn gü- zelliklerini anlatýp birkaç insa- na güç bela “MARABA TÖRKΔ

dedirtmeye çalýþýrken, kamera- nýn arka planýnda birkaç SÝYA- HÝ Güney Afrikalý çocuk, elle- rinde küçük TÜRK bayraklarýy-

la ÝSTÝKLAL MARÞI’mýzý eksik- siz söyleseler… Ýnan ki ne so- runlarýnýn geçtiðine tam olarak sevinebildim, ne de tüm sýkýntý- larýný burada býraktýðýna…

Oradaki küçük Bilal’lerin, Zeyd’lerin, Necaþi’lerin TÜRKÇE konuþmalarý bana öyle tatlý geldi ki. Hani mükemmel bir baklavayý alýrsýn aðzýna, damaðýnda þöyle bir

ezer, döndürürsün de tüm ruhun ve hücrelerin firar eder ya…

Ben de sana cevap yazmadan önce 3-4 saat bu lezzetle yürü- düm odamýn içinde. Bir diyabet hastasý olarak þekerim tavan yaptý. “Olsun varsýn” dedim. Si- yahi kalemime gözyaþla- rýmdan ÝNSÜLÝN çekerek yazmaya baþladým.

Bilemiyorum Tarýkçýðým.

Afrika’nýn neresindesin?

Tarýk bin Ziyad gibi Atlas Okyanusu’na dayanýp, ora- dan Endülüs’e geçecek mi- sin? Gemileri yakýp Zara- goza’dan rövanþý alacak mýsýn? Yoksa KONYA’da ararken “Bir beldede iki MEVLÂNÂ çok” diyerek, KENYA’ya oranýn kimyasýný deðiþtirmeye giden, kimya öðretmenim YAVUZ’larla birlikte misin?

Ya da Baþbakan’ýn Cape Town gezisindeki yemekte TÜRKÇE ÞARKILAR söyle- yen siyah derili çocuklarýn yüzlerindeki ZÝYA senin okulundan mý geliyordu?

Neredeysen orada kal Ta- rýkçýðým. Ama lütfen gel- me buralara. Gana’dan, Nijerya’dan, Kamerun’dan gelen futbolcular, TÜRKÇE bilmedikle- rinden uyum sorunu yaþýyorlar.

Bir de gol attýklarýnda elleriyle dudaklarýna, baþlarýna, göðüs ve omuzlarýna dokunarak bir þeyler yapýyorlar. Bütün Afrika’da baþ- tan baþa bu iki konuyu halletme- den gelme n’olur Tarýkçýðým…

Türkiye seninle dua ediyor.

‘Keþke’ dememek için…

(30)
(31)
(32)

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu istek, veriliþ maksadýna uygun olarak âhiret hayatý için sarf edilmeli ve âhirette zaten kaçýnýlmaz olan ebedî hayatýn levazýmatýný -baþta iman ve namaz olmak üzere-

konu çalýþmasýndan çok pratik yap- maya zaman ayýrmalýsýnýz. ‘Bunu asla anlayamam, bu problemi çözmem imkansýz, baþa- ramayacaðým’ gibi içinizde sürekli tekrarlanan

Allah rýzasý için tutulan oruç, insaný günahlardan uzaklaþtýrdýðý gibi, gönül- lerde güzel duygularýn yeþermesine de vesile olur.. Fitne, fesat, haset, dediko- du ve

Dini olarak ise; “Bir malýn belli bir miktarýný belli bir zaman sonra Allah (cc) rýzasý için hak sahibi bir kýsým Müslümanlara tamamen mülk olarak vermektir.” Zekât nere-

Ýnsanoðlu çok çeþitli tabaka- lar halinde yaratýlmýþtýr: Kimisi vardýr, mü’min olarak doðar, mü- min olarak yaþar, kâfir olarak ölür.. Kimisi vardýr, kâfir olarak

O ana kadar sürekli Kur`an okuyan, eþinin saðlýðý için dua eden Ayþe Ha- ným, eþinin vefatýndan sonra yaþadýðý acýyý ve hayata yeniden nasýl baðlandý- ðýný

Ama ben en çok Efendimiz (sas) gibi herkese karþý tebessüm edebilmek, insan- lara karþý tatlý dilli olmak, güler yüzlü olmak, en önemlisi onun na- maza olan hassasiyetinden

Bizim için önemli olan þudur: Üç ay- larýn ilk cuma gecesi olan bu gece, Allah’a çokça yalvar- mak, yakarmak, dua etmek ve af dilemek için bir vesile- dir ve bir