• Sonuç bulunamadı

12 AĞUSTOS CUMARTESİ SAYI: 192 ZAMAN LA BİRLİKTE SATILIR AILEM.ZAMAN.COM.TR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "12 AĞUSTOS CUMARTESİ SAYI: 192 ZAMAN LA BİRLİKTE SATILIR AILEM.ZAMAN.COM.TR"

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 2 A Ğ U S T O S C U M A R T E S İ S A Y I : 1 9 2 Z A M A N ’ L A B İ R L İ K T E S A T I L I R A I L E M . Z A M A N . C O M . T R

(2)
(3)
(4)
(5)

ailem

EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER

Geçmiþ bizden ne kadar hýzla uzaklaþýyorsa, gelecek de ayný hýzla yaklaþýyor 5

Kur’an-ý Kerim’i nasýl ezberleyelim? 6

Kültür farklýlýðý evliliðinizi sarsmasýn 10

‘Anneciðim, bana kardeþini özleyen çocuðun masalýný anlatýr mýsýn?’ 15

Peygamberlere iman (Dinimi Öðreniyorum) 18

‘Otistik oðlum, hayat öðretmenim oldu’ 26 Dr. Can sizlerle 30

Dr. Can Ailem’izi babasýz býraktý

Hep bir “aile olabilme” idealiyle yazdýk, çizdik. Ne söylediysek “ailemiz” içindi.

Bir annenin, bir babanýn evladýný dü- þünmesi gibi, bir evladýn da büyükleri- ne karþý gösterdiði saygý ve hürmet gi- biydi bizim yazýlarýmýzýn amacý. Dr.

Can da bu ailenin gerçekten “Can baba- sý”ydý. Dergi çalýþanlarýna kollarýný açardý. Herkese mutlaka özel bir mesa- jý vardý. Nitekim her okura da aynýyla yaklaþýr, “Sen özelsin” hissini verirdi.

Dr. Mehmet Ayvacý zaten bilinen ve tanýnan bir isimdi. Dolaþmadýðý okul, dersane ve þehir kalmamýþtý belki. Hip- noz edip uyuttuðu gençlerle, gazete say- falarýnda onu görmek mümkündü. Der- sanelerden, yurtlardan yüzlerce öðrenci- si, STV’de yaptýðý güldürü programýyla binlerce izleyicisi vardý belki. “Benim Mehmet Ayvacý olduðum bilinmesin.

Yoksa bazý insanlar rencide olur.” der, bunu da, mektup gönderen kiþileri taný- dýðýný söyleyerek izah ederdi. Dertlerini açanlarýn bazen kendilerini, bazen de babalarýný tanýrdý. Zaten isim yapmak, þöhret olmak gayesi onun için bir “hiç”

hükmündeydi. Yalnýzlýktan þikayet eden yüzlerce okura, “Allah var ya, O yetmez mi?” diyerek aslýnda yalnýz ol- madýðýmýzý anlatýr, isim yapmanýn da bir amaç olamayacaðýný lisan-ý haliyle söylerdi. Dr. Can olarak onlarca konfe- rans ve programa çaðrýlmýþ; ama “Dr.

Can olarak çýkmam mümkün deðil, Mehmet Ayvacý olarak geleyim.” demiþ- ti. Onlarca Dr. Can okuruna, “Sana bir isim tavsiye edeceðim, seninle ilgilene- cek!” demiþ ve onlarý Mehmet Ayvacý’ya göndermiþti.

Dr. Mehmet Ayvacý’yý Regaib kandi- linin sabahýnda, bir cuma günü kaybet- tik. Kötü haber tez ulaþýrmýþ. Nitekim öyle de oldu. “Ýnþallah yanlýþ bir haber- dir!” düþüncesi içimizi kemirdi durdu.

Sonra ölümün “Hak olduðu” gerçeðini

hatýrlayýp, “Ýnna lillahi ve inna ileyhi ra- ciun.” deyip Mevla’ya teslim olduk. En büyük ders ise; ölüme hazýrlanmak için her bir saniyenin israf edilmemesi ge- rektiðini öðrenmek oldu.

Dr. Can’ýn ölümü üzerine gazatemizi arayan, dergimize taziyeler gönderen, telefon ederek gözyaþý döken binlerce okurumuza can-ý gönülden teþekkür ederiz. Arkasýnda binlerce seven ve dua edecek insanlar býrakmayý kim istemez ki? O da bunu biliyor ve her seferinde

“Az bir zamaným kaldý.” diyordu.

Dr. Can’ýn vefatýnýn ardýndan Dr.

Can köþesinin ne olacaðý, devam edip- etmeyeceði konusunda birçok soru al- dýk. Öncelikle dergimizin 500 bine ya- kýn tirajý nedeniyle erken hazýrlanmasý söz konusu. Bu nedenle geçen hafta Dr.

Can’ýn ölüm haberini dergide göremedi- niz. Dr. Can köþesi artýk bir marka ol- du ve önemli bir boþluðu dolduruyor.

Bu anlamda böyle bir köþenin devam etmesi gerekir. Önümüzdeki sayýlarý- mýzda Dr. Can’ýn ölümünden önce kale- me alýp bizlere gönderdiði mektuplarý okuyacaðýz. Ayrýca Dr. Can’la birlikte çalýþan üç asistan da mektuplarý deðer- lendirme iþlemine devam edecek. Köþe- mize yeni bir isim ya da isimler katýldý- ðýnda bunu da siz sevgili okurlarýmýzla paylaþacaðýz. Köþenin en büyük düstu- ru olan “gizlilik” hiç azalmadan devam edecek. Belki bu anlamda yeni Dr.

Can’larý ancak öldüklerinde tanýyabile- ceksiniz. Köþemiz dert dinlemeye, dert çözmeye devam edecek. Mektuplarýnýzý hep bekliyor olacaðýz.

Bu hafta Dr. Mehmet Ayvacý anýsý- na bir ek hazýrladýk. Dualarýnýzda onu da unutmayacaðýnýz, tatlý hatýralar eþli- ðinde belki de gözyaþlarýyla okunacak bir belgesel. Dr. Can babamýza Al- lah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine baþsaðlýðý diliyoruz.

Serhat Þeftali s.seftali@zaman.com.tr

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul Tel: 0212 454 1 454 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve Yayýn Sahibinin Temsilcisi Ali Odabaþý Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk

Yayýn Editörleri Serhat Þeftali Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Süleyman Sargýn

Tasarým Mehmet Þimþek

Kapak Salih Tekin

Reklam Satýþ Yöneticisi M.Süleyman Baþaran s.basaran@zaman.com.tr 0 212 454 82 25 Yayýn Türü Yerel Süreli

aaiilleem m

http://ailem.zaman.com.tr

Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr 1 2 A Ð U S T O S 2 0 0 6 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 9 2

(6)

ailem

KISA KISA

12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ ailem 4

Bebekler öðrenmeye anne karnýnda baþlar

Bebeklerin öðrenme süreci anne karnýnda baþlar. Anne karnýndaki bebek sese, ýþýða ve ýsýya karþý þartlandýrabi- lir. Annenin yetersiz beslen- mesi, uyuþturucu madde, si- gara alýþkanlýklarýnýn olmasý bebeði olumsuz etkiler. An- nenin ruhsal durumu bebek üzerinde etkili olur.

Olumsuzluk çaðý: 2-3 yaþ

2-3 yaþ arasý ço- cukta anne-baba- nýn önerilerine di- renme, kendini is- patlama çabasý gö- rülür. Bu yaþlar olumsuzluk çaðý olarak adlandýrýlýr.

Sarsýlma yok

Bir müminin ha- yatýnda sarsýlma yoktur. Ümit iste- yenler, O’nun ha- vuzuna düþmeli.

Ne diye sarsýla- caktýr ki, o, düþse bile cennete dü- þecektir.

Eski defterleri açmayýn

Evliliðinizin bir döneminde olumsuz bir aný- nýz mutlaka vardýr. Aile kavgalarý, kýrgýnlýk- lar, küçük düþürmeler, hayal kýrýklýklarý ya- þamýþ olabilirsiniz. Bu yaþadýklarýnýzý deði- þik vesilelerle yeniden gündeme getirirseniz, sürekli geçmiþi hatýrlatýrsanýz eþinizle olan sorunlarýnýz azalmaz bilakis artar. “Ýlk sene bana bir çiçek bile almadýn.” yerine, “Ýlk se- neye göre farklýsýn.” diyebilirsiniz.

Annenin gerginliði bebeðe de yansýr

Annedeki üzüntü, kaygý, gerginlik gibi duygular anne- nin iç salgý bezlerinin hor- mon salgýlamasýna ve kanýn kimyasal bileþiminde deði- þikliklere sebep olur. Bu da anne karnýndaki bebeðe taþý- nýr. Böylece bebek anneden aldýðý kanla bu duygusal ge- liþmelerden haberdar olur.

Boðaza bir þey kaçarsa ne yapmalý?

Hastayý omuzlarý aþaðý sarkacak þekilde bir diva- na yatýrýn. Yabancý mad- deyi çýkarmak için iki omuz arasýna kuvvetle vurun. Madde görülebili- yorsa, parmaðýnýzla alma- ya çalýþýn, kusturabiliyor- sanýz kusturun. Çocuksa baþaþaðý çevrilebilir.

“Din, nasihattir.”

(Buhârî, Sahîh, 1, 20) Ed-dînu

en-nasîhatü

BiR HADiS

(7)

üz bir çizgi çizelim. Bu çizgi üzerindeki bir noktayý saða doðru hareket ettire- lim. Bu hareket eden nok- ta, çizginin sol ucundan hangi hýzla uzaklaþýrsa, çizginin sað ucuna da ayni hýzla yaklaþýr.

Bu misale benzer þekilde, dünyada yaþarken ömrümüzün

z a - man çiz- gisi üzerin- de hareket eden bir nokta gibi, bir baþlangýçtan bir sona doðru gitmekte olduðumu- zu düþünecek olursak, dünya hayatýmýzýn sonuna doðru yak- laþma hýzýmýz bu hayatýmýzýn baþlangýcýndan uzaklaþma hýzý- mýz kadardýr. Diðer bir ifadey- le, geçmiþ bizden ne kadar hýz- la uzaklaþýyorsa, gelecek bize o kadar yaklaþýyor. Ecel gizli ol- duðu ve hayatýmýzýn sonuna ne zaman geleceðimizi bilemeye- ceðimiz için, son noktaya yak- laþma hýzýmýzý, ancak geçmiþ- ten uzaklaþma hýzýmýza bakarak idrak edebiliriz ve etmeliyiz.

