CUMHUKÍYET
G Ö R Ü Ş L E R - D Ü Ş Ü N C E L E R
i
(
beyannamelerinde
Yazan
w - » « » ı w . nıA.
A D S A N
-tahsil
-7 7 - 6 § L
€ja
i ı
Bugünlerde, evlerde, sokak larda, kahvelerde velhasıl her yerde konuşulan başlıca bir mev zu vardır: Seçim. F ak at seçimin şu tarafı konuşuluyor: Kim ler namzed olacak, hangi p a rti h an gi vilâyetten kazanacak. Biraz daha ileri düşünenler bu defa se çim bir doğruluk içinde olacak mı diye sorarlar. O ldukça eksik hulâsalarım gazetelerde okuduğu muz propaganda nutuklarında şimdiye kadar sadece seçimin h ü rriyetinden ve dem okrasiden bahisler okuduk (belki baz: ha- tibler dem okrasi kitabının baş ka b ir babından da söz açmış olabilir, fakat gazetelerde göre m edik). M uhalif p artiler sade ce tabiî (neden tabiî olsun, hiç de tabiî değil, fak at gram erin zarf dediği bu söz parçası alış kanlık eseri olarak hem en k ale min ucuna geliyor) ik tid arın k u surlarını, yapm ak istem ediği k a nunları, ıslahatı saymayı, iktidar partisi de tabiî (bakınız gene o kelim e nasıl kalem den düştü) senelerdenberi bu m em lekete yaptığı hizm etleri birer birer zikredip yıllarca m em leketin rızkını dağıtan b ir «rezzak» ta v rını takınarak «Bu nim etlerden
hangisini in k âr edebilirsiniz?» demeyi ihmal etm iyor. Birisi çıkıyor,’ köylünün iptidailik ten, refahsızlıktan çektiği ıstı rabı, diğeri çıkıyor, şehirlinin .pahalılıktan çektiği azabı sayıp döküyor ve dem ek istiyor ki eğer reylerinizi iyi kullanırsanız bir de bakacaksınız ki ortada ne azab var, ne ıstırab.
B unların hepsi ne güzel söz lerd ir ve söylenm elerine asla itirazım ız yoktur. H attâ bu n u tu k lara karşı dem agoji diye d u dak bükenler gibi düşünm üyo ruz. Çünkü istediğim iz kadar aleyhinde bulunalım , demokrasi u nsurlarının arasında demagoji vardır. F ak at sözü bu m em leke- t n zararına olacak sahalara in tikal ettirm ek ve hele siyasî pro pagandaya küçük, büyük heı fırsattan istifade ile hiç bir m e denî m em leketin sokak havala rının bile taham m ül edemiyeceği küfürler karıştırm ak asla tecviz olunamaz. B ir de az zamanda yapılamıyacağı gün gibi aşikâr olan bir işi «biz gelirsek d er hal bir günde, beş günde yola koyacağız» şeklindeki im kânına söyleyenin bile inanm ıyacsğı sözler söylemek ne kadar kötü bir dem agoji ise biz tek rar gel mezsek gelenler bu yurdu harab edecekler, filân nizam, falan akide yıkılacak diye propagan da n u tk u söylemek de kötü bir dem agojidir. Ama bilm em ki bu iki kötü dem agojinin h er ikisin den de k u rtu larak bir seçim ııut ku söylemek nasıl kolay olur?
B unlar hep iyi, fak at dem ok rasi prensiplerine, esas hukuka m üteallik bir iki n u tuktan baş ka ik tid ara gelecek partilerin devlet dairelerinde, um um a m ü teallik h attâ ufak tefek işlerde ne yapılacağını söyleyen olma dı. Hele m em lekette hürriyeti, demokrasiyi tem in edecek olan Adliyenin reform undan, m aarif ten ve hüküm et bizzat basiret demek olduğu için âfetleri, m el huz sıkıntıları k arşılam ak için alınacak tedbirlerden kimse bah setmedi. Bakalım beyannam e lerde ne sözler olacak.
bir su rette’ tatbikinin m üm kün bir hale getirilm esi hepim izin dört gözle beklediğimiz bir iştir.
