M i m a r î d e g ü z e l l i k
M i m a r N a c i M e l t e m
Muayyen meslekler sırasındaki ziraat ve sanayiden baş-layarak tıp ve sanaatten felsefe sınıfına geçerken mimarlık mesleğinin mutavassıt bir mevkide yer aldığını görürüz. Yani mimarlık mesleğini icra ederken sarf olunacak faaliyete zi-raat ve sanayi gibi maddeye taallûk eden meslekler ile frin inkişafına hadim hakimlik ve felsefe gibi mesleklefrin ik-tisabı için lâzım gelen faaliyeti fikriyeye artistin kendine has olan duygu ve hassasiyetinin inzimamı lâzımdır.
Ferdlerin çalışma ve istirahat imkânlarını, vücud ve fikir terbiyesini, beden kuvvetlerinin tecdidi, manevî kuv -vetlerinin arz ve iktisap etmeleri ve saire gibi insanların faa-liyette bulundukları mahaller için en uygun şekillerin dü-şünülmesi, ve bunların latbik mevkiine konarak meydana ge-tirilmesi yalnız mimara ait bir keyfiyet olduğu gibi, yine in-sanlar içinde - toprağın bize verdiği. muhtelif cinsdeki zeme ile insanların meydana getirdikleri bir çok mamûl mal-zemeyi bir araya getirerek tek bir eser ortaya koymak va-Işte bu iki mecburiyet mimarın mesleğini icra sırasında tam bir verim ile cemiyete nafî olabilmesi için kendisine lâ-zım olan kültür ve fikir inceliği derecesinin lüzumunu mey-dana koyar.
Mimarın meydana getireceği eser maddi veya manevî bakımdan mutlak surette insanların ihtiyacı için olacağından yalnız güzellik düşüncesi ile meydana gelmiş mimarî bir e-ser tasavvur olunamaz. Şu halde mimarın meydana getire-ceği eser insanlar için olacağından, diğer tarafdan fertlerin fikrinin hayat düşünce ve kaygusundan ayrılamıyacağına göre mimarın da eseri basma kalıp formüllerden ziyade, ta -biat ve hayat şartlarından öğrenilmiş olması lâzım gelir.
Mimarinin tezahürü faide verici eserde göründüğü gibi mimarinin hikmeti vücudü de yine nafî olmakta münde
-Mimarîde nafî (utile) kelimesi ile ifade etmek istedi-ğimiz cihet üç muhtelif safha arzeder.
a — ilk devirlerde insanlar sıhhatlerini muhafaza et -mek için kendilerini korumak istedikleri müessiratı havaiye ile tesirleri kendilerine zararlı olabilecek diğer haricî müessi-rattan mâda mimarîden gündelik işlerinin kolay, hattâ zevk verici bir şekilde tanzimini beklediler.
b — Fakat medeniyet bu ilk ihtiyacın temin edilmiş ol-ması ile iktifa edemedi. Bu ilk ihtiyaçların giderilmesi için bulunmuş olan çarelerin yeknesaklığına tahammül edemi-yerek mimarînin kendi düşünce ve tahayyülâtına da işti-râk etmesini istedi.
c — İnsanların maddî ihtiyaç ve ruhi temayüllerini
te-min eden mimarî bu defa zaman ve mekâna göre değişen ru-hî duyguları da tatminden geri kalmadı.
İşte burada armoni dediğimiz, madde ve ruhun ihtiyaçlarının bir arada bir san'at eserinde toplandığını buluyo -Mimarîde güzelliğin ne olabileceğini tayin etmeden evvel mimar olacak bir kimsenin kendisi için iki cazibe kutbu» nun bulunduğunu kabul etmesi lâzım gelir. Bunlardan biri in-şaat bilgisi olan faal kutup, diğeri ise kendisine bir çok ve-cibeler, mesuliyetler tahmil eden ve ibda vazifesi olan Pasif kutuptur.
Yalnız inşa düşüncesi ile hareket eden mimar cisimlerin gözle görünen aksi tesirlerine, cazibe kanunlarının mevzua-tına, muhtelif inşaat aksamı için fennî bilgilere kuvvet verir.
İbda etmek düşüncesi ile hareket eden mimar ise cisim-leri ve kütlecisim-leri bilgi ile tevzi ve tertip ederek onların ataleti-ni bize hafifletilmiş olarak gösterir ve inşa düşüncesi ile hareket eden mimarın göremiyeceği aksi tesirleri hisseder.
§u halde fikrin hassasiyet ile tezahürü demek olan gü -zellikte fikir ve şekil yekdiğerinden ayrılamaz şekilde bir» leşmiş olmalıdır. Burada fikir dediğimiz mefhum; ihtiyaca uygun derin bir sadakat, şekil ise haricî görünüştür. ,
Güzel bir eserde her ikisinin bulunması şarttır. Bunlar-dan birinden birini kaldırdığımızı farzedersek güzellik de kaybolmuş olur. O ancak her ikisinin imtizaç ve vahdetinden
Fikir haricî şekli ile tezahür ettiği vakit güzellik mey-dana gelir. Güzellik muhakemenin idrak ile kabul edeceği bir mevzu değil tefekküı-at ve tahayyülâta dalarak vasıl o-lunacak bir gayedir.
Tabiatta eşkâlin güzelliği intizam ve tenazurudur. San'-atın vazifesi ise hissiyat ve fikrin serbest bir surette inkişafı-nı bediî şekillerle tebarüz ettirmektedir.