Bu m i s a l i göz önüne al- makta ve üzerin- de düþünmekte fayda vardýr. Çünkü, insanlarýn büyük çoðunluðuna dünya- daki hayatlarýnda, “tevehhüm-ü ebediyet” denilen bir zaaf hali refakat eder. Yani insanlar ken- dilerini, dünyada ebedî kalacak- mýþ gibi düþünmek ister. Bazýla- rý bunun da ötesinde, dünyada ebedî yaþamanýn çarelerini araþ- týrýr! Allah, bu dünya hayatýn- dan sonraki âhiret hayatýnda in- sana ebedî hayat vereceði için, ebedî yaþamak isteðini de insa- nýn içine koymuþtur. Bu istek, veriliþ maksadýna uygun olarak âhiret hayatý için sarf edilmeli ve âhirette zaten kaçýnýlmaz olan ebedî hayatýn levazýmatýný -baþta iman ve namaz olmak üzere- bu dünyada hazýrlamaða, her þey- den daha fazla önem vermelidir.

Çünkü insan için, dünyada hiçbir þey bundan daha fazla önemli olamaz!

Prof. Dr. Mustafa NUTKU

Geçmiþ bizden ne kadar hýzla uzaklaþýyorsa,

gelecek de ayný hýzla yaklaþýyor

D

FOTOÐRAF: AFP

(8)

1. Yüce Rabb’imizin sözlerini ez- berlediðinizi düþünerek kalbî sami- miyetinizi muhafaza edin.

2. Ezbere baþlamadan önce abdest alýn ve “Ya Rabbî! Bana ezberlemeyi ve öðrenme- yi kolaylaþ- týr” deyip samimi kalple dua edin.

11.Harflerin mahreçlerini ve te- laffuzlarýný okuyuþunuzun düz- gün olmasýna dikkat edin. Çünkü yanlýþ ezberlediðinizde düzelt- mek çok zor olur. Bunun için de hocanýz ile çalýþýn. Hoca imkaný- nýz yoksa ehil hocalarýn kaset ve CD’lerinden faydalanýn.

12. Bir sayfayý veya sûreyi ezberlemeye baþlamadan ön- ce mahreç, telaffuz ve tecvi- dine dikkat ederek en az on defa yüzünden okuyun. Din- leme imkanýnýz varsa üç dört defa dinleyin.

13.Ezber- leyeceði- niz bölü- mün me- alini oku- yun.

14.Ayet- leri yüzü- ne okur- ken mümkün- se sesini- zi güzel- leþtirme- ye çalýþýn.

15.Birinci ayeti ezberle- dikten sonra ezberinizden en az üç defa tekrar edin.

16.Ýkinci ayeti ezberle- yin ve onu da üç defa tekrar edin.

Sonra da her iki ayeti üç defa tekrar edin.

17. En sonunda da sayfayý ya da sureyi ezberden en az on defa tekrar ederek iyice pekiþtirin.

Bu pekiþtirmeyi sakýn ihmal et- meyin. “Demir tavýnda dövülür”

atasözünü hatýr- layýn.

18.Ezberlediðiniz yerleri namazlarý- nýzda okuyun.

19.Kendinizi topar- layýp ezbere yoðun- laþamýyorsanýz iki rekat “hacet nama- zý” kýlýp dua ediniz ve istiðfar okuyun.

20.Artýk ezberle- diniz… Sýra, ayetlerdeki kur- tuluþ mesajlarýna kulak vermeye, üzerinde düþün- meye ve hayatý- nýza taþýmaya gelmiþtir.

3. Mümkün olduðu ka- dar zihninizin saf ve du- ru olduðu anlarda ezber yapýn. Bir de zihninizi boþ ve lüzumsuz þeyler- den arýndýrdýktan sonra ezbere baþlayýn. Dolu kap boþalmadan içine bir þey yerleþtiremezsiniz.

Zihnin saf ve duruluðu için günahlardan da uzak durulmaya çalýþýlmalýdýr.

4. Ezberlerinizi genel- likle sabahýn erken va- kitlerinde saf ve duru zi- hinle yapmaya çalýþýn.

Eðer akþam uyumadan önce çalýþýp ön hazýrlýk yaparsanýz siz uykuda iken hafýzanýza kaydedil- diðini fark edersiniz.

5. Þunu da unut- mayýn ki siz Kur’an-ý Kerim’in baþýna oturduðu- nuzda, þeytan bü- tün gücüyle size vesvese verecek ve ne kadar iþiniz, probleminiz varsa aklýnýza getire- cek, sizi Kur’an’dan alý- koymaya çalýþa- caktýr. Bu bir oyundur, sakýn tuzaða düþmeyin!

6. Kararlýlýk gösterin. Sizdeki bu kararlýlýðý gö- rünce þeytan pe- riþan olur.

7. Rabb’imizin bir hadis-i kudside

“Kur’an’la meþgul olup da dua etme- ye, bir þeyler iste- meye fýrsat dahi bulamayanlara, dua edip istekler- de bulunanlardan daha çok vereceði- ni” bildirdiðini unutmayýnýz.

8.Ezberlediðiniz bö- lümlerin yazý hattý hep ayný olsun.

Çünkü gözlerinizle fotoðrafýný çekmek- tesiniz. Hafýzanýza ayný hatla kaydetti- ðinizde hatýrlamanýz daha da kolay olur.

9.Ezber yaptýðýnýz mekan sade ve sessiz olsun. Sa- de bir mekanda gözlerinizi ve zih- ninizi meþgul edecek þeyler ol- maz ve daha ça- buk ezberinize yo- ðunlaþýrsýnýz.

Mümkünse ez- berlerinizi hep ay- ný yerde yapýn.

10.Ezber yapar- ken mutlaka hafif sesli okuyun. Ses- li çalýþtýðýnýzda kulaklarýnýzdan da yardým alýrsý- nýz ve daha ça- buk ezberlersiniz.

Kur’an-ý

Kerim’i nasýl ezberleyelim?

Kur’an-ý Kerim’i, bazý sûre ve ayetleri, hat- ta dualarý kolayca ezberlemek ve ezberlediði- mizde de daha kalýcý olmasý için önerdiðimiz

yöntemleri adým adým uygulayýn.

Hazýrlayan: Nazif Yýlmaz (Kadýköy Anadolu ÝHL meslek dersleri öðretmeni, (Ensar Vakfý Deðerler Eðitimi Merkezi) Kur’an Komisyonu üyesi

(9)

ailem

ÇOCUK

Beþ yaþýndaki Ömer, küçük kardeþi Þehem dünyaya geldikten sonra âdeta evden kaçýyordu. Annesi, onun kardeþ kýskançlýðýný, gösterdiði ilgiyle aþtý.

NÝHAT DAÐLI

K

adýn, bir yaþýnda olan kýzý Þehem’e sütünü içiriyordu. Þehem, ikinci ço- cuðuydu. Daha yeni yeni oturabili- yordu. Sevimli bir çocuktu. Anne ve babasýný tanýyor, onlara gülüyordu.

‘Çocuklar böyle iþte. Doydular mý, hemen uyurlar.’ dedi.

Kýzý uyumuþtu. Beþ yaþýndaki oðlu Ömer’e baktý. Onu göremedi.

‘Ömer!’ diye seslendi.

Ömer’den ses çýkmadý.

‘Galiba yine sokaða çýktý.’ dedi.

Balkona çýkýp sokaða baktý. Komþu çocuklarýyla birlikte sokaktaydý. Seslen- di. Oyuna dalmýþtý. Tekrar seslendi.

-Ne var anne?

-Oðlum, hadi eve gel. Daha kahval- týný yapmadýn. Çabuk gel!

-Oynuyoruz anne. Aç deðilim.

-Oðlum gelsene! Bak babana söyle- yeceðim.

Ömer babasýndan çekiniyordu:

-Tamam anne. Geliyorum.

Kalktý, eve doðru yöneldi.

-Üstüne baþýna bak! Yine her tarafý- ný kirletmiþsin. Gel içeri, hadi gel! Yüzü- nü, elini yýkayayým.

Ömer, kardeþi doðduktan sonra, sýk sýk sokaða çýkýyor, saatlerce kalýyordu.

Annesi ne yapacaðýný þaþýrmýþtý. Oð- lunun sokaktan gelmeyiþi, mahallenin

çocuklarýyla kavga etmesi, kötü sözler öðrenmesi onu üzüyordu. Birkaç kez bunu eþine söylemiþ, babasý Ömer’i kor- kutmuþtu. Ama yine vazgeçmemiþti.

‘Korkutmak çare deðil.’ diyordu.

O gün Ömer, yine üzerini kirlet- miþ bir þekilde eve dönünce, onu banyoya soktu.

-Oðlum, niye sokaða kaçýyorsun böyle? Yemeðini yemeden sokaða çýký- yor, üzerini kirletiyorsun. Kavga edi- yor, kötü laflar söylüyorsun. Sen böy- le yapýnca, baban da sana kýzýyor.

-Evde oynayýnca kýzýyorsunuz ama... Hep Þehem’i seviyorsunuz.

Annesi þaþýrmýþtý. Ömer’in kardeþini kýskandýðýný biliyordu; ama bunu on- dan ilk kez duyuyordu. Demek ki, sevil- mediðini düþünüyordu. ‘Olur mu öyle þey, oðlum!’ dedi. Saçlarýný okþadý.

Ömer’in açýklamasý ilginçti:

-Ama hep Þehem’e yeni þeyler alýyor, onunla oynuyorsunuz. Ben oynayýnca, kýzýyorsunuz.

Annesi bunu hiç düþünmemiþti:

-O daha küçük. Bak konuþamýyor bile. Onu kucaðýma alýp sütünü içirmez- sem aç kalýr. Sen de benim oðlumsun.

Ama sen biraz büyüdün. Konuþabiliyor, yürüyebiliyor, yemeðini yiyebiliyorsun.

Ben, baban ikinizi de seviyoruz.

‘Anneciðim, bana kardeþini özleyen çocuðun masalýný anlatýr mýsýn?’

ailem 7 12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ

(10)

ailem

ÇOCUK

12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ ailem 8

Sizden

görmediði ilgiyi sokakta arayabilir

Ömer en çok Ahmet amcasýyla anlaþýyor- du. Ne yapsa, amcasý yine ona kýzmýyor- du. Evden birisi ona kýzdý mý, amcasýna kaçýyordu. Amcasýný seviyordu; çünkü amcasý onunla oynuyordu.

