• Sonuç bulunamadı

İdârî Yargılama Hukuku açısından tespit davasının uygulanabilirliği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İdârî Yargılama Hukuku açısından tespit davasının uygulanabilirliği"

Copied!
276
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI

İDÂRÎ YARGILAMA HUKUKU AÇISINDAN

TESPİT DAVASININ UYGULANABİLİRLİĞİ

Ayşe Almıla PAZARCI

DOKTORA TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Ramazan YILDIRIM

(2)
(3)
(4)

iii T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

ini

n Adı Soyadı Ayşe Almıla PAZARCI Numarası 084134001004 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Kamu Hukuku

Danışmanı Prof. Dr. Ramazan YILDIRIM

Tezin Adı İdârî Yargılama Hukuku Açısından Tespit Davasının Uygulanabilirliği

ÖZET

Türk hukuk sisteminde idâre hukukundan doğan uyuşmazlıklar, Kara Avrupası hukuk sisteminde olduğu gibi ayrı örgütlenmiş idârî yargı organlarınca idârî yargıda görülür. İdârî yargı makamları bu uyuşmazlıkları, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenen iki dava türüne göre çözümler. İptal davasıyla, idârî makamlarca düzenlenen idârî işlemlerin hukuka aykırılığı iddiaları çözümlenir. İdârî yargıdaki diğer dava türü olan tam yargı davasıyla da idârece ihlal edilen bir hakkın yerine getirilmesi veya idârenin neden olduğu zararın giderilmesi sağlanır.

Bu çalışma, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda bir dava türü olarak düzenlenmemiş olan tespit davasını konu edinmektedir. Bu çerçevede; idârî yargıda yeni bir dava türüne ihtiyaç olup olmadığı incelenmiş ve tespit davası idârî yargı sistemindeki benzer usullerle karşılaştırılmıştır. Tespit davası, her ne kadar idârî yargı sisteminde yer almasa da adlî yargıda yer bulmuştur. Bu bağlamda, çalışmada medenî usul hukukunda tespit davası incelenmiştir. Aynı zamanda çalışmada, tespit davasına ilişkin ülke uygulamalarına da yer verilmiştir.

Esasen çalışma; Türk idârî yargı sisteminde tespit davasının uygulanma imkânı olup olmadığının değerlendirilmesine ilişkindir. Konu, hem idârî yargılama sistemindeki mevzuat hem de mahkeme kararları bağlamında ele alınmıştır. Bu dava türü hakkında yürütülen tartışmalar bağlamında davanın idârî yargı sisteminde kabulünün mümkün olup olmadığına, mümkün ise şartlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Bütün bu değerlendirmeler sonucunda; idârî yargıda tespit davasının yer almasının gerekliliği sonucuna ulaşılmıştır. İptal davası ve tam yargı davası ile karşılanamayan talepleri karşılayabilecek olması, hak arama yollarını genişletecek olması, doğurabileceği muhtemel sakıncaların kanunî düzenlemelerle ve geliştirilecek içtihatlarla giderilebileceği düşünceleriyle tespit davasının idârî yargılama hukukunda kabul edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu bağlamda; tespit davasının idârî yargıda yer alması için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yapılması gereken değişikliğe ilişkin önerilerde bulunulmuştur.

(5)

iv T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

ini

n Adı Soyadı Ayşe Almıla PAZARCI Numarası 084134001004 Ana Bilim /

Bilim Dalı

Kamu Hukuku

Danışmanı Prof. Dr. Ramazan YILDIRIM

Tezin İngilizce Adı Applicability of Declaratory Action for Administrative Procedure Law

SUMMARY

Legal disputes arising from administrative law in Turkish law system are settled by single-organized administrative courts as in Civil Law. Administrative jurisdiction authorities settle these disputes within two types of lawsuits enacted in accordance with the Administrative Jurisdiction Procedures Law no. 2577. Contrariety to law claims of administrative acts regulated by administrative authorities are settled by means of action of nullity. Fulfillment of rights violated by the administration and retrieving a loss caused by the administration are settled by full remedy action, another type of lawsuit in administrative jurisdiction.

This study discuss declaratory action, which is not regulated in accordance with the Administrative Jurisdiction Procedures Law no. 2577. In this context, it is discussed whether a new type of lawsuit is needed or not and declaratory action is compared to similar procedures in administrative jurisdiction system. Although declaratory action does not take place in administrative jurisdiction system, it takes place in civil jurisdiction. Concordantly, declaratory action in law of civil procedure is discussed in this study. At the same time, comparative law related to declaratory action is involved in the study.

The study, fundamentally, is related to review of whether declaratory action is applicable in Turkish administrative jurisdiction system. The issue is discussed in the context of both positive law in administrative jurisdiction system and court decisions. Within the scope of discussions about this type of lawsuit, acceptability of declaratory action in administrative jurisdiction system and if it is acceptable, its terms are analyzed.

As a result of all these reviews, it comes to a conclusion that declaratory action has to take place in administrative jurisdiction. With the thought that declaratory action responds to demands which is not meet by action of nullity and full remedy action, extend legal remedies and possible disadvantages of declaratory action can be resolved by legal arrangements and developmental court practices, it comes to a conclusion that declaratory action has to be accepted in administrative jurisdiction law. In this context, it is recommended in relation to essential amendment has to be made in accordance with the Administrative Jurisdiction Procedures Law no. 2577 so that declaratory action has to take place in administrative jurisdiction.

(6)

v

İÇİNDEKİLER

ÖZET ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış. ABSTRACT ... Hata! Yer işareti tanımlanmamış.

İÇİNDEKİLER ... v

KISALTMALAR CETVELİ ... viii

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM MEDENÎ USUL HUKUKU AÇISINDAN TESPİT DAVASI I. GENEL AÇIKLAMA ... 4

II. TESPİT DAVASININ GENEL TANIMI ... 4

III. MEDENÎ USUL HUKUKUNDA TESPİT DAVASININ TARİHİ SÜREÇTEKİ GELİŞİMİ ... 8

A) TESPİT DAVASININ İÇTİHATLARLA DOĞUŞU ... 9

B) 6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NDAN ÖNCE YASALARLA DÜZENLENEN TESPİT DAVALARI... 15

C) 6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NDA TESPİT DAVASI ... 26

IV. MEDENÎ USUL HUKUKUNDA TESPİT DAVASININ HUKUKÎ NİTELİĞİ ... 30

V. MEDENÎ USUL HUKUKUNDA TESPİT DAVASININ BENZERLERİYLE İLİŞKİSİ VE KARŞILAŞTIRILMASI ... 35

A) EDA DAVASI İLE İLİŞKİSİ ... 35

B) DELİL TESPİTİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI ... 47

C) BELİRSİZ ALACAK DAVASI İLE KARŞILAŞTIRILMASI ... 51

VI. MEDENÎ USUL HUKUKUNDA TESPİT DAVASININ ŞARTLARI ... 53

A) HUKUKÎ İLİŞKİ ŞARTI ... 54

B) HUKUKÎ YARAR ŞARTI... 60

C) MADDÎ VAKIALAR İÇİN TESPİT DAVASI AÇILAMAMASI ... 72

VII. MEDENÎ USUL HUKUKUNDA TESPİT DAVASININ TÜRLERİ ... 74

A) MÜSPET TESPİT DAVASI ... 75

B) MENFİ TESPİT DAVASI ... 77

(7)

vi

İKİNCİ BÖLÜM

İDÂRÎ YARGILAMA HUKUKU AÇISINDAN TESPİT DAVASI I. İDÂRÎ YARGILAMA HUKUKUNDA TESPİT DAVASININ TARİHİ

SÜRECİ ... 86

II. ÜLKE UYGULAMALARINDA İDÂRÎ YARGIYA İLİŞKİN TESPİT DAVASI ... 87

A) AVRUPA BİRLİĞİ ÖRNEĞİ ... 88

B) FRANSA ÖRNEĞİ... 91

C) ALMANYA ÖRNEĞİ ... 93

D) İNGİLTERE ÖRNEĞİ ... 96

E) AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ÖRNEĞİ ... 102

III. İDÂRÎ YARGILAMA HUKUKUNDA TESPİT DAVASININ HUKUKÎ NİTELİĞİ ... 103

IV. İDÂRÎ YARGILAMA HUKUKUNDA TESPİT DAVASININ BENZERLERİYLE KARŞILAŞTIRILMASI ... 111

A) DELİL TESPİTİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI ... 112

B) YORUM DAVASI İLE KARŞILAŞTIRILMASI ... 117

V. 2577 SAYILI İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU BAĞLAMINDA TESPİT DAVASI ... 121

VI. İDÂRÎ YARGI YETKİSİNİN SINIRI BAĞLAMINDA TESPİT DAVASI ... 126

VII. İDÂRÎ YARGIYI İLGİLENDİREN YÜKSEK YARGI KARARLARINDA TESPİT DAVASI ... 141

A) UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARINDA TESPİT DAVASI.. 141

B) DANIŞTAY KARARLARINDA TESPİT DAVASI ... 154

C) ASKERÎ YÜKSEK İDÂRE MAHKEMESİ KARARLARINDA TESPİT DAVASI ... 160

D) AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARINDA TESPİT DAVASI ... 165

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İDÂRÎ YARGILAMA HUKUKUNDA TESPİT DAVASINA İLİŞKİN TARTIŞMALAR I. DAVA TÜRÜ OLARAK VARLIĞI ... 174

(8)

vii

B) 2577 SAYILI İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU’NUN 10.