F ak at bir de orta m ektebden sonra yani liseden başlayan ve üniversiteler, yahud yüksek m ekteblerin diplom alarile biten tahsil v a rd ır ki bu kısım da h ü küm sürecek prensip kem m iyet yerine keyfiyet olm alıdır. Maa- mafih bu dem ek değildir ki m a arif politikam ızın yeniden lise ler açm am ak veyahud açılmış olanları kapam ak, ü n iv ersiteler de tahsili tahdid etm ek esasları üzerine kurulm asını istiyoruz. Bilâkis lise tahsili de, üniversite tahsili de inkişaf yolunda asla duraklam am ak gerektir. F ak at evvelâ şunu bir dava başı olarak söylemek m üm kündür ki m ü nevver ve m ütefekkirlerin, ilim ehlini ve yüksek teknik m üte hassıslarını yetiştirecek yüksek tahsil ile gençleri onun kapısı na kadar getiren lise tahsili h ü küm etin m aru f argo tâb irile «üzerinde durulacak» değil, üze rinden inilip hem en faaliyet sa hasına konulacak bir m evzudur. D evlet bütçesinden 180 m ilyo na yakın büyük bir pay alan şim diki m aarif idaresi için açıl mış liseleri kapatm ak elbette ki yakışıksız bir h arek ettir. F akat lüzumsuz yere ve kâfi tedris kuvveti tedarik edilm eden y e nilerini açmak dünyada y ap ıla cak gösteriş hareketlerinin en gülünç, gülünç değil en feciidir. Çünkü tam bir surette m ücehhez olmadan açılmış liselerden çı kacak ve nihayet üniversitelere girecek gençlerin yüksek tahsil de çekecekleri zahm eti küçüm semek kabil değildir. Bunun bir m isalini hâlâ halledem ediğim iz yabancı dil derdi teşkil eder. B ütün liseler (belki G alatasaray Lisesi bir dereceye k ad ar m üs tesna) talebeyi bir ecnebi dil öğretmeden, öğretm eden değil öğrenme yoluna koym adan üni versiteye gönderir; Halbuki üni versite bir yabancı dil ister. Bu dili talebe nasıl öğrensin. Diğer derslerden de misal çoktur: B 'r lise m ezununun ansiklopedide bir şey aram ak usulünü öğren- m iyerek, bir diğerinin bir za m anlar iki kıyıspıda atlarım ızın ayaklarını ' yıkadığım ız Tuna nehrinin çıktığı, geçtiği ve ak tı ğı yeri bilmiyerek, b ir üçüncü--¡i
nün E flatu n ’u Am erikalı, M idhat Paşayı on yedinci asırda b ir sad razam zannederek üniversiteye geldiği sabit b ir h ak ik attir. He le türkçeyi düzgün bir surette yazm ak k udretini edinmeden bir liseyi bitirm enin işten bile olm adığını üniversite profesör lerinden işitir dururuz. Demek oluyor ki böyle m ahsuller v e ren lise tahsilinde keyfiyeti na zarı d ik k ate alm ak m ecburiye tindeyiz. B undan dolayı evvelâ liselerin tedris kuvvetlerini m üm kün olduğu k ad ar birbirine m üsavi bir dereceye çıkarm ak için tedbirlere m üracaat edip gençlere h e r yerde m üsavi ve müsaid fırsa tla r bahşettikten sonra olgunluk dediğim iz b a kalorya im tihanlarını nazarı dik kate alm ak gerektir. İlk şart olarak bu im tihanların ü n iv er siteler tarafın d an ve sırf onların m esuliyeti altında yapılması, ve üniversite hocaları tarafından yüksek tahsile geçeceklerin seçil mesi lâzımdır. Bu hususta söy lenm edik söz kalm adı, alm an ce- vab lar m enfi olm am akla b e ra ber m üsbet de sayılamaz: Ç ün kü o cevab gene her v akitki tâ birle «üzerindeyiz» dir.
Lise tahsilinden sonraki ta h silde keyfiyeti vikaye edecek Çarelerden biri de gençlerin as kerlik meselesidir. Vakıa geçen Meclisin son içtim a devresinde hüküm etçe b u hususta cezri di- yemiyeceğimiz bir kanun teklif edilmişti. F ak at Meclis kom is yonu bunu bile reddetti. H albu ki üniversitelerim izi ve diğer yüksek tahsil müesseselerimizi kem m iyet dalâletinden k u r tarıp keyfiyet selâm etine erişti recek tedbirlerin en m ühim lerin den biri bu idi. Yani yüksek tah sil askerliğini teh ir eden bir çare olm aktan a rtık çıkarılm alıdır. Askerlik yaşına gelen her gen cin nerede olursa olsun vatan vazifesine çağırılm ası veyahud hiç olmazsa çağırılacağını b il mesi gerektir. Bu tedbir aley hine ileri sürülen deliller bence hiç kuvvetli değildir. B ir sene tahsilden ayrılm akla tahsile sekte gelmez. Bilâkis o bir sene nin içinde ifa olunan hizmet gence daha amelî, daha hayata yakın bir olgunluk verir. B un dan başka da yüksek tahsilini
de evvelden yapm ış olduğu, b ir çok m üesseselerin m em ur alm ak için koştuğu bu şartı yerine ge tirm iş bulunduğu için daha ko laylıkla iş bulabilir. Bu te d b ir ler alınm adıkça ü n iv ersiteleri miz on binlerin üstünde talebe adedile iftih ar edeceklerse de varıp o m üesseseleri gezseniz bu sayıda talebe alacak dershane ler bile olm adığını göreceksiniz- dir. Demek ki aded doğru olsa bile o adedin dersleri m u ntaza m an takib edebileceği iddiası boştur.
