• Sonuç bulunamadı

M İ M A R L IK VE BEŞERÎ O R T AM Dünya Mimarlar Birliği IX. Kongresi Tem'ası olarak kabul edilmiştir.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "M İ M A R L IK VE BEŞERÎ O R T AM Dünya Mimarlar Birliği IX. Kongresi Tem'ası olarak kabul edilmiştir."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M İ M A R L I K V E B E Ş E R Î O R T A M

Dünya Mimarlar Birliği IX. Kongresi Tem'ası olarak kabul edilmiştir.

Ertuğrul MENTEŞE, Mimar D. P. L. G.

U. İ. A.

PRAG — IX CU DÜNYA MİMARLAR BİRLİĞİ KONGRE ANKET SUALLERİ A — Beşerî ortamın oluşu sırasında mimarının, şehir planlamasının kattığı im-kânları ne şekilde değerlendirerek dile ge-tirebilirsiniz?

Gene bu ortamın yaratılışında mimarın teorik ve amelî sahada gösterdiği çabaların faydalarını nasıl ifadelendirebilirsiniz?

Mühendis, sosyolog, iktisatçı, psikolog, hijiyenist gibi bu ortamın yaratılışında rol alması gereken kimselerin ilave ettikleri de-ğerler nelerden ibarettir?

B — Mekân içerisinde, cemiyetin ve ferdin değişen ihtiyaçları karşısında binala-rın yapılışı sabit kalıplaşmış değişmez biı sistemde mi olmalı; yoksa esnekliğe imkân verecek başka bir tarz mı tercih edilmeli-dir?

Keza değişen şartlar karşısında planlan-mış bir şehir kompleksi, bir insan topluluğu yerleşmesi değişmez formüller olarak mı kal-malı, yoksa buna bir esneklik getiren bir çare mi düşünülmeli?

Sanayileşme hareketinin ve düşüncelerde maddiyatın hâkim olduğu bir devirde böyle bir Tem'anın seçilmiş olması fevkalâde isa-betli bir karar olmuştur.

Kongre müzakereleri sırasında kâşif-lerin ve cemiyetin sanat yönünü dolduran mimarların önemli rollerinin dünyaya hatır-latılması hususunun ele alınması değerli so-nuçlar elde edilebilmesine vesile teşkil eder kanısındayım.

Meşhur Filozof BERKSON :

«İcatlar, yepyeni formlar meydana ge-tirme yönünde sarf edilen gayretler, tam ola-rak ortaya yeni bir şey koymak üzere ve-rilen devamlı ihtimam ve çabalar, bunların

hepsi, türlü ölçü hacim ve gaye ile hazırlan-mış mimarî eserdir.

Bu bir eser ibda etmek kudretinin ta kendisidir.» demektedir.

Bütünlüğün özünü tohumunda bulundu-ran, gelişme nitelikleri kendinde var olan «MİMARλ tabiat içindeki oluşumlarla ay-nı nitelikleri taşır.

Bilhassa mükemmele erişme yolunda katedilen merhaleler bakımından hilkat un-surları ile mimarî eser arasındaki benzerlik açıktır.

İnsanlığın yaşayışında y*ni imkânlar ge-tiren mimarî eser ve bu yolda yapılan gay-retler, insan çabaları arasında en «üst» faa-liyet olarak kabul edilmelidir.

Toplumda az adette bulunan mimar, hekim, mühendis gibi serbest meslek erbabı (profession liberale) cemiyeti yükselten ön-derlerdir.

Esasen beşer tarihi boyunca müşahede edilen terakkiler hep toplum içinden sivrilmiş müstesna kişiler sayesinde olmuştur.

Cemiyet içindeki serbest meslek sahibi doktor, mühendis, mimar gibi kişilerde cemi-yeti terakki ettiren toplumu ileriye sevkeden isimsiz liderlerdir.

Bahsettiğimiz bu özel kişilerin teorileri bazen de toplumun zor intibak edebileceği ütopik nazariyelere saplanır veya beşerî or-tamın ayak uyduramayacağı faraziyeler şek-linde kalır. Dolayısıyle nazariyat veya eser müellifinden önce iz bırakmadan silinip gi-der veya tanınmayacak halde tadilâta uğ-rar. H:r iki halde hüsrandır.

GENEL DÜŞÜNCELER:

A — Şehirler daima sosyal hayatın çer-çevesini teşkil etmiştir. İnsanlar bir araya ge-lerek birlikte yaşamak üzere nizamlanmış-lar ve kültür mefhumu bir araya gelen bu gruplarca benimsenmiştir.

Bu topluluklar konakladıkları yerlerde, yaşama nizamlarını araziye intibak ettirmek ve yerleşmelerini tanzim etmek için arala-rında bu işi en ehil olan «kimseye» yaptır-mışlardır.