MADDESİNİN TESPİT DAVASININ MUADİLİ OLUP OLMADIĞI ... 181

II. KABUL EDİLEBİLİRLİĞİ ... 185

A) KABUL EDİLMESİNİN SONUÇLARI ... 186

B) KABUL EDİLMEMESİNİN SONUÇLARI ... 190

1) Hukukî Taleplerin Karşılanamaması ... 191

2) Tespitin İptal Davası İçinde Talep Edilmesi ... 192

3) Tespitin Tam Yargı Davası İçinde Talep Edilmesi ... 197

III. UYGULAMA ALANI ... 200

A) HUKUKÎ İLİŞKİLER AÇISINDAN ... 201

B) İDÂRÎ İŞLEMLER AÇISINDAN ... 202

1) İdârî İşlemin Yokluğunun Tespiti Açısından ... 203

2) Diğer Tespit Talepleri Açısından ... 211

C) İDÂRÎ EYLEMLER AÇISINDAN ... 216

D) İDÂRÎ SÖZLEŞMELER AÇISINDAN ... 219

IV. GÖREVLİ MAHKEME ... 221

V. TESPİT HÜKMÜNÜN UYGULANMASI ... 228

VI. KABUL EDİLİŞ BİÇİMİ ... 230

A) İÇTİHATLARLA KABUL EDİLMESİ BEKLENTİSİ... 230

B) KANUNLA DÜZENLENMESİ GEREKTİĞİ GÖRÜŞÜ ... 235

1) Tespit Davasının 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda Düzenlenen Dava Türlerine Etkisi... 235

a) İptal Davasına Etkisi ... 236

b) Tam Yargı Davasına Etkisi ... 241

2) Tespit Davasının Kanunî Düzenlemesinde Bulunması Gereken Özellikler ... 244

SONUÇ ... 249

(9)

viii KISALTMALAR CETVELİ

ABD. : Ankara Barosu Dergisi

agb. : Adı Geçen Bildiri

age. : Adı Geçen Eser

agm. : Adı Geçen Makale

agt. : Adı Geçen Tez

ABD. : Ankara Barosu Dergisi

AİHM. : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

AÜHFD. : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

AÜSBFD. : Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi

AY. : Anayasa

AYİM. : Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi

AYİMD. : Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi Dergisi

BK. : Borçlar Kanunu

bkz. : Bakınız

C. : Cilt

Çev. : Çeviren

D. … D. : Danıştay (ilgili) Dairesi

DD. : Danıştay Dergisi

DK. : Danıştay Kanunu

Drl. Krl. : Daireler Kurulu

E. : Esas numarası

FVSEK. : Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu

(10)

ix

HMK. : Hukuk Muhakemeleri Kanunu HUMK. : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu İHİD. : İdare Hukuku ve İlimleri Dergisi

İİK. : İcra İflas Kanunu

İÜHFM. : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası İÜSBFD. : İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi İYUK. : İdari Yargılama Usulü Kanunu

K. : Karar numarası

Legal : Legal İçtihat Programı

md. : Madde

MHB. : Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni

MK. : Medeni Kanun RG. : Resmi Gazete s. : Sayfa S. : Sayı T. : Tarih TTK. : Türk Ticaret Kanunu

UM. : Uyuşmazlık Mahkemesi

UYAP : Ulusal Yargı Ağı Projesi

vd. : Ve devamı

Y. : Yıl

Y…. H.D. : Yargıtay Hukuk Dairesi

YHGK . : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu YİBK. : Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu

(11)

GİRİŞ

Tespit davası, medenî usul hukukunda bir hukukî ilişkinin tespitini sağlayan dava türüdür. İdârî yargılama hukukunda ise tespit davası, idârî makamlar ile hakkında idârî işlem düzenlenen ya da düzenlenecek kişi arasındaki ilişkinin var olup olmadığının ve idârî işlemin yokluğunun tespitini sağlamaktadır. İdârî yargılama hukukunda, tespit davasının kanunî düzenlemesi mevcut olmamakla birlikte medenî usul hukukunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile tespit davası kanunî düzenlemeye kavuşmuştur. Adlî yargı ve idârî yargının kendine özgü yargılama hukuku kurallarına tâbii olduğu unutulmamakla birlikte, idârî yargıda da tespit davasının kabul edilebileceği ve bu dava türüne idârî yargılama hukukunda ihtiyaç olduğu ileri sürülmektedir.

İdârî dava türlerini düzenleyen 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda tespit ve yorum davasına idârî dava türleri arasında yer verilmemiştir. Yorum davasının türlerinden olan mahkeme kararları üzerine açılan yorum davası, 521 sayılı Danıştay Kanunu’nda düzenlenmiş ancak bu kanunun yürürlükten kaldırılmasının ardından mevzuatta yeniden düzenlenmemiştir. Bunun nedeni ise kanunî düzenlemenin varlığına rağmen bu dava türünün az başvurulan bir hukukî yol olması olarak gösterilmiştir. Bununla birlikte, yorum davasının ve tespit davasının kullanım oranına bakılmaksızın sağlayacağı hukukî korumalar dikkate alındığında idârî yargıda yer verilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Tespit davasının kanunî düzenlemenin olmaması, içtihat yoluyla bu dava türünün idârî yargı uygulamasına kazandırılması beklentisini doğurmuştur. Bu beklentinin aksine idârî yargı makamları, tespit talebiyle açılan davaları kanunî düzenlemenin yokluğu nedeniyle reddetmekte ya da davayı iptal davasına dönüştürerek karar vermektedir. Esasen tespit talebinin iptal davasının içinde değerlendirilmesi, idârî yargı sistemimize uygun olmayan bazı sonuçlar doğurmaktadır. İdârî işlemin yokluğunun tespiti talebi, bunun en sık karşılaşılan örneğidir. İdârî işlemin yokluğunun tespiti talebinin iptal davası ile istenmesinin doğuracağı olumsuz sonuçlar, davaya ilişkin verilecek hükümde kendini göstermektedir.

(12)

2

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun dava türlerini düzenleyen 2. maddesindeki idârî davaların, idâre hukukundan doğan her türlü uyuşmazlığı giderip gideremeyeceği ve doğacak her talebe cevap verip veremeyeceği ile adlî yargıda kanunî düzenlemesi olan tespit davasının idârî yargıda da kanunî düzenlemesinin olup olamayacağı düşünceleri üzerine bu çalışma ortaya çıkmıştır. Çalışmada tümevarım metodu uygulanmış, konuya ilişkin araştırmalarda elde edilen bilgilerle sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır.

İdârî yargılama hukukunda tespit davasının uygulanabilirliğini konu alan bu çalışma hazırlanırken, doktrinde konuyu idârî yargı bağlamında inceleyen çok az çalışmanın bulunması nedeniyle bazı zorluklarla karşılaşılmıştır. Bunun üzerine, tespit davasının doğduğu ve geliştiği medenî usul hukukuna ilişkin araştırmalarda bulunulmuştur. Davanın uygulamadaki yerini görebilmek için yüksek mahkeme kararlarında konuya yer veren içtihatlar incelenmiş ve davanın diğer ülkelerdeki uygulamaları araştırılmıştır. Tespit davasının idârî yargıda kabul edilip edilmemesinin idârî rejimi uygulayan ve uygulamayan ülkelerde farklılık oluşturup oluşturmadığı incelenmiştir.

Yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda çalışma üç bölümden oluşmuştur. Tezin ilk bölümünde, medenî usul hukukunda tespit davası incelenmiştir. Bunun temel nedeni; medenî usul hukukunda, tespit davasının genel tanımlamalarının ve şartlarının gerek içtihatlarla gerekse doktrin tarafından ortaya konulmuş ve ardından kanunî düzenlemesinin yapılmış olmasıdır. Medenî usul hukukunda tespit davası; tespit davasının tarihi süreçteki gelişimi, benzerleriyle ilişkisi ve farklılıkları, açılabilme şartları, türleri ve sonuçları açısından incelenmiştir. Esasen tezin ilk bölümünü oluşturan bu inceleme, ikinci bölümde incelenen idârî yargılama hukukunda tespit davasına zemin oluşturmuştur.

Çalışmanın ikinci bölümünde, idârî yargılama hukuku açısından tespit davası incelenmiştir. Bu bölümde; tespit davasının idârî yargılama hukukundaki tarihi sürecine, diğer ülkelerdeki uygulamalarına, benzerleriyle karşılaştırılmasına, hâlen yürürlükte olan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre konumuna, yargı yetkisinin sınırı bağlamında incelenmesine ve yüksek mahkeme kararlarında tespit davasına yer verilmiştir.