Bundan başka diğer m ühim bir tedbir olarak da lise ve yüksek tahsil diplom alarının doğrudan doğruya bir m em uriyete hak kazandırm ak kuvvetini ortadan k ald ırm alıd ır. H üküm et bütüıı İdarî şubelerine lüzum gördükçe m uayyen m evsim lerde açacağı devlet m üsabaka im tihanları ne ticesinde k azananları alm alıdır. B ütün bu tedbirler, bazılarım ı zın düşündüğü gibi yüksek ta h sili tahdid etm ek değil, ancak yüksek tahsile yüksek sıfatını bihakkin kazandırm ağa yarayan tedbirlerdir. Çünkü biliriz ki, yüksek dediğim iz h er m efhum sadece yüksek dem ekle yüksek olmaz.
Lise ve yüksek tahsilde bu gibi ted b irler alınınca açıkta kalacağını zannettiğim iz gençle rin daha p ratik sanatlara, tica rete, zıraate ve belki de ailele rinin m ensub olduğu işlere g i rişecekleri hiç şüphesizdir. Ç ün kü geçinmek için çalışmağa m ecbur olanların bir çalışma zeminini nerede b u lu rlarsa ora ya koşm aları hayatın en çetin kanunlarından birinin h ükm ü dür. T eknik ve sanat m ekteble- rinin son senelerde m azhar ol duğu söylenen rağbet bunun bir delilidir.
Hiç şüphe yok ki bir m em le ketin lise tahsili görmüş evlâdı nın çoğalması mesud bir h âd i sedir. F ak at bu evlâdların lise tahsili y ap tık tan sonra hep bir den devlet kapısına koşm aları veyahud bir üniversite berza hından bin zahm et ve m ahrum i yetle geçtikten sonra iş bulama yarak elleri böğürlerinde k a lm a -! ları m em lekete fayda getirir mi bilmem? Bu güç m eselenin h a l line doğru atılacak adım ları d ü şünerek siyasî partilerim izin, o başta gelen h ü rriy et ve dem ok rasi teranelerinden sonra bile olsa, bu hususta beyannam eleri ne bir iki satır koym aları m em leketin ilmi, İktisadî ve içtim ai muvazenesi nam ına şiddetle a r zu olunacak bir m addedir. bitiren gene, askerlik hizmetmi
O nlara intizaren biz burada bu hafta da ik tid ara gelecek partinin hüküm etinden m aarif hususunda ne beklediğim izi söy lemek istiyoruz. B urada mahud bir m ütearifeyi te k ra r etmemek m üm kün değildir; ben tekrar etmesem bile okuyucular onu ezberden satırlar arasında oku yacaklardır: D em okrasinin bi rinci şartı halkın okuyup yazıp m ünevver olmasıdır. Yalnız oku yup yazm akla insan m ünevver olur mu, olmaz m ı onu şimdi b ir tarafa bırakalım , hiç şüp he yok ki halkın ekseriyetinin okuyup yazm asının dem okrasi nin hak ik î surette teessüsünde büyük yardım ı olacaktır. Fakat eğer okuyup yazm ak dem okra siyi yürütecek tek şart olsaydı okum a yazma bilm iyenlere rey hakkı verm em ek lâzım gelirdi H albuki dem okrasinin beşiği olan eski Y unanda sanki herkes okuyup yazma m ı biliyordu? Meselâ güzel huyu ve fazileti bir çok insanları sıktığı için A- tinadan sürülm ek istenilen Arıs- tides’i tanım adığı halde sadece onun medih ve sitayişinden bıkıp usanan A tina vatandaşı, okuma yazma bilmediğinden, sürgün reyini bizzat zavallı A ristides’e yazdırdığı pusula (pusula dedi ğim o vakit istiridye kabuğu idi) ile vermemiş mi idi? O halde dem okrasinin inkişaf ve tek â m ülü m aarifin terakkisine el bette bağlı ise de esası vatan daşların doğru, iyi ve temiz duyguları üzerine de pekâlâ k u rulabiliyor. M aamafih demokrasi rejim inin âtisinin de, m em leke tin refah ve saadetinin de en miihim unsurlarından biri gene hiç şüphesiz m aariftir. Maarifin doğrudan doğruya halk ile alâ kadar olan kısmı ilk tahsildir. Bu kısım için hayli büyük hiz m etler edilmiş olduğunu ve Mec lis kürsüsünden yapılan beya nata, neşrolunan istatistiklere göre okuyanlarım ızın nüfusu muzun yüzde yirm isini b u ldu ğunu biliyoruz. Bu adedin y ü k selmesi yani ilk tahsilin, hattâ orta m ekteb tahsilinin m üm kün olduğu kadar genişletilm esi ve m ecburî tahsil kanununun tam