Keza her aileye elverişli konutun tan-zimi ve yapımı o «kişinin» maharet ve bil-gisine terk edilmiştir.

Teknik ve «Socio - economique» mesele-lerin en karışık, dünya nüfusu artışının en yoğun olduğu bir devirde ise bunun böyle olması kaçınılmaz bir gerçektir.

Beşerî ortamın ahengi bugün her za-mandan ziyade «MİMAR» kişinin yardım ve müdahalesini icap ettirir.

Mimar eğitim ve yetişme tarzı itibariyle (bazen de doğuştan) insanın yaşayışıyle il-gili konuları en iyi kavrayabilen, ihtiyaçları cemiyet içinde en iyi şekilde sentez edebilen, mekân içinde ve belli bir ortamda bu ihti-yaçları cevaplandıran, en muvafık yerleşme-leri hacimler içinde meydana getiren ki-şidir.

Ancak insanın her hususu ve konuyu tam olarak bilmesine imkân yoktur. Bu ba-kımdan mimar, mesleğinin bir dalı bulunan ve çok yönlü olan şehirci ile ve yapı konu-larında ihtisas sahibi diğer uzmanlarla işbir-liği yapmak zorundadır.

Muhtelif ihtisas konularında yetişmiş bu yardımcıların, mimarlarla işbirliği derecesi

şüphesiz mevcut kurulu bir şehrin ıslahında veya yeniden tanzim edilecek yepyeni bir yerleşmede yer alacak topluluğun karakter ve niteliklerine göre değişik olur.

Muayyen bir çevrede, muayyen fonk-siyonları olacak yeni bir yerleşmenin tasav-vuru sırasında veya günün değişik şartlarına göre ıslah edilecek eski bir yerleşme niza-mında mimar daima en iyi sosyal ortamı te-min etmekle görevli bulunduğundan en ya-kın yardımcısı da tabiatiyle sosyolog uzman olacaktır. Psikolog, «hygieniste» iktisatçı, jeolog, statikçi, coğrafyacı, ve diğer uzman-ların yardımları da zaruridir. Bütün bu uz-manlar mimar ile birlikte ve aralarında iş-birliği ile kurulmak istenen yeni sosyal ni-zam ve yerleşme istikametinde senteze ulaş-mak için ekip halinde çalışmaya alışabil-melidirler. Bu işbirliğidir ki ancak insana en münasip yaşama, çalışma, ve dinlenme tarzı, hulâsaten refah ve saadet temin edebilir.

B — İhtiyaçların süratle değişmesi ve gelişmesi karşısında şehirsel kuruluşların da değişikliğe uğraması mı, yoksa aynen kal-maları mı gerektiği hakkındaki düşünceleri-mize gelince :

Günümüzde medenî hayatın akışının sürati ve istikrarsızlığı mimarî ve şehircilik bahsinde de kesin kabullere varmamıza im-kân vermiyor. Nereye gidiyoruz? Dünya ne istikamette yürüyor? Nereye varacak? Bun-lar kesinlikle bilinemiyor.

Atom ve füzeler devri sürat asrında he-men yarın neler olabileceğini kestirmemiz dahi kabil değildir.

Mimarideki tereddüt ve bocalama devri işte bu yüzden.

Meselenin çözümü bu istikrarsız du-rumda alınabilecek kararların isabetli tayi-nine bağlı kalıyor.

Prensiplerin vazedilmesinde isabet ya-ratık olarak insanın değişiklikler karşısında gösterebileceği mukavemet derecesiyle oran-tılıdır. Bir de tatbikatlarda müşahede edilen tepkiler vardır. Misal olarak son zamanlar-da inşa edilen «Grands ensembles» tabir edilen konut komplekslerinde ikamet eden aileler nezdinde yapılan anketler, orada otu-ranların hallerinden memnun olmadıklarını göstermiştir. İnsanlar evvelden tasarlanmış, kalıplaşmış formlar içinde yaşamayı zor-lukla kabul ediyorlar. Keza bir mahalle kompleksinde sosyal servislerin veya ticarî bölümlerin tevzi şeklinden zuhur eden en ufak bir aksaklık orada oturanlar tarafından şiddetli tenkidlere vesile oluyor. Demek ki KENDİ hayatına fazla bir müdahale insan

(2)

yaratığını derhal rahatsız ediyor. Bunu hür-riyetine bir nevi tecavüz sayıyor. Ve itiraf edelim ki bu tepkiler çoğu zaman mimar ve şehircinin eserinde tam olarak muvaffak olamaması sebep olmuştur.

Toplumun yaşama tarzlarına uygun or-tamlar, hacimler, elde etmek istiyorsa mimar en ince hassasiyetle adeta ana şefkatiyle problemlerin üzerine eğilerek eserlerini ve-rebilmelidir.