(13)

3

Üçüncü ve son bölümde ise idârî yargılama hukukunda tespit davasına ilişkin tartışmalara yer verilmiştir. Bu tartışmalar, idârî dava türü olarak tespit davasının varlığına, kabul edilebilirliğine, uygulama alanına, görevli mahkemeye, tespit hükmünün uygulanmasına ve kabul ediliş biçimine ilişkin yapılan tartışmalar olarak gruplandırılarak incelenmiştir.

Sonuç başlığında ise tespit davasının kanunî düzenlemesinde bulunması gereken özellikler göz önüne alınarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda tespit davasının düzenlenmesine ilişkin öneride bulunulmuştur.

(14)

4

BİRİNCİ BÖLÜM

MEDENÎ USUL HUKUKU AÇISINDAN TESPİT DAVASI

I. GENEL AÇIKLAMA

İdârî yargılama hukukunda tespit davasının inceleneceği bu çalışmada, medenî usul hukukunda tespit davasının incelenmesi, tespit davasının ilk defa medenî usul hukukunda doğmuş olması nedeniyledir. Tespit davasının hukukî boyutu, gerekliliği, açılış nedenleri, sonuçları ve diğer pek çok konu kaynağını medenî usul hukukundaki uygulamalardan ve hukukî düzenlemelerden almaktadır.

Tespit davası, adlî yargıda içtihatlar sonucu kabul edilen kanunî düzenlemeye sahipken ve adlî yargıda kabul edilmişken idârî yargıda kanunî düzenlemesi bulunmadığı gibi bu yönde geliştirilmiş bir içtihat da bulunmamaktadır. Tespit davası, idârî yargıda tartışmalı hâlini korumaktadır.

II. TESPİT DAVASININ GENEL TANIMI

Tespit davası, bir hukukî ilişkinin varlığının ya da yokluğunun tespiti1 veya aynı zamanda bir hakkın varlığının ya da yokluğunun tespiti2 hakkında açılan davadır. Diğer bir ifadeyle tespit davası; bir hukukî ilişkinin varlığı, içeriği veya yokluğu hakkında kesin hüküm3 teşkil edecek bir mahkeme kararı elde etmek için açılan dava olarak tanımlanabilir4.

Tespit davasının temel amacı bir hukukî ilişkinin varlığı konusundaki uyuşmazlığı gidermektir5.Tespit davasına da diğer davalar gibi taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümlenmesi amacıyla başvurulur6.

1

ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medenî Yargılama Hukuku, C. I, 3. Bası, İstanbul, 1984, s. 273, ALANGOYA, Yavuz - YILDIRIM Kamil - YILDIRIM, DEREN Nevhis, Medeni Usul Hukuku

Esasları, 4. Bası, İstanbul, 2011, s. 202; KURU, Baki - BUDAK, Ali Cem, Tespit Davaları, 2. Baskı,

İstanbul, 2010, s. 68; ÖNEN, Ergun, İnşaî Dâva, Ankara, 1981, s. 56; KURU, Baki, Tespit Davaları, 2. Baskı, İstanbul, 1988, s. 18.

2

BİLGE, Necip, Medeni Yargılama Hukuku, 2. Baskı, Ankara, 1967, s. 345.

3

bkz. KURU - BUDAK, age, s. 342.

4

POSTACIOĞLU, İlhan E., Medenî Usul Hukuku Dersleri, İstanbul, 1959, s.214.

5

PEKCANITEZ, Hakan - ATALAY, Oğuz - ÖZEKES, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu

Hükümlerine Göre Medenî Usûl Hukuku, 10 Bası, Ankara, 2011, s. 296.

6

(15)

5

Tespit davasına konu olabileceği düşünülen bir diğer hâl de batıl nitelik taşıyan mahkeme kararlarının tespiti talebidir. Mahkemelerce yargı yolu ayrımına aykırı verilen ve bu hâliyle batıl nitelik taşıyan ancak şeklen mahkeme kararı olan kararların batıllığının tespiti için tespit davası açılabileceği görüşü ileri sürülmüştür7. Bu görüş, mahkeme kararlarının güvenilir olması gerektiği kabulüne dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Bu görüşe göre, batıl olduğu kabul edilen mahkeme kararının, tespitte hukukî yararları bulunanlar tarafından yetkili ve görevli mahkemede8 açılacak bir tespit davası ile batıl olduğunun tespiti sağlanmalıdır. Bu tespitin yapılmaması hâlinde mahkeme kararının hükümsüzlüğünün kabul edilebileceği başka bir yol bulunmaması ve mahkeme kararlarının uygulanmasının önüne geçebileceği düşünülerek tespit davasının bu talep için de açılabileceği kabul edilebilir.

Tespit davasının hukukî nitelendirmesi yapılırken ilk dikkat çekilen şey bir dava olduğudur. Tespit davası için ayrı bir yargılama yöntemi kabul edilmiş değildir9. Tıpkı diğer dava türleri gibi tespit davası da bir talebin hükmen karar altına alınması amacını taşımaktadır10. Tespit davasının açılabilmesi için ise genel dava şartlarının yanında özel dava şartları öngörülmüştür11. Bu dava şartları davanın her aşamasında hâkim tarafından re’sen gözetilir12.

Tespit davasıyla davacı, mahkemeden hukukî koruma talep etmektedir13. Tespit davası sonunda verilen hükmün ilam niteliğini taşımadığı kabul edildiğinden14 tespit davası ile getirilebilecek hukukî koruma kısmidir ve ifa emrinden yoksundur15. Bununla birlikte, bir hakkın tespiti hakkın hukukî korumasında bir araçtır, hakka

7

KURU, Baki, “Kaza Çeşitleri ve Bunlar Arasındaki Münasebet- Kaza (Yargı) Yolu”, ABD., Y. 17, S. 1, 1960, s. 32.

8

Tespit davasında görev ve yetki için bkz. KURU - BUDAK, age., s. 288 vd.

9

ERDOĞDU, Ahmet, “Tespit Davası”, DD., Y. 1, S. 3, Ankara, 1971, s. 22.

10

BALKAR, Kemal Galip, “Uyuşmazlık Mahkemesinin Tesbit Davalarında Vazifeli Mercii Tayin Eden Kararları Üzerinde Bir İnceleme”, AÜHFD., C. IX, S. 3-4, 1952, http://www.uyusmazlik.gov.tr/makaleler/018.pdf, 16.07.2010, s. 364.

11

bkz. Medenî Usul Hukukunda Tespit Davasının Şartları, s. 53.

12

KURU, Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü El Kitabı, İstanbul, 1995, s. 317.

13

ANSAY, Sabri Şakir, “Tesbit Davaları”, Adliye Ceridesi, Ankara, 1940, s. 80.

14

KURU, Baki - ARSLAN Ramazan - YILMAZ Ejder, Medenî Usul Hukuku, 23. Baskı, Ankara, 2012, s. 385.

15

(16)

6

ilişkin hukukî koruma hakkın tanınmasıyla mümkündür ve tespit hukukî korumayı oluşturan bir parçadır16. Hukuk düzeninde hukukî korumayı sağlayacak her türlü araca yer verilmelidir. Tespit davası da bu araçlardan biridir. Tespit davası ancak hukukî korunmanın başka hiçbir araçla karşılanamaması üzerine açılabilmektedir17.

Bir hukukî ilişkinin mevcudiyetine dair tespitin yapıldığı tespit davasının görevinin bu tespitle sınırlı olduğu kabul edilmiştir18. Tespit davası sadece talebe ilişkin bir tespiti içerir, edimde bulunmaya ilişkin yükümlülük yüklemez19. Tespit davası, varlığın ya da yokluğun tespitinden ibarettir. Her çeşit hakkın ve hukukî ilişkinin tespiti talep edilebilir20. Tespiti istenebilecek hakka ya da hukukî ilişkiye ilişkin bir sınırlama getirilmemiştir.

Hukukî ilişkinin tespit edilmemesinden doğacak hak kayıplarının önüne bu dava yoluyla geçilebilir. Hakkın içeriğinin tespit edilmemiş olması hakkın kullanılmasını önleyecek nitelikte olabilir. Bu hâllerde tespit davası yoluyla hukukî ilişkinin ya da hakkın tespit edilmiş olması hukukî ilişkinin taraflarına ve hak sahibine hukukî koruma sağlayacaktır. Hukukî ilişkinin kesin hüküm gücüne sahip bir tespit hükmü ile tespit edilmesi taraflara yardım niteliğine sahiptir21.

Tespit davasının açılamayacağı bazı hâller vardır. Bir davada ileri sürülebilecek nitelikte iddia veya savunmaya ilişkin konular tek başlarına bir tespit davasının konusu olamazlar22. Bu hâlde, tespit davası açmakta menfaatin olmadığı kabul edilmektedir23. Bu noktada davanın açılmış ya da açılacak olmasına ilişkin bir ayrım yapılmamaktadır24. Ancak; tespit davasının dışında başka bir davada iddia ve savunma olarak ileri sürülen hususlara ilişkin hukukî korumanın, tespit davasının sağlayacağı hukukî korumayı tamamen kapsamaması hâli saklıdır25. Tespit davası,

16

POSTACIOĞLU, age., s. 215.