Ömer’in olmadýðý bir zaman, amcasý, anne ve babasýyla konuþtu:

-Herkes çocuk doðurabilir. Bu zor bir þey deðil; ama önemli olan, çocuk büyütmektir. Ve bunu herkes yapamýyor. ‘Ömer, yaramaz bir çocuk, sokaktan eve gelmiyor, orada kötü söz- ler öðreniyor.’ diyorsunuz. Peki siz! Ona baðý- rýp çaðýrmaktan baþka ne yapýyorsunuz?

Sanýyorsunuz ki, korkunca bir daha yapmayacak.

Ama görüyorsunuz! Babasýndan kork- masýna raðmen, sokaktan gelmiyor.

Büyük bir adam gibi, bir yerde öylece, sakin sakin oturmasýný bekliyorsunuz. Oysa o bir çocuk! Oynamak, yaþýtlarýyla birlikte olmak istiyor. Evin içinde oynayýnca da, ona kýzý- yorsunuz. Kardeþine olan ilginizden dolayý, onu artýk sevmediðinizi düþünüp sokaða ka- çýyor. Çünkü orada yaþýtlarýyla istediðini yapabiliyor. Arkadaþlarý eðitimsiz olunca, ister istemez onlardan etkileniyor.

Çare nedir?

Korkutmak mý?

Hayýr, asla!...

Onu korkutmaya devam ederseniz, size olan güven ve sevgisini kaybedecektir. Siz- den korkmaya baþlayacak, korktuðu için de evden kaçacaktýr. Nereye? Sokaða tabii ki...

Sizden görmediði sevgiyi bu sefer arkadaþ- larýndan bekleyecektir. Arkadaþlarýndan sevgi görünce, huylarýný alacaktýr. Ýnsan bu!

Sevdiklerine benzemeye çalýþýyor.

Ömer’i yeniden kazanmak istiyorsanýz, ona daha fazla zaman ayýrýn. Ýlginizi gördük- çe sizi sevecek, sevince de size baðlanacaktýr.

(11)

ailem

ÇOCUK

ailem 9 12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ

Annesi, çocuðunu kaybetmek istemi- yordu. Ömer’e daha fazla zaman ayýr- maya baþladý. Kardeþinin sütünü içi- rip, onu uyuttuktan sonra, yanýna gidi- yor, oyunlarýna katýlýyordu.

Ömer bir yýl sonra okula baþla- yacaktý. Onu þimdiden hazýrlama- sý gerekiyordu. Bir gün Ömer’le bunu konuþtu:

-Bir yýl sonra okula baþlayacaksýn.

Babana söyledim. Sana bazý kitaplar alacak. Kalem, defter, baþka þeyler. Bir- likte resim yapabiliriz. Sana hikâye, masal anlatabilirim. Ne dersin?

Ömer buna çok sevindi. Çok geçme- den hazýrlýklara baþladýlar. Ömer kitap- larýn resimlerini boyuyor, annesinin hi- kâye ve masallarýný dinliyordu. En son dinlediði bir masal vardý. Bu masalý çok sevmiþti. Masaldaki çocuðu kendisine benzettiði için, sýk sýk, annesinden bu masalý istiyordu. Her defasýnda:

- Anneciðim, bana kardeþini öz- leyen çocuðun masalýný anlatýr mýsýn? diyordu. Annesi:

Tabii ki... deyip, anlatmaya baþlýyordu:

Bir varmýþ, bir yokmuþ. Zamanýn birinde bir çocuk yaþarmýþ. Çocuk beþ yaþýndaymýþ. Yeni doðmuþ bir kýz kar- deþi de varmýþ. Anne ve babasý, daha çok kardeþiyle ilgilendikleri için, kar- deþini sevmiyormuþ. ‘Keþke kardeþim olmasaydý.’ diyormuþ.

Çocuk bir gün bunu annesine söy- lemiþ. Annesi þaþýrmýþ:

-Olur mu öyle þey, oðlum! Karde- þin olmasaydý, sen yalnýz kalacaktýn.

Yalnýz kalýnca da canýn sýkýlacaktý.

Canýn sýkýlmasýn diye, Allah, sana bir kardeþ gönderdi. Kardeþine bak- sana!.. Bak, sana nasýl gülüyor.

Çocuk düþünmüþ düþünmüþ, so- nunda annesine inanmýþ. Kardeþini sevmeye baþlamýþ. Oyuncaklarýný çýka-

rýp ona veriyor, birlikte oynuyorlarmýþ.

Kardeþi de ona bakýp bakýp gülüyor- muþ. Saçlarýný tutup, baðýrýyormuþ.

Bir gün kardeþi hastalanmýþ, onu doktora götürmüþler. Evde, babaanne- siyle yalnýz kalmýþ. Kardeþini çok özle- miþ. Babaannesine, ‘Kardeþim ölmeye- cek, deðil mi?’ demiþ.

Birkaç gün sonra kardeþi iyileþ- miþ, onu eve getirmiþler. Kardeþini kucaðýna alýp öpmüþ, öpmüþ. Karde- þi onu görünce, o da sevinmiþ, yine saçlarýndan tutup baðýrmýþ.

...

Ömer sokaða artýk çok az çýkýyor- du. Annesinin kendisine okuduðu hi- kâyelerden ve anlattýðý masallardan güzel þeyler öðrenmiþti. Kardeþini sevi- yor, defterine resimler çiziyordu. Soka- ða çýkmak istediðinde, ‘Anneciðim, so- kaða çýkabilir miyim?’ diyordu.

Anne ve babasý, Ömer’in son halin- den memnundular. Sokakta öðrendiði küfürleri çoktan unutmuþ, yeni alýþ- kanlýklar edinmiþti. Caný sýkýldý mý, an- nesine geliyor, ‘Bana bir hikâye okur musun?’ diyordu. Hikâyelerdeki ço- cuklarý merak ediyor, onlar gibi olmak istiyordu. Hafta sonlarý, anne ve baba- sýyla çarþýya çýkmak, hayvanat bahçe- sinde gezmek, deniz kenarýnda yürü- mek onu mutlu ediyordu.

Son zamanlarda, merak ettiði çok þey vardý; sorular soruyordu. Yýldýz- larý, evde besledikleri kuþun annesi- ni, saksýlardaki çiçeklerin nasýl büyü- düðünü öðrenmek istiyordu. Anne ve babasý da, sorularýný cevapsýz býrak- mak istemedikleri için, kitap okuma- ya baþlamýþlardý. Bunun faydasýný da görüyorlardý. Ömer ilgiyi gördükçe, sorularýna cevap buldukça sokaða daha az çýkýyor ve sokakta gördüðü bazý kötü davranýþlarý neden yapma- masý gerektiðini biliyordu.

Daha fazla zaman ayýrýn ve ilgi gösterin

FOTOÐRAF: AA

(12)

12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ ailem 10

S

evgi ya da aþk her þeyi çözmü- yor. Evlenmeye karar vermey- le birlikte bir seremoni süreci baþ- lýyor. Kýz isteme, niþan, nikah ve düðün. Beraber bir evi paylaþma, sorumluluklar, alýþkanlýklar ve her yöreye has yaklaþýmlar evlilik ça- týsýnýn altýnda gerginliklere yol açýyor. Ne alýnacaðý, neyin getiri- leceðinden baþlayan ve evlilik sonrasýnda ev içinde devam eden farklý kültürlerin kaynaþma prob- lemi kimi zaman aþýlamayarak ev- liliði bir zindana dönüþtürebiliyor.

Özellikle farklý bölgelerden yani bir Trabzonlunun bir Diyarbakýr- lýyla, bir Ýzmirlinin bir Vanlýyla ya da bir Edirnelinin Erzurumluyla evliliðinde kültürel farklýlýklar kendini çokça hissettiriyor. Bu durum, giyim-kuþamdan yemek kültürüne, olaylara yaklaþým tarzý-

na, ev içi sorumluluklarýn daðýlý- mýna kadar pek çok þeyi etkiliyor.

Evliliðin ilk zamanlarýnda, yu- vanýn ilk heyecanýyla birçok þey görülemeyebiliyor. Ama cicim ayla- rýnýn geçmeye yüz tutmasýyla bir- likte karý-koca arasýndaki yemek ve sofra kültürü, hassasiyetler, dav- ranýþ biçimi kendini hissettirmeye baþlýyor. Kayýnvalideler, gelinleri- nin kendi kültür ve davranýþ biçim- lerine hemen adapte olmasýný bek- liyor. Damatlardan da ayný beklen- ti kayýnpeder cephesinde yaþaný- yor. Kimi zaman karý-koca arasýn- da vazgeçilemeyen alýþkanlýklar önce gerginliðe, ardýndan da þid- detli geçimsizliðe kadar uzanan bir dizi sýkýntýya sebep oluyor. Halbu- ki kültürel yaklaþýmlarýn, alýþkan- lýklarýn ne hemen deðiþtirilmesi mümkündür ne de bunlarda ýsrar- la devam etmek. Bu sorunu en iyi ortak yolu bulan, birbirlerine anla- yýþla yaklaþan eþler çözebiliyor.

Kültür farklýlýðý

Basit gibi gelse de her evde giyimden yemek kültürüne ka- dar bir dizi sorun yaþanýr.

Peki bunlar nasýl aþýlabilir?

PSÝKOLOG FARÝKA TEYMUR ARTIR

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(13)

evliliðinizi sarsmasýn

Basit gibi görülen

sorunlardan kavga çýkýyor

Evlilikte sorunlar çok basit görüne- bilecek konulardan çýkmakta ve baþka sorunlarla birleþince hay- ret verecek kadar büyümektedir.

Merasimler

Ýki aday ve ailesi arasýnda kültür farklýlýðý varsa ilk sorunlar mera- simlerde çýkmaktadýr. Kýz isteme þekli, söz kesme, adaylarýn birbiriy- le görüþme sýklýðý, düðünün nerede ve ne þekilde yapýlacaðý kültürün etkisiyle farklýlýk göstermekte ve farklý kültürden aileler arasýnda bu yönden sorunlar çýkýp büyüye- bilmekte ve gençle-

rin bütün evlilik hayatýný etkile- yebilmektedir.

Âdet ve kültür

çatýþmasý nasýl aþýlabilir?