Sırf ekonomik mülâhazalarla insanlar birçok mecburiyetler altına sokulmak istenir-se, elbette direnirler.

Keza bazı mimarların kendi nazariye-lerine tonlumu zorla alıştırmak pahasına hazırladıkları bir konut tipinde insanların oturmak istememeleri gayet tabiîdir.

«Le Corbusier» nin bir «Complex» ile inşa ettiği «Ville Radieuse» ün kiracı bula-maması bunun tipik bir örneğini teşkil eder. Gerçi «Corbusier» yapıda şekil ve ha-cimleri göreceği vazifeler doğurur formülünü yaymıştır ve kendisi bugünün hayat şartla-rını etüd ederek yeni tip konutlar yaratmak istemiştir. Bu hususta önder olmakla bera-ber çalışmaları sosyal açıdan ziyade teknik ve estetik yönden daha çok verimli olmuştur. İkinci Dünya Harbinden sonra esas mevzuu konut olmuştur. O zamandan beri konut yapımında sosyal cihete daha fazla önem verilmeğe başlanmıştır. XX. asrın baş-larına kadar pek rağbette olan XVIII. asır plan anlayışı şimdi tamamen terk edilmiş-tir. Bugün mimarî «DESİGN» da birbirine eklenebilen hacimler sistemi tercih

edilmek-tedir ki bu suretle teknik ilerleme ve değ:

-şikliklere yapıların intibakı çok daha ko'.ay olabilmektedir.

Belki bir gün konut blokları için de bu sistem rağbet görecektir.

1939-1945 harp tahribatı sonunda kitle halinde konut inşaatına geçildi, yeknesak mahalleler peyda oldu; belki bu yeknesaklık ahenk temininden uzak, ;ok farklı üslûpta mimarilerin çoğalmasını kısmen önleyebil-miştir. Ve böylece bu durum fayda temin etmiştir.

Gelelim her türlü yapıların ilk doku sistemleri bir değişme imkânı vermeli mi? vermemeli mi? sualinin cevabına:

Denebilir ki, süratli teknik gelişmelere muvazi olarak binaların bu değişmelere ko-laylıkla intibak edebilmelerinde fayda var-dır. Ve böylelikle her çeşit yapının kolay-lıkla tevsiinin temini mimar tarafından ev-velden düşünülmüş demektir.

Bunun tahakkuku nasıl olmalıdır? a — KONUT YAPILARINDA:

Bugün az gelişmiş ve ayrıca «Güdümlü iktisadiyat» rejimli ülkelerde temayül; ko-nutlarda mahal ve oda hacimlerim asgariye indirerek az para ile daha çok konut yap-maktır.

İlk nazarda makul görülebilen bu usul haddizatında hiç de iktisadî değildir. Çünkü dış yardımlar veya kalkınma planları saye-sinde dünyanın her tarafından halk tabaka-ları genellikle daha refahlı bir seviyeye ulaş-tığı müşahede edilmektedir.

Şimdi dar konutlara razı olmuş kimse-lerin ileride daha geniş dairelere sahip ol-mak isteyecekleri muhakkaktır.

Böylelikle halkın satın alma gücü artın-ca boş kalaartın-cak bu daireler kimseye yarama-yacaktır. İşte ekonominin tam tersi bir so-nuç.

Onun için bu yanlış hesaptan dönüp is-tikbale matuf olayları karşılayabilecek daha «souple» diğer deyimle elâstikî formülleri kabullenmek daha doğru olur.

Bu elâstikiyeti temin edebilen kimse MİMARdır.

Bugünün ihtiyaçlarını karşılayan ve yarı-nın ihtiyaçlarına göre ayarlanabilecek inşaî sistemleri vücuda getirmek onun elindedir. Bilgisi buna yeterlidir.

Örneğin; bir konut blokunda bugün kü-çük düşünülmüş daireler, bitişik, duvarla ay-rılmış daire ile muayyen şekillerde birleşe-rek genişleyebilir.

Mimar ilk «DESİGN» esnasında bir ileri tevsii imkânını düşünerek en ekono-mik hal çarelerini bulmak rolünü yüklen-diği takdirde mesele kalmaz.