17

KURU - BUDAK, age., s. 113.

18

KURU - BUDAK, age., s. 69.

19

ERDOĞDU, agm., s. 19.

20

ÜSTÜNDAĞ, age., s. 264.

21

KURU - BUDAK, age., s. 62.

22

PEKCANITEZ - ATALAY - ÖZEKES, age., s. 299.

23

HANAĞASI, Emel, Davada Menfaat, Ankara, 2009, s. 257.

24

KURU, El Kitabı, s. 314.

25

(17)

7

bir davada savunma ya da iddia olarak ileri sürülecek hususlara ilişkin olarak daha geniş bir koruma sağlıyorsa bu hâlde tespit davası açmakta hukukî yararın olduğu kabul edilmelidir.

Tespit davasının özelliklerinden biri de zamanaşımına uğramaması olarak kabul edilmektedir26. Hukukî ilişki devam ettiği sürece tespit davasının da açılabileceği kabul edilmektedir27. Tespit davasının zamanaşımını kesip kesmediği konusunda ise doktrindeki genel kabul tespit davasının zamanaşımını kestiği yönündedir28. Ancak tespit davasının bir türü olan menfi tespit davasının29 zamanaşımını kesmediği de ileri sürülmüştür30. Diğer taraftan menfi tespit davasının zamanaşımını kestiğini kabul eden görüş müspet tespit davası31 ile menfi tespit davasının zamanaşımının kesilmesine ilişkin başlangıç sürelerini birbirinden farklı kabul etmiştir32.

Tespit davalarında iddia ve ispat yükü33 tıpkı diğer davalarda olduğu gibidir34 ve ayrıca bir özellik ya da farklılık arz etmez35. Herkesin iddiasını ispatla yükümlü olduğu yönündeki genel prensip, bu dava türü için de uygulanır36.

Dava hakkı ile hak arasında sıkı ilişki kuran ve dava hakkını hakkın müeyyidesi olarak kabul eden görüş, tespit davasının hukuk dünyasında düzenlenmesini kabul etmezken37 dava hakkını haktan ayrı kabul eden görüş, tespit davasını hukuk düzeninde kabul etmiştir38. Esasen tespit davasının hukuk düzeninde kabul edilmemesi; bir hakkın korunması için tespit davası açmanın engellenmesi ve

26

ANSAY, agm., s. 84; KURU, El Kitabı, s. 317; KURU - BUDAK, age., s. 352, KARAFAKİH, İ. Hakkı, “İçtihatlar Arasında Tespit Davasına Doğru”, İstanbul Barosu Dergisi, C. XXIII, S.10, 1954, s. 512; KURU, Tespit, s. 106.

27

MUŞUL, Timuçin, Medenî Usul Hukuku, 3. Baskı, Ankara, 2012, s. 132.

28

POSTACIOĞLU, age., s. 225; KURU - BUDAK, age., s. 311.

29

bkz. Menfi Tespit Davası, s. 77.

30

ANSAY, agm., s. 83.

31

bkz. Müspet Tespit Davası, s. 75.

32

bkz. Menfi Tespit Davası, s. 77; ayrıca bkz. Müspet Tespit Davası, s. 75.

33

İspat yükü için bkz. UMAR, Bilge - YILMAZ Ejder, İspat Yükü, 2. Baskı, İstanbul, 1980; KARSLI, Abdurrahim, Medeni Muhakeme Hukuku, 3. Baskı, İstanbul, 2012, s. 551-566.

34

ÜSTÜNDAĞ, age., s. 270; KURU, El Kitabı, s. 317.

35

KURU, Tespit, s. 98; KURU- BUDAK, age., s. 330.

36

MK. md. 6: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”

37

POSTACIOĞLU, age., 215.

38

(18)

8

hukukî korumanın da engellenmesi anlamına gelir ki bu sonuç da hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil edecektir.

Tespit davasının hukuk düzeninde kabul edilmemiş olması, hukukî koruma ihtiyacının dolaylı yollardan karşılanması için uzun yollar kat edilmesine ve kimi zaman hukukî korumanın sağlanamamasına neden olacaktır. Diğer dava türleri ile hukukî koruma sağlanmaya çalışılırken, bu davaları açmak için şartlar oluşmadıysa şartların oluşmasını beklemek hakkın korunması talebinde bulunacak kişi için hem zaman kaybına neden olacak hem de hakkın yitirilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalması anlamına gelecektir. Bir hukuk düzeninden beklenen ise hukukî durumların ihlal edilmesinin önüne geçmesi, uyuşmazlıkların doğmasını engelleyici önlemler alması ve uyuşmazlıkları büyümeden, zarar meydana gelmeden çözmesi ve hukukî koruma sağlamasıdır39. Ayrıca hukuk düzeninde diğer dava türlerinin hukukî korumayı sağlamakta yetersiz kalabileceği düşünüldüğünde tespit davasının kabul edilmesi gerekli görülmüştür40. Mevcut hukukî durumu ihlal etmeksizin, doğmuş olan uyuşmazlığın daha da büyüyüp ek zararlar ortaya çıkmasını engelleyici yönde tedbirler almak ve hukukî koruma olanağını sağlamak sağlıklı işleyen bir yargı sisteminin görevi olarak kabul edilmekte ve tespit davasının bu görevi sağlayabileceği düşünülmektedir41. Tüm bu nedenlerle tespit davasına hukuk sistemlerinde yer verilmelidir.

III. MEDENÎ USUL HUKUKUNDA TESPİT DAVASININ TARİHİ SÜREÇTEKİ GELİŞİMİ

Medenî usul hukukunda tespit davasının kanunî düzenlemesi yeni olmakla birlikte uygulaması oldukça eskidir. Bu durum, tespit davasının kanunî düzenlemesi olmaksızın uygulamada varlık göstermesi nedeniyledir. Yargıtay, tespit davasının medenî usul hukukunda uygulanabilmesi için kanunî düzenlemenin bulunmasını bir şart olarak görmemiş, içtihatlarıyla tespit davasını tanımlamış ve şartlarını ortaya koyarak gelişimini sağlamıştır. Geliştirilen içtihatlar, tespit davasının medenî usul

39 KURU, Tespit, s. 13. 40 KURU, Tespit, s. 12. 41

(19)

9

hukukundaki yerini güçlendirmiş ve hukukî korunma yollarından biri hâline gelmesine katkı sağlamıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dava türleri kanunda düzenlenmiştir. Tespit davası da dava türleri arasında sayılmıştır. Böylelikle hukukî koruma yollarından biri içtihatlarla geliştirilmiş, kanunî dayanağa kavuşturulmuştur.

A) TESPİT DAVASININ İÇTİHATLARLA DOĞUŞU

1927 ile 2011 yılları arasında yürürlükte kalan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu42 adlî yargıda tespit davasını düzenlememiştir. Tespit davasının kanunî düzenlemesinin olmamasının davanın hukuk düzeninde kabul edilmemesi sonucunu doğurmaması gerektiği savunulmuştur43. Esasen, usul kanununda düzenlenmediğinde de maddî hukukta tespit hükmüyle sonuçlanan davalar mevcuttu44. Ancak zamanla tespit davası medenî usul hukukunda da yer edinmiştir.

Usul kanununda bir dava türü olarak düzenlenmeden önce bu davanın kabule şayan olup olmadığına ilişkin uygulamada karşılaşılan sorunlar45 Yargıtay içtihadı birleştirme kararlarıyla giderilmiştir46. Adlî yargıda tespit davası başlangıçta; kısmi davanın tespit davasının muadili olarak görülmesi, delillerin tespiti ile tespit davasının aynı amaca yönelik açılabileceğinin kabulü47 nedenlerine dayandırılarak içtihat yoluyla da kabul edilmemiştir.

Her ne kadar usul kanununda tespit davasına ilişkin açık bir hüküm bulunmasa da uygulama, adeta bir kanun hükmü varmış gibi gelişmiştir48. Tespit davasının özel dava şartlarını belirleyen ve kanun metninde bu şartların 42 RG., T. 02.03.04/07/1927, S. 622, 623, 624. 43 KURU, Tespit, s. 58. 44

4721 sayılı MK. md. 25, md. 26; İİK. md. 69/2, md.72, md. 89/3; 6762 sayılı T.T.K. md. 58/a; FVSEK. md. 15/3, HUMK. md.519’da düzenlenen bir uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenip çözümlenmeyeceğinin tespiti davası da tespit davası olarak kabul edilmiştir. bkz. GÖRGÜN, agt., s. 12, ayrıca bkz. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndan önce Yasalarla Düzenlenen Tespit Davaları, s. 15.

45

Uygulamada karşılaşılan sorunların azaltılmasının tespit ve menfi tespit davalarının Usul Kanununda düzenlenerek giderileceği ifade edilmiştir. GÖRGÜN, agt., s. 138.

46

MUŞUL, age., s. 131.

47

ÜSTÜNDAĞ, age., s. 262.