Evlilikte eþ seçiminde dikkat edile- cek hususlardan biri de kültür ben- zerliðidir. Adaylar diðer önemli hu- suslarda birbirine ne kadar uygun olsalar da kültür farklýlýðý eþlerin geçimini etkilemektedir. Eþlerin ai- lesinin çiftçi ailesi, esnaf ailesi, me- mur ailesi, akademisyen ailesi vb olmasý, ailenin sosyo ekonomik du- rumu, ailenin yerleþim yeri ve þek- li, yerleþim yerinin coðrafi özellik- leri, tarihî özellikleri, yaþama þek- lini hayata bakýþ açýsýný ve davra- nýþlarý önemli ölçüde etkilemekte- dir. Bu niçin bu kadar önemlidir?

Evlilik çok yönlü olan bir bera- berliktir. Evlilikte duygusallýk, cin- sellik, ekonomik paylaþým, ev içi so- rumluluklarýn paylaþýmý, fikrî bera- berlik, anne-babalýk farklý bakýþ açý- larý gerektirir. Bu bakýþ açýlarýnýn edinilmesinde içinde yaþanýlan kül- türün etkisi çoktur. Evlilikte kültür farklýlýðý en çok ailesinden ayrý yer- de okumuþ veya çalýþmaya baþla- mýþ kiþilerin evliliklerinde kendisini göstermektedir. Birbirine yakýn yerlerde yaþayan kiþiler ailelerinin kültür farkýnýn bilincinde ola- rak evlenir. Fakat aileler birbi- rini iyi tanýmadýðýnda ba- zý sorunlar çýkmaktadýr.

Evlilik iki farklý insanýn biraraya gel- mesidir. Anla- yýþ ve beklen- tilerin ayný ol- mamasý nor- maldir.

(14)

ailem

EVLÝLÝK

12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ ailem 12

Sofra düzeni ve yemek çeþitleri

Yemek biyolojik bir ihtiyaç olduðu ka- dar yemek yeme ayný zamanda sosyal bir olaydýr. Ailenin yeme þekli ve düzeni ile yemek çeþitleri de kültürünü yansýt- maktadýr. Bununla beraber sosyal ve ekonomik þartlardan da etkilenmekte- dir. Farklý kültürlerden kýz veya erkek ailesinin ve bunlara baðlý olarak gelin ve damadýn bu farklýlýklarý yadýrgadýklarý ve bunu daha sonra dile getirdiklerinde sorunlarýn büyüdüðü de görülmektedir.

Ýhtiyaçlar

Neyin ihtiyaç neyin ihtiyaç olmadýðý konusu da kültürden etkilenmektedir. Tabii bunda ekonomik þartlar da etkili olmaktadýr. Yaþa- ma þekli belli bir görgü ve kültür meydana getirmektedir. Bu da kurulacak evin eþyala- rýnýn seçiminde etkili olmakta ve karþýlýklý anlayýþ olmadýðý takdirde sorunlara sebep olabilmektedir. Birisi için ihtiyaç olan diðer kiþi için israf olarak görülebilmektedir.

Giyim tarzý

Gerek evliliðin baþlangýcýnda gerekse eþlerin hayatýnda giyim tarzý eþlerin hayatýnda so- run olabilmekte eþler birbirinin veya ailenin giyim kuþamýný yadýrgayabilmekte ve kar- þý tarafýn deðiþmesini isteyebilmektedirler.

Ev içi sorumluluklarýn paylaþýmý

Bu konu da ayný þekilde kültürün etkisiyle farklýlýk göstermektedir. Kadýnýn çalýþmasý, alýþveriþe gitmesi, eþine dýþ iþlerinde yar- dým etmesi, erkeðin ev iþlerinde veya çocuk bakýmýnda eþine yardým etmesi, yardýmcý bulunmasý vb. konular hep kültürle alaka- lýdýr. Bu konudaki düþünceler ve davranýþ- lar kültürden etkilenmekte ve arada çok farklýlýk varsa eþlerin uyumunu tabii ola- rak zorlaþtýrmaktadýr. Ýnsanlar karþýlýklý konuþarak birbirlerinden görerek biraz deðiþebilirler. Fakat arada büyük bir kültür farklýlýðý varsa bu deðiþiklik tam

bir uyum için yeterli gelmeyecektir. FOTOÐRAF: AFP

(15)

ailem

EVLÝLÝK

ailem 13 12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ

Sevgi ve hoþgörü kültür problemini azaltýr

Eþ seçiminde kültür farklýlýðýna dik- kat etmek sorunlarýn azalmasýna yardýmcý olur. Bununla beraber bel- li bir kültür farklýlýðý olmasý kaçýnýl- mazdýr. Farklý kültürlerden olan ki- þilerin anlaþabilmesi için kiþilerin farklý bakýþ açýlarýna saygýlý ve deðiþime açýk olmalarý gerekir.

Bunun için önce eþlerin sevgileri- nin çok güçlü ve birbirlerine ger- çekten saygý göstermesi ve evli- likte kararlý olmasý gerekir. Eþini seven, güvenen ve sayan bir kiþi onun ve ailesinin üzülmesini iste- mez ve bunun için elinden geleni yapar. Kendi ailesinin de üzülme- sini istemez fakat kendisine olan sevgilerinden yola çýkarak evlili- ðe zarar vermemeleri için elinden gelen hassasiyeti gösterir.

Örnek olarak evliliklerde sýk- lýkla karþýlaþýlan sorunlardan biri köyde yaþayan eþin ailesine tatillerde ziyarete gitmede ya- þanmaktadýr. Köy hayatýný veya o köydeki hayatý yadýrgayan eþ bu konuda huzursuz olup eþini de huzursuz edebilmektedir.

Halbuki kültürel özellikler zen- ginliklerdir. Hayatý baþka açýlardan görmemize yardýmcý olur. Þehir ha- yatý düzenli ve estetik olabilir. Köy

hayatýnda ise doðallýk ve bambaþka bir güzellik vardýr. Ýnsanlarý gözle- mek farklý hayatlardaki insanlarýn hayatý nasýl anladýklarýný, zorluklar- la nasýl baþa çýktýklarýný anlamaya çalýþmak farklý þekillerde yaþamayý kolaylaþtýrýr. Prensiplerinden taviz vermeyen insanlar bu konuda zor- luk çekebilirler. Biraz esnek olmak karþýdaki insanýn yerine kendini koymak (empati) geçimi kolaylaþtý- rýr. Mesela köy þartlarýnda yetiþmiþ bir genç kýz þehirde yaþayan bir ai- leye gelin gittiðinde onlarýn yaþama þekline uygun hareket ettiðinde eþiyle ve ailesiyle sorunlar az olur.

Ayný þekilde þehir hayatýnda ya- þayan bir genç kýzýn da eþinin köy- de yaþayan ailesine uyum göster- meye çalýþmasý bazý yöresel yemek- leri öðrenmesi aradaki sevgi baðýný kuvvetlendirmektedir. Kültür fark- lýlýklarýndan olan ev içi sorumluluk- larýnýn paylaþýmýnda erkeklerin de bazý deðiþimlere açýk olmasý ile or- ta yol bulunabilmektedir. Mesela çalýþan veya küçük çocuklu hanýma ev iþleri ve çocuk bakýmýnda yar- dýmcý olmak, alýþveriþi ortak zevk- lere göre birlikte yapmak, bazý gün- ler dýþarýda aileye uygun bir yerde yemek yemek gibi deðiþiklikler eþ- lerin arasýnda problemlerin büyü- mesini ve gergin bir ortamýn or- taya çýkmasýný önlemektedir..

Evlilikte

“hoþgörü”

en önemli unsurdur.

Ortak nok- talarý bul- maya özen gösterin.

Ayný evde farklý hay- atlar evlil- iðin bitmesi anlamýna gelir.

(16)

ailem

EVLÝLÝK

Sofra düzeni evliliðe mani olur mu?

Nihal Haným þehirde tahsilini yap- mýþ, yine þehirde öðretmenlik yap- makta ve o þehrin üst düzey yöne- ticileri ve aileleriyle sýklýkla görüþ- mektedir. Ev düzeninde olduðu gi- bi sofra konusunda da hayli titiz- dir. Oðlu bir köy öðretmeninin ký- zýyla evlenmek istemiþtir. Ýstemeye gittiklerinde sofranýn kuruluþun- dan, sofra örtüsünden hayli rahat- sýz olmuþ ve bunu oðluna söylemiþ- tir. Halbuki o þartlarda o þekilde bir sofra düzeni gerekmektedir. Ni- hal Haným bunu düþünememiþ- tir. Fakat oðlu annesini kýrma- dan köyde bu þekilde yaþana- bildiðini, evlendikten sonra

eþinin ona uyum göstereceðine inandýðýný söylemiþ, eþine de bu konuþmadan bahsetmemiþtir. Ni- hal Haným’ýn gelini çok iyi bir ev hanýmý olmuþtur. Çok bilgili, gör- müþ geçirmiþ bir insan olan ka- yýnvalidesinden de çok þey öð- renmiþtir. Eþini ve ailesini mah- cup edecek bir davranýþta bulun- mak þöyle dursun Nihal Haný- m’ýn arkadaþlarýndan sürekli tak- dir almýþtýr. Nihal Hanýmýn oðlu ve eþi aralarýndaki sevgi ve saygýyla kültür farklýlýðýndan kay- naklanan sorunlarýn üstesinden gelmiþlerdir.

(17)

Yediðimiz gýdalar yemek borusu ile mideye ulaþýr. Normalde mide içerisinde bulunan asitle karýþ- mýþ gýdalarýn yemek borusuna kaçmasýný engelleyen bir kapak- çýk sistemi vardýr. Bu sistemle bu sistem bozulduðu zaman asitli gýdalar yemek borusuna kaçar aside karþý koruma taba- kasý olmayan yemek borusunda bir dizi deðiþiklikler olur. Bu olaya da reflü hastalýðý denir.

Reflüye en sýk neden olan ka- pak sisteminin yetersizliðidir, bu halk arasýnda mide fýtýðý olarak bilinir. Reflü hastalýðýnda, mide asit yüksekliði yoktur. Normal hatta düþük asit düzeyinde bile yemek borusuna kaçan mide içeriði, yemek borusunda tahri- bat yapar. Reflü olmasý için mutlaka kapakçýk yetmezliði olmasý þart deðildir. Yemek bo- rusuna ait hastalýklarda ve mi- de boþalma bozukluðu duru- munda da reflü olabilir.