Tabiatiyle böyle bir prensibin tahak-kuku şehircilik yönünden vaziyet planında bu dairelerin gelişmesinden ötürü hasıl ola-cak yeni birkaç konut blokunun inşasına elverişli rezerv sahaların ayrılmış olmasını

gerektirecektir ki, belli bir blok apartman-dan ayrılacak aileler kolaylıkla diğer yeni dairelere taşınabilsinler.

b — KONUTTAN GAYRI YAPILAR İÇİN İSE:

Sınaî sektörü, hizmetler sektörü veya sosyal tesislere mahsus yapılar bahsinde durum aynı olacaktır. Son senelerin tecrü-beleri, istatistikî neticeleri göstermiştir ki bu tür yapılar daimî surette tevsie muhtaç kalmışlardır. Dolayısıyle bu çeşit yapılar içinde civarında veya eklenebilecek şekilde rezerv sahalar düşünülmesi, tevsii imkânları-nın kolaylıkla teminini gerçekleştirecektir.

Bu ayarlamaları düşünürken, projesini tasarlarken mimar insan varlığının daima değişen ihtiyaçları hakkındaki bilgilere da-yanacaktır.

Görülüyor ki evvelce de belirttiğimiz beşer ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için mi-marın sosyoloji ilmine mutlak ihtiyacı ola-caktır.

Sosyoloji ve sosyolojinin babası EMİLE DURKEİM der ki:

«Sosyal ortam içinde insan fasılasız olarak inkişaf eder. Başlangıçta hayatın, bilhassa dış tesirlerin bünyesini etkileyen çetin şeraitine karşı kendini korumakla ye-tinmiş, bilâhare bu şartlar hafifleyince men-sup olduğu toplumun kaidelerine uymakla beraber zaman zaman kendisini tahdit eden prensipleri yıkmak çabasında bulunmuş ve bunda muvaffak da olmuştur.

Bu değişiklik toplum yararına yapıldığı andan itibaren de insan UYGAR olabilmiş-tir denilebilir, çünkü «Egoizm» den sıyrıla-bilmiş, mükemmeliyete yaklaşasıyrıla-bilmiş, kısa-cası tekâmül edebilmiştir.

Yukarıdan beri MİMAR'ın cemiyet için-deki önemli rolünü belirtmeğe çalıştım. Sı-raladığımız hususlarla mücehhez yetiştiril-miş böyle bir insanın cemiyet içinde rahatça faydalı iş görebilmesini sağlamak, bulunduğu cemiyetin teşvik ve takdirine, otoritelerin de gerekli imkânları temin etmeleri ile kaimdir.

H A B E R L E R :

I.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Yapı Araş-tırma Kurumu tarafından 2 - 3 Mart 1967 günlerinde bir, T ü r k i y e ' d e d e p r e m d u r u m u ve e t k i a l a n -l a r ı konu-lu, pane-l düzen-lenmiştir.

Çeşitli fakültelere bağlı profesör ve di-ğer öğretim üyeleri, jeoloji, jeofizik, mü-hendislik, mimarlık, şehircilik, yerleşme, yapı malzemesi bakımından, depremle il-gili sorunlar hakkında açıklamalarda

bulun-muşlardır. Panel Mimarlık Fakültesi dekanı Prof. Gündüz ÖZDEŞ'in konuşmasıyle açıl-mıştır. Panelin yürütücülüğünü Prof. Hande SUHER, raportörlüğünü Doç. Dr. Altan ÖKE yapmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türk Ticaret Bankası, Emeklilik Sandığının, geçen sene aç';ığı, Adana'da bir banka şube binası müsabakasında 1 - 3 üncüye kadar derece alan projeleri bu

Oturma odası güçlükle havalandırılabileceği gibi tek soba ile evin bütün odalarının ısınmaları da gayrikabildir.. Derece alan bu üç projedeki mahzurların hiçbirini

Mimarın meydana getireceği eser maddi veya manevî bakımdan mutlak surette insanların ihtiyacı için olacağından yalnız güzellik düşüncesi ile meydana gelmiş mimarî bir e-

Genel bina İskeletinin statik ve neticede maliyette eko- nomik, azlık, suların akışında temizlik ve evin içine alabil- mek imkânı; düz çatıda dilatasyon ve neticesi dam - bahçe

(Bugünkü yollar; kurunu vustadan kalmış keçi yolları üzerine kaldırım döşenerek meydana gelmiştir. Bunlar mo- dern teknik neticesi hasıl olmuş değildir. Eşeklerin sallana

Ruh Eğitimi (Manevi güçlenme) Birçok kişiye bunlar Beyin Yıkanma diye geleceksede, Toplumlar Beyni Yıkan- mış kişilerden oluşurlar... ancak bu Be- yin Yıkanması

Dış yan duvarlarının, şimdi yerleri sıvanmış olan kısımları vak- tile bütün çini kaplı imiş, Bu çiniler Bursadaki (Yeşil cami)- nin renk ve tertibinde olup o devreye

Bunun için mimar; muntazam kereste kullana - mamış orman odununu yuvarlak şeklinde olduğu gibi bırakarak, güzel bir dağ başı evi gösterişi elde etmiştir.. Ev;