48

(20)

10

düzenlenmesini sağlayan da Yargıtay’ın geliştirdiği içtihatlardır49. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tespit davası Yargıtay’ın içtihatları göz önüne alınarak düzenlenmiştir50.

Yargıtay’ın tespit davasına ilişkin içtihatları 1950’li yıllara kadar dayanmaktadır. Yargıtay, eski tarihli bir kararında51 maden ocağında çalışan bir işçi, sağlık durumunun maden ocağında çalışmaya uygun olup olmadığının tespitini istemiştir. İşçi, haklı nedenle iş sözleşmesini feshetmeyi istemekte ancak tazminat alamamaktan korkmaktadır52. İşçi, iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkının olup olmadığı hususunda tereddüde düşmektedir53. Yargıtay, tam da bu noktada işçinin

49

“Kural olarak tespit davasının dinlenebilmesi için genel dava koşullarından başka iki özel koşula daha ihtiyaç vardır. Bu koşullar öğretide ve uygulamada tespit davasının kendine özgü koşulları olarak nitelendirilmektedir. Sözü edilen bu koşullar;

1- HUKUKİ İLİŞKİ: Tespit davasının konusunu ancak bir hukukî ilişki oluşturabilir. Gerçekten tespit hükmü, hak ve alacakların doğduğu hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığını tespit etmekte olup, miktarları hakkında bir şey içermez. Bu nedenle uygulamada, konusu yalnızca maddi vakıa ya da vakıalar olan tespit davalarının dinlenemeyeceği sonucuna varılmıştır. Kural olarak maddi vakıa ya da vakıalar ancak hukukî bir ilişki ile birlikte tespit davasına konu olabilirler.

2- HUKUKİ YARAR: Davacının tespitini istediği hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığının hemen tespitinde, hukukî bir yararı bulunmalıdır. Hukukî yarar koşulu, tespit davalarını düzenleyen tüm yasalarda, öğretide ve uygulamada kararlılıkla aranmaktadır. Öte yandan, bir hukukî ilişkinin, hemen tespitinde hukukî yararın varlığının kabul edilebilmesi için, üç koşulun birlikte bulunması da zorunludur. Sözü edilen bu üç koşulu hemen açıklamak gerekirse;

a) TEHLİKE YAKIN VE TEHDİT CİDDİ OLMALI: Davacının bir hakkı veya hukukî durumu mevcut veya yakın bir tehlike ile ciddi biçimde tehdit edilmiş olmalıdır.

b) TEHDİT ZARAR DOĞURABİLECEK NİTELİKTE OLMALI: Bu ciddi tehdit sebebiyle davacının hukukî durumu tereddüt ya da belirsizlik içinde olmalı, objektif olarak değerlendirildiğinde davacı için zarar meydana getirebilecek nitelikte bulunması gerekir.

C) TESPİT HÜKMÜ TEHLİKEYİ ORTADAN KALDIRACAK NİTELİKTE OLMALI, DAVACININ DA HALİ HAZIRDA HUKUKEN KORUNMA İHTİYACI BULUNMALI: Yalnızca koşulları Usulün 237. maddesi hükmünde tanımlanan biçimde kesin hükmün sonuçlarını meydana getiren, cebri-icraya yetki vermeyen, bir başka deyişle icra ve infaz kabiliyeti bulunmayan tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak nitelikte olması zorunlu olduğu gibi, davacının hukuken korunma ihtiyacı bulunmalıdır. Özellikle hukukî yarar koşulu tespit davasının açıldığı günde mevcut olmalı ve verilen hüküm kesinleşene değin de varlığını sürdürmelidir. Açıklanan bu nedenle davacının hukukî korunma (himaye) ihtiyacını, başka bir vasıta ile tamamen tatmin edebilmesinin mümkün olduğu hallerde, hukukî ilişkinin soyut tespitinde hukukî yararının bulunmadığı, bu nedenle de tespit davasının dinlenemeyeceği kabul edilmektedir.

Bunun yanında öğreti ve uygulamada eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukukî bir yararın bulunmadığı da kabul edilmiştir. Anılan kuralın ayrık hali eda davası ile elde edilecek tespit hükmünün kapsamının, tespit davası ile elde edilecek tespit hükmünün kapsamından daha dar olmasıdır.

Açıklanan tespit davasının kendine özgü bu koşullarının genel dava koşulları ile birlikte taraflarca öne sürülmese dahi mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca

duraksamasız belirtmek gerekirse, hukukî yarar dava koşuludur.” Y. 7. H.D. 25.03.2010 T.,

2009/7998 E., 2010/1637 K., UYAP; Örnek içtihatlar için bkz. KURU - BUDAK, age., s. 174-182.

50

bkz. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Tespit Davası, s. 26.

51

Y. 4. H.D. 09.07.1959 T, E. 1959/5757, 1959/5349 K., Adalet Dergisi, Yıl 1960, s. 284-285.

52

Bu durum, “işçinin iş sözleşmesini feshetmek cesaretini gösterememek” olarak ifade edilmiştir. KURU - BUDAK, age., s. 66.

53

(21)

11

tespit davası açmakta hukukî yararı olduğunu kabul etmiştir. İleride incelenecek olmakla birlikte işçinin yaşadığı korku, hukukî yararın varlığını doğurmuştur ve hukukî yarar tespit davasının şartlarındandır54. Bu hâlde, işçinin açabileceği davanın tespit davası olduğu55 ifade edilmekle birlikte iş sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte fesih hakkının doğduğu ve bu hakkın kullanılması için mahkeme kararına ihtiyaç duyulmadığı ifade edilerek maden ocağında çalışıp çalışamayacağına ilişkin alınan raporlar arasındaki tutarsızlığın giderilmesi için talepte bulunulduğu ve talebin delil tespiti yoluyla karşılanabileceği de ileri sürülmüştür56. Yargıtay’ın bu kararı, eda ve tespit davalarının aynı hukukî ilişkiye dayanmaları hâlinde birlikte açılabileceğini kabul ettiği şeklinde de yorumlanmıştır57. Esasen bu karar tespit davasının usul hukukundaki varlığını kabul etmekle birlikte kanaatimce Yargıtay’ın maddî vakıaların tespit davasının konusu olabileceğine ilişkin kararlarındandır.

Yargıtay; tespit davasının gelişiminde önemli görülen bir kararında58; telefon abonelerinden abonman ücreti dışında bakım ücretinin alınıp alınamayacağına ilişkin talebin tespit davası ile karşılanabileceğine karar vermiştir. Kararda, bakım ücreti adı altında alacak istenemeyeceğinin tespiti hakkında dava açılabileceğini, tespit davası ismiyle bu davanın görülebileceğini karara bağlamıştır. Davada; telefon idâresinin abonelerden tarife parası dışında aldığı paranın haksızlığına ve idârenin bu yönde bir alacak isteyemeyeceğine ilişkin tespiti istenmiş, bu yönde alınan paraların iadesi ise istenmemiştir. Yani talep, eda davası niteliğinde değil tespit davası niteliğindedir. Karar, aynı hukukî ilişkiye dayanan kısmi eda davasıyla hukukî ilişkinin tamamını kapsayan tespit davasını birlikte açmanın mümkün olabildiği şeklinde de yorumlanmıştır59. Yargıtay’ın bu kararla tespit davasını tanıdığı kabul edilmektedir60.

54

bkz. Medenî Usul Hukukunda Tespit Davasının Şartları, s. 53.

55

KURU - BUDAK, age., s. 67.

56

Ayrıca, bir hakkın ya da hukukî ilişkinin münferit unsurlarının tespit davasına konu yapılamayacağı aynı görüş tarafından ileri sürülmüştür. bkz. ÜRCAN, Gülümden, Bireysel ve Toplu İş Hukukunda

Tespit Davaları, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi,

İzmir, 2008, s. 26.

57

KURU - BUDAK, age., s. 150.

58

YİBK. 05.02.1962 T., 62/24, E. 1962/2 K., 23.03.1962 T., 11064 S..

59

KURU - BUDAK, age.,s. 150.

60

ODER, Burak - AYANOĞLU, Taner, “Yorum ve Tespit Davaları”, İdari Yargının Yeniden

Yapılandırılması ve Karşılaştırmalı İdari Yargılama Usulü, 11-12 Mayıs 2001, 133 Y., Ankara,

2003, s. 128; ÜSTÜNDAĞ, age., s. 273; DURSUN, Hasan, “İdari Yargıda Tespit Davasına Yer Verilmesi Bir Zorunluluktur”, Terazi Hukuk Dergisi, S. 24, 2008, s. 124.

(22)

12

Bu talebin tespiti için tespit davası açma hakkının tanınmaması hâlinde telefon abonelerinin zarar göreceği, hukukî korumadan mahrum kalınacağı ve hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayan bir sonucun doğmasına neden olacağı ifade edilmiştir61.

Yargıtay, söz konusu kararda tespit davasını tanımayıp eda davasının şartlarının oluşmasının beklenmesi yönünde bir karar verebilirdi. Bu hâlde, önce idâre sabit tesisler kira parası isteyecek, aboneler istenen bedeli ödeyecek ve ardından bedelin iadesi için eda davası açılabilecekti62. Bu çözüm diğer bir ifadeyle tespit davasının açılabilmesine imkân tanınmaması hukukî korumanın geç işlemesine de yol açacaktı.