Reflü hastalýðýnýn belirtileri, göðüs kafesine doðru yayýlan mide üst kesiminde yanma, ekþi- me, mide içeriðinin yemek boru- suna kaçmasýdýr. Hastalar asit

düþürücüler (Talcid, famodin, lansor, omeprol vs…) aldýðý za- man þikayetleri azalýr veya kay- bolur. Reflü asit düþürücü, te- daviye en çabuk yanýt veren hastalýktýr. Kapakçýk yetmezliði olan hastalarda asit düþürücü tedavi kesildiðinde þikayetler kýsa sürede tekrarlanýr. Ayrýca karýnda þiþkinlik, göðüste sýkýþ- ma ve çok geðirme belirtileri de sýk rastlanan belirtilerden- dir. Bazý hastalarda ses kýsýklý- ðý ve astým gibi rahatsýzlýklara da yol açabilir. Bu nedenle uzun yýllar astým ilaçlarý kulla- nan hastalar hiç de az deðildir.

Reflü hastalýðý toplumda yak- laþýk yüzde 20 oranýnda görül- mektedir Reflü hastalýðýnýn uzun yýllar olmasý ve tedavi edilmeme- si sonucu yemek borusu kanser- leri geliþebilmektedir. Bunun en önemli nedeni ilaç tedavisi ile asit kaçýþýnýn önlenmesine karþýn safra ile temasýn engellenememe- sidir. Cerrahi tedavi hem asit hem de safranýn mideden yemek borusuna kaçýþýný engelleyerek daha koruyucu bir tedavi saðlar.

* Konya Vakýf Hastanesi Genel cerrahi uzmaný

Reflü hastalýðý

Yemekten sonra yanma, ekþime mi hissediyorsunuz?

ailem

SAÐLIK

Reflü hastalarý, þikayetleri nedeniyle sýkça kulak burun boðaz, göðüs hastalýklarý ve kardiyoloji

(kalp hastalýklarý) bölümlerine baþvuruyor.

OPR. DR. HÜSEYÝN KAPU*

Ýki yolla tedavi ediliyor

Ýlaç tedavisi

Medikal tedavide mide asit dü- zeyini düþüren ilaçlar kullanýlýr.

Reflüde neden kapakçýk yetmez- liði ise, mideden yemek borusu- na kaçýþ ilaç tedavisi altýndayken de devam eder, fakat asit düzeyi

düþük mide sývýsý kaçtýðý için hastada yanma þikayeti olmaz.

Hastalarýn ayrýca yatak baþýný yükseltmesi, 3-4 saat sonra ye-

mek yemesi, bazý gýdalardan uzak durmasý (çið sebze, meyve,

yaðlý yiyecekler, hamur iþleri, kahve, kola vs…) gerekir.

Cerrahi tedavi Laparoskopik cerrahi genel anestezi altýnda karýn kesilme-

den yapýlýr. Hastalar bir gün hastanede kalýr 4-5 gün içerisin- de iþlerine dönebilirler. Hastalar operasyondan sonra ertesi gün

yemek alýmýna baþlayabilir.

ailem 15 12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ

(18)

Gelenek Sürüyor… “Türkiye için dünya ile yarýþýyor”

FATÝH KOLEJݒne þükranlarýmýzý sunarýz.

13 Süheyl Semih ERSÖZ Matematik 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

14Ayþe Betül USLU Matematik 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

15 Furkan AKPINAR Fizik 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

16 Emre KUÞAKÇI Fizik 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

17 Yasin EZBER Fizik 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

18 Yusuf KAYA Fizik 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

19 Esra GÜZEL Kimya 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

20 Reyhan ERTEKÝN Kimya 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

21 Yeþim ARSLAN Kimya 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

22 Hatice ALKAYA Kimya 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

23 Mehmet Emre YILMAZ Kimya 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

24Oðuzhan KIRLI Kimya 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

25 Muhammet Said COÞKUN Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

26 Furkan Nuri ÇELÝK Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

27 Erhan KARADAÐ Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

28 Yakup AKENGÝN Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

29 Emirhan USTA Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

30 Bilgenur YEÞÝLTEPE Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

31 Esra YUTAN Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

32 Fatih POLATTÝMUR Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

33 Köksal ARDAL Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

34Burak AKDEMÝR Biyoloji 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

35 Semih ÞAHÝN Bilgisayar 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

36 Gökhan YAVAÞ Bilgisayar 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

37 Salim UZUNALLI Bilgisayar 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

38 Vildan NURDAÐ Bilgisayar 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

39 Sadýk YILDIZ Bilgisayar 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

40 A. Bahadýr ERKAN Bilgisayar 2. Aþama Sýnavýna Katýlým Hakký Kazandý

1 Mehmet VURAL Kimya Marmara Bölgesi Birincisi 2 M. Ozan SAKA Bilgisayar Marmara Bölgesi Birincisi 3 Yunus Emre DEMÝRAY Biyoloji Marmara Bölgesi Birincisi

S.N. ADI SOYADI BRANÞ DERECESÝ

4Orhan ERBOÐA Kimya Marmara Bölgesi Ýkincisi

5 Muhammet Ali AYDEMÝR Kimya Marmara Bölgesi Ýkincisi 6 Cemal Çaðrý ÇÖREZ Bilgisayar Marmara Bölgesi Ýkincisi

7 Ömer ZENGÝN Biyoloji Marmara Bölgesi Ýkincisi

8 Hüseyin ERGÜVEN Kimya Marmara Bölgesi Üçüncüsü

9 Arif Oðuz YILDIZ Bilgisayar Marmara Bölgesi Üçüncüsü

10 Ömer ULUDAÐ Biyoloji Marmara Bölgesi Üçüncüsü

11 Hakan ATAKÝÞÝ Fizik Marmara Bölgesi Üçüncüsü

12 Salih KAVUNCU Matematik Marmara Bölgesi Üçüncüsü

Beylikdüzü - Büyükçekmece - ÝSTANBUL Tel:0212 866 56 00 www.fatihkoleji.com

14. Ulusal Bilim Olimpiyatlarý Birinci Aþama Sýnavlarý Bölgesel Deðerlendirme Sonuçlarýna Göre

Toplam 18 Derecenin 12’si Fatih Koleji’ne aittir.

14. Ulusal Bilim Olimpiyatlarýna 6.864 öðrenci katýlmýþtýr.

Marmara Bölgesi’ni temsil edecek 67 öðrencinin 49’ u Ýstanbul’ dan, bu 49 öðrencinin 40’ ý FATÝH KOLEJݒ nden

TÜBÝTAK’IN bu yýl 14.’sünü düzenlediði Ulusal Bilim Olimpiyatlarýnda 5 branþta (Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji, Bilgisayar),

toplam 40 öðrencimiz 2. aþama sýnavlarýna katýlmaya hak kazanmýþlardýr.

(19)
(20)

12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ ailem 18

Peygamber, Farsçada “haber taþýyan ve elçi” anlamlarýna gelir. Dinen, “Al- lah’ýn kullarý arasýndan seçtiði ve va- hiyle þereflendirerek emir ve yasakla- rýný insanlara ulaþtýrmak üzere görev- lendirdiði elçiye peygamber denir.

Arapçada, peygamber kelimesinin karþýlýðý olarak, gönderilmiþ ve elçi de- mek olan resûl ve mürsel kelimesi kul- lanýlýr. Terim olarak resûl ve mürsel, yeni bir kitap ve yeni bir þeriatla insan- lara gönderilen peygambere denilir.

Çoðullarý “rüsul” ve “mürselûn”dir.

Nebi de Allah’ýn emir ve yasaklarý- ný insanlara haber veren; fakat yeni bir kitap ve yeni bir þeriatla gönde- rilmeyip, önceki bir peygamberin kitap ve þeriatýný ümmetine bildir- meyle görevli olan peygamberdir.

Çoðulu “enbiya”dýr. Risalet ve nü- büvvet kelimeleri mastar olup, pey- gamberlik anlamýna gelmektedir.

Kur’an’da da belirtildiði gibi yüce Allah, asýrlar boyunca peygamberler göndermiþ, insanlarý onlar aracýlýðýy- la gerçeði benimseyip yaþamaya ça-

Peygamberlere iman

Dinî açýdan, “Al- lah’ýn kullarý arasýn- dan seçtiði, vahiyle þe- reflendirerek emir ve yasaklarýný insanlara ulaþtýrmak üzere gö- revlendirdiði elçiye

“peygamber” denir.

Bu ifadenin Arapçasý

“resul” ve “nebi”dir.

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

(21)

ðýrmýþtýr. Kendilerine peygamber gelmemiþ hiçbir topluluk ve üm- met bulunmadýðý Kur’an’da þöyle dile getirilmektedir: “(Geçmiþ) her ümmet içinde mutlaka bir uyarýcý peygamber bulunagelmiþ- tir.” (Fatýr 35/24), “Allah’a and olsun ki biz senden önceki üm- metlere de peygamberler gön- dermiþizdir...” (Nahl 16/63).

Peygamberlik, Allah vergisi- dir. Çalýþma, ibadet ve taatla elde edilemez. Allah, peygamberlik yükünü taþýyabilecekleri ve layýk olanlarý bilir ve dilediðini pey- gamber olarak seçer: “Bu, Al- lah’ýn lütfudur. Onu dilediðine verir...” (Cum’a 62/4). Bu seçimde mal, mülk, þan, þöhret ve makam etkili deðildir. Her konuda oldu- ðu gibi peygamberlik konusunda da orta yolu gözeten Ýslam, onla- rý Ýlah mertebesine çýkartmamýþ, Allah’ýn elçisi ve kulu saymýþtýr.

Biz, peygamberlerin vahiyle þe- reflendirilmiþ ve diðer insanlarda bulunmayan niteliklere sahip,

seçkin kiþiler olduklarýný kabul ederiz. Fakat onlarýn hiçbirisinde Tanrýlýk özelliði olmadýðýna, Al- lah’ýn müsaadesi dýþýnda fayda saðlama ve zararý giderme güçle- rinin bulunmadýðýna, Allah’ýn bildirdikleri dýþýnda gaybý bilme- diklerine inanýrýz (Maide 5/72- 73, 75; A’raf 7/188; Tevbe 9/30).

Peygamberler sadece dini teb- liðle yetinmemiþler, dinî esaslarý açýklamýþlar, sonra ümmetlerine öðretmiþler, onlarý eðitip kötülük- lerden arýndýrmýþlardýr. Bu iþleri yaparken davalarýndan taviz ver- memiþler, bu uðurda pek çok eza ve sýkýntýya göðüs germiþlerdir.

Kur’an-ý Kerîm’de de bildiril- diði gibi, peygamberlik Hz. Mu- hammed ile son bulmuþtur: “Mu- hammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babasý deðildir. Fakat o, Allah’ýn resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur...” (Ahzab 33/40).

Artýk ondan sonra peygamber gel- meyecektir. O’nun getirdiði mesaj da kýyamete kadar sürecektir.

Allah (cc), insanlardan, bütün peygamberlere inanmasýný ister

Kıyamet ne demektir?

Yüce Allah’ýn belirlediði zaman gelin- ce kâinat düzeninin bozulup yýkýlmasý ve dünyanýn sonunun gelmesidir.

Kirâmen kâtibîn nedir?

Her mükellef insanýn yaptýðý bü- tün iþleri kayda geçiren yazýcý meleklerin adýdýr.

Kur’an-ı Kerîm’de kaç sûre vardır?

Kur’an-ý Kerîm’de 114 sûre vardýr.

Kurban nedir?

Allah’a yakýn olmak ve rýzasýna er- mek için ibadet niyetiyle kurbanlýk bir hayvaný kesmektir.

Kürsü nedir?

Camilerde vaizlerin vaaz sýrasýnda oturduklarý yüksekçe yerdir.

Mahşer ne demektir?

Öldükten sonra dirilen insanlarýn toplanacaðý yerdir.

Melek ne demektir?

Allah’ýn emriyle çeþitli görevleri yerine getiren, gözle görülmeyen nûrânî varlýklardýr.

Mevlid nedir?

Doðum zamaný demektir. Peygambe- rimiz’in doðumu ve bunu anlatan eser anlamýnda kullanýlýr.

Mi’rac nedir?

Peygamberimiz’in, Kudüs’deki Mescid-i Aksa’dan, Yüce Allah’ýn, manevî huzuruna yaptýðý yolculu- ðun adýdýr. Dinî literatürde, Recep ayýnýn 27. gecesi “Mîrac Gecesi”

olarak bilinir.

Mihrap nedir?

Cami, mescid ve namazgâhlarda kýb- le yönünde bulunan ve imam-hatibin namaz kýlarken durduðu bölümdür.

TERÝMLER

Peygamberlere iman, imanýn altý esasýndan biridir. Peygamberlere iman demek, insanlara doðru yolu göstermek için Allah tarafýndan seçkin kimselerin gönderildiðine, bu kimselerin Allah’tan getirdiði bütün bilgilerin gerçek ve doðru olduðuna inanmak demektir. Yü- ce Allah her Müslüman’a, arala- rýnda herhangi bir ayýrým yapma- dan bütün peygamberlere inan- mayý farz kýlmýþtýr: “Peygamber de kendisine Rabb’i tarafýndan in- dirilene iman etti, müminler de.

Her biri Allah’a, meleklerine, ki-

taplarýna, peygamberlerine iman ettiler. Allah’ýn peygamberlerin- den hiçbiri arasýnda ayýrým yap- mayýz...” (Bakara 2/285). Bu se- beple peygamberlerin bir kýsmýna inanýp, diðerlerini tasdik etmemek inkar sayýlmýþtýr: “Allah’ý ve pey- gamberlerini inkar edenler ve

‘Allah ile peygamberleri birbirin- den ayýrmak isteyip bir kýsmýna iman ederiz; ama bir kýsmýna inanmayýz’ diyenler ve bunlar arasýnda bir yol tutmak isteyen- ler yok mu iþte gerçekten kafirler bunlardýr...” (Nisa 4/150-151).

(22)

12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ ailem 20

Her ne kadar insan yaratýlýrken akýl, bilinç, idrak, seçme imkaný gibi birta- kým yeteneklerle donatýlmýþ ve bu ye- tenekler sayesinde kendisi, çevresi ve diðer yaratýklar hakkýnda bazý bilgiler edinmiþ olsa da bütün bunlar sýnýrlý ve kendi gücü oranýndadýr. Ýnsanýn gücünü aþan konularda ve yeterli olamadýðý hususlarda yahut da gücü dahilinde olup da dýþ çevrenin olumsuz etkisiyle gerçeðe ulaþama- dýðý hususlarda elinden tutulmasý ve yolunun aydýnlatýlmasý gerekmek- tedir. Ýnsanlarýn peygamberlere ih- tiyaç duymalarýnýn sebepleri arasýn- da þunlarý söylemek mümkündür:

Bazý bilgiler için ihtiyaç vardýr Ýnsanlar kendi akýllarýyla Allah’ýn varlýðýný, birliðini anlayabilirlerse de bunun ötesinde O’na ait birtakým yüce sýfatlarý tamamen anlayamazlar.

Allah’a nasýl ibadet edileceðini, ahi- retle ilgili durumlarý dosdoðru bile- mezler. En kýsa ve pürüzsüz bir yol- dan giderek dünya ve ahiret mutlu-

luðuna kavuþmak, fikir ve ahlak yö- nüyle yükselmek, ancak peygamber- lerin öðrettiði buyruklarý yerine getir- mekle mümkün olabilir. Ýþte yüce Al- lah, insanlarýn bu ihtiyacýný gidermek için peygamberler göndermiþtir.

Ýsabetli karar veremeyeceklerdi Eðer peygamber gönderilmemiþ olsa insanlar, gerçek, iyi, doðru ve güzeli bulmada, faydalý ve zararlýyý ayýrt et- mede zorlanacaklar, bunun için çok zaman harcayacaklar, çoðu zaman da bu konuda duygularýnýn, gele- neklerinin, geçici arzu ve isteklerinin baskýsý altýnda kalacaklar, gerçek doðru ile pratik yararý birbirine karýþ- týracaklar, isabetli karar veremeye- ceklerdir. Ýþte bu ve benzeri sebep- lerle Allah, rahmetinin bir sonucu

olarak peygamberler göndermiþtir:

“Biz Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 21/107) Sorumlu tutulamayacaklardý Ýnsanýn belli iþlerle sorumlu ve yü- kümlü tutulabilmesi ve bundan do- layý onlara sevap ve ceza verilebilme- si için bilgilendirilmesine, bunun için de peygamber gönderilmesine ihti- yaç vardýr. Böylelikle ahirette insan- larýn “bilmiyorduk, peygamber gön- derilmedi” diye Allah’a karþý mazeret ileri sürmelerinin peþinen önüne ge- çilmiþ olmaktadýr: “Biz müjdeleyici ve sakýndýrýcý olarak peygamberler gönderdik ki artýk peygamberlerden sonra insanlarýn, Allah’a karþý bir bahaneleri olmasýn...” (Nisa 4/165) Medeniyete katký yaptýlar

Peygamberler sanat, ticaret ve çeþitli meslekleri topluma öðretmek sure- tiyle medeniyete, kültüre ve toplum- sal geliþmeye katkýda bulunmuþlar- dýr. Ümmetlerini her iki dünyada da mutlu kýlmaya çaba göstermiþlerdir.

Rabb’imiz (cc) niçin peygamber

göndermiþtir?

Hz. Muhammed’den (sas) sonra yeni bir peygamber geleceði, onun da yeni bir ki- tap getireceði konusunda ortaya atýlan iddialar, Kur’an’ýn apaçýk hükmünü, Hz.

Muhammed’in “hatemü’n-nebiyyîn”

(peygamberlerin sonuncusu) olduðu inancýný inkârdan baþka bir þey deðildir.

FOTOÐRAF: REUTERS

(23)

Peygamberlerin sýfatlarý deyince onlarda bulunmasý caiz olan sýfat- larla gerekli (vacip) ve zorunlu olan sýfatlar anlaþýlýr. Kur’an-ý Kerîm’in pek çok yerinde belirtil- diði gibi peygamberler de insandýr.

Onlar da diðer insanlar gibi oturup kalkar, yiyip içerler, gezerler, evle- nip çoluk çocuk sahibi olurlar, has- talanýr ve ölürler; bu gibi özellikle- re, peygamberler hakkýnda düþü- nülmesi caiz özellikler denir. Bu Ýlahî emir ve yasaklarla yükümlü ve sorumludurlar. Peygamberler bu gibi konularda diðer insanlar gibidirler. Fakat onlar her hareket- leriyle Allah’ýn insanlar için seçtiði kullarý ve elçileri, insanlarýn ken- dilerine bakarak davranýþlarýna çekidüzen verdikleri birer örnek olduklarýnýn bilinci içindedirler.

Bu sebeple fakirken, sýkýntýday- ken bile Allah’a þükrederler. Ha- set etmek, içi dýþýna uymamak gibi kötü huylardan hiçbiri onlar- da bulunmaz. Her peygamberde insan olmanýn da ötesinde birta- kým sýfatlarýn bulunmasý gerek- lidir. Bu sýfatlar þunlardýr:

1. Sýdk: “Doðru olmak” demektir.

Her peygamber doðru sözlü ve dürüst bir insandýr. Onlar asla ya- lan söylemezler. Eðer söyleyecek olsalardý kendilerine inanan halkýn güven duygusunu kaybederlerdi.

O zaman da peygamber gönder- mekteki gaye ve hikmet gerçek- leþmemiþ olurdu. Sýdkýn zýddý olan yalan söylemek (kizb), peygamberler hakkýnda düþü- nülemez. Bütün peygamberler peygamberlikten önce de sonra da yalan söylememiþlerdir.

2. Emanet: “Güvenilir olmak” de-

mektir. Peygamberlerin hepsi emin ve güvenilir kiþilerdir. Ema- nete asla hainlik etmezler. Bu ko- nuda bir ayette þöyle buyurulur:

“Bir peygamber için emanete hý- yanet yaraþmaz...” (Âl-i Ýmran 3/161). Emanet sýfatýnýn zýddý olan hýyanet, onlar hakkýnda düþünül- mesi imkansýz olan bir sýfattýr.

3. Ýsmet: “Günah iþlememek, gü- nahtan korunmuþ olmak” demek- tir. Peygamberler hayatlarýnýn hiç- bir döneminde þirk ve küfür sayý- lan bir günahý iþlemedikleri gibi özellikle peygamberlikten sonra kasten günah iþlememiþlerdir. Ýn- san olmalarý sebebiyle günah de- recesinde olmayan birtakým ufak tefek hatalarý bulunabilir. Ancak onlarýn bu hatasý yüce Allah’ýn kendilerini uyarmasýyla derhal düzeltilir. Peygamberlerin bu tip küçük hatalarýna “zelle” denilir.

Ýsmetin karþýtý olan masiyetten (günah iþlemek) Allah onlarý korumuþtur. Peygamberler ör- nek ve önder kiþiler olduklarý için, konumlarýný zedeleyecek davranýþlardan da uzaktýrlar.

4. Fetanet: “Peygamberlerin akýllý, zeki ve uyanýk olmalarý” demektir.

Bunun zýddý olan ahmaklýk onlarla baðdaþmaz. Peygamberler zeki ve akýllý olmasalardý hitap ettikleri ki- þileri ikna edemezler, toplumsal dönüþümü saðlayamazlardý.