Bu kararlardan sonra kira parasının tespiti ve arttırılmasına ilişkin Yargıtay kararlarına rastlanılmaya başlanmıştır. Yargıtay, 1964 yılında vermiş olduğu bir kararda63, kiralayan veya kiracının sadece kira parasının tespiti için dahi dava açabilmesinin mümkün olduğunu hükme bağlamıştır64. Kararda; hâkimin bir konu hakkında karar verebilmesi, bir uyuşmazlığı çözmesi davanın açılması şartına bağlanmıştır. Bu durum, hâkimin hak dağıtmaktan kaçınamayacağı kuralına uygun düşmektedir. Karar; kiralayanın, kira bedelinin ödenmesi için kısmi eda davası ile kira bedelinin tespitini içeren tespit davasını birlikte açabileceği gibi sadece kira bedelinin tespiti davasını açabileceğinin kabulü şeklinde yorumlanmıştır65. Aynı zamanda bu karar, kısmi eda davası açabilecekken hukukî ilişkinin tümü için müspet tespit davasının açılabileceğinin Yargıtayca kabulü şeklinde de yorumlanmıştır66.

Yargıtay bir başka kararında67 derdest olan bir davada iddia68 ya da savunmanın konusu olabilecek konular hakkında ayrı bir tespit davası açılamayacağını hüküm altına almıştır.

61

KURU - BUDAK, age., s. 65.

62

KURU - BUDAK, age., s. 63.

63

YİBK. 18.11.1964 T., 1964/2 E., 1964/4 K., 27.11.1964 T., 11867 S..

64

Kira tespit davasının tespit davası olarak kabul edilip edilemeyeceği tartışması için bkz. Hukukî İlişki Şartı, s. 54.

65

KURU - BUDAK, age., s. 151.

66

KURU - BUDAK, age., s. 151.

67

“Yargıtay'ın kararlılık kazanmış uygulamalarına göre, davacının ileride açabileceği eda davasında tespit edilecek hususlar için ayrı bir tespit davası açmasında hukukî yarar yoktur. Buna göre davanın hukukî

yarar yokluğundan reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.” Y. 21. H.D.,

(23)

13

Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki düzenlemeden önce medenî usul hukukunda kanunî dayanağı olmayan tespit davasının dinlenilme şartları ve açılabileceği hâller Yargıtay içtihatlarıyla belirlenmiştir69. Bu noktada 5. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu karar önemli görülmektedir70. Bu kararda; tespit davasının konusunun hukukî ilişkinin tespiti olduğu, bu ilişkinin hemen71 tespitinde hukukî yarar bulunması hâlinde davanın açılabileceği, hukukî yararın eda davasının şartı olduğu gibi tespit davasının da şartı olduğu, hukukî yararın varlığının tespit talebinde bulunanın bir hakkının veya hukukî ilişkinin hâli hazır bir tehlike ile tehdit edilmiş olması72 ve bu tehdidin davacının hukukî durumunu tereddüt içinde bırakması, tespit davasının açılmamasının davacıya zarar vermesi ve tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak nitelikte olması şartları sayılmıştır. Yargıtay, tespit davasının şartlarını açıkça belirlediği bir kararında73 doktrinde kabul edilen şartları değerlendirmiştir74.

68

“Davacıların davaya konu gecekondunun bedeline yönelik olarak koşullarının varlığı halinde eda nitelikli alacak davası açabilecekleri ve bu davada öne sürülen iddiaların o davada tartışılacağı göz önüne

alındığında davacıların tespit davası açmakta hukukî yararlarının bulunmadığı kuşkusuzdur.”Y. 7. H.D.

25.03.2010 T.,2009/7998 E., 2010/1637 K., UYAP.

69

“HUMK'da tespit davası konusunda açık bir düzenleme olmamakla birlikte, doktrinde ve uygulamada olumlu veya olumsuz tespit davası açılabileceği konusunda duraksama yoktur. Ne var ki, eda davasında olduğu gibi tespit davası açılmasında hukukî yararın olması, davacının dava açmasında korunmaya değer bir yararının olması dava şartıdır. Davacının hukukî durumunun güncel bir tehlike ile tehdit edilip, hukukî durumunun tereddüt içinde kalması ve açılacak dava ve verilecek karar ile bu tehdidin ortadan kalkmış

olması halinde hukukî yararın mevcut olduğunun kabulü gerekir.” Y. 13.H.D., 16.01.2008 T.,

2007/10964 E., 2008/308 K., UYAP.

70

Y. 5. H.D., 06.05.1966 T., 1436 E., 2336 K., İstanbul Barosu Dergisi, C. XL, 1966/7-8-9, s. 320.

71

Yargıtay başka bir kararında yine hukukî ilişkinin hemen tespitinde hukukî yarar şartını aramıştır. “Bağımsız bir tespit davasının dinlenebilmesi için diğer genel dava şartları dışında özellikle davacıların bu hukukî münasebetin mevcut olup olmadığının hemen tespitini talep etmekte hukukî bir yararları bulunmalıdır. Çünkü her davada aranması gereken hukukî yarar, tespit davalarında önemini öncelikle gösterir. Gerçekten, bir hukukî münasebetin mevcut olması keyfiyeti davacıya başlı başına

tespit davası açma yetkisi vermez.” Y. 14. H.D., 23.01.2007 T., 2006/15030 E., 2007/453 K.,

UYAP.

72

“Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi(olumsuz) tespit davası denir. Borçlu çeşitli nedenlerle borçlu olmadığının tesbitini isteyebilir. Davacının açtığı menfi tespit davası, mahkemece, davayı açmakta hukukî yararı bulunmadığı düşüncesi ile reddedilmiştir. Oysa bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar yokluğundan reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek durumların bulunmaması gerekir. Borçlunun ödemek zorunda olmadığı bir borç ile tehdit edilmesi durumunda hukuksal yararın varlığının kabulü gerekir. Davalı sigorta şirketi, varlığını iddia ettiği alacak nedeniyle eda davası açabileceği gibi, davacı borçlu da borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir. Bu durumda mahkemece, işin esası incelenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru

değildir.” Y. 17. H.D., 07.04.2008 T., 2008/92 E., 2008/1756 K., UYAP.

73

“Tespit davaları, bir hukukî ilişkinin ( münasebetin ) var olup olmadığının saptanmasına ilişkin davalardır. Tespit davası, HUMK.'da açıkça düzenlenmiş değildir. Fakat bazı özel yasalarda tespit davalarını düzenleyen özel hükümler mevcuttur ( MK m. 25; İİK m. 69, II, m. 72, m. 89, III; HUMK m. 519; 5846

(24)

14

Yargıtay, içtihatlarıyla tespit davasının anlamını, niteliğini ve dava açılması için aranan şartları belirlemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tespit davası düzenlenirken uygulama göz ardı edilmemiş ve uygulamanın ışığında tespit davasının gölgesi kanuna yansıtılmıştır.

Tespit davasına uygulamada duyulan ihtiyaç zamanla adlî yargı yolunda içtihatlarla giderilmeye çalışılırken tespit davasının düzenlenmemiş olduğu idârî yargıda böylesi bir sonuç doğmamıştır75. Yargıtay’ın içtihat yoluyla tespit davasını medenî usul hukukunda kabul edebilmesi, tespit davasının hukuk davalarındaki bütün yöntem ve şartlara uymasına dayandırılmıştır76.

sayılı Fikir ve Sanat Eserleri K. m. 15, III. m. 67, II; TTK. m. 58/a; 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt K. m. 46; ).

Ancak, öğretide tespit davalarının caiz olduğu hakkında tam bir görüş birliği vardır.

Tespit davasının işlevi, bir hukukî ilişkinin var olup olmadığının saptanması olup, bundan ileri gitmez. Bu tespit işlemi ( bölümü ) eda davalarında da vardır. Ancak, eda davalarının 2. bir ( eda ) bölümü vardır ki, bu bölüm tespit davalarında yoktur. Bu nedenle, eda davası, aynı konudaki tespit davasını ( talebini ) da içeren geniş kapsamlı bir davadır. İşte bundan dolayıdır ki, tespit davası, eda davasının öncüsüdür. Tespit Davasının Şartları:

a. Hukukî İlişki ( Münasebet ) Şartı: Hukukî ilişkiden maksat, bir kişi ile diğer bir kişi veya bir mal ( eşya ) arasında somut bir olaydan doğan hukukî ilişkidir.

b. Hukukî Yarar ( Menfaat ) Şartı: Davacının hukukî ilişkinin hemen tespitinde hukukî yararının bulunması şarttır. Her davada bulunması gereken hukukî yararın önemi, kendisini özellikle tespit davasında gösterir.

Bir hukukî ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukukî yararın bulunması, şu üç şartın birlikte varlığına bağlıdır: 1 ) Davacının bir hakkı veya hukukî durumu güncel ( halihazır ) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı; 2 ) Bu tehdit nedeniyle, davacının hukukî durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı; 3 )Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen ( icraya konulamayan ) tespit hükmü, bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olmalıdır.

Buna karşılık, görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için ayrı ( müstakil=bağımsız ) bağımsız bir tespit davası açmakta hukukî yarar yoktur.

Eda davası açılması mümkün olan hallerde de tespit davası açılmasında hukukî yarar mevcut değildir. Çünkü, yukarıda da belirtildiği üzere eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukukî ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur. Yargıtay'ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz. Eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamaz kuralının geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hüküm ( m. 237 ) etkisi bakımından hiç biri fark bulunmaması gerekir. Diğer bir söyleyişle tespit davası ile istenen hukukî korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukukî yararı yoktur. KURU, Baki

Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II. 2001 baskı s. 1409-1448).”bkz. YHGK., 31.3.2004 T.,

2004/7-411 E., 2004/477 K.,www.hukukturk.com, 18.07.2013.

74

Tespit davasının kendine özgü şartları için bkz. Medenî Usul Hukukunda Tespit Davasının Şartları, s. 53.

75

bkz. Danıştay Kararlarında Tespit Davası, s. 154.

76

(25)

15

B) 6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NDAN ÖNCE YASALARLA DÜZENLENEN TESPİT DAVALARI

Tespit davası, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ilk kez düzenlenmişse de maddî hukukta tespit davasının düzenlemeleri bu kanunun öncesinde de bulunmaktaydı. Maddî hukukta tespit davasına medenî hukuk, ticaret hukuku, iş hukuku, icra iflâs hukuku alanlarında karşılaşılmaktaydı. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra da maddî hukukta yürürlüğünü koruyan tespit davası düzenlemeleri mevcuttur.

Özellikle özel hukuk alanında rastlanan tespit davasına, genelde bir hakkın kullanılmasına yönelik tecavüz ile karşılaşılması hâlinde rastlanmaktaydı. Ayrıca; tespit davasının konusunu oluşturmayacak, çekişmesiz yargı yolu işi olan ya da delil tespiti yoluyla çözülecek nitelikte tespit hâlleri de mevcuttu.

Tespit davası, 4721 sayılı Medeni Kanun’un77 25. maddesinde78, kişiliğin korunmasına ilişkin olarak “Saldırıya Karşı Korunmada Davalar” başlığı altında düzenlemiştir. Aynı Kanun, ad üzerindeki hakka ilişkin olarak “Adın Korunması” başlığı altında da tespit davasına yer vermiştir79. Yine, Kanunda çocuk ile baba arasındaki soy bağının tespitini konu alan dava80 da tespit davasına ilişkin düzenlemelerdendir.

77

RG., T. 08/12/2001, S. 24607.

78

md. 25: “Davacı, hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona

ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.

Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.

Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.

Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.

Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.”

79

md. 26: “Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir.

Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddi zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevi tazminat ödenmesini isteyebilir.”

80

md. 301: “Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler. Dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır.

Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir.”

(26)

16

4721 sayılı Medeni Kanun’un 1025. maddesinde tapu kütüğünün düzeltilmesi davası düzenlenmiştir81. Tapu kütüğünün düzeltilmesi davasının, taşınmazın gerçek malikinin belirsizliğini gidermeye yönelik olması nedeniyle tespit davası niteliğinde olduğu ifade edilmiştir82.

4721 sayılı Medeni Kanun’da tespit davasının konusunu oluşturmamakla birlikte tespit hâline ilişkin düzenlemeler de vardır. Bu düzenlemelerden biri; ölüm kütüğü konusunu düzenlerken cesedi bulunamayan kişiye ilişkindir83. Yine derneğin sona ermesi hâlinde84, erginliğin tespitinde85, tespite ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Ancak bu hâller tespit davasının görünüm hâllerinden değildir. Yine Kanunun mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin düzenlemesi86, tespiti konu alsa da, tespit davası yolu ile yapılmamakta, çekişmesiz yargı işi olarak görülmektedir. Ayrıca boşanma davası açan davacının ölümü hâlinde davalı eşin kusurlu olduğunun tespitinin Kanunun 181. maddesi87 bağlamında taşıdığı önem nedeniyle tespit davası niteliğinde olup olmadığı tartışılmalıdır88.

81

md. 1025: “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da

değiştirilmiş ise, bu yüzden ayni hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.”

82

KURU - BUDAK, age., s. 200

83

md. 44: “Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde ortadan kaybolursa cesedi bulunamamış olsa bile, o yerin en büyük mülki amirinin emriyle kütüğe ölü kaydı düşürülür.

Bununla birlikte her ilgili, bu kişinin ölü veya sağ olduğunun mahkemece tespitini dava edebilir.”

84

md. 87: “Dernekler, aşağıdaki hallerde kendiliğinden sona erer:

1. Amacın gerçekleşmesi, gerçekleşmesinin olanaksız hale gelmesi veya sürenin sona ermesi,

2. İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması,

3. Borç ödemede acze düşmüş olması,

4. Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hale gelmesi, 5. Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması.

Her ilgili, sulh hakiminden, derneğin kendiliğinden sonra erdiğinin tespitini isteyebilir.”

85

md. 470: “Erginliğe mahkemece karar verilmiş ise, mahkeme aynı zamanda küçüğün hangi tarihte ergin

olacağını tespit ve ilan eder.”

86

md. 598: “Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir.”

87

md. 181: “Boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış

olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler. (Değişik fıkra: 31/03/2011-6217 S.K 19. mad.) Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından

birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması hâlinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”

88

Tartışmalar ve Yargıtay Kararlarının Eleştirisi için bkz. KURU – BUDAK, age., s. 222 vd.; ayrıca bkz. DURAL, Mustafa - ÖZ, Turgut, Türk Özel Hukuku, C. IV Miras Hukuku, 6. Baskı, İstanbul, 2012, s.41 vd..

(27)

17

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu89 ile yürürlükten kaldırılan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nu90 haksız rekabet üzerine açılabilecek davaları düzenlemişti. Bu davalar arasında fiilin haksız olup olmadığının tespiti amacıyla açılabilecek tespit davaları da düzenlenmişti91.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu haksız rekabete ilişkin düzenlemelerinde mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na benzer düzenlemeler öngörmüştür. Kanun, hukukî sorumluluk altında haksız rekabet hâlinde açılabilecek davalar arasında tespit davasını da düzenlemiştir92.

Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tespit davasının konusunu oluşturmamakla birlikte deniz hukukuna ilişkin tespit hâlleri de mevcuttu93. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ise anonim şirketlerde yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunun tespitinin istenebileceği94 ve taşıma sözleşmesinde taşıyıcının eşyaya ilişkin tespit isteme hakkı düzenlenmiştir95.

Ticaret hukukunda fikir ve sanat eserlerine ilişkin olarak da tespit davasının açılabileceği hâller mevcuttur. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu96 eser sahibinin haklarını düzenlerken manevî haklar arasında tespit davasının açılabileceği

89 RG., T. 14.02.2011, S. 27846. 90 RG., T. 09.07.1956, S. 9353. 91 “ I - ÇEŞİTLİ DAVALAR:

Madde 58 - Haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse:

a) Fiilin haksız olup olmadığının tesbitini; … ”

92

“I - ÇEŞİTLİ DAVALAR

Madde 56 - (1) Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;

a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini, … ”

93

bkz. m. 982, m. 983, m.984.

94

md. 391/1: “Yönetim kurulunun kararının batıl olduğunun tespiti mahkemeden istenebilir.”

95

md. 888: “(1) Taşıma, kısmen veya tamamen 3. bir kişi olan fiilî taşıyıcı tarafından yerine getirilirse, bu kişi eşyanın zıyaı, hasarı veya gecikmesi nedeniyle kendisi tarafından yapılan taşıma sırasında ortaya çıkan zarardan asıl taşıyıcı gibi sorumludur. Asıl taşıyıcının gönderen veya gönderilen ile, sorumluluğun genişletilmesi için yaptığı sözleşmeler, fiilî taşıyıcıya karşı, bunları yazılı olarak kabul etmesi şartıyla geçerlidir.

(2) Fiilî taşıyıcı, taşıma sözleşmesinden doğan asıl taşıyıcıya ait bütün def'ileri ileri sürebilir. (3) Asıl taşıyıcı ve fiilî taşıyıcı müteselsilen sorumludurlar.

(4) Fiilî taşıyıcının yardımcılarına başvurulursa 887 nci madde hükmü uygulanır.

(5) Fiilî taşıyıcı taşıma senedinde veya diğer bir belgede kendisine teslim olunan eşyanın ne hâlde bulunduğunu tespit ettirebilir. Bu hükme uyulmadığı takdirde 858 inci maddenin 2. fıkrası hükümleri uygulanır.”

96

(28)

18

bir hâli de düzenlemiştir97. Yine aynı kanunda manevî haklara tecavüz hâlinde açılabilecek davalar arasında tespit davası düzenlenmiştir98.

Ticaret hukukunda marka hakkını ilgilendiren tespit davası hâlleri de mevcuttur. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname99 marka hakkına tecavüz hâlinde yapılabilecekleri düzenlemiştir. Marka hakkına tecavüzün olmadığının tespit edilebileceği düzenlenmiştir100. Ayrıca, aynı Kanun Hükmünde Kararnamede delil tespitine de imkân tanınmıştır101.

Ticaret hukukunda tespit davasına rastlanılan bir diğer alan da patent haklarıdır. 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin102 95. maddesinin 2. fıkrasında103 lisans bedeli konusundaki anlaşmazlıkların mahkemece bedel tespiti yoluyla giderileceği düzenlenmiştir. Patentten doğan haklarla ilgili düzenlemelerde de “Kanuni Tekel” başlığı altında patente ilişkin mahkemece yapılacak bedel tespiti düzenlenmiştir104. Ayrıca, işçi

97

md. 15/3: “Bir eserin kimin tarafından vücuda getirildiği ihtilaflı ise, yahut her hangi bir kimse eserin

sahibi olduğunu iddia etmekte ise, hakiki sahibi, hakkının tesbitini mahkemeden istiyebilir.”

98

md. 67/2: “Eser üzerinde sahibinin adı hiç konulmamış veya yanlış konulmuş yahut konulan ad iltibasa

meydan verecek mahiyette olupta eser sahibi 15 inci maddede zikredilen tesbit davasından başka tecavüzün ref'ini talep etmişse, tecavüz eden gerek aslına, gerek tedavülde bulunan çoğaltılmış nüshalar üzerine eser sahibinin adını derç etmeye mecburdur. Masrafı tecavüz edene ait olmak üzere, hükmün en fazla 3 gazetede ilanı talep edilebilir.”

99

RG., T. 27.06.1995, S. 22326.

100

“MARKA HAKKINA TECAVÜZÜN MEVCUT OLMADIĞI HAKKINDA DAVA VE ŞARTLARI

Madde 74 - Menfaatı olan herkes, marka sahibine karşı dava açarak, fiillerinin marka hakkına tecavüz teşkil etmediğine karar verilmesini talep edebilir.

1. fıkrada belirtilen davanın açılmasından önce, kendisinin Türkiye'de giriştiği veya girişeceği sınai faaliyeti sonucu üretilen ürünlerde kullanacağı markanın, başkasına ait bir marka hakkına tecavüz teşkil edip etmediği hakkında, marka sahibinden görüşlerini bildirmesini noter aracılığı ile talep eder.

Bu talebin marka sahibine tebliğinden itibaren bir ay içinde marka sahibinin cevap vermemesi veya verilen cevabın menfaat sahibi kişi tarafından kabul edilmemesi halinde, menfaat sahibi 1. fıkraya göre dava açar.

1. fıkrada belirtilen dava, marka hakkına tecavüzden dolayı kendisine karşı dava açılmış bir kişi tarafından açılamaz.

Dava, marka üzerinde hak sahibi bulunan ve Marka Siciline kayıt edilmiş olan bütün hak sahiplerine tebliğ edilir.

Bu maddede belirtilen dava, markanın hükümsüzlüğü davasıyla birlikte de açılabilir.”

101

“DELİLLERİN TESBİTİ

Madde 75 - Marka hakkına tecavüzü ileri sürmeye yetkili olan kişi, bu haklara tecavüz sayılabilecek olayların tesbitini mahkemeden isteyebilir.”

102

RG., T. 27/06/1995, S.22326.

103

md. 95/2: “Lisans bedeli konusunda tarafların anlaşamamaları halinde, taraflardan birinin yaptığı talep

üzerine, yetkili mahkeme tarafları da dinleyerek, lisans bedelini tesbit eder.”

104

“KANUNİ TEKEL

Madde 81 - Konusu tekel mevzuatına tabi olan bir buluş için patent verildiğinde, tekel sahibinin buluşu

(29)

19

buluşlarında özel hukuk ilişkisi içinde olanların sözleşme şartlarının mahkemece tespiti düzenlenmiştir105.

555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de106 coğrafi işaretten doğan hakları tecavüze uğrayan coğrafi işaret hakkı sahibinin sahip olduğu haklar arasında tespit davası açmak da sayılmıştır107. Bu Kanun Hükmünde Kararnamede delillerin tespiti de düzenlenmiştir108.

Tespit davasının özel hukukta en sık karşılaşılan hâli sigortalılığa ilişkin hizmet tespit davasıdır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun109 86. maddesinin 10. fıkrası110 hizmet tespiti davası olarak anılmaktadır. Sigortalının çalıştığı süre diğer bir ifadeyle hizmeti tespit edilir.

teknik bir ilerlemeyi sağlayabilecek buluşları, bunların kullanım hakkını elde ederek uygulamakla yükümlüdür.

Tekel sahibi patent konusu buluşun kullanımını elde etmek için, patent sahibinden izin vermesini talep etmek hakkına sahiptir. Tekel sahibi böyle bir talepte bulunduğunda patent sahibi ondan patenti devir almasını isteyebilir. Patent konusu buluşun kullanılması karşılığında veya patentin tekel sahibince devir alınması halinde ödenecek bedel taraflarca birlikte belirlenir. Bu konuda anlaşma sağlanamazsa bedeli mahkeme tespit eder.

Bu maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmakla birlikte tekel patentin verilmesinden sonra oluşmuşsa, patent sahibi tekel sahibinden buluşun kullanılmakta olduğu işletme veya tesisatı da devir almasını talep etmek hakkına sahiptir. Tarafların ödenecek bedel konusunda anlaşmaya varamamaları halinde, bedeli mahkeme tespit eder.

Mevcut bir kanunî tekel yüzünden bir patent konusu buluş kullanılamıyorsa, söz konusu patent için yıllık ücret ödenmez.”

105

“TEKLİFTE BULUNMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Madde 32 - Serbest buluş işletmenin ilgili olduğu iş alanına girmekteyse veya işletme söz konusu buluşun ilgili olduğu alanda faaliyette bulunmak için ciddi hazırlıklar içindeyse: işçi, serbest buluşunu iş ilişkisini sürdürmekte olduğu sırada başka bir şekilde değerlendirmeye başlamadan önce, uygun şartlar altında buluşundan tam hak tanımaksızın yararlanma imkanı vermek için işverene teklif yapmakla yükümlüdür. İşçi, bu konudaki teklifini 31 inci maddenin birinci fıkrası hükmüne göre yapacağı bildirimin içinde de yapabilir.

İşveren, teklifin kendisine ulaştığı tarihten itibaren üç ay içinde cevap vermezse, bu konudaki öncelik hakkını kayıp eder.

İşveren, yukarıdaki fıkrada belirtilen süre içinde kendisine yapılan teklifi kabul eder ve öngörülmüş şartları uygun bulmazsa, şartlar tarafların talebi üzerine mahkemece tespit edilir.

İşçi veya işverenin, bedelin ve diğer sözleşme şartlarının belirlenmesinde esas aldıkları noktalarda, sonradan önemli değişikliklerin ortaya çıkması halinde, mahkemeden sözleşmenin yeni şartlara uydurulmasını talep hakları vardır.”

106

RG., T. 27.06.1995, S. 22326.

107

md. 25/a: “Fiilin tecavüz olup olmadığının tesbiti talebi;”

108

“DELİLLERİN TESBİTİ

Madde 33 - Coğrafi işaretten doğan hakları ileri sürmeye yetkili olan kişilerin, bu haklara tecavüz sayılabilecek olayların tesbitini mahkemeden isteme hakkı vardır.”

109

RG., T. 16.06.2006, S. 26200.

110

md. 86/10:“Aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit

edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır.”

Referanslar

Benzer Belgeler

Davaya cevap süresi kısa (iki hafta) tutulmuştur. İlk itirazlar ve zamanaşımı savunmasının, iki haftalık cevap süresinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Mahkeme,

Dava açma süresi bakımından idare mahkemeleri ile vergi mahkemeleri arasında bir ayrım yapılması uygulamada bazı sorunlara neden olmaktadır. Bir uyuşmazlığa 30 günlük

Bu derste öğrencinin idarenin yargısal denetimini sağlayan organların yapısı ile işleyişi ve yargısal denetimin yöntemi hakkında temel bilgiye sahip olması

Sağlık hizmetlerinin geri ödemesinde Teşhis İlişkili Gruplara dayalı geri ödeme yönteminin kullanılmasıyla kurumların hizmet sunumu planlamalarını daha güvenilir

[r]

qpno pnoq nqpo nopq onpq pnoq opqn poqn pqon npoq qonp poqn oqnp qopn onpq qpon onpq npqo pnqo nopq oqnp qopn qnop npoq pqno oqpn. Şekillerin yandaki gibi sıralandığı 4

Makalemizde ERKP’nin ender komplikasyonlarından olan bilateral pnömotoraks, abdominal ekstraluminal serbest hava, retroperitoneal ve yaygın subkutanöz amfizem gelişen ve

4857 sayılı İş Kanunu’nda işçinin işe iade davasını kazanması neticesinde işverene başvurması, işverenin de işçiyi işe başlatması veya başlatmaması; sonuçları