5. Teblið: “Peygamberlerin Al- lah’tan aldýklarý buyruklarý ve yasaklarý ümmetlerine eksiksiz iletmeleri” demektir. Tebliðin karþýtý olan gizlemek (kitmân) onlar için düþünülemez.

Sadece peygamberlere has özellikler

el-MUSAVVİR

Tasvîr eden, her þeye bir þekil ve hu- susiyet veren...

Allah Teâlâ her þeye bir sûret, bir özellik vermiþtir. Her þeyin kendisine göre þekli, dýþtan görünüþü vardýr ki, baþkalarýna benzemez.

Meselâ: Ýnsanlar arasýnda tamamiyle birbirinin ayný iki insan yoktur.

Bundan daha garibi, parmak uçla- rýndaki çizgilerdir. Bu çizgiler, in- sanlarýn sayýsý kadar deðiþik gidi- yor ve hiçbiri ötekine uymuyor. Þu halde insanýn hiç taklit olunamaya- cak imzasý, bastýðý parmak izidir.

Ýþte bunlar, Allah Teâlâ’nýn MUSAV- VÝR isminin tecellîleridir.

el-GAFFÂR

Maðfireti pek bol olan...

Gafr, örtmek ve sýyânet etmek (koru- mak) mânâsýnadýr. Allah mü’minlerin günahlarýný örter. Dilediði kullarýný da günahlardan sýyânet eder, korur. Bu, onlar için en büyük nimetlerden biridir.

el-KAHHÂR

Her þeye, her istediðini yapacak su- rette galib ve hâkim...

Kahr, bir þeye, onu hor ve hakîr kýlacak veya mahv ve helâk edebilecek sûrette galib olmaktýr. Allah Teâlâ Kahhâr’dýr, her vechile üstün ve daima galibdir.

Kuvvet ve kudretiyle her þeyi içinden ve dýþýndan kuþatmýþtýr. Hiçbir þey O’nun bu ihâtasýndan dýþarý çýkamaz. O’na karþý her þeyin boynu büküktür. Kahrý- na yerler, gökler dayanamaz. Kahr ile nice azýp sapmýþ ümmetleri ve millet- leri mahv ve periþan etmiþtir.

el-VEHHÂB

Çeþit çeþit nimetleri devamlý ba- ðýþlayýp duran...

Vehhâb kelimesi hibe kökünden gel- mektedir. Hibe, “herhangi bir karþýlýk ve menfaat gözetmeden birine bir malý baðýþlamak” mânasýnadýr.

Vehhâb ise, “Her zaman, her yerde ve her þeyi çok çok ve bol bol veren ve karþýlýk beklemeyen” demektir.

ESMÂ-Ü’L HÜSNÂ

(24)

12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ ailem 22

Kur’an’da 25 peygamberin adý geçmektedir

Ýlk peygamber Hz. Adem’den (as) son peygamber Hz. Muhammed’e (sas) kadar pek çok peygamber ge- lip geçmiþtir. Gönderilen peygam- berlerin sayýsý konusunda Kur’an’da herhangi bir bilgi bulunmamakta- dýr. Bir hadiste peygamberlerin sayý- sýnýn 124 bin olduðu, bunlardan 315’ini resûllerin teþkil ettiði haber verilmektedir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 266). Fakat bir ayette

“And olsun, senden önce de pey- gamberler gönderdik. Onlardan Sa- na kýssalarýný anlattýðýmýz kimseler de var. Sana kýssalarýný bildirmedi- ðimiz kimseler de var...” (Mü’min 40/78) buyurulmasý göz önünde bulundurulursa peygamberlerin sa- yýsý ile ilgili bir rakam belirlemeksi- zin “Hz. Adem’den Hz. Muham- med’e kadar gönderilmiþ olan pey- gamberlerin hepsine inandým, hep- sinin hak ve gerçek olduklarýný ka- bul ettim.” demek daha uygundur.

Kur’an’da adý geçen peygam- berler þunlardýr: Hz. Adem, Hz.

Ýdris, Hz. Nuh, Hz. Hûd, Hz. Sa- lih, Hz. Lût, Hz. Ýbrahim, Hz. Ýs- mail, Hz. Ýshak, Hz. Ya’kub, Hz.

Yusuf, Hz. Þuayb, Hz. Harun, Hz.

Musa, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Eyyüb, Hz. Zülkifl, Hz. Yu- nus, Hz. Ýlyas, Hz. Elyesa’, Hz.

Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. Ýsa, Hz.

Muhammed Aleyhimüsselam.

Bunlardan baþka Kur’an’da üç isim daha zikredilmiþtir. Fa- kat onlarýn peygamber mi, velî mi olduklarý konusunda fikir ayrýlýðý vardýr. Bunlar; Üzeyir, Lokman ve Zülkarneyn’dir.

Ýslam inancýna göre bütün pey- gamberler, peygamber olmak açýsýndan eþittirler. Allah, her Müslüman’a aralarýnda herhangi bir ayýrým yapmadan bütün pey- gamberlere inanmayý farz kýlmýþ- týr. Hal böyle olmakla birlikte, onlarýn peygamberliklerini tasdik ettikten sonra aralarýnda derece farklýlýðýnýn bulunabileceði de ka- bul edilir. Bu konuda Kur’an’da þöyle buyurulur: “Ýþte bu pey- gamberlerden bir kýsmýný diðerle- rinden üstün kýldýk. Allah onlar- dan bir kýsmý ile konuþmuþ, bazý- larýný da derecelerle yükseltmiþ- tir...” (el-Bakara 2/253). Ayetteki

“Allah’ýn derecelerle yükselttiði kiþi”den kasýt, Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. O’nun diðer peygamberler arasýnda üstün ve

eþsiz bir yeri vardýr. Çünkü;

1. Hz. Peygamber yaratýlmýþ- larýn en üstünü ve en hayýrlýsý, Al- lah’ýn en sevgili kuludur. Bir ayet- te “Siz, insanlarýn iyiliði için orta- ya çýkarýlmýþ en hayýrlý ümmetsi- niz...” (Âl-i Ýmran 3/110) buyu- rulmuþtur. Bir ümmetin en ha- yýrlý ümmet olmasý, o ümmetin uyduðu peygamberinin de en üstün varlýk olmasýný gerektirir.

2. O’nun peygamberliði bü- tün insanlýðý kapsamýna alýr.

Halbuki öteki peygamberler bel- li topluluklar için gönderilmiþ- lerdir. Bir ayette þöyle buyrulur:

“Biz Seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarýcý olarak gönderdik...” (Sebe’ 34/28)

3. Önceki peygamberlerin peygamberliði belli bir zaman

Efendimiz (sas) bütün

peygamberlerin

Sultanýdýr

(25)

1.

Namaz dinin direði ve ilk görüle- cek olan ibadettir. Namazlarýn vak- tinde kýlýnmasý gerekir; çünkü “va- kit”, namazýn farzlarýndandýr. Vak- tinde ve vakti geçtikten sonra kýlý- nan namazlara ne ad verilir?

2.

Kelime-i þehadet getirmek, namaz kýlmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmek neyin þartlarýdýr?

3.

Kur’an-ý Kerîm’deki ilk sûrenin ismi nedir?

4.

Cenaze namazý nasýl kýlýnýr ve kaç tekbirdir?

5.

Bir þeyi elde etmek için gereken maddi ve manevi vesilelerin hepsini yap- týktan sonra, Allah’a güvenip ondan son- rasýný Allah’a býrakmaya ne ad verilir?

6.

Kur’an-ý Kerîm’in kalbi olarak zik- redilen sûrenin ismi nedir?

7.

Yapýlan iyiliðin kýymetini bilmek, takdir etmek, söz ya da iþle memnuni- yet göstermeye ne denir? Karþýtý küf- ran-ý nimet (nimeti inkar) dýr.

8.

Ýnanç bakýmýndan insanlar üçe ay- rýlýr, bunlar hangileridir?

9.

Peygamberimiz (sas)’in hicret esnasýnda saklandýðý maðaranýn ismi nedir?

TEST

1. Vaktinde kýlýnan namaza;

“eda”, vaktinden sonra kýlýnan namaza ise; “kaza” denir.

2. Ýslam’ýn 3. Fatiha Sûresi.

4. Ayakta kýlýnýr ve dört tekbirlidir.

5. Tevekkül 6. Yâsin Sûresi.

7. Þükür.

8. a-Mü’min, b-Münafýk, c-Kâfir.

9. Sevr Maðarasý.

CEVAPLAR

dilimini içine alýrken, O’nun peygamberliði kýyamete kadar sürecektir. O, son peygamber- dir; O’ndan sonra baþka pey- gamber gelmeyecektir.

4. O son peygamber olunca, O’nun getirdiði dinin de en son ve en mükemmel din olmasý ta- biidir. Ýslamiyet önceki dinlerin hükümlerini kaldýrmýþtýr. Ýsla- miyet, kýyamete kadar en son ve en mükemmel din olarak de- vam edecektir. Bir ayette þöyle buyurulur: “Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladým ve sizin için din olarak Ýslam’ý beðen- dim...” (el-Maide 5/3)

Hz. Peygamber’den sonra de- rece itibarýyla Hz. Nuh, Ýbrahim, Musa ve Ýsa’nýn içinde yer aldýðý

ülü’l-azm peygamberler, daha sonra resûller, daha sonra da di- ðer nebiler gelir.

Ülü’l-azm peygamberler, al- dýklarý aðýr görev ve yüklendik- leri sorumluluk karþýsýnda her- hangi bir yýlgýnlýk göstermeden dini insanlara teblið görevini yerine getiren, bütün zorluklara göðüs germede azim ve sebat gösteren peygamberler demek- tir. Ülü’l-azm peygamberlerin isminin geçtiði bir ayette þöyle buyurulur: “O, dini ayakta tu- tun, onda ayrýlýða düþmeyin diye dinden Nuh’a tavsiye etti- ðini, sana vahyeylediðimizi, Ýbrahim’e, Musa’ya ve Ýsa’ya tavsiye ettiðimizi Allah size de din kýldý...” (eþ-Þüra 42/13; ay- rýca bk. el-Ahzab 33/7).

FOTOÐRAF: AP

(26)

Mucize nedir?

Sözlükte aciz býrakan, güçsüz kýlan, karþý konulmaz, harika olay, kudretsizlik ve takatsizlik veren iþ anlamlarýna gelen

“mucize”, dini bir terim olarak, insanlarýn benzerini meydana getirmekten aciz kalacaklarý, peygamberlik iddiasýnda bulu- nan zattan bilinenin aksine ve tabiat kanunlarýna aykýrý olarak ve meydan okuma üslubu ile zuhur eden harikulade olay de- mektir. Peygamberin nübüvvet davasýný ispat ve doðrulamak amacýyla gösterilirler. Herhangi bir olayýn mucize olabilmesi için onun nübüvvet görevi verilmiþ kiþilerin elinde ortaya çýkmasý gerekir. Mucize gerçekte Al- lah’ýn fiilidir, “peygamber muci- zesi” denilmesi mecazîdir.

Rabb’imiz þöyle buyuruyor:

“Dediler ki: ‘O’na, Rabb’inden mucizeler indirilseydi ya!’ De ki:

‘Mucizeler ancak Allah katýnda- dýr ve Ben ancak apaçýk bir uya- rýcýyým.” (Ankebut, 29/50) Ke- ramet ise Hak dostu velilerden zuhur eden Ýlahi ikramlardýr.

Mucize çeþitleri nelerdir?

Hz. Peygamber’in mucizesine en büyük ör- nek Kur’an’dýr. Çünkü Kur’an her çaðdaki akýl sahibi insana hitap eden, akýllara dur- gunluk veren, baþkalarýnýn benzerini mey- dana getirmekten aciz kaldýklarý büyük ve ebedî bir mucizedir (Bakara, 2/23). Bir ha- diste þöyle buyurulmuþtur: “Hiçbir pey- gamber yoktur ki, onlara kendi zamanlarýn- daki insanlarýn inandýklarý bir mucize veril- miþ olmasýn. Bana mucize olarak verilen ise ancak Allah’ýn Bana vahyettiðidir.” (Buhârî, Ý’tisâm, 1). Mucize olarak, Ay’ýn ikiye bö- lünmesi, Hz. Peygamber’in parmaklarýnýn arasýndan suyun akmasý, bir ziyafet esna- sýnda zehirlenmek istenince olaydan ha- berdar olmasý, bir hurma kütüðünün O’ndan ayrýlýðýn teessürünü inilti þeklinde duyurmasý konularý sayýlabilir. Efendimiz’in gelecekle ilgili haber verdiði mucizelere de Mekke’nin fethi örnek olarak gösterilebilir.

Vahiy nedir?

Vahiy, Allah’ýn peygamberlerine ilet- mek istediði mesajlarýný, doðrudan doð- ruya veya Cebrail vasýtasýyla bildirmesi- ne denir. Cenab-ý Hak ayrýca her canlý ya da cansýza da “yön verme” anlamýn- da vahyettiðini Kur’an’da ifade etmek- tedir. (Nahl, 16/68-69, Zilzâl, 99/4-5)

FOTOÐRAFLAR: REUTERS

12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ ailem 24

(27)
(28)

12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ ailem 26

H

ayatta baþýmýza gelen ve olum- suz gibi görünen olaylar karþý- sýnda ilk tepkimiz çoðunlukla ‘ne- den ben?’ diye sormaktýr. Güzellik- leri hak ettiðimize inanýrýz da zor- luklarý bir ceza veya haksýzlýk gibi görme yanlýþýna düþeriz. Oysa bu dünyada yaþadýðýmýz her þey, sahip olduðumuz her varlýk veya isteyip de ulaþamadýðýmýz her emel bir im- tihandýr. Ýnsaný yaratýp bu dünyaya

gönderen Cenab-ý Hak, kimimizi verdiði nimetlerin þükrüyle, kimi- mizi vermediklerinin veya verip de aldýklarýnýn sabrýyla imtihan edi- yor. Sabýr ve þükürdeki en önemli an ise baþýmýza geldiði ilk anda gösterebildiðimiz tevekkül halidir.

Erzurumlu Ýbrahim Hakký Hazret- leri gibi ‘Kahrýn da hoþ, lütfun da hoþ’ diyebilmektir önemli olan; týp- ký Kadriye ve Saffet Çiçek çifti gibi.

Onlar, otistik özellik taþýyan oðullarý Yusuf’u toplum hayatýna

Otistik özellikler göste- ren bir çocuk annesi olan Kadriye Çiçek, ön- ce “Neden ben?” diye sarsýlmýþ; ama hemen sabýr ve tevekkülle ken- dini toparlayýp “Neler yapabilirim?” demiþ.

ÞEMSÝNUR ÖZDEMÝR

‘Otistik oðlum, hayat öðretmenim oldu’

FOTOÐRAFLAR: LEVENT GÜLER

(29)

ailem 27 12 AÐUSTOS 2006 CUMARTESÝ

kazandýrabilmek için 17 yýldýr hiç yýlmadan mücadele eden sabýr ve þefkat kahramanlarý. Evlatlarý- nýn zihinsel engelli olmasý san- ki kendi kusurlarýymýþ gibi çev- reden ve ailelerinden gördükle- ri bütün olumsuz tavýrlara rað- men, Yusuf’u eðitmeye ve haya- ta hazýrlamaya çalýþan bu aile, en büyük gücü Allah’a ve ahire- te olan inançlarýndan almýþ.

Doðum sýrasýnda uzun süre sý- kýþýk kaldýðý için vakum yardý- mýyla dünyaya getirilen Yusuf, bu sýrada beyni hasar gördüðünden tamamen otistik olmasa bile otis- tik özellikler taþýyor. Çocuðunun yaþýna göre normal geliþmediðini 2 yaþýnda fark eden Kadriye Ha- ným, ondan sonra onu en iyi þekil- de yetiþtirmek için baþvurmadýk hastane, doktor, pedagog, psiko- log, eðitimci, terapist býrakmamýþ.

Engelli bir çocuða sahip olmayý;

güzel bir ülkeye gitmeyi planla- mýþken uçaðýn mecburen iniþ yaptýðý ve bir daha ayrýlamayaca- ðý, yabancý ve þartlarý daha zor olan baþka bir ülkede yaþamaya benzetiyor Kadriye Haným. Görü- yoruz ki, insan zamanla orada ya- þamayý öðreniyor ve sonradan ge- lenlere de rehberlik yapýyor!

17 yýl boyunca sürekli kendi- ne ‘Neden anneyim?’ diye sor- muþ ve bu sýfat verilmiþse göre- vini yerine getirmek için elinden geleni yapmasý gerektiðine inan- mýþ. Bir de yýllar sonra evladýnýn kendisine ‘Neden benim için da- ha çok þey yapmadýn?’ deme- sinden korkmuþ. Çiçek çifti, ilk þok anýnda ‘Neden biz?’ diye sorsa da, gerçekleri hazmettik- çe bunun kendileri için özel bir yol olduðunu düþünmüþ ve Al- lah’ýn takdirini kabullenmiþler.

ailem

HAYAT

Bir anormallik var ama!

Evlerine sürekli gelen Zaman gaze- tesinden okuduðu bilgiler ile Yu- suf’u daha dikkatli gözlemleyen Kadriye Haným, onun yaþýna göre normal olmadýðýna dair görüþünü önce eþine ve ailesine anlatýr. Eþin- den destek almasýna raðmen ailesi

‘çocuða neler yakýþtýrýyorsunuz’ di- yerek durumu görmezden gelmeyi tercih eder. Ýlk gittikleri týp fakül- tesinin çocuk psikiyatrisi bölü- münde yýllar sürecek bir mücade- leye ilk adýmý attýklarýnýn farkýnda deðildir Çiçek çifti. Yusuf’un o dö- nemdeki davranýþlarýný þöyle anla- týyor Kadriye Haným: “Daima ken- di baþýna oynar, etrafýyla ilgilen- mezdi. Reklamlara aþýrý düþkündü, TV’yi kapattýrmazdý. TV’de gördü- ðü þeyi markette de görünce ister- di. Almadan çýkamazdýk. Tavanda asýlý olan ampulleri duylarýyla bir- likte isterdi. Yaþýna uygun oyun- caklar yerine bu tür þeylerle saat- lerce oynardý. Su borularýný istedi- ði için tesisatçýlarýn yanýndan ge- çemezdik. Bir keresinde takým ha- linde birbirine geçmeli demir su borusu almak zorunda kalmýþtýk.

Göz göze gelince bakýþlarýný kaçý- rýrdý. Ten rengi çoraplarý çok sev- diði için ayaðýna dokunduðu misa- fir hanýmlar rahatsýz olurdu. Sevgi göstermeme karþýlýk bir gülüþ, sý- cak bir bakýþ alamadýðým için üzü- lürdüm. Anlamsýz hareketlerinin ve takýntýlarýnýn otistik özellik taþýmasýndan kaynaklandýðýný öðrenince artýk kabullenmiþtim.”

Referanslar

Benzer Belgeler

konu çalýþmasýndan çok pratik yap- maya zaman ayýrmalýsýnýz. ‘Bunu asla anlayamam, bu problemi çözmem imkansýz, baþa- ramayacaðým’ gibi içinizde sürekli tekrarlanan

Sokak orta- sýnda dayak yiyen bir çocu- ðun feryatlarý- na, yardým için koþanlar, o ço- cuða yardým edip, zavallý bir adamýn elinden kurtarsalar da daha sonra kur-

Allah rýzasý için tutulan oruç, insaný günahlardan uzaklaþtýrdýðý gibi, gönül- lerde güzel duygularýn yeþermesine de vesile olur.. Fitne, fesat, haset, dediko- du ve

Dini olarak ise; “Bir malýn belli bir miktarýný belli bir zaman sonra Allah (cc) rýzasý için hak sahibi bir kýsým Müslümanlara tamamen mülk olarak vermektir.” Zekât nere-

Ýnsanoðlu çok çeþitli tabaka- lar halinde yaratýlmýþtýr: Kimisi vardýr, mü’min olarak doðar, mü- min olarak yaþar, kâfir olarak ölür.. Kimisi vardýr, kâfir olarak

O ana kadar sürekli Kur`an okuyan, eþinin saðlýðý için dua eden Ayþe Ha- ným, eþinin vefatýndan sonra yaþadýðý acýyý ve hayata yeniden nasýl baðlandý- ðýný

Ama ben en çok Efendimiz (sas) gibi herkese karþý tebessüm edebilmek, insan- lara karþý tatlý dilli olmak, güler yüzlü olmak, en önemlisi onun na- maza olan hassasiyetinden

Bizim için önemli olan þudur: Üç ay- larýn ilk cuma gecesi olan bu gece, Allah’a çokça yalvar- mak, yakarmak, dua etmek ve af dilemek için bir vesile- dir